Kemal Paşazade’nin Pendnam e’si

Özet:
Osmanlı devletinin parlak ve görkemli bir dönemi olan 16. yüzyılda
yaşayan Kemal Paşazade tarih, edebiyat, hukuk, mantık gibi birbirinden
oldukça farklı sahalarda eserler vermiş bir müellifdir. Türkçe ile birlikte Arapça
ve Farsça olarak üç dilde eser sahibi olan Paşazade’nin haklı olarak şöhret
kazanmış eserlerinin yanında henüz yeteri kadar ilgi görmeyip araştırılmayı
bekleyen eserleri de bulunmaktadır. Pendname (veya Nesayih) bu eserlerden
birisidir. Dönemine ve Paşazade’nin diğer eserlerine göre oldukça sade bir dille
yazılan eser içerdiği konular itibariyle hem bir ahlak kitabı hem de yöneticilerde
bulunması gereken özellikleri belirttiği için siyasetname özelliği taşımaktadır.
Bu eser makalemizin ana konusunu teşkil edecektir.
Anahtar Sözcükler: Pendname, Ahlak kitapları, Kemal Paşazade,
Siyasetname, Nasihatname
Kemal Paşazade’s Pendname
Ahstract: Kemal Paşazade who lived in the 16th century vvhich is a bright
and glorious era of the Ottoman Empire is an author who gave books in
different fıelds such as history, literatüre, law and logic. Paşazade who has
works in three languages (Turkish, Arabic and Persian) has prominent works
justly praised as vvell as works that haven’t attracted enough attention so far and
deserve to be examined. Pendname (or Nesayih) is one of these works. This
work vvhich was written in a plain language when compared with his other
vvorks and his peıriod is a book of politics because it contains moral issues and
displays the properties that administrators should have. The main theme of this
article is about this work.
Keywords: Pendname, Moral books, Kemal Paşazade, The Book of
Government, The Book of Advice.
GİRİŞ
16. yüzyıl Anadolu sahası mensur eserlerinden olan Pendname Osmanlı
bilim ve düşünce hayatında önemli bir yer işgal ettiği görüşü otoriteler
tarafından kabul gören Kemal Paşazade'nin (Uzunçarşılı, 1972: 51) 200’ü aşkın
eserinden birisidir. Mensur olarak yazılan bu eser bünyesinde bir hayli manzum
kısımlar ve şiirler bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak Türkçe yazılan şiirlerin
yanıbaşmda Farsça ve Arapça şiirlerle de karşılaşılır. Edebiyatımıza etkisi daha
65
İ.KAYA “Kemal Paşazademin Pendname’si”
güçlü olan Fars edebiyatı örnekleri büyük bir yekûn tutmasına karşılık Arapça
şiirler çok az bir yer işgal eder. Paşazade eserde ileri sürdüğü görüşleri
deseklemek için bir hayli hikâyeyi eserin bünyesine katmıştır. Bu hikâyelerden
bir kısmı bu tarz olayları ifade etmeye elverişli bir nazım şekli olan mesnevi
tarzında kaleme alınmıştır. Hikâyelerin büyük çoğunluğu düzyazı olarak
yazılmış olup eserin her tarafına serpiştirilmiştir. Müellif böyle yapmakla
didaktik eserlerdeki monotonluğu gidermek istemiş ve eserin sürükleyici
oluşunu ön planda tumuştur.
Paşazade oldukça velût bir şahsiyettir. Türkçe, Arapça ve Farsça olmak
üzere üç dilde eser veren müellif, ilmiye sınıfına geç intisap etmesine rağmen
eser vermek cihetinde kendinden önceki ve sonraki âlimlere karşı üstünlük
kazanmıştır (Parmaksızoğlu, 1993: 563). Atsız (1966: 71-112), yaptığı
kapsamlı bir araştırma sonucu İstanbul kütüphanelerinde 209 eserini tespit etmiş
ve bunların isimleri, muhtevaları ve yazma nüshalarını Şarkiyat Mecmuası'nda
yayımlamıştır. Şimdiye kadar Paşazade ile ilgili çalışmalarda referans olarak
gösterilen bu çalışmanın eksik olması bir yana yanıltıcı olduğu da söylenir
(Saraç, 1999: 42). Eserlerinin büyük çoğunluğu bugün bilimsel makale diye
adlandırılan uzun veya kısa risalelerden ibarettir. Çoğu müstakil eser olmayıp
çeşitli mecmuaların içinde yer alır.
Atsız Paşazade’nin 20 adet Türkçe eserini tespit eder ve bunlardan 3’ünün
Paşazade‘ye ait olmasını şüpheyle karşılar. Bu eserler şunlardır:
1- Tevârih-i Âl-i Osman ( her biri bir padişaha ait olmak üzere 10 defter).
2- Divanı ve Şiirleri.
3- Kaside-i Bfırde Tercümesi (mesnevi).
4- Yusuf u Züleyha (mesnevi).
5- Fetvalar.
6- Pendname (Nesayih)
7- Dakâıku'l-Hakâik (400 civarında Farsça kelimenin izahı hakkında)
8- Câmiü'i-Furs (Farsça grameri ve sözlüğü)
9- Risâle-i Yâiyye ( Farsça "ya"nın kaç manaya geldiği hakkında)
10- Risâle-i Kâfiye (Kafiye ile ilgili bilgiler)
11- Rumeli Kazaskeri Fenarioğlu Mehmed'in Bir Hüccetini Tenkıd
12- Risâle-i Tılsım
13- Dünyanın Ömrü, Deccalın Çıkışı, Güneşin Batıdan Doğması
14- İran Şahı Şah Tahmasb'a Yazılan Mektup ( Kanuni döneminde)
15- Manzum Darb-ı Meseller (54 beyit)
16- İbni Tağribirdî Tarihinin Tercümesi
66
KSÜ Sosyal Bilimler Dergisi H2İ 2010 KSU Journal o f Social Sciences 7(2)2010
17- Şurûtu's-salât Tercümesi ( 78 beyitlik mesnevi)
18- Risâle-i Levh-i Mahfuz (Atsız'a göre şüpheli)
19- Necâtü'l-Mütehayyirîn (Atsız'a göre şüpheli)
20- Akâid Risalesi (Atsız'a göre şüpheli) (Atsız, 1966:71-112)
ESERİN ADININ TESPİTİ ve İSİMLENDİRME PROBLEMİ
Bu eserden ilk olarak bahseden iki müellif tarşımıza çıkar. Bunlardan biri
Nihal Atsız diğeri Agâh Sırrı Levend’dir. Atsız, Şarkiyat Mecmuası'nda eserin
adını Nesâyih olarak kaydeder, muhtevasından bahsetmeden eserin tek bir
yazma nüshasının Süleymarıiye Kütüphanesi Esad Efendi, Türkçe Yazma
Eserler, 1387 numarada kayıtlı olduğunu söyler (Atsız, 1966: 71-112). Levend
(1964: 103) “Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız” adlı makalesinde eserin
adını Ahlâkî M ev’ıza olarak belirtir ve eserin bölümlerinin başlıklarını
sadeleştirerek verir.
