ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKUŞŞUARA BAHÂR (1265-1330 Hş. /1887-1951)

ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKUŞŞUARA BAHÂR
(1265-1330 Hş. /1887-1951)
NİMET YILDIRIM*
ÖZET
Çağdaş İran edebiyatının en önemli simalarından biri olan Meliküşşuara
Bahâr, şair, yazar, gazeteci, tarihçi, araştırmacı, çevirmen, siyasî ve
sosyal eleştirmen ve aynı zamanda etkili bir siyaset adamıdır. Çağdaş
Fars edebiyatının en büyük özgürlük şairleri arasında yer alan Bahâr’ın
meşrutiyet dönemi sosyal içerikli kasideler yazan, milli duyguları
dizelerine aktaran, özgürlük taraftarı şiirler yazan, Fars şiirine ve
özellikle de kaside yazımcılığına yeni bir kan veren en büyük şair
olduğu kabul edilmektedir. Hiç bir edebi ekolle sınırlandırılamayacak
bir tarza sahip olan Bahâr, edebiyatın çeşitli alanlarında birtakım
eserleri Farsça’ya çevirmiş, çeşitli bilim dallarında araştırmalarda
bulunmuş, değişik konularda çok sayıda makale; kaside müstezad,
gazel, kıta, mesnevi, rubai gibi kalıplarda şiirler yazmıştır.
Anahtar Kelimeler: Bahâr, Meliküşşuara Bahâr, Muhammed Takî
Bahâr
ABSTRACT
Mohammad Taqi Bahār widely known as Malekoshoaarā and
Malekoshoaarā Bahār (literally: the king of poets), is a renowned
Iranian poet and scholar, who was also a politician, journalist, historian
and Professor of Literature. Although he was a 20th century poet, his
poems are fairly traditional and strongly nationalistic in character.
Bahār published numerous articles in his newspapers in which he
passionately exhorted his readers to stand up and help bring about the
establishment of a functioning Parliament. He equally forcefully
advocated creation of new and reformed public institutions, a new
social and political order and of new forms of expression. After the
triumph of the Constitutional Revolution, Bahār was repeatedly elected
as Member of Parliament.
Keywords: Mohammad Taqi Bahār, Malekoshoaarā, Malekoshoaarā
Bahār
 1. Hayatı ve Edebi Kişiliği
1304 hk./1887 yılında Horasan eyaletinin merkezi Meşhed’te dünyaya gelen
“Melikuşşuarâ” lakaplı, “Bahâr” mahlaslı şair, yazar, gazeteci, siyaset adamı
ve araştırmacı Mirzâ Muhammed Takî’nin, çocukluk ve gençlik dönemleri
Şiîlerin sekizinci imamı, İmam Rızâ’nın (ö. 203/819) kutsal makamı “Astân-i
Kuds-i Razevî” civarında geçmiştir. Ataları, Kaçar egemenliğinin ilk
dönemlerinde Kaşan’dan göç ederek Horasan’a yerleşmiş olan Muhammed
Takî’nin baba tarafından soyu Feth Alî Şâh (eg. 1212-1250/1798-1835)

* Prof. Dr. Nimet YILDIRIM, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri ve
Edebiyatları Bölümü. Email: yildirim2002@hotmail.com; web: nimetyildirim.com;
nyildirim.wordpress.com.
94 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
dönemi ünlü kaside ustalarından Mirzâ Ahmed Saburî-yi Kaşanî (ö.
1229/1814)’ye varmakta, bu nedenle babası “Sabûrî” mahlasıyla
bilinmektedir. Dört yaşında ilköğrenimine başlayan Muhammed Takî, altı
yaşında Farsça’yı ve Kur’ân’ı iyi düzeyde öğrenmişti. Çocukluk döneminden
başlayarak Astân-i Kuds’un meliküşşuarası, Horasan’ın ileri gelen
kişiliklerinden olan babası Muhammed Kâzım-i Sabûrî’nin1 yanında edebî
ve kültürel bilgiler alıyor, şiir öğreniyordu. Yedi yaşından itibaren babasından
Şahnâme okumaya başladı. İlk şiirini de bu dönemde yazdı. Daha sonra
babasından aldığı eğitim yanında öğrenimini dönemin ünlü şahsiyetlerinden
Edîb-i Nişaburî olarak bilinen Mirzâ Abdulcevâd’tan (ö. 1305 hş./1926)
Arapça, Farsça ve diğer çeşitli konularda eğitim görerek tamamladı.
Babasının ölümünde (1322 hk./1904) onsekiz yaşında olan Muhammed
Takî’ye “Meliküşşuaralık” makamı ve unvanı Muzafferuddîn Şâh (eg. 1313-
1324/1896-1906) tarafından verildi. 2
Muhammed Takî’nin diğer hocaları arasında o dönemlerde Meşhed’in ünlü
matematikçileri ve astronomlarından, aynı zamanda önde gelen
filozoflarından Mirzâ Abdurrahmân-i Bedrî, Âsıfuddevle Ğulâmrızâ Hân
Şâhsûn da yer almaktadır. 3
Bahâr, Horasan tarzını da yine hocası Edîb’in teşvikleriyle benimsemişti.
Ancak Tahran’a gelip yerleştikten sonra, yeni, güncel ve modern çağın
gelişmelerini klasik şiir kalıpları ve tarzında ifade edebilmesi gerektiği
inancındaydı. Horasan tarzını sadece şekil açısından önemsiyor, şiirin
içeriğinin asra uygun bir şekilde döşenmesi gerektiğini savunuyordu.
“Kılıçtan, okluktan, zırh, miğfer gibi savaş araçlarından, artık şimdi İran’ın
elinde olmayan birtakım ünlü şehirlerden söz etmenin, klasik söz ustaları
Ferruhî (ö. 429/1037) ya da Unsurî (ö. 431/1039) gibi şairlerin yaptıklarını
kelime kelime taklit etmenin artık demokratik dünya çağına ve bilimsel yeni
gelişmelere uygun olmayacağı kanısındaydı. 4

