FARSÇA DİVAN SAHİBİ OSMANLI SULTANLARI VE DİVÂNLA­RININ NÜSHALARI

Özet: İyi bir medrese tahsili gören Osmanlı sultanları, ilim dili olan Arapça’nın yanında, edebiyat dili olan Farsça’yı da mükemmel bir şekilde öğrenmekteydiler. Bununla beraber şiir kabiliyeti olan Osmanlı Sultanları öğrendikleri Farsça ile divanlar meydana getirecek kadar bu dili kullanmakta başarılı olmuşlardır. Farsça divan sahibi olan Osmanlı Sultanları şunlardır; Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim, Şehzade Bayezid, Sultan III. Murad ve Kanuni Sultan Süleyman.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Sultan, Divan, Farsça, Edebiyat.

The Ottoman Kings Who Wrote Diwans in Persian
And Manuscripts of Their Diwans
Summary: Having learned Arabic for İslamic Studies, the Ottoman Sultans, who were well educated in medreses, also perfectly acquired Persian, the language of literature. Accordingly, those with a talent for poetry were so skillful that they created diwans in Persian. The Sultans who wrote diwans in Persian were: Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim, Şehzade Bayezid, Sultan III. Murad and Kanuni Sultan Süleyman.
Keywords: Ottoman, Sultans, Diwan, Persian, Literature.




GİRİŞ
Selçukluların ve onlara bağlı emirliklerin Anadolu’da istikrar bulmasın­dan sonra Fars dili yavaş yavaş bu toprakların resmi dili haline gelmeye baş­ladı. Önemli kentlerde konuşma dili Farsça idi. Beyliklerde yazışmalar Farsça yapılıyordu, kitaplar Arapça ve daha ziyade Farsça yazılıyor, Farsça şiir söyleniyor, medreselerde dersler Farsça veriliyordu1.
Anadolu Selçukluları’nda XII. yüzyılın ikinci yarısından sonra İzzeddin Kılıçarslan zamanından bu yana edebiyat dili olarak Arapça, şiirde de Farsça, hükümdar ve devlet erkenının saraylarında rakipsiz bir hakimiyet elde et­mişti. Sultan ve emirlerin himayesinde bir çok İran şairinin yanı sıra değişik ülkelerden ilim ve fikir adamlarının bir araya geldikleri saraylar ve medrese­ler Fars dili ile büyük bir edebî ve ilmî faaliyete sahne olmaktaydı. Bunun ta­biî sonucu olarak da Farsça bir çok edebî ve ilmî eser ortaya konmaktaydı. Selçuklu hükümdarları daha çok Fars diline ve Fars edebiyatına değer veri­yorlardı, çünkü kendileri bu dile vakıftılar.
Bu dönemde Fars Edebiyatı’ndan bir çok tercümeler yapılmış ve bu ter­cümeler daha sonra bu eserlerin tanınmalarını sağlayarak bu türlerde benzer eserler hem Türk diliyle hem de Fars dili ile ortaya konmuştur.
Fars dili, şiiri ve İran kültürünün revacının Anadolu’da ve diğer Osmanlı topraklarında devam etmesinde Mevlâna’nın düşüncesinin ve eserlerinin et­kisi çok büyüktür. Mevlâna’nın şiiri, Mevlevî Tarikatı, Mevlevî Tekkeleri Fars dilinin bu topraklarda yaşamasına ve Anadolu dışındaki yörelerde de yayılmasına vesile oldu. Çünkü Mevlâna’nın mesnevisi ve gazelleri Farsça söylenmişti ve Fars dili Mevlevî dervişlerinin kutsal dili haline gelmişti. XIII. yüzyıllarda Fars dili şairlere, vezirlere, münşilere ve hükümet adamlarına özgü bir dildi ama Mevlevî tekkeleri vasıtasıyla halk tabakaları arasına girdi. Sultan saraylarında şehnâmehanlar bulunduğu gibi derviş meclislerinde de Mevlâna’nın şiirlerini okuyan mesnevîhanlar bulunmaktaydı.
