NASİHAT EDEBİYATINA DAİR BİR ESER: SA’DÎ’NİN PENDNÂMESİ

- 166 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Cilt: 9 Sayı: 43 Volume: 9 Issue: 43
Nisan 2016 April 2016
www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581
NASİHAT EDEBİYATINA DAİR BİR ESER: SA’DÎ’NİN PENDNÂMESİ
A BOOK ON ETHICAL LITERATURE: SAADI’S PENDNAME
Melek DİKMEN∗
Öz
Şeyh Sa’dî-i Şîrâzî, İran edebiyatının önde gelen şairlerinden biridir. Onun etkisi sadece Fars edebiyatı ile sınırlı olmayıp Türk
ve Urdu edebiyatları ile Batı dünyasında da önemli izler bırakmıştır. Şairin herkesçe bilinen Bostan ve Gülistan’ı, pek çok dile çevrilmiş
ve üzerine şerhler yapılmıştır. Sa’dî’nin pek bilinmeyen eserlerinden birisi de manzum “Pendnâme”sidir. Ahlâkî konuları ele alan
eserde, ilim, adalet, kaza ve kadere rıza, dürüstlük, sabır, cömertlik, tevazu, kerem gibi ahlâkî erdemler övülmüştür. Bununla birlikte
cahille sohbet, zulüm, yalan, kibirlenme, cimrilik gibi olumsuz hasletler yerilmiştir. Sa’dî’nin Pendnâme’si, XX. asrın başlarında Farsça
metni, İngilizce tercümesi ve akabinde Osmanlı Türkçesi ile manzum çevirisi bir arada basılmıştır. Bu çalışmada manzum ahlâk kitabı
olan Pendnâme’nin söz konusu baskısının metni, eserin muhtevası, önemi ve diğer kültürlere tesiri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Şeyh Sa’dî, Nasihatnâme, Pendnâme, Enderz-nâme, İran Edebiyatı.
Abstract
Sheikh Saadi Shirazi is one of the prominent poets on Persian literature. His influence is not limited to Persian literature. He
also deeply affected Turkish and Urdu literatures and Western world. Bostan (the Orchard) and Gulistan (the Rose Garden), his famous
Works, were translated into many languages and commented. Pendname is one of Sa’dî’s poetical works. In this ethical-based work,
ethical values such as science, justice, consenting to fate, honesty, patience, generosity, modesty and grace are praised. Bad habits such
as talking to ignorant, cruelty, lie, arrogance and stinginess are badly criticized. The Persian text of Sa’dî’s Pendname, its English
translation and Ottoman Turkish translation in verse were printed together in the early 20th century. In this study we will deal with the
content, significance and influence on Eastern and Western culture of Pendname, an ethical-based poetical book.
Keywords: Sheikh Saadi, Nasihatnâme (Ethical Book), Pendname, Enderzname, Persian Literature.
“Eğer sana faydalı bir şerbet lâzımsa, Sa’dî’den acı nasihat ilacı al.
Sa’dî’nin nasihati; marifet eleğiyle elenmiş, söz balı ile karıştırılmıştır.”∗∗
Giriş
Ahsen-i takvim üzere yaratılmış olan insan, ruhu ve bedeniyle bütünlük arz eden, sürekli gelişip
değişen ve olgunlaşan bir varlıktır. Embriyo hâlinden insanlaşma serüvenine, bebeklikten yaşlılığa geçen
süreçte, sürekli bir değişim içindedir. İnsanın fizikî gelişiminin yanında zihin dünyasında, kişilik
yapılanmasında da tedricî bir değişim söz konusudur. İnsanın rûhî tekâmülünü gerçekleştirebilmesi için
tefekküre; kâinattaki yerini, kıymetini hatırlatıp sahip olması gereken erdemleri hatırlatacak mana erlerinin
olduğu meclislere ve muhitlere devam edip anlatılanları can kulağıyla dinlemeye; hakkı, hayrı tavsiye eden
eserleri okumaya, seyahat edip gözlem yapmaya ihtiyacı vardır. Bütün bu yollar, insanın kemâlata erişmesi
için gereklidir. Zira unutulmamalıdır ki “insan iki yolla mayalanır; sözle ve gözle” (Kemikli, 2011: 18). Göz,
kâlden hâle geçmiş olan örnekleri görüp idrak etmekten dolayı daha tesirli olmakla birlikte söz de
mühimdir. Gönül hanesini mamur eden, uhuvveti ve muhabbeti telkin eden sözlere can kulağını verip kendi
ruh dünyasında dönüştüren kimse olgunluğa ve kemâle erişebilir.
