Ahmed-i Şâmlu; Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Bir Şiirinin Tercümesi

9
To cite this article:
Çetinkaya, G. (2017). Ahmed-i Şâmlu; hayatı, eserleri, edebi kişiliği ve bir şiirinin tercümesi. Curr Res Soc Sci, 3(1), 9-19.
* Sorumlu Yazar:
Kırıkkale Üniversitesi,
Fen-Edebiyat Fakültesi,
Kırıkkale, Türkiye
gokhancetinkaya43@gmail.com
Makale Bilgileri:
Gönderim / Received:
17.11.2016
Kabul / Accepted:
22.12.2016
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) • 9-19
Ahmed-i Şâmlu;
Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve
Bir Şiirinin Tercümesi
Gökhan Çetinkaya*
Kırıkkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü,
Kırıkkale, Türkiye
Öz
Kuşkusuz çağdaş İran şiirinin en önemli temsilcilerinden biri ve şi‘r-i sepîd olarak bilinen
vezinsiz şiir türünün kurucusu olan Ahmed-i Şâmlu hakkında Türkiye’de pek çok akademik ve
edebî çalışma yapılmaya başlanmış, şiirlerinin bazıları Türkçeye tercüme edilmiştir. Yapılan bu
yayınlar ışığında onun şiiri ve şairliği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve bir şiirinin
Türkçeye kazandırılması için bu çalışma hazırlanmıştır. Çalışmada Şâmlu’nun kısaca hayatına,
eserlerine ve edebi kişiliğine değindikten sonra onun Hevâ-yi Tâze adlı şiir kitabında yer alan
“Diger Tenhâ Nîstem (Artık yalnız değilim) adlı şiirinin Farsçası ile birlikte tercümesi sunulmuş
ve bu şiir hakkında bir değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ahmed-i Şâmlu, Şi‘r-i Sepîd, Hevâ-yi Tâze, Çağdaş İran Şiiri.
Ahmad-e Shamloo; His Life, Works, Literary Personality and Translation of One
of His Poems
Abstract
There’s no doubt that about Ahmad-e Shamloo who is one of the most important representative
in Persian poem and the constituent of the meterness poem which is known as “şi‘r-i sepid”,
several academical and literary studies started to be working out in Turkey and some of his
poems translated into Turkish. Under the guidance of these studies, to have more information
about his poem and poetry and to bring the one of his poem into Turkish this study was
prepared. In this study after refered to Shamloo’s life in short, his works and literary
personality; the poem which is named “Diger Tanha Nistam” that placed in his poem book
Hevae Taze, was given with it’s translation and Persian and an estimation was made about this
poem.
Keywords: Ahmad-e Shamloo, Şi‘r-i sepid, Heva e Taze, Modern Iranian Poetry.
ARAŞTIRMA MAKALESİ
10 Curr Res Soc Sci (2017), 3(1)
1. Hayatı
Ahmed-i Şâmlu 21 Âzer 1304 hş./12 Aralık 1925
m. tarihinde, Tahran’da dünyaya geldi. Annesi
Kevkeb Irâkî, babası ise Haydar Şâmlu’dur.
Şâmlu, subay olan babasının işi sebebiyle
çocukluk ve gençlik dönemini Reşt, Semirem,
İsfahan, Âbâde ve Şiraz gibi çeşitli şehirlerde
geçirmiştir. İlkokulu ve liseyi bahsi geçen
şehirlerde öğrenim görerek tamamladıktan sonra
1321-1323 hş./1942-1944 m. yılları arasında,
babasının görevi sebebiyle İran’ın kuzey bölgesine
geçmiş ve burada siyasi faaliyetlere katılmış ve
bunun neticesinde yakalanarak hapse atılmıştır.
1324 /1945 yılında hapisten çıkmış ve daha sonra
Rızâiye şehrinde Askerî lisede eğitimini
sürdürmüştür. Bir yıl aradan sonra Tahran’a
dönerek eğitim hayatına son vermiştir (Pâşâyî,
1378/1999, II, s. 571-572; Sebûr, 1378/1999, s.
372).
1326 /1947 yılında ilk evliliğini yapmış ve bu
evlilikten dört çocuğu olmuştur. Babasının
zorlaması ile yaptığı bu evlilik bir müddet sonra
boşanma sebebiyle bitmiştir. 1336/1957 yılında
Tûsî Hâirî ile ikinci evliliğini yapmış ve
1340/1961 yılında ikinci eşinden de ayrılmıştır.
1343 /1964 yılında üçüncü ve sonuncu eşi Âydâ
ile evlenmiştir (Pâşâyî, 1378/1999, II, s. 572-575;
Kırlangıç, 2010, s. 21-22).
1331-33/1952-54 yılları arasında Macaristan
Elçiliği Kültür Müşavirliği görevini yapmıştır.