Anadolu Selçuklu saltanatı sona ererken İran’da da Olcayto’dan sonra İl­hanlı hükümeti zayıflamaya yüz tuttu ve bu hanedan’ın Anadolu’daki nüfuzu ve idari gücü yavaş yavaş ortadan kalktı. Öte yandan, göçebe Türkmen nü­fusu Anadolu’da hızla çoğalmaktaydı. Tatar hücumu sırasında bunların bir kısmı yurtlarından sürülmüş ve Anadolu’ya gelmişlerdi. Moğollarla birlikte bu topraklara yeni gruplar da gitmişti. Selçuklular’ın çöküşüyle birlikte bu boylar Anadolu’nun dört bir yanında yerel hükümetler kurdular. Bunların arasından Kayı Boyu, Selçuklular döneminde Bizans’a karşı uç beyliği yapı­yordu. Sonraları 1326’da Bursa’nın Osman Bey’in oğlu Orhan Bey tarafın­dan fethedilmesiyle Osmanlı Devleti’nin kuruluş hazırlıkları tamamlanmış oldu2.
Selçuklulardan sonra Osmanlılar’ın zuhuruna kadar ki fetret döneminde nerede tahsilli bir bey ve hakim varsa, Fars dili orada ilgi görüyordu. Bu cümleden olarak 1381-1398 yılları arasında yaklaşık 18 yıl süreyle Sivas ve yöresinin hakimi olan Kadı Burhaneddin, Fars dilini himaye ediyordu.
1453 yılında İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethiyle Os­manlı İmparatorluğu’nun altın çağı başlamış oldu. İmparatorluğun başkenti Edirne’den İstanbul’a nakledilerek bu şehir gitgide çağın en büyük kültür merkezi haline geldi.
Fatih’in sarayı İran’lı şair ve yazarların toplandığı bir yerdi. Bu dönemde İran’dan İstanbul’a giden orta dereceli bir çok şair görüyoruz. İran’dan Ana­dolu’ya giden herkesten şairlik beklendiği ve bu konuda mahareti olmayan ve İran’da şairlik iddiasında bulunamayacak kişilerin şiir söyledikleri anlaşıl­maktadır. Öte yandan, şair olmak ile İran’lı olmak birbiriyle öylesine özdeş­leşmiştir ki, Anadolu’lu bazı şairler kendilerini İran’lı gösteriyorlardı.
Fatih’ten sonra tahta geçen II. Bayezid, o devirdeki İran’ın en meşhur şairi Câmî ile yazışıyor ve ona değerli hediyeler gönderiyordu. Câmî, ‘Silsiletü’z-Zeheb’ adlı mesnevisinin üçüncü defterini Bayezid’e ithaf etmiş ve sonunda Sultan’ın gönderdiği ikibin altın floriye teşekkür etmiştir. Câmî’nin Fatih ve II. Bayezid ile ilişkileri onun Osmanlı topraklarında meş­hur olmasına neden oldu. Öyle ki, hiç bir İran’lı şair ve yazarın eseri onun eserleri kadar tercüme ve istinsah edilmedi.
Babasını tahttan indirerek yerine geçen Yavuz S. Selim’in güçlü bir şair­lik yönü bulunmaktadır. Yavuz döneminde Şah İsmail’in zulmü nedeniyle bir çok İran’lı şair ve bilgin Anadolu’ya kaçtı. Sünnî şair ve bilginler inançların­dan vazgeçmedikleri takdirde ya öldürülüyorlardı ya da İran’dan kaçıyor­lardı. Bunların bir kısmı Hindistan’a, bir kısmı Maveraünnehir’e, bir kısmı da Anadolu’nun yolunu tuttu. Anadolu’ya gelen ilim ve edeb erbabına gerekli değeri veren Yavuz, Farsça söyleyen şairleri teşvikten geri durmuyordu. Kendisi de Farsça şiir söylüyordu, Farsça divanında 2000 beyit vardır.
Avrupalıların Muhteşem Süleyman dedikleri Kanunî, Yavuz’dan sonra tahta geçmiştir. Edebiyatı seven, şair ve yazarları destekleyen bir kimseydi. Farsça şiir de söyleyen Kanunî şiirlerin de Muhibbî mahlasını kullanmıştır. Türkçe divanından başka yaklaşık 700 beyitlik Farsça divanı vardır.