Kişinin inanç, ibadet ve her türlü iyilikteki dürüstlüğünü, samimiyetini ifade eden bir kavram olan
nasihat, umumiyetle sözle yapılan irşad ve uyarılar için kullanılmaktadır (Çağrıcı, 2006: 408). Hz.
Peygamber, müslümanın müslüman üzerindeki haklarından birinin, kardeşinin yüzüne karşı nasihatte
bulunması veya gıyabında onun iyiliğini istemesi olduğunu belirtmiştir.1
Ayrıca bir hadis-i şerifte de “Din
nasihattır.” buyurmaktadır. Mecliste bulunanlar “Kimin için?” diye sorduklarında Hz. Peygamber “Allah
için, kitabı için ve elçisi için, müslümanların yöneticileri ve onların umumu için”2
buyurmuştur. Hadisle
ilgili yapılan değerlendirmelere göre Allah için nasihat ifadesi, sahih bir tevhid inancına sahip olarak Allah’a
ihlâsla kulluk etmeyi ve her türlü kötülükten uzaklaşmayı, bu hususta kişinin öncelikle kendi kendisinin
nasihatçisi olmasını ifade etmektedir. Allah’ın kitabı için nasihat, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu tasdik
edip emirlerini uygulamaya, ayrıca insanları buna davet etmeye; Allah’ın Resul’ü için itaat, Hz.


Yrd. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi Türk İslam Edebiyatı ABD. Öğretim Üyesi, Isparta. kahraman_melek@hotmail.com.
∗∗ Şeyh Sâdî-i Şîrâzî, 1980: 61.
1
Tirmizî, “Edeb”, 1; Nesâî, “Cenâiz”, 52.
2
Buhârî, “Îmân”, 42; Müslim, “Îmân”, 95.
- 167 -
Peygamber’in nübüvvetine inanıp emirlerine ve yasaklarına uymaya işaret etmektedir. Yöneticiler için
nasihat, hak yolda olanlara itaat edip destek vermeyi, gerektiğinde onlara hatalarını göstermeyi, öğüt ve
uyarıda bulunmayı, iyiliğe çağırmayı ifade etmektedir. Son olarak genel anlamda müslümanlar için nasihat
ise, din ve dünya ile ilgili konularda onları iyi ve faydalı işlere yöneltmeyi, dinleriyle ilgili bilmedikleri
konularda eğitmeyi, onlara iyiliği emredip kötülükten alıkoymayı anlatmaktadır (Çağrıcı, 2006: 408).
1. Nasihatnâmeler
Nasihat ve telkinlerle insanları hakka ve hakikate yönlendirme işi, sözlü olarak şifahen yapıldığı gibi
yazılı kültür vasıtasıyla da ortaya konmuştur. Dürüst ve ahlâklı fertlerin oluşturduğu, dirlik ve düzenliğin
hâkim olduğu duyarlı bir toplum meydana getirebilmek için öğüt verici türde eserlere her kültürde rastlanır.
Nitekim her millet kendi millî, dinî ve kültürel değerleri doğrultusunda “nasihatnâme, pendnâme” olarak
anılan çok sayıda eser kaleme almıştır. Genellikle semavî dinlerin ve ahlâk felsefecilerinin konuyla ilgili
ortaya koyduğu ilkeler, bu tür eserlerin yazılmasına zemin hazırlamıştır. İslâm toplumları teorik ahlâktan
ziyade ahlâkın uygulanmasına önem verdikleri için, dinin emir ve yasakları ile gelenek ve töre ahlâkı içinde
yapılması veya yapılmaması gereken davranışları konu alan ahlâkî ve didaktik bir tür olan nasihatnâmelerin
telifine gayret sarf etmişlerdir. Nasihatnâmelerin bir kısmı yöneticilere yönelik nasihatler şeklinde iken bir
kısmı genel olarak bütün insanlığı konu edinmiştir. Bu eserlerde, her dönemde geçerli olan hak, adalet,
doğruluk vb. evrensel ahlâkî değerlerin yanında toplumların ferdî veya devlet merkezli düşünceleri,
yükselme ve çözülmeye götüren anlayışlar, dinî ve tasavvufî hayatın algılanışı, görgü kurallarındaki
farklılaşmalar, din ve kültürler arası etkileşimler, toplumun değer yargıları, yöneten ile yönetilenlerin ahlâkî
tavırları gibi gelişim ve değişim süreçleri dönem dönem izlenebilir (Pala 2006: 409). Toplumların daha çok
çözülme dönemlerinde kaleme alınan nasihatnâmelerde bozulma emaresi gösteren hususlara çözüm
önerileri de yer almaktadır. Tarihî süreçte şartların ve anlayışların değişmesiyle nasihatnâmelerin
muhtevasında da değişiklik görülmektedir.
