Mehmet Fuat Köprülü, Anadolu’da İslâmiyet, , Haz. Metin Ergun, Akçağ Yayınları, Ankara 2005, 143 sayfa.

History Studies
Volume 3/3 2011
Mehmet Fuat Köprülü, Anadolu’da İslâmiyet, , Haz. Metin Ergun,
Akçağ Yayınları, Ankara 2005, 143 sayfa.
Mehmet Fuat Köprülü, Türk Tarih-i Dinisi, , Haz. Metin Ergun, Akçağ Yayınları,
Ankara 2005, 160 sayfa.
Tamer Yıldırm*
Mehmet Fuat Köprülü’nün (1890–1966) bu iki eseri birbirini tamamlayıcı nitelikte
olduğu için beraber incelemeyi uygun gördük.
Burada ele aldığımız Akçağ yayınları tarafından basımı yapılan Anadolu’da İslâmiyet
adlı eserin Osmanlıca’dan bugünkü dile aktarımı ilkin 1996 yılında Mehmet Kanar tarafından
yapıldı.( Anadolu’da İslâmiyet, F. Babinger (çev. Ragıp Hulusi), F. Köprülü, Yayına
Hazırlayan Mehmet Kanar, İnsan Yayınları, 1996, İstanbul). Fakat eser İngilizce’ye daha
önceki bir tarihte, 1993 yılında çevrildi. (Islam in Anatolia after the Turkish Invasion
(Prolegomena), M. Fuat Köpülü, çev. Gary Leiser, Salt Lake City: University of Utah, 1993).
Eser aslında Alman oryantalist Franz Babinger (1891–1967) tarafından yazılan (7
Mayıs 1921’de Zeitschrift der Deutschen Morgenlaunischen Gesellschaft dergisinde
yayınlanan “Der Islam in Kleinasien: Neue Wege der Islamforschung” adlı makale) ve Ragıp
Hulusi tarafından çevrilen ve İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası’nda
yayınlanan makaleye Fuat Köprülü’nün üç sayıda devam ettirdiği cevabî yazısının
neşredilmiş halidir. Fuat Köprülü’nün bu yazılarının ilki, “İslam Tetkikatının Yeni Yolları”
(I. ve II. kısım), İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Cilt: 2, Sayı: 3, sayfa:
188–221. İkincisi, “Türk İstilasından Sonra Anadolu Tarihi Dinisine Bir Nazar ve Bu Tarihin
Menbaları” (III. ve VI. Kısım), İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Cilt: 2,
Sayı: 4, sayfa: 281–311. Üçüncüsü ise “Türk İstilasından Sonra” (VII. Kısım), İstanbul
Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Cilt: 2, Sayı: 6, sayfa: 457–486. sayfalarda
yayınlanmıştır. Bu makalelerin o dönemde ayrı basımı da yapılmıştır.

