Şuubiye Hareketi ve Uydurma Hadislerle Münasebeti

Şuubiye hareketini iziih etmeden önce, uydurma hadislerle ilgili mühim bir
noktaya temas etmekte fayda vardır. Uydurma hadisler genelolarak "Mevzu'!it"
isimli eserlerde toplanmış, uydurma oluşları senet ve metin bakımından inclenerek
hüküm verilmiştir. Zaman zaman mevzu hadis uyduran gruplara temas edilmişse
oe, bütünüyle hangi şartlar altında hadislerin ortaya konulduğu hususuna işaret
edilmemiştir. Daha sonraki devirlefde uydurma hadislerin dini, siyasi, sosyal ve psikolöjik
tahlilleri pek yaplImamıştır. Halbuki tahlili yapılacak çalışmalar birçok
sosyal, siyasi vs. olaylann aydınlatılmasına yardımcı olaçakıır. Aym zamanda
meydana gelen hadiselerin Hz. Peygambere isnat edilen hadislerle nasıl meşrulaştı­
rı]mak istendiği görülecektir.
İşte biz bu faktörlerden birkaçımn meydana getirdiği şuubiye hareketinin hangı
hadisleri ortaya koyduğunu açıklamaya çalışacağız.
Şuul>iyenin Doğuşuna Genel Bir Bakış
Şuubiye denilince, arapların fethettikleri yerleıde hukuki, siyasi tehakküm
ve üstü~lüklerine karşı çıkan bir akım ve mensubanm ifade eder. (1) Veyalıut şuubiy'e
arap gururuna. muarız olan, arap olmayanları arapların üstünde mü1ahaza
eden ve umumiyetle arapları hor görüp küçümseyen fırkadır. Bu fırkaya taraf olana
da şuubi denirdi. (2) Arapları küçültmeye matuf her hareketide buna dahil edebiliriz.
(3)
Tariften sonra bu akımı ortaya çıkaran sebeplere kısaca göz atmak faydalı
olacaktır.
Kur'anı Kerim'in, renk, dil, kavim vs. gibi hususlara kıyınet vermediğini, insanları
takva ismi altında toplanan manevi vasıflarla değerlendirdiğini biliyoruz. - -
1- Barthold, w, İslam Meileniyeti Tarihi (Ilave ve şefheden: M. Fuat KÖprülü) Ankara,
1963, s. 99
2- ısliUn AnsiIdopedisi, 1970, Xl, 585.
3- M. Said Hatiboğlu, Hildfe!in Kureyşliligi, A.ü. tlahiyat Fak. Dergisi, cilt XXlIJ, Ankara,
19711, s. 208.
53
Nitekim ayette ;'... Biliniz ki Allah katında en iyioız takvası en- zıyade -olanınızdır
(4) buyurulmuştur.
Aynı şekilde ·Hz. Peygamber de isla,m toplumunda ve devlet hayatmda manevi
değerlere kıymet vermiştir. Bunu en güzel şekilde veda haccı hutbesinde belirtmiştir:
"Ey insanlar! Allah sizden cahiliye gururunu, babanızla övLinmeyi kaldİrdı.
Arabm aceme (arap olmayana) bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.
Hepiniz ademsiniz Adem' de topraktandır. (5)
İslam dini "Mü'minler kardeştir" (6) ayetiyle de bütün müntesiblerini manevi
çatı altında birleştirmek istemiş, dil ve neseb birliği esaSlna dayalı cemiyet sistemini
yıkarak, ·yerine inanç birliğine dayalı bir toplum meydana getirmişir. Fakat bu
demek değidir ki Kur'anı Kerim ırkıarın varlığını kabul etmemiştir. Aksine ırk
farklılığını bir hikmete dayandırarak millet ve kabileleI'in "tearüfüdür" şeklinde
beyan etmiştir. (1) Nitekim ayette "Ey insanlar! bi:ı sizi bir erkek ve bir kadından
yarattık. Sizi şubelere, kabilellere ayırdık ki birbirinizle tanışasmız diye.'" (8)
buyurulmuştur.
Ne yazık ki bu gerçek anlayış devamlı olabilmiş değildir. Çok geçmeden çeşitli
sebeplerin tesiriyle İslam öncesi cahiliyet zihniyeti yq yer kendisini hissetirmeye
başlamıştır. Hz. Peygamberin vefatıyıa hilafeti ele geçiren kureyş kabilesi, Hz.
Osman'ın devri boyunca zahiren bir bütünlük arzetmişse de, onun şehadetiyle
birlikte parçalandı ve Emevi-Haşimi mücadelesine donüştü. Bu sırada kureyşin
karşışına önce ktıreyş1i olmayan araplar çıt1. Savaşlar sonucu yabancı müslü-
manların İslam devletine katılmasıyla, bu defa mücadele arap-mevilli çatışmasına
dönüştü. Yani arap ve arap olmayan müslümanlar arasında müd.dele başladı.