İyi bir medrese tahsili gören Osmanlı sultanları, ilim dili olan Arapça’nın yanında, edebiyat dili olan Farsça’yı da mükemmel bir şekilde öğrenmektey­diler. Bununla beraber şiir kabiliyeti olan Osmanlı Sultanları öğrendikleri Farsça ile divanlar meydana getirecek kadar bu dili kullanmakta başarılı ol­muşlardır. Farsça divan sahibi olan Osmanlı Sultanları şunlardır; Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim, Şehzade Bayezid, Sultan III. Murad ve Kanuni Sultan Süleyman. Şimdi bu sultanların biyografi ve eserlerine kısaca değinerek onla­rın Farsça divanlarının nüshalarını tavsif edelim.
CEM SULTAN ( 1459- 1495 )
Edirne’de doğmuştur. İlk öğrenimine daha beş yaşındayken sarayda baş­layan Cem, 1469’da Kastamonu Sancak Beyliğine gönderildi. Fatih’in oğlu ve II. Bayezid’in kardeşidir. Fatih, 1473 yılında, Cem’i Edirne’de bırakarak Otlukbeli savaşına gittiğinde Osmanlı ordusunun yenik düşme söylentilerine kapılan Cem padişah olma hevesine kapılmış, babası savaştan galibiyetle dö­nünce Cem’i kışkırtanları idam ettirmiştir. Bir yıl sonra büyük oğlu Mus­tafa’nın Karaman’da ölmesi üzerine Cem Konya’ya gönderilmiş ve öğreni­mine orada devam etmiştir. Bu sırada II. Bayezid de Amasya’da aynı Cem gibi çok renkli bir hayat sürmektedir. Cem’in çevresine Sadî, Haydar, Sehayî, Lalî, Kandî ve Şahidî gibi şairler toplanmış, bunların bir kısmı Cem’le bir­likte kaçmıştır. Bu yüzdende bunlara Cem Şairleri lakabı verilmiştir. Yanında bulunan Rum ve İtalyan bilim adamlarından da yararlanan Cem tarih ve fel­sefede olan bilgisini artırmıştır. Cem, Batı Edebiyatı’nda da ‘Zizimi’ adıyla çeşitli eserlere konu olmuştur.3
Eserleri: Türkçe Divân4, Cemşid u Hurşid5., Fal-ı Reyhan-ı Sultan Cem6, Farsça Divân: Cem Sultan’ın Farsça Divanı’nın iki nüshası bulun­maktadır. Abdurrahman Naci Tokmak eser üzerine bir doktora tezi hazırla­mıştır.
Birinci nüsha: Bursa Orhan Haraçcı Kütüphanesi nr. 891.5 - 913/1’de kayıtlı nüshadır. ( 26 x 17,5 ) ( 18 x 10 ) ebadında, 92 varak, 15 satır, talik yazı iledir. Ser levhalı, cedvelli, nefis müzehheb ve müzeyyendir.
Başı: Resid müjde-i nevruz şod iyan-i sebze
Zi- ravzaha-yı cinan mi-dehed nişan sebze
Sonu: Me-ra perişani rüsvayi cihan kerd
An arızi koned-em kevn u an hal-i siyah kerd
İkinci nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Kitaplığı nr.3794/1’de kayıtlı meşin ciltli, tezhibli, Şemseli, salbekli, zencirekli, köşebentli, miklepli ve talik yazıyla yazılmış bir divandır. Kenarında Türkçe divân mevcuttur. ( 21,5 x 12,7 ) ( 12 x 5 )cm ölçülerindedir.
Başı: Resid müjde-i nevrûz şod iyan-i sebze
Zî- ravzaha-yı cinan mî-dehed nişan sebze
Sonu: Me-râ perişanî rüsvayî cihan kerd
Ân arizî koned-em kevn u an hâl-i siyah kerd
SELİMÎ (YAVUZ SULTAN SELİM 1466- 1520 )
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı padişahı Sultan II. Bayezid’in oğludur. Daha babasının sağlığında kardeşleri Korkut ve Ahmed ile taht kavgasına tutuştu. Yeniçerilerin ve kendisini tutan devlet adamlarının desteği ile 1512’de tahttan indirilen II. Bayezid’in yerine padişah oldu. Osmanlı devleti için asıl tehlikenin İran’dan geldiğine inanıyordu. İran’da saltanat süren Şah İsmail Anadolu’da büyük bir Şiî propagandası yapıyordu. Selim, Şah İs­mail’in üzerine yürüyerek onu Çaldıran’da 1514’te yenmiştir. Zaferden sonra Tebriz’e geldi ve oradan birçok sanatkarı İstanbul’a gönderdi. Zamanla Os­manlı Devleti’nin sınırlarını genişletmiştir. Abbasi halifesinden halifeliyi al­mıştır.
