FERHAT İLE ŞİRİN HİKÂYESİ’NDE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall 2012, p. 995-1008, ANKARA-TURKEY
FERHAT İLE ŞİRİN HİKÂYESİ’NDE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK
Mehmet Emin BARS*
ÖZET
Halk hikâyeleri, göçebelikten yerli hayata geçişin ilk
mahsullerindendir. Genellikle aşk ve kahramanlık konularını işlerler.
Kaynağını Türk, Arap-İslam ve Hint-İran kültüründen alan bu ürünler,
büyük ölçüde âşıklar ve meddahlar tarafından anlatılan nazım nesir
karışık anlatımlardır. Türk halk hikâyeleri milletimizin roman ihtiyacını
karşılayan eserlerdir. Ferhat ile Şirin hikâyesi de uzun yıllar halkın bu
ihtiyacını karşılamıştır. Ferhat ile Şirin hikâyesi İran edebiyatının
mesnevi konuları arasında önemli yer tutar. Hüsrev ü Şirin adıyla da
bilinen hikâye divan edebiyatında da mesnevi konusu olarak
işlenmiştir. Hikâye halk edebiyatında Ferhat ile Şirin adıyla anılmıştır.
Ferhat ile Şirin hikâyesi, Hüsrev ü Şirin mesnevisinin bir parçasıdır.
Hüsrev ü Şirin mesnevisinin konusu Sasani hükümdarlarından Hüsrev
Perviz’in hayatına ve aşk maceralarına dayanmaktadır. Hikâye yüksek
zümre edebiyatında olduğu gibi halk edebiyatında da ele alınmış ve
geniş halk kitleleri tarafından beğenilerek dinlenmiştir. Hikâye yazılı
metinlerden sözlü edebiyata geçişte bazı değişikliklere uğramış, birçok
varyantı meydana gelmiş, hikâyenin tarihî ve coğrafî çerçevesi de
değişerek bir kısmı Anadolu’ya adapte edilmiştir. Büyülü gerçekçilik
terimi ise, ilk olarak Alman sanat eleştirmeni ve tarihçisi Franz Roh
tarafından, 1925’te dönemin Alman ressamlarının, konuları ve temaları
hayal ürünü, fantastik ve rüyamsı niteliğe sahip çalışmalarını anlatmak
amacıyla kullanılmıştır. Terim, edebiyatta ilk olarak, İtalyan yazar ve
eleştirmen Massimo Bontempelli tarafından kullanılmıştır. Bu kavram,
Türkiye'ye bir akım niteliğiyle ancak 1980'li yıllarda ulaşmıştır. Büyülü
gerçekçilik bir sanat akımı veya bir edebi tür değildir. Büyülü
gerçekçilik farklı geleneklerden türeyen, farklı sanat dallarında
kullanılan bir anlatım üslûbudur. Büyülü gerçekçilik yazı üslûbunun
kökenleri çok eskilerde, sözlü edebiyatın derinliklerinde yatar.
Çalışmamızda “Hikâye-i Ferhad ile Şirin” adıyla Atatürk Üniversitesi
Merkez Kütüphanesi Seyfettin Özege kitaplığında yer alan yazma eserde
büyülü gerçekçilik üslûbunun varlığı incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Halk hikâyesi, Ferhat ile Şirin, büyülü
gerçekçilik, varyant
MAGICAL REALISM IN THE TALE OF FERHAT AND ŞİRİN
ABSTRACT
Folk tales are the first products of transformation from nomadism
to the settled life. They always work on the subjects of love and

* Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Doktora Öğrencisi, El-mek: m_e_bars_21@hotmail.com
996 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
heroism. These works which have taken their source from the culture of
Turkish, Arabian-İslam and Indian-Iran are expressions of mixture of
verse and prose told by lovers and public storytellers in a great extent.
Turkish folk tales are works that meet the novel needs of our nation.
The tale of Ferhat and Şirin has also met the needs of the nation for
long years. The tale of Ferhat and Şirin has an important place among
the mesnevi subjects of Iran literature. The tale also known by the
name of Hüsrev ü Şirin has also been studied in the classical Ottoman
poetry as mesnevi subject. The tale has been named by Ferhat and Şirin
in folk literature. The tale of Ferhat and Şirin is a part of the mesnevi of
Hüsrev ü Şirin. The theme of Hüsrev ü Şirin mesnevi is a based on the
life and love adventures of Hüsrev Perviz, one of the rulers of Sasani.
The tale has been taken up in folk tale as in the first class literature
and listened by large-mass of people with a good taste. The tale has
been exposed to some changes in its transformation from the written
texts to the oral literature, most of its variants have occured, a part of
its historical and geographical frame has been adapted to Anatolia by
being changed. The term of magical realism was firstly used in 1925 by
Franz Roh, German art critic and historian to tell the works of German
artists having the quality of figment of imagination, fantastic and dream
like. Firstly, the term has been used in literature by Massimo
Bontempelli, Italian writer and critic. The concept only reached Turkey
in a trend quality in 1980’s. Magical realism is not an art trend or a
literary kind. Magical realism is a style of expression derived from
different traditions, used in different branches of art. The origins of
magical realism writing style lies in previous times and the depths of
oral literature. In our study, in the writing work, placed in Seyfettin
Özege bookcase in Atatürk University Central Library by the name of
the tale of Ferhat and Şirin, the being of the style of magical realism is
going to be studied.
Key Words: Folk tale, Ferhat and Şirin, magical realism, variant.
Giriş
Halk hikâyeleri, göçebelikten yerli hayata geçiĢin ilk mahsullerindendir. Genellikle aĢk
ve kahramanlık konularını iĢlerler. Kaynağını Türk, Arap-Ġslam ve Hint-Ġran kültüründen alan bu
ürünler, büyük ölçüde âĢıklar ve meddahlar tarafından anlatılan nazım nesir karıĢık anlatımlardır
(Alptekin 2005, 18). Arap ve Fars edebiyatlarından Türk edebiyatına giren hikâyeler hem klasik
edebiyatta hem de halk edebiyatında ayrı ayrı ĢekillenmiĢler bu sebeple aynı hikâyenin hem klasik
Ģekli hem de halk edebiyatındaki Ģekli geliĢmiĢtir (Peker 2007, 451). Halk hikâyeleri kahramanlık
destanlarından sonra teĢekkül etmiĢtir. Halk hikâyelerinde kahramanların baĢından geçmiĢ gibi
görünen pek çok olayda olağanüstülükler vardır (Alptekin 2005, 31; Aça-Ercan 2006, 138).
Boratav, halk hikâyelerinin konu ve toplum içindeki görevleriyle destandan farklılaĢmaya
baĢladığını belirtirken “Hikâyelerde olağanüstü ögelerin azaldığı, olayların ve kiĢilerin normal
boyutlara indirilmesine –bir kelime ile gerçekçiliğe- doğru bir eğilimin belirdiği” (Boratav 1999,
52)‟ni belirtir.
“Türk halk hikâyeleri, zaman seyri ve coğrafya-mekân içinde „efsâne, masal, menkabe,
destan vb.‟ mahsullerle beslenerek dinî, tarihî, içtamâî hâdiselerin potasında iç bünyelerindeki
bağlarını muhâfaza ederek milletimizin roman ihtiyacını karĢılayan eserlerdir” (Elçin 2004, 444).
Ferhat ile ġirin hikâyesi de uzun yıllar halkın bu ihtiyacını karĢılamıĢtır. Ferhat ile ġirin hikâyesi
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik 997
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
Ġran edebiyatının mesnevi konuları arasında önemli yer tutar. Hüsrev ü ġirin adıyla da bilinen
hikâye divan edebiyatında da mesnevi konusu olarak iĢlenmiĢtir. Hikâye halk edebiyatında Ferhat
ile ġirin adıyla anılmıĢtır (Pala 1995, 185). Hikâye, ġirin ile Hüsrev‟in kahramanı olduğu bir aĢk
hikâyesidir. Ferhat‟ın bu hikâyedeki rolü ikinci plandadır. Daha sonra kaleme alınan Ferhad ü ġirin
adlı mesnevilerde Ferhat, Hüsrev‟in yerini alır. Ferhat‟ın ġirin‟e beslediği ihtiraslı aĢk, bu uğurda
çektiği sıkıntılar ve acıklı akıbeti burada da değiĢmemiĢtir (Gökalp 2009, 497). Yazarlar, eserlerini
kaleme alırken, onun içerisine bazen mensubu oldukları kültürlerden bir takım motifler katmıĢ,
bazen de beğenmedikleri unsurları çıkarmıĢ veya değiĢtirmiĢlerdir. Hüsrev ü ġirin mesnevisinde de
yazarlar tarihi alt yapısı da olan bu hikâyenin birbirine zıt kahramanları arasında bir tercihte
bulunmuĢlardır (Tavukçu 2000, 143).