İşte sözü geçen mevaliye, arap unsurun siyasi ve hukuki tehakkümü Emeviler
devrinde son haddine vardı. Arap olmayan müslümanlar-İsHimındini ve sosyal
eşitlik prensibine rağmen-asla araplarla müsavi sayılmıyorlar, onların kölesi kabul
ediliyorlardı. (9) Arap olmay,an anadan doğan bir prens tahta geçemiyor. Bir
Türk veya İranh'nın arkasında bir arap namaz kılmıyordu.
Emeviler araplık yönünden son derece taassub içine girdiklerinden meviiliye
kötü ve hakaret dolu nazarlarla baktılar. (ıo)
4- Sure, 49 (Hucurat), A. U,
5- Kürd Ali Muhammed, el-tslAm ve'l-Hadaratu'l-Arabine, Kahire, 196.8, I, 35.
6- Sure, 49 (Hucurat), A. LO
7- Hilafetien Kureyşli1igi, s. 125-1"26.
8- Sure. 49 (Hucuriil), A. 13.
9- Islam Medeniyeti Tarihi, s. 99.
10- De Lacy Q'leary, İslam Düşüncesi ve Tarihteki Yeri (Çevirenler: Hüseyin Yurdayd1n-Yaşar
Kulluay), İlahiya! Fak. Yayınları, Ankara, 1971, s.48.
54
Emeviler ruHuetleri müddetince bu hareketin bayrağını taşıdıklaıından dolayı,
mavailer toplanarak Abdülmelik b. Mervan (65/685-86/705) zamanında ayaklandı­
lar. Halife onların hareketlerini bastırmak için Haecae b. Yusuf Sekafiyi gönderdi.
Ömer b. Abdülaziz (9011717-101/720) hilMete geçtiği zaman valilerine ,müslü-
man olan ister arap olsun ister olmasın, cizye konulmasını emretti ve daha bir
·ço.k emirlerle müslümanlar arasında eşitlik temin etmeye çalıştı. Fakat vefatından
sonra durum değişti. Emeviler arapla meveli arasındaki muamelelerde ayırım yapmaya
tekrar başladılar. Ayırımların devam etmesi mevılilerin kızgınlıklarını daha'
da tahrik ettiği için devleti 'yıkmak hususunda fırsat gözıemeye başladılar. Ele ge-
çen fırsatları zaman zaman değerlendirerek Yezid b. Muhaııeb'le beraber ayaklandıkları
gibi, Abdurrahman b. Eşas fitnesine iştirak ettiler. Muhtar Sekafl ve
daha sonra da harieilerle birleştiler. (ll)
Emeviler zamanında başlıyan ve hatta onların yıkılmasında roloynayan bu
hareket Abbasiler devrinden itibaren türlü sebeplerle yavaş yavaş güçlendi. Hatta
136-159/753-775 arasında hüküm süren halife Mansur zamanından itibaren iranhlar
üstünlük iddialarına başladılar ve şuubiye adı verilen arap alayhtan bir fırka
kurdular. Bu'fırka mensupları arap olmayan müslümanların araplara eşit olduğuna
değil, bilakis arapların iranhlar, suriyelilerle mukayese edildiği zaman her bakımdan
geri ve ilkel bir ırk olduğuna kani bulunuyorlardı. Bu hareket Memun (198-
218/813-833) devrinde büyük bir sosyo-politik akım niteliğini kazanarak siyasi
hayatta etkisinigösterdi. (12)
Abbasiler devrinde bu hareketin kuvvetlenişi Abbasilerin müsamahakar bir
siyaset takib etmeleri ve kendilerine iktidar yolu hazırlayan iranlılara medyun
olmalarındandır.
Bu serbest hava içinde arap olmayan unsurlar araplara karşı kendi ananelerini,
tarihlerini ve diııerini açıkça müdMaa etmeye başladılar. Münakaşalar her iki
tarafın birbirlerini tahkir ve tezyif etmelerine sebep oldu.
Netice olarak, şuubiye hareketi arap tehakükmüne karşı diğer müslüman toplukarda
hası! olan kavmiyetcilik şuurunun uyanmasıdır. Bu hareketi yalnız siyasi
ve dini saymak teşhiste hata olur. Çünkü arap olmayan müslüman toplumlarda
kavmiyyetcilik şuurunun uyanması, onlarda dini ahlaki ve siyasi ananelerinin yeniden
canlanmasına sebebiyet vermiştir. Bundan dolayı şuubıye ismini bütün birbirinden
farklı cereyanların meydana çıkmasını hazırlayan sosyo-psikolojik reaksiyonada
yer vermek gerekir.