Bunlardan farklı olarak http: //www.yazmalar.gov.tr'de Kemal Paşazade’ye
ait Pendname isimli 3 adet eser bulunmaktadır. Bunlardan Konya nüshası iki
varaktan ibarettir. Özellikleri hakkında şu bilgiler verilir: Sözbaşları ve cetveller
kırmızı, vişne rengi meşin, çarkuşe miklebli, ipek kaplı cilt. Fiziksel Tanım:
101a-102a Yk. 17 St. 180x120-135x75mm Nesih.
Ankara nüshası her ne kadar Pendname ismiyle geçmekteyse de eserin
içeriğinin Pendname’yle bir ilgisi yoktur. Özellikleri hakkında şu bilgiler
verilmiştir: Tezhip: Cetveller altın yaldızlı, yaldız salbek şemse, köşebent ve
zencirekli, bordo meşin kaplı, sağ kapağı kopuk, sırtı parçalanmış miklepli
mukavva cilt. İçindekiler. 133abde Mutavvel, Keşful-Esrâr, Islâh, Haşan
Çelebi, Haşiye ala Mutavvel, Kâdı Ahmedden nakiller, 134a’da şiirler vardır.
Dolayısıyla bu nüshaya Pendname ismi verilmesi doğru değildir.
Kastamonu nüshası ise 1201/1785 tarihinde istinsah edilmiştir. Eser 37
varaktan ibarettir. Metnin sonunda şu ibare bulunmaktadır: Temmeti'l-kitâbu bi-
'avni'llâhi'l-Meliki'l-Vehhâb 'an yedi ad'afi'l-küttâb Hafız Muhammed bin elHâcî
'Abdullâh Elendi ğ u f ire lehumâ sene 1201.
Kastamonu nüshasının hamişinde Pendname bulunmaktadır. Ana metin ise
Abdullah el-Yafi'î'ya ait olduğu belirtilen Dürrü'n-Nazm isimli eserdir.
Dürrü’n-Nazm harekelidir. Dürrü'n-Nazm ile Pednâme'nin yazı stilleri farklıdır.
Muhtemelen daha sonra birisi eserin kenarına Paşazade'nin Pendname isimli
eserini yazmış olmalıdır. Dürrü'n-Nazm'm sonunda eserin kim tarafından ne
zaman istinsah edildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Eser ibadetlerin
faziletlerini anlatan Arapça bir eserdir.
İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Es'ad Efendi Türkçe Yazma Eserler
1387'de Nesâyih adıyla kayıtlı olan eser 57 varaktan ibarettir. Bu eser http:
67
//www.yazmalar.gov.tr'de bulunmamaktadır. Bu eserin kim tarafından ve ne
zaman istinsah edildiğine dair eserde her hangi bir bilgi geçmez.
Süleymaniye ve Kastamonu nüshalarındaki metinde eserin adıyla ilgili bir
ibare bulunmamaktadır. Eserin adının belirlenmesine etki ettiğini tahmin
ettiğimiz kelimeler eserin başında ve sonunda geçmektedir. Eserin giriş kısmı şu
ifadelerle başlar:
“Bu kitâb-ı şerif ve bu nüsha-i latîfnice kütüb-i mu‘tebereden istinbât olınup
vaz‘-ı mübâyenesi ber-vech-i nesâyih pîrastc ve hüsn-i edeb-i mu‘âyenesi ‘alâ-
tarîki’ 1-fesâyih ârâste olmışdur ki mütâla‘a iden kişilerün çeşm-i bînâları nûrla
ve hâtır-ı münîrleri sürûrla mâlâmâl olur. Bu kitâb-ı müfidi eyü bilen kişiler
sâlih-i umûr-ı dünyevî zabtında bir melik-i mu‘tebere vezîr olmağa lâyık olup
umûr-ı âhiret ıslâhında ‘umûm halâyıkı tarîk-i Hakk'a irşâd itmeğe şâyeste ve
erzânî olur. Zîrâ memleket-i ma‘rifet ve tehzîb-i sıfat âdâbı tarîkleri bu kitâba
dere itdüm. Egerçi işbâ‘ üzerine tamâm-ı tefâsîl ile zikr olınmadı ammâ sebîl-i
icmâl üzerine takrîr olınmışdur. Her ney‘-i nesâyih ve darb-ı mev'ıza içün bir
bâb tahsis olup on beş bâb üzerine mahsus olmışdur.”
Girişte geçen nesâyih ve darb-ı m ev’ıza ifadeleri eserin adının tespitinde
belirleyici bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Çünkü eserin adının hem Nesâyih
hem de AhlakîMev ’iza olarak tespit edildiğini yukarda göstermiştik.