Türkler’in nasihat kitapları yazmaları, müslüman olduktan sonraki döneme rastlamaktadır. Şair ve
müellifleri bu konuya yönlendiren başlıca etken, İslâm dininin nasihat dini olduğunu vurgulayan ayetler ve
hadislerdir.3
Türk edebiyatında İslâmiyet etkisinde ortaya konulmuş ilk eser olan Kutadgu Bilig,
siyasetnâme olma özelliğinin yanında ilk nasihatnâme olma özelliğini de haizdir. Edip Ahmet Yüknekî’nin
Atabetü’l-Hakâyık, Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet, Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye, Mevlânâ’nın
Mesnevî adlı eserleri bu geleneğin devamı niteliğinde eserlerdir. Bu eserlerin akabinde pek çok tercüme ve
telif nasihatnâme kaleme alınmış, gelenek güçlü bir şekilde devam ettirilmiştir.4
Ali Fuat Başgil’in “Gençlerle
Başbaşa” (Başgil, 2004) kitabını ve Bilal Kemikli’nin “Oğul, Sen Sen Ol…” (Kemikli, 2015) adlı eserini,
günümüzde bu geleneği devam ettiren modern nasihatnâme örnekleri olarak nitelendirebiliriz.
İslâm medeniyetinin temsilcilerinden olan Arap ve Fars edebiyatlarında da dinî, ahlâkî pek çok eser
kaleme alınmıştır.5
İran edebiyatında “nasihatnâme, pendnâme” tabirlerinin yanında “enderz-nâme”terimi
de mevcuttur (Tefezzüli, 1374: 181). Enderz-nâmeler, daha çok din adamlarının, dindaşlarına; hükümdar ve
vezir gibi ülke yöneticilerinin ve büyük kişiliklerin, çocuklarına ve yakınlarına, saraylılara ya da bütün
halklarına; bilgin ve filozofların, bilim adamları ve halk kitlelerine; babaların, çocuklarına yönelik birtakım
hareket ve davranışlarda bulunmalarını salık veren, ahlâk kurallarına uymaları, iyilik yapmaları ve
kötülüklerden sakınmalarını ifade eden öğütleri konu alır (Yıldırım, 2005: 52). İran edebiyatında Attar’ın
Pendnâmesi oldukça meşhur bir nasihatnamedir ve üzerine çok sayıda şerh yazılmıştır.6
Bu edebiyatın önde
gelen şairlerinden olan, Bostan ve Gülistan’ı ile meşhur olan Sa’dî’nin ayrıca Pendnâme isimli bir eseri daha
mevcuttur.
2. Şeyh Sa’dî-i Şîrâzî
Şeyh Sa’dî-i Şîrâzî, XIII. asır şuarasından olmakla birlikte İran edebiyatı denince akla gelen ilk
isimlerden biridir. Asıl adı Ebû Muhammed Sa’dî Müşerrefüddîn (Şerefüddîn) Muslih b. Abdillah b.
Müşerrif Şîrâzî’dir. Doğum tarihi hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. (Çiçekler, 2008: 405-Halebî, 1379:
204-205) Şiraz’da dünyaya gelmiş, memleketine nispetle Sa’dî-i Şîrâzî ya da Şirazlı Sa’dî olarak tanınmıştır.
Ancak bu mahlasın Atabek Sa‘d b. Ebû Bekir b. Sa‘d’a intisabıyla bağlantılı olduğu da iddia edilmektedir.
Zira Gülistan’ında bu zatı andıktan sonra Şehzade Sa‘d b. Ebû Bekir’i övmesi ve bu eserini ona ithaf etmesi
bu görüşü teyit etmektedir (Çiçekler, 2008: 405). Sa’dî, ilk tahsilini Şiraz’da babasının gözetiminde almış, 12
yaşında iken yetim kalmıştır. “Ben çocukların ıstırabını bilirim. Çocukluğumda babamı kaybettim” (Halebî,

3
Konuyla ilgili örnek ayetler için bkz. Bakara, 2/57; A’râf, 7/62, 68, 79, 93; Nahl 16/125
4
Kaplan, 1992: 23-68. Nasihatnâmeler ile ilgili yapılan bazı çalışmalar hakkında bkz. Kaya, 2010: 65-79; Çelebioğlu, 1990: 172-203; Yıldız,
2002: 57-95; Kaplan, 2012: 72-84, Ekinci, 2012: 423-441; Çınar, 2014: 85-98.