11- Hasan b. İbrahim Hasan, Tarihu'I-İslam, 1964, I, 342, 529'
12· İslam Medeniyeti Tarihi, s. 99; İsıam Düşüncesi ve Tarihteki Yeri, s. 69·70.
55
Karşıbklı Üstiinlük iddiaları
İşte klsaca çıkışından bahsettiğimiz şuubiye hareketi ilk önce unsurlann
karşılıklı olarak övünmelerine veyahut birbirlerini yermelerine neden olmuştur.
Bu sebepten şuubiyenin ortaya koyduğu hadislere geçmeden önce~ ıınsurların
kendilerini öven hususlarla ilgili olarak misaUer vermek konunun daha da iyi aydınlanmasına
yardımcı olacaktır Mevililer: "Biz halka en çok benzeyen, onların
tabiatıanna en yakın olan, onlar tarafından en çok itimat edilen, konuşu1ması en
çok arzu edilen kimseleriz. Kendisinde bu hususiyetler ve meziyetler olandan daha
fazla tercihe ve mevki üstünlüğüne kim layıktır" demiştir. (13) Araplarda şöyle
, övünmüşlerdir: "Yakınlık ve köklü ilişkiler, sıkı kan bağları ile, eskilikle, babalara
ve -aşirete itaatla, faydalı şükürle, baki olan medihle, dünya durdukça duran, in-
şad edilen şiirle, nesir halindeki ifadelerle, nesilden nesile nakledilen. sözlerle, devletin
kaynağı olmakla, devletin davasını müdafaa etmekle, babalardan veraset
yoluyla kalan şerefli şeylerin kaydı ile elde edilir. Bunlar ıse araplardan başka
milletlerin adeti değildir... Biz neseblerini en çok ezberleyen, birbirlerinin hukukuna
en çok riayet eden kimseleriz" (14). Horasanlılar da: "Biz emanet ve
iffet sahibi kimseleriz, ince r-uhlulukla kanaatı, hizmette sabrı, uzak hudutlarda
askerlik yapmaya tahammülü kendimizde toplamışızdır. Biz öne ~eçirilmeye şerefli
mevkiye en Hiyık kimseleriz" (15), diye ifade etmişlerdir.
Üstünlük İddialarlliI Temellendirme Teşebbüsleri:
Karşılıklı övgülerin bir değer taşımıyacağı gerçektir. Bunusağlam bir mesnete
dayandırmak lazımdır. Bu ne olabilir? Tabiatıyla Kur'arn Kerim olamazdı,
yani herhangi bir ayeti kendi yönlerinde açıkça te'vil etmeleri mümkün değildi.
En çıkar yol Hz. Peygamberi istismar etmekte görmüşlerdi. Böylece kendi hedefleri
doğrultusunda ve muhtelif konularda hadis uydurma Y0luna gidildiği görülmektedir.
Biz, şuubiye ile ilgili ve konulara göre, tesbit edebildiğimiz mevzu
hadisleri aşağıdaki başlıklar altında toplamaya çalışacağız:
a) Lisanlarin Övülmesi ve Kötülemnesi
İki grup-İranlılar ve Araplar-arasında karşılıklı mücadelenin eereyanettiği
sahalardan biri lisanlannm övülmesi veya kötülenmesi olmuştur. Şöyle ki: kanlı
kendi dilinin üstün oldğunu ispat etmek için, Allahın kızgın olduğu zaman vahyi
arap,ça, razı ve memnun olduğu zaman farsça indirdiğini belirtecek -ve şu anlamda
bir hadis uyduru1acaktır:
13- Ebu o.sman Aınr b. Bahr el-CAhız, Menakıbu Cundı'l-hilMa ve Fezaılu'l-Etrak (Çeviren;
Ramazım Şeşen-Hilafet Ordusunun Menkeleri ve Türklerin Faziletleri) Tfuk KiiltürOnü Araştırma
Enst. Yayınlan, 33, Ankara, 1967, s. 33.
14- Aynı eser, s. 49-50.
15- Aynı eser, s. 49.
56 -
-Muhakkak Allah - ve e ızdığı zaman vai!:ıyi arapça indirdi, razı olduğu
vakit farsça indirdi" (16).