1333/1954 yılında siyasi tutuklu olarak on dört ay
gibi bir süre hapis yatmış ve 1334/1955 yılında
serbest bırakılmıştır. 1351/1952 yılında tedavi
amacıyla Almanya’ya gitmiş ve orada boynundan
ameliyat geçirmiştir. 1356/1977 yılında siyasi
sebeplerden dolayı Amerika’ya gitmiş ve bir yıl
kadar orada ikamet etmiştir. Şâmlu, bu süre
zarfında Yaşar Kemal ile tanışmıştır. Daha sonra
oradan İngiltere’ye gitmiş ve 1357/1978 yılında
İran’a geri dönmüştür. Şâmlu, 1367/1988 yılında
İkinci Uluslararası Edebiyat Kongresi’ne katılmak
için tekrar Almanya’ya gitmiş ve daha sonra aynı
yıl içerisinde muhtelif Avrupa kentlerinde edebî
faaliyetlerde bulunarak ülkesine dönmüştür.
1369/1990 yılında tekrar Amerika’ya gitmiş ve
orada Berkeley Üniversitesi’nde İranlı öğrencilere
ders vermek için misafir öğretim üyesi olarak bir
müddet görev almıştır (Pâşâyî, 1378/1999, II, s.
573-584; Kırlangıç, 2010, s. 22-24).
1375/1996 yılında boyun ve sağ ayak
damarlarındaki rahatsızlıkları sebebiyle iki ayrı
ameliyat geçirmiş, hastalığının ilerlemesi
sonucunda sağ bacağı kesilmiştir (Pâşâyî,
1378/1999, II, s. 576). Ömrünün son dönemlerini
hastalık ile mücadele ederek geçiren Şâmlu, 2
Mordâd 1379/23 Temmuz 2000’de 75 yaşında
vefat etmiştir (Şemîsâ, 1388/2009, s. 607).
2. Eserleri
a) Şiir Kitapları
1- Âhenghâ-yi Ferâmûş-şode 1324/1945
2- 23 1330/1951
3- Kat’nâme 1330/1951
4- Âhenhâ ve İhsâs 1332/1953
5- Hevâ-yi Tâze 1336/1957
6- Bâg-i Âyine 1339/1960
7- Âydâ der Âyine 1343/1964
8- Âydâ: Direht ve Hancer ve Hâtire
1344/1965
9- Koknûs der Bârân 1345/1966
10- Mersiyehâ-yi Hâk 1348/1969
11- Şukuften der Mih 1349/1970
12- İbrâhîm der Âteş 1352/1973
13- Deşne der Dîs 1356/1977
14- Terânehâ-yi Kuçek-i Gurbet 1359/1980
15- Medâyih-i bî-Sıle 1371/1992
16- Hadîs-i Bîkarârî-yi Mâhân (Basılmamış
kitap)
b) Seçme Şiirler
1- Bergozîde-i Eşèâr 1347/1968
2- Bergozîde-i Eşèâr, Bâ Harf ve Suhenhâyî
der Şièr u Şâirî 1348/1969
3- Ez Hevâ ve Âyînehâ 1348/1969
4- Kâşifân Furûten Şovkerân 1359/1980
5- Gozîne-i Eşèâr 1372/1993
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) 11
c) Çeviri Şiir
1- Gazel Gazelhâ-yi Suleyman 1347/1968
2- Hemçûn Kûçeî bî-İntihâ 1352/1963
3- Hayko:Şièr-i Japonî 1361/1982
4- Siyâh Hemçûn Afrikâ-yi Aèmâk-i Hodem
1362/1983
5- Terâne-i Şarkî ve Eşèar-i Dîger 1360/1981
6- Sukût Serşâr Ez Nâgoftenihâ Est
1365/1986
7- Çîden-i Sepîde Dem 1367/1988
8- Harfhâ 1367/1988
d) Öykü
1- Zîr-i Hayme-i Gor Girifte-i Şeb ve Zen-i
Poşt-i Der-i Mağribî 1335/1956
2- Derhâ ve Dîvâr-i Bozorg-i Çîn 1352/1973
3. Edebî Kişiliği
Ahmed-i Şâmlu’nun yayınlanan ilk şiir kitabı
Âhenghâ-yi Ferâmûş-şode (Unutulmuş Şarkılar)
adlı eseridir. Bu kitap, şair yirmi iki yaşındayken
1326/1947 yılında yayınlanmıştır (Lengrûdî,
1377/1998, I, s. 355). Âhenghâ-yi Ferâmûş-şode
ile şiir dünyasına adım atmış olan şairin bu
eserinde bir taraftan yenilikçi İranlı şairlerin
özellikle de Nimâ Yûsiç’in etkisi görülürken diğer
taraftan ise Paul Eluard, Lui Aragon, Gabriel
Garcia Lorca ve Mayakovski gibi Avrupalı
sembolist ve sürrealist şairlerin etkisi göze
çarpmaktadır (Rûzbih, 1386/2007, s. 203). Kendisi
de bu konuda şöyle söylemiştir: “Nimâ vasıtası ile
şiir ve şairliğe adım atmış olsam da yabancı
şairlere olan ilgi ve alakam beni gerçek şair
yapmıştır.” (Şemîsâ, 1388/2009, s. 609). Bu
kitapta yer alan şiirlerin çoğunluğu, çehâr-pâre
kalıbında yazılan şiirlerden oluşmaktadır. Bunun
haricinde vezinsiz şiir ve klasik şiirler de
mevcuttur (Şâfi‘i, 1380/2001, s. 424).