5
İran edebiyatında İslam öncesi dönemde yazılmış enderz-nâmeler de bulunmaktadır. Bu döneme ait eserlerin hepsi Sasaniler
döneminde yazılmış, geleneksel bir hal kazanmıştır. Çıtakoğlu, 2010: 30.
6 Bu eserin Türk edebiyatındaki yansımaları da oldukça fazladır. Bkz. Mehmed Murad Nakşibendî, 2012; Emre, 2015; Diyarbekirli
Ahmed Mürşidî, 2012.
- 168 -
1379: 205) ifadeleri de buna işaret etmektedir. Bu olaydan sonra Sa’dî, anne tarafından dedesi Mes’ûd b.
Muslih el-Fârisî tarafından yetiştirilmiştir. 1223’te Moğol istilası sebebiyle döneminde dünyanın en meşhur
Dârü’l-fünûn’u olan Bağdat’taki Nizamiye medresesine giderek tahsilini tamamlamıştır.7
Sa’dî, Bağdat’tan sonra Hemedan, Horasan başta olmak üzere hemen hemen bütün doğuyu gezmiş,
bir süre Mekke, Şam, Hindistan, Kuzey Afrika’da bulunmuştur. Bu seyahatleri esnasında bazen hükümdar
ve vezirlerle, bazen âlim ve fazıl kimselerle, çoğu zaman da halkın en fakir kesimiyle birlikte yaşamış,
toplumun her tabakasına yaklaşmıştır. İnsanların hislerini ve zaaflarını tanıması, bütün insanlık tarafından
idrak edilebilecek fikirler ortaya koyması, onu ufku açık bir insan sarrafı kılmıştır. Şiraz’a döndüğünde ülke
Moğol istilasından kurtulmuştur. Ebubekir b. Sa’d b. Zengî’nin şehzadesi Sa’d b. Ebubekir b. Sa’d’ın
yakınlarında olmuş, bazı devlet adamlarına şiirler yazmış, hac vazifesinden dönerken Tebriz’de Moğol Hanı
Abaka Han ile görüşmüştür. 1292 yılında Şiraz’da vefat etmiş, zamanla harap olan mezarı ve hankahı Kerîm
Han Zend tarafından 1766 yılında yeniden yaptırılmıştır (Çiçekler, 2008: 406; Halebî, 1379: 205-206). Şairin
ömrünün üç büyük döneme ayrılabileceği söylenmektedir. Buna göre otuz yılı tahsille, diğer otuz yılı uzun
seyahatlerle doludur. Kalan otuz-kırk yılında da Sa’dî, son şiirlerini yazmakla, inziva ve ibadetle meşgul
olmuştur (Heyet, 1927: 4).
Sanatının ve üslubunun güzelliğiyle tanınmış olan Sa’dî’nin şiir ve nesri akıcıdır. Aynı zamanda
gazeli müstakil bir edebî tür olarak mükemmelliğe ulaştırmıştır. Manzum ve mensur eserlerinde eskiden
beri yaygın olarak kullanılan atasözlerinden faydalanmış, toplumun düşünce ve isteklerine tercüman olan
sözler, atasözü hâlinde günümüze kadar gelmiştir. Bununla birlikte Sa’dî, hem İran kültür coğrafyasında
hem de Türk edebiyatında pek çok şahsiyeti etkilemiş bir isimdir (Çiçekler, 2008: 406). Klâsik dönemdeki
şairler üzerinde büyük tesirinin yanında İstiklal şairi Mehmet Akif, “ders-i hakîkat veren” Sa’dî’den
şiirlerinde bahsetmekte “Şark’ımızın rûh-ı kemâli” olarak nitelendirmektedir. Ali Nihat Tarlan’ın, “Elfazdaki
fesahat ile mânadaki güzelliği onun kadar imtizaç ettiren şair yoktur. Gazel vadisinde Sa’dî hakikaten
üstaddır” (Şeyh Sa’dî-i Şîrâzî, 1980: 11) şeklindeki tespiti de mühimdir.
