19. Yüzyıl Şairlerinden Sa‘dullah İzzet ve Divanı

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 12, İstanbul 2014, 1-12.
ÖZET
19. yüzyıl her ne kadar batılı edebiyatın Osmanlıda
başlangıcı olarak alınsa da bu yüzyılda klasik Türk şiir
geleneğinin örnekleri verilmeye devam etmektedir. 19.
yüzyılın ilk yarısında klasik anlayışla şiirler yazan şairlerden
biri olan Müderris-zâde Sa‘dullah b. Abdülkerim b.
Mustafa Şeyhî 1206/1792 yılında Ankara’da doğmuştur.
Hayatının büyük bir bölümünü Ankara ve civarında
geçiren şair, Hacı Bayram-ı Velî’nin (ö. 1429) soyundan
Müderris-zâde Abdülkerim Efendi’nin oğludur. Sa‘dullah
İzzet, eğitimini tamamladıktan sonra Ankara’da naiplik
yapmış, ardından İstanbul’a atandığı sıralarda ilm-i
nücum eğitimi almıştır. Bu konuya ilgisi hayatı boyunca
devam etmiş ve konuyla ilgili risaleler vermiştir. Sa‘dullah
İzzet’in nerdeyse her şiir türünden örnekler barındıran
hacimli bir divanı vardır. Torunu Mehmed Gâlib tarafından
Sa‘dullah İzzet’in ölümünden sonra tertip edilen bu
divanın tek nüshası Millet Yazma Eser Kütüphanesi’nde
bulunmaktadır. Ayrıca şairin divanının dışında Bayezid
Devlet Kütüphanesi’nde kayıtlı olan mecmuasında da
şiirleri bulunmaktadır. Bu makalede Sa‘dullah İzzet ve
divanı tanıtılmaya çalışılacak, şiirlerinden örnekler verilecektir.

ABSTRACT
19th century is accepted as the beginning of Western
literature in the Ottoman Empire. However, examples of
classical Turkish poetry is continued to be produced.
Sa‘dullah Izzet is a poet who lived in the first half of the
19th century. A big part of his life had passed around
Ankara. Sa‘dullah Izzet is the son of Müderris-zâde
Abdülkerim who is Hacı Bayram-ı Veli's descendants.
After completing his education, Sa‘dullah Izzet was
appointed as “naip” in Ankara. In Istanbul, he hasstudied
“ilm-i nucum”. This interest has continued throughout
his life and gave “risale” on this subject. Sa‘dullah Izzet
has a“divan” that hasconsiderable volume. After his
death, by his grandson Mehmed Galib, has arranged in a
single copy of this “divan” that is located in the Millet
Manuscript Library. This “divan” contains poems that
are written with the concept of classic “divan” poetry.
Also he has a “mecmua” that has his poemsin the Bayezid
State Library. In this article, Sadullah Izzet will be
introduced, and be given examples of poetry from his
“divan”.
ANAHTAR KEL İ MELER
19. yüzyıl, divan şiiri, Sa‘dullah İzzet, ilm-i nücum,
Ankara.
KEYWORDS
19th century, divan poetry, Sadullah İzzet, “ilm-i nü-
cum” astrology, Ankara.
*
Yard. Doç. Dr., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
İstanbul (arzuuatik@gmail.com).
ARZU ATİK*
19. Yüzyıl Şairlerinden
Sa‘dullah İzzet ve Divanı
The 19th Century Poet Sa‘dullah Izzet and His
Divan
2 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
GİRİŞ
Birçok değişime gebe olan 19. yüzyıl, her alanda olduğu gibi edebiyatta
da büyük kırılmaların meydana geldiği bir yüzyıldır. Batılı anlayı-
şın hâkim olduğu bir edebî anlayışın yanı sıra klasik Türk şiirinin son
örneklerinin verildiği de görülmektedir ama bunların daha önceki yüzyıllardaki
şiir zevkini çok yansıtmadıkları söylenebilir. Özellikle hayal
dünyasının zayıflaması, birbirine benzer şiirlerin çoğalması, “her şey”
için şiir yazılması, “müteşâir”lerin artması 19. yüzyılda klasik şiirdeki
bozulmanın yansımaları olarak görülebilir. Bu yüzyılda naiplik yapan,
ilm-i nücumla uğraşan aynı zamanda edebiyatla ilgilenen Sa‘dullah İzzet’in
şiirleri de bu zevk çözülmesinin izlerini taşımaktadır. Bu makalede,
merkezden uzak çoğunlukla Ankara ve civarında yaşamış Sa‘dullah
İzzet ve divanı tanıtılmaya çalışılacaktır.