1 Sabûrî, 1257 hk. yılında Horasân'da dünyaya gelmiştir. Babası Kaşan ahalisinden önde gelen
bir kişiliktir. Gençlik yıllarından itibaren bilim ve edebiyatla ilgilenmiş, Muzafferuddîn Şâh
tarafından da Astân-i Kuds-i Razevî'nin meliküşşuaralık unvanı verilmiştir. Kaside türünde
klasik dönem şairlerinin tarzını izlemiştir. 3.000 beyit şiir içeren divanı vardır.
2 Burkaî, Seyyid Muhammed Bâkır, Sohenverân-i Nâmî-yi Mu‘âsır, Tahran 1373 hş., I, 585;
Âryenpûr, Yahyâ, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, Tahran II, 123-124; Âryenpûr, Yahyâ, Ez Nîmâ Tâ
Rûzgâr-i Mâ, Tahran 1374 hş., III, 473; Muhammed İshâk, Sohenverân-i Nâmî-yi Îrân Der
Târîh-i Mu‘âsir, Tahran 1363 hş. I, 439; Fereciyân, Murtazâ -Necefzâde, Bârfurûş Muhammed
Bâkır, Tanzserâyân-i Îrân, Tahran 1378 hş., I, 116; Muhammedî, Hasan Alî, Ez Bahâr Tâ
Şehriyâr, Tahran 1375 hş., I, 116-117; Yahakkî, Muhammed Ca’fer, Çun Sebû-yi
Teşne/Edebiyyât-i Mu‘âsır-i Fârsî, Tahran 1379 hş., s. 31; Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez
Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş, s. 506-507; Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed
Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 698; Kanar, Mehmet, Çağdaş İran Edebiyatının
Doğuşu ve Gelişmesi, İstanbul 1999, s. 233-234; Kanar, Mehmet, “Bahâr”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991, IV, 469.
3 Muhammed İshâk, Sohenverân-i Nâmî-yi Îrân, I, 439.
4 İttihâd, Hûşeng, Peşûhişgerân-i Muâsir i Îrân, Tahran 1379 hş., II, 108.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 95
Babasının hayatta bulunduğu dönemlerde kendisi on dört yaşlarındayken
onunla birlikte devam ettiği birtakım siyasî mahfiller ve özgürlükçü grupların
faaliyetlerine katılması nedeniyle dönemin siyasî ve sosyal gelişmelerini
yakından izleme fırsatını yakalayan ve olayları bizzat yaşayan Bahâr,
özgürlük temalı şiirlerini ve düşüncelerini dönemin yüksek tirajlı
gazetelerinde yayınlama imkanı buldu. İlk edebi-siyasî yazılarını imzasız ve
gizli olarak Horasan gazetesinde yayınladı. 1284 hş./1905 yılında Kaçar
hükümdarlarından Muhammed Alî Şâh’a (eg. 1324-1327 hk./1906-1909)
hitaben kaleme almış olduğu
“Hatadır İran şahına özgürlükten söz etmek;
Allah’a kalmıştır artık İran’ın işi”
matla’lı müstezâdıyla büyük ün kazandı. Yirmi yaşından itibaren siyasal
mücadeleler içerisinde yer almaya başlayan şair, Horasan bölgesinden
meşrutiyetçiler safına katılmış, Horasanlı olmasına rağmen meşrutiyet
fermanının özgürlük rüzgârları kendisi çekip Tahran’a götürmüştür. Bahâr,
siyasi faaliyetlerine başladığı bu dönemlerde ilk adımlarını da siyasi, eleştirel
ve diğer konulardaki şiirleriyle Mirzâ Hâşim Hân Kazvinî yönetiminde
çıkan Horasan ve Tûs adlı gizli hazırlanan gazetelerde yayınlamaya başladı.5
İstanbul’da faaliyetlerini sürdürün “Saâdet” adlı cemiyetle, Bakü’de bulunan
özgürlükçüler encümeniyle irtibatı olan aynı doğrultudaki Meşhed Saâdet
encümeninde görev alarak 1326 hk./1908 ayaklanmasından 1327 hk./1909
yılında meclisin topa tutulması dönemine kadar devam eden “Küçük İstibdat
Dönemi” olarak adlandırılan dönemde arkadaşlarıyla birlikte Horasan
gazetesini gizlice yayınlamaya başladı. İlk ulusal şiirlerini bu gazetede
yayınladı. 6
1328 hk./1910 yılında İran Demokrat Partisi ulusal hareketi öncülerinden
Haydar Ammuoğli’nin liderliğinde kurulduğunda bu partinin eyalet
komiteleri arasına bulunan Bahâr, 1288 hş./1909 yılında bu partinin yayın
organı niteliğindeki Novbehâr gazetesini yayınlamaya başladı. İran halkının
gerçekleri görmesinde, uyanarak kimliğini kazanmasında önemli etkileri
bulunan Novbehâr gazetesi, Söz konusu partinin siyasî görüşlerini yansıtan bir
yayın organı olarak Rusya aleyhinde bir çizgi izlemesi nedeniyle bir yıl süren
bir yayın hayatından sonra kapatıldı. Ancak Bahâr, söz konusu gazeteyi bu
defasında 1290 hş./1911 yılında Tâze Bahâr adıyla yeniden yayınlamayı
sürdürdü. 1330 hk./1912 yılında meclisin kapatılmasıyla birlikte bu yeni
gazetesi de kapatıldı ve Bahâr, dokuz arkadaşıyla birlikte Tahran’a sürgün
edildi. 7