Sa’dî’nin eserleri Külliyât adı altında toplanmış ve defalarca basılmıştır.8
Manzum yazılmış Bostan’ı
ve mensur Gülistan’ı daha çok insanlara faydalı olmak ve öğüt vermek amacıyla kaleme alınmış eserler olup
karakter ve ahlâk eğitimi ile ilgili yönü de bulunmaktadır (Akyüz, 1969: 73-78; Ceyhan, 2007: 228-247). Bu
eserler Külliyat içinde ve müstakil olarak defalarca basılmış,9
Türkçe başta olmak üzere İngilizce (Shaik Sady
of Sheeraz, 1865), Fransızca (Sa’dî, 1858), Urduca (Sa’dî, Trs.), Arapça, Boşnakça, Azerice, Arnavutça gibi
farklı dillere çevirilmiş ve şerh edilmiştir. Bunlar dışında Sa’dî’nin Kasâyid-i Arabî, Kasâyid-i Fârsî, Merâsî,
Mülemma’ât ve Müsellesât, Tercî’ât, Tayyibât, Bedâyi’, Havâtîm, Gazeliyyât-ı Kadîm, Sâhibiyye, Hubsiyyât,
Rubâ’iyyât, Müfredât, Risâle-i Akl u Işk, Risâle-i Enkiyânû, Mecâlis-i Pencgâne. Risâle-i Selâse adlı eserleri
de bulunmaktadır (Sa’dî: 1940).
3. Pendnâme-i Sa’dî
İran edebiyatında çok sayıda pendnâme ve enderz-nâme türünde eser bulunmakla birlikte Sa’dî-i
Şirâzî gibi meşhur bir şairin Pendnâmesi, günümüzde pek fazla bilinmemektedir. Sa’dî hem yaşadığı çağı
hem de sonraki dönemleri tesiri altına almış ve Bostan ve Gülistan’ındaki nasihat ve ahlâk konulu hikâyeleri
dilden dile dolaşmış, farklı dillere tercüme edilmiştir. Bununla birlikte benzer muhtevaya sahip manzum
Pendnâmesi’nin bir dönem oldukça meşhur ve müteessir olduğu, hem verilen bilgilerden10 hem de farklı
dillere tercüme edilmesinden anlaşılmaktadır.
Çalışmamıza konu olan Sa’dî’nin Pendnâme’si, eserin ilk beytinin ilk kelimesinden hareketle
“Kerîmâ Kasidesi” adıyla da bilinmektedir. İran ve Hindistan’daki kütüphaneler başta olmak üzere,
kütüphane kayıtlarında bu eser “Kerimâ Kasidesi” veya “Nasîhatü’l-Mülûk” olarak kayıtlıdır. Ancak
Nasîhatü’l-Mülûk adlı eser, Sa’dî’nin manzum mensur karışık olarak yazdığı farklı bir eserdir (Sa’dî, 1385).
Pendnâme ise tamamı manzum olarak kaleme alınmış bir eserdir. Pendnâme, İran ve Hindistan’daki
kütüphanelerde yer almakta, farklı dillere çevirileri de bulunmaktadır.11 Eser, Scroll of Wisdom (Wollaston:
1906) adıyla Arthur Naylor Wollaston tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiş, Muhammed İnamullah Sâhib
tarafından Gevher-i Bî-Bahâ Urdu Şerh-i Kerîmâ (Muhammed İn’âmu’llah Sâhib: trs) adıyla Urduca’da şerhi
yapılmıştır. Ayrıca hatt-ı nâhûnî (tırnak hattı) denilen farklı bir yazı stili ile yazılmış bir örneği de mevcuttur.

7
Sa’dî’nin Arapçayı Farsça kadar kuvvetle bilip yazmakla birlikte o asırlarda Batı’nın önemli dili olan Latinceye de vâkıf olduğu ifade
edilmektedir. Latinceyi Trablus’ta Hristiyan ordusunda bulunan Fransızlara esir olduğu ve Trablus istihkamatında çalıştırıldığı zaman
öğrenmiş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Heyet, 1927: 7-10.
8
Sa’dî, 1891; Sa’dî, 1940; Sa’dî, 1377; Sa’dî, 1385.
9
Sadî-i Şîrâzî, 1980; Şirazlı Şeyh Sadî, 2011.
10 1927 yılında 2. baskısını yapmış ve İbrahim Alaaddin Gövsa’nın önderliğinde bir heyet tarafından hazırlanarak “Büyük Adamlar
Serisi” içinde basılmış olan eserde, “Sa’dî’nin bir de Pendnâme’si meşhurdur.” ibaresi yer almaktadır. Heyet, 1927: 12.