Sert mizacı ve cesareti yüzünden kendisine “ Yavuz ” lakabı takılan I. Selim büyük bir padişah idi. Ömrü savaş meydanlarında geçmiştir. İlmi sever ulemaya hürmet ederdi. Farsça’ya tam manasıyla vakıftı. Farsça ve Türkçe şiirleri bulunmaktadır. Farsça şiirlerinin toplandığı divanının nüshaları mev­cuttur.7
Eserleri:
Farsça Divân: Tesbit edilen 16 nüshası bulunmaktadır. Divanda 2 mü­nacat, 1 nat, 333 gazel bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim’in bu divanı Ali Nihat Tarlan tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.8
Birinci nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Kitaplığı nr. 3830 Mu­kavva cilt, miklaplı, cedvelli, tezhibli, serlevhalı, 13 satır, talik yazı ile ya­zılmıştır. 30 varaktır, müstensihi Abdulvahid isminde birisidir. ( 23,9 x 14,1 ) ( 14,3 x 7,3 ) ölçülerindedir.
Başı: Ey tû râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne-hemta-i tû der milk-et bî-hemtayî
Sonu: Ez yarî-yi Selimî her çend ar dârî
Gayr ez tû tâ kıyamet u râ me-bad yarî
İkinci nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Lala İsmail Kitaplığı nr.449 Mukavva bir cilt içindedir.15 satır, talikyazı ile yazılmış 38 varaktır.(17 x 11, 10x 5 ) ölçülerindedir. İstinsah tarihi ve müstensihi belli değildir.
Başı: Ey tû râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne-hemta-i tû der milk-et bî-hemtayî
Sonu: Goftî Selim kist der iklim-i aşikî
Biçâre-i fakir u hakir-i bela-keşî
Üçüncü nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Kitaplığı nr. 3422/1
Bu divân, bir divân mecmuasının içerisindedir. Kenarında Şahî divanı yazılıdır. Mukavva bir cilt içinde, Serlevhalı, tezhiplidir. İstinsah tarihi 926 h. Müstensihi malum değildir. 15 satır, talik yazı ve 48 varaktır.
Başı: Ey tû râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne-hemta-i tû der milk-et bi-hemtayî
Sonu: Tufeyl-i men hemi didend rûy-i digeran eknun
Şodem razî ki çûn cam-i tufeyl-i digeran başem
Dördüncü nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Reşit Paşa Kitaplığı nr. 762 ‘Divân-ı Hazret-i Sultan Selim’ ünvanıyla, ebrulu mukavva cilt içeri­sinde, 57 varak, 15 satır, talik yazıyladır. Müstensihi belli değildir, fakat 984 hicri senesinin Rebiülevvel ayında Kayseri’de istinsah edilmiştir.
Başı: Ey mihr-i alem cân be-nüma cemal-i mâ râ
Be-rüku zi roh berfiken mülk cihan bey-âra
Sonu: Âb ber ateş tû-râ yarî ki mi-zed eşk bûved
Ey Selimî ez nazar u râ çe san endâhtî
Beşinci nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi Kitap­lığı nr. 3630 Bu nüsha 65 varak, her varak 17 satır, talik yazıyladır. (19x13)(14.5x7.8)cm ebadındadır. 1293 hicri tarihinde Muhammed Fikri el-Hüseyni tarafından istinsah edilmiştir.
Başı: Ey mihr-i alem cân be-nüma cemal-i mâ râ
Be-rüku zi roh berfiken mülk cihan bey-âra
Sonu: Âb ber âteş tû-râ yari ki mi-zed eşk bûved
Ey Selimî ez nazar u râ çe san endâhtî
Altıncı nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Halet Efendi İlavesi nr.154 Bu nüsha ‘Divân-ı Selimî ünvanıyla 254 varaktır, her varak 21 satır, talik yazıy­ladır. (21.1x12.4) (15.1x7.4)cm ebadındadır. Meşin cilt içerisinde, ser levha­lar müzehhebtir.