1206/1792’de Ankara’da doğan Müderris-zâde Sa‘dullah b. Abdülkerim
b. Mustafa Şeyhî’nin babası Hacı Bayram-ı Velî’nin soyundan
Müderris-zâde Abdülkerim Efendi (ö.1813)’dir. Sa‘dullah İzzet, medrese
tahsilini tamamladıktan sonra naiplik görevine başlar. 1229/1814-
1235/1819-20 tarihlerinde Ayaş ve Ankara’da naiplik yaptıktan sonra
1238/1823’te İstanbul’a, Sütlüce ve Hasköy’e naip olarak tayin olur. Aynı
zamanda mühendishane hocası İshak Efendi’den hendese/hesapgeometri,
Râkım Efendi ve Durak Paşa-zâde İbrahim Beg’den ilm-i
nücûm öğrenir. 1240/1824-25’te tekrar Ankara’ya gelir. 1242/1826-27’de
Ankara müftülüğü yapar. 1250-57/1835-41’de Ankara’da nüfus nâzırı
olarak görev alır. 1257-62/1841-46’da sırasıyla Beypazarı, Kalecik ve
Çankırı naipliğine atanır. Sonrasında naipliği bırakarak Ankara’ya yerle-
şen Sa‘dullah İzzet, hocası İshak Efendi ve İstanbul’daki diğer devlet
adamlarıyla da münasebetini kesmez ve arada İstanbul’a gider.
Sa‘dullah İzzet’in ilk eşi Nesibe Hanım’dan Mustafa Pertev adlı bir oğlu,
ikinci eşi Âdile Hanım’dan Abdullah ve Necibe adında ikiz çocukları
olmuştur. Sa‘dullah İzzet, 1271/1855’te Ankara’da vefat eder.

Bu paragraf, Gülçin Koç Tunalı tarafından Sa‘dullah İzzet’in hayatının çok ayrıntılı
ve titizlikle ele alındığı tezdeki kronolojik listeden istifade edilerek yazılmıştır.
“Sa‘dullah el-Ankaravî: Daily Concerns of an Ottoman Astrologer”, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, 2002, 143-44.
Sa‘dullah İzzet ve Divanı ● 3
Sa‘dullah İzzet’in çoğunluğu Kandilli Rasathanesi Kütüphanesi’nde
bulunan astronomi ve astroloji ile ilgili eserleri vardır: Cedvel-i İttisâlât-ı
Kevâkib (Kut 2007: 52), Cedvel-i Mümâzecât-ı Kamer (Kut 2007: 55), Cedvel-i
Teshîl-i Tahvîlât ve İttisâlât-ı Kevâkib (Kut 2007: 60) Cedvel-i Tesviyetü’lBuyût
bi Sa‘âti’l-Muvâfıka (Kut 2007: 61-62), Mecmû‘a-i Ahkâm (Kut
2007:432-33), 1220-66/1805-50 yıllarında çeşitli konularda yapılmış istihraçları
içeren Zâyiçe Mecmû‘ası (Kut 2007: 460); 1241-42 (Kut 2007: 256),
1229-30 ve 1238-68 (Kut 2007: 255) yıllarına ait Takvîm-i Sâl.
Ayrıca Millet Yazma Eser Kütüphanesi, AE SRY 111’de kayıtlı
Sa‘dullah İzzet’e ait bir mecmua vardır. Bu mecmuada mektup suretleri;
fetva ve hüccet suretleri; Arapça atasözlerinin şerhi; münazara risalesi;
Hâfız, Kelîm, Şevket, Örfî, Sâ’ib, Vassâf şerhleri; Gelenbevî'nin Küsûrât-ı
Hisâb adlı eseri, ayrıca konularına göre tasnif edilmiş çoğunlukla Farsça
şiir örnekleri ve 301b’de Hacı Bayram-ı Velî’nin şeceresi de bulunmaktadır.