Eserin sonunda geçen ifadeler ise şöyledir:
“Eyle olsa işbu bir ‘âciz ü ‘âsî vü pür-melâl ü mücrim-i fakîr ü bî-mal a‘nî
dâ‘î el-fakîr İbn-i Kemal ki mü’ellif-i în kitâb-ı pür-nesâyihpür-nevâ “temmet
bi-‘avni ‘inâyeti’l-Meliki’l-Mennân” bî-misâl işbu pend ii nesâyihi te’lîf ü dere
idüp hazîne-i ‘akıldan nice dürlü gene ü cevâhir hare itdüm ki tâ mü’min
karındaşlara vesîle-i hidâyet ve sâlik-i râh-ı hakikat ve mâlik-i dünyâ vü devlet
olup okıyanlar tâ ki bu zerre-i bî-mikdârı ümîddür ki hayır du‘âdan ferâmûş
buyurmayalar inşâ’allâhu Te‘âlâ ve tekaddes.”
Burada da geçen ifadeler eserin adını belirlemek için ölçü olamaz. Çünkü
Paşazade pend ü nesâyih i yani öğüt ve nasihatları telif ettiğinden
bahsetmektedir. Bütün bunlardan sonra şunları söyleyebiliriz. Eserin yaygın adı
her ne kadar Nesâyih olarak kaynaklarda geçse de bu tarz isimlendirme sağlam
bir zemine oturmamaktadır. Dolayısıyla eserin içeriğinin dikkate alınarak http:
//www.yazmalar.gov.tr’de geçtiği gibi Pendname olarak adlandırılmasının daha
doğru olacağı kanaatini taşıyoruz.
PENDNAME ’NİN İÇERİĞİ
Eser 15 bölümden (bab) meydana gelmiştir. Kemal Paşazade giriş kısmında
eseri muteber kitaplardan seçtiğini ifade ettikten sonra bu kitabı iyi bilenlerin
dünyaya ait işleri düzenleme hususunda itibarlı bir padişaha vezir olmaya,
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
68
KSIJ Sosval Bilimler Dergisi 7(2') 2010 KSU Journal o f Social Sciences 7(2Î 2010
ahirete ait işlerde ise insanları doğru yola irşad etmeye ehil olacaklarını söyler.
Ayrıca ele aldığı konulan tafsilatlı olarak değil bilakis herkesin anlayabilmesi
için sade ve öz olarak bahsettiğini ifade eder. Paşazade ele eldığı konu
başlıklarını şöyle sıralar:
1 -Akıl
2- Bilgi
3- Cahillik
4- Söz adabı
5- Hikmet ve öğütler
6- Dostluk
7- İkiyüzlülük ve düşmanlığın zararları
8- Çocuk terbiyesi
9- Hüküm darlık
10- Hükümdarlara hizmet etme usulü
11- İyiliğin faydaları ve kötülüğün zararları
12- Sabır ve acelecilik
13- İyive kötü huyların sonuçları
14- Sır saklamak
15- Dünya ve ona karşı hırs göstemenin zararları
Pendname'nin giriş kısmında yapılan bu sınıflandırmaya altıncı bâb’a kadar
uyulmuş, “dostluk ahvâli” hakkındaki altıncı bâb ikiye parçalanarak “dostluk
hukuki” eserin içinde yedinci bâb olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla sonraki
bölümlerde numaralandırmada bir yanlışlık meydana gelmiş, bu durum
“eyülüğün [menfaati] ve yavuzluğun mazarratı” hakkındaki on birinci bâbın
atlanılmasıyla daha sonraki bölümlerde tekrar düzeltilmiştir. Onuncu bâb'ın
başlığı “beglere hizmet etmek tarîki” hakkında olduğu hâlde alt kısmında
“beglik umûrı” anlatılmış, on birinci bâb'da ise başlık olarak “eyülügün ve
yavuzluğun mazarratı” yazıldığı halde altında “beglere hizmet etmek tarîki”
hakkında bilgi verilmiştir.
İyi ve kötü huyların neticeleri hakkındaki Onüçüncü bölüme ait bazı yerler
Süleyman iye nüshasında yanlışlıkla sır saklamak hakkındaki Ondördüncü
bölümün içine karıştırılmıştır. Kastamonu nüshasında ise böyle bir yanlışlık
bulunmamaktadır.
Bir de dokuzuncu bâb'da oğul terbiye ve taliminin safhaları anlatılırken
dördüncü safhadan sonra Süleymaniye nüshasında beşinci safha atlanılarak
altıncı safha yazıfsa da Kastamonu nüshasında altıncı yerine beşinci yazılarak
69
bu yanlışlık düzeltilmiş olmaktadır. Bunların dışında metinde her hangi bir
kopukluk görülmemektedir.
Pendname’de Geçen Türkçe Şiirler
Kemal Paşazade daha çok nesir sahasında eser telif etse de şairlik yönü de
güçlü olan bir şahsiyettir. Her ne kadar İlmî şahsiyeti edebî şahsiyetini gölge leşe
de şiir sahasında devrinin değerli sayılan şairlerinden aşağı düşmemiştir.
Amil Çelebioğlu Paşazade’nin mevcut Divanının iki misli olabilecek
miktarda şiirleriyle değişik mecmualarda ve cönklerde karşılaştığından bahseder
(Çelebioğlu, 1994: 72). Onun Tevârîh-i Âl-i Osman'daki bir hayli yekûn tutan
şiirleri şiir sahasındaki başarısını gösteren örnekler arasındadır.
Şiiri hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Övenler olduğu gibi eleştirenler
de vardır. Vasfı Mahir Kocatürk şunları söyler: “Düzgün ve sağlam bir ifadesi
vardır. Fakat rengi ve ritmi noksandır, duygulanma kabiliyeti de fazla değildir.
Büyük âlim olan İbni Kemal büyük şair değildir. Fakat şiirde devrinin değerli
sayılan şairlerinden aşağı düşmemiştir" (Kocatürk, 1970: 317).
Hakkında tezkirelerdeki değerlendirmeleri nakleden Yekta Saraç, Paşazade
hakkındaki görüşlerini şöyle ifade eder: 'Kemal Paşazade’nin şairliği ve
sanatkâr yönü derin ve geniş İlmî kudretinin gölgesinde kalmış olmakla birlikte
kendisi devrinin başarılı şairlerindendir. Birçok manzumesi gayet başarılıdır ve
mersiye türünün Divan edebiyatında en güzel örneklerinden birini vermiştir.