Âhenghâ-yi Ferâmûş-şode’de yer alan şiirlerin
büyük bir çoğunluğu onun siyasi sebeplerden
dolayı hapiste geçirdiği dönemin ruh halini
yansıtmaktadır. Bu şiirlerde şair, bireysel acılarını
karamsar bir haliyle dile getirmektedir (Kırlangıç,
2010, s. 28). Şair bu kitabını “hediye-î nâ-kâbil”
(önemsiz bir hediye) diye nitelendirerek eşine
ithaf etmiş ve eserin önsözünde kitabında yer alan
yazıları yakılması, bir yana bırakılması gereken
yazılar olarak takdim etmiştir (Lengrûdî,
1377/1998, I, s. 356-357).
Şâmlu, bu eserden sonra yeni bir arayış içine
girmiş ve ilk eserinde kullanmış olduğu çehâr-pâre
kalıbının dışına çıkarak Nimaî şiire ilgi duymuş ve
kendine has bir üslup ile bu tarzda siyasi ve sosyal
içerikli şiirler kaleme almıştır. O, 1332/1953
yılında yayınlanan ikinci şiir kitabı Âhenhâ ve
İhsâs ve daha sonra yayınlanan Kat’nâme adlı
eserlerinde Nimaî tarzda şiirler kaleme almakla
birlikte 1336/1957 yılında yayınlan Hevâ-yi Tâze
adlı eseriyle bu tarzda yazdığı şiirlerdeki esas
hünerini sergilemiştir. Hevâ-yi Tâze’de yirmi
dokuz adet Nimaî şiir vardır ve Şâmlu’nun eserleri
arasında en çok bu tarzda şiir barındıran kitaptır.
Diğer tüm eserlerinde yaklaşık kırk dokuz Nimaî
şiir mevcuttur (Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s.
371).
Şâmlu, her ne kadar Nimaî tarzda şiirler kaleme
almış olsa ve kendisi için Nimaî şiirin bir dönüm
noktası olduğunu kabul etse de, bu şiir kalıbının
aruz kalıplarından belli bir oranda da olsa istifade
etmesi onu başka arayışlar içine itmiştir. Ona göre
şiirde “artık yeni ölçüm araçlarına ihtiyaç vardır.”
(Kırlangıç, 2010, s. 52).
Şiiri ve şairliği gün geçtikçe kemale doğru yol
alırken önceki eserlerindeki eksikliği hisseden
Şâmlu, artık neredeyse diğer tüm şiir kalıplarını
terk edip, saf şiire ulaşma amacı için vezinden ve
şiirin içinde barındırdığı musikiden vazgeçerek
kendine has bir şiir kalıbı olan sepîd şiiri (şi‘r-i
sepîd) tercih etmiştir.
Takî-yi Pûrnâmdâriyân’a göre Şâmlu’nun sepîd
şiire yönelişinin iki sebebi vardır: İlk ve öncelikli
neden, Şâmlu’nun bakış açısının, yenilikçi
şairlerin çoğunluğundan ve klasik tarzın temsilcisi
olan şairlerin tümünden farklı oluşudur
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 373). İkinci nedeni
ise, Şâmlu’nun İran şiir vezinleri ve İran musikisi
konusundaki bilgi ve birikiminin yetersizliğidir
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 374).
Sepîd şiir, vezinsiz şiir ve Şâmluyî şiir olarak da
bilinmektedir. Şâmlu’dan önce, Hûşeng-i İrânî,
ARAŞTIRMA MAKALESİ
12 Curr Res Soc Sci (2017), 3(1)
vezinden bağımsız olarak şiir kaleme almış olsa da
bunda çok başarılı olamamıştır. Özetle Sepîd şiir
türü asıl başarısını Şâmlu ile yakalamış yani
Şâmlu ile başlamış ve yine onunla sona ermiştir
denebilir (Şemîsâ, 1388/2009, s. 607). Sepîd şiir,
mensur şiir izlenimi veren, kelimelerin musikisine
dayanan ve kendine özgü esnek kuralları olan bir
şiirdir (Hukûkî, 1377/1998, II, s. 451; Kırlangıç,
2010, s. 52).
Şâmlu’da bu şiir türünün ilk örneklerini, Hevâ-yi
Tâze’den sonra yayınladığı Bâg-i Âyine adlı
eserinde bulmak mümkün olsa da şair bu türdeki
şiirlerindeki esas maharetini bundan sonra kaleme
olmuş olduğu şiir kitaplarında sergilemiştir
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 376).