Ferhat ile ġirin hikâyesi, Hüsrev ü ġirin mesnevisinin bir parçasıdır. Hüsrev ü ġirin
mesnevisinin konusu Sasani hükümdarlarından Hüsrev Perviz‟in hayatına ve aĢk maceralarına
dayanmaktadır. Tarihî kaynaklara göre çok zengin ve ihtiĢamlı bir hükümdar olan Hüsrev‟in, siyasi
hayatı hakkında geniĢ bilgiler bulunmakla beraber ġirin‟le münasebeti hakkındaki bilgi tek satırdan
ibarettir ve bunlar birbirinden çok farklıdır (TimurtaĢ 1959, 65). Hikâyenin temelini oluĢturan yarı
tarihî yarı dinî özellikteki olaylar ilk olarak X. Asırda Firdevsi‟nin ġehname‟sinde iĢlenmiĢtir. XII.
asırda Ġranlı Ģair Senaî hikâye konusunu edebî Ģekilde ele alarak müstakil bir eser meydana
getirmiĢtir. Hikâye Azerbaycan Türk Edebiyatı‟nın ünlü Ģairi Genceli Nizamî tarafından kaleme
alınarak adeta ölümsüzleĢtirilmiĢtir. Nevaî de Nizamî'den etkilenmiĢ ve aynı hikâyeyi Çağatay
Türkçesi ile Ferhat u ġirin adı ile iĢlemiĢtir. Türk edebiyatında ilk Hüsrev ü ġirin mesnevisi
Altınordu sahasında yetiĢmiĢ Kutb tarafından yazılmıĢtır. Eser Nizamî‟den tercüme edilmiĢtir.
Konu daha sonra birçok Ġranlı ve Türk Ģairi tarafından defalarca iĢlenmiĢtir. Türk edebiyatında
hikâye, büyük bir çoğunluğu Nizamî‟den faydalanarak, yirmi bir Ģair tarafından iĢlenmiĢtir
(TimurtaĢ 1959, 70; Seyidoğlu 2002, 133; Özarslan 2006, 35-37; Gökalp 2009, 496).
Elçin, Ferhat ile ġirin hikâyesinin Ġran-Hind kaynağından geldiğini belirtir (Elçin 2004,
445). Boratav da Elçin‟e benzer biçimde hikâyenin kaynağı olarak Ġran edebiyatının klasik
eserlerinden biri olarak kabul ederek, hikâyenin Ġran yoluyla Yakın ġark‟a geçmiĢ olduğunu söyler
(Boratav 2002, 21). “Tahir ile Zühre (kitap Ģekli), Arzu ile Kanber, Ferhad ile ġirin, Gül ile
Sitemkâr, Leylâ ile Mecnun, içindeki manzumeler „mânî‟ Ģeklinde olan hikâyelerdir; bunlar, öyle
görünüyor ki, halk Ģairlerinin elinden çıkmamıĢlardır” (Boratav 2002, 29).
Hikâye yüksek zümre edebiyatında olduğu gibi halk edebiyatında da ele alınmıĢ ve geniĢ
halk kitleleri tarafından beğenilerek dinlenmiĢtir. Hikâyenin halk tabakasına geçerken tarihî ve
coğrafî gerçeklerden biraz daha uzaklaĢtığı görülür (TimurtaĢ 1959, 80). Ferhat ile ġirin hikâyesi
klasik mesnevilerden sonra yazılı metinler yoluyla sözlü edebiyata geçmiĢtir. Sözlü edebiyattan
sonra konu Karagöz, ortaoyunu, meddah, opera, bale, tiyatro ve sinemada da iĢlenmiĢtir. Hikâye
yazılı metinlerden sözlü edebiyata geçiĢte bazı değiĢikliklere uğramıĢ, birçok varyantı meydana
gelmiĢ, hikâyenin tarihî ve coğrafî çerçevesi de değiĢerek bir kısmı Anadolu‟ya adapte edilmiĢtir.
Örneğin, halk hikâyesinde ġirin‟in aĢkıyla divane olan Ferhat, Nazım Hikmet tarafından 1948‟de
kaleme alınan “Ferhat ile ġirin” adlı tiyatro eserinde, âĢık tipinden yazarın ona yüklediği anlam
dolayısıyla fedakâr-emekçi tip olan Ferhad‟a dönüĢmüĢtür (BektaĢ 2009, 41-47; ĠpĢiroğlu 2002, 7).
Hikâye halk kitaplarına geçerken baĢka tarihî olay ve kiĢilerle desteklenmiĢtir. Hikâye halk
arasında çok okunmuĢ, sözlü gelenek içine yerleĢmiĢ, halk tarafından çok sevilmiĢtir. ġirin
güzelliğin, Ferhat da sabır ve tahammülün sembolü olarak halk arasında geniĢ ve tesirli izler
bırakmıĢtır. Hikâye Behçet Mahir, Mevlüt Ġhsanî, YaĢar Reyhanî, Çıldırlı ÂĢık ġenlik gibi Doğu
Anadolu Bölgesi âĢıklarının hikâye repertuarlarında yer almıĢtır. Anadolu‟nun muhtelif yerlerinde
hikâye ile ilgili çeĢitli efsaneler de oluĢmuĢtur (Özarslan 2006, 38-40).
998 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
Büyülü Gerçekçilik
Büyülü gerçekçilik terimi, ilk olarak Alman sanat eleĢtirmeni ve tarihçisi Franz Roh
tarafından, 1925‟te dönemin Alman ressamlarının, konuları ve temaları hayal ürünü, fantastik ve
rüyamsı niteliğe sahip çalıĢmalarını anlatmak amacıyla kullanılmıĢtır. Terim, edebiyatta ilk olarak,
Ġtalyan yazar ve eleĢtirmen Massimo Bontempelli tarafından kullanılmıĢtır. Büyülü gerçekçilik, en
çok Latin Amerikalı yazarların eserlerinin sınıflandırıldığı bir akım olarak kendini göstermiĢtir.
Arjantinli yazar Jorge Luis Borges‟in 1935 yılında yayımlanan Historia universal de la infamia
(Alçaklığın Evrensel Tarihi) isimli eseri, ilk büyülü gerçekçilik çalıĢması olarak kabul
edilmektedir. Büyülü gerçekçilik akımının en tanınmıĢ yazarı Gabriel Garcia Marquez‟dir. Italo
Calvino, John Fowles, Günter Grass, Janet Frame ve Salman Rushdie büyülü gerçekçi bakıĢ
açısıyla eserler vermiĢ olan diğer önemli edebiyatçılardır. Bu kavram, Türkiye'ye bir akım
niteliğiyle ancak 1980'li yıllarda ulaĢır (Emir ve Diler 2011, 52; Toyman 2006, 26). Büyülü
gerçekçilik, 20. yüzyılda postmodern sanat anlayıĢıyla önemli ölçüde iĢbirliği içinde görülen bir
anlatım tarzıdır. Bu tarzla birlikte folklorik anlatım tarzı canlandırılarak günümüze uyarlanmıĢtır
(Çoban 2011, 196).
Büyülü gerçekçi metinler büyü ile gerçeğin karıĢımı olan melez anlatılardır. Bu bakımdan
“melezlik” bu anlatıların en temel niteliklerindendir. “Lojik ile büyünün, tarih ile söylenin, ampirik
olan ile mistik olanın, siyah ırk ile beyazın, istilacılar ile yerlilerin, geleneksel anlatı ile metaanlatının,
Avrupa ile Güney Amerika‟nın, rasyonel akılla yerli düĢüncenin, mimetik olanla
fantastik olanın, büyü ile gerçeğin karıĢımı olan melez bir türdür” (Erdem 2011, 182). Metinlerin
çoğunda yaĢayanlarla ölüler, gerçeklerle kurgu, gerçek ile büyü arasındaki sınırlar kalkar ki bu
durum melezleĢtirme olarak kabul edilebilir. Bu tür metinlerde farklı olanı birleĢtirme bir strateji
olarak anlatının içerisinde yer alır. Büyülü gerçekçi metinlerde yazar, geleneği ön plana çıkarır,
onları yeniden icat eder. Roland Walter büyülü gerçekçi metinlerin üç özelliğinden söz eder: 1. Bu
tür metinlerde yazar, anlatıcı ve karakterler doğaüstünü oldukça olağan bir durummuĢ gibi karĢılar
ve okuyucu da bu durumu sorgulamaz. 2. Gerçekçiliğin gerçekçi ve büyülü düzeyleri arasında
uyumlu bir bütünlük vardır. 3. Yazarın ketumluğu. Yazarın ketumluğundan kastedilen yazarın
doğaüstü ve gerçeğin uyumlu bütünlüğünü zedelemeyecek Ģekilde olaylara yaklaĢmasıdır. Yazar,
olaylara açıklamalar getiren bir gözlemci gibi yaklaĢmaz (Erdem 2011, 177).