Karşı taraf bunun alsini idpia edecek ve şöyle diyecektir:
"Rab kızdığı zama vahyi 'farsça, indirdi. razı olduğu vakit arapça indirdi." (17)
Arapça her yerde konuşulan Iisan olacaktır: "C , g kyüzi.i. ve yeryüzü
ehlinin lisan! arapçadır" (18-). Cennet nın l.isanı arapça olurda farsça. niçin
olmaşın? Şöyle denilmiştir: "Cennet ehlinin lisanı arapça ve inci gibi olan farsça
dır" (19). Arşın etrafındakileJİn lisanı da farsça olacaktır: "Arşın etrafındaki melekler
farsça konuşur1ar" (20). -
Buna mukabil farsçanın iyi bir lisan olmadığı, insanda noksarilıklar meydanagetirdigi
karşı grup tarafından sövmeye varan ifadelerle beyan- edilerekzımnen
hem arapçanın ütünlüğü beyan edilecek ve hem de konuşanlar psikolojik baskı
altına alınacaktır. Ve şöyle denecektir: "Bir kimse farsça konuşursa adiliği (teziIliği,
alçaklığı) artar ve cesareti, erkeldiği azalır" (21) başka bir rivayette de "Bir
kimse farsça konuşursa sevgisinde artma olur, erkekliğinde, erkeklik karakterinde
azalma olur" denilmektedir. '(22) Farsça kötüleurneye devam edilerek, onu konu-
şamn nifak meydana getireceği ifade edilecektir: "Sizden en iyi _olanı arapça konu-
şanıdır. Farsça konuşmayın, çünkü o nifaka sebebiyet verir" (23).
Burada şu noktaya temas etmekte faYd.a vardır ki bazı meşhur alimlerin eserlerinde
bile bu tip hadislere rastlamaktayız. İlginç olması bakımından Iraı,.i.(ö.
806/1403) ile İlgili hususu nakletme~ istiyorum. Irak:f "Kitabü'l-Kurb fi Mahabbati'I-Arab"
isimli eserinde (24) "Bir kimse farsça konuşursa deliliği artar, cesareti,
erkekliği azalır" hadisini zikretmiş, sahih olduğunu, Hakim'in Müstedrek'inde
rh~ayet edildiğini, ravilerin hepsinin sika olduğunu beyan etmiştir. Halbuki
uydurma olarak telakki edilen hadisle, sahih kabul edilen arasında lafız bakı­
mından benzerlik olduğu görülür. Yalnız "a~ilik" yerine "delilik" nakledilmiştir.
i
16- lbnu'I-Cevzi, Ebu'I-Perec Abdurrahman, Ki<ıbu'I-MevdO'1it,. Medine, 1386/1968, n, 11 1;
Ali Bindi, Muhaı.nrned Tahir e1-Feteni, Tezkiretu'l-MevdO'at, Beyrut (tarihsiz), s. 113.
17· Seyyid Derviş, Muhammed, Esna'I-Meıalibfi Ehadlsl Muhtelfeti'I-MeriHib, Mısır 1355, s. 279.
18- Zehebi, Şemsuddin Ebu AbdiJlah, Mizanu'I-I'tidal fi Nakdı'r-Rica!, 1382/1963, III, 51.
19· Ali Kari, Nureddin Ali b. Muhammed el-Esratu'I·MerCO'a [i'I-Ahbarı'I-MevdOa (MavdOatu'lKubra),
Lübnan 1391/1971, s. 278.
20- Makdisi, Ebu'I·Fadl Muhammed Tahir b. Muhammed, Tezkİretu'I-Mevdfı'at 1323, birİnci
. ıabı, s..32.
21- Ali Hindi, Tezk.İrelu'I-MevdO'iH, s. 113.
22- İbnu'I-Cevzi, Kitabu'I.Mevduat, III, 71.
23- Ali Bindi, a.g.e., s. 113.
24- Süıeymaniye Kütüphanesi, Ba~datlı Vehbi Efendi Kısmı, nlUnara, 2151/2, risa!e, varak. 74a.
..57
Yine müellif "sizin en iyi olanınız farsça yerine arapça konuşandır"hadisinin de
sahih olduğunu ricallerinin hepsinin sika olduğunu zikretiştir. Bu hadislerin muhaddislerce
uydurma olduğu kabul edildiği bilindiğine göre, (25) Iraki'nin yukarda
açıklamaya çalıştığımız hareketin tesiri altında kaldığı intibaını uyandırmaktadır
ki bu kanaatıınıZ! teyit eden husus arabı sevme hakkındaki sözleridir. Iraki
şöyle der : "Allah yaratıkların", arabı sevmeyi, onlara yardım etmeyi vacip kıldı.
Yaratıkİarınm onlara buğzetmesini, aldatmasım haram kıldı. Onları sevmek Hz.
Peygamberi sevmektir Onlara buğzetmek nifaka sebep olur, dinden çıkarır. Onları
aldatmak kıya~et gününde şefaata nail olmaya mani olur." (26)
b) Arabı Sevmekle İlgili· Hadisler
Şuubiye hareketinin ortaya koyduğu hadislerin bir başka yönünü de arabı
sevmekle ilgili olanlar teşkil eder. Bu hadisler, arap olmayan toplumlara kendilerini
sevmenin mecbur olduğunu hissettirerek siyasi ve psikolojik baskı altına
alma düşüncesinin neticesidir. Çünkü Kur'am Kerim'in hiçbir ayetinde arapların
muhakkak sevilmesi ile ilgili bir husus mevcut değildir. Fakat buna rağmen arabı
sevmek şu esaslara bağlanacaktır:
Üç sebepten dolayı arabı sevirriz, çünkü ben arabım, Kur'an arapçadır, Cennet
ehlinin lisanı arapçadır" (27).