Başı: Bismillahirrahmanirrahim
Hest asa-yı reh-i tab-ı Selim
Sonu: Ne-şikufed tab-ı bî-şarab Selim
Maye-i intiaş yani mey
Yedinci nüsha: Süleymaniye Kütüphanesi Zühdü Bey Kitaplığı nr.2141 Bu nüsha, meşin bir cilt içerisinde, 252 varak, her varak 17-18 satır, talik ya­zıyladır. (21.7x13) (16x7.5)cm ebadındadır. 1131 hicri tarihinde istinsah edilmiştir. Müstensihi belli değildir.
Başı: Bismillahirrahmanirrahim
Hest asa-yı reh-i tab-ı Selim
Sonu: Ne-şikufed tab-ı bî-şarab Selim
Maye-i intiaş yani mey
Sekizinci nüsha: Nuru Osmaniye Kütüphanesi nr. 3827 Bu nüsha 73 varak, 12 satır, nestalik yazıyladır. (13x19.1) (7.2x11) cm ebadında­dır.Şemseli, salbekli, meşin bir cilt içerisindedir.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemta-yî tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Çûn Selimî saltanat dârem ki di goftî be-lütf
Aşık-ı divane-i bî-itibar-ı men tû-yî
Dokuzuncu nüsha: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Revan Kitap­lığı nr.737 Bu nüsha 42 varak, her varak talik yazıyla, 13 satırdır. (21.5x13.5) cm ebadındadır. Abdulvahid Meşhedi tarafından hicri 10.yüzyılda istinsah edilmiştir.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemtayî tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Çûn Selimî saltanat dârem ki di goftî be-lütf
Aşık-ı divane-i bî-itibar-ı men tû-yî
Onuncu nüsha: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Revan Kitaplığı nr.738 Bu nüsha 32 varak, her varak talik yazıyla, 12 satırdır. Serlevhalı müzehheb bir nüshadır. (16x25)cm ebadındadır. Hicri 10. yüzyılda Abdulvahid Meşhedi tarafından istinsah edilmiştir.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemta-yi tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Çûn Selimî saltanat dârem ki di goftî be-lütf
Aşık-ı divane-i bî-itibar-ı men tû-yî
Onbirinci nüsha: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Revan Kitaplığı nr.507 Bu nüsha 32 varak, her varak talik yazıyla 15 satır yazılmış­tır.Serlevhalı müzehheb, ebrulu, siyah meşin bir cilt içerisindedir.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemta-yi tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Çûn Selimî saltanat dârem ki di goftî be-lütf
Aşık-ı divane-i bî-itibar-ı men tû-yî
Onikinci nüsha: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar nr.1016= Halis Efendi 8413 Bu nüsha 42 varak, nestalik yazıyla 13 satırdır. (11.8x19.4) (6x12.6) cm ebadındadır. Serlevhalı müzehhebli, şemseli, salbekli meşin bir cilt içerisindedir. Abdulvahid Meşhedi tarafından ihtimalen 10. hicri yüzyılda istinsah olmuştur.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemta-yî tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Çûn Selimî saltanat darem ki di goftî be-lütf
Aşık-ı divane-i bî-itibar-ı men tû-yî
Onüçüncü nüsha: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar nr.1607 Bu nüsha 48 varak, talik yazıyla 15 satırdır. Cilt mukavva ve şemse­lidir.
Başı: Bismillahirrahmanirrahim
Hudaya tû-râ zibed in padişahî
Ki her padişah râ tû poşt u penahî
Sonu: Behr-i tû ey na-mihriban hem çûn Selim-i na-tüvan
Mâ râ zi-yarî suht cân tâ hod tû yâr-ı kistî
Ondördüncü nüsha: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazma­lar nr.929 Bu nüsha 54 varak, nesih yazıyla 19 satırdır. Serlevhalı ve müzehhebdir. (13.6x20.5)(7.8x14.1)cm ebadındadır. Müstensihi ve istinsah tarihi belli değildir. Ebrulu ve meşin bir cilt içerisindedir.