*
Yrd. Doç. Dr.; Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi – Şırnak.
Anadolu’da İslâmiyet, Mehmet Fuat Köprülü, Haz. Metin Ergun 498
History Studies
Volume 3/3 2011
Eserin konusuna gelince, her ne kadar Babinger’in makalesine cevap olarak
yazılmışsa da, eser genel olarak ele alındığında, Anadolu’da İslâmiyet’in nasıl yayıldığını ve
buradaki Türklerin nasıl inandıklarını ana hatlarıyla değerlendirmektedir. Yedi kısma ayrılan
eserin ilk kısmı Türklerin Anadolu’ya girişi ve bu dönemdeki dini tasavvurlarının mahiyeti
hakkındadır. Köprülü özellikle Babinger’in bu ilk dönemde Anadolu’ya gelenlerin (Anadolu
Selçuklularının) Şii mezhebinden olduğu iddiasına karşı çıkmaktadır. İkinci kısımda Anadolu
Türkleri arasında yayılmaya başlayan tasavvufî cereyanlara, üçüncü bölümde Anadolu Türk
medeniyetine tesir eden Arap-Acem kültürü ve Mevleviliğin yayılmasına değinmiştir. Burada
Köprülü, Babinger’in Mevleviliğin Bektaşilikle aynı mahiyette olduğu görüşüne karşı
çıkmıştır. Dördüncü bölümde Moğolların nüfuzu ve Anadolu’da Şiiliğin yayılmaya
başlamasına değinilirken, beşinci bölümde Anadolu’da sufî tarikatların yarattığı siyasî
çekişmelerden bahsedilmiştir. Özellikle buralarda yayılan tarikatların hangileri olduğu
anlatılmıştır. Altıncı bölümde 14. asırda İran ve Azerbaycan’da dinî, tasavvufî hayat ve siyasî
durum anlatılmıştır. Yedinci ve son bölümde Timur döneminde Anadolu’daki siyasî durum ve
tasavvufî hayat anlatılmıştır. Görüldüğü gibi eserde genel olarak Osmanlının kuruluş öncesi
dönemde Anadolu’daki İslâm inancının mahiyeti incelenmiş özellikle Ehl-i Sünnet diye tabir
edeceğimiz kısmın dışında yer alanların -Babinger’in söylediği gibi- sayılarının çok fazla
olduğunun yanlışlığı, Tasavvufî hareketlerin ve içeriğinin neler olduğu belirtilmiştir.
Eserin günümüz diline aktarımı hakkında İngilizce çevirisini de göz önüne alarak
değerlendirecek olursak, Metin Ergun’un hazırladığı metinde ilk makalede yer alan ve
Köprülü’nün makaleleri niçin yazdığını açıklayan kısım yoktur. Mehmet Kanar’ın
hazırladığı metin hem bu kısmın olması hem de konunun tam anlaşılması için Babinger’in
metninin de verilmesi ayrıca yararlanılan eserlerin eksik te olsa bir listesinin eser sonunda
eklenmesinden, Osmanlıca’da geçen bugün çok fazla kullanılmayan kelimelerin okuyucuya
kolaylık olması için bir Sözlük kısmının verilmesinden dolayı daha kullanışlıdır. Fakat her iki
eserde de sadra şifa olacak şekilde Babinger hakkında bilgi verilmemesi bir eksikliktir. Eserin
İngilizce çevirisine baktığımızda hem Babinger hakkında açıklayıcı bir bilgi hem de
yararlanılan kaynakçanın neredeyse tamamı verilmiştir. Ayrıca İngilizce çeviride eserde
zikredilen dönemin önemli yerleşim merkezlerini gösteren bir haritada eklenmiştir.
Bu kısa mukayeseden sonra şimdi de Köprülü’nün Türk Tarih-i Dinisi adlı eserinin
değerlendirilmesine geçelim. Eser iki kısım(mebhas)dan oluşmakta ilk kısım “İslâmiyet’ten
Evvel Türkler” adını taşımakta ve bu bölümde genel olarak Türklerin yaşadığı coğrafya Türk
boyları hakkında bilgi verirken ikinci kısım olan “Kable’l İslam Türk Medeniyeti”nde, adından
da anlaşılacağı gibi Türklerin Müslüman olmadan önceki dinî ve fikrî hayatlarına değinilmekte
bölüm başlığı “İslam Öncesi Türk Medeniyeti” olmasın rağmen bu konu (s. 39-65) 26 sayfalık
bir kısımda anlatılmış devamında “Türkler ve İslamiyet” konusuna girilerek “Türklerle
Müslümanların/Arapların İlişkileri, Abbasi Devletinin Etkisi” (s. 66-91) gibi konulara
değinilmiş devamında da Müslüman Türk devletlerine: Karahanlılar ve Gaznelilere
değinilmiş(s. 92-101), “Anadolu Tarih-i Dinisi ve Medhal” alt başlığı altında ise Oğuz
Türklerinin kökenine değinilmiştir(s. 102-112). “Selçuklu İmparatorluğu” kısmında
499 Tamer Yıldırm
History Studies
Volume 3/3 2011
Selçuklular devrinin genel bir değerlendirmesi yapılmakta (s.113–141) son kısım “Menşeinden
Selçukiler Devrine kadar Tasavvuf Cereyanı”nda ise sufiliğin doğuşu ve ilk Türk sufileri ve
bunların Türkler arasında yaygınlaşmasına değinilmiştir(s. 144–152). İçeriğine baktığımızda
ikinci kısmın Kable’l İslam diye isimlendirilmesi pek doğru olmasa gerek. Zira bu kısmın
sadece 4/1’lik bir kısmı bu konudan bahsetmekte 4/3’lük kısmında ise İslamlaşma süreci ve
bunun Türklerin devlet-sosyal hayatına olan etkisine değinilmektedir. Dolayısıyla içeriği göz
önünde bulundurularak bu kısmın iki bölüme ayrılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.
Eserin adında belirtildiği gibi Türklerin sadece inandıkları dinlerden bahsetmemekte hatta
dinlerden daha çok Türklerin dillerini, kökenlerini, yaşam tarzlarını kısaca genel olarak
kültürlerinin bir tarihini sunmaktadır. Yani dinler tarihi yanında Türk tarihi, edebiyat tarihi,
kültür tarihiyle de ilgilidir. Kısa ve öz olarak Türklerle ilgili (Osmanlının kuruluşuna kadar ya
da daha doğru ifadesiyle Anadolu Beylikleri dönemine kadar) hemen her konuya değinilmiştir.
Eser adeta Köprülü’nün Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar’ın genel bir girişi gibidir.
Eserdeki bazı hususların değerlendirilmesine gelirsek, yayına hazırlayan Metin Ergun
tarafından yazılan “Önsöz”de yabancı isimlerin orijinal yazılışlarını verdikleri belirtilmektedir.
Fakat sanıyorum gözden kaçırdıkları bazı kişi veya yer ismleri olmuştur. Mesela; Divin
Komedi (İlahi Komedi), Wilhelm Tomsen (Wilhelm Thomsen), Maks Müler (Max Müller).
İlaveten Fon Müller veya Fon Lukuk gibi verilen isimlerin başındaki ifadenin yazılışının Von
olması gerekirdi. Ayrıca eserde bazı yerlerde Çingiz yazılırken aynı isim bazı yerlerde Cengiz
olarak yazılmıştır. Fakat en önemli eksiklik eser yazılırken yazarın kullandığı kaynakları
belirtmemesi ve yayına hazırlayanın da bu eseri yazarın hangi eserinden bugünkü dile
aktardığını belirtmemiş olmasıdır. Eserde verilen haritaların da baskısı çok kötü olduğundan
üzerinde gösterilen yerlerin neresi olduğu anlaşılmaz durumdadır.
İki esere de baktığımızda her ne kadar birbirleriyle aynı konulardan bahsediyor gibi
görünmese de Anandolu’da İslâmiyet, Türk Tarih-i Dinisi’nin ikinci kısmının konularını
içerir. Dolayısıyla okuyucunun tarihsel sıraya göre önce Türk Tarih-i Dinisi’ni ve ardından
Anadolu’da İslâmiyet’i okumasının daha faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Fakat eserlerde belirttiğimiz bazı eksiklikler olsa da M. Fuat Köprülü gibi bir bilim
insanının iki eserinin daha Osmanlıca bilmeyen Türk okurlarının istifadesine sunulması
açısından önemli olduğunu belirtmemiz gerekir.

Konular