Büyülü gerçekçi metinlerle halk anlatıları arasında yakın iliĢki bulunur. Büyülü gerçekçi
anlatılarda halk anlatılarında olduğu gibi okur ya da dinleyiciler kahramanların olağanüstü
durumlarını sıradanmıĢ gibi karĢılar. Her iki anlatıda da okurun tutumları aynıdır. Okur
anlatılanlara gerçekten öyleymiĢ, gerçekleĢiyormuĢ gibi yaklaĢır. Bu bakımdan büyülü gerçekçilik
halk anlatılarında çokça kullanılan bir anlatım stilidir. Büyülü gerçekçi metinlerde zaman ve uzam
çarpıtılarak sunulur, bunlara karĢı rasyonel olmayan bir yaklaĢım vardır. Olaylar arasında nedensonuç
iliĢkileri yer almaz. Zaman ve uzamı gerçekçi metinlerin iĢlediği Ģekilden farklı ele almak,
onları çarpıtmak, neden-sonuç iliĢkilerini göz ardı etmek, gerçekliğin farklı biçimlerini açığa
çıkarmak büyülü gerçekçi metinlerin önemli niteliklerindendir.
Büyülü gerçekçilik bir edebi tür değildir. Büyülü gerçekçilik farklı geleneklerden türeyen,
farklı sanat dallarında kullanılan bir anlatım üslûbudur. Büyülü gerçekçilik yazı üslûbunun
kökenleri çok eskilerde, sözlü edebiyatın derinliklerinde yatar (Çoban 2011, 195). Bu üslûp daha
önce var olmasına rağmen kavram olarak büyülü gerçekçilik olarak adlandırılması 20. yüzyıla
rastlamaktadır. Bu bakımdan büyülü gerçekçilik yeni sanat yaklaĢımı değil, folklorik eserlerde
geçmiĢten günümüze kadar uygulanan bir üslûptur. Büyülü gerçekçilikte olağanüstü ve gerçek aynı
çerçevede ele alınır, birinin diğerine üstünlüğü söz konusu değildir. Olağanüstü ile gerçek olan
arasındaki sınırlar silikleĢir, gerçeğin olağanüstüne ya da olağanüstünün gerçekliğe karĢı üstünlüğü
yoktur. Dünyevî olanla büyülü olan uyumlu bir bütünlük gösterir (Dilek 2011, 206).
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik 999
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
Büyülü gerçekçilikte yazar ketum davranır. Ketumluk anlatıcının gerçekliğin büyülü ve
gerçekçi düzeylerinin uyumlu bir bütünlük oluĢturduğu olaylara açıklamalar getirmemesi
durumudur (Dilek 2011, 207). Bu durum büyülü olanı sorgulama kapısını açar ki anlatıcının
yapması gereken büyülü gerçekçi dünyaya inanan bir durum ortaya koymaktır. Kahramanlar da
büyülü durum karĢısında bir ĢaĢkınlık duymazlar.
Büyülü gerçekçilikte mantıksız ve inanılması güç olaylar, doğrulukları sorgulanmadan ve
herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duyulmadan anlatılır. Bu anlatılanlar öykünün bağlamında
oldukları gibi kabul edilir. Doğaüstü sıradan olarak algılanır. Büyülü gerçekçi metinlerde anlatıcı
gerçeklik ya da olağanüstünün yanında yer almaz. Gerçek olan büyülü bir biçimde sunulurken
büyülü olan da sıradanlaĢtırılır. Gerçek olan ile olağanüstü olan aynı düzlemde yer alır. Evrenin
yasalarına göre açıklanamayacak olaylar gerçekten olur. Büyülü gerçekçi anlatılarda detaylı
tasvirlere yer verilir. Olağanüstünün sıradanlaĢması, gerçekliğin bir parçası haline getirilmesi için
detaylı tasvirlere baĢvurulur. Bu dünyayla ölülerin dünyası, gerçekle kurmaca birlikte
birbirlerinden ayrılmadan iĢlenir. Zaman ve yer kavramları geleneksel anlamda kabul edilen
biçimleriyle sorgulanırlar (Onay 2011, 222). Büyülü gerçekçilik akımının en önemli özelliklerinden
biri, fantastik ya da tuhaf unsurlarla, gerçekçi unsurların karıĢtırılması ya da yan yana
kullanılmasıdır. Büyülü gerçekçilikte, doğal olanın yanı baĢında kullanılan doğaüstü unsur
okuyucuyu ĢaĢırtmaz. Büyülü gerçekçilikte kullanılan doğaüstü unsur doğal olanla bütünleĢir (Emir
ve Diler 2011, 52).
Büyülü gerçekçi metinlerde kronolojik, düz çizgisel akıp giden zaman algısı bulunmaz.
Mitsel mekânların kullanımı ve geçmiĢe dönüĢ (flashback) ve geleceğe gidiĢler (flashforward)
sayesinde oluĢturulan çevrimsel bir zaman algısı bulunur (Emir ve Diler 2011, 53). Büyülü
gerçekçilikte, mucizeler ve olağanüstü olaylar, alıĢılagelmiĢ olaylar biçiminde algılanır. Ġnsanlar,
yaĢadığımız dünyanın geçerli yasalarının ötesinde özelliklerle donatılmıĢ, gizem dolu bir dünyada
yaĢarlar. Hayatta gerçekleĢmesi imkânsız olan durum, olay ve kahramanları, itibarî âlemde
normalmiĢ gibi gösterir. Gerçeği ve fantastiği birleĢtirir ve her Ģeyi doğal bir Ģekilde sunar
(Toyman 2006, 26).
Bu bilgiler ıĢığında büyülü gerçekçilik üslûbunun temel özelliklerini Ģu Ģekilde özetlemek
mümkündür:
a. Büyülü gerçekçilik hayatta gerçekleĢmesi imkânsız olan durum, olay ve kahramanları,
gerçek âlemde normalmiĢ gibi gösterir. Gerçeği ve büyüyü birleĢtirerek her Ģeyi doğal bir Ģekilde
sunar. Böylece sıradan olayları gerçek dıĢıymıĢ gibi anlatır. Bu tür üslûpta yer alan evren, birtakım
gerçeküstü ögelere sahiptir. Bu gerçeküstü ögeler metnin yazarı, metindeki kahramanlar ve
okuyucular tarafından gerçekliğin bir parçası olarak, olağanmıĢ gibi görülür. BaĢka bir ifade ile
gerçeküstülüğün gerçekle iliĢkisi sorgulanmaz. Yazar ve karakterler gerçeğin içindeki gerçeküstü
olaylarına kayıtsız bir tavır takınırlar. Olaylar gerçek bir evrende geliĢir; ancak bu evren gerçekdıĢı
olaylarla süslenir, karakterler de bu gerçek dıĢılıklara kayıtsız görünür.
b. Büyülü gerçekçi metinler büyü ile gerçeğin karıĢımı olan “melez” anlatılardır. Bu
bakımdan “melezlik” bu anlatıların en önemli niteliklerindendir. Metinlerin çoğunda gerçeklerle
kurgu, gerçek ile büyü arasındaki sınırlar kalkar. Bu durum melezleĢtirme olarak kabul edilir.
Büyülü gerçekçi metinlerde gerçekçiliğin, gerçekçi ve büyülü düzeyleri arasında uyumlu bir
bütünlük bulunmaktadır.
c. Büyülü gerçekçi metinlerin diğer bir özelliği de yazarın ketumluğudur. Yazar, olaylara
doğaüstü ve gerçeğin uyumlu bütünlüğünü zedelemeyecek Ģekilde yaklaĢır; olaylara açıklamalar
getiren bir gözlemci gibi yaklaĢmaz.
1000 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
d. Büyülü gerçekçi metinlerde zaman ve uzam, rasyonel olmayan bir yaklaĢımla
çarpıtılarak sunulur. Olaylar arasında neden-sonuç iliĢkileri yer almaz. Zaman ve uzamı gerçekçi
metinlerin iĢlediği Ģekilden farklı ele alarak onları çarpıtmak, neden-sonuç iliĢkilerini göz ardı
etmek büyülü gerçekçi metinlerin diğer bir niteliğidir. Büyülü gerçekçilikte, kronolojik, düz
çizgisel akıp giden zaman algısı yoktur. Mitsel mekânların kullanımı ve geçmiĢe dönüĢ ve geleceğe
gidiĢler sayesinde oluĢturulan çevrimsel bir zaman algısı bulunur.
e. Büyülü gerçekçi metinlerde anlamı güçlendirmek için zıt sözcüklerin kullanımının yanı
sıra mecazlar, simgeler gibi söz sanatlarına da sıkça baĢvurulur. Metinlerde dille çeĢitli oyunlar
oynanarak düĢ ve gerçekçilik daha belirgin hale getirilmeye çalıĢılır. Mecazlı ifadeler geniĢ yer
tutar. Olağanüstünün sıradanlaĢması, gerçekliğin bir parçası haline getirilmesi için detaylı tasvirlere
baĢvurulur.