Ayrıca şiiri Divan edebiyatı geleneği göz önünde tutulursa birçok yönden
orjinal hususiyetler taşır (Saraç, 1995:51).
Paşazade’de görülen belirgin bir özellik ondaki Türkçe sevgisidir. Devrinde
yaşayan Keşfî Mehmet Çelebi'ye Türkçe olarak Selim-nâme yazması teklif
edildiğinde 'Türkî lisan dürr-i yetim gibi nâ-hırâş ve tabiat hırâştır ben
yazamam." diye cevap vermesine karşılık Paşazade yazdığı tarihiyle bu anlayışa
karşı cevap vermesi ondaki Türkçe sevgisini gösterir (Uğur, 1987: 25).
Pendname’de müellifin 160 beyitten ibaret eserindeki Türkçe şiirlerinden
hikemî şiirin başarılı, örnekleri sayılabilecek, hatta sehl-i mümteni kapsamında
mütalaa edilebilecek şiirleri vardır. Bunlar arasında manzum tercüme olanlar da
bulunmaktadır. Paşazade’nin Türkçe şiirleri arasında geçen ve Firdevsi’nin
Şehname'sinde geçen metnin tıpatıp tercümesi olan ve aynı vezinle yazılan şiiri
ile Şehname de geçen şiiri burada birlikte zikretmek istiyoruz. Bu örnek onun
manzum bir metni tercüme etmekteki başarısının göstergesidir.
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
Ferîdûn-ıferruh fır iş te değil
Teni misk ü 'anber sirişte değil
Kerem birle buldı eyü adı ol
70
'A tâ vü kerem kıl Ferîdûrı sen ol (Pend: 43b)
Firdevsî'nin Şehname'de geçen şiiri ise şöyledir:
Ferîdûn-ifernıhfirişte ne-bûd
Be-muşk u be-'anber sirişte ne-bûd
Be-dâdu dihişyâft ân nîku'î
Tu dâd u dihiş kon Feridun tu'î (Rızazade Şafak, 1342: 90).
Penâname'de geçen şiirlerin çoğu mesnevi tarzında yazılmıştır. Uzun bir
hikâyenin bütün safhalarıyla anlatıldığı bu şiirler konu bütünlüğü ve akıcılığı
açısından dikkate değer özellikler taşırlar.
Perıdname'de geçen diğer şiirlerden bazı örnekler:
Kaba sözlü kişilerin dostsuz kalacaklarından bahseden beyitler:
Olan kendü galiz ü sözi ağır
Yanında kimse görmez evvel âhir
Olan kendü latif ü sözi şirin
İdinür cân ü dil içinde yirin
Şu kim şirinlik ile çıkara ad
Bulınur ana âşık nice Ferhâd (Pend: 5a)
Yalan söz söylemenin zarar ve tehlikelerini gayet güzel bir teşbihle ifade
eden şu beyit:
Kişi diliniyeldürmekyılana
Yig andan kim göre lâyık yalana (Pend: 9a)
Tatlı dilin faydaları, kaba ve sert sözün zararlarını ifade eden şu beyitler:
Kişi kim tatlu ola sözi anun
Olur mahbûb halka özi anun
Şu kim şîrîn-zebândur hûb-güftâr
İdinür lutf ile bigâneyi yâr
Acı sözi k ’ide kişi mükerrer
Bile togmış karmdaş andan ürker
Katı söz gelse dâyim bir kişiden
Çagırsa cân ilenç virür işiden
Ana kim mürşid-i ‘akl ola rehber
Ana sükker dökici dil bağışlar (Pend: 11 a)
KSÜ Sosyal Bilimler Dergisi 7(2) 2010 KSU Journal of Social Sciences 1(2) 2010
71
Makam ve paranın cahilin elinde bulunmasının ona bir değer katmayacağı
bunun tıpkı eşeğe giydirilen ipekten çul, köpeğe takılan altın tasma mesabesinde
olduğunu ifade eden beyit:
Câh ile mâlı câhile gördükyaraşduğm
Çul-ı harîr eşekde, ite tavk-ı zer gibi (Pend: 13a)
Bu beyit bize 2'iya Paşa’nın şu beytini çağrıştırmaktadır.
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-dûzpalan vuran eşek yine eşektir
Cahil ve anlayışsız kişilere nasihatte bulunmanın boşuna nefes tüketmek
olduğunu, cahilin saygı gösterilmeye değil bilakis kötekle cezalandırılmaya
layık olduğunu ve onun ancak cezalandırılmayla kötülüklerden
engellenebileceğini ifade eden şu beyitler:
Kişi ki sust ola idrâki onun
Anun pendinde yorgurma zebânun
Büğe ime z câhil asla hürmet ile
Nasihat ana zilletdür let ile (Pend: 18b)
Hükümdara karşı çekinmeden ve pervasızca konuşmanın değnekle gözü
kaşımak gibi tehlikeli ve riskli olduğunu ifade eden beyitler:
Eğer gözinde olsa şâhmun nûr
Gerekmez şeyde ol ikbâle mağrûr
Şu kim bî-bâk söyler şâha sözm
Kaşımak gibidür değnekle gözin
Olan şâhinşehiyanında mahbûb
Gerek sözi emin ola özi hûb (Pend: 47a)
Ahmak kişilerle konuşmak ve arkadaşlık etmek şöyle dursun onların yüzüne
bakmanın bile yanlış olduğunu anlatan şu beyit:
Anun ki halk diye admı ahmak
Hatâdur mutlakâyüzme bakmak (Pend: 55a)
Yukarıda nakledilen şiirler bütünü göstermesi açısından sadece birer
örnektirler. Pendame’de geçen bütün şiirler başarılı bir şairin kaleminden
çıktığını okuyucuya hissettirir.