Şâmlu’nun şiiri, şairin hayatındaki değişimler
çerçevesinde şekillenmiştir. Şiirdeki bu
değişimler, sadece biçim ve yapı olarak kalmamış
içerik olarak da kendini göstermiştir. Şair,
şiirlerinde özel hayatı ve içinde bulunduğu
toplumun yansımalarını sergilemektedir. Şâmlu,
toplumcu bir şair olarak nitelendiriliyor ve hemen
hemen bütün şiir kitaplarında yer alan şiirlerinin
altyapısını toplum oluşturuyor olsa da şiirlerinde
bireysel temalar da önemli bir yer tutar. Onun
şiirlerinde birey ve toplum birbirine sıkı sıkıya
bağlıdır. Şairin Kat’nâme adlı eserinden
başlayarak bütün şiir kitaplarında bireysel temalar
ile toplumsal temaları iç içe görmek mümkündür.
Bazı şiir kitaplarında ise, toplum boyutu
(toplumsal savaşım, yönetime muhalefet, siyasal
eleştiri ve toplumsal savaşımın kahramanlarının
yüceltilmesi) ağırlıklı olarak hissedilirken bazı şiir
kitaplarında da birey boyutu (aşk, hayal kırıklığı,
yalnızlık, öfke, gurbet gibi temalar) öne
çıkmaktadır (Kırlangıç, 2010, s. 91-92).
Şairin olgunluk dönemi şiirlerinde umut ve
umutsuzluk çoğu zaman yan yana yer almaktadır
(Kırlangıç, 2010, s. 112). Birey ve toplum nasıl
onun şiirlerinde iç içe yer alıyorsa tabiat ve tabiat
unsurları da bunları ifadede onun için önemli bir
araçtır. Örneğin; o, umutsuzluğu şiirlerinde daha
çok istiâri ve sembolik bir işlevle yer alan tabiat
imgeleri ile ifade etme yolunu tercih etmiştir. Bu
imgeler arasında “gece”, “sis”, “karanlık”, “kaya”,
“gurup”, “çöl” ve “karga” gibi imgeleri zikretmek
mümkündür (Kırlangıç, 2010, s. 129).
Yukarda sayılan tabiat imgeleri haricinde
Şâmlu’nun şiirlerinde kullanılan diğer belli başlı
tabiat unsurları şunlardır: “sabah”, “şafak”,
“deniz”, “yıldız”, “gökyüzü”, “güneş”, “mehtap”,
“orman”, “toprak”, “rüzgâr”, “yağmur”, “fırtına”
“ırmak”, “dağ”, “taş”, “bahar”, “çiçek”, “kış”,
“bulut”, “ağaç” “kuş” vb… (Kırlangıç, 2010, s.
131).
Şâmlu’nun şiirlerinde bir tabiat unsuru olarak
renkler de önemli bir yere sahiptir ve genellikle
sembolik anlamlarda kullanılmaktadır. Örneğin:
siyah; hüznün, kaygının, karamsarlığın, beyaz;
özgürlüğün, barışın, sevginin ve temizliğin, sarı;
bitkinliğin, tükenişin, kırmızı; öfkenin, isyanın,
yaranın ve kanın, yeşil; canlanışın, gelişmenin ve
özgürleşmenin, mavi; denizin ve gökyüzünün
verdiği ferahlığın ifadesi olarak kullanılmıştır
(Kırlangıç, 2010, s. 131-132).
Şâmlu’nun halk kültürünü çok iyi tanıması ve
başlangıçta başarısız olduğu ilk şiir denemelerinin
ardından Fars şiirinin eski eserlerini tanıma çabası
içine girmesi, onun şiir diline büyük katkısı
olmuştur. Şâmlu, şiirlerinde hem halk arasında
yaygın olan deyim ve kelimelerden hem de klasik
şairlerin üslubundan ve kullandığı kelimelerden
istifade etmiş ve kullanılmayan bazı eski
kelimeleri tekrar Farsçaya kazandırmıştır
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 275). Onun Kitâb-i
Kûçe adlı çalışması, halk dili ve kültürü açısından
önemli bir kaynak olmuştur. (Kırlangıç, 2010, s.
63). Buna ilave olarak Avrupa edebiyatı ve
kültürü ile bir aşinalığı olan şair, batı dillerinden
bazı kelimeleri de şiirlerinde kullanmaktan geri
durmamıştır. Bu kelimeler genellikle müzik
terimleridir.
Takî-yi Pûrnâmdâriyân onun şiir dilini şöyle tarif
etmiştir: Şâmlu’nun şiir dili kökleri yaklaşık
olarak sekizinci yüzyıla kadar uzanan Deri
Farsçası’nın nazım ve nesri olan, dalları ve
yaprakları bugünün dilinin semasını süsleyen ağaç
gibidir (Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 373). Bu
sebeple onun şiir dili; dünün dilinin görkemini ve
sağlamlığını, bugünün dilinin canlılığı ve
tazeliğini içerisinde barındırmaktadır
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 373). Konuşma
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) 13
dilini, klasik metinlerde geçen ve bazı batı
dillerinden kelimeleri şiirlerinde harmanlayarak ve
sepîd şiir kalıbını kullanarak kendine has bir şiir
ekolü geliştirmeyi başaran Şâmlu, ayrıca Fars
dilinin birleşik kelimeler oluşturmaya müsait
oluşunu değerlendirerek bu dile pek çok yeni
birleşik kelime ve terkipleri kazandırmayı da
başarmıştır. Bu kelimelere örnek olarak; Hoftencây,
gâm-sedâ, morde-âbâd, âh-vâre, çerm-bâf
gibi kelimeleri göstermek mümkündür
(Pûrnâmdâriyân, 1374/1995, s. 282).