Eserlerde çok rastlaığıınız bu hadis üzerinde biraz duralım. Hadis meşhur
eserlerde, mesela Hakim'in "Müstedrek" inde, Vahidi'nin "Tefsir'inde, Tebarani'-
nin "Mu'ceİDu'I-Kebir ve Mu'cemu'l-Evsat" ında, zikredilmitir. (28) Halbuki
hadis, muhaddisler tarafından münker veya mevzu olarak kabul edilmiştir. Ukayli
"Hadis münker ve aslı yoktur", İbni Hıbban "Ravilerden Yahya b. Yezid maklub
şeyler nakleder, onunla delil getirmek batııdır·" (29), Zehebi "Hadis mev-zudur",
Ebu Hatim "Hadis yalandır" (30), İbni Hıbban ve Elbani "Hadis mevzudur"
demişlerdir. (31) Bu otoritelerin hükümleri ve izah ettiğimiz hareket müvicehesinde
hadisin sahih olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
25- Seyyid Dervjş, Esna'l-Metaıib, s. 270.
26- Iraki, Kilabu'I-Kurb, vrk. 57b.
27- İbnu'l-Cevzi, Kitabu'I-MevdiUIt, ll, 41; Seyyid Derviş, Esna'I-MetaJib, s. 21; Suyuli, el·lılUi'[·
Masnu'a fi'j-Ehadlsi'I-MevdGa, Mısır, 1,442; Zehebi, Mizanu'I-I'lidal, III, 103; Elbani, Nasırud·
din, Silsilelu'I-Ehildlsi'd-Daifeli'L-Mevdu'a, 1384, cil!. 1, cüz. 2,s. 56-59; Müstekımzade Sadettin,
Asflru'l-Ehab Li Hubbl'I-Arab. SüJeyaniye Küıüphaneı;i Pertey Kısmı, numara. 614 (Türkçe
yazma), erk. 250.
28- Hadisin zikrediJ.diği eserlerle ilgili olarak bakınız: Elbani, SiJsiletu'I-Ehiıdis, eild. 1, cüz. II,
s. 57-58.
29· ibnu'l-Cevzi, Mevduat, 'ıı, 42; Suyuti, el-Laleli, I, 442.
30- Zehebi, Miz[nu'l-I'tidal, III, 103.
31- Seyyid Derviş Esna'I-Metfı1ib, s. '21; Elbani, Silsiletu'I-ElıMis, cild. I, cüı II, s. 57-58.
58
Arabı sevmenin bazı şeylerden mahrum bırakacağı, dolayısıyla sevn;ıek gerektiği
işlenecektir. "Kim arabı aldatırsa şefaatıma dahil ve sevgime de nailolamaz"
(32). Büğzetmeninde münarıklık aHimeti olacağı belirtilecektir: "Ancak münMık
olan araba buğzeder" (3), diğer bir rivayette "Beni Haşime ve Ensara buğzetmek
küfürdür, araba buğzetmek nifaktır" (34), Biraz daha aşm gidilerek sevmenin bir
iman meselesi, aksinin ise insanı küfre götüreceği iştenecektir: "Atabı sevmek
imandandır, onlara bıığzetmek küfürdür. Kim arabı seve:ı;se beni sevmiş olur,
kim buğzederse bana buğzetmiş olur". (35)
Hadis her ne kadar "hasenun sahıhun" olarak belirtilmişse de İslami ruha uygun
olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü bir unsurun sevilmesi ile iman
araşında münasebet kurulması, hatta kötü nazarla bakmanın küfre götürece-
ğinin belirtilmesi, İslamın inanç sistemini tahrip etmeye yeter de artar bile.
Arap sevgisi işlenerek ve buğzetmeye mani olunarak karşıt guruplar itaat al·
tına alınmak için nasıl bir yol takip edilmişse, başka bir yönden de arapların kötü
duruma düşmesi ile islamın düşeceğini, kendilerinin baki kalmasıyla İslamın baki
kalacağını ifade etmek suretiyle, İslamın varlığını kendi varlıklarına bağlamakla
başka bir yol takib edilecektir. "Arap kötü duruma düşerse, hor görülürse, İslam
da kötü duruma düşer ve hor görülür, "(36) Bunun tarihi gerçeğe aykırı olduğu
apaçık meydandadır. Çünkü Abbasiler ve bu devirden sonra, İslamın yükselmesinde
arap olmayan unsurların büyük hizmetleri olmuş ve İslam onların elleri üstünde
yükselmiştir. Bir kavmin yok olması veya dinden uzaklaşmasıı Allahın dininin
kaybolacağına delaJet etmez. Allah dinini kıyamete kadar koruyacağı gibi, kendisinden
yüı çeviren toplumun yerine başka bir toplum ikame etmeyede muktedİrdir.