5 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 123-124; Tanzserâyân, I, 116; Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne,
31; Hatibî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, Tahran 1384 hş.,
B/IV, 698.
6 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 124-125; Fereciyân, Tanzserâyân, I, 116; Muhammedî, Ez
Bahâr Tâ Şehriyâr, I. 117; Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, 31;
7 Burkaî, Sohenverân-i Nâmî, I, 585; Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 124-125; Muhammed
96 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
O günlerde “Peyâm Be Vezîr-i Hârice-yi İngilistân: İngiliz Dışişleri Bakanına
Mesaj” adlı kasidesini Hablü’l-metîn” adlı gazetede yayınlattı. 1294 hş./1915
yılında Muhammed Velî Hân kabinesinin yönetimde bulunduğu dönemde
Bocnord’ta sürgünde kaldı. Aynı yılın son günlerinde Kum’a gitti ve oradan
da Tahran’a gönderildi. 8
Tahran’a sürgün edilişinden bir yıl sonra Horasan halkı tarafından meclis
üyeliğine seçilen Bahâr, hem mecliste ve hem de diğer siyasî çevrelerde
özgürlük ve sosyal adaleti savunan yenilikçilik taraftarı arzularını dile
getiriyor ve bu yoldaki çalışmalarını yoğun bir tempoyla sürdürüyordu. Son
derece yetenekli olduğu gazetecilik birikimi de bu alandaki becerilerini
artırıyor, kendisine yeni yollar açıyor, yeni pencereler aralıyordu. Tahran’da
1334 hk./1916 yılında “Dânişkede” adında bir cemiyet kurarak genç şair ve
yazarları etrafında toplayan Bahâr, onlara kendi izlediği edebi tarzı benimsetti
ve kendi ifadesiyle Farsça nazım ve nesirde kendine özgü bir ekol oluşturdu.
Aynı zamanda Novbehâr dergisinin yayınını üçüncü dönem olarak Tahran’da
zaman zaman kapatılması yeniden açılması şeklinde sürdürdü. 1336 hk./1918
yılında cemiyetle aynı adı taşıyan Dânişkede dergisini çıkararak özellikle
edebiyat alanındaki çalışmalarını daha da hızlandırdı. Söz konusu dergide
cemiyete üye olan şair ve yazarların şiirleri, makaleleri ve onların görüşleri
doğrultusunda yazılar yayınlanıyordu. İran edebiyat tarihinde önemli yeri olan
bu dergi bir yıl kadar yayın hayatını sürdürmesine rağmen edebi çevreler, şair
ve yazarlar üzerinde önemli ve yoğun bir etki bırakmıştır. 9
1299 hş./1920 ayaklanmasından sonra Bahâr, üç ay ev hapsinde tutuldu ve
daha sonra da dördüncü dönem meclisine temsilci olarak seçildi. Bu dönemde
ünlü din bilgini ve bir azınlık gurubu lideri Seyyid Hasan-i Muderris ile
birlikte aynı saflarda mücadele veriyordu. Temel amaçları meşrutiyeti
korumaktı. Öte yandan o günlerde Bahâr, Alman bilim adamı Ernst Emil
Herzfeld’ten (ö. 1948) Pehlevice öğreniyordu. Yine bu dönemde önemli
makaleleri ve şiirlerinin yanı sıra dördüncü dönem meclisinin tarihçesini de
kaleme aldı. Beşinci mecliste, Rızâ Hân yönetiminin karşıtları arasında yer
aldı. Onlar ve halkın önemli bir kısmı böyle bir cumhuriyetin sonuçta Rızâ
Şâh diktatörlüğüne varacağı inancını taşımaktaydılar. 10
Tahran polisinin gizli raporlarına göre, Bahâr, 1301 hş./1922 yılında gözetim
altında tutulmakta ve yönetim tarafından İngiliz hayranı olarak
bilinmektedir.11 1303 hş./1924 yılında mecliste yaptığı çok ateşli bir konuşma

İshâk, Sohenverân, I, 440; Fereciyân, Tanzserâyân, I, 116; Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, 31;
Kanar, Çağdaş İran Edebiyatı, 233-234; Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâmeyi
Cihân-i İslâm, B/IV, 698.
8 Fereciyân, Tanzserâyân, I, 117.
9 Burkaî, Sohenverân-i Nâmî, I, 585; Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 332-333; Fereciyân,
Tanzserâyân, I, 116; Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 473-474; Yahakkî, Çun Sebû-yi
Teşne, 31; Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 699.
10 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 299.
11 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 699.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 97
sonrasında meclisten çıkarken kendisini ortadan kaldırmak isteyenlerin
suikastine hedef olmaktan kurtulmuş, bu olayda kendisine çok benzeyen
Kazvîn Ra’d gazetesi sahibi Vâiz Kazvinî kurşunlara hedef olmuştur.
Bahâr’ın bundan sonraki hayatı zorluklarla geçmiş, hem siyasî ve hem de
diğer alanlarda çeşitli sıkıntılarla yüz yüze gelmiştir. Defalarca hapse atılmış,
sık sık olumsuzluklar yaşamış, ancak başı hep dik kalmış, bilim ve edebiyat
alanında önemli eserlerini kaleme almaktan geri durmamıştır. 12
Beşinci dönem meclisine Turşîz milletvekili olarak katılmış olan Bahâr,
altıncı dönemde de Tahran’dan vekil seçilmiştir. Ancak bu dönemlerde
meclisteki azınlık gruplar ile devlet arasında mücadeleler çok ileri boyutlara
varmış ve tek başına bu azınlıktaki partilerin sözcülüğünü basın yoluyla
yürüten Bahâr, zorunlu olarak siyasi arenadan çekilmek zorunda kalmıştır.
Altıncı dönemin sonlarından itibaren Bahâr’ın bu alanda faaliyetleri tamamen
kesilmiştir. 13
Hapisten çıktıktan sonra Bahâr, bilimsel ve edebî çalışmalarını yoğunlaştırmış
ve eserler vermeğe başlamıştır. 1307 hş./1928 yılında Tahran Dâru’lMuallimîn’de
İslâm öncesi İran edebiyatı dersi vermeğe başlamış, ancak
birtakım çevrelerin kışkırtmalarıyla yine başlayan hapis ve sürgün hayatı bunu
engellemişti. Bu dönemde hapiste yazdığı kasidelerinde şiddetli eleştirilerde
bulunmuş ve hapisten çıkartılmasını istemiştir. Bu derslerine 1313 hş./1934
yılında yeniden dönme imkânı bulan Bahâr’ın ekonomik açıdan iyi bir
durumda olmadığını gören kültür bakanı Yahyâ Hân İtimâduddevle Karagozlu
kültür bakanlığı için evinde birtakım çalışmalar yapmasını önermiş ve o da
bunu kabul ederek önce Târîh-i Sîstân’ı daha sonra da Mucmelu’t-tevârîh velkasas
ile Muhammed-i Avfî’nin (ö. 635/1238) Cevâmi’u’l-hikâyat’ını çok
güzel bir şekilde tashih ve şerh ederek kültür bakanlığına sunmuştur. Bu
dönemde metin tashihleri, Pehlevî dilinden Farsça’ya çeviriler, Sebkşinâsî
adlı ünlü eseriyle, Şahnâme’ye dayalı olarak kaleme aldığı Ahvâl-i
Firdevsî’yi hazırladı. 1316 hş./1937 yılında Fars edebiyatı doktora dönemi
dersleri okutma görevini aldı. Daha sonra hem Dânişserâ-yi Âlî’de ve hem de
Edebiyat Fakültesi’nde Fars dilinin geçirdiği evreler ve gelişimi hakkında
dersler vermeğe başladı. Bir süre sonra da edebiyat fakültesinde resmen ders
vermeğe başladı ve ömrünün sonuna kadar da bu dersleri devam etti. 14
Aynı dönemlerde divanını yayınlama amacıyla başladığı çalışmalarının bir
kısmını tamamlayıp ilk cildini matbaaya verdiğinde yine birtakım çevreler
Bahâr’ın divanını gizli bir şekilde basmaya çalıştığı, içerisinde genel huzur ve
devlet aleyhinde birtakım kısımlar bulunduğu şikâyetiyle baskı altında ve
psikolojik açıdan rahatsız ettiler. Divanın basılan kısmına el konuldu ve