O, şiirlerinde bedi‘î sanatlardan da istifade etmiş
ve en çok kullandığı sanatlar: teşhîs, teşbih, cinâs
ve istiâredir. (Kırlangıç, 2010, s. 78).
Şâmlu’nun Tevrat ve İncil gibi dinî metinlerin
üslubuna aşina olduğu (Şemîsâ, 1388/2009, s.
613) ve bazı şiirlerinde bu üslubu kullandığı
görülmektedir. Bu şiirlere örnek olarak Âydâ der
Âyine’de yer alan “Hoftegân”, Âydâ: Direht ve
Hancer ve Hâtire’de yer alan “Tebâhî Âgâz Yâft”
ve Koknûs der Bârân’da yer alan “Postumus”
şiirlerini göstermek mümkündür (Kırlangıç, 2010,
s. 67).
Şâmlu’nun şiir dilinin önemli özelliklerinden biri
de, şiirin havasına ve içeriğine göre değişim
gösterme yeteneğine sahip olmasıdır (Kırlangıç,
2010, s. 71).
4. Şiirin Farsça Metni ve Türkçeye Tercümesi
Aşağıda Farsça metni sunulan şiir Ahmed-i
Şâmlu, Mecmua-yi Âsâr (Defter-i Yekom: Şi’rhâ
1323-1378), Tahran, İntişârât-i Nigâh, 1391/2012,
s. 219-220 kaynaktan alınmıştır.
دیگر تنها نیستم
بر شانه ی من کبوتری ست که از دهان ِ تو آب می خورد
ِی من کبوتری ست که گلو ِی مرا تازه م بر شانه
. ی کند.
ِی من کبوتری ست باوقار و خوب بر شانه
که با من از روشنی سخن می گوید
و از انسان ــ که رب النوع ِ همه خداهاست.
من با انسان در ابدیتی پُرستاره گام میزنم.

در ظلمت حقیقتی جنبشی کرد
در کوچه مردی بر خاک افتاد
در خانه زنی گریست
در گاهواره کودکی لبخندی زد.
آدم ها هم تالش ِ حقیقت اند
آدم ها همزاد ِ ابدیت اند
من با ابدیت بیگانه نیستم.

ِی زندان ِ بدی سرود می خواند
ِن دیوارها
زنده گی از زیرِ سنگچی
در چشم ِ عروسکهای ِ مس، شبچراغ ِ گرایشی تابنده است
شهر ِ من رقص ِ کوچه ها یش را بازمی یابد.
ARAŞTIRMA MAKALESİ
14 Curr Res Soc Sci (2017), 3(1)
هیچ کجا هیچ زمان فریاد ِ زنده گی بی جواب نمانده است
به صداهای دور گوش می دهم از دور به صدای من گوش می دهند
من زنده ام
فریاد ِ من بی جواب نیست قلب ِ خوب ِ تو جواب ِ فریاد ِ من است.

مرغ ِ صداطالئی من در شاخ و برگ ِ خانه ی توست
ِی خوب ات را بپوش نازنین! جامه
عشق ما را دوست می دارد
من با تو رویای ام را در بیداری دنبال می گیرم
ِی من شعر را از حقیقت ِ پیشان
تو در می یابم
ِی با من از روشنی حرف می زنی و از انسان که خویشاوند ِ همه
خداهاست
با تو من دیگر در سحر ِ رویاهایم تنها نیستم
Artık yalnız değilim
Omuzumda senin ağzından su içen bir güvercin var;
Omuzumda, boğazıma tazelik veren bir güvercin,
Omuzumda, vakur ve güzel bir güvercin,
Bana, aydınlıktan söz ediyor
Ve insandan- tüm Tanrıların Tanrıçası olan-
İnsanla beraber koşturuyorum, yıldız dolu sonsuzlukta

Bir hakîkat kıpırdıyor karanlıkta
Bir adam toprağa düşüyor sokakta
Evde bir kadın ağlıyor
Beşikte bir bebek gülümsüyor.
