MU'AMMÂ ÜZERİNE FARSÇA BİR RİSÂLE*

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014, p. 519-544, ANKARA-TURKEY
ÖZET
Mu'ammâ; gizli ve güç anlaşılır söz, anlaşılmaz iş manasına gelen
Arapça bir kelimedir. Edebiyatta içerisinde bir isim gizlenmiş olan
manzum bilmecelere mu'ammâ denir. Mu'ammâ türü ilk olarak Arap
edebiyatında ortaya çıkmışsa da gelişimi İran edebiyatında olmuş, Türk
edebiyatına da İran edebiyatı yoluyla girmiştir. Türk edebiyatında ilk
mu'ammâ örnekleri XV. yüzyıldan itibaren görülür. XVI. yüzyılda
mu'ammâ türü çok rağbet görmüş, birçok şair mu'ammâ yazmıştır. Bu
yüzyılda, başta Molla Cami ve Mir Hüseyin Mu'ammâyî olmak üzere
meşhur İran şairlerinin mu'ammâları tercüme edilmiş ve şerhler
yazılmış, Farsça ve Türkçe mu'ammâ risâleleri meydana getirilerek
mu'ammâ yazmanın kuralları ve çözüm yolları hakkında bilgiler
verilmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren mu'ammâ türüne olan rağbet
azalırsa da XIX. yüzyıl sonuna kadar mu'ammâ yazılmıştır.
Mu'ammâ konusunda hazırlanan bu çalışma; giriş, Farsça
mu'ammâ risâlesi ve sonuç bölümlerinden meydana gelmiştir.
Giriş bölümünde mu'ammânın tanımı yapılmış, mu'ammâ
kuralları ve çözümü hakkında özet bilgi verilmiş ve Türk edebiyatında
mu'ammâ yazmış olan şairlerin listesi tablo halinde gösterilmiştir.
Mu'ammâ yazılması ve halli (çözülmesi) konusunda bilgi veren
Farsça bir risâlenin tercümesi ve değerlendirilmesi bu çalışmanın
gövdesini oluşturmaktadır. Bu risâle, bir mukaddime, yirmi dört bölüm
ve bir hâtimeden ibarettir. Risâlenin her bölümünde mu'ammâ
kurallarından biri anlatılarak mu'ammâ örnekleri verilmiş ve bu
mu'ammâların çözümü yapılmıştır. Anlatılan kuralın daha iyi
anlaşılması için verilen örneklerin sayısı bir ile dört arasında
değişmektedir. Bu örneklerin bazılarında vezin problemleri
bulunmaktadır. Bazı mu'ammâ örneklerinin çözümü konusunda sayfa
kenarına notlar düşülerek açıklamalar yapılmıştır.
Sonuç bölümünde bu risâlede anlatılan mu'ammâ kuralları ve
örnek çözümler değerlendirilmiştir, böylece daha önce ortaya konulmuş
teorik bilgilere katkı sağlama gayesi güdülmüştür.
Anahtar Kelimeler: mu'ammâ, lügaz, risâle, mu'ammâ kuralları,
mu'ammâ çözümü.

*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir.
** Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Böl. El-mek:
hfguven@gmail.com
520 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
A PERSIAN TREATISE ABOUT MU'AMMÂ
ABSTRACT
Mu'ammâ is an Arabic word that means mysterious and hard to
understand, incomprehensible work. Poetic puzzles which has secret
names inside are called Mu'ammâ in literature.
Although mu'ammâ type initially arised in the Arabic literature,
development has been in Persian literature and entered Turkish
literature through Persian literature. Examples of mu'ammâ can be seen
in Turkish literature since 15th century. In the 16th century mu'ammâ
type was so popular and written by many poets. In this century,
mu'ammâ of many Persian poets, particularly Molla Câmî and Mir
Hüseyin Mu'ammâyî, have been translated and comments have been
written. Information about rules of writing mu'ammâ and its solutions
have been announced by Persian and Turkish mu'ammâ treatises. Since
17th century even the demand decreases in mu'ammâ, is written until
the end of the 19th century.
This study which has mu'ammâ as a subject includes;
introduction, Persian mu'ammâ trearise and the conclusions.
In the introduction section, mu'ammâ is described, a summary
information is given about mu'ammâ rules and solutions, and list of the
poets who has written mu'ammâ in Turkish literature, is shown in the
table.
Translation of a Persian treatise that gives information about the
writing and the solution of a mu'ammâ constitutes the body of this
work. This treatise is consisted of a preface, twenty four sections, and a
postscript. In each section of the treatise, one of the rules of mu'ammâ is
explained, Mu'ammâ sample are given, and their solutions have been
done. For a better understanding of the rules described given number of
samples varies between one and four. There are some prosody meter
problems in some of the samples given. For the solution of some
mu'ammâ examples annotated explanations are made at the edge of the
page.
In the conclusion section, mu'ammâ rules and the sample
solutions given in this treatise are evaluated, so it was meant to
contribute previously demonstrated theoretical knowledge.
Key Words: mu'ammâ, lugaz, treatise, mu'ammâ rules, mu'ammâ
solution.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 521
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Giriş
a. Mu'ammâ, kuralları ve çözümü:1
Mu'ammâ kelimesi, Arapça ‘amiye kökünde türetilmiş ta’miye kelimesinin müştâkıdır.
Sözlük anlamı, “anlaşılmaz iş, manası gizli ve güç anlaşılır söz” demektir. Edebiyatta bir tür ismi
olarak kullanılan mu'ammâ; bir ismin gizlenmesi şeklinde düzenlenmiş, genellikle manzum olan
söz demektir.
Arap edebiyatında ilk örnekleri lügaz şeklinde düzenlenen mu'ammâ, sonraki asırlarda
müstakil bir edebî tür haline gelmiştir.2 Lugaz, bir şeyin özelliklerinin verilip kendisinin sorulması
şeklinde düzenlenirken mu'ammâ bazı ip uçları verilerek gizlenmiş olan ismin sorulması şeklinde
düzenlenir. Lugazlarda bilinmesi istenen kelimeler cins isimleri iken mu'ammâlarda özel isimler
sorulur.3 Başlangıçta Allah’ın doksan dokuz ismi için mu'ammâ düzenlenirken sonradan insan
isimleri, sıfat, lakap ve unvanlar için de mu'ammâlar söylenmiştir. Mu'ammâda birden fazla isim de
sorulabilir. Bir mu'ammâ beytine yüz isim gizleyen ve çözümünü göstermek için bir risâle yazan
şair bulunmaktadır.4 Bismillah gibi bazı dini ifadeleri ihtiva eden mu'ammâlar ile gül, anka, âhû ok,
iğne gibi çeşitli varlık ve nesneler hakkında yazılmış mu'ammâlar da vardır.5 Bazı hadiselere
düşürülen tarihlerin açıkça verilmeyip mu'ammâ şeklinde düşürüldüğü örnekler bulunmaktadır.6
Mu'ammâlar çoğunlukla bir beyitten meydana gelir. Mu'ammâda gizlenen isim genellikle
ikinci mısrada bulunur. Mu'ammâlarda sorulan isim veya isimler mu'ammânın başlığı olarak verilir.
Rubai, kıta, gazel, mesnevi nazım şekilleriyle de mu'ammâ söylendiği olmuştur.
Mu'ammâ türü Arap alfabesindeki harflerin yazılışları, şekil özellikleri, sayı değerleri gibi
hususlar üzerine kurulmuştur. Mu'ammâda gizlenen isim, kelime olarak ya da hece ve harflerine

1 Bu başlık altında verilen bilgiler başta Ali Nihat Tarlan'ın "Divan Edebiyatında Mu'amma, (İst. 1936) ve Ali Fuad
Bilkan'ın "Türk Edebiyatında Mu'ammâ" (Ank. 2000) isimli eserleri olmak üzere, mu'ammâ konusunda yazılmış, kitap,
ansiklopedi maddeleri ve makalelerden özetlenerek verilmiştir.
2
İsmail Durmuş, "Mu'ammâ", TDVİA, C.30, s. 320-322 (İmadüddin ed-Düneysirî'nin "Osman" ismi hakkındaki lugazı,
ilk dönem mu'ammâlarına örnek olarak gösterilmektedir. Bilkan, bu tür mu'ammâların, "Mu'ammâ ber tarîk-i lugaz" diye
isimlendirildiğini ve daha sonraki dönemlerde de benzeri mu'ammâlar söylendiğini göstermiştir. (age, s. 56 )
3 Mustafa Alkan, "Milli Kütüphane 2727 No’lu Mecmua’da Kayıtlı 'Aruz Risâlesi' Üzerine (İnceleme-Metin) / On the
Prosodocial Pamplet Registered In the Periodical No 2727 in the National Library (Searching-Text)" TURKİSH
STUDİES - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3,
Summer 2012, p. 183-202, (Bu aruz risalesinde lugaz ve mu'ammâ edebî sanatlar içerisinde değerlendirilmiştir. Lugaz
konusunda, "lugaz oldur ki bir nesnenün evsâfı zikr olunup müsemması murâd ola." denilip örnek lugazlar ve mu'ammâ
konusunda, "mu'ammâ beyte dirler ki anda ad gizlenmiş ola kâ'ideler ile fikr ile çıka." denildikten sonra örnek
mu'ammâlar verilmiştir.)
4 Mehmed Arslan, "Divan Edebiyatında Mu'ammâ Geleneği ve Feyzî'nin Gül-i Sad-Berg Adlı Mu'ammâ Risâlesi",
Türklük Bilimi Araştırmaları, S.6, 1998, s.23-26
5 Bilkan, age. s. 17
6 Rıza Oğraş, "Türk Edebiyatinda Kitap Yazımına ve Basımına Tarih Düşürme Geleneği/ The Tradition Of Composing
chronograms On Writing And Pressing Books In The Turkish", TURKİSH STUDİES International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007, p. 647-668 ( Bu makalede "Mu'ammâ
Tarih” başlığı altında şu bilgi verilmektedir: İdris-i Bitlisî’nin Yavuz Sultan Selim adına Arapça yazdığı Risâletü’l-ibâ an
Mevâkı‘ı’l-vebâ adlı eserinin Seyyid Mehmed Salih tarafından tercümesi yapılarak Sultan I. Mahmud’a sunulan Hısnu’lvebâ
adlı tercümesi sonundaki Türkçe ferağ kaydı: "Hâtime: İşbu risâle-i mergûbe-i makbûlenin tercemesi Hicret-i
nebeviyyeden elf-i sânînin, mi’e-i sâlisinin, ‘aşr-i râbi‘inin ikinci senesi, Saferu’l-hayrın onbeşinci pencşenbih gicesi,
Dâru’ssaltanatu’s-seniyye olan mahmiye-i Kostantıniyye’de bi-avnihî ta‘âlâ resîde-i hayyiz-i hitâm bulup......” İzahı:
Hicret-i nebeviyyenin elf-i sânîsi, eserin hicrî ikinci binde yani 1000 yılından sonrayazıldığına işarettir; mi’e-i sâlis,
üçüncü yüz yani 201-300 arasını; ‘aşr-i râbi‘ dördüncü on, yani 31-40 arasını gösterir. “İkinci sene” denildiğine göre, 31-
40 arasındaki sayılardan birler hanesi 2 olan 32 rakamını seçmemiz lazımdır. O halde tarih: 1232 hicrî yılı 15 Safer
Perşembe günü yani Milâdî 1816’dır.)