Pendnamedeki Mensur Kısımlar
Paşazade bir ahlak kitabı yazdığı ve daha geniş bir okuyucu kitlesini hedef
aldığı için Pendname’de sade ve anlaşılır bir dil kullanmış ve kısa cümleleri
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
72
KSÜ Sosval Bilimler Dergisi 7(2') 2010 KSU Journal o f Social Sciences 7(21 2010
tercih edilmiştir. Metnin sürükleyiciliğinin sağlanması ve ileri sürülen
görüşlerin örneklendir ilmesi için 38 adet hikâye değişik konuların içerisine
serpiştirilmiş bir şekilde bulunmaktadır. Ayrıca eserde darbımesel niteliğinde
sayılabilecek akıcı ve secili üslupla yazılmış bir hayli cümle vardır. Bunların bir
kısmı örnek olarak ve eserin üslubu açısından bir fikir vermesi için nakl
edilecektir:
Söylenmiş söz, geçmiş ‘ömür, atılmış okgirü dönmez. (Pend: 13b)
Sermaye sahiplerini mallarını korumak için ne kadar sıkıntı çektiklerini ifade
etmek sadedinde aşağıdaki ifadeler etkileyici ve çarpıcı bir özellik
taşımaktadırlar. Onların kendi yurtlarında mallarını korumak için çektiği
sıkıntılar söylendikten sonra bir de sefere çıktıkları zaman sermayeleri için
çektikleri tasalar ve sıkıntıların kat kat olacağını şu şekilde ifade eder:
‘Ulemâ ‘ilim vesilesiyle ekser hatâlardan masûn u mahfûz ve belâlardan
fârig-eymenlerdiir. Mâllu kişilerün hâli bunun ‘aksincedür. Başları ve cânlan
mâl ucmdan hatar muğberlerinden ve âfet ma ‘razlarmdan hâli degüldür.
Mukîm iken bî-huzur u bî-âsâyiş geçerler ve müsafir olıcak el- ‘iyâzü billâh.
(Pend: 16b)
Şayet müellif sefere çıktıkları zaman daha fazla sıkıntı çekerler şeklinde
veya buna benzer bir ifade kullansaydı cümlenin büyüsü ve ifadenin
etkiyleyic iliği büyük çapta kaybolurdu. Onu yerine “müsafir olıcak (olunca)
e l’iyazü billâh” denilerek sıkıntının büyüklüğü okuyucunun muhayyilesine
havale edilmiş, kelimelerin bunu tavsif için yetersiz kalacağı söylenmek
istenmiştir.
Yine toplumsal statüsü aşağıda olan yoksul kimselerin maruz kalacakları
uygunsuz davranışlar, sermaye sahiplerinin ise her hâlükârda itibar görmeleri
bir filozoftan naklen şu ifadelerle anlatılır:
Kişiye ‘ilim kemâl ve cemâl bağışlar ve mâl ârâyiş-i ikbâl virür. Şahs-ı bî-
daniş hor-ı bî-mikdar olur ve mâlsuz kişi hemîşe ayaklar altında zillet-i
dena’etle mihnetdedür ve her murâdmdan mahrum ve her ârzûsına bî-dest-res
bulur. Eğer gökden belâ nâzil olsa miskin üzerine iner ve egeryirden cefâ çıksa
derviş üzerine hücûm ider. Eğer derviş anılsa kimse işitmez ve dinlemez eğer
aglasa kimse gözin yaşın silmez. Mu ‘azzam meclislerde ve mu ‘teber mahfillerde
mal-dârlar bir söz ki söyleyeler eğer râst eğer rekik tahsin ü âferîn dirler.
Derviş eğer ağzından dürr ü güher yagdura kimse kıılagma koymaz ve eğer
dilinden karıd-ı nebât akıda kimse tınmaz belki ebsem tavr-ı küstahlık itme diyü
sögerler. (Pend: 37a)
Halife Memun’dan naklen nazına ve haksızlığına ister istemez katlanılacak
kişileri saydığı cümleler secili ve güzel bir ifade ile sunulmaktadır. Bunlar zorba
73
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
hükümdar, inleyen hasta ve güzel yanaklı sevgiliden ibarettir. Bunların nazına
ve haksızlığına katlanmaktan başka çare yoktur. İfade şöyledir:
Üç ta’fenün nâz niyâzına ve cefâsma zarûrî sabr itmek gerek. Evvel
pâdişâh-ı sitemkâr. İkinci bîmarya ‘nî hasta-i zâr. Üçinci mahbûb-ı hûb-ruhsâr.
(Pend: 47b)
Aslında eserin tamamında bu tarz secili ve kısa bir hayli cümle
bulunmaktadır. Biz son olarak kısaltma cihetine gidildiği ve okuyucunun
bilgisine itimaden ayrıntıların atlanıldığı bir hikâyenin sonunda geçen cümleyi
örnek olarak vermek istiyoruz.
Hikâye özetle şöyledir:
Adûdü’d-devle, gayet fasih ve güzel sözlü olan İbn-i Fûrek’i Rûm ülkesine
elçi olarak gönderir. Rum hükümdarı onun fesâhatini ve güzel konuşmadaki
yeteneğini görüp çok beğenir. Fakat kendi ülkesinde de ona baskın çıkıp
konuşmalarıyla onu alt edebilen bir bilgin bulunmasını arzu eder. Bunun
üzerine azu ettiği nitelikleri taşıdığına inandığı bir rahibi huzuruna çağırıp ona
şunları söyler: Yarın elçiyle seni huzurumda karşılaştıracağım. Onun bir açığını
yakalayıp utanılacak bir duruma düşürmek için fırsat gözet, yoksa onun bu
şekilde ülkemden ayrılması benim için büyük bir üzüntü kaynağı olacaktır.
Haydi, göreyim seni.” diyerek rahibe bir hayli iltifat ve ikramlarda bulunur.
Nihayet belirlenen buluşma gerçekleşir. İlk olarak İbni Fûrek konuşmaya başlar.