İnsanlar hakikat telaşında
İnsanlar sonsuzluğun yaşıtı
Bîhaber değilim sonsuzluktan
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) 15

Şarkı söylüyor hayat, kötülük zindanının taş duvarları altında
Pörsümüş oyuncak bebeklerin gözünde, değerli parlak bir mücevher ışıldamakta
Basit buluyor şehrim, sokakların dansını
Hiçbir yerde, hiçbir zaman cevapsız kalmamıştır hayatın feryadı
Uzaktaki seslere kulak veriyorum, kulak veriyor uzaktan sesime
Yaşıyorum
Feryadım karşılıksız değil, senin iyi kalbin cevabım

Gönül kuşum, senin yuvanın çer çöpünde
Sevgili! Giy güzel elbiseni
Aşk seviyor bizi
Uyanıkken de devam ediyorum, seninle olan rüyama
Senin alnının hakikatinde buluyorum şiirimi,
Bana aydınlıktan söz et ve bütün Tanrıların dostu olan insandan
Artık seninle, yalnız değilim rüyalarımın seherinde.
5. Şiirin İnceleme ve Değerlendirmesi
Şâmlu’nun 1336/1957 yılında yayınlan Hevâ-yi
Tâze adlı kitabında yer alan Diger Tenhâ Nîstem
adlı bu şiir 1334/1955 yılında şair tarafından
kaleme alınmıştır. (Pâşâyî, 1378/1999, I, s. 227)
Nîmâî şiir kalıbında yazılan bu şiir onun üslup
olarak arayış içinde olduğu yıllara tesadüf
etmektedir. Şâmlu’nun Hevâ-yi Tâze adlı
kitabında yer alan şiirlerin çoğu, onun o yıllarda
geçirdiği zindan günlerinin ürünüdür (Pâşâyî,
1378/1999, I, s. 611) ve bu şiirlerin çoğunda
isyana varan, karamsar bazen de romantik bir hava
hüküm sürmektedir. Ele aldığımız şiirde de umut,
karamsarlık ve romantizmin bir arada olduğu
görülmektedir. Şâmlu’nun şiirin ilk mısralarında
umudun ve barışın simgesi olan “güvercin”
kelimesini kullandığını, güzel olarak nitelendirdiği
bu güvercinin kendisine umut dolu şeyler
söylediğini, aydınlıktan bahsettiğini görüyoruz.
ِن بر شانه ی من کبوتری ست که از
دها تو آب می خورد
ِی من کبوتری ست که و ِی بر شانه
گل مرا تازه می کند..
ِی من کبوتری ست باوقار و خوب بر شانه
که با من از روشنی سخن می گوید
ARAŞTIRMA MAKALESİ
16 Curr Res Soc Sci (2017), 3(1)
Omuzumda senin ağzından su içen bir güvercin var;
Omuzumda, boğazıma tazelik veren bir güvercin,
Omuzumda, vakur ve güzel bir güvercin,
Bana, aydınlıktan söz ediyor
İnsanı Tanrıların tanrıçası olarak nitelendirerek
yıldızlarla dolu bir sonsuzlukta yürüdüğünü,
karanlıkta bir hakikatin hareketlendiğini söyler.
Burada da hakikat ile karanlığı bir arada
kullandığı, karanlık kelimesini kullanarak
karamsarlığa doğru yöneldiğini ve arkasından
kullandığı hakikat ile de karamsarlık anında bile
bir yeniden doğuşun yeni bir ümidin var olduğunu
ifade ettiğini varsayabiliriz.
ِ و از انسان ــ که رب
النوع همه خداهاست.
من با انسان در ابدیتی پُرستاره گام میزنم.
در ظلمت حقیقتی جنبشی کرد.
Ve insandan- tüm Tanrıların Tanrıçası olan-
İnsanla beraber koşturuyorum, yıldız dolu sonsuzlukta
Bir hakîkat kıpırdıyor karanlıkta
Nitekim sonrasında bir adamın sokakta toprağa
düştüğünü, bir kadının evde ağladığını, her şeyden
habersiz bir bebeğin de beşikte gülümsediğini
söyler. Toprağa düşen adam ve ağlayan kadından
kastının karamsarlığa kapılmak, ümitleri
kaybetmek olduğu veya hayatın kötü yüzünü
işaret ettiği söylenebilir. Fakat yine de bir yerden
umut beslenebileceği düşüncesini de “gülümseyen
bebek” söylemi ile desteklemek mümkündür.
Ayrıca beşikteki bebek ile doğum, evde ağlayan
kadın ile hayat ve sokakta toprağa düşen adam ile
ölüm çağrışımı yapılarak yaşamın döngüsüne
işaret edildiği de görülmektedir.
در کوچه مردی بر خاک افتاد
در خانه زنی گریست
در گاهواره کودکی لبخندی زد.
Bir adam toprağa düşüyor sokakta
Evde bir kadın ağlıyor
Beşikte bir bebek gülümsüyor.
Şair insanların dünya hayatının doğum-yaşam-
ölüm üçgenindeki döngüsü içerisinde sürekli bir
arayış içinde olduğu ve bir koşuşturmaca içinde
sürüklenip gittiğini ifade eder.