522 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
bölünerek gizlenir, gizlenen ismin bulunabilmesi için gerekli ip uçları verilir. Mu'ammâ söylemek
veya söylenmiş bir mu'ammâyı çözebilmek için kurallarının bilinmesi gerekir. Mu'ammâ tertibi ve
çözüm yollarını anlatan dört yol vardır.7
1. Tahsȋlȋ: Mu'ammâda sorulan ismin harf ve hecelerini verir.
2. Tekmȋlȋ: Tahsil yoluyla bulunan harf ve hecelerin ne şekilde bir araya getirileceğini
gösterir. Düşürülecek harf ve heceleri düşürür, yerlerini tayin eder.
3. Teshȋlȋ: Çözüm yollarını göstermek üzere ip uçlarını verir.
4. Tezyȋlȋ: Harflerin hareke, sükûn, tahfîf, teşdîd gibi durumlarını gösterir.
Mu'ammâda sorulan isim veya isimleri meydana getiren harf veya heceleri bulmaya
yönelik olan tahsil işlemine "a'mâl-i tahsilî" denilmektedir. Tahsil işlemi şu metotlarla yapılır.
a. Tansis: Kelimeler içerisindeki harf veya hecelerin yerlerini göstererek o harf veya heceyi
buldurmaktır.
b. Tesmiye: Mu'ammâdaki ismi meydana getiren harfleri zikrederek göstermektir.
Tesmiye, ismi zikredip müsemmâsını veya müsemmâsını zikredip ismi kastetmek şeklinde olabilir.
c. Telmih: Mu'ammâda sorulan ismin harf veya hecelerini telmih yoluyla göstermektir.
Haftanın günleri, ay, yıl, yedi seyyare ve burçlar telmih unsuru olarak kullanılabilir. Bunlardan biri
söylenerek karşılığı olan sayı veya harfe işaret edilebileceği gibi, harf veya sayı söylenerek telmih
ettiği unsur murat edilebilir.
d. Teradüf: Bir kelime söyleyerek, kelimenin aynı dilde veya başka bir dilde müteradifinin
içindeki harf veya heceyi göstermektir.
e. İştirak: Mu'ammâda kullanılan iki veya daha fazla anlamı olan bir kelimenin çeşitli
anlamlarından beyitte kastedilmeyen anlamının mu'ammâ çözümüne iştirak ettirilmesidir.
f. Tashif: Bir harfin yazılışının değiştirilmesi yani şekil bakımından benzediği başka bir
harfe çevrilmesidir. Tashif, mu'ammâda gizlenen ismin harflerinin değişmesi şeklinde olabileceği
gibi (vasfi tashif), isimdeki noktalı harfin noktasının kaldırılması veya noktasız harfe nokta
konulması şeklinde de yapılabilir (ca'li tashif).
g. Teşbih ve istiare: İsmi meydana getiren harf veya heceleri teşbih ve istiare yoluyla
ortaya çıkarmaktır. Bir isim zikredilir ve onun benzediği harf veya harfler istenir.
h. Ebced hesabı: Arap alfabesindeki harflerin özel bir sıralanışına dayanan bu hesapta her
harfin bir sayı değeri vardır. Mu'ammâda gizlenen ismin harfleri, bazı kelimelerdeki harflerin sayı
değerlerinin hesaplanması ve elde edilen sayının harf karşılığının bulunmasıyla ortaya çıkar. Buna
"hisâb-ı cümel" denir. Hisâb-ı cümelin; üslûb-ı ismî (sayı ismi söyleyip harf karşılığını kastetmek),
üslûb-ı harfî (bir sayının ismini söyleyip o ismin yazılışındaki harfleri kastetmek), üslûb-ı ihâmî (
bir sayıyı iham yoluyla vermek ve o sayının karşılığı olan harfi kastetmek), üslûb-ı inhisârî
(sembolleşmiş bazı kelimeler yoluyla bir sayıya işaret etmek ve o sayının harf karşılığını
kastetmek) ve üslûb-ı rakamî ( sayıların rakam olarak yazılış şekillerinden, bazı sayıların kare ve

7 Bilal ELBİR , "Türk Edebiyatında Mu’ammâ Ve Surûrî’nin Bir Mu’ammâ Şerhi/ Enigma In Turkish Literature And An
Commentary Of Enigma By Surûrî" TURKİSH STUDİES International Periodical For the Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic Volume 4/6 Fall 2009 Doi Number: http://dx.doi.org/10.7827/Turkish Studies. 874, p.82-94
(Surûrî bu şerh çalışmasında Molla Cami'nin "Risâle-i Kebîr" veya "Hilye-i Hilel" ismiyle anılan muammâ risalesini şerh
etmiştir. Molla Câmi'ye göre a'mâl-i mu'ammâyî üç kısımdur. A'mâl-i teshîlî, a'mâl-i tahsîlî, a'mâl-i tekmîlî)
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 523
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
küplerinin veya kare kök, küp köklerinin hesaplanması veya daire ve çap hesaplamalarından elde
edilen rakamın harf karşılığının kastedilmesi) olmak üzere hesaplama yolları vardır.
ı. Kinaye: Mu'ammâda gizlenen ismin harf veya hecelerine dolaylı olarak işaret etmektir.
Kinayede bir kelimenin mecazi anlamını çağrıştırılarak çözüme katkı sağlanır.
Mu'ammânın çözümünde bulunan harflerin bir araya getirilmesi işlemine "a'mâl-i tekmîlî"
denir. Tekmîl işlemi kelimelerdeki bazı harf veya hecelerin birleştirilmesi, düşürülmesi veya
değiştirmesi yoluyla yapılır. Tekmil işleminde şu üç yol vardır.
a. Te'lif: Bir veya bir kaç kelime içerisindeki harf ve hecelerin ne şekilde bir araya
geleceklerini gösteren te'lif-i ittisalî, harf ve hecelerin diğer bir hece veya kelime içerisine
gireceğini gösteren te'lif-i imtizacî olmak üzere iki çeşit te'lif yapılır.
b. İskat: Mu'ammâda gizlenmiş ismi veya ismin bir parçasını bulmak için bazı
kelimelerden harf veya hece düşürülmesi demektir. Gitmek, düşmek, atılmak, yanmak, sürmek,
kesmek eksilmek ve benzeri Türkçe kelimelerle veya bu kelimelerin Farsça, Arapça karşılıklarıyla
iskat işlemine işaret edilir. Düşürülecek harfin kelimenin başında, ortasında veya sonunda olduğu,
yine bazı kelimelerin delaletiyle anlaşılır.
c. Kalb: Bir kelimenin harflerinin yerlerini değiştirmek demektir. Mu'ammâda gizlenen
isme, elde edilen bir kelimenin kalb edilmesi yoluyla ulaşılabilir. Kalb işlemine, kelimedeki harfler
tamamen tersine çevrilirse kalb-i küll, kelimedeki harfler düzensiz olarak yer değiştirirse kalb-i ba'z
denir.
Mu'ammânın çözümünü kolaylaştırmak için mu'ammâda bazı ip uçları verilir ki buna
"a'mâl-i teshilî" denir. Kolaylaştırma dört şekilde yapılır.
a. İntikad: Mu'ammâ çözümünde alınacak harflerin kelimelerin neresinde olduğuna işaret
ederek mu'ammânın çözümünü kolaylaştırmaktır. Harfin başta oluşunu göstermek için, "baş, ser,
ön, pîş, ibtidâ, ilk, evvel" gibi kelimeler; ortada oluşunu göstermek için, "gönül, dil, kalb, orta,
miyân, vasat" gibi kelimeler; sonda olduğunu göstermek için, "son, âhir, encâm, ayak, pây, kadem"
gibi kelimeler kullanılır. İlk ve son harfi birlikte göstermek için "post, libas, hırka, câme, elbise";
bunlar arasındaki harfleri anlatmak için "diller, gönüller, ortalar evsat" gibi kelimeler kullanılır.
Alınacak harf, kelime içerisindeki sırası söylenerek ya da noktalı veya noktasız oluşu işaret
edilerek de gösterilebilir.
b. Tahlil: Bir kelimeyi birkaç parçaya ayırmaya tahlil denir. Mu'ammâda gizlenen ismi
ortaya çıkarmak için bir kelimenin iki veya daha fazla parçaya ayrılmasına ve bu parçalardan
birinin mu'ammâ çözümünde kullanılmasına işaret eder.
c. Terkib: Bir kelime veya kelimenin bir parçasını diğer bir kelime veya kelimenin bir
bölümüyle birleştirerek yeni bir kelime meydana getirmektir.
d. Tebdil: Mu'ammâdaki bir kelimenin bir veya daha fazla harfini başka harflerle
değiştirmeye tebdil denir.
Mu'ammâ çözümünde kullanılan dördüncü yol, mu'ammâda gizlenen ismi bazı
harekelendirme işlemleriyle ortaya çıkarmaktır. Bu işleme "amâl-i tezyilî" denir. Mu'ammâda altı
çeşit harekeleme yapılır.
a. Tahrik: Harekesiz bir harfi harekeli yapmaktır.
b. Teskin: Harekeli harfi harekesiz yapmaktır.
c. Teşdid: Bir harfi şeddeli (çift okunur) yapmaktır.
524 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
d. Tahfif: Şeddeli bir harfin şeddesini kaldırmaktır.
e. Med: Medsiz elife med vermektir.
f. Kasr: Medli harfin kısaltmaktır.