Sa‘dullah İzzet, şecerede kendi adının yanına bu mecmuayı toplayan
ifadesini de eklemiştir.
Bu mecmuanın yanı sıra Sa‘dullah İzzet’in muhtemelen birçoğunu
kendi el yazısıyla kaydettiği şiirlerinden oluşan ve tek nüshası Bayezid
Devlet Kütüphanesi 5749 numarada bulunan Evrâk-ı Perîşân Mecmû‘a-i
Eş‘âr adlı bir mecmuası daha vardır. Bu mecmuada Sa‘dullah İzzet’in
alfabe sırasına göre gazelleri, ardından kaside ve tarihleri yer almaktadır.
Bu gazellerin birçoğu bazı nüsha farklılıklarıyla birlikte divandakilerle
ortaktır ama kaside ve tarihlerin çoğunluğu divanda bulunmamaktadır.
Mecmuada aralarda farklı bir hatla Fuzûlî, Nef‘î, Fazlî ve Şeyh
Gâlib’in şiirleri de kaydedilmiştir. Mecmuanın 1a yüzünde 1280/1863
yılında bu mecmuanın Ankara’da Vahîd Efendi-zâde Ahmed Tevfik
Efendi tarafından Seyyid Mehmed Tevfik Celalî’ye hediye edildiğine
dair bir kayıt vardır. Aralardaki farklı yazıyla kaydedilen şiirler muhtemelen
Seyyid Mehmed Tevfik Celalî tarafından eklenmiş olmalıdır.
Mecmuada ayrıca bazı risalelerden alıntılar yer almaktadır.
4 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Sa‘dullah İzzet Divanı

Asıl konumuz olan Sa‘dullah İzzet divanının Millet Kütüphanesi,
AE MNZ 287’deki tek nüshası onun ölümünden sonra torunu Mehmed
Gâlib tarafından tertip edilmiştir. Nüshanın başındaki yaprağın ön yü-
zünde güzel bir yazıyla Mehmed Gâlib yazılıdır. Üzerinde sayfa numarası
“8” yazılı“1a”yaprağında ise Fatin Davûd’un Tezkiresi’nden “Hâtimetü’l-eş’âr’da
sahife 25” başlığıyla önce Sa‘dullah İzzet’in oğlu Mustafa
Pertev Efendi ve ardından Sa‘dullah İzzet hakkında tezkiredeki bilgiler
verilmiştir. Metnin alt kısmında iki Millet Kütüphanesi mührü, bir Ali
Emiri vakıf mührü ve bir “Evkâf-ı Hümâyûn” mührü vardır.
Nüshanın şekilsel özelliklerine gelince rika ile kaleme alınmış olan
eser, aradaki ve sondaki boş sayfalarla birlikte 382 sayfadır. Nüsha muhtemelen
hazırlayan tarafından 8’den itibaren sayfa sayısına göre numaralandırılmış,
sonradan kurşunkalemle varak numarası verilmiştir.
Nüsha ciltlenirken bir karışıklık sonucu bazı yapraklar yanlış sıralandı-
ğından tarafımızdan sayfa numaraları dikkate alınmıştır. Aralarda pek
çok boş sayfa vardır. Krem rengi Avrupa kâğıda yazılmış, mukavva
üzerine sırtı siyah bez, ebru bir ciltle ciltlenmiştir. Cildin ön kapağı sırttan
ayrılmış, ön ve arka kapağının kenarları yıpranmıştır.
Divanın içeriğinde ise biri Farsça 16 kaside, biri mesnevi şeklinde 37
tarih, 4 murabba, 6 tahmis, 1 muhammes, alfabe sırasına göre dizilmiş,
bazıları noksan 10’u Farsça yaklaşık 346 gazel, biri Farsça yaklaşık 34
kıta, 9’u Farsça 141 müfred, 2 lügaz ve 3 muamma vardır. Mehmed
Gâlib tarafından bazı şiirlerin başında kırmızı mürekkeple “Evrâk-ı
Perîşândan, Dîvân-ı nâ-tamâmdan, hezâr renc ü mihnetle bir hâinden,
Nazif Efendi, İsmail Efendi marifetiyle” gibi ifadelerle şiirlerin nerelerden/kimlerden
alındığı belirtilmiştir. Bu ifadelerden ayrıca nâ-tamam
bir divanın da olduğu söylenebilir.