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) 17
آدم ها هم تال ِش حقیقت اند
آدم ها همزاِد ابدیت اند
من با ابدیت بیگانه نیستم
İnsanlar hakikat telaşında
İnsanlar sonsuzluğun yaşıtı
Bîhaber değilim sonsuzluktan
Gündelik hayat koşuşturmacasında canlılığını
kaybeden, yıpranan ve yaşlanan insanı; pörsümüş,
artık kullanılmaz halde olan bir oyuncak bebeğe
benzetirken; onda her daim mevcut olan ve ona
değer katan aşk ve sevgiyi, o oyuncak bebeğin
gözünde tüm zarafeti ile parıldayan mücevhere
benzetmektedir. Bu aşk sayesinde hayatın, kötülük
zindanının taş duvarları altında yani dünyada,
şarkı söylediğini daha klasik bir ifadeyle hayatın
devam ettiğini; beslediği bu sevgi hasebiyle
feryatlarının karşılıksız kalmadığını; aşkın her
daim onu zinde tuttuğunu ve hayatın bütün
kargaşası, tasası ve telaşına rağmen onun hayatına
anlam kattığını sevgilisine seslendiği dizelerinde
ifade etmektedir.
ِن بدی سرود می خواند
ِی زندا
ِن دیوارها
ِر سنگچی
زنده گی از زی
ِی مس،
در چشِم عروسکها
شبچراغ گرایشی تابنده است ِ
شهِر من رق ِص کوچه ها یش را بازمی یابد
هیچ کجا هیچ زمان فریاِد زنده گی بی جواب نمانده است
به صداهای دور گوش می دهم از دور به صدای من گوش می دهند
من زنده ام
فریاِد من بی جواب نیست قل ِب خو ِب تو جوا ِب فریاِد من است
Şarkı söylüyor hayat, kötülük zindanının taş duvarları altında
Pörsümüş oyuncak bebeklerin gözünde, değerli parlak bir mücevher ışıldamakta
Basit buluyor şehrim, sokakların dansını
Hiçbir yerde, hiçbir zaman cevapsız kalmamıştır hayatın feryadı
Uzaktaki seslere kulak veriyorum, kulak veriyor uzaktan sesime
Yaşıyorum
Feryadım karşılıksız değil, senin iyi kalbin cevabım
Manzumenin devamında şair, çektiği aşk
ıstırabının ve çilesinin karşılıksız olmadığının ve
sevgilisinin gönlünün de onda olduğunun
bilincinde olarak sevgilisine seslenir. Son olarak
şair, gönlünün artık tamamen onda olduğu ve ona
tamamen teslim olduğunu; dört bir tarafının
ARAŞTIRMA MAKALESİ
18 Curr Res Soc Sci (2017), 3(1)
sevgilisine beslediği aşk ile çepeçevre kaplandığı
ve her anının o yanında olsa da olmasa da onu
düşünerek geçtiğini; şiirinin kaynağının onun
sevgisi ve güzel yüzü olduğunu; onun varlığı ile
her daim kendini ümitvar kıldığını ifade
etmektedir.
مرغ صداطالئی من در شاخ و برگِ خانه ی توست ِ
را بپوش ِی خوب ات نازنین! جامه
عشق ما را دوست می دارد
من با تو رویای ام را در بیداری دنبال می گیرم
ِی من شعر را از حقیق ِت
پیشان تو در می یابم
ِی با من از روشنی حرف می زنی و از انسان که خویشاونِد همه
خداهاست
سحِر رویاهایم تنها نیستم با تو من دیگر در
Gönül kuşum, senin yuvanın çer çöpünde
Sevgili! Giy güzel elbiseni
Aşk seviyor bizi
Uyanıkken de devam ediyorum, seninle olan rüyama
Senin alnının hakikatinde buluyorum şiirimi,
Bana aydınlıktan söz et ve bütün Tanrıların dostu olan insandan
Artık seninle, yalnız değilim rüyalarımın seherinde.
Şiirde söz sanatlarına bakıldığında en çok göze
çarpan teşhis sanatıdır. İnsan dışındaki canlı ve
cansız varlıkları; düşünen, duyan ve hareket eden
bir insan kişiliğinde göstermek, kişileştirmek
(Dilçin, 2005, s. 419) manasına gelen teşhis
sanatına bu manzumede geçen aydınlıktan söz
eden “güvercin”, şarkı söyleyen “hayat”, dans
eden “sokaklar”, sokakların bu dansını basit bulan
“şehir” ve sevgi besleyen “aşk”ı örnek olarak
gösterilebiliriz. Takî-yi Pûrnâmdâriyân,
Şâmlu’nun teşhis sanatını şiirlerinde kullanmada
gösterdiği mahareti şu ifadelerle izah etmiştir:
“ Mecazın bir türü sayılan teşhis, Şâmlu’nun şiirde
imge unsuru olarak en göz alıcı ve seçkin işidir.
Onun tüm şiir kitaplarında, insanın ve diğer canlı
varlıkların eylemleri, davranışları, özellikleri ve
duyguları; cansız tabiat varlıklarına, soyut ve zihin
ürünü kavramlara nispet edilmiştir. Bu sebeple
onun şiirinin atmosferi coşku, neşe ve hareketli bir
hava barındırır. Böyle bir atmosfer dış dünyada
mevcut değildir (Pûrnâmdâriyân, 1378/1995, s.