Mu'ammâ türü ilk olarak Arap edebiyatında ortaya çıkmışsa da, gelişimi İran edebiyatında
olmuş, Türk edebiyatına da İran edebiyatı yoluyla girmiştir. Türk edebiyatında ilk mu'ammâ
örnekleri XV. yüzyıldan itibaren görülür. XVI. yüzyılda mu'ammâ türü çok rağbet görmüş, bir çok
şair mu'ammâ yazmıştır. Bu yüzyılda, başta Molla Cami ve Mir Hüseyin Mu'ammâyî olmak üzere
meşhur İran şairlerinin mu'ammâları tercüme edilmiş ve şerhler yazılmış, Farsça ve Türkçe
mu'ammâ risâleleri meydana getirilerek mu'ammâ yazmanın kuralları ve çözüm yolları hakkında
bilgiler verilmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren mu'ammâ türüne olan rağbet azalırsa da XIX. yüzyıl
sonuna kadar mu'ammâ yazılır. Yeni bir alfabeye geçilmesiyle bu tür, Türk edebiyatındaki ömrünü
tamamlamıştır.
b. Türk edebiyatında mu'ammâ yazan şairler:8
Şairler A.Fuat
Bilkan
M. Yekta
Saraç Ek
Nesimî (öl. 1417) 4
Muin b. Mustafa (XV.yy.): x x
Münirî (XV. yy) x
Adnî, Mahmud Paşa (öl. 1474): x
Cem Sultan (öl. 1495) 41
Alî Şîr Nevâî (öl. 1501) 594
Şibân Hân (öl. 1510) 44
Bâbür Hân (öl. 1530) 53
Lâmi'î Çelebi (öl. 1532) 6 18
Şemseddin Ahmed (öl. 1543) 70
Abdî ( öl. 1554) x
Salih Çelebi (öl.1565) x
Fuzûlî (öl. 1566) 276
Hüdâî (öl. 1570-71) 14
Ubeydî (öl. 1572-73) 163
Edirneli Emri (öl. 1575) 621 611
Kınalızâde Ali Ç. (öl. 1579) 32
Bakî (öl. 1600) 2 1
Gelibolulu Ali (öl. 1600): 7 21
Nizamoğlu Seyfullah (öl.1602) x
Mu'ammâyî Alî (XVI.yy.) 3
Ruhî (öl. 1605) 1
Hâşimî (öl. 1630) 41
Yahya Efendi (öl. 1648) 3
Fehim-i Kadim (öl. 1653) 6

8 Bu başlık altında verilen liste, M. A. Yekta Saraç'ın "Mu'ammâ ve Divan Edebiyatındaki Seyri" isimli makalesinde
Türkçe yazma divanlar katalogunu tarayarak oluşturduğu liste ile Ali Fuat Bilkan'ın "Türk Edebiyatında Mu'ammâ"
isimli eserindeki tenkidli metni yayınlanmış divanlar veya en sağlam divan yazmalarını dikkate alarak hazırladığı
listenin karşılaştırılması ve bu listelerde bulunmayan bazı isimlerin de ilave edilmesiyle oluşturulmuştur.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 525
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Feridûn (öl.1658-59) 2
Vecdî (öl. 1661-62) 16
Gaybî (öl. 1663?) x
Nedîm-i Kadîm (öl. 1670) 2 2
Nâmî (öl. 1673-74) 6
Konyalı Nâlî (öl. 1674) 132
Nazik (öl. 1686-87) 7
Kâmi (öl. 1692) x
Fasih Dede(öl. 1699) 5
Nazmî (öl. 1700) 130 231
Halîm (XVII.yy) 20
Yârî (XVII. yy 29
Nakşî (öl. 1702) 41
Abdî (öl. 1711) 5
Nâbî (öl. 1712) 186 199
Nesîb (öl. 1714) 59
Fâik (öl. 1715) 5
Nehci (öl. 1715) 23
Sakıb (öl. 1716) 5
Vahyi (öl.1718 56
Faiz Halil (öl.1721) 19
Kâmî (1724) 21
Sami (öl.1733-36) 5
İshak (öl. 1734) 1
İzzet Ali Paşa (öl.1734) 2
Salih 27
Nahifi (öl. 1738) 3 3
Veli (öl. 1737) 15
Münif M. Efendi (öl. 1742): x
Edib 36
Salim (öl. 1743) 19
Re’fet (öl. 1745) 1
Hamî-i Amidî (öl. 1747) 4
Neylî (öl. 1748) x 31
Levhî (öl. 1751) 12
Şeyhülislâm Es'âd (öl. 1753) 25 43
Akkovalı-zâde Hâtem (öl 1754) 11 86
Nevres (öl.1761) 56
Haşmet (öl. 1768): 12 12
Hakim (öl. 1770-71) 1
Nazirâ (öl.1774) 231
Fıtnat Hanım (öl. 1780): 36 36
Sabih (öl. 1783) 18
Tevfik Efendi (öl. 1791) 11
Halil Nuri (öl.1799) 1 3
Sünbülzâde Vehbî (öl. 1809): 32
Zekayi Mustafa (öl. 1812) 1
526 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Refii Kâlâyi (öl. 1821) 3
Akif (Selanikli) (öl. 1827) 5
Zaik (öl. 1825) 136
Şakir Mehmed (öl. 1836) 6
Aynî (öl. 1837): 2
Ziver (öl. 1873) 4
Nâmık Kemâl (öl. 1888): 1 1
Kazım Musa Paşa (öl. 1889) 10
Mu'ammâ konusunda yazılmış olan risâlelerden farklı bir metot izlediği için incelemeye
karar verdiğimiz Farsça mu'ammâ risâlesi, Ayasofya Kütüphanesi 3976/ 2-4 numarada kayıtlı olan
mecmuanın 167a-170a yapraklarında yer almaktadır. Mecmuanın 133b-170a yapraklarında 718
mu'ammâ, mu'ammâ halli konusunda özet bilgi veren Türkçe bir risâle9 ve aşağıda tercümesini
verdiğimiz Farsça mu'ammâ risâlesi bulunmaktadır.
Farsça Mu'ammâ Risâlesi:
Bil ki bu risâle bir mukaddime yirmi dört bölüm (asl) ve bir sonuç olarak tertip edilmiştir.
Mukaddime mu'ammânın manasını beyan eder.
1. bölüm: Harflerin sayı değerlerinin beyanı (hisâb-ı cümel).
2. bölüm: Rakam ve harflerinin beyanı (erkâm-ı hendese).
3. bölüm: Haftanın günlerinin rakam ve harflerinin beyanı (erkâm-ı üsbuʿ).
4. bölüm: Yedi gezegenin rakam ve harflerinin beyanı.(esâmî-i kevâkib-i seb'a-yı seyyâre).
5. bölüm: Burçların rakam ve harflerinin beyanı (erkâm-ı burûc).
6. bölüm: Ay ve yılın beyanı (sâl ü mâh).
7. bölüm : Lügatin beyanı (lügat).
8. bölüm: Şekil ve suretin beyanı (sûret ü şekl).
9. bölüm: Değişme ve yansımanın beyanı (kalb ü aks).
10. bölüm: Benzetmelerin beyanı (teşbîhât).
11. bölüm: Kelime başındaki isimlerin beyanı (esâmi-i evvel-i kelime).
12. bölüm: Kelime ortasındaki isimlerin beyanı (esâmî-i evsât-ı kelime).
13. bölüm: Kelime sonundaki isimlerin beyanı (esâmî-i âhir-i kelime).
14. bölüm: Kenar ve taraf isimlerinin beyanı (esâmî-i leb ü etrâf).
15. bölüm: Küçültmelerin beyanı (tasgîr).
16. bölüm: Harf düşürülmesinin beyanı (ıskât-ı harf).
17. bölüm: Ortak sözlerin beyanı (lafz-ı müşterek).

9 Bu mecmuadaki mu'ammâların çoğu Emrî'ye aittir. Bir çoğunun altında mayil yazı ile mu'ammânın halli yazılmıştır.
Mecmuada yer alan mu'ammâların ve Türkçe risalenin çevriyazısı bir öğrencim tarafından lisans tezi olarak
hazırlanmıştır. (Meral Süt, Mu'ammâlar ve Bir Mu'ammâ Mecmuası, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Bitirme Tezi,
Afyonkarahisar-1999)
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 527
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
18. bölüm: Bazı kelime parçalarının diğer kelime ile birleşmesinin beyanı.
19. bölüm: Sayıların isimlerinin beyanı (esmâ-yı a'dâd).
20. bölüm: Bir sayının karekök ve karesinin beyanı (cezr ü meczûr).
21. bölüm: Bir sayının küp kök ve küpünün beyanı (ka'b u muka''ab).
22. bölüm: Daire ve çapın beyanı (kutr u dâ'ire).
23. bölüm: Sayıların esaslarının beyanı (mebâdi-i a'dâd)
24. bölüm: Zıt ve karşıtın beyanı (zıdd u nakîz).
Hatime (sonuç) mu'ammânın güzelliklerini anlatır.
Mukaddeme: Bil ki mu'ammâ “ta‘miye” kelimesinin müştakıdır ve “ta’miye” lügatte
gizlenmiş bir şeyi söylemektir (bir şeyi gizli söylemektir). Sonra mu'ammâ bir lügati hesaplamaktır
ki, o şey bir beyitte veya rubai veya kıtada gizlenmiştir.
1. bölüm: (a'mâl-i tahsîlî/ hisâb-ı cümel).
Mu'ammâların çoğu “hisâb-ı cümel” üzerine bina edilir. Hisâb-ı cümel, cümledeki bazı
kelimelerin ve kelimelerdeki bazı harflerin hesabı üzerine vakfedilmiştir. Hesâb-ı cümel sağlam
olmalı ki, mu'ammâ kolay olsun. Hisâb-ı cümel şöyle olur. Ebced alfabesine göre eliften itibaren
birer birer ona kadar sayılır, sonra onar onar yüze kadar, sonra yüzer yüzer bine kadar sayılır.
ابجد هوز حطی
کلمن سعفص
قرشت ثخذ ضظغ
Hisâb-ı cümelde harflerinin tamamı tasarruf edilir.
Harflerin sayı değerleri şöyledir:
011 ق 1 ا
011 ر 01 ك 2 ب
011 ش 01 ل 3 ج
011 ت 01 م 4 د
011 ث 01 ن 5 ه
011 خ 01 س 6 و
011 ذ 01 ع 7 ز
011 ض 01 ف 8 ح
011 ظ 01 ص 9 ط
0111 غ 10 ی
Hisâb-ı cümel için bazen bir sayıyı zikr edip onun harf karşılığı istenir ki, o sayı o harften
ibarettir. Bazen de bir sayıyı zikredip o sayının lafzı hesap edilip, elde edilen alınır. Hisâb-ı
cümelde eğer bir harf veya daha fazla harf gerekiyorsa onu isterler. Bazen de Farsça bir sayı
zikredilir ve Arapça karşılığı istenir. Aksi de böyledir.