12 Fereciyân, Tanzserâyân, I, 116-117.
13 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 474.
14 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 475; Sapanlû Muhammed Ali, Çehar Şair-i Âzâdî,
Tahran 1369 hş., s. 353-360; Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i
İslâm, B/IV, 700.
98 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
baskısı yarıda durduruldu. 1312 hş./1933 yılı Nevruz günü sabahı hiç
gerekçesiz olarak şair, evinde tutuklanarak hapse gönderildi. Beş ay hapiste
kaldıktan sonra İsfahan’a sürgüne gönderildi. Orada bir yıl en kötü şartlarda
hapis hayatı yaşadı. 15
Bahâr, bu hapis ve sürgün yılları döneminde çok sayıda şiir yazdı. Gördüğü
zulümleri ve haksızlıkları kalemiyle okurlarına aktardı. Bunlara: “Heft Sîn”,
“Şekve ve Tefâhur”, “Ez Zindân”, “Nâle-yi Bahâr der Zindân”, “Bahâr-i
İsfahan”, “Şekvâiyye, “Peyâm Be Yârân-i Tahrân” ve “Heber Nedârî” isimli
kasideleri örnek verilebilir. Ancak bunların hiç biri şairin kurtuluşuna sebep
olamadı. Bununla birlikte dostlarının tavsiyeleriyle yazmış olduğu bir şiiri
Şah’a gönderince bu kez de Şah tarafından Tahran’a geri çağrıldı. 16
Rızâ Şah’ın henüz görevde bulunduğu 1318 hş./1939 yılında Bahâr’ın en
yakın dostları güncel olaylar ve ülkenin gelişmesi yolundaki çalışmaları dile
getiren şiirler yazmasını istediler o da bu isteği yerine getirdi. Söz konusu
şiirler çok beğenildi, en önemli yayın organlarında yayınlandı. Bahâr
hakkında yetkililerin düşüncelerini de önemli ölçüde değiştirdi. Rızâ Şâh
hayatta olduğu sürece Bahâr hem mensur ve hem de şiir dalında eser vermeğe
devam etti. Siyasi kargaşaların olmadığı, huzurun egemen olduğu bu
dönemler Bahâr’ın en verimli çağı olarak görülmektedir. Yine bu dönemde
klasik dönemlerde yazılmış önemli Farsça eserleri tashih ederek yayınladı.
Bunlar arkasında; Şerh-i Hâl-i Mânî, Yâdgâr-i Zerîrân, Dıreht-i Âsûrîk gibi
eserleri Farsça’ya çevirdi. Kendi ifadeleriyle de bu dönemlerde kaleme almış
olduğu en önemli eseri üniversitede ders verdiği notlarını da içerisine alarak
hazırladığı Sebkşinâsî adli üç ciltlik eseridir. 17
Bu dönemde Tahran ve İsfahan’da söylemiş olduğu “habsiyye” ve
“şekvâiyye” türündeki şiirleri dışında kaleme almış olduğu şiirlerinin çoğu,
güncel gelişmeler, hasbıhaller ve tabiat tasvirlerini konu almaktadır. Şair bu
dönemde edebî faaliyetlerini sürdürmüş ve siyasî içerikli olmayan eserler
vermiştir. Bu dönemde kaleme almış olduğu güzel şiirler arasında; “Râz-i
Tebîet”, “Morğ-i Şebâheng”, “Kârnâme-yi zindân” ve birkaç gazeli örnek
olarak verilebilir. Özellikle çağdaş Fars şiirinin en iyi sanat eseri
örneklerinden biri olarak kabul edilen Morğ-i Şebâheng’de şair, korkunç
karanlık bir geceyi tasvir etmektedir. Bu gece bütün ülkeyi gölgesi altına
almış, şair de çocuklarına bu karanlıktan korkmamaları gerektiğini aydınlık
sabahlar ve korkusuz gelecekler ümidiyle onunla mücadele etmeleri
gerektiğini salık vermektedir. 18
1320 hş./1941 yılı Şehrîver ayında Rızâ Şâh’ın yönetimden uzaklaşmasıyla
kendisi için sanat ve sosyal alanda yepyeni bir dönemin başladığı inancını

15 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 475.
16 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 475.
17 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 476.
18 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 476-477.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 99
edinen Bahâr, yeniden siyasî ve sosyal faaliyetlerine başladı. 1308-1320
yılları arasında on iki yıl köşesine çekilip edebiyat araştırmalarına zaman
ayırdıktan sonra yeniden siyaset ve edebiyat dünyasına döndü. Yeni Şâh’a
öğütler de içeren “Hubbu’l-vatan: Vatan Sevgisi” adlı kasidesini yazdı.
Novbehâr gazetesini yeniden yayınladı. Önceleri Mehr-i Îrân gazetesinde
tefrika halinde yayınlayarak daha sonra bastırdığı Târîh-i Muhtasar-i Ahzâb-i
Sîyâsî adlı eseriyle Şerh-i Hâl-i Muderris’i kaleme aldı. Eleştirel ve reform
içerikli makalelerini Yağmâ dergisinde yayınladı.
Ömrünün son döneminde hararetli bir Rusya taraftarı olan Bahâr, 1322
hş./1943 yılında İran-Rusya Kültürel İlişkiler Encümeni kurulur kurulmaz
onun üyesi oldu. Uzun süre bu encümenin edebiyat şubesinin müdürlüğünü
yaptı. Encümenin ilk kongresi nedeniyle yazdığı bir şiirinde Sovyetler
Birliğine olan ilgisini dile getirmekten çekinmedi:
Bari gizlemeyeyim bize doğru
Gelen her feyz kuzeyden gelir. 19
1324 hş./1945 yılında Rus Azerbaycanı’na bir seyahatte bulunan Bahâr, söz
konusu ülkenin yirmi beşinci bağımsızlık yıldönümü kutlamalarına katıldı.
Duygularını “Bahâr-i Baku” adli ünlü kasidesinde dile getirdi. Birinci İran
Yazarları ve Şairleri Kongresi’nde kültür bakanı olarak bulanan Bahâr, 1328
hş./1949 yılı Mordâd ayında Barış taraftarları Encümeni’nin başkanlığına
getirildi. Hasta olduğu o günlerde Menuçehrî’nin ünlü bir kasidesini örnek
alarak dünya milletlerinin barış ve kardeşlik özlemiyle dopdolu Ceğd-i Ceng
adlı kasidesini yazdı. 20
1322-1326 hş./1943-1947 yılları arasında İran-Rusya kültürel ilişkiler kurumu
edebî komisyonu başkanlığı görevini yürüten Bahâr başkanlığında İran
yazarları ilk kongresi 1324 hş./1945 yılında yapıldı. Aynı zamanda bu
dönemde Kıvâmussaltana (ö 1334/1955) hükumetinin kültür bakanlığı
görevini de yaptı. Ancak birkaç ay sonra Azerbaycan konusunda aralarında
çıkan anlaşmazlık gerekçesiyle bakanlık görevinden istifa etti. 1326 hş./1947
yılında tahran milletvekili seçildi. Demokrat Parti genel başkanı oldu. Ancak
yakalandığı hastalık sebebiyle bu görevlerini yürütemedi ve tedavi için
İsviçre’nin Lozan şehrine gitti. “Lozaniyye” adlı ünlü kasidesini orada kaleme
aldı. Buradan yazdığı hatıraları ve özellikle Muctebâ-yi Mînovî’ye
gönderdiği mektupları önemlidir. 1329 hş./1950 yılında Barış yanlısı İranlılar
cemiyeti Bahâr’ın başkanlığında toplandı. 1330 hş./1951 yılında hayata veda
etti. 21
Bahâr’ın meşrutiyet dönemi sosyal içerikli kasideler yazan, milli duyguları
dizelerine aktaran, özgürlük taraftarı şiirler yazan, Fars şiirine ve özellikle de