Sa‘d, Sa‘dullah ve İzzet mahlasını kullanan Sa‘dullah İzzet’in divanı
sayfa 9’da şu beyitle başlar:
Bak bu mecmû‘ayı gördükde bir ehl-i dikkat
Dedi nâmına o dem defter-i derd-i ‘İzzet

Divan, mecmuadaki şiirler de eklenerek tarafımızdan yayına hazırlanmaktadır.
Sa‘dullah İzzet ve Divanı ● 5
Ardından 13. sayfaya kadar münacat, şifa bulmak ve affedilmek için
dua, naat içerikli şiirler vardır. 17. sayfa itibariyle klasik düzene uygun
olarak kasideler başlar. İlk kaside Münîb Efendi’ye yazılmıştır. Ardından
Abdurrahman Paşa’ya yazılmış ıydiye ve ramazaniye gelir. Abdurrahman
Paşa’yı övmek için yazdığı bu ramazaniyede, gazelde Nâbî’den
“sihr-âferîn” olarak bahseder, kasidede üstat olarak Hassan ve Nef‘î’nin
adını verir. Nef‘î’nin onun kasidesini görse “Ben gittikten sonra meydan
boş kalmamış” diyeceğini söyleyerek kendini över:
Gazelde Nâbî-i sihr-âferîn eder tahsîn
Kasîdede dahi Nef‘î-le hazret-i Hassân
Eger kasîdemi Nef‘î göreydi hamd ederek
Der idi ben gideli kalmamış tehî meydân (Divan s. 22, b. 39-40)
Abdurrahman Paşa’nın hazinedarı Ali Paşa için ramazaniye, şair
Rüşdi Efendi’ye “sühan” redifli kaside, yine Abdurrahman Paşa için
bahariye, üstadı Hayret Efendi’ye bir kaside, Şeyhülislam Ârif Efendi’ye
memuriyet istemek için yazılmış bir kaside vardır. Bu kasidede Çankı-
rı’da naiplik yaptığını ve Ârif Efendi’ye burada bir tarih takdim ettiğini,
sonra da azledildiğini, şairler Arif Efendi’nin ihsanını alırken onun azledilmenin
acısını çektiğini şu beyitlerle anlatır:
Bundan añla baña çarhıñ ne kadar hasm idügin
Akdemâ Kankırı’da nâ’ib iken abd-i kadîm
Sadrı teşrîf-i şerîfiñde berây-ı tebrîk
Âcizâne kuluñ etdim idi târîh takdîm
Şu‘arâ zümresi alırlar iken ihsânıñ
Gam-ı azlile kuluñ oldum o dem azm-i remîm (Divan s. 36, b. 50-
51, 53)
Devamında Gâlib Paşa için bahariye, sonrasında iki nâ-tamam fahriye
vardır. Fahriyenin ilk beyti şöyledir:
Benim ol şâ‘ir-i mu‘ciz-nefes ü Îsî-dem
Mürde-dil rûh bulur her ne zamân söylersem (Divan s. 38)
41. sayfadaki Sultan Mahmud’un övgüsü başlıklı, yeniçeriliğin kaldırılmasının
anlatıldığı nâ-tamam 82 beyitlik bir kasidenin ilk beyti şöyledir:

6 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Feyz-i Hakkıñ hazret-i Mahmûd Hândır mazharı
Rûh-ı pâk-i seyyidü’l-kevneyn olmuş yâveri
Bu kaside Keçecizâde İzzet’in yine Sultan Mahmud’a yeniçerilerin
ilgası hakkında Nef’î’ye nazire olarak yazdığı aşağıda matla beyti alınan
kasideye naziredir denilebilir:
Oldu zâhir mu‘cizât-ı hazret-i peygamberî
Gördüler dünyâda kâfirler azâb-ı mahşerî (Ceylan 2005: 102)
51. sayfada “Tevarih” başlıklı bölüm başlar. İlk olarak mesnevi şeklinde
Geredeli Derdli’nin 68 beyitlik tercüme-i hali ve 1262/1846 olan
ölüm tarihi verilir:
Âh âşık Derdli göçdü rahmetullahi aleyh
Ölmeden evvel haber vermişdi kendin fevt-ile
Düşdü bir târîh-i cevherdâr Sa‘dâ yaz hemân
Derd-i aşka buldu âşık Derdli dermân fevt-ile 1262/1846 (Divan s.