528 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Misal:
بقد چون می نمايی بدو زلف چو سر بازی
چه گويم گر سر ما را يکی بر پايی بندازی
Be-kad çün mî nümâyî be-dü zülf çü serbâzî10
Çė gûyem ger ser-i mâ râ yekî ber-pâyi bėndâzî
Mu'ammâ’nın halli:
Be kad ki eliftir ve mî buna eklenir, ve meh ki râdan ibarettir. Emîr olur. Dû ki de(h) dir.
Zülf kelimesinin baş harfinin kendisi zâ’dır. De’nin başına getirilince zâde olur. Mâ kelimesinin
baş harfi mim dir. Ahad kelimesinin ayağının üstüne (ki dal’dır) atarsak Ahmed olur. Hepsini bir
araya getirirsek Emir-zâde Ahmed olur. ( احمد اميرزاده )
(Metinde dû kelimesindeki harflerin değeri 4 ve 6 olarak alınmış ve 10 (deh) sayısı
bulunmuştur. Farsçada 10 dal ve he harfleriyle yazılır ki de hecesi bulunmuş olur. Farsça yek
kelimesi söylenmiş Arapça ahad kelimesi kastedilmiştir. Birinci mısra eksiktir. Mu'ammânın
hallinde meh kelimesinin kamer karşılığından r harfi bulunuyor, ancak meh kelimesi beyitte yok.
Eksiklik burada olmalı)
Diğer misal böyle söylenmiştir:
خواهی که شود نام شه خسرو عادل
بر پای دل دل نويست پا و سر دل
Hˇâhî ki şeved nâm-ı şeh-i hüsrev-i ʿâdil
Ber pây-i dil-i dil nüvist pâ vü ser-i dil
Muammânın halli:
Dil kelimesinin karşılığı Arapçada bâl (بال ) dır. Dil-i bâl eliftir. Elif yek yani birdir.
Arapçada ahad’dır. Bâl kelimesinin (sondaki dil) başındaki ve ayağındaki harfler be ve lam'dır. Be
ikidir. İki Farsçada dû’dür. Bu sayının harf değeri 10’dur. Lam’ın değeri 30’dur. İkisi toplanınca
kırk yapar. Kırkın harf karşılığı mim’dir. Mim’i ahad kelimesinin ayağı (dal) üstüne koyduğumuz
zaman Ahmed ( احمد ) olur.
رقيب بی قدم بر دامن تو
نمی ماند که در بارم ز ديده
Rakîb-i bî-kadem ber dâmen-i to
Nemî mâned ki dür bârem zi-dîde
Rakîb-i bî- kadem le istenen )رقی ( sisad ve deh’tir (310). Sisad ve deh şın (ش ) ve ye (ی)
dir. Dâmen-i to vav’dır. Vav’ın değeri şeş'tir (altı). Şeş, şeşsad’dır (600). Çünkü şeş iki şın'dan
meydana gelir ve her şın 300 dür. Şeşsad'dan murad hı’dır . Şın ve ye'yi hı'nın üzerine koyunca
şeyh ) شيخ ) olur.
Misal:
يکی و قلب يکی را بخون دل بنويس
که نزد عقل شود نام آن دو شه روشن
Yekî vü kalb-i yekî râ be-hûn-ı dil bėnüvîs
Ki nezd-i 'akl şeved nâm-ı an dü şeh rûşen

10 Metinlerin Arap harfi ile yazılmış şekilleri verildiği için ayın harfi dışında transkirp alfabesi kullanılmamıştır.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 529
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
İkinci yekî kelimesinden murad Arapçası ahad )احد ( dır. Kalb-i ahad ha'dır. Hûn
kelimesinden maksad onun Arapçası olan dem ) دم ( dir. Dil-i dem den maksad kalb-i dem
demektir. Çünkü dem kelimesinin ortası sükun olduğundan dem kelimesi kalb edilince med ) مد )
olur. Bunun üzerine ha’yı ve birinci yeki den murad elif ise onu yazarsak Ahmed (احمد ) olur. Eğer
birinci yeki kelimesinin harflerinin değerlerini alırsak 40 olur ki karşılığı mim’dir. Mim ve ha'yı
med kelimesinin üzerine yazarsak Mehmed ( محمد ( olur.
İkinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî/ hisâb-ı cümel)
Mu'ammâyı hendese rakamları üzerine bina ederler. Hendese rakamları birden başlayıp
devam eden rakamlardır. Bu rakamlardan birinci mertebede yazılanlar birler, ikinci mertebede
yazılanlar onlar, üçüncü mertebede yazılanlar yüzler, dördüncü mertebede söylenenler binler
basamağında hesap edilir. Devamı da bununla kıyaslanır. Ayrıca bilmek gerekir ki bazı rakamlar
mün'akis (simetrik) bazıları mün'akis değildir. İki ile altı, yedi ile sekiz birbiriyle simetriktir. İkinin
aksi söylenip altı, altının aksi söylenip iki; yedinin aksi söylenip sekiz, sekizin aksi söylenip yedi
istenebilir.
Misal:
بر عکس لب حبيب ديدم
چيزی که مدام قوت روحست
Ber 'aks-i leb-i habîb dîdem
Çîzî ki müdâm kût-ı rûhest
Mu'ammânın halli şöyledir.
Leb-i habîb’den murad be’dir. Be dü (iki) rakamına karşılıktır. Aks-i dü şeş’tir (altı). Şeş
iki şın harfiyle yazılır ki her bir şın harfi 300’dür. Toplamı 600 olur ki, hı harfine karşılıktır. Çîzî
kelimesi şey demektir. Şey kelimesini hı harfi üzerine görürsek Şeyh )شيخ ( olur.
Diğer misal şu şekilde söylenmiştir.
قلب شنبه چو ديدة می ده
که خوشست ضعف قلب قلب هوا
Kalb-i şenbe çü dîde-i mi deh
Ki hoşest zî'f-i kalb-i kalb-i hevâ
Mu'ammânın halli:
Şenbe’den murad ze’dir. (Bunun kaidesi üçüncü usulde açıklanacaktır.) Ze yedidir. Kalb-i
heft ( yedi ters çevrilince) sekizdir. Sekiz ha )ح (harfidir. Mi’yi ha harfine verdiğimiz zaman Hamî
olur. Kalb-i hevâ )هوا( vav harfidir. Vav’ın rakam karşılığı altıdır. Altı kalb edilince iki rakamı
bulunur. İkinin zi'f i ( iki katı) dörttür. Dört, dal harfidir. Dal harfini Hamî ile birleştirince Hamîd
.olur) حميد )
Diğer misal şu şekilde söylenmiştir:
پيش عکس لب او هيچ بود آب حيوة
عکس کردست تصور خضر اندر ظلمات
Pîş-i 'aks-i leb-i û hîç bûd âb-ı hayât
'Aks-i gerdest tasvir-i Hızır ender-zulumât
530 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
Leb-i û’ ) او ( dan murad vav’dır. Vav altı ve altı'nın aksi iki'dir. Hiç kelimesinden murad
sıfırdır. Sıfırı ikinin önüne korsak yirmi olur ve yirmi kef harfidir. Tasvirden murad bir şeyin
suretidir. Ve suret-i şey ) شی ( si'dir. ( سی ( si (30) lam ve aks-i tasvîr yani aks-i sûret-i lâm, mâl
olur. Mâl, kef harfi ile birleşirse Kemâl ) کمال ( olur.
Üçüncü bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / telmih)
Haftanın günlerinden her bir gün bir harfe işaret eder. O günü zikredip o günün gösterdiği
harfi isterler. Günlerin rakam ve harf karşılıkları şöyledir.
Günler (Farsça) Günler (Türkçe) Rakam karşılığı Harf karşılığı
Yekşenbe Pazar ١ 1 ا elif
Düşenbe Pazartesi ٢ 2 ب be
Seşenbe Salı ٣ 3 ج cim
Çehârşenbe Çarşamba ٤ 4 د dal
Pençşenbe Perşembe ٥ 5 ه he
Adîne Cuma ٦ 6 و vav
Şenbe Cumartesi ۷ 7 ز ze
Misal:
آخر ماه روز سه شنبه
کوشۀ باغ خوش بود با دوست
Âhir-i mâh rûz-ı seşenbe
Kûşe-i bâg hoş bûd bâ dûst
Ahir-i mâh ra (Ay son günlerinde ra harfi şeklinde gözünür. Ayrıca kamer kelimesinin son
harfi ra’dir) ve rûz-ı seşenbe cim ve kûşe-i bâg be harfidir. Bunlar birleşince Receb ) رجب ( olur.
Dördüncü bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / telmih)
Seba-yı seyyâreden her bir seyyâre (gezegen) bir harfe alamettir. O yıldız zikr edilip onun
son harfi kastedilir. Nazm:
Hem çü ez şems sin râ zi kamer
Ber hemîn kun kıyâs necm-i diger
Seb'a-yı seyyârenin yedi yıldızı şunlardır. Kamer (ra), 'utarid (de), zöhre (he), şems (sin),
mirrih (hı), müşteri (ye) ve zühal ( lam).
Eski yazı ile Yeni yazı ile
Kamer r ra را ر قمر
Utarid d dal' دال د عطارد
زهره ه ها Zöhre h ha (he)
Şems s sin سين س شمس
مريخ خ خا Mirrih h ha (hı)
Müşteri y ya يا ی مشتری
Zühal l lam الم ل زحل
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 531
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammâ:
مريخ دی مقابلة داشت با زحل
ماه تمام مشتری آمد در آن محل
Merrîh-i dey mukâbele-i dâşt bâ zühal
Mâh-ı temâm müşteri âmed der ân muhal
Bu mu'ammânın halli şöyledir:
Merrih ile hı Zühal ile lam murad edilmiştir. Mah-ı tamam 30 gündür ve si kasdedilir. Si
lam harfinin karşılığıdır. Müşteri ye harfidir. Ye, iki lam arasına gelip hepsi toplanınca Halîl ) خليل(
olur.
Beşinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / telmih)
Her burc alameti olduğu harfe işaret eder. O burc zikredilip alameti olduğu harf istenir.