Başı: Bismillahirrahmanirrahim
Hudaya tû-râ zibed in padişahî
Ki her padişah râ tû poşt u penahî
Sonu: Her çend Selimî şode ez cân-ı seg-i kûy-et
Sad cân be-feda-yı tû ki şayeste-i anî
Onbeşinci nüsha: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar nr. 1331 Bu nüsha 78 varak, talik yazıyla, 15 satırdır. Birinci varak ve 22-b minyatürlüdür.Ondan öncede Sultan Selim’in tasviri bulunmaktadır. 1222 hicri yılında Seyyid Abdi tarafından istinsah edilmiştir.Şemseli, mukavva bir cilt içerisindedir.
Başı: Bismillahirrahmanirrahim
Hudaya tû-râ zibed in padişahî
Ki her padişah râ tû poşt u penahî
Sonu: Kısmet kerdim tâ ber-asayed halk
Ku zir zemin girift u rûyi zemin
Onaltıncı nüsha: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar nr.1330=Halis Efendi 6438 Bu nüsha 67 varak, her varak nestalik yazıyla 11 satırdır. (11.8x19.5)(6.9x11.3)cm ebadındadır. Büütn varaklar nefis müzehheblidir. Bir çok minyatür ihtiva eden bu nüshanın istinsah tarihi ve müstensihi belli değildir. Çeşitli nakışlara sahip meşin bir cilt içerisindedir.
Başı: Ey tû-râ perde-i izzet-i ilm yektayî
Kes ne hemta-yî tû der mülket bî-hemtayî
Sonu: Mürg-i dil nalan me-râ her dem subh
Çûn zülf-ü tu por gül kafesi mi-bayed
ŞAHÎ ( ŞEHZADE BAYEZİD 1525- 1562 )
Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadelerinden olan Bayezid, kendisinden önce katledilen Şehzade Mustafa’dan sonra bilhassa Anadolu tımar erbabının tahta varis olarak desteklediği bir şehzade idi. Kardeşi Selim ile olan müca­delesinde ne yazık ki babasının karşısında yeralmak zorunda kaldı. Devlet güçlerinin de desteklediği Selim, Konya’da yapılan savaşta Bayezid’ı boz­guna uğrattı. Bayezid ailesi ile Amasya’ya çekildi. Daha sonra katline fetva alınan şehzade İran’a kaçmak zorunda kaldı. Padişah ve Selim’in ısrarlı is­teklerine rağmen Şah Tahmasb önceleri Bayezid’ı onlara teslim etmediyse de sonunda Kanuni ile anlaşma yoluna gitti. İran’a giden bir heyete teslim edilen Bayezid ve oğulları orada katledildiler, cenazeleri Sivas’a getirilerek defne­dildi.
Şahî mahlasıyla şiirler yazmış olan Bayezid’in Türkçe divânı ve Farsça divânçesi bulunmaktadır.9
Eserleri: Türkçe divân10, Farsça divânçe; tesbit edilebilen iki nüshası vardır.
Birinci nüsha: Millet Kütüphanesi Ali Emiri Kit.(Farsça) nr.330 Şem­seli, zencirekli koyu kirmizi meşin bir cilt içinde 15 varak; ( 20,5 x 12 ) (14,5 x 8 )cm. ebadinda 13 satir talik yazi iledir. Haşim el-Mekki tarafindan istin­sah edilmiştir. Mürettep 17 gazel, 6 müfred ve 3 kita bulunmaktadir. Şahî’nin bu divançesi üzerine Mustafa Çiçekler bir çalışma hazırlamış ve yayınlamış­tır.11
Başı: Eger tac-ı cihandarî müyesser şeved mâ-râ
Be-tiğ-i kahramanî ber guşayem mülk-ü dünya râ
Sonu: Be-dergâh-ı tû üftadem be-zarî
Tû haşa redd konî mahrum dârî
İkinci nüsha: Millet Kütüphanesi Ali Emiri Kit.(manzum) nr.225 Şem­seli, salbekli, kenarları zencirek ve çerçeveli kahverengi meşin bir cilt içinde,( 21,4 x 14,5)
( 12,5 x 8,1 )cm. ebadında 13 satır talik yazı ile olup, Türkçe divanını müteakip 91a- 97b varakları arasındadır. İstinsah tarihi ve müstensihi belli olmayan bu nüshada 17 gazel, 6 müfred ve 3 kıta bulunmaktadır.