Hikâyenin Olay Örgüsü
ÇalıĢmamızda “Hikâye-i Ferhad ile ġirin” adıyla Atatürk Üniversitesi Merkez
Kütüphanesi Seyfettin Özege kitaplığında yer alan yazma eserde büyülü gerçekçilik üslûbunun
varlığı incelenecektir. Hikâye, Metin Özarslan tarafından 2006 yılında yayımlanan “Ferhat ile ġirin
Mukayeseli Bir AraĢtırma” adlı eserde incelenen metinler arasında bulunmaktadır. Alıntılar
Özarslan‟ın eserinden alınmıĢtır. Hikâyenin olay örgüsü Ģu Ģekildedir:
1. Horasan diyarındaki büyük Ģehrin padiĢahı Mehmine Banu‟dur. Mehmine
Banu‟nun ġirin adlı on üç on dört yaĢlarında bir yeğeni vardır. Mehmine Banu, ġirin‟e
bir köĢk yaptırmak ister.
2. KöĢkün iĢlemelerini usta nakkaĢ Behzat ile oğlu Ferhat yapar. ġirin,
Ferhat‟ı görür görmez ona âĢık olur. Daha sonra ġirin‟i gören Ferhat da ona âĢık olur.
3. KöĢkün yakınında bir su kaynağı bulunur. Mehmine Banu bu suyu köĢke
getirecek kiĢiye her istediğini vereceğini söyler. Ferhat iĢe talip olur, kısa sürede suyu
getirir. Bunun üzerine saraya kapı ağası olur.
4. ġirin ile Ferhat arasındaki aĢkı duyan Mehmine Banu, Ferhat‟ı zindana
atar. Gördüğü rüya üzerine Ferhat‟ı serbest bırakır.
5. Ferhat kendini dağlara atar, mağarada yaĢamaya baĢlar, vahĢi hayvanları
etrafına toplar.
6. KomĢu ülkenin hükümdarı Hürmüz ġah, bir gün ava gittiğinde Ferhat‟ın
hazin sesini duyar. ġahın huzuruna getirilen Ferhat baĢından geçenleri anlatır. ġah,
ġirin‟i Ferhat‟a alacağına dair ona söz verir.
7. Hürmüz ġah, ġirin‟i vermesi için Mehmine Banu‟ya mektup yazar.
Mehmine Banu, ġirin‟i vermez. Hürmüz ġah, Mehmine Banu‟ya savaĢ açar. Mehmine
Banu sonunda kaçar; ġirin, Hürmüz ġah‟ın sarayına getirilir.
8. Hürmüz ġah‟ın oğlu Hüsrev, ġirin‟e âĢık olur. Durumu öğrenen ġah,
ġirin‟i Ferhat‟a vermemek için Ferhat‟tan su akıtılması imkânsız olan bir dağı
delmesini ister. Ferhat dağı delmeye baĢlar.
9. Dağın delinmesine az bir zaman kala Hüsrev‟in dadısı Ferhat‟a ġirin‟in
öldüğünü söyler. Bunu duyan Ferhat külünkle kendini öldürür.
10. Olanları duyan ġirin, Ferhat‟ın cesedini görmek ister. Ferhat‟ın cesedini
gören ġirin, kendini hançerle öldürür. Cesetlerin yanına gelen Hüsrev‟in dadısı bir
aslan tarafından parçalanır. Hürmüz ġah âĢıkları yan yana defneder.
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik
1001
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
Ferhat ile Şirin Hikâyesinde Büyülü Gerçekçilik
Ferhat ile ġirin halk hikâyesinde aĢağıdaki motiflerde büyülü gerçekçi üslûbun özellikleri
görülmektedir:
1. Bayılma
Büyülü gerçekçiliğin büyüsü, metnin evrenindeki gerçekler kadar olağandır. Büyülü
gerçekliğin anlatı kiĢisi, olağanüstü ögenin kendi evreninde yer almasına ĢaĢırmaz, büyü ile gerçek
arasındaki sınırlarda gezinir. Sıradanla olağanüstü hep bir aradadır ve anlatı kiĢisi iki düzlemde
gerçekleĢenleri aynı derecede olağan bulur (Aranyosi 2011, 192). Anlatı kiĢisinin kendi
evrenindeki büyü ile gerçek olanı aynı derecede olağan karĢılaması, büyülü gerçekçiliğin
olağanüstülükle olan iliĢkisinin önemli bir boyutunu gözler önüne serer. Gerçekliğin yalnızca bizim
gördüğümüz yüzeysel Ģekli yoktur, sihirli bir boyutu da bulunmaktadır. Ferhat ile ġirin‟in
birbirlerini gördüklerinde bayılma motifinde de büyü ile gerçekliğin arasındaki sınırların kalktığı
görülür. Ġki âĢık birbirlerini ilk gördüklerinde bayıldıkları gibi daha sonraki görüĢmelerinde de bu
bayılmaların tekrar ettiği görülür. Bayılmalar âĢıkların birbirlerine karĢı sevgilerinin büyüklüğünü,
derinliğini ifade ederken gerçekliğin yüzeysel Ģeklini ortadan kaldırır, sihirli boyutunu gözler
önüne serer. ÂĢıkların birbirlerini ilk gördüklerinde bayılmaları olayın olağan boyutunu ortaya
koyarken, bu bayılmaların sonraki görüĢmelerin bir kısmında da görülmesi olağandıĢılığını
gösterir. Bu olağandıĢılık anlatı kiĢisi tarafından ĢaĢkınlıkla karĢılanmamıĢ, sıradan bir olay olarak
görülmüĢtür. Bu durum sıradanla olağanüstü arasındaki sınırları ortadan kaldırmıĢ, ikisini bir araya
getirmiĢtir. Anlatı kiĢisi gerçekliğin sadece bizim gördüğümüz yüzeysel Ģeklini ortaya koymamıĢ,
sihirli boyutunu da gözler önüne sermiĢtir. Ferhat‟ın ġirin‟i ilk kez karĢısında gördüğünde
bayılması ile aynı Ģekilde baĢka bir görüĢmede ġirin‟in Ferhat‟ı gördüğünde bayılması metinde
Ģöyle anlatılır:
“Ferhad‟a nazaket ile kendüni gösterdi Ferhad bakayım dirken ol turuncu atub sinesine
urub kendüni girü çekdi Ferhad ol turuncı tutub karĢusma nazar eyledi ġirin‟i görüb kendüden
geçdi mest olub bayıldı” (Özarslan 2006, 170).
“ġirin bir gün sabra takati kalmayub âlem ağyardan hali iken gelüb biçare Ferhad
gördügi gibi düĢüb bihud oldı” (Özarslan 2006, 171). Metinde olayın ilerleyen bölümlerinde de bu
tür bayılmalara rastlanır.
2. Dağ Delme
Büyülü gerçekçi üslûpta dünya içindeki her Ģey, hikâyedeki karakterler tarafından tipik
bir hayat olarak kabul edilir. Olaylar ne kadar olağan dıĢı olursa olsun, durum alıĢılagelmiĢ bir
biçimde gösterilir. Büyülü gerçekliğin anlatımında batıl inançlar, hayaletler, cinler, periler ve
doğaüstü olaylar doğruluğu Ģüphe götürmez bir biçimde, gerçek bir olaymıĢ gibi anlatılır. Bu
özellik kurmaca dünyaları büyülü hale getirir (Toyman 2006, 26). Büyülü gerçekçilikte mantıksız
veya inanılması güç olaylar, doğrulukları sorgulanmadan ve herhangi bir açıklamaya ihtiyaç
duyulmadan anlatılır. Bu anlatılanlar öykünün bağlamında sorgulanmadan kabul edilir. Doğaüstü
sıradan olarak algılanır.
Ferhat‟ın ġirin‟e kavuĢmak için ortadan kaldırılması imkânsız bir dağı ortadan
kaldırmaya çalıĢması, hikâyenin en orijinal ve önemli motifidir. Ferhat dağı ortadan kaldırmaya
baĢladığında elindeki külüngü kayalara öyle bir Ģekilde vurur ki yüz batman ağırlığındaki kayaları
toz haline getirir. Bu motif aynı zamanda Ferhat‟ın ġirin‟e kavuĢma için sahip olduğu gücü de
gösterir. Bir kiĢinin bir dağı ortadan kaldırması, her vuruĢta yüz batman ağırlığında kayaları
1002 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
koparması olağan karĢılanan bir durum değildir. Bu durum izleyenlerin bir kısmında ĢaĢkınlığa
neden olurken olayın büyülü yanını gösterir. Fakat izleyenlerden bir kısmı Ferhat‟ın evliya nefesine
sahip olduğuna inanarak olayı bir keramet olarak görür. Halk inancıyla ilgili olan bu durum olayın
inandırıcılık boyutunu güçlendirerek gerçekçilik yönüyle büyüsel yönü arasındaki dengeyi sağlar.