159). Kelime anlamı olarak birinden ödünç bir şey
almak; terim olarak ise, gerçek anlamı ile mecazî
anlamı arasında benzerlik ilgisi olması şartıyla bir
kelimeyi gerçek anlamı dışında kullanmak olan
istiâre sanatı da (Değirmençay, 2014, s. 167)
manzumede geçen bir başka söz sanatıdır. Bu
sanata “Gönül kuşum, senin yuvanın çer
çöpünde ” mısraındaki, kalp ve şairin gönlünden
istiare olan ('Abbâsî, 1388/2009, s. 227) ve gönül
kuşu olarak tercüme edilen “morg-i sedâ-telâî”
kelimesini örnek olarak gösterebiliriz.
Şiirde ayrıca Şâmlu’nun sembolik ve istiâri bir
işlevle sıkça kullandığı tabiat unsurlarını görmek
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Curr Res Soc Sci (2017), 3(1) 19
mümkündür. Güvercin (barış), karanlık
(karamsarlık), yıldız (umut) gibi imgeleri bu
unsurlara örnek olarak gösterebiliriz.
Şairin edebî kişiliği kısmında bahsettiğimiz terkip
ve birleşik kelime üretme konusundaki becerisine
bu şiirde geçen “Sengçîn” kelimesi güzel bir
örnektir. Ayrıca “hemtelâş, hemzâd, şebçerâğ”
gibi kelimeler de şiir geçen diğer terkiplerdir. Bu
manzumede geçen نِ
ِن بدی
ِی زندا
سنگچی دیوارها
“Sengçîn-i divârhâ-yi zindân-i bedî” (Kötülük
zindanının taş duvarları) ve ،مس یِ
چشِم عروسکها
“Çeşm-i arusekhâ-yi mesih” (Pörsümüş oyuncak
bebeklerin gözü) tamlamaları dili kullanmadaki
becerisini açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç
Çalışmamızda, Modern İran Edebiyatı’nın en
önemli temsilcilerinden biri ve kendine has bir şiir
ekolünün mucidi olan Ahmed-i Şâmlu’nun Hevâ-
yi Tâze adlı şiir kitabında yer alan Diger Tenhâ
Nîstem (Artık Yalnız Değilim) adlı şiirinin
Türkçeye tercümesi ve Farsça metni birlikte
sunulmuş; daha sonra onun bu şiirde kullandığı
imgeler, semboller, terkipler ve söz sanatları ele
alınarak bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır.
Bu vesile ile az da olsa şair ve onun şiiri hakkında
bilgi veren bir kaynak ortaya konmuştur.
Kaynakça
‘Abbâsî, C. (1388/2009). Ferheng-i Şi‘r-i Şâmlu. Tahran:
İntişârât-i Nigâh.
Değirmençay, V. (2014). Fünûn-i Belâgat ve Sınâât-i Edebî.
Anakara: Aktif Yayın Evi.
Dilçin, C. (2005). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Hukûkî, M. (1377/1998). Mururî ber Târîh-i Edeb-i İmrûz-i
İran, II, Tahran:
Kırlangıç, H. (2010). Ahmed Şâmlu ve Şiiri. İstanbul: Ağaç
Kitabevi Yayınları.
Lengrûdî, Ş. (1377/1998). Târîh-i Tahlîlî-yi Şi‘r-i Nov, I-IV.
Tahran: Neşr-i Merkez.
Pâşâyî, A. (1378/1999). Nâm-i Heme-i Şi‘rhâ-i To (Zindegî
ve Ş‘ir-i Ahmed-i Şâmlu), I-III. Tahran: Neşr-i Sâlis.
Pûrnâmdâriyân, T.(1374/1995). Sefer Der Mih. Tahran:
İntişârât-i Zemistân.
Rûzbih, M. Rezâ. (1386/2007). Edebiyât-ı Mu‘âsir-i İran
(Şi‘r).Tahran: Neşr-i Rûzgâr.
Sebûr D. (1378/1999). Berkerân-i Bîkerân: Nigâhî be Şi‘r-i
Mu‘âsir-i Fârsî (Edebiyât-i Fârsî). Tahran: İntişârât-i Sohen.
Şâfi‘i, H. (1380/2001). Zîndegî ve Şi‘r-i Sâd Şâ‘ir (Ez Rûdekî
Tâ İmrûz). Tahran: Ketâb-i Horşîd.
Şâmlu A. (1391/2012). Mecmua‘-yi Âsâr (Defter-i
Yekom:Şi‘rhâ 1323-1378). Tahran: İntişârât-i Nigâh.
Şemîsâ S. (1388/2009). Râhnumâ-yi Edebiyât-i Mu‘âsir.
Tahran: Neşr-i Mîtrâ.
ARAŞTIRMA MAKALESİ

Konular