İfadeler son derece sağlam ve güzel, eleştiri için bir açık kapı bırakılmaz. Rahip
beklediği fırsatı ve açık kapıyı bulamayınca münasebetsiz bir şekilde söze
başlar ve “Ey hükümdar elçisi! Sizin peygamberinizin hanımıyla ilgili nasıl bir
hüküm vardır” diye sorar. İbn-i Fûrek, tıpkı sizin peygamberinizin annesi ile
ilgili hüküm gibidir diye cevap verir. Bu cevap üzerine mecliste bulunanlar
mahçup duruma düşerler. Bu cümleler metinde şu şekilde geçmektedir: Ey
resûl-i melik sizün peygamberüniizün hatunı kaziyyesi nice idi. Elçi didi ki
bizüm hemân peygamber hatunmun kaziyyesi sizün peygamberüniizün annesi
kaziyyesine benzer. (Pend: 20b-21a)
Buradaki ifadeden hangi olaydan bahsedildiği ile ilgili net bir bilgi
bulunmamaktadır. Okuyucunun bilgisine havale edip kısaltma cihetine
gidildiğini tahmin etmekteyiz. Bu olay halk kültürü içerisine giren ve fıkralarda
anlatılan şu olayı çağrıştırmaktadır. Fıkra şöyledir:
Hristiyanlar ile Müslümanlar birbirleriyle karşılaşıp münazaralarda
bulunmakta ve birbirini alt etmeye çalışmaktadırlar. Bunlardan birisinde bir
hristiyan Hz. Peygamberin miraçta semaya doğru yükselişini kendince aklına
sığıştıramadığı için istihza ve alay şeklinde şöyle bir şoru sorar: Sizin
peygamberiniz göğe hangi merdivenle çıkmış. Müslüman şöyle karşılık verir:
Sizin peygamberinizin göğe çıkarken bıraktığı merdivenle.
Görüldüğü gibi itiraz eden kişi kendi silahıyla susturulmak istenmektedir.
74
Bu olayda da buna benzer bir durum olduğunu düşünmekteyiz. Papaz,
münafıkların Hazret-i Peygamberin hanımına yaptıkları ve İslam tarihinde “ifk”
hadisesi diye meşhur olmuş alçakça bir iftiraya telmihte bulunarak Hz.
Peygamberin namuslu ve temiz ahlâklı hanımı Hz. Aişe’ye dil uzatmak
istemekte, İbn-i Fûrek de cevaben aynı alçakça iftiranın Hz. İsa’nın muhterem
annesi Hz. Meryem için de ortaya atıldığını söyleyerek aralarındaki paralelliği
papazın nazarına arz etmekte dolayısıyla bu iftiraların her ikisinin de geçersiz
olduğunu vurgulanmak istemektedir.
Ayrıca Paşazâde’nin Pendrâme’de kullandığı sıfatlar ve nitelemeler onun dil
zenginliğini ve ilmi otoritesini bize göstermektedir. Söz gelimi Allah lafzını
zikretmekle beraber O'nun yerinde konuyla ilgili Esmâ-i Hüsnâ'yi başarılı bir
şekilde kullanır. Şunları örnek verebiliriz: Bârî Teâlâ, Cenâb-ı Kibriyâ, Cebbâr-
ı Zü'l-celâl, Ferd-i Kâdir, Fâ'il-i Muhtâr, Kâdir-i Kayyüm, Melik-i Mennân,
Melik-i Kerîm, Perverdigâr, Pâdişâh-ı Zü'l-celâl, Rabb-i Rahîm, Rabbü'lHalâyık,
Rabb-i Kâdir, Rabb-i Ra'ûf, Rabb-ı Çelil, Rabb-ı Zü'l-celâl, Hazret-i
İzzet, Rabb-i Latif, Rabb-i Vehhâb, Rabb-ı Aferîniş, Rabb-i Ma'bûd, Rabb-i
İzzet, Sultân-ı Ezelî. Ayrıca beş defa Tanrı kelimesini kullanır.
Aynı durum Hazret-i Peygamber için kullandığı sıfatlarda da karşımıza
çıkar. Üslûba renk katmak için peygamberimizin değişik özelliklerini gösteren
çok çeşitli sıfatlar kullanılmaktadır:
Nebiyy-i penâh, Nebiyy-i şîrîn-güftâr, Nebiyy-i Kerîm, Nebiyy-i cemilli’lcemâl,
Nebiyy-i mihribân, Resûl-i lezîzü i-makâl, Resûl-i İlâh, Resûl-i mihribân,
Resûl-i Rabb-i Rahîm, Resûl-i Ekrem, Resûl-i Rabb-i Rahmân, Resûl-i Muhtâr,
Resûl-i Rabbü'l-Alemin, Resûl-i râst-güftâr, Resûl-i Kerîm, Risâlet-penah,
Hazret-i Risâlet, Hülâsa-i mevcûdat, Seyyid-i kâinât, Seyyid-i Enbiyâ, Server-i
mahlûkât, Tavûs-ı Hazret-i Melekût, Humâ-yı burc-ı Ceberût.
Eski Anadolu Türkçesinde görülen Türkçe asıllı kelimeleri Arapça ve Farsça
asıllı kelimeler ile birlikte maharetle kullanan Paşazade’nin bu durumu devrinin
medrese kaynaklı ulemasınca pek hoş karşılanmadığı için Tevarih-i Al-i Osman
hakkında Çağatay lisanı üzerine yazılmış bir eser hükmünü verdiklerini
yukarıda söylemiştik (Turan, 1986: 124). Aynı özellik Pendname'de karşımıza
çıkar. Pendamede’de Eski Anadolu Türkçesine ait kelimeler oldukça sıklıkla
görülür. Bu kelimelerden bir kısmı şunlardır:
Ağmak, ağdurmak, assı, azrakımak, ayruk, biliş, bilü, bügelmek, çönge,
dürüşmek, eyitmek, gin, göynümek, ırmak(ayırmak), iti, ivegen, irgürmek,
kaçan, kakımak, kanda, kangı, karanu, kiçi, öndin, önegi, sımak, tayınmak,
ulalmak, uşda, utlu, viribimek, yildürmek, yiltmek, yorgurmak (Kaya, 2009: 29-
37).