Başı: Eger tac-ı cihandarî müyesser şeved mâ-râ
Be-tiğ-i kahramanî ber guşayem mülk-ü dünya râ
Sonu: Be-dergah-ı tû üftadem be-zarî
Tû haşa redd konî mahrum darî
MURADÎ ( III. MURAD 1546- 1594 )
II. Selim ile hasekisi Nurbanu Sultan’ın oğludur. Akşehir sancakbeyi oldu. Konya ovasında babası ile amcası arasındaki savaş sırasında Konya kalesi muhafazasında bulundu. 1562’de Manisa sancakbeyi oldu ve padişah oluncaya kadar bu vazifede kaldı. II. Selim’in vefatı üzerine Sokullu Mehmet Paşa tarafından saltanata davet olunarak tahta geçti.
III. Murad dönemi Osmanlı Devleti’ndeki çöküşün başlangıcını hazırla­mıştır. Uzun süren savaşlar ve iktisadi gerileme, makamların rüşvet ile ehil olmayanların eline geçmesi bu çöküşü hızlandırmıştır.
III. Murad musiki, şiir ve sohbetten hoşlanan bir padişahtır. Muradî mahlası ile dinî ve tasavvufî şiirler yazmıştır. Bazı Arapça ve Farsça gazelleri zamanın edibleri tarafindan şerhedilmiştir.12
Eserleri: Türkçe divanı13, Fütühat-ı Ramazan14, Farsça divanı; Sultan III. Murad’ın Farsça gazellerinden oluşan divanında 39 gazel ve 2 mesnevi bu­lunmaktadır. Divanda bulunan bu iki mesnevi Fütühat-ı Ramazan’da da mev­cuttur. Divanın bilinen iki nüshası vardır. Yine eser üzerine Kamil Yaşar Uyar çalışmıştır.15
Birinci nüsha: Ali Emiri Kütüphanesi nr.329. Köşebentli, zencirekli ve şemseli koyu kahverengi meşin bir cilt içindedir. Aharlı, kartal arma filigranlı Avrupa kağıttır. Serlevhada “ Sultan Murad-i Salis Hazretleri’nin Eş’ar-i Şa­haneleri ” yazılıdır. Zahriyesinde Ali Emiri Efendi’nin vakıf mührü vardır. İstinsah tarihi ve müstensihi belli degildir. 12 varak olup ( 21,1 x 13,5 ) ( 14,8 x 8,2 )cm. ebadindadir.
Başı: Bad ger mi-vezed ez kûy-i habib-i dil-i mâ
Ruh bahşende şeved hak bûved müşkil-i mâ
Sonu: Ez Muradî in-sohen ba yâd-gir
Şad-girî şad başî şad gir
İkinci nüsha: Türk İslam Eserleri Müzesi nr.1901 İçi ve dışı kabartma şemseli, kenarları zencirek ve cetvelli, miklepli meşin bir cilt içindedir. Her sayfa yaldız ve çerçeveli olup, nesih yazıyla yazılmıştır.
Eserin 1b yüzünde müzehheb serlevha içerisinde “ Miratü’l gaybu’l-hakani min fütühati Sultan Murad bin Sultan Selim Han ” yazılıdır. 993 h. yılında Nuh Halife bin Abdullah tarafından Hane-i Humayun’da istinsah edilmiştir. Eser, Sultan III. Murad’ın Arapça ve Farsça gazellerle, mesnevi tarzında yazılmış birkaç manzumenin şerhini ihtiva etmektedir. Gazeller Haşimî, Nevalî, Bakî, Subhî, Hoca Sadettin gibi devrinin meşhur şairleri tara­fından şerhedilmiştir. ( 26,3 x 17,5 ) ( 15,5 x 8,6 )cm. ebadında olup, 227 va­raktır.
Başı: Fekad enşa-el-munşiu bi-neşetin ve inna inşana
Ve kane hallatun mekani ve ekvanlena kâna
Sonu: El-hak bu aralıkta meani-i acibe derc buyurmuşlardır
Vasfında insan aciz kalur.
MUHİBBÎ (KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN 1494-1566 )
Osmanlı Devleti’nin onikinci padişahıdır. Yavuz Sultan Selim’in sancak beyliği sırasında 1494 yılında Trabzon’da doğdu. Karahisar , Bolu, Kefe, ve Saruhan’da sancak beyliği yaptı. 1520’de babası Yavuz Selim’in ölümü üze­rine tahta oturdu ve 46 yıl padişahlık yaptı.