54)
Ardından amcaoğlu İsa Arif Efendi’nin yalıya nakline, Ali Fâik’in
doğumuna, hekimbaşı Mesud Efendi’nin oğlu Necib Efendi’nin sakal
bırakmasına, Mehmed Ağa’nın silahşorluğuna, Hâdî Efendi’nin tamir
ettirdiği mescide, hazinedar Ali Ağa’nın yaptırdığı çeşmeye, Yiloğlu’nun
ve Delibaş Gemalmaz’ın ölümüne, Şehzâde Murad’ın doğumuna, Necib
Efendi’nin ahi babalığına, Salim Efendi’nin mecmuasına, Tâceddin
Dergâhı’nın tamirine düşürülmüş tarihler vardır. Bunların yanı sıra
1267/1850-51 tarihinde meydana gelen kuraklıktan sonra zahirenin bugünkü
manasıyla karaborsaya düştüğü, yağan yağmurla kıtlığın biteceği
ve vurguncuların meyus olacağına şükredilen tarih şöyledir:
Sâl biñ iki yüz altmış yedide sultânım
Oldu anbârda ecnâs-ı zahâyir mahbûs
Halk nânı kapışırken hele rahmet yagdı
Muhtekirler de o dem hamd ola oldu meyûs (Divan s. 61)
65. sayfada “murabba ve muhammes” başlığıyla ilk olarak bir muhammes,
ardından Zekâyî Efendi’nin gazelini, ardından Şeyhî’nin beytini,
Şeyh Gâlib’in gazelini tahmis, ardından iki murabba, sonra Hikmet’in
Farsça gazelini Türkçe tahmis, bir murabba, bir muhammes, bir terkib-
Sa‘dullah İzzet ve Divanı ● 7
bend, bir murabba, Mazhar’ın Farsça gazelini Farsça tahmis ve son olarak
Fuzûlî’nin gazelinin nâ-tamam bir tahmisi vardır. Bu tahmisin ilk
bendi şöyledir:
Baña çok görmez iken çarh ol gül-i handânımı
İşiden ta‘n etdi kûyunda olan efgânımı
Seyr eden dahl etdi çâk-ı sîne vü dâmânımı
Her gören ‘ayb etdi âb-ı dîde-i giryânımı
Eyledim tahkîk görmüş kimse yok cânânımı (Divan s.73)
81. sayfadan itibaren eliften başlayarak gazellere geçilmiştir. Genelde
çok ağır bir dil kullanmayan şairin gazellerinde aşk, şarap, sevgilinin
güzelliği, felekten ve hak ettiği ilgiyi görememekten şikâyet gibi klasik
şiirin konularının dışına çok fazla çıkmadığı görülür.
Gazellerden sonra 347. sayfada kıtalar ve rubailer, 357. sayfadan itibaren
ise müfretler başlar. Bu müfretlerden bazılarının mecmuadaki
gazellerin matla veya makta beyitleri olduğu görülmektedir.
375. sayfada “Bazı mukâlemât” başlıklı bölümde şaire Azize Hanım’a
hatır sormak için yazılmış üç beyit ve cevaben yazılmış altı beyit
vardır.
379. sayfada ise lügaz ve muamma bölümü ilginç bir lügaz ile baş-
lar. Bu on dört beyitlik lügaz lif içindir:
Gençliginde ne aceb pîr olmuş
Gece vü gündüz yedigi kir olmuş (Divan s. 372, b. 2)
Sağlığında divanını kendi tertip etmediğinden muhtemelen son defa
Sa‘dullah İzzet tarafından gözden geçirilme fırsatı bulunamamış şiirlerde
yer yer vezin aksaklıkları ve tekrarlar görülür. Bazı şiirler ise tamamlanamamıştır.