19 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 480.
20 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 480-481.
21 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 477; Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”,
Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 700.
100 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
kaside yazımcılığına yeni bir kan veren en büyük şair olduğu kabul
edilmektedir. Onun “Demâvend” adlı kasidesi Fars şiirinin şaheserleri
arasında yer almaktadır. Ancak klasik dönem Horasan şairleri tarzındaki
dizeleri yer yer gündemde olmayan, artık kullanılmayan kelime ve terkiplere
yer vermesi nedeniyle şiirinin akıcılığı ve sadeliğini gölgelemektedir. 22
Bahâr kendisi de “Demâvend” adlı kasidesini yazmakla ne denli büyük, zor ve
zor bir iş yaptığının farkındaydı. Bu şiirini kaleme alırken Selçuklu döneminin
ünlü şairi Nâsır Husrev’i (ö. 481/1089) ve onun “Zend u Pâzend” adıyla ün
kazanmış olan kasidesini örnek almıştı. Nâsır Husrev de gücü yettiğince
kasidelerini hem bahirleri, hem kafiyeleri hem de anlamsal özellikleri ve
kullandığı kavramlar ve kelimeler açısından başkalarının şiirlerinden seçilir
olabilmesine son derece gayret eden şairlerdendi. Bu konuda önemli ölçüde
başarılı olmuştur. 23
Edebi eleştirmenler tarafından çağdaş Fars şiirinin en büyük şairi olarak kabul
edilen Bahâr, hem manzum ve hem mensur eserler dalındaki üstün
yetenekleri, metin tashihi ve makaleleri, yazma nüshalar üzerindeki
çalışmalarıyla çağdaş İran edebiyatının en parlak yıldızlarından biridir de.
Saîd-i Nefisî, Bahâr ile ilgili olarak şunları söyler: “Ben yaklaşık otuz yılı
Bahâr ile çeşitli konularda ilişkilerde bulundum. Çoğu zaman birlikte edebî
ve sosyal içerikli ortak çalışmalarımız ve araştırmalarımız, sosyal
faaliyetlerimiz oldu. Cesaretle söyleyebilirim ki, o çağımızın en güzel ve
isabetli tesbitlerde bulunabilen, yaratılıştan yenilikçi bir yapıda bulunuyordu.
Gönlü ülkesinin ve halkının gelişen dünyadan, ileri medeniyetlerden geride
kalmamasını en derinliklerinden istiyor bütün çalışmalarını bu doğrultuda
gerçekleştiriyordu.” 24
 2. Eserleri
Bahâr, daha önce sözü edilen gazeteler ve dergilere ek olarak hem manzum ve
hem mensur önemli eserler kaleme almıştır.
1- Çehâr Hitâbe, Tahran 1305 hş.
2- Zindegâni-yi Mânî, Tahran 1313 hş.
3- Ahvâl-i Firdovsî, İsfahan 1313 hş.
4- Sebkşinâsî/Târîh-i Tatavvur-i Nesr-i Fârsî, Tahran 1326 hş., I-III.
5- Târîh-i Muhtasar-i Ahzâb-i Sîyâsî, Tahran 1321hş., I-II.
6- Destûr-i Penc Ustâd, Tahran 1329 hş.
7- Şi’r Der Îrân, Tahran 1333 hş.
8- Târîh-i Tatavvur Der Şi’r-i Fârsî, Tahran 1334 hş.
9- Dîvân-i Eş’âr, Tahran 1335 hş.
10- Firdovsînâme-yi Bahâr, Tahran 1345 hş.
11- Risâleî der Ahvâl-i Muhammed b. Cerîr-i Taberî

22 Ferşîdverd, Husrev, Der Bâre-yi Edebiyyât ve Nakd-i Edebî, Tahran 1363 hş., s. 143.
23 İttihâd, Hûşeng, Peşûhişgerân-i Muâsir i Îrân, Tahran 1379 hş., II, 107.
24 Burkaî, Sohenverân-i Nâmî, I, 585.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 101
12- Bahâr Ve Edeb-i Fârsî (Bahâr’ın çeşitli gazetelerde ve dergilerde
yayınlanmış yüz makale).
13- Gulşen-i Sabâ, Tahran 1313 hş.
14- Târîh-i Sîstân, Tahran 1314 hş.
15- Mucmelu’t-tevârîh ve’l-Kasas, Tahran 1318 hş.
16- Cevâmi’u’l-hikâyât, Tahran 1324 hş.
17- Târîh-i Bel’amî, Tahran 1341 hş.
Bunların dışında Bahâr, Enderzhâ-yi Mârispendân ile Yâdgâr-i Zerîrân adlı
klasik dönemlerin önemli yapıtını Pehlevîce’den Farsça’ya çevirmiştir.
 3. Bahâr’ın düşüncesi ve şiiri
Bahâr, Abdulhuseyn-i Zerrînkûb’a göre, düşüncelerinde değişken bir yapıya
sahip, birbirinden farklı tavırlar gösteren ve sabit düşüncesi olmayan biridir.
Meşrutiyet devrimi sürecinde çok parlak bir geçmişiyle, kalemiyle ya da
diliyle çok önemli hizmetlerde bulunmuş olmasına ve yenilikçilik
düşüncelerine sahip olmasına rağmen, meşrutiyetin ikinci döneminden
itibaren özellikle partileşme sürecinin başlamasıyla birlikte özgürlükçüleri
etkisiz hale getirmeği, İngiliz nüfuzunu İran’da güçlendirmeyi hedefleyen
Vusûkuddevle’nin (ö. 1329 hş./1950) ciddi taraftarları arasında yer almaya
başladı. Divanındaki çok sayıda şiir onun övgüsünde yazılmıştır. 25
Kendi ifadeleriyle Bahâr, yirmi yıl Kıvâmussaltana’yı öven şiirler yazmış,
hatta onun övgüsünü konu alan bağımsız bir kitap kaleme almıştır. 1324
hş./1945 yılında da onun kabinesinde bakan olarak görev almıştır. Bahâr’ın bu
iki kardeş ile geçmişe dayanan dostlukları korumak amacıyla bazı gerçekleri
bile tahrifi ve özgürlükçüler hareketinin değerini düşürmesi, edebiyat
eleştirmenlerine göre, İran’ın bu özgür şairinin hayatında kara leke olarak
kalmıştır.
Bir “bazgeşt-i edebî: geriye dönüş tarzı” şairi olarak daha çok eski şairlerin
üslubunu taklit etmiş ve onların dilini kullanmış olan Bahâr’ın Divan’ı 1956-
1957’de iki cilt halinde basılmıştır. Bahâr’ın şiiri iki devreye ayrılabilir:
Gençlik yıllarında Horasan büyüklerini, din adamlarını, Muzafferüddîn Şah
ve Muhammed Şah’ı övmüş, Ferruhî, Menuçehrî, Muizzi, Rudekî ve
Nâsır-ı Husrev gibi şairlerin tarzını izlemiştir. Meşrutiyetten sonra
özgürlükçülerin safına katılınca şiirlerinde “özgürlük” ve “vatan” konuları da
yer almaya başlamıştır. Bahâr’ın Tahran’ın fethinden birkaç hafta önce
müstezad kalıbında yazdığı ve Horasan gazetesinde yayınladığı şu şiiri İran
toplumunun sosyal durumunu göstermesi bakımından önemlidir: 26
“İran şahına özgürlükten söz etmek hatadır.
İran’ın işi Allah’a kalmış.
İran şehinşahının dini, dinlerden ayrı!
İran’ın işi Allah’a kalmış.