Kendisi aynı zamanda şair olan Kanunî, Muhibbî mahlasıyla şiirler yaz­mıştır. Bu şiirlerde bir sultandan çok herhangi sıradan bir insan gibi görünen Muhibbî, aşk iztırabı, kanaat, tevazu, felekten şikayet gibi, her şairde görülen konuları işlemiştir.
Muhibbî çok şiir yazmış şairlerdendir. Koca bir ülkeyi yönetmek gibi ke­sif bir çalışma içinde Zati’den sonra en çok gazel yazma rekorunu elinde tut­ması hayli şaşırtıcıdır.16
Eserleri: Türkçe divân17, Farsça divan; Farsça divanının tespit edilen dört nüshası bulunmaktadır.
Birinci nüsha: Topkapı Sarayı kütüphanesi Revan nr.738 Vişne çürüğü bir cild içindedir. Serlevhalar tezhipli, sahife kenarları halkari tezyinatlı, yal­dız çerçeve içinde, 6 satırlı, okunaklı çok güzel talik yazı ile olup, kağıdı aharlıdır. Divân Kanuni’nin hayatında, m.1565-1566 tarihinde Mehmet Şerif tarafından istinsah edilmiştir. 205 varaktır. ( 20 x12,5 ) ölçülerindedir.
5b -37a varaklar arasında Farsça gazel, rübai, kıta ve müfredler bulun­maktadır. 39 - 205 varaklar arasında Türkçe divân bulunmaktadır. Farsça di­vanda 45 gazel, 22 rübai, 39 müfred bulunmaktadır. Eser üzerine Kasım Gelen bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır.18
Başı: Dide ez âteş dil garka-i âb est me râ
Kâr-ı in çeşme zi ser-çeşme harab est me râ
Sonu: Günahem râ be-bahş u destem gîr
Af ferma ki kerde-em taksîr
İkinci nüsha: Ali Emiri nr.323 Şemseli, köşebentli ve zencirekli, vişne rengi meşin bir cilt içindedir. Kağıdı aharlı, 17 satır talikyazı iledir. İstinsah kaydı yoktur. 22 varaktır. ( 19 x 12,4 ) ( 14,2 x 7,8 ) cm. ölçülerine sahiptir. Divanda 95 gazel, 5 rübai, 5 kıta, 34 müfred bulunmaktadır.
Başı: Dide ez âteş dil garka-i âb est me râ
Kâr-ı in çeşme zi ser-i kâr harab est me râ
Sonu: Rakam-ı mihr u meh ez sine-i eflak reved
Ne-reved nakş-i cemal-i tû ez ayine-i mâ
Üçüncü nüsha: Üniversite Kütüphanesi, Türkçe yazmalar nr.5477 Sırtı mukavva bir cilt içindedir. Kağıdı aharlı, 13 satırlık yazı iledir, istinsah kaydı yoktur. 263 varaktır. ( 21,8 x 14 ) ( 16 x 10 )cm. ebadındadır.
Türkçe divanı müteakip, 253b- 262b varakları arasında 38 adet Farsça gazel bulunmaktadır. 253b de, süslü yaldızlı bir çerçeve içerisinde: “Divân-ı farsi-i Sultan Süleyman aleyhi rahme ver- rıdvan” ibaresi vardır.
Başı: Dide ez ateş dil garka-i âb est me râ
Kâr-ı in çeşme zi ser-i kâr harab est me râ
Sonu: Merdim ey Muhib cüda ez ân gül ez çe lik
Hahed giyah türbet-i mâ dad bûy-i tû
Dördüncü nüsha: Ali Emiri kütüphanesi nr. 322 Sırtı meşin, üzeri ebru kaplı mukavva bir cild içindedir. Kağıdı mavi renkte, incedir. Başlıklar kır­mızı, muhtelif satırlı , rika yazı iledir. İstinsah kaydı yoktur. ( 21 x 15,5 ) ( 18,5 x 11 ) ebadında olup, 17 varaktır. Divanda 92 gazel, 4 rübai, 35 müfred bulunmaktadır.
Başı: Dide ez ateş dil garka-i âb est me râ
Kâr-ı in çeşme zi ser-i kar harab est me râ
Sonu: Menem aşk-et gariban çak kerde
Gariban çist dil u can çak kerde

Konular