KSÜ Sosval Bilimler Dergisi 1(2') 2010 KSU Journal o f Social Sciences 7( 2') 2010
75
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
PENDNAME ve İKTİBASLAR
Oldukça geniş bir yelpazede bulunan görüşleri içinde barındıran
Pendname’deki nakiller bir hayli yekûn tutmaktadır. Bunlarla ilgili istatistik!
bilgiler topluca şu şekildedir.
a) Ayetler
Pendname'de 28 farklı ayet zikredilmiş 1 ayet ise 3 kez tekrarlanmıştır.
b) Hadisler
Eserde toplam 66 hadis Arapça metniyle iktibas edilmiştir. Bunlardan ikisi
için Paşazade hadis olduğu kaydmı düşmez. Ayrıca hadiste gelmiş veya hadiste
şöyle buyurulmuş gibi kayıtla ifade edilen ve sadece anlamı verilen 3 hadisle
birlikte bu sayı 69'e çıkmaktadır. Aslında dikkatli bir inceleme ve araştırma
sonucu bu rakamın daha da arttırılması mümkündür. “Ve ol yedi tâife ki
kıyamet gün inde Hak Teâlâ'nın arşı gölgesinde rahatla huzurda olsalar
gerekdür, evvel adil padişahlardur.” Bu aslında bir hadisin bir kısmının
tercümesidir. Hadiste; arşın gölgesinde gölgelenecek yedi grup insan
sıralanırken ilk olarak “imâmun 'âdilun” adil devlet başkanı zikredilir,
dolaysıyla bu da an lamca iktibaslar kategorisine dâhildir. Ayrıca muhaddislerin
büyük çoğunluğunun mevzu (uydurma) diye nitelendirdiği (Vulidtu fizemeni'lmeliki'l-'Âdil)
sözü için de müellif Hz. Peygamber'in hadisi olduğu kaydını
düşer.
c) Sahabe Sözleri
Eserde Hz. Ali ile Abdullah bin Abbas ve Ebu'd-Derda'nın sözleri
nakledilmiştir. Bir de bazı sahabenin sözü kaydıyla naklettiği isim belirtmeden
yapılan bir rivayet vardır.
d) İslam Bilginlerinin Görüşleri
Bunlar Cafer-i Sadık, İmam-ı Şafii, Ahnef bin Kays, Mübârek İbn-i Fedâle,
İbn-i Mübârek, Muhammed bin Cehm, Muhammed bin Yusuf-ı Isfahanı, Ebu
Câzim. tsim belirtmeden genel bir ifade ile ulemâ veya ehl-i din demişlerdir
kaydı düşülerek yapılan iktibaslarda bulunmaktadır.
e) Kutsal Kitaplardan Yapılan İktibaslar
Tevrat'tan 6 kere iktibasta bulunulur. Hz. Musa'nın adı değişik kıssalar ve
Kur'an'da geçen ayetler münasebetiyle 6 kere zikredilmektedir. Hz. İsa'nın adı 2
yerde geçmekle birlikte İncil'in adı geçmez. İncil'den herhangi bir iktibasta
bulunulmamıştır. Hz. Davud'un adı iki yerde bir kıssa münasebetiyle zikredilir.
Bunların İsrail! haberleri en çok nakleden iki kişiden biri olan Vehb bin
Ümeyye'den rivayet edildiği belirtilir. Ayrıca Hz. Süleyman’ın yazılı olarak bir
yerde bulduğu bir metnin içeriği nakledilmektedir.
76
j) Hükümdar ve Vezir Sözleri
Eserde geçen hükümdar ve vezirler şunlardır: Nuşirevan, Erdeşir, Minüçihr,
Efrasiyab, Hüsrev, Müeyyed, Buzurcmihr, Me'mûn, Elind meliki, İskender.
Aristo hem vezir hem filozof olduğu için filozoflar başlığı altında verilmiştir.
g) Filozofların Görüşleri
Bu iktibaslar yapılırken genellikle adı geçen kişinin sonuna hakim (filozof)
unvanı eklenmekledir. Bu iktibasları şöyle tasnif etmek mümkündür:
1. Yunan Filozoflarından Yapılan İktibaslar
Eflatun, Aristo, Batlamyos, Bukrat (=Elipokrat), Sokrat, Belinas, Beymus,
Refik. (Paşazâde Refik'in Yunanlı olduğunu belirtmektedir.)
2. Fars ve Hint Filozoflarından Yapılan İktibaslar
Sindbad, Behram-ı Jsfahanî, Haşim-i Isfahanı, Kaykurak, Keykavus,
Mihrmaniye, Şudir.
3. İsimleri Belirtilmeyen Filozoflardan Yapılan İktibaslar
Bunların ya ülkesi belirtilmekte veya böyle bir kayıt bulunmamakta, hükema
dimişlerdür gibi genel bir ifade kullanılmaktadır. Meselâ: Hükemâ, hükema-i
Pars, hükema-i Çin, hakîm-i Hind.
h) Diğer İktibaslar
Bunların dışında kalan diğer iktibaslar için şu ifadeler kullanılmıştır: Ehl-i
daniş, ‘âkıllar, ukalâ, ehl-i ma ‘rfet, müttakîler, ulular, ekâbir, ekâbir-i eslaf
‘ulemâ, ehl-i dîn. Ayrıca hiçbir vasıf belirtmeyerek genel bir ifadeyle
dimişlerdür, dinmişdür şeklinde yapılan iktibaslar da vardır,
i) Atasözleri
Eserde 20 yerde Arap eydür veya bazılar dimişlerdür veya dimişlerdür
denilerek veya hiçbir ifade kullanmadan Arapça atasözleri nakledilmektedir.
Bunların çoğunun tercümesi metin içinde müellif tarafından verilmektedir. Bir
kısmının tercümesi şöyledir:
Dilin cirmi küçük cürmü büyüktür. Avam hevam (haşerat) gibidir. Cahile
öğüt sarhoşa vaaz gibidir. Cehaletten büyük dert yoktur.