Burçların rakamları ( ve harf karşılıkları) şöyledir. Nazm:
Ez hamel sıfr elif zi sevr nişân
Bi zi cevzâ ve cim ez serâtân
Ez esed dal kerd ü sünbüle hâ
Vav mîzân nihâd ü akreb zâ
Kavs hâ tâ nişân-ı cedî nihâd
Delv yâ yâ elif be mâhî dâd
Burçlar Sayı Harf Burçlar Sayı Harf
Hamel (Koç) 0 Mizan (Terazi) 6 و
Sevr (Boğa) 1 ا Akreb (Akrep) 7 ز
Cevzâ (İkizler) 2 ب Kavs (Yay) 8, ح
Seretan (Yengec) 3 ج Cedî (Oğlak) 9 ط
Esed (Aslan) 4 د Delv (Kova) 10, ئ
Sünbüle (Başak) 5 ه Mâhî (Balık) 11, ا ی
mu'ammâ:
تا سنبله زلف تو بر طرف مه افتاد
ما را دل شوريده بدامنش در افتاد
Tâ sünbüle zülf-i to ber-taraf-ı meh üftâd
Mâ râ dil-i şûrîde be-dâmâneş der üftâd
Mu'ammânın halli:
Sünbüle’den maksad he harfidir. “Ber taraf-ı meh” le mim kastedilmiştir. “Ez dil-i ma”,
mâ’nın kalbedilmesi anlamına gelir ki elif ve mim kastedilmiştir. Hepsi birlikte Hümâm )همام (
olur. (Gönlün şûrîde olması, kelimenin ters çevrilmesine işarettir ve mim ile elif kalb edilir.)
Diğer misal:
با دل برقع و نقش حمل ای مرد حکيم
قلب عقرب بکن و نام نکارم بنکار
Bâ dil-i berka' vü nakş-ı hamel ey merd-i hakîm
Kalb-i 'akreb bėkon u nâm-ı nigârem bėnigâr
532 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
Dil-i berka'dan maksad 'akrebtir. )عقرب = برقع ( Akreb ze harfine karşılıktır. Ze harfi 7 dir.
Hamel sıfır karşılığıdır. Yedinin yanına gelince 70 olur. Yetmiş rakamı ayın harfine karşılıktır.
Kalb-i 'akreb ki, (akreb 7 dir.) rakam tersine çevrilince 8 olur. Sekizin Arapçası semân’dır.( ثمان (
Başına ayın konulunca 'Osmân ) عثمان ( olur.
Altıncı bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / telmih)
Sâl (yıl) söyleyip 360 (sisâd u şast) rakamını isterler. Yani şın harfi (300) ve sin harfi (60)
istenir. Mâh-ı tamâm söylenip si (30) kastedilir. Bazen si, bazen de 30 rakamının karşılığı olan lam
harfi istenir.
Muammâ:
نام آن دلبر حميده خصال
قلب ماهست در ميانۀ سال
Nâm-ı an dilber-i hamîde-hisâl
Kalb-i mâhest der miyâne-i sâl
Muammânın halli:
Mâh, kamerdir. Kalb-i kamer mim harfidir. “Sâl”dan murat şin ve sin harfidir. Bu iki
harfin ortasına mim harfi konulduğunda Şems )شمس( ismi ortaya çıkar.
Yedinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / terâdüf)
Arapça bir lügat söyleyip onun Farsçasını isterler. Mu'ammâda kullanılan lügatin meşhur
(bilinen) bir lügat olması gerekir. Bazen de Farsça bir lügat söyleyip Arapçasını isterler.
Misal:
بتی کز روی او مه در حجابست
سر خرشيد و پای آفتابست
Bütî k’ez rûy-ı u meh der hicâbest
Ser-i hurşîd u pây-i âfitâbest
Muammânın halli:
Ser-i hurşîd’den maksad ayın harfidir. ( Çünkü güneşin bir ismi ayn’dır.) Güneşin bir ismi
de yûh’dur ) يوح ( . Onun ayağı ha harfidir. Ha harfinin rakam karşılığı heşt’tir (sekiz). Sekiz,
Arapçada semân’dır )ثمان( . Ayın harfi semân’ın başına gelince 'Osmân ) عثمان ( olur.
Diğer misal:
باده بر قلب آتش ار ريزی
نام آن سرو کلرخ انکيزی
Bâde ber kalb-i âteş er rîzî
Nâm-ı ân serv-i gül-ruh engîzî
Mu'ammânın halli:
Âteş, nâr’dır. Nâr, ters çevrilince rân olur. Bâde, mey’dir. Mey kelimesini rân kelimesinin
başına getirince Meyrân (Mîrân) ) ميران ( olur.
Bazen öyle olur ki, bir şeyi söyleyip onun Türkçesini isterler.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 533
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Misal:
نام آن ماه روی بسته نقاب
قلب آبست در ميان شراب
Nâm-ı ân mâh-rûy-ı beste-nikâb
Kalb-i âbest der miyân-ı şarâb
Mu'ammânın halli:
Âb, Türkçede su’dur. Su )صو( ters çevrilince vas )وص( ( vav ve sad) olur. Şarâb’dan
maksat meydir. Mey )می( (mim ve ye) kelimesinin ortasına vas (vav ve sad) getirilince Mûsâ
.olur)موصی(
Bazen de bir lafzı zikredip aynı lafzı kastederler.
Misal:
اکر ز شمع جمال تو ديده بر دارم
سر سنان تو بادابجای آن ديده
Eger zi şem'-i cemâl-i to dîde ber-dârem
Ser-i sinân-ı to bâdâ be-câ-yı ân dîde
Mu'ammânın halli:
Dîde’den murat ʿayn’dır (göz ve ayın harfi). Şem' )شمع( kelimesinden ayın harfini alırsak
şem olur. Ser-i sinân, sin harfidir. Sin’i şem kelimesinin ayağına atınca (kaldırılmış olan ayın
harfinin yerine koyunca) Şems )شمس( olur.
Diğer misal:
بر دل شير اکر رسد پاسش
از نهيبش روان شود بی پا
Ber dil-i şîr eger resed pâseş
Ez nehîbeş revân şeved bî-pâ
(Bu mu'ammânın çözümü yapılmamıştır.)
Sekizinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / tashif)
Nakş u suret, şekil ü heyet ve tecnîs (cinas) söylerler ve kelimenin düzeltilmesini (tashîh
edilmesini) isterler.
Misal:
در پای صورت تو سهی سرو روز و شب
چون سايه سر نهاده که بروی کدر کنی
Der pây-i sûret-i to sehî-serv rûz u şeb
Çün sâye ser nihâde ki be rûy-ı keder koni
Mu'ammânın halli:
Sûret-i to ile yû murat edilmiştir. Ser-i sehî-serv ile sin harfi kastedilmiştir. Ser sâye ki fey
olur (zeval vaktinden sonraki gölgeye fey denir), fe harfi kastedilmiştir. Hepsi birleştirilince Yûsuf
.olur )يوسف(
534 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Misal-i diğer:
چون شکل بتم بخاطر آيد
دل خوانمش و بجان نويسم
Çün şekl-i bütem be-hâtır âyed
Dil-i hânumeş u be cân nüvîsem
Mu'ammânın halli:
Şekl-i bütem’den )بتم( maksat tenem’dir. Tenem )تنم( kalb edilince minnet )منت( olur.
Diğer misal:
يکی در قلب قلب دو آور
که در تصحيف آن ماهيست روشن
Yekî der kalb-i kalb-i dü âver
Ki der tashîf-i ân mâhist rûşen
Mu'ammânın halli:
Yekî’den murat mim’dir.(Ebced değeri ile sayı değerlerinin toplamı) Kalb-i dü yani şeş
kastedilmiştir. Mim şeş kelimesinin ortasına (kalbine) gelirse şemş olur. Onu tashîfle okursak Şems
.olur )شمس(
Dokuzuncu bölüm: (a'mâl-i tekmîlî / kalb)
Kalb, aks, dil, ber-gerdâniden, ber-geşten ve bunlara benzer kelimeler kullanıldığında
kelimenin ters çevrilmesini isterler.
Misal:
کفتمش صد قدم توانی رفت
نودی رفت بی قدم بر کشت
Goftemeş sad kadem tevânî reft
Nevedî reft bî kadem ber-geşt
Mu'ammânın halli:
Nevedî reft )رفت نودی( kelimelerini bî-kadem yani ayaksız olarak geri dönderince (sondaki
te yi kaldırıp tersinden okuyunca) Ferîdun )فريدون( oldu.
Diğer misal:
از بيست و چهار صد بيفکن
قلبش بکن فرست چندی
Ez bist u çehâr sad bîfiken
Kalbeş bėkon firist çendî
Mu'ammânın halli:
Çehâr sad (400) tâ’dır. Bîst kelimesinden düşerse (Çünkü efkende olur, ta düşer ) bîs kalır.
“Bîs” i ters çevirirsen Sîb )سيب( olur.
Misal
ای کلرخ عنرين کالله
نام خوش تست قلب الله
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 535
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Ey gül-ruh-i anberîn külâle
Nâm-ı hoş-ı to’st kalb-i lâle
Mu'ammânın halli:
Lâle )الله ( kelimesini ters çevirince Hilâl )هالل( olur.
Onuncu bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / teşbih ve istiare)
Mu'ammâyı benzerlik üzerine bina ederler. Öyle ki bazı eşya bazı harflerin benzeridir.
Onları zikredip harfi isterler. Mesela zülf derler dal ve cim isterler. Göz derler mim isterler. Minkâr
(gaga) derler ha isterler. Badem derler sad isterler. Serv, kad derler elif isterler. Cârûb (süpürge)
derler lamelif isterler. Kemanın köşesi (kûşe-i kemân) derler ye isterler. Halka ve zerre derler he
isterler. Dudak ve diş derler sin isterler. Halka deyip mim de isterler. Çevgân deyip bâ, tâ, nâ ve tâ
veya tı ve zı isterler. Nal deyip ayın isterler. Yeni ay ve ebru deyip nun isterler. Diğerleri de bunlara
kıyaslanmalıdır.
Misal:
قد چون سرو روان تو بطرف چشمم
نه چنانست سيالب فراقش ببرد
Kad çün serv-i revân-ı to be taraf-ı çeşmem
Ne çenânest ki seylâb firâkeş bėbored
Mu'ammânın halli:
Kad’den maksat elif’tir. Elif yekî’dir. Yekî, çihil’dir (harflerinin toplam değeri). Çihil (kırk)
si ve ye’dir (30+10). Taraf-ı çeşm den maksat mimdir. Mim çihil’dır (40). Çihil, çehar deh (4 tane
10) ve çehâr (4) deh (10) ye ve daldır. Hepsi toplandığında Seyyid ) سييد ( olur.
Diğeri:
کر نام خود شوخ بعشاق نکويد
از چشم و دهان و قد و زلفش همه دانند
Ger nâm-ı hod-ı şûh be-'uşşâk ne gûyed
Ez çeşm u dehân u kad u zülfeş heme dânend.
Mu'ammânın halli:
Çeşm’den murat ayın’dır. Dehân mim’dir. Kad elif’tir. Zülf dal’dır. Hepsi toplandığında
'İmâd )عماد( olur.