11 Bu eser hakkında detaylı bir çalışma tarafımızdan yapılmaktadır.
- 169 -
Pendnâme’nin Türkçe’ye çevirisi de bulunmaktadır. Çalışmamıza da esas teşkil eden tercümenin iki ayrı
baskısı söz konusudur:
1. Pendnâme Vizeli Rıza b. Emin12 tarafından tercüme edilmiş ve 1907 yılında Kıbrıs’ta “Foni
Dis Kibru” matbaasında Farsça metni, İngilizce’ye tercümesi ve Osmanlı Türkçesi’ne manzum çevirisi ile
muhtasar olarak basılmıştır. Eserin önsözünde “…Şarkın ve Garbın feylesof-ı ekberi add olunan Şeyh Sa’dî
merhûmun 1840 senesi müsteşrik-i meşhûr (Mister İsmis (Smith) cenâbları) tarafından İngilizceye tercüme
ve tab’ olunan Pendnâmesi el-yevm Kıbrıs’da bulunan ekâbir-i me’mûrînden Mahkeme-i Adlî reîs-i fazîletenîsi
Mister (Perker) cenablarının hızânetü’l-kütübünü temâşâ esnasında nazar-ı âcizânemce gayet dil-keş ü
câzib, hâle evfak olan aksâmının lisân-ı ‘âlî-i Osmânî’ye nazmen nakli münâsib görüldü.” (Sa’dî, 1907: 2)
bilgisine yer verilmektedir. Eser toplumlarda“makbul ve mezmum” görülen birtakım ahlâkî özelliklerle
ilgili olup insanlara faydalı olma düşüncesiyle nazma çekilmiştir. Ancak bir dilden başka bir dile çevirinin
zorluğunu dile getiren mütercim, Osmanlı Türkçesi’nin Farsça’ya İngilizce’den daha yakın olduğunu ve bu
çevirinin daha hoşgörülebilir olduğunu ifade etmiştir. Mevzun ve mukaffa tercümenin eski bir gelenek
olduğuna, bu sayede şiirimizin ruh okşayan ahengiyle doğuya ve batıya zevkiselimimizi gösterdiğine de
vurgu yapmaktadır. Mütercim Rıza Efendi eseri, hem muhtevasının kapsamı açısından önemsemekte hem
de İngilizce, Türkçe ve Farsçasının bir arada basılması hasebiyle eseri dil meraklılarına tavsiye etmektedir.
Bu baskıda eser, 15 başlıktan müteşekkil olup sırasıyla şöyledir:
1. Pend-nâme-i Şeyh Sa’dî ‘Aleyhi’r-Rahme
2. Hitâb ber-Nefs
3. Der-Fazîlet-i İlm
4. Der- İmtinâ’ ez-Sohbet-i Câhilân
5. Der-Sıfat-ı ‘Adl
6. Der-Mezemmet-i Zulm
7. Der-Sıfat-ı Râstî
8. Der-Mezemmet-i Kizb
9. Der-Fazîlet-i Sabr
10. Der-Sıfat-ı Tevâzu’
11. Der-Mezemmet-i Tekebbür
12. Der-Sıfat-ı Sehâvet
13. Der-Mezemmet-i Buhl
14. Der-Medh-i Kerem
15. Emr Der-Müşâhede-i Kazâ ve Kader
Mesnevi nazım şekli ile kaleme alınmış olan Pendnâme’nin Farsça kısmı aruzun
Mefâ’îlün/mefâ’îlün/fe’ûlün kalıbı ile yazılmışken Osmanlı Türkçesi ile nazma çekilmiş kısmı ise aruzun
Mef’ûlü/mefâ’îlü/mefâ’îlü/fe’ûlün kalıbı ile yazılmıştır.
2. Pendnâme’nin manzum tercümesi ayrıca h. 1328/m. 1910-1911 yılında, “Mahmud Paşa’da
Tarakçılar sokağında Hacı Hüseyin Efendi’nin Matbaasında” da basılmıştır (Sa’dî: 1328). Bu baskıda sadece
Farsça metni ve Osmanlı Türkçesine manzum tercümesi bulunmaktadır. Kapak sayfasında “Lisân-ı ‘Âlî-i
Osmânî’ye nazmen nakl eden Şemseddîn” bilgisi yer almakla beraber tercümenin sonunda Kemâl Bey ismi
geçmektedir. Asıl ilginç husus ise, farklı iki isim geçmekle birlikte bu manzum tercümenin 1907 yılında
Vizeli Rıza b. Emin tarafından yapılan manzum tercümenin tıpatıp aynısı oluşudur. Bu baskıda önceki
eserin sadece ilk 11 bölümü yer almaktadır.