Divanda bunların başına “noksan” ibaresi konulmuştur.

Sa‘dullah İzzet; Fuzûlî, Nef‘î, Nâbî, Nedim gibi şairlerden etkilenmiştir.
Aynı zamanda Hikmet, Gâlib Paşa, Yümnî, Nurî ve Keçecizâde
İzzet’e de nazireleri vardır. Ama şairin, nazire yapmaktaki maksat olan
tanzir edilen şiiri aşmaya, ondan daha iyisini söylemeye pek de ulaşamadığı
kendi tarafından da söylenir. Aşağıda Yümnî’ye nazire olan gazelinin
makta beytinde şair, kaleminin belagat meydanında “bî-tâb”
olduğunu söyler:
8 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Edince İzzetâ Yümnî Bege tanzîrler teklîf
Kalem bî-tâb-ı meydân-ı belâgatdir düşer kalkar (Divan s. 177)
Bunun yanı sıra Nedim’in “Aşka düşdüm cân u dil müft-i cüvânân
oldu hep /Sabr u tâkat masraf-ı çâk-ı girîbân oldu hep” (Macit 2012: 258)
matlalı gazeline yazdığı nazire ise söyleyiş olarak güzel bir gazeldir:
Aşka düşdüm sîneden şevkim gürîzân oldu hep
Tâk-ı bünyân-ı sebâtim hâke yeksân oldu hep (Divan s. 97)
Sa‘dullah İzzet’in şiir anlayışına değinecek olursak aslında onun şiiri
ve ilm-i nücûm’u Osmanlı uleması içinde varlığını sürdürebilmek ve
bu zorlu yarışta oyunda kalabilmek için iki araç olarak (Tunalı-Koç
2002:47) kullandığı, özellikle mecmuadaki kasidelerinden ve zayiçe
mecmuasından anlaşılabilir. Şiire bu açıdan baktığı tahmin edilen
Sa‘dullah İzzet’in şiirlerinden yüksek bir edebi zevk beklememek gerektiği
söylenebilir. Divanda şair Rüşdî için yazdığı “sühan” redifli kasidesinde
kendini ve diğer şairleri nasıl değerlendirdiği dikkate şayandır:
Âh efendim yalıñız ben degilim gaddârı
Var benim gibi niçe şâ‘ir-i nâdân-ı sühan

Merhamet kıl müteşâ‘irleri tekdîr etme
Olmasın biri dahi ya‘nî perîşân-ı sühan
Gerçi terbiyyesi vâcib bu gürûhuñ zîrâ
Etmesinler ne ise bir dahi ‘isyân-ı sühan ( Divan s. 25-26, b. 20, 22-
23)
Yukarıdaki beyitlerden de görüldüğü üzere aslında şair, kendi gibi
şair geçinenlerden bahseder ve bu güruhun terbiyesinin vacip olduğunu
söyler. O asırda şiir cahili şairlerin bulunduğunu ve bunlardan birinin
de kendi olduğunu söyleyecek kadar açık sözlüdür.
Bir gazelinin makta beytinde ise buna rağmen şiirinin şairler tarafından
arandığını da söyler:
İzzetâ ol mertebe şi‘riñ selîs olmaz seniñ
Zümre-i şâ‘ir niçineş‘ârın eyler ârzû (Divan s. 310)
Sa‘dullah İzzet ve Divanı ● 9
Yukarıdaki beyitlerden de anlaşılacağı üzere şair, zaman zaman divan
şiiri geleneğine uyarak kendi şiirini övdüğü beyitler yazsa da aslında
kendi sınırlarının farkındadır denilebilir.