Onbirinci usul: (a'mâl-i teshîlî / intikâd)
Mu'ammâda bir şey söylerler ve o kelimenin ilk harfini kastederler. Bunun için ser, şâh, tâc
ve efser ve matla' ve buna benzer bir kelime ile ilk harf istenir.
Misal:
عکس سر زلف تابدارش
بر عارض آفتاب ديدم
'Aks-i ser-i zülf-i tâbdâreş
Ber 'ârız-ı âfitâb dîdem
536 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
Ser-i zülf ten maksat ze’dir. Onun aksi ha’dır. (ze 7 dir. aksi 8 dir. Sekizin harf karşılığı
ha’dır. ) Âfitâb dan maksat sin’dir. Çünkü her bir yıldız bir harfin alametidir. Sin şems (güneşin)
alametidir. Farsçası âfitâb’dır. Ha ve sîn (harfin yazılışı alınmıştır.) bir araya gelince Hüseyn
.olur)حسين(
Mu'ammâ:
ز ماه اوج جمال تو نيمۀ سر زلف
چو دور کشت دل خسته ديد حد جمال
Zi mâh-ı evc-i cemâl-i to nîme-i ser-i zülf
Çü dûr geşt dil-i haste dîd hadd-i cemâl
Mu'ammânın halli:
Mâh’tan maksat ra’dır. Evc-i cemâl yani evvel-i cemâl cim’dir. Cim seretân’dır (yengeç
burcu). Ser-i zülf ze’dir ve ze akreb’tir. Nîme-i akreb (akreb kelimesinin yarısı) ayın ve kaf’tır.
Ayın ve kaf’ın değeri yüz yetmiştir. Ne zaman ki, sad o heftâd (170), ra ki mâh-ı evc-i cemâldir.
Yani seretândan uzaklaşır sî kalır. Zira ki ra iki yüzdür. İki yüzden yüz yetmiş uzaklaşınca otuz
kalır. Sî (otuz) lamdır. Seretân’dan )سرطان( ra uzaklaşıp kalan otuz yani lam geldiğinde (ra’nın
yerine lam yazıldığında) Sultân ) سلطان( olur.
Dil-i haste’den maksat kelimenin ortasıdır. Haste )خسته( dört harftir. Onun ortası sit olur.
Sit, şeş demektir. Şeş )شش( (300+300), o da şeş sad (600) ve şeş sad hı olur. Hadd-i cemâl, cemal
kelimesinin son harfi yani lam’dır. Lam, leyl (gece) kelimesinin alametidir. Dil-i haste ile hı
kastedilmişti. Hı leyl kelimesini görünce Halîl )خليل( olur. (İkisi birlikte Sultan Halîl olur.)
On ikinci usul: (a'mâl-i teshîlî / intikâd)
Mu'ammâda bir şey zikr edilir ki bir kelimenin ortasındaki harfe delalet eder. Dil, kalb,
miyâne, derûn, cân ve revân derler ve kelimenin ortasındaki harfi isterler. Eğer kelimedeki harf
sayısı tekse, bir harf istenir. Kelimedeki harf sayısı çiftse iki harf istenir.
misal:
دل رفت ز جان مارا با مهروش رويش
با عکس سر زلفش با نقش دو ابرويش
Dil reft zi cân-ı mârâ bâ mihrveş revîş
Bâ 'aks-i ser-i zülfeş bâ nakş-ı dü ebrûyeş
Mu'ammânın halli:
Dil-i cândan maksat elif’tir. Mihr’den murat sin’dir. Ser-i zülf-i ma'kûs ile ze ve onun aksi
olan ha kastedilir. Nakş-ı dü ebrû ile iki nun murat edilmiştir. İki nun, sad (yüz) olur ve yüz
rakamının karşılığı kaf’tır. Hepsi birleşince İshak )اسحق ) olur.
Mu'ammâ:
نام بت من ز غايت لطف
آبيست ميان )کل( چکيده
Nâm-ı büt-i men zi gâyet lutf
Âbest miyân-ı (gül) çekîde
Âb Arapçada mâ’dır. Mâ gülün ortasına gelince Kemâl )کمال( olur.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 537
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
On üçüncü bölüm: (a'mâl-i teshîlî / intikâd)
Mu'ammâda bir şey söylerler ki bir kelimenin son harfine işaret eder. Pây, dâmen, zeyl,
nihayet, gayet ve buna benzer şeyleri söylerler ve kelimenin son harfini isterler.
Mu'ammâ:
پای کلست و دامن بيد و هوای باغ
ساقی بيار دختر رز را بمن سپار
Pây-ı gülest u dâmen-i bîd u hevâ-yı bâg
Sâkî be-yâr-ı duhter-i rez ra be-men sipâr
Mu'ammânın halli:
Pây-ı gülden maksat lam’dır. Lam sî’dir(30). Dâmen-i bîd (söğüt ağacı) ki hılâf’tır )خالف )
ve son harfi fe’dir. Sî ve fe birleşince Seyf )سيف( olur.
On dördüncü bölüm: (a'mâl-i teshîlî / intikâd)
Taraf, kûşe, sûy, leb gibi kelimeleri söylediklerinde bazen kelimenin ilk harfi bazen de son
harfi kastedilir.
Misal:
کوشۀ ابروی تو بر طرف چشم خوش است
بسر تو که شود نام دو شه زادة ما
Kûşe-i ebrû-yı to ber taraf-ı çeşm hoşest
Be ser-i to ki şeved nâm-ı dü şehzâde-i mâ
Mu'ammânın halli:
Kûşe-i ebrû’dan maksat elif’tir. Taraf-ı çeşm ile mim kastedilmiştir. Ser-i to dan maksat te
harfidir. Hepsi birleşince Ümmet )امت( olur. Ayrıca Minnet de olur. Şu şekilde: Kûşe-i ebrû elif’tir.
Elif yeki’dir. Yekî (harf değeri) çihil (40) dir. Çihil mim’dir. Çeşm, ayn demektir. Taraf-ı ayn
nun’dur. Ser-i to te’dir. Hepsi birleşince Minnet )منت( olur.
Diğer misal:
لب حبيب بدندان کرفتم و کفتم
زهی حالوت لب ال اله اال هللا
Leb-i habîb be dendân giriftem u goftem
Zihî halâvet-i leb-i lâ ilâhe illâllâh
Mu'ammânın halli:
Leb-i habîb ten maksat ha’dır. Dendân’dan maksat sin )سن( dir. Ha harfi sin’in üzerine
gelince Hasan )حسن ( olur.
On beşinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / ihtiraî kinaye)
Bu usul tasgîrdir. Tasgîr (küçültme) Farsça da bir kelimenin sonuna kef ilave edilerek
yapılır. Tahkîr de derler. Pîrek ve mîrek gibi. Diğerleri de buna benzer.
Mu'ammâ:
شيخ ار چه پيش بر تو رو محقرست
می ترس از آنکه ميرسد آهش به نيم شب
538 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Şeyh er çė pîş ber to rev muhakkarest.
Mi-ters ez ân ki mîresed âheş be nîm-şeb
Mu'ammânın halli:
Şeyh pîr demektir. O küçültme eki alırsa pîrek olur. Nîme-i şeb şın’dır. Şın, âh’a ulaşınca
şâh olur. Hepsi birleşince Şâh Pîrek )پيرک شاه( olur.
Mu'ammâ:
نام يارم که سر و انجمنست
قلب تصغير قلب قلب منست
Nâm-ı yârem ki serv-i encümenest
Kalb-i tasgîr-i kalb kalb-i menest
Mu'ammânın halli:
Kalb-i men tamlamasındaki kalb ( قلب ) lafız olarak kullanılmıştır. Onun ortasındaki harf
lam’dır. Lâm kelimesine küçültme eki getirilince Lâmek olur. Onun ters çevrilmesiyle Kemâl
.olur)کمال(
On altıncı usul: (a'mâl-i tekmîlî/iskat)
Bazı sözler söylerler ki, kelimeden harf atılacağına delâlet eder. Sûhten, burîden, reften,
rîhten, nâ-dîden, efgenden, şoden, bî-arz şoden ve buna benzer kelimeler söyleyerek kelimeden bir
harfin ya da kelimenin bir bölümünün atılmasını isterler.
Misal:
منتها کفتم و بنداشت که دارم غرضی
عاقبت ديد کز آنها غرضی نيست مرا
Müntehâ goftem u bėndâşt ki dârem garazî
ʿȂkıbet dîd k’ez ânhâ garazî nist merâ
Mu'ammânın halli:
Müntehâ’dan hâ yı atınca minnet olur.
muammâ:
از آتش هجر تو دل بنده بسوخت
کر بر دل او زنی تو آبی چه شود
Ez âteş-i hicr-i to dil-i bende bė-suht
Ger ber dil-i û zeni to âbî çė şeved
Mu'ammânın halli:
Bende’den maksat 'abd )عبد( dir. Dil-i 'abd, be’dir. Bė-sûzed be’nin düşmesine işarettir. Âb,
Arapçada mâ’dır. Düşürülen be nin yerine mâ getirilince 'İmâd )عماد( olur.
Mu'ammâ:
حيف اکر دامنش از دست برونی خواهد رفت
تو در آن جا سر و پا باختن از واجب دان
Hayf eger dâmeneş ez dest birûnî hˇâhed reft
To der ân câ ser u pâ bâhten ez vâcib dân
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 539
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
Dâmen-i hayf fe dir. Fe kaldırılınca hay )حی( kalır. Vâcib kelimesinin baş ve ayak harfleri
olan vav , be harfleri kaldırılınca elif ve cim kalır. Bu harfleri hay kelimesinin ortasına koyunca
Hâci )حاجی( olur.
On yedinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî / iştirak)
Müşterek bir lafzın açıklanmasıyla ilgilidir. Müşterek lafız, iki veya daha fazla manası olan
lafızdır. Böyle bir lafzı söyler, “misal 'ayn” birkaç manaya kullanırlar.
چشم بر مردم خون ريخته انداز که تا
کشتکان نظرت زندة جاويد شوند
Çeşm ber merdüm-i hûn-rîhte endâz ki tâ
Kuştegân-ı nazaret zinde-i câvîd şevend.
Mu'ammânın halli:
Çeşm’den murat 'ayn’dır (göz ve ayın harfi). Merdüm’den hûn (kan/ dem) atılınca mer
kalır. Ayın harfi ile mer birleştirilince Ömer )عمر( olur.