Böylece dengeleme yoluyla anlatı gerçeklikten tamamen kopmaz. Ferhat‟ın dağı ortadan kaldırmak
istemesi hikâyedeki kahramanlar tarafından hayatın sıradan bir olayı olarak görülmüĢtür. Bir kiĢi
tarafından olağandıĢı bir biçimde koca bir dağın ortadan kaldırılmaya çalıĢılması, alıĢılmıĢ, sıradan
bir olay biçimde gösterilmiĢ; gerçek bir olaymıĢ gibi anlatılmıĢtır. Bu durumun doğruluğu
sorgulanmamıĢ, herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı da duyulmamıĢtır:
“Ferhad öyle tekbir getürüb âmin deyüb dua tamam oldıkda Ferhad öyle bir ah eyledi ki
anda olan bütün halk gördiler Ferhad‟ın ağzından burnundan alevler çıkdı andan Ferhad-ı nâmurad
külingi alub ya Allah senden inayet deyüb kaldurub külingi aĢk eyledi her urdukça yüz batman
kayaları kırardı halk buna hayran oldılar kimi de sihir alametidir didiler kimi de hayr evliya
nefesine uğramıĢdır, kerameti oldığındandır deyüb her biri bir söz söyleyüb” (Özarslan 2006, 174).
Hikâyede Ferhat‟ın dağı delmesinde bu tür olaylar sıkça anlatılır.
3. Rüya
Olağanüstü ögelerin son derece sıradanmıĢ gösterilmesi büyülü gerçekçi metinlerin en
önemli özelliklerindendir. Büyülü gerçekçi metinlerde sıradan ile olağanüstü yan yana gelir.
Doğaüstü olan olağanmıĢ gibi sunulur. “Bu özellik, sürekli iĢleyen bir dengeleme çabası, hileli bir
Ģekilde iĢlemekte ve her zaman gerçekliğin büyülü düzeyinin biraz daha ağır basmasını
sağlamaktadır” (Erdem 2011, 176). Rüya motifinde de büyülü gerçekçi üslûbü görmek
mümkündür. Metin içerisinde, farklı kiĢiler tarafından rüyalar görülür. Görülen rüyalarda gelecekle
ilgili doğru bilgi verilmekte, bazılarında ise yapılması gerekenler gösterilmektedir. Rüya her insan
tarafından görülen olağan bir olaydır. Rüyalarda gösterilen olayların uyarı niteliği taĢıması, gerçek
hayatta aynen gerçekleĢmesi büyülü yönünü oluĢturur. Rüyada görülenlerin gerçekleĢmesi hem
okuyucular hem de olay kiĢileri tarafından sıradan bir olay olarak görülmüĢtür. Olağanüstü bir
durumun olağanmıĢ gibi karĢılanması büyülü gerçekçiliğin en önemli özelliklerindendir. Rüyaların
gerçek biçimde ortaya çıkması, gerçekliğin büyülü düzeyinin biraz daha ağır basmasını sağlamıĢtır.
Rüya motifi hikâyede Ģu Ģekillerde karĢımıza çıkar:
ġirin ile Ferhat arasındaki aĢkı öğrenen Mehmine Banu, Ferhat‟ı haspseder. Mehmine
Banu korkulu bir rüya görür: “Ferhadımı salıvermek üzere ol, yoksa helak olursun” diye ses duyar.
Ertesi gün Mehmine Banu Ferhat‟ı serbest bırakır (Özarslan 2006, 181).
ġirin gece uyurken rüyasında, kalkıp pencerenin kenarına gelmesi söylenir. ġirin
pencereden dıĢarı bakınca Ferhat‟ı penceresinin dibinde görür (Özarslan 2006, 182).
Ferhat savaĢ esnasında bir rüya görür. Rüyasında bir pir gelir, ona savaĢ talimi yaptırır.
Ferhat bu talim sayesinde karĢılaĢtığı tüm ünlü savaĢçıları yenmeyi baĢarır (Özarslan 2006, 192).
Ferhat, Hürmüz ġah‟ın ortadan kaldırmasını istediği dağı parçalarken uykuya dalar. Ona
bir pir gelerek uykusundan uyanmasını, ġirin‟in onu görmeye geldiğini söyler. Ferhat uyanır,
ġirin‟in kendisini görmeye geldiğini görür (Özarslan 2006, 202).
ġirin uykusunda, Ferhad‟ın üzerine bir kancık‟ın atıldığını görür. Bu rüyayı hayra
yormaz. Eleme düĢen ġirin, Ferhad‟ın baĢına kötü bir Ģey geldiğinden Ģüphelenir. Rüyadan kısa bir
süre sonra da Ferhat ölür (Özarslan 2006, 206).
Büyülü gerçekçi metinler, hayatta gerçekleĢmesi imkânsız olan durum, olay ve
kahramanları, gerçek âlemde normalmiĢ gibi gösterir. Gerçeği ve büyüyü birleĢtirerek her Ģeyi
doğal bir Ģekilde sunar. Böylece sıradan olayları gerçek dıĢıymıĢ gibi anlatır. Kahramanlar
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik
1003
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
tarafından görülen tüm rüyaların, gerçek hayatta, rüyada gösterildiği biçimiyle aynen gerçekleĢmesi
normalmiĢ gibi gösterilmiĢtir. Bir bakıma gerçek ile büyü doğal bir Ģekilde sunulmuĢtur.
4. Hayvanlarla Dostluk Kurma
“Büyülü gerçekçi metinlerde kahramanlar olağanüstü bir Ģey gördüklerinde bu duruma
ĢaĢırmaz ve bunu yadırgamazlar. Olağanüstü olan garipsenmez, aksine sıradan olanın dil
oyunlarıyla, kurgulanıĢ biçimiyle sıra dıĢı hâle getirilir” (Onay 2011, 225). Metinlerde karĢılaĢılan
doğaüstü, sıradan bir olaydan farksızdır. Sıra dıĢı, bu metinlerde olağan Ģekilde karĢılanır; tuhaf
karĢılanmaz. Ferhat‟ın hapisten çıktıktan sonra insanlardan uzaklaĢması, dağlarda yalnız yaĢaması,
burada vahĢi hayvanlarla dostluk kurmasında da olaylar ĢaĢkınlıkla karĢılanmaz. Ferhat hapisten
çıktıktan sonra dağlara çekilir, bir mağarada yaĢamaya baĢlar. Tüm yırtıcı hayvanlar onunla dostluk
kurar:
“güya tazim ile gelüb hayvanlar ve yırtıcı hayvanlar, arslanlar ve kaplanlar ve sairleri
Ferhad‟ı karĢulayub önüne düĢüb, kûhistanlara çıbub gitdiler halk Ferhad‟ın ardından bakakaldılar”
(Özarslan 2006, 181). Ferhat gezdiği zaman sanki Hazret-i Süleyman sahraya inmiĢ gibi bütün
mahlukat onunla beraber giderlerdi (Özarslan 2006, 181).
Ferhat‟ın Hz. Süleyman misali bütün mahlûkatı peĢine takarak yürümesindeki
olağanüstülük ilk zamanlarda halkta ĢaĢkınlık oluĢtururken, sonradan bu durum onu görenler
tarafından da olağan görülmeye baĢlanır. Böylece olağanüstü garipsenmemiĢ, sıradan görülmüĢtür.
Olayların kurgulanıĢ biçimiyle, doğal hayatta görülmesi mümkün olmayan bir durum
olağanlaĢtırılmıĢtır. Doğaüstü olan olağanmıĢ gibi sunulmuĢtur. VahĢi hayvanlarla dostluk kurmak
gibi olağandıĢı bir durum çeĢitli dil oyunlarıyla, daha önceki vakaların böyle bir durumu
sağlayacak biçimde anlatımıyla sıradan bir olaya dönüĢtürülmüĢtür. Yazar, olaylara doğaüstü ve
gerçeğin uyumlu bütünlüğünü zedelemeyecek Ģekilde yaklaĢmıĢ; olaylara açıklamalar getiren bir
gözlemci gibi yaklaĢmamıĢtır. Yazarın bu tutumu büyülü bir olayın gerçeklik boyutunu
güçlendirmiĢtir.
5. Olağanüstü Güç Gösterme
“Büyülü gerçekçilikte metinler, insanın çevresi ve kendisi arasındaki gizemi ortaya
çıkarmak için kurgulanır. Hayata yeni bir bakıĢ açısı getirme amacıyla hareket eden büyülü
gerçekçi yazar, fizik kanunlarıyla açıklanan olayların yerine hayal gücünü getirir. Bu sebeple
büyülü dünyada gerçekleĢen olaylarda mantık aranmaz” (Toyman 2006, 27). Büyülü gerçekçiliğin
büyüsü, metnin evrenindeki gerçekler kadar olağandır. Büyülü gerçekliğin anlatı kiĢisi, olağanüstü
ögenin kendi evreninde yer almasına ĢaĢırmaz, büyü ile gerçek arasındaki sınırlarda gezinir.