Vizeli Rıza b. Emin tarafından nazma çekilmiş olan eser, baskı tarihi önce ve muhteva açısından
daha kapsamlı olduğu için esas kabul edilmiştir.
4. Pendnâme-i Sa’dî’nin Metni
BİSMİ’LLÁHİ’R-RAÓMÁNİ’R-RAÓÌM
PEND-NÁME-İ ŞEYÒ (SAèDÌ èALEYHİ’R-RAÓME)
1.
KerìmÀ bi-baòşÀyì ber-óÀl-i mÀ
Ki hestem esìr-i kemend-i hevÀ
NedÀrìm àayr ez-tÿ feryÀd-res

12 Vizeli Rıza b. Emin, şair Eşref gibi XX. yüzyılın başlarında II. Abdülhamid’e karşı meşruti bir yönetim mücadelesi veren, bu rejimden
kaçarak İngiltere’nin kontrolündeki Kıbrıs adasına sığınan Jöntürklerdendir. Kıbrıs’ta kültürel etkinliklerin canlanmasında etkili olmuş
şahsiyetlerden birisidir. Sa’dî’nin Pendnâmesi’nden başka basılan eseri, “Hakâyık-ı Şer’iyye” (Mir’at-ı Zaman Matbaası, Lefkoşe
1905)dir. Onuş, 2015: 1727. Ayrıca bkz. Karakartal vd., 2012: 522.
- 170 -
Tÿyì èiãyÀn-rÀ òaùÀ-baòş u bes
Nigeh dÀr mÀ-rÀ zi-rÀh-ı òaùÀ
ÒaùÀ der-güzÀr u ãavÀbem nümÀ
ZebÀn tÀ buved der-dehÀn cÀy-gìr
æenÀ-yı Muóammed buved dil-peõìr
Óabìb-i ÒudÀ eşref-i enbiyÀ
Ki èarş-ı berìneş buved müttekÀ
SüvÀr-ı cehÀn-gìr yekrÀn-ı BurÀú
Ki begüzeşt ez-úaãr-ı nìlì revÀú
∗∗∗
IN THE NAME OF THE MOST MERCIFUL GOD
The Pund-Namu of Shyk Sadee
(Upon whom be mercy)
O Beneficent (God)! Bestow pardon on our candition,
Who are captives in the toil of vanity.
We have none, excepting Thee (for our) defender;
Thou art the all-sufficient forgiver of transgressors.
Preserve us from the road of sin;
Pardon our misdeeds, and instruct us in righteousness.
As long as the tongue preserves its place in the mouth,
The Praise of Moohummud will be grateful to the soul.
Friend of God! Most illustrious Prophet.
Whose dignity recineth on the empyrean throne
When he bestroad the fleet Booraq, who encompasseth the universe,
He passed beyond the Courts of the cerulean Palace.
∗∗∗
Raóm eyle İlÀhì şu bizim óÀl-i óayÀta
ÜftÀdeleriz şevúile dÀm-ı hevesÀta
İmdÀd idecek başúa biri yoúdur İlÀhì
Sensiñ hemÀn èafv eyleyecek ehl-i günÀhı
Óıfô eyle sülÿk itmeyelim rÀh-ı şürÿra
Hep aósen-i aóvÀlimi gör baúma úuãÿra
Fem içre bulunduúça lisÀnım müteúarrir
EvãÀf-ı Muóammeddir olan úalbe müéeååir
SulùÀn-ı rusul yÀr-ı vefÀdÀr-ı ÒudÀdır
Hem èarş-ı muèallÀ Oña bÀlìn-i ãafÀdır
Merkÿbı BurÀú idi hem ol fÀris-i èÀlì
Bu ùÀú-ı kebÿdı geçerek itdi teèÀlì
2. ÒİÙÁB BER-NEFS
Çihil sÀl-i èömr-i èazìzet güõeşt
MüzÀc-ı tÿ ez-óÀl-i ùıflì negeşt
Heme bÀ-hevÀ vü heves sÀòtì
Demì bÀ-meãÀlió neperdÀòtì
- 171 -
Mekon tekye ber-èömr-i nÀ-pÀydÀr
MebÀş eymen ez-bÀzì-i rÿzgÀr
∗∗∗
ADRESS TO THE SOUL
Forty years of your precious life have elapsed,
And (alas!) your disposition has not altered from the state of childhood.
You have done all things through thoughtlessness and vanity;
Not an instant have you acted in conformity to righteousness.