Nitekim bir ayette "Ey mü'minler eğer Allahtan yüz çevirirseniz, sizin
yerinize' bir başka kavim getirir" denilmiştir. (37)
32- Şeybani, Abdurrahman b. Ali, Teysİru'I-Vusiıl ila Ciimi'ı-Usfil min Ehdisi'd-Resut Kahire
1388/1968, III, 357; Ahmed Emin, Duh1rt-İslam, Kahire 1.964, I, 76; Süneni Tirmizi (Tahkık eden:
IJtmed Muhammed b. Şakir) 1356/1937, bİrinci bakı, V. 724-Tirmiz,i, hadisi garib olarak telakki
etmiştir; Iraki, Kitabu'I-Kurb, 'irk. 61 b-Iraki, hadisi Tirmiıj'nin Camiinde naklettiğini ve "hadisun
hasenun sahihun" dedi~ini nakleder. Halbuki Tirmizi. yukarıda belirttğimiz gibi, "hadisun
garibun" demi·ştir.
33· Müstekım:clde, Asaru'I-Ehab, vrk. 255b.
34- Suyuti, Ihyau'l-Meyl fi Fedfıi Ehli'l-Beyt, Süleymaniye Kütüphanesi-Reisiküııab Kısmı,
numara. 122/3. risale, 'irk. 96a.
35· haki, Kilabu'I-Kurb 'Irk. 59; Suyuti, Kilabu'I-Kuı-b fi Malıabbeti'l-Arab, Sülexmaniye Kütüphanesı-Fatih
Kısmı, numara 54()9, 'Irk. 89b; Müstekımzilde, Asaru'I-Ehab, vtk. 252 a
36- Elbani, Silsi'etu'I-Ehadis, cild I, cüz. ll, s. 61-Hadisili mevzu, batıl ve aslı olmadıgı ifade edil·
miştir. Hadisin nakledildiğİ eserierde aynca İşaret'edilmiştir. Jraki, a.g.e. 'irk. 60a; Suyuti, a.g.e.,
'irk. 89b-90a Her iki eserde de hadis sahih olarak belirtilmiştir.
37. Sure 49 (Muhammed), A 38.
59
İlginç olması bakımından bir misaı vermek istiyorum. Bu da Suyuti'nin (ö1m.
91 r11505) yazdığı "Kitabu'l-Kurb fi Mahabbeti'l-Arab" isimli eseridir. (38) Müdlif
eserİnde arabın bazı hususlardan dolayı faziletli olduğunu şöyle belirtmektedir:
"Allah beşerin'efendisi Muhammedi Nebi olarak göndermekle, Cennet ehlinin Ii·
samnı arapça kılmakla arabı faziletli yaptı..." Arabı sevme hususunda ise: "Allah
yaratık1arına arabı sevmeyi vacib kıldı. İnsanların onlara buğzetmesİni ve onları
aldatmasım haram kıldı. Allah, onlan sevmenin ResuluIlahı sevn:ıek oldu-
ğunu, buğzetmenin nifak ve dinde ayrılık meydana getireceğini, aldatmanın kıyamet
gününde saadete nailolmaya mani olacağını beyan etti" demiştir. Bu hususlada
ilgili olara·k sahih, hasen, garib ve meşhur hadislerin varid olduğunu ve btm- .
lan yedi. bab üzerine tertib ettiğini, açıklamıştır. Babların hepsini zikretmek ko:-
nuyu uzatacağından, .yalnız iki misal vermekle yetineceğim: 1- ArabT .sevmek
Nehi'yi sevmektir. Bunu teyit maksadıyla "Arabı sevmek imandandır, onlara
buğzetmek küfürdür. Kim arabı severse beni sever, kim araba buğzederse bana buğ­
setmiş.. olur" hadisini nakletmiştir. 2- Araplar zelil olursa lslam da zelil olur. Bununla
ilgili ollirak ta '~Arap zelil 'ol~rsa, İslamda zelil olur" hadisini zikretmiştir. (39)
Mevzilat sahasında eser yazan Suyuti'yi böyle bir teUf yapmaya sevkeden
ammer olsa bile.. elinden böyle bir eserin çıkması oldukça düşüdfuücüdür.
c) Bazı Mezheb İmamlarının ÖvÜımesj ve Kötillenmesi
Şuubiye haraketenin ortaya çıkardığı uydurma hadislerin başka bir yanını da.