Sonuç
Klasik edebiyatın yavaş yavaş sahneden çekildiği 19. yüzyılda Ankara’da
yaşamış Sa‘dullah İzzet ve divanının tanıtıldığı bu makalede
daha çok bürokratlarla muhatap olmuş bir şairin şiirlerine değinilmeye
çalışılmıştır. Divanında neredeyse her nazım türünden örnekler veren
Sa‘dullah İzzet’in şiirlerinde yüksek bir edebi zevk bulunmadığı söylenebilir;
ama gerek döneminin devlet adamlarına yazdığı şiirler gerek
çeşitli olaylar, kişiler ve yapılar için düştüğü tarihler döneminin tarihine
ışık tutacak niteliktedir denilebilir. Divan ve mecmuadaki şiirlerin birlikte
ele alınacağı bundan sonraki çalışmamızda 19. yüzyılda naiplik yapmış,
ilm-i nücûm ile uğraşmış Ankaralı bir bürokratın şiir dünyası daha
ayrıntılı olarak ortaya çıkacaktır kanaatindeyiz.
Kaynaklar
CEYLAN, Ömür ve Ozan YILMAZ(2005), Hazâna Sürgün Bahâr: Keçecizâde
İzzet Molla ve Dîvân-ı Bahâr-ı Efkâr, İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı.
KOÇ TUNALI, Gülçin (2002), “Sa‘dullah el-Ankaravi: Daily Concerns of an
Ottoman Astrologer”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.

KUT, Günay, Hatice AYNUR, Cumhure ÜÇER ve Fatma BÜYÜKKARCI
YILMAZ (haz.) (2007), Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü Kütüphanesi Astronomi, Astroloji, Matematik
Yazmaları Kataloğu. Kandilli Rasathanesi El Yazmaları 1: Türkçe
Yazmalar, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, Elginkan Vakfı.
MACİT, Muhsin (haz.) (2012), Nedîm Dîvânı, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü.
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10635,nedim-divanipdf.pdf?0
(03.07.2014)
Sa‘dullah İzzet, Dîvân-ı Sa‘dullah İzzet, Millet Yazma Eser Kütüphanesi, AE
MNZ 287.
10 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Şiirlerinden Seçmeler
Bu dahi der-sitâyiş-i Velî Efendi
. . _ _ /. . _ _ /. . _ _ /. . _
feilâtün/ feilâtün/ feilâtün/feilün
1 Kıldı bir zât-ı Hudâ husrev-i zî-şân-ı sühan
Lâyık-ı saltanat u şevket-i ‘unvân-ı sühan
2 Mülk-i nazmı aña teslîm edip Hâkânî
Oldu erbâb-ı sühan hayline sultân-ı sühan
3 Na‘t-i pâk-i şehi kevneynini seyr etse eger
Aña tahsîn eder hazret-i Hassân-ı sühan
4 Şu‘arâ zümresiniñ oldu o şâhinşâhı
Re’y-i sâ’ible olup şimdi cihânbân-ı sühân
5 İsm-i zâtına mutâbık ki Veliyyü’d-dîndir
Mahlas-ı pâki de Rüşdî-i hünerdân-ı sühan
6 Tab‘ı mecrâ-yı füyûzât-ı Hudâ oldukça
Pür olur gonca-i nutkuyla gülistân-ı sühan
7 Gülşen-i fikretiniñ goncası şi‘r ü inşâ
Görünür kilk dahi serv-i hırâmân-ı sühan
8 Şu‘arâ-yı selefi zinde eder şâyeste
Ger devâtına desem çeşme-i hayvân-ı sühan
9 Nokta-i nazm[ı] siyeh-hâl-i perî-rûlardır
Lîk anı dâg-ı derûn etdi hasûdân-ı sühan
10 Hâfız [u] Sa‘dîyi añdırdı efendim gazeliñ
Eylemiş Hak saña bu mertebe ihsân-ı sühan
11 Fâzıl-ı pür-hüner âsâf-hamîrâ Mevlâ
Eylemiş zât-ı simâtıñı kadir-dân-ı sühan
12 Sensiñ ol taht-nişîn-i hüner ü dâniş kim
Yüz sürer dergehiñe sadr-nişînân-ı sühan
13 Ben de ahvâl-i dil-i zârımı ‘arz eyleyeyim