On sekizinci usul: (a'mâl-i tekmîlî / te'lif)
Bir kelimenin bir bölümünü, başka bir kelimenin bir bölümüyle birleştirince bir isim ortaya
çıkar.
misal:
چون بر کف دست از آن نهادن تا تو
دانی صنما که دل ز جان بر کندم
Çün ber kef-i dest-i ez ân nihâden tâ to
Dânî sanemâ ki dil zi-cân ber konedem
Mu'ammânın halli:
Cân, bî-dil olduğunda ortasındaki elif düşer. Cân-ı bî-dil den maksat cim ve nun’dur. Dest,
yed’dir. Cim ve nun’a ye ve dal (yed) eklendiğinde Cüneyd )جنيد( olur.
On dokuzuncu bölüm: (a'mâl-i tahsîlî/ hisâb-ı cümel)
Mu'ammâyı “kâide-i esmâ-yı a'dâd” üstüne bina ederler. Aded’den maksat bir sayının iki
tarafındaki (hâşiyeteyn) sayıların toplamının yarısıdır. Öyle ki beş rakamının yakın tarafları
(önündeki rakam) dört, ve (arkasındaki rakam) altıdır. Dört ve altı’ya, beş rakamının yakın tarafları
derler. Bu rakamların toplamının yarısı rakamın kendisidir. Beş rakamının daha uzak bir tarafı üç,
diğer tarafı yedi’dir. İkisi toplanınca on olur ve yarısı beştir. Bazen olur ki onların isimlerini, bazen
isimlerinin benzerini isterler.
در ششدرست مهرة فکرت که نام کيست
پنچ کرفته در دو طرف نقش پنچ را
Der şeşderest mühre-i fikret ki nâm-ı kist
Penç girifte der dü taraf nakş-ı penç râ
Mu'ammânın halli:
Penç, pencâh u penç (elli beş) dir. Zira nun 50, pe 2, cim 3 tür. Hepsi toplanınca elli beş
olur. Pencâh u penç, nun ve he harfidir. )ه ن ( Nuh, dokuz demektir ve tı harfi kastedilir. Râ
540 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
harfinin adedi iki yüzdür. “Penç râ” beş tane iki yüz demektir ki bin olur.11 Bin gayın harfidir.
Nakş-ı gayın, ayın olur. Diğer taraftan bin (hezâr), Arapçada elf demektir. Nakş-ı elf, elif olur. Penç
yani tı harfi iki tarafına ayın ve elif harflerini alınca Atâ )عطا( olur.
Yirminci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî /hisâb-ı cümel)
Mu'ammâyı cezr ü meczûr üzerine bina ederler. Her bir rakam kendisi ile çarpılırsa elde
edilen rakama meczûr denir. Cezr, rakamın kendisi, meczûr, rakamın karesidir. Misal: Dördü dört
ile çarpınca on altı olur. Dört on altıya nispetle cezrdir. On altı dört e nispetle meczûrdur.
Mu'ammâ:
بنمايم نقش تصحيف دود سينۀ من
بر دل جان اکر شود ملحق
باز مجذور ربع دامن ما
کر بذيلش رسد شود مطلق
نام آن فاضلی که بيتابه
از رموزش همی شود مشتق
Bėnumâyem nakş-ı tashîf-i dûd-ı sîne-i men
Ber dil-i cân eger şeved mülhak
Bâz meczûr-ı rub'-ı dâmen-i mâ
Ger bezîleş resed şeved mutlak
Nâm-ı ân fâzılî ki bî-tâbe
Ez-rumûzeş hemi şeved müştak
Mu'ammânın halli:
Dûd’dan maksat girm’dir. Tashîf-i girm germ olur. Germ’den maksat hâr’dır. Nakş-ı hâr,
câr olur. Cân rûh’tur. Dil-i cân (rûh) vav’dır. Damen-i mâ elif’tir. Elif yekî’dir. Yekî, çihil’dir (40).
Rub'-ı çihil deh’tir (on). Meczûr-ı deh sad’dır (100). Sad kaf’tır. Hepsi bir araya getirilince Cârûk
.olur)جاروق(
Yirmi birinci bölüm: (a'mâl-i tahsîlî /hisâb-ı cümel)
Mu'ammâyı ka'b ve muka''ab üstüne bina ederler. Cezr in meczûrla çarpılmasıdır. (Bir
sayının küpünün alınmasıdır.) Cezr e nispetle elde edilen sayıya muka''ab denir. Mebla'a nispetle
cezre ka'b denir.
Mu'ammâ:
تصحيف مکعب دو کز نقش کنی
بر فرق مکعب دو نامش دانی
Tashîf-i muka''ab-ı dü ger nakş konî
Ber fark-ı muka''ab-ı dü nâmeş dânî
Dü’den maksat on’dur (dal 4, vav 6). On rakamının küpü hezâr’dır (1000). Hezâr’ın harf
karşılığı gayın harfidir. Nakş-ı gayın dan maksat ayın’dır)ع( . Diğer taraftan ikinin küpü sekiz’dir
(heşt). Sekiz semân’dır )ثمان( . Ayın harfini semân kelimesinin üzerine getirince 'Osmân )عثمان(
olur.

11 Mu'ammâda önce küçük rakam rakam sonra büyük rakam verilirse bu iki rakamın çarpımı, önce büyük sonra küçük
rakam verilirse toplamı alınır. Bilkan, age. s.80.
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 541
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Yirmi ikinci usül: (a'mâl-i tashîlî / hisâb-ı cümel)
Mu'ammâ dairelerin çapı (kutru) üzerine kurulur. Oklides kaidesinde ispatlanmıştır ki, her
dairenin çevresi çapına göre hesaplanır. Bu ilme göre dairenin çevresini bilmek için çapını veya
çapını bilmek için çevresini bilmek gereklidir. Çap daireyi iki parçaya böler. Eğer daire yirmi iki
zira' (bir uzunluk birimi) olsun, onun çapı yedi zira' olur ve daireyi söyleyip çapı isterler. Eğer çap
yedi ise onu söyleyip yirmi ikiyi isterler. Diğerlerini de buna kıyasla hesaplamak gerekir.
Misal:
قطر آن دايره که دور محيط
جذر تصحيف ضد نسيه بود
هم قرين مصحف کژدم
نام آنست که بنده را نبود
Kutr-ı ân dâire ki devr-i mühît
Cezr-i tashîf-i zıdd-ı nesye bûd
Hem karîn-i musahhaf-i kejdüm
Nâm-ı ânest ki bende râ ne bûd
Mu'ammânın halli:
Zıdd-ı nesye’den maksat nakd’dir. Nakd tashîf (değiştirme, düzeltme) edilince tefd olur.
Tefd, dörtyüz seksen dört’tür. (te :400 , fe: 80, dal: 4) Bunun cezri (karekökü) yirmi ikidir. Yirmi
iki’nin kutru yedidir. Yedi’den maksat ze harfidir. Kejdüm, akreptir. Akrep ze harfinin karşılığıdır.
Ze tashîf edilince re olur. Ze ve re birleşince Zer )زر( olur.
Yirmi üçüncü bölüm: (a'mâl-i tahsîlî /hisâb-ı cümel)
Mu'ammâyı sayıların kuralları üzerine bina ederler. Sayılarla ilgili kurallar çoktur. Aded-i
zâyid, aded-i nâkıs, aded-i müsâvî, aded-i dâyir bazı kurallardır. Sayılarla ilgili temel prensipleri
bilmekten başka çare yoktur. Aded-i zâyid: Bir sayı söylenir sayı kesirleriyle toplanır. Kesirlerinin
toplamı o sayıdan fazla çıkarsa aded-i zayid denir. Mesela on iki, yarısı (6), üçte biri (4), dörtte biri
(3) ve altıda biri (2) toplandığında onbeş olur ki, aded-i zâyid denir. Sayının bunlardan başka
böleni yoktur ve sayının en küçük köküne mebde (kök) denir. Aded-i nâkıs: Sayının kesirlerini
toplarlar ve toplam sayıdan az gelirse aded-i nâkıs derler. İki rakamı böyledir. İkinin yarısı birdir ve
başka kesri yoktur. Kesri sayıdan küçüktür. Daha fazla bir sayı bulunamaz ve bir ikinin köküdür.
Aded-i müsâvî: Sayının kesirlerini toplarlar sayı eşit gelir. Temel sayı ile aynıdır. Altı sayısının
yarısı (3), üçte biri(2) ve altıda biri (1) toplanınca altı rakamına eş olur. Böyle sayılara aded-i
müsâvî derler. Altının daha fazla bir böleni yoktur. Aded-i dâyir: Bir sayı söylerler ki, onu kendisi
ile çarptıklarında aded-i dayir gelir. Kökü beştir. Zira beş ile beş çarpılınca yirmi beş olur ve beş bu
sayının köküdür ve başka böleni yoktur.
Misal:
نصف نصف مبدأ اعداد زايد را بيار
بر قرار مبدأ اعداد ناقص ای جوان
باز با آن مبدأ اعداد کانرا مستوی
کفته اند اهل حسابش جمع کرد ان و بخوان
Nısf-ı nısf-ı mebde'i a'dâd-ı zâyid be yâr
Ber karâr mebde'i a'dâd-ı nâkıs ey cevân
Bâz bâ ân mebde'-i a'dâd k’ân râ müstevî
Gofteend ehl-i hesâbeş cem' kerd ân u bėhˇân
542 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Mu'ammânın halli:
Nısf-ı mebde-i a'dâd-ı zâyid’ten maksat şeş’tir (altı). Onun yarısı şın’dır. (Şeş’in yarısı)
Mebde-i a'dâd-ı nâkıs dü’dür (iki). Dü’den maksat deh’tir (on). On, ye harfine karşılıktır. Mebde-i
a'dâd-ı müstevî’den maksat şeştir (altı). Şeş (iki şın harfi) altı yüzdür. Altı yüz hı harfidir. Hepsi
birleşince Şeyh )شيخ( olur.
Diğer misal:
ثلث جذر مبدأ اعداد داير را به بين
شد بذيل مبدأ جذر او همنشين
باز با آن مبدأ اعداد داير را بکير
تا شود با نقش مهرش آه سوزانم قرين
کفتم ارداری بصارت زود بکشای و بدان
نام حالل معانی فاضل روی زمين
Süls-i cezr-i mebde-i a'dâd-ı dâyir râ bėbîn
Şod be zeyl-i mebde-i a'dâd-ı cezr û hem-nişîn
Bâz bâ ân mebde-i a'dâd-ı dâyir râ bėgîr
Tâ şeved bâ nakş-ı mihreş âh-ı sûzânem karîn
Goftem er dârî basâret zûd bėgûşây ü bėdân
Nâm-ı hallâl-i meânî fâzıl-ı rûy-ı zemîn
Mu'ammânın halli:
A'dâd-ı dâyir’den maksat penç’tir (5). Penç (2+50+3 = 50+5, nun ve he) nuh’tur (9). Sülsi
cezr-i û büka' muradest. Büka' sin’dir. Zeyl-i mebde-i a'dâd-ı cezr lam’dır. Mebde-i a'dâd-ı dâyir
penç’tir (5). Penç tı’dır. ( penç-nuh- 9 ) Ân’dan maksat onun lafzıdır. Nakş-ı mihreş şın’dır. Âh
kendi lafzı kastedilmiştir. Hepsi bir araya gelince Sultân Şâh olur.