Ferhad, ġirin‟in özlemiyle dağlarda gezer. ġirin‟in tasvirini mağaraya çizer. “anınla
gönlüni aldayub kasaba ve Ģehre gezüb nalân ve giryan gicelerde yıldıza karĢu kaçar feryad etdügi
vakit ağzından, burnundan ateĢler saçub elindeki külüngi urduğu zamanda hâr hâĢâki yakub kül
iderdi” (Özarslan 2006, 181). Ferhat‟ın kasaba kasaba gezip ġirin‟in aĢkıyla feryat etmesiyle
ağzından burnundan ateĢ çıkarması ve külüngünü yere vurduğunda her yeri parçalamasında fizik
kanunlarına aykırı bir durum vardır. Kerem ile Aslı hikâyesinde de bulunan ağzından ateĢ çıkarma
motifi hayal âleminde bulunan, büyülü yönüyle içinde mantık bulunmayan bir motiftir. Bu durum
büyülü bir dünyada gerçekleĢen bu olayda da olay örgüsü içinde yer alan hiç kimse tarafından
garipsenmemiĢ, son derece olağan karĢılanmıĢtır.
Ferhat savaĢta elinde iki yüz batmanlık külüngiyle savaĢır (Özarslan 2006, 192). Ferhat
daha sonra Hürmüz ġah‟ın ortadan kaldırmasını istediği dağı parçalamak için Ģahtan üç yüz batman
külüng yaptırıp göndermesini ister (Özarslan 2006, 200). Bir batman günümüzdeki ölçü birimiyle
yaklaĢık olarak 7,692 kg.dır. Ġki yüz, üç yüz batman ağırlığında bir külüng taĢıması Ferhat‟ın sahip
1004 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
olduğu olağanüstü gücü gösterir. Olağanüstü güçte de büyülü bir özellik bulunur. Ferhat‟a bu gücü
veren ise aĢkından yanıp kavrulduğu ġirin‟e kavuĢma ümididir. Ferhat‟ın bu kadar ağır külüngleri
taĢıması halkta bir ĢaĢkınlık yaratmaz. Bu olağanüstü durum halk tarafından olağan karĢılanır.
Ferhat‟ın büyülü bir dünyada gerçekleĢen yaklaĢık olarak iki ton ağırlığında bir ağırlığı taĢımasında
bir mantık aranmamıĢtır. Büyülü gerçekçi metinlerin bir özelliği olarak görülen her Ģeyin doğal
karĢılanması bu motifte de karĢımıza çıkar.
6. Dua
Büyülü gerçekçi metinlerde gerçekçi düzey ile büyülü düzey arasındaki uyumun denge
Ģeklinde sunulması için olağanüstü ögeler doğalmıĢ gibi gösterilir. Büyülü gerçekçi metinlerin
kahramanları da olağanüstü ögeleri yaĢamın son derece olağan durumları olarak karĢılar.
Metinlerde karĢılaĢılan doğaüstü sıradan bir olaydan farksızdır. Büyü ĢaĢılacak bir durum değil,
normalleĢen bir ögedir. Metinler büyünün ögesini içerir. Bu durum evrenin bizim bildiğimiz
yasalarıyla açıklanamayan olaylarıdır. Sıra dıĢı bu metinlerde olağan Ģekilde karĢılanır, tuhaf
karĢılanmaz. Metinlerde sürprizler ne kadar dizge bozucu olursa olsun sıradan karĢılanır,
görmezden gelinir (Erdem 2011, 179). Dua taĢıdığı inanç boyutuyla yukarıda açıklanan büyülü
gerçekçiliğin birçok özelliğini içinde barındırır. Dualarda büyüsel bir nitelik bulunur. Ġçinde
doğaüstü bir gücü barındırması, inananlar için duada istenilen durumun gerçekleĢeceğine
inanılması ve bu durumun doğal olarak karĢılanması ona büyüsel bir nitelik kazandırır. Birçok
isteğe dua ile ulaĢılacağına inanılması tuhaf karĢılanmaz. Bu yönüyle dualar insanların gücünü aĢan
durumlarda istek kapısını açan bir anahtar iĢlevini üstlenir. Kahramanlar tarafından yapılan bu
duaların kabul edildiği görülür:
Ferhat savaĢ meydanında Karun-ı Acem ile karĢılaĢır. “Mehmine Banu tarafından ġirin‟in
duası asumana çıkdı Hürmüz ġah‟ın tarafından cümlesi duada.” Yapılan duaların kabul olduğu
görülür. Ferhat, Karun-ı Acem‟i öldürür. Bu duanın etkisiyle Ferhat, Mehmine Banu‟nun yedi
pahlivanını da helak eder (Özarslan 2006, 191). ġirin tarafından yapılan dua sonucunda savaĢ
tekniğini bilmeyen Ferhat, Mehmine Banu‟nun askerleri arasında bulunan, çok güçlü olan Karun-ı
Acem‟le birlikte yedi pehlivanı öldürür. Hiçbir dövüĢ eğitimi almayan bir kiĢinin düĢman tarafının
en iyi savaĢçılarını yenmesi doğal olarak karĢılanacak bir durum değildir. Burada duanın büyüsel
gücünün devreye girmesiyle olağandıĢı bir olay, olağan hale gelmiĢtir. Ferhat‟ın teke tek dövüĢte
bu savaĢçıları öldürmesi metin kahramanları tarafından da olağan karĢılanmıĢtır. Duanın gücü
normal bir öge olarak görülmüĢtür.
Hürmüz ġah, ġirin‟e oğlu Hüsrev‟in de âĢık olduğunu duyduğunda ġirin‟i Ferhat‟a
vermemek için ondan büyük bir dağı ortadan kaldırıp sarayına su getirmesini ister. Dağı ortadan
kaldırmak bir insanın yapabileceği bir iĢ değildir. Ferhat çaresiz külüngünü eline alır ve dua eder:
“ya rab, ben zaif kuluna imdad senden isterim bu âlemleri yokdan var iden perverdigar deyüb ibtida
külüngi urdugi gibi bi emr-i huda ol kuh Ģada virdi katı taĢlar toz gibi pare pare olurdi” (Özarslan
2006, 200). Burada da Ferhat dağı delmek için Allah‟a dua eder, duası kabul olur. Ferhat‟a dağı
delmesi Ģartı ile ġirin‟e kavuĢabileceği söylendiğinde takındığı tavır da büyülü gerçekçi üslûbun bir
niteliğini verir. Ferhat, dağı ortadan kaldırmak gibi yapılması imkânsız gibi görülen bu Ģartı son
derece doğal karĢılar. Dağı ortadan kaldırmak için hemen iĢe giriĢir. Ferhat daha iĢin baĢında dağı
ortadan kaldıracağına inanmaktadır. Ferhat için olağanüstü niteliğe sahip bir durum sıradan bir
olaydan farksızdır.
Ferhat ile ġirin‟in mezarları üzerinde bir kubbe yapıldıktan sonra âĢıklar tarafından
burada yapılan duaların kabul edilmesinde de büyülü durum görülür: “Ģimâi anların üzerinde bir âli
kubbe bina olunmuĢdur ne kadar âĢık-ı sadıklar var ese, varub ziyaret iderler bari Teala‟ya tazarru-ı
niyaz iderler nail-i meram olurlar” (Özarslan 2006, 210). Ferhat ile ġirin hayattayken birbirine
kavuĢamadan ölmüĢlerdir. YaĢarken birbirine kavuĢamayan bu âĢıklar, ölümlerinden sonra âĢıkları
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik
1005
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
birbirlerine kavuĢturma gücüne sahip olmuĢlardır. ÖlmüĢ insanlardan yardım alabileceğine inanma
büyüsel bir nitelik taĢımaktadır. Ferhat ile ġirin‟in kabirlerinde yapılan tüm dualar kabul edilmez.
Ancak âĢık-ı sadıkların duaları kabul edilir. Bu durum ise iki âĢığın maceraları dikkate alındığında
olayın gerçeklik yönünü güçlendirerek büyüsel tarafla bir denge unsurunu oluĢturur.
7. Ferhat’ın Ölümü
Büyülü gerçekçi metinlerde anlatıcı gerçeklik ya da olağanüstünün yanında yer almaz.