25 Âryenpûr, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, III, 478.
26 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 129-130; Kanar, Çağdaş İran Edebiyatı, s. 234.
102 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
Şah sarhoş, emir sarhoş, zabit sarhoş, şeyh sarhoş.
Memleket elden gitmiş.
Her an sarhoşların yüzünden fitne ve kargaşa çıkmada.
İran’ın işi Allah’a kalmış.
Her an istibdat denizinden yükselmede.
Can yakıcı dalgalar.
Bu dalgalanmadan halkın gemisi bela girdabında.
İran’ın işi Allah’a kalmış.
Ne varsa bizim gösterişsiz, yakışıksız boyumuzdandır.
İran’ın işi Allah’a kalmış. 27
Vatan kavramı Bahâr’ın şiirlerinde önemli bir yer tutar. 1910 yılında şu
tasnifinde vatan kavramını işlemiştir:
“Bilmiyorum neden harap oldun vatan?
Yabancı askerin yeri oldun vatan.
Sen hepimizin mumuydun vatan can.
Neden diğerlerinin mumuna kelebek oldun vatan?
Sen benim azizimsin; sen gül bahçesinin gülüsün.
Neden böyle düşkünce efsaneleştin vatan?
O ne güzel gündü! Sevinçliydin; gülüyordun vatan.
Düşmanın pençesini, dişini kırdın vatan?!
Başın yüceydi. Yazık, yazık vatan!
Zavallıların haline düştün vatan!
Vatan can! Ey vatan can! Ey vatan!
Canım benim. Gönlümün şifası, yanan kalbimin devası.
Benim cefakar, inleyen ve perişan anam.
Hemşirem, sallanan beşiğim.
Ana şefkatli, ruhun aşinası vatan.
Neden çocuklarına yabancı kaldın vatan?
Rus ve İngiliz’den bize zulüm gelir.
Her taraftan üzüntü ve dert saldırmakta bize:
Kinlerinden toprağımıza ayak bastılar.”
Bahâr şiirde her türlü yeniliği kabul eder, ancak eski usul ve ölçülerin
kalmasını şart koşar. Böylece eski ile yeniyi birbirine bağdaştırmaya çalışır.
Eski şiirde kullanılan bütün kelime, deyim ve mazmûnları yeni şiirlerinde de
kullanır. Ama bunun yanında şiir alanında meydana gelen yeniliklere de
yabancı kalmaz. 28
Saîd-i Nefisî’ye göre Bahâr’ın şairlik dönemi üç ayrı devrede incelenebilir. İlk
devrede, daha çok klasik dönem şairlerini taklit etmiştir. İkinci devresinde,
klasik tarzdan ayrılmak, eski şiir tarzıyla bağlarını koparmak istemiştir.
Şiddetli bir sarsıntı geçirmiş ve bütün bunlar yenilikçilik ideali ve bu yoldaki
faaliyetlerinin etkisinde gerçekleşmiştir. Ancak bu tarzda önemli eserler
ortaya koyamamıştır. Daha sonraları aşırı yenilikçilik tarzını bırakarak şaheser