Bugün ey dâver-i ârâyiş-i dîvân-ı sühan
14 Edeyim izn-i şerîfiñle biraz sultânım
Dergehiñde nice bir şekve vü efgân-ı sühan
Sa‘dullah İzzet ve Divanı ● 11
15 Bir münâsib söz içün hâmemi alsam elime
Âşinâ sözler olur gûl-i beyâbân-ı sühan
16 Bir gazabla o zamân ben dahi ol elfâzıñ
Eylerem her birini bir yere efşân-ı sühan
17 Anıñ içün baña bîgâne olandır ma‘nî
Gevher almaz dehenim olsa eger kân-ı sühan
18 Lutf edip diñleme feryâd ederlerse eger
Bî-ser ü pâ biraz elfâz u perîşân-ı sühan
19 Çok zamândır ki şikâyet edeceklerdi velî
Neylesinler yog-idi nükte-şinâsân-ı sühan
20 Âh efendim yalıñız ben degilim gaddârı
Var benim gibi niçe şâ‘ir-i nâdân-ı sühan
21 Anlarıñ hâlini benden de efendim a‘lam
Bilir elbet fukarâsını emîrân-ı sühan
22 Merhamet kıl müteşâ‘irleri tekdîr etme
Olmasın biri dahi ya‘nî perîşân-ı sühan
23 Gerçi terbiyyesi vâcib bu gürûhuñ zîrâ
Etmesinler ne ise bir dahi ‘isyân-ı sühan
24 Saçma gûyân-ı sühan böyle niyâz eylediler
Bâb-ı lutfuñda bugün ey şeh-i zî-şân-ı sühan
25 İzzetâ hatm-i kelâm eyle de kıl gayrı du‘â
Ömr ü ikbâli mezîd ola ki sultân-ı sühan (Divan, s. 25-26, 5. Kaside)
Bu dahi
. _ _ _ /. _ _ _ /. _ _ _ /. _ _ _
mefâîlün/mefâîlün/mefâîlün/mefâîlün
1 Saña her şeb kapıñda subha dek tevkîr eder mehtâb
İşitmiş bezmi teşrîfiñ yoluñ tenvîr eder mehtâb
2 Degil encüm sipihriñ tâsını göz göz delip hâlâ
Cihânıñ şehd-i nâbın süzmege kefgîr eder mehtâb
3 Sipihriñ rahne-yâb oldukça tâkı âh-ı âşıkdan
Gece zerrîn hışt ile gelip ta‘mîr eder mehtâb
12 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
4 Dehân-ı goncada şebnem kıyâs etmekle gülşende
Olup süd annesi gûyâ ki şîr şîr eder mehtâb
5 Çıkarmış gâlibâ bir mihr-i hüsnüñ dâmenin elden
Degil hâle anı gözlük takıp tasvîr eder mehtâb
6 Kem ü bîşinde devrânıñ karâr olmadıgın Sa‘dâ
Çıkıp kürsî-i va‘za ayda bir takrîr eder mehtâb (Divan, s. 98,20.Gazel)
Dîvân-ı nâ-tamâmdan
_ _ . / . _ _ . /. _ _ . /. _ _
mefûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
1 Ol şîve-reviş kad yine reftârına mahsûs
Reftâr-ı dilârâ yine etvârına mahsûs
2 Tahsîs edip ‘uşşâkına düşnâm-ı cefâyı
Kılmış keremin zümre-i agyârına mahsûs
3 Fincâna muhassasdır anıñ leblerini bûs
Gerdânını hem turre-i tarrârına mahsûs
4 Gûş-ı dil ile meclise teşrîfin işitdim
Geldim o şehiñ lezzet-i güftârına mahsûs
5 Almış yine bir tîg-i cefâ destine ol şûh
Merdâne gelir ‘İzzet-i gam-hvârına mahsûs (Divan, s. 229,177.Gazel)
Bu dahi
_ _ . / . _ _ . /. _ _ . /. _ _
mefûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
Kâmımca safâ görmemiş iken bu cihânda
İllet ile oldum iki yıldır hele cândan
Âlâm [u] keder etmededir kalbimi tahrîş
Ya Rabbî kerem kıl beni kurtar halecândan (Divan, s. 347, 10. Kıta)
Dîger
_ _ . / . _ _ . /. _ _ . /. _ _
mefûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
Bir lahzada biñ şekl-i garîb etmede peydâ
Dehr-i mütekallib ne aceb şu‘bede-bâzdır (Divan, s. 357, 5. Müfred)

Konular