imamlada ilgili olanlar meydana getirmektedir. İmamlar hakkındaki hadislerin ortaya
çıkışı çeşitli yönlerden izah edilmiştir. Bazıları, mezheb taraftarları kendi mez-
. heb1erini müdMaa hususunda imamlarımn diğerine üstün olduğunu hadislerle ispat
ederek, me~eblerinin üstünlüğünü göstermeye çalışmışlardır. (40) Goldizher ise:
"Irak ve Hicaz ekolleri arasındaki münakaşalarda, ekoller birbirine üstün olduğunu
teyit etmek için İmamlar hakkında hadis uydurmuşlardır" demişlerdir. (41)
Yukardaki hususlan her nekadar bu hadislerin çıkış sebepleri olarak göstermek
mümkün ise de meseleye tam bir teşhis konmamış olur. ÇünkÜ; uydurulan
hadisler tetkik edildıği zaman iki kişi üzerinde daha çok teksif edildiği görülür.
Birincisi İmamı Ebu Hanife, diğeri Şafüdir. Buna muka;bil İmamı Malik ve Ahmed
b. Hanbel hakkında uyqurulan hadislere pek rastlamıyoruz. Eğer sebep karşılıklı
mücadele ise, zaman zaman bumezhepler arasında da şidetli mücadeleler olmuştur.
İmamı Ebu Hanife'nin Türk veya İranlı oduğu hakkındagörüşler mevcuttur.
Bu konumuzun dışındadır. Bizi ilgilendiren Ebu Hanife:nin arap olmaması, Şa-
38- Fatih Kısmı, numara. 5409
39· Suyuti, KitAbu'I-Kurb, vrk. 89a-90a
40- Ahmed Naim, Sahihi Buhari Muhtasan Tecrid.i Sarih Tereemesi, Ankara 1957-1973, I, 290.
41- Goldhizer, I, Etudes sur La Tradition ls1amigue (traduites par Leon Be:ı-cher) Paris 1952, s. 182.
60
fii'nin arap olmasıdır. Böyle olunca şuubiye hareketini doğuran onemli faktör.
meydana çıkmış oluyor ki bu da arap ve arap olmayanlar arasındaki mücadeledir.
/' '
Hadislerin, bu hareketin neticesi olduğu hususunda görüşümüzü teyit et!en
bİr kaç noktayı belirtmek yerinde olur. .
1- İmamı Ebu Hanife 150/764, İmamı Şafii 204/820 tarihlerinde öldüklerine
göre, bu iki mezhebin doğuşunun Abbasilerin iktidara gelmesinden sonraki zamana
rastlaması,
2- Yine bu iki mezhebİn doğuşu gizli olan şuubiye hareketinin ortaya çıkışına
rastlaması,
3- Şuubiye hareketinin ortaya çıkışıyla, mezhebleı: arasındaki mücadelenin
şiddetlenmesi. Bu mücadele arasında Ebu Hanife arap olmadığı için cahil kU1"ey~i
bir kıza ve topuklarma işeyen bir arap kızına eşit olamıyacağının söylenmekten
çekinilmemesidir. (42)
Bu mücadele sonu doğanhadislerdeEbu Hanife ümmetin en parlak kimsesi
olarak takdim edilecek ve bunun için de şu an.lamda bir hadis uydurulacaktır.
-Ümmetimden bir adam gelecek, ismi Numan
künyesi Ebu Hanife. O ümetimin lambasıdır" (43).
Hz. Peygamberin sünnetini ihy~ edecektir: "Benden sonra Ebu Hanife künye~
siyle Numan b. Sabit denen adam gelecek, Allahın dinini ve sünnetimi ihya edecektir."
(44)
Hz. Peygamberin sünnetini ihya eden kimseelbette Hz. Peygamberin yanında
sevilen kimse olması. gerekecektir. Hatta Hz, Peygamberi sevmek onun seevgisine
bağlanaçaktır: "Diğer enbiyalar benimle iftihar ederler, ben de Ebu -Hanife ile iftihar
ediyorum. Kim onu severse muhakkak beni sever, kim ona buğzederse bana
buğzetmiş olur" (45).
Şafii Ebu Iranifeye karşı kötülenecek ve şu anlamda bir hadis uydurulacakhr.
-Ümmetimden Muhammed b. İdris denen bir adam gelecek, o ümmetime
şeytandan daha zararlıdır." (46). .
Ebu Hanifeyi öve~ bu hadisler yanmda yeren ve Şafii yi öven hadisler de olması
muhakakktı:r:. Fakat bu hususta herhangi bir şeye rastlayamadık. Bu konudaki
hadisler tesbit edilirse, mudidelenin yönünü daha iyi aydınlatmak mümkündür.
42- Ahmed Emin, Duha'I-İslaDı, I, 77.