27 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 129-130; Kanar, Çağdaş İran Edebiyatı, s. 234-235.
28 Kanar, Çağdaş İran Edebiyatı, s. 235-236.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 103
yapıtlar ortaya koymuştur. Üçüncü devresinde bütün bu amaçlarına sonuçta
ulaşmış ve özgün tarzını bulmuştur.29
Bazı edebiyat eleştirmenleri, Abdurrahmân-i Câmî’den sonra Fars
edebiyatında sözün akıcılığı, insicamı, doğallık ve kapsamlılığı açısından
Bahâr gibi bir şair yetişmediğini iddia ederler. Eğitimini modern tarzda
almamış olmasına rağmen Bahâr, eski edebî ve bilimsel miras üzerindeki
derin inceleme yeteneği, güçlü hafızası ve üstün yetenekleri yardımıyla
yaşadığı ve daha sonraki dönemlerde en büyük araştırmacıların sözlerine ve
yazılarına güvenecekleri seviyede eserler verdi. Arapça’yı çok iyi bir
düzeyde, Fransızca ve İngilizce’yi de çeviriler yapacak düzeyde bilmekteydi.
Klasik dönem şairlerinin divanlarını dikkatle okuması zihin dünyasında,
şiirlerinde kullanacağı kelimeler ve bileşiklerde mazmûn üretmede kendisine
önemli ölçüde yardımcı olmuştur. İrticali konuşmada son derece yetenekli
olan şairin çocuk denecek yaşlarda şiir yazmaya başlaması da birtakım
çevrelerde kıskanılacak derecelerde bir rekabet oluşmasına neden olmuştur.30
Bahâr, şiirde asıl önemli olması gerekenin içerik ve mazmûnlar olduğunu,
lafız ve kalıpların ikinci dereceden önemli olduğunu benimseyen
sairlerdendir. Klasik Fars şiirinin vezinleri ve şiir kalıplarına son derece
bağlıdır. Şiirlerini her zaman aruza bağlı olarak kaleme almıştır. Daha çok
kaside dalında duygularını dizelerine aktarmıştır. Özel yetenekleri ve tarzına
göre birtakım değişiklikler yapsa da kasideleri genellikle Horasan tarzında dır.
Bazı kasidelerinde klasik Fars şairlerinden ünlü kaside ustaları arasında yer
alan Ferruhî, Cemâluddîn Abdurrezzâk, Menûçehrî ve Senaî gibi ünlü
isimleri vezin ve kafiyede taklit etmiştir. Ancak bu tür şiirlerinde de yenilikler
yapmış, birtakım yabancı kelimeleri şiirin klasik özellikleri ve genel dokusuna
zarar vermeden yeni anlamlarla işlemiştir. 31
Kasideleri; siyasi ya da sosyal eleştiri, Peygamber ve ehl-i beytin övgüleri,
menkıbeleri ve onları konu alan mersiyeler, tasvir, öğüt ve tasavvuf gibi
konulara yer vermektedir. Bazen de zaman ya da ortamın gereğince veya
hapisten kurtulmak için övgü konulu şiirler yazmış, onlarda da Ferruhî
tarzında çok güzel teşbibler ve tağazzüller ortaya koymuştur. Kasidelerinde
bunlar dışında konulara da yer veren Bahâr’ın dili oldukça sade, kolay
anlaşılır ve akıcıdır. 32
Mesnevilerinde de özgün tarzı kendisini belirgin olarak göstermektedir. Kısa
ve uzun şiirlerden oluşan mesnevilerinin sayısı seksenden fazladır. Bunlar
arasında Senâî’nin Hadîka’sı, Firdevsî’nin Şahnâme’si ve Câmî’nin
Sobhetu’l-ebrâr’ı vezninde söylemiş olduğu mesnevileri, daha çok dikkat
çekmektedir. Söz konusu mesnevilerinde bu şairlerin tarzlarına oldukça

29 Burkaî, Sohenverân-i Nâmî, I, 586
30 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 700.
31 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 701.
32 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 701.
104 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
yaklaşmaktadır. Mesnevilerinde daha çok; dini temalar, öğüt, nasihat, vatan,
millet, eleştiri, tartışma, övgü ve yergi, şekvaiyye, kısa öyküler yer
almaktadır. Bu eserlerinde bazı yabancı şairlerden çevirilere de yer
vermektedir. “Sakinâme”, “Enderz be Şâh”, “Goftugû”, “Kulbe-yi Bînevâ-
yi Bahâr”, adlı mesnevileri çok ünlüdür. 33
Bir gazel şairi olmayan, bu konuda iddiası da bulunmayan Bahâr, gazellerini
bir hobi olarak yazmıştır. Gazelleri arasında ünlü Fars gazel ustalarının aynı
türdeki şiirleriyle mukayese edilebilecek olanlar çok değildir. 34
Diğer şiir türlerinde de yeteneklerini denemiş olan Bahâr, o türlerde de önemli
eserler kaleme almıştır. Bunlar arasında; musammatlar, terkib-i bendler, tercii
bendler, kıt’a ve dobeytiler yer almaktadır. Bunların bir kısmında mazmûn
ve kalıpları açısından klasik tarzın biraz dışına çıkmış ve birtakım yenilikler
eklemiştir.35
Bahâr’ın şiirlerinde göze çarpan önemli özelliklerden biri de tazmîn’dir. Bu
konuda da çağdaşlarından önde yer almaktadır. “Morğ-i Seher” gibi tasnifleri,
Horasan lehçesinde kaleme almış olduğu “Behişt” ve mustezâtları şairin
şaheser yapıtları arasında yer almakta, şiirin hemen her türünde üstün
yeteneklerini sergilemektedir.
Hiç bir edebi ekolle sınırlandırılamayacak bir tarza sahip olan Bahâr, gazeteci,
yazar, şair, tarihçi, araştırmacı, çevirmen, siyasî ve sosyal eleştirmendir.
Edebiyatın çeşitli alanlarında birtakım eserleri Farsça’ya çevirmiş, çeşitli
bilim dallarında araştırmalarda bulunmuş, değişik konularda çok sayıda
makale; kaside müstezad, gazel, kıta, mesnevi, rubai gibi kalıplarda şiirler
yazmıştır.
Ölümünden birkaç yıl sonra Tahran’da basılan divanı kaside, gazel, mesnevi,
musammat, terci-i bend, terkib-i bend, mustezad, tasnif ve diğer bazı türlerde
kaleme alınmış şiirlerinden oluşmaktadır. Şiirleri, eski-yeni, klasik-modern,
sosyal, vatan sevgisi, ahlaki şiirler olmak üzere çok renkli ve çok türlülük arz
eder. 36
Astân-i Kuds’un melikuşşuarası olduğu gençlik dönemlerdeki şiirleri daha
çok dinî günlerde ve törenlerde söylenmiş olan övgü, menkıbe ve mersiye
konulu dizelerden oluşur. Bu şiirlerinde şair kendisinden önceki ünlü şairlerin
yolunu izlemiştir. Divanında Ferruhî, Menuçehrî, Nâsır Husrev, Mes’ûd-i
Sa’d, Zahîr-i Faryabî ve Enverî gibi şairlerin aynı vezin ve kafiyelerinde
şiirler göze çarpmaktadır. Özellikle kıtalarında ahlaki ve sosyal konulu dizeler
yer almaktadır. Bu tür şiirlerinde de daha çok Nizâmî, Abdurrahmân-i Câmî
ve Senaî gibi şairlerin şiir tarzları taklit edilmiştir. Ancak bu şiirlerde görülen
birtakım yenilikler ve sadelikler, kalıpların ve vezinlerin eskiliğini bir