Gerçek olan büyülü bir biçimde sunulurken büyülü olan da sıradanlaĢtırılır. Gerçek olan ile
olağanüstü olan aynı düzlemde yer alır. Evrenin yasalarına göre açıklanamayacak olaylar gerçekten
olur. Büyülü gerçekçi anlatılarda olağan olan tuhaflıklardır. BaĢka bir ifadeyle tuhaflıklar olağan
karĢılanır. Gerçeğin beklenmedik bir biçimde, bir rüyadaymıĢ gibi hızlı değiĢimi farklı bir estetik
yapıyı da beraberinde getirir (Toyman 2006, 27). Hikâyede Ferhat‟ın ölümünde benzer bir tuhaflık
görülür. Ferhat‟a ġirin‟in öldüğü söylendiğinde Ferhat Ģunları söyler:
“bu dağı delüb zahmet çekdüğüm, ġirin‟im içün idi çünküm ġirin dünyadan el çeküb beni
böyle yetim koydi gitdi andan sonra bana dünya haramdır anın ile diyar-ı bekada buluĢmak nasib
müyesser eyleye ya rab! Deyüb bir kere ya Allah deyüb külüngi havaya atdı bir minare buyi yukarı
çıkub, aĢağı inerken Ferhad göksüni altına virdi külüngdür, göğsüne inüb ruh teslim eyledi”
(Özarslan 2006, 209). Ferhat‟ın bu Ģekilde ölümünde bir tuhaflık bulunur. Üç yüz batmanlık bir
külüng bir minare boyu havaya atılmıĢ, göğüs altında tutulmuĢ, düĢen külüng Ferhat‟ın ölümüne
sebep olmuĢtur. Metinde bu Ģekilde bir ölüm bile tuhaf karĢılanmamıĢ, olağan bir durum gibi
sunulmuĢtur. Ferhat‟ın büyüsel bir biçimde ölümü sıradanlaĢtırılmıĢtır. Bu Ģekildeki ölüm evrenin
yasalarıyla açıklanamayacak bir durumdur. Anlatıcı ve olay kiĢilerinde de böyle bir durumda
mantık aranmamıĢ, olayın gerçekliği sorgulanmamıĢtır. Anlatıcı tarafından, ömrü boyunca ġirin‟e
kavuĢmak için tüm zorluklara göğüs geren, gerçek âĢık olan Ferhat‟a sıradan bir ölüm
yakıĢtırılmamıĢ, bu büyük âĢığın ölümü de büyüsel bir nitelik taĢımıĢtır. ġirin için yaĢayan
Ferhat‟ın ölümü de yaĢamına yakıĢır biçimde gerçekleĢmiĢtir.
8. Kahramanların Mezarında Gül Bitmesi
Büyülü gerçekçi üslûpta yer alan evren, birtakım gerçeküstü ögelere sahiptir. Bu
gerçeküstü ögeler metnin yazarı, metindeki kahramanlar ve okuyucular tarafından gerçekdıĢı olarak
değerlendirilmez, gerçekliğin bir parçası olarak görülür. BaĢka bir ifade ile gerçeküstülüğün
gerçekle iliĢkisi sorgulanmaz. Yazar ve karakterler gerçeğin içindeki gerçeküstü olaylarına kayıtsız
bir tavır takınırlar. Olaylar gerçek bir evrende geliĢir, bu evren gerçekdıĢı olaylarla süslenir,
karakterler de bu gerçek dıĢılıklara kayıtsız görünür. Dengeleme yoluyla da anlatı gerçeklikten
tamamen kopmaz. Metinde anlatının her aĢamasında olağanüstü ile gerçeği bir dengede tutan
anlatım stratejisi bulunur.
Hikâyede olağanüstülük, olay kahramanlarının ölümünden sonra da devam eder. Ferhat
ile ġirin‟in ölümlerinden sonra Hürmüz ġah onlar için bir kabir yaptırır. “Ferhad‟ın mezarından bir
kızıl fidan ve ġirin‟in mezarından bir ak gülfidanı bitüb kaçan ikisi kemalin buldiükda birbirine
kavuĢacak mahal, arayerde bir kara çalı bitüb kavuĢdurmaz” (Özarslan 2006, 210). Ferhat ile
ġirin‟in ölümlerinden sonra mezarlarında fidanların bitmesi, bunların da birbirlerine kavuĢamaması
gerçeküstü ögeleri içinde barındırır. Bu olağandıĢı durum gerçeğin bir parçası olarak görülmüĢtür.
Ferhat ile ġirin‟in yaĢarken kavuĢamamıĢ olmaları, ölümlerinden sonra mezarlarında biten güllerin
de kavuĢamamasına gerçeklik boyutunu katmıĢtır. Bir bakıma yaĢamlarındaki gerçeklik,
ölümlerinden sonraki büyüseli dengede tutan bir unsur olmuĢtur. Metinde yer alan kiĢiler de bu
olağanüstülüğe karĢı kayıtsız bir tavır içerisinde bulunurlar. Olay gerçek bir evrende geliĢmiĢ,
ancak gerçeküstü bir olayla süslenmiĢtir.
1006 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
9. Tasvirler ve Benzetmeler
Büyülü gerçekçi metinlerde anlamı güçlendirmek için zıt sözcükler bir arada kullanılır,
mecazlar, simgeler gibi söz sanatlarına sıkça baĢvurulur. Büyülü gerçekçi metinlerde dille çeĢitli
oyunlar oynanarak düĢ ve gerçekçilik daha belirgin hale getirilmeye çalıĢılır. Dil özgün bir biçimde
kullanılır, mecazlı ifadeler geniĢ yer tutar. Dil aracılığıyla büyülü gerçekçiliğin büyülü ve gerçek
düzlemleri bir arada kullanılır. Olağanüstünün sıradanlaĢması, gerçekliğin bir parçası haline
getirilmesi için detaylı tasvirlere baĢvurulur (Kekeç 2011, 218). Hikâyede tasvirlerin ve
benzetmelerin kullanılması dikkati çeken bir diğer büyülü gerçekçi üslûbun özelliğidir. Yazar
kullandığı tasvir ve benzetmelerle olağanüstünü sıradanlaĢtırır, gerçekliğin bir parçası haline
getirir. Hikâyede ġirin Ģu Ģekilde tasvir edilir:
“ol dağı deldügi servi kamet, melek suret, dili bülbül, saçı sümbül, yüzi gülli, lebi
mercan, mah-ı taban, ince miyan, gül-i handan, tuti zeban, hublara sultan olan ġirin, derdmend
Ferhad‟a bakub…” (Özarslan 2006, 203).
Ferhat, ġirin‟e türkü söylerken kendini bülbüle, ġirin‟i güle benzetir:
“Güle gülmek yaraĢır bülbül gibi yine benim canım” (Özarslan 2006, 204).
BaĢka bir yerde de Ģu benzetmeler görülür:
“ġirin ah idüb, Ferhad‟ın yüzine bakub ahu gözlerinden inci danesi gibi yaĢlar döküb ol
gül ruhları üzerine revan oldı” (Özarslan 2006, 205).
BaĢka bir türküde ise Ferhat kendisini pervaneye benzetir:
“ÇeĢmim kebab oldı aĢkın narına
Pervaneyim amma yanmağı bilmem” (Özarslan 2006, 205).
Birkaç örnek sunduğumuz bu tür benzetmelere hikâyede bolca rastlanır. Metinde sıkça
karĢımıza çıkan bu tasvir ve benzetmelerle anlatıcı, dille çeĢitli oyunlar oynayarak düĢ ve
gerçekçiliği daha belirgin hale getirmeye çalıĢmıĢtır. Dil aracılığıyla olağanüstü sıradanlaĢtırılmıĢ,
gerçekliğin bir parçası haline getirilmiĢtir.
10. Zaman ve Mekân
Anlatmaya dayalı metinlerde mekân olaylara sahne olan yerdir. Ġtibari eserlerde
mekânların itibari olması doğal bir hadisedir. Ferhat ile ġirin hikâyesinde de olaylar gerçek bir
mekânda değil, hayalî yerlerde geçer. Anlatıcının mekân olarak ortaya koyduğu yerler gerçekle
ilgisi olmayan yerlerdir. Hikâyede olayların geçtiği yer hikâyenin hemen baĢında Ģöyle tasvir
edilmiĢtir: “diyar-ı Horasan‟da yani acem ikliminde bir Ģehr-i muazzam var idi ismine diyar-ı
ermen dirlerdi” (Özarslan 2006, 169). Mekânlar belirsiz ve çoğu zaman da isimsiz olarak geçer.
Halk hikâyelerinin bir özelliği olarak adları geçen yerler Ģarka aittir. Büyülü gerçekçi anlatılarda bu
dünyada olaylar geçer. “Ülkeler, Ģehirler, kasabalar tüm büyülü özelliklerine rağmen bu
dünyadadırlar” (Erdem 2011, 182). Hikâyede de mekânlar bu dünyaya aittir; ama hayalî
mekânlardır.
Mekân tasvirlerinde olduğu gibi zaman da hikâyede itibarî özelliktedir. Hikâyede olaylar
bir kronolojik seyir izlemelerine rağmen, ifade edilen zaman gerçek hayattaki takvim ve saat gibi
ölçülerle ölçülmez. “cümleden birisi Ferhad ile ġirindir ki rivayet olunur ki” (Özarslan 2006, 205)
gibi kliĢe ifadeler olayın geçmiĢte olduğunu gösterir. Hikâyede olayların baĢlama ve bitiĢiyle ilgili
kesin bir zaman verilmemiĢtir. Bu belirsizlik hikâyenin genelinde de görülür.