Yirmi dördüncü bölüm: (a'mâl-i tahsîlî)
Bir kelimenin zıddını ve nakîzini (karşıtını) kastetmektir. Öyle ki, zıdd-ı neam (evet) derler,
lâ (hayır), zıdd-ı lâ derler, neam (evet) isterler. Zıdd-ı nakl (nakletmek) derler nisye (unutmak),
zıdd-ı nisye derler nakl isterler.
Misâl:
بر ضد نعم نقيض نعم ار افزايی
هر دو طرف عين بيان نامش
Ber zıdd-ı ne'am nakîz-ı ne'am er efzâyi
Her du taraf-ı 'ayn beyân-ı nâmeş
Mu'ammânın halli:
Zıdd-ı ne'am lâ’dır. Zıdd-ı lâ el’dir.(Elif ve lam), 'Ayn’ın iki tarafı (ki Farsçası çeşm dir)
cim ve mim’dir. Hepsi bir araya gelince Cemâl )جمال( olur.
Hatime: Mu'ammâda letâfet, zerâfet, zînet, kemâl ve hüsn odur ki, Anlatılan mana ve lafız
bu mu'ammâya ve beytin manasına layık olsun. Ve diğerleri ki, her bir nazmın manası o ismin
sahibine münasip olmalı ve beğenilmelidir.
Vallâhü a'lem bi’s-sevâb.
Temmetü’l-kitâb bi'avni’l-melikü’l-vehhâb
Mu'ammâ Üzerine Farsça Bir Risâle 543
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Farsça risâlenin incelenmesi:
Mu'ammâ konusunda yazılmış bazı risâleler, mu'ammâ düzenlenişi ve çözümü konusundaki
kaideleri "tahsîlî, tekmîlî ve teshîlî" olmak üzere üç başlık altında toplarken bazı risâleler "tezyîlî"
başlığını ilave ederek mu'ammâ kaidelerini dört ana başlık altında vermektedir.12
İncelediğimiz
Farsça risâlede bu üst başlıklar kullanılmamıştır. Risâle, mu'ammâ kaidelerinin düzenlenişi
bakımından Murad-nâme'deki "İlm-i Mu'ammâ ve Lugaz" bahsine benzemektedir.13
Risâle, bir mukaddime, yirmi dört bölüm ve bir hatimeden meydana gelmektedir. Risâlenin
başında bir fihrist oluşturulmuştur. Mukaddimede mu'ammâ kelimesinin anlamı üzerinde durulmuş
ve mu'ammânın tanımı yapılmıştır. Her bölümde önce teorik bilgi verilmiş, sonra mu'ammâ
örnekleri verilerek bu kaidenin nasıl uygulandığı tatbiki olarak gösterilmiştir. Verilen örneklerin
sayısı dörde kadar çıkmaktadır. Mu'ammâ hallinde bazı zor anlaşılacak konular için sayfa
kenarlarında açıklamalar yapılmıştır.
Her bölümünde anlatılan kuralın hangi ana başlık altında yer alacağını parentez içerisinde
gösterdik. Buna göre risâledeki 24 bölümden 17'si "a'mâl-i tahsîlî, 3 tanesi "a'mâl-i tekmîlî", 4
tanesi de "a'mâl-i teshîlî" ile ilgili kuralları anlatmaktadır.
Tekmîl işleminin üç yolu olan "te'lif, iskat, kalb" birer bölüm halinde anlatılmıştır. Teshîl
işleminin sadece "intikad" kuralı (çözümde alınacak harflerin kelimenin neresinde olduğunu
gösteren kural) hakkında bilgi verilmiş ve harfin yerine göre dört bölüm halinde düzenlenmiştir.
Tahlil, terkib, tebdil yolları hakkında bir bilgi verilmemesine rağmen örnek mu'ammâ
çözümlemelerinde bunlar hakkında ip uçları bulunmaktadır. Risâlede tahsîl işleminin hisâb-ı cümel,
telmih, teşbih ve istiare, terâdüf, tashif, kinaye, iştirak yoluyla nasıl yapılacağı anlatılırken ağırlık
hisâb-ı cümel'e verilmiştir. Hisâb-ı cümel sekiz ayrı bölüm halinde düzenlenmiştir. Risâlede "amâl-i
tezyîlî" ile ilgili herhangi bir bölüm bulunmamaktadır.
Hatime bölümünde mu'ammânın mana ve lafzının mu'ammâya ve beytin manasına uygun
ve layık olması gerektiği vurgulanmıştır.
Sonuç:
İncelediğimiz bu mu'ammâ risâlesi ve örnek mu'ammâ çözümlemeleri göstermiştir ki,
mu'ammâ türü düzenlenişi ve halli bakımından zor bir türdür. Mu'ammâ ile uğraşan bir kişinin;
mu'ammâ kural ve kaidelerini öğrenmesi yeterli değildir. Türkçe, Arapça ve Farsça dillerini
bilmesi, bu dillerde zengin bir lugat bilgisine sahip olması ve mu'ammâ kural ve kaidelerini
uygulayabilecek bir zeka kıvraklığına da sahip olması gerekir.
Mu'ammâ söyleyen kişi, mu'ammânın başında bulunması istenen ismi vermemişse,
mu'ammâyı çözen kişi farklı hesaplama yollarını kullanarak başka başka isimlere ulaşabilir. Bu
Farsça risâledeki örnek mu'ammâlarda gizlenen isimler verilmemiştir. İki mu'ammâda birden fazla
isim gizlenmiş ve aynı ip uçlarından ve kelimelerden hareket edilerek farklı hesaplamalarla Ahmed
ve Mehmed ile Ümmet ve Minnet isimlerine ulaşılmıştır.
Mu'ammâlarda bir özel ismin veya sıfat ya da ünvanın gizlenmesi esas iken verilen iki
mu'ammâ çözümünde "zer" ve "sîb " (altın ve elma) kelimelerine ulaşılmaktadır. Bu kelimelerin
özel isim olarak da kullanılabileceği düşünülse de verilen beyitlerde zer (altın) için, "onun ismidir
ki onun kölesi olmadı" ve sîb (elma) için, "biraz gönder" denilmesi, bu isimlerin nesne ismi olarak

12 Molla Câmî ve Hüseyin Mu'ammâyî'nin risalesinde üç, Mir Şerîf Mu'ammâyî ve Fuzûlî'nin risalesinde dört a'mâl
verilmiştir. Tarlan, age.,s.9; Bilkan, age. s. 66; Kemal Edip Kürkçüoğlu, "Fuzûlî'nin Mu'ammâ Risalesi", DTCF
Mecmuası. S. VII, 1949, s.79
13 Adem Ceyhan, Bedr-i Dilşad'ın Murâd-nâmesi, MEB. Yay. İst. 1997, C. II, s.699-700; Bilkan, age. s. 40
544 Hikmet Feridun GÜVEN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
kullanıldığını göstermektedir. Bu örnekleri ya lügaz olarak değerlendirmek, ya da mu'ammalarda bu
tür isimlerin de sorulabileceğini kabul etmek gerekir.
Mu'ammâ türü, şairlerin hüner ve maharetlerini göstermek için başvurdukları bir uğraşıdır.
Bir beyit içerisine bir veya daha fazla isim gizlerken beytin mana güzelliğini sağlamak ve edebî
zevke hitap edebilmek her şairin başarabileceği bir iş değildir.
KAYNAKÇA
ALKAN Mustafa, "Milli Kütüphane 2727 No’lu Mecmua’da Kayıtlı 'Aruz Risâlesi' Üzerine
(İnceleme-Metin) / On the Prosodocial Pamplet Registered In the Periodical No 2727 in the
National Library (Searching-Text)" TURKISH STUDIES - International Periodical For
The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012,
www.turkishstudies. net, DOI Number : http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies. 3475, p.
183-202.
ARSLAN, Mehmet. "Mu'ammâ Geleneği ve Cem Sultan'ın Bazı Mu'ammâlarının Çözümü." Yedi
İklim, Eylül 1992, S.24+6, s. 26-32.
-------------------,"Divân Edebiyatında Mu'ammâ Geleneği ve Feyzî'nin Gül-i Sad-Berg Adlı
Mu'ammâ Risâlesi", Türklük Bilimi Araştırmaları, S.6, Sivas 1998, s. 23-66.
BiLKAN, Ali Fuat. Türk Edebiyatında Mu’ammâ, Akçağ Yayınları, Ankara 2000.
CEYHAN, Adem. Bedr-i Dilşâd’ın Murâdnâmesi, C: II, M.E.B. Yayınları, Ankara. 1997.
ÇELEBİOĞLU, Âmil. "Mu’ammâlara Dâir", Türk Kültürü 1979 XVII-200-202, s. 38-43.
DURMUŞ, İsmail. "Mu’ammâ (Arap Edebiyatında)", TDVİA, İstanbul 2005. C: 30, 320-322.
ELBİR, Bilal. "Türk Edebiyatında Mu’ammâ Ve Surûrî’nin Bir Mu’ammâ Şerhi/ Enigma In
Turkish Literature And An Commentary Of Enigma By Surûrî" TURKİSH STUDİES
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or TurkicVolume
4/6 Fall 2009, www.turkishstudies.net, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/Turkish Studies. 874, p.82-94
OĞRAŞ, Rıza. "Türk Edebiyatinda Kitap Yazımına ve Basımına Tarih Düşürme Geleneği/ The
Tradition Of Composing chronograms On Writing And Pressing Books In The Turkish"
TURKİSH STUDİES- International Periodical For the Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007, www.turkishstudies.net, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies. 195, p. 647-670
MU'AMMÂ RİSÂLELERİ, Ayasofya Ktb., nu: 3976/2-4.
SARAÇ, M. A. Yektâ. "Mu'ammâ ve Dîvân Edebiyatındaki Seyri." İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı
Dergisi 1997, S. 27: 297-310.
--------------------, "Mu'ammâ (Türk Edebiyatında)" , TDVİA, İstanbul 2005, C:30: 322-323.
SÜT, Meral. Mu'ammâlar ve Bir Mu'ammâ Mecmuası, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü, Bitirme Tezi, Afyonkarahisar 1999.
TARLAN, Ali Nihad. Divan Edebiyatında Mu'amma, İstanbul 1936.

Konular