33 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 701.
34 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 701.
35 Hatîbî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, B/IV, 701.
36 Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 34.
DOĞU ARAŞTIRMALARI 8, 2011/2 105
dereceye kadar perdelemektedir. Musammatları, Menuçehrî’nin aynı türdeki
şiirlerinin başarılı örneği olarak kabul edilirken, habsiyye türündeki şiirleri de
Mes’ûd-i Sa’d-i Selmân’ın acı dolu habsiyye şiirlerini andırmaktadır. 37
Bahâr, aşk ve gazel şairi olmadığı için Aşk şiirleri ve gazel tarzında o kadar
başarılı değildir. o, her şeyden önce bir kaside şairi olarak bilinmelidir. Hatta
o, Fars şiiri mazmûnlarının, içeriği ve tarzlarının büyük ve köklü zorunlu bir
değişimle karşı karşıya olduğu bir dönemde kasidenin unutulmaya yüz tutmuş
kalıplarını yeniden Horasan tarzı şairleri tarzlarıyla canlandırmış en son
başarılı söz ustasıdır. 38
Ancak meşrutiyetten sonra kendisinin de özgürlükçüler safında yer almasıyla
birlikte artık şairlik yeteneğini, kaside ve diğer şiir türlerinde kaleme aldığı
şiirlerini yeni şekilleriyle devrim ve özgürlüğün hizmetine adamıştır. Bu
dönemde kaleme almış olduğu şiirler oldukça heyecanlı, sıcak ve samimi
duygularla doludur. Şair mesaj yüklü bu şiirlerinde sömürgeci siyaset izleyen
güçlerle amansız bir mücadeleye girişir ve İran halkının yaşadığı sıkıntıları,
dertleri, kızgınlığı, kendisine kastedenlere karşı beslediği kini, nefreti ve
bütün bunların karşısında eli bağlı olarak çaresiz kalışı gibi konuları ön plana
çıkararak halkının sıkıntılarını dizeleriyle paylaşmaya çalışır. Devrimi ve
özgürlük taraftarlarını şiirlerinde över. Halkına ve devletine ihanet içerisinde
bulunanları eleştirerek halkın bizzat sosyal ve siyasî konularla ilgilenmesini
ve davasına sahip çıkarak sahneye inmesini vurgular. 39
Bahâr’ın bir diğer önemli özelliği de klasik şairlerin yolunu izlemesine
rağmen şiirini halkının istekleri ve arzuları doğrultusunda kullanabilmiş
olması ve sesini yaşadığı çağın sıkıntıları ve problemleriyle karşı karşıya
bulunan halkının bu sorunlarını çözme yolunda yükseltebilmiş olmasıdır.
Şiirlerinin özellikle de gençlik yıllarında Meşhed’de kaleme almış olduğu bir
bölümünde dinî temalar kendisini göstermektedir. Bu tür şiirlerinde
hurafelerle yoğun bir mücadele içerisinde bulunurken, hurafecileri alaya
almaktadır. Onun “Nekîr u Munker” ve “Cehennem” adlı şiirleri bu
türdendir. Bahâr, Arif-i Kazvinî’nin ünlü olduğu bir tarz olan Tasnif’de de
denemeler yapmış ve bu alanda da “Morğ-i Seher Nâle Ser Kon” gibi
başarılı örnekler vermiştir. 40
Bahâr’ın şiirlerinde en güzel iki konu olarak neler seçilebilir sorusuna
verilecek cevap “özgürlük” ve “vatan” olmalıdır. Onun İran kültürü ve
tarihine olan yakın ilgisi ve bu alandaki yoğun birikimi, eski İran’a bağlılığını
son derece artırmıştır. Pehlevî dilini öğrenmesinin amacı da bu arzusu olsa
gerek. Divanı kısaca özetlenecek olursa klasik Fars edebiyatının en son
değerli örneğidir denilebilir. 41

37 Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 34.
38 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 125-126; Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 34-35.
39 Âryenpûr, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, II, 126-127.
40 Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 35.
41 Yahakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 35.
106 ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ MELİKÜŞŞUARA…/NİMET YILDIRIM
Bahâr’ın şiirlerinde çeşitli vesilelerle İranla ilgili vermiş olduğu bilgiler,
İran’ın hem kültürel, sosyal adalet, siyasi ve sosyal açılardan parlak
dönemlerini, mutluluklarını ve zaferlerini ve hem de talihsizliklerle karşı
karşıya bulunduğu dönemleri ele almaktadır. Bahâr’ın şiirlerinin yazıldığı
tarihlerde divanında belirtilmektedir. Bu durum araştırmacıların işini
kolaylaştırmakla birlikte tarih sırasına göre kronolojik olarak dizildiklerinde
şairin düşünce dünyasındaki iniş-çıkışları kolayca gözler önüne sermektedir.
Çağdaş Fars edebiyatının en büyük özgürlük şairleri arasında yer alan
Bahâr’ın şairlik dönemi, ülkesini ve halkını kurtarmak için birtakım
vatansever özgürlükçü tarafından heyecanlı çalışmaların yürütüldüğü
dönemlere rastlamaktadır. Yabancı nüfuzu ve tecavüzüyle, haddini aşan
despot, kendinden başkasını düşünmeyen yöneticilerin zulümleriyle, İran’ı
yoksulluk, bozgunculuk ve gerilemeye mahkum etmiş çevrelerle mücadeleyi
hedef edinmiş, Tebriz, Tahran, İsfahan ve Meşhed olmak üzere her bölgede
zorbalarla mücadeleye adamış gruplardır bunlar. İşte tam bu dönemde gençlik
dönemini yaşayan Bahâr da milleti ve vatanının haysiyetini, bağımsızlığını
savunmak için ayağa kalkmış ve bağımsızlığın milleti için tek kurtuluş yolu
olduğunu haykırmaya başlamıştır. 42
KAYNAKÇA
Âryenpûr, Yahyâ, Ez Sabâ Tâ Nîmâ, Tahran 1372 hş. I-II.
Âryenpûr, Yahyâ, Ez Nîmâ Tâ Rûzgâr-i Mâ, Tahran 1374 hş.
Burkaî, Seyyid Muhammed Bâkır, Sohenverân-i Nâmî-yi Mu‘âsır, Tahran 1373 hş., IVI.

Fereciyân, Murtazâ-Necefzâde, Bârfurûş Muhammed Bâkır, Tanzserâyân-i Îrân,
Tahran 1378 hş., I-III.
Muhammedî, Hasan Alî, Ez Bahâr Tâ Şehriyâr, Tahran 1375 hş.
Ferşîdverd, Husrev, Der Bâre-yi Edebiyyât ve Nakd-i Edebî, Tahran 1363 hş.
Hatibî, Hasan, “Bahâr Muhammed Takî”, Dânişnâme-yi Cihân-i İslâm, Tahran 1384
hş., B/IV, 698.
Sapanlû Muhammed Ali, Çehar Şair-i Âzâdî, Tahran 1369 hş.
İttihâd, Hûşeng, Peşûhişgerân-i Muâsir i Îrân, Tahran 1379 hş., I-VI.
Kanar, Mehmet, “Bahâr”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991,
IV, 469-470.
Kanar, Mehmet, Çağdaş İran Edebiyatının Doğuşu ve Gelişmesi, İstanbul 1999.
Muhammed İshâk, Sohenverân-i Nâmî-yi Îrân Der Târîh-i Mu‘âsir, Tahran 1363 hş.
I-VI.
Yahakkî, Muhammed Ca’fer, Çun Sebû-yi Teşne/Edebiyyât-i Mu‘âsır-i Fârsî, Tahran
1379 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş.

42 Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 373.

Konular