Ferhat ile Şirin Hikâyesi’nde Büyülü Gerçekçilik
1007
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
Büyülü gerçekçilikte hayaletlere, kayıplara karıĢmalara, mucizelere, olağanüstü
melekelere, gerçekdıĢı sahnelere yer verilirken sihirbazlık gösterilerinde görülen türden büyülere
rastlanmaz (Çoban 2011, 197). Ferhat ile ġirin hikâyesinde sihirbazlık gösterilerinde bulunan
büyülere de yer verilmiĢtir. Bu masal motiflerinin hikâyede yer alması olay örgüsünü gerçeklikten
uzaklaĢtırıp, tamamen büyüsele yaklaĢtırdığı için büyülü gerçekçi üslûbun özelliğinden uzaklaĢılır.
Örneğin savaĢ meydanında Mehmine Banu, Hürmüz ġah‟ın ordusunu yenmek için cadılarla sihir
yaptırır. Hüsrev meydana çıkınca karĢısına cadı çıkar, ona sihreder: “ġehmerd Ayyar‟ın, sihiri batıl
eder hamayılı var idi Hüsrev‟e virüb hamayılı eyledi ayyar okumağa baĢladı cazu mel‟unun elinde
bir nize var idi kalyon direği gibi niĢan virür Hüsrev‟e havale eyledi Hüsrev siper virüb ism-i azam
berekâtıyla men‟ eyledi” (Özarslan 2006, 195). Hikâyenin devamında cadılar tarafından yapılan
tüm sihirler hamayıl ve ism-i azam duasıyla men edilerek tesirsiz hale getirilir. Bu tür sihirler,
büyülü gerçekçilik üslûbunda bulunmaz.
Sonuç
Ferhat ile ġirin halk hikâyesinde büyülü gerçekçi üslûbun bir özelliği olarak olağanüstü
durum, olay ve kahramanlar normalmiĢ gibi gösterilmiĢtir. GerçekdıĢı ile gerçek birleĢtirilmiĢ,
doğal bir Ģekilde sunulmuĢtur. Gerçeküstü ögeler metindeki kahramanlar ve okuyucular tarafından
gerçekdıĢı olarak değerlendirilmemiĢ, gerçekliğin bir parçası olarak görülmüĢtür. BaĢka bir ifade
ile gerçeküstülüğün gerçekle iliĢkisi sorgulanmamıĢtır. Hikâyede gerçeklik ve büyü arasında
uyumlu bir bütünlük bulunmaktadır. Metnin yazarı büyülü gerçekçiliğin özelliğine uygun olarak
ketum davranmıĢtır. Yazar, doğaüstü ve gerçeğin uyumlu bütünlüğünü zedelemeyecek Ģekilde
olaylara yaklaĢmıĢ, olaylara açıklamalar getiren bir gözlemci tavrını takınmamıĢtır.
Büyülü gerçekçi metinlerde zaman ve uzam çarpıtılarak sunulur, bunlara karĢı rasyonel
olmayan bir yaklaĢım vardır. Zaman ve uzamı gerçekçi metinlerin iĢlediği Ģekilden farklı ele
almak, onları çarpıtmak, gerçekliğin farklı biçimlerini açığa çıkarmak büyülü gerçekçi metinlerin
önemli niteliklerindendir. Ferhat ile ġirin hikâyesinde bu özellikleri görmek mümkündür. Ferhat ile
ġirin hikâyesinde de olaylar gerçek bir mekânda değil, hayalî yerlerde geçer. Anlatıcının mekân
olarak ortaya koyduğu yerlerin gerçekle ilgisi yoktur. Büyülü gerçekçi metinlerde anlamı
güçlendirmek için zıt sözcükler bir arada kullanılır, mecazlar, simgeler gibi söz sanatlarına sıkça
baĢvurulur. Metinlerde dille çeĢitli oyunlar oynanarak düĢ ve gerçekçilik daha belirgin hale
getirilmeye çalıĢılır. Dil özgün bir biçimde kullanılır, mecazlı ifadeler geniĢ yer tutar.
Olağanüstünün sıradanlaĢması, gerçekliğin bir parçası haline getirilmesi için detaylı tasvirlere
baĢvurulur. Hikâyede tasvir ve benzetmelerin sıkça kullanıldığı görülür. Yazarın kullandığı dil ise
sade ve süsten uzaktır. Bunun yanı sıra hikâyede masallara özgü sihir motifinin kullanıldığı
görülür. Hikâye bu durumda büyülü gerçekçilik üslûbundan uzaklaĢmıĢtır. Sonuç olarak, Ferhat ile
ġirin halk hikâyesinde gerçek ve gerçekdıĢı, alıĢılmıĢ ve alıĢılmamıĢ, doğal ve doğaüstü büyülü
gerçekçi anlatım üslûbuna uygun biçimde iç içe kullanılmıĢtır. Ferhat ile ġirin hikâyesinde büyülü
gerçekçilik üslûbunun birçok özelliği görülmektedir.
KAYNAKÇA
AÇA Mehmet ve ERCAN A. Müge, “Anonim Halk Edebiyatı”, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı
(Haz. M. Öcal Oğuz vd.), Grafiker Yay., Ankara 2006, s. 113-168.
ALPTEKĠN Ali Berat, Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı, Akçağ Yay., Ankara 2005.
BEKTAġ Nuh, “Toplumcu Gerçekçilik Bağlamında Nazım Hikmet‟in “Ferhad Ġle ġirin” Oyununa
Metinlerarası Bir BakıĢ”, Milli Folklor, 2009, S. 83, s. 41-47.
1008 Mehmet Emin BARS
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall, 2012
BORATAV Pertev Naili, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Gerçek Yay., Ġstanbul 1999.
BORATAV Pertev Naili, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, T.C. Kültür Bak., Ġstanbul 2002.
ÇOBAN S. BaĢer, “Dede Korkut Kitabı ve Büyülü Gerçekçilik”, Milli Folklor, 2011, S. 91, s.
195-203.
DĠLEK E. Derya, “Efsaneden Büyülü Gerçekçiliğe”, Milli Folklor, 2011, S. 91, s. 204-209.
ELÇĠN ġükrü, Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yay., Ankara 2004.
EMĠR Derya ve DĠLER H. Elif, “Büyülü Gerçekçilik: Latife Tekin‟in Sevgili Arsız Ölüm ve
Angela Carter‟ın Büyülü Oyuncakçı Dükkânı Ġsimli Eserlerinin KarĢılaĢtırması”,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2011, S. 30, s. 51-62.
ERDEM Servet, “Büyülü Gerçekçilik ve Halk Anlatıları”, Milli Folklor, 2011, S. 91, s. 175-188.
GÖKALP Haluk, “Ġntihar Kültürü ve Ferhad‟ın Ġntiharı‟nın Divan ġiiri AĢk AnlayıĢına Etkileri”,
Turkish Studies, 2009, S. 4/2, s. 493-517.
“Hikâye-i Ferhad ile ġirin” (Yazma), Atatürk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Seyfettin
Özege Kitaplığı, ASL 375.
ĠPġĠROĞLU Zehra, “Bugünün Açısından „Ferhat ile ġirin”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi, 2002, S. 1, s. 3-11.
KEKEÇ Nuran, “Karnavaldan Büyülü Gerçekçiliğe: Berci Kristin Çöp Masalları”, Milli Folklor,
2011, S. 91, s. 210-220.
ONAY Ebru, “Gölgesizler‟de Masal, Efsane ve Büyülü Gerçekçilik”, Milli Folklor, 2011, S. 91, s.
221-225.
ÖZARSLAN Metin, Ferhat ile Şirin Mukayeseli Bir Araştırma, Doğu Kütüphanesi Yay.,
Ġstanbul 2006.
PALA Ġskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 1995.
PEKER Selçuk, “17. Yüzyıl Anadolu Sahası Türk Saz ġairlerinin ġiirlerinde Hikâye
Kahramanları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2007, S. 17, s. 451-468.
SEYĠDOĞLU Bilge, “Ferhat ile ġirin”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, 2002, S. 19, s. 133-135.
TAVUKÇU Orhan Kemal, “Hüsrev ü ġirin Konulu Eserlerde Esas Kahraman Olarak Hüsrev veya
Ferhad'ın Tercih Edilme Sebepleri”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, 2000, S. 14, s. 143-148.
TĠMURTAġ Faruk K., “Türk Edebiyatında Hüsrev ü ġirin ve Ferhad ü ġirin Hikâyesi”, Türk Dili
ve Edebiyatı Dergisi, 1959, S. IX. s. 65-88.
TOYMAN Y. Özge, “Nazlı Eray'ın Roman Dünyasında DüĢsü ve Büyülü Gerçekliğin Kurgusu ile
Fantastik Unsurlar” (Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2006, Isparta.
ULUSOY ARANYOSĠ Ezgi, “Edebiyatta Büyülü Gerçekçiliğin „Büyü‟sünün MenĢei Üzerine:
Sosyal Adaptasyon Araçları Olarak Masallar”, Milli Folklor, 2011, S. 91, s. 189-194.

Konular