Bir de Acem eydür diye Farsça bir darbımesel nakledilmektedir.
j) Farsça ve Arapça Şiirler
Eserde iktibas edilen Farsça şiirler 41 beyit ve 1 mısradan oluşmaktadır. Bu
şiirlerin bazılarının nazım şekli belirtilmiş, bir kısmına ise şiir denilmekle
yetinilmiştir. Bir yerde ise rübai denilmiştir. (Pend: 24a) Bunun müstensih
hatası olduğunu düşünüyoruz Çünkü şiir aruzun feûlün / feûlün / feûlün / feûl
kalıbıyla yazılmıştır.
KSI J Sosval Bilimler Dergisi 7(21 2010 KSU Journal of Social Sciences 7(2) 2010
77
Farsça şiirlerin bir kısmı Paşazade’ye ait olabilir. Bu hususta tahminden
öteye gidecek bir bilgiye sahip değiliz. Şiirlerin içerisinde müellifin Mevlâna'ya
ait olduğunu belirttiği üç şiir bulunmaktadır. Bunların biri mısradır. Ayrıca
müellifin belirtmediği Mesnevi'den alman bir beyit bulunmaktadır. İbni Kemal
Mevlâna için iki yerde sultanu'l-muhakkikin, bir yerde ise melikü'l-muhakkikin
ifadesini kullanır.
Yine Sadî-i Şirazî’ye ait olduğunu müellifin belirttiği bir şiir dışında aynı
şaire ait iki şiir daha bulunmaktadır. Böylece üç yerde Sadi'nin şiirleri iktibas
edilmiş olmaktadır.
Yine Paşazade’nin müellifini belirtmediği Ebû Şekûr Belhî'ye ait bir şiir
(Pend: 5b) bulunmaktadır (Rızazade Şafak, 1342: 30).
Bunların dışında kalan 32 beyit 1 ik Farsça şiirlerin bir kısmının başında
“denilmiştir, Feridun'un kasrında yazılıdır” gibi kayıtlar bulunmasına rağmen
bir kısmında ise böyle bir kayıt bulunmamaktadır. Bu şiirlerin kime ait olduğu
net olarak bilinmemektedir. Ancak Farsça metinlerin taranması sonucu sağlam
bir bilgiye ulaşılması mümkündür. Bu şiirlerin bir kısmının Paşazade’ye ait
olması da ihtimal dahilindedir.
Arapça şiirler ise oldukça azdır. Bunlar 4 beyittir. Bunlardan birinin
müellifinin İbni Mu'tez olduğu belirtilmiştir. Bu şiirlerin bir kısmının anlamı
müellifin bizzat kendisi tarafından verilmiştir (Kaya, 2009:13-19).
İktibasların geneline baktığımız zaman eserde dini ağırlıklı iktibasların daha
çok olduğunu görmekteyiz. Bu Paşazade’nin aynı zamanda bir din âlimi
olmasının tabii bir sonucudur.
İ.KAYA “Kemal Pasazade’nin Pendname’si”
SONUÇ
Anadolu sahası 16. yüzyıl mensur eserlerinden olan Pendname dil, üslup ve
içerik açısından dikkate değer özellikler taşımakta, eğitim, siyasetname ve diğer
alanlar için incelenmesi gereken bir eser olarak görünmektedir. Paşazade
kazaskerlik ve şeyhülislamlık görevlerinde bulunduğu ve Yavuz’la birlikte
Mısır seferine iştirak ettiği için bu eserde siyasetname özelliği taşıyan
görüşlerin bir kısmı bizzat müellifin tecrübeye dayalı görüşleridir ve dönemin
anlayışını bize yansıtmaktadırlar. Mensur metinlerimizin sade ve anlaşılır bir
örneği olan bu eserin çok yönlü incelenmeye değer bir özellik taşıdığını
düşünmekteyiz.
78
KSÜ Sosval Bilimler Dergisi 7(2) 2010 KSU Journal o f Social Sciences 7(2) 2010
KAYNAKÇA
Atsız, Nihal (1966), Kemal Paşaoğlu’nun Eserleri, Şarkiyat Mecmuası, VI,
(1965’ten ayrı basım), İstanbul.
Atsız, Nihal (1972), Kemal Paşaoğlu’nun Eserleri, Şarkiyat Mecmuası, VII,
(1972’den ayrı basım), İstanbul.
İbni Kemâl, Nesâyih, Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi, Türkçe
Yazmalar, No: 1387, 57 varak
İbni Kemâl, Pendname, Kastamonu İl Halk Kütüphanesi, 37 varak
Kaya, İbrahim (2009), Nesayih-Kemal Paşazade (İnceleme-MetinSadeleştirme),
Özserhat Yayıncılık, Malatya.
Levend, Agâh Sırrı (1964), “Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı 1963-Belleten, (1963’ten ayrıbasım), Ankara, s. 89-
115.
Parmaksızoğlu, İsmet, (1993), “Kemal Paşazâde” md., İslam Ansiklopedisi,
C.VI, MEB. Yay., İstanbul, s. 561-566.
Pend Kemal Paşazade, Pendname, Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad
Efendi, Türkçe Yazmalar, No: 1387, 57 varak.
Rızazâde Şafak (1342), Tarih-i Edebiyat-ı İran, Tehran.
Saraç, M. A. Yekta, (1995), Şeyhülislâm Kemâl Paşazâde Hayatı, Şahsiyeti,
Eserleri ve Bazı Şiirleri, Risale Yay., İstanbul.
Saraç, M. A. Yekta, (1999), Şeyhülislâm Kemâl Paşazâde Hayatı, Şahsiyeti,
Eserleri ve Bazı Şiirleri, Şule Yay., İstanbul.
Saraç, M. A. Yekta, (1999) Kemal Paşazade, Risale Yay., İstanbul.
Turan, Şerafettin, (1991), İbni Kemal, Tevarihi Ali Osman Defter I., TTK
Yay., Ankara.
Uğur, Ahmet (1987), İbni Kemal, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., İzmir.
http jVwww.yazmalar. gov.tr
79

Konular