43- fbnu'ı-eevzi, Mevdfı'llt, II, 48-49; Suyutl" el-WH, ı, 457.
44- İbn ArrM:. Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed el-Kinani. Tenzihu'ş-Şeriali'I-MerfCı'a ani'l-Alı­
barı'l-Mevdü'a, Mısır, 1315, II, 30.
45- Abm~ Emin, Duha'l-İslam, 'ı, 76.
46- İbnu'j.Cevzi, Mevdü'at, ll, 48-49; Suyuti, el-Leil.li, ı, 457; İbn Arrak, Tenzıhu'ş.Şe_da, n, 30.
61
d) Habeşlilerİo, Zencilerin' Övülmesi ve Kötülenmesi
Bu unsurlarla ilgili hadislerde şuubiye hareketinin neticesidir. Bir taraftan habeşli
eve girdiği zaman rızık, bereket taşıyan kimse olacaktu: ,"Kim habeşli bir
erkek veyahut kadını evine sokarsa) AHahta onun evine rızık sokar." (47)
Diğer taraftan nankör ve kötü insan olarak tanıtılacaktır: "Resu!lulah bir
yemek gördü. Bu kim için? dedi. Abbas: Ey Allahın Resulü habeşli için. Onları
doyuruyorum ve gidiyd,iriyorum, dedi. Resulul1ah: Ey amca! sen böyle yapma.
Onlar acıktıkları zaman hırsızlık y~parlar, doyduktarı zamanda zina yaparlar" (48).
Zenci ile ilgili rivayetler habeşli olan siyahHer için olduğu gibi, genel olarak
zenciler hedef alına,rak ortaya konan rivayetler olması da mümkündür Yalnız:
,,...Habeşli acıktığı zaman hırsızlık yapar, doyduğu zaman zina yapar" rivayetiyle
zenciler hakkındaki rivayetler arasında paralellik olması, birinci hususun biraz daha
kuvvetli olduğunu göstermektedir. Bu hususta dökümanların azlığı sebebiyle
İstenilen neticeye varmak mümkün değildir.
Zenci olan kimseler için şöyle denecektir: "Zenci' acıkır'sa, hırsızlık yapar,
doyarsa zina yapar. Diğer 'bir rivayette "el-Esved" lafzıyla nakledilmiştir. (49)
- Zenci horlanmaya devam edilecektir: '.Zenciden sakınınız, zira o çirkin bir
mahluktur" (SO). Hatta horlanma ve kötüleme sövmeye kadar varacaktır: "Zenci
eşektir" (SI).
Siyah insanların bu kadar horlanmasına karşı, Hz. Peygamber'in bir hutbesinde
onlar hakkında söylenenleri nakletmeden geçmek mümkün değildirr: "Ey
nas, sizin Rabbiniz birdir. Haberiniz olsunki hiç bir arabinin yabancı üzerine, hiç
bir yabancının arabi üzerine, hiç bir beyazın siyah üzerine ve hiçbir s,iyahın beyaz
üzerine üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en iyinizen muttaki olanınızdır"
(S2). "
Netice olarak diyebiliriz ki, şuubiye hareketinin ortaya koyduğu hadisler zamanımıza
kada(gelen bazı eserlere geçmiştir. Eserlerden bu hadisler ayıklanmalı
ve yazılacak eserlere mesnet teşkil etmesine mani olunmalıdır. Böylece, zaman zaman
meydana gelen sürtüşmeler sebebiyle, her gurubun bu tip hadislere baş vurması
önlenecek ve Hz. Peygamber istismar edilmekten kurtarılacaktır.
47- Ali Hindi, Te:ıkiretu'I-MevdCı'iit, s. 13; İbn Arrak, Tenzİhu'ş-Şeria., II, 37; Ac1uni, İsmaıl'
b, Muhammed, Keşfu'i-Hafa. ve Mu:ıılu'l-I1bas, Beyrut 1351, II, 224.
48- İbnu'I-Cevzi, MevdO'{tt, II, 234; İbn Atrak, Tenzihu'ş-Şerla, iı, 31; Suyuti, el-Leali, I, 444;
Ali Kan, el-KubrA, s. 464; Sehavi, Şemsuddin Muhammed b. Abdıırrahman, e1-Mekasidu'I-Hasene,
Bagdat 1385/1956, s. 396.
49- Makdisi, Tezkirut~'I-Mevdü'at, s. H3; İbnu'I.Cevzi, Mevdü'at, Il, 233.
50- Seyyid Derviş, Esna'I-Metillib, s. 58·59.
51- lbnu'I-Cevzi, Mevdü'lit, II, 233.
52· Ahmed Naim, İslam'lrkcl!ığı Menetmiştir. neşreden: Abdullah Işıklar, İstaı:ıbul 1963, s, 38.
62

Konular