Place not reliance upon perishable life;
Think not yourself secure from the sport of fortune.
∗∗∗
ÒİÙÁB BER-NEFS
Úıymetli óayÀtıñdan olup úırú yıl eksik
Sen meşreb-i ùıflÀneye óÀlÀ mütehÀlik
èÁlemde hep olduñ èabeå işler ile meşàÿl
Bir Àn ki aòõ itmedi bir maúãad-ı maèúÿl
Aldanma ãaúın èömrüñüñ encÀmı fenÀdır
Dehşetli bu dehriñ oyunı ãanma şaúadır
3. DER FAØÌLET-İ èİLM
Benì Ádem ez-èilm yÀbed kemÀl
Ne ez-óaşmet ü cÀh u mÀl u menÀl
Çü şemè ez-pey-i èilm bÀyed güdÀòt
Ki bì-èilm netevÀn ÒudÀ-rÀ şünÀòt
Kesì-rÀ ki şod der-ezel baòtiyÀr
Ùaleb kerden-i èilm kerd iòtiyÀr
TurÀ èilm der-dìn ü dünyÀ tamÀm
Ki kÀr-ı tÿ ez-èilm gìred niôÀm
MeyÀmÿz cüz èilm ger èÀúilì
Ki bì-èilm bÿden buved àÀfilì
Berev dÀmen-i èilm-gìr üstüvÀr
Ki èilmet resÀned be-dÀri’l-úarÀr
∗∗∗
PRAISE OF KNOWLEDGE
The children of Adam attain perfection by knowledge,
Not through pomp or splendour, riches or possessions.
To gain knowledge, you should consume yourself like a candle,
Since without it you cannot know God.
Whomsoever destiny hath rendered happy,
Maketh it his study to acquire knowledge.
Knowledge will complete you fort his world, and forthe next,
For thereby your actions are set in order.
If thou art wise, thou will study nothing else.
∗∗∗
DER FAØÌLET-İ èİLM
Kesb-i şeref ü şÀn idiyor èilmile insÀn
Hep fÀéidesiz debdebe vü åervet ü sÀmÀn
- 172 -
èİlmiñ yoluna şemèa gibi yanmalı her gÀh
èİlm olmasa óaúúıyla bilinmez idi AllÀó
TÀ rÿz-ı ezelden olanıñ ùÀlièi yÀver
Taóãìl-i maèÀrif olur èindinde muúarrer
Dìniñ ile dünyÀda saña èilmdir elzem
AóvÀliñ olur èilmile her yerde munaôôam
èAúlıñ var ise èilme çalış àayrıya baúma
áafletdir amÀn kendiñi bì-èilm bıraúma
Muókemce temessük idi vir èilim úoyma
èİlmiñ seni ìãÀl idecek dÀr-ı naèìma
4. DER İMTİNÁè EZ-äOÓBET-İ CÁHİLÁN
DilÀ ger òıredmendì vü hÿşyÀr
Mekon ãoóbet-i cÀhilÀn iòtiyÀr
TurÀ ejdehÀ ger buved yÀr-ı àÀr
Ez-Àn bih ki cÀhil buved àam-küsÀr
Eger òaãm-ı cÀn-ı tÿ èÀúil buved
Bih ez-dÿst-dÀrì ki cÀhil buved
Zi-cÀhil óaõer kerden evlÀ buved
Ki ìn-neng-i dünyÀ vü èuúbÀ buved
Ser-i cÀhilÀn ber-serdÀr bih
Ki cÀhil beòˇÀrì giriftÀr bih
∗∗∗
AGAİNST ASSOCIATING WITH THE IGNORANT
Oh my heart! İf thou art wise and prudent,
Choose not the society of the ignorant.
If you have a dragon for your companion in the cave,
It is better than to have an ignorant associate.
If your mortal enemy be wise,
He is preferable to an ignorant friend.
It is prudent to shun the company of the ignorant,
For from their society will result temporal and eternal shame.
The heads of the ignorant best süit top of the gallows,
For it is fitting they should be seized by disgrace,
∗∗∗
DER İMTİNÁè EZ äOÓBET-İ CÁHİLÁN
ÕÀtıñda seniñ varsa eger èaúl u feùÀnet
AãóÀb-ı cehÀletle ãaúın eyleme ülfet
Dehşetli bir ejder ile bir àÀra úapanmaú
CÀhille refìú olmadan evlÀ imiş ancaú
Bir èÀúil eger olsa daòi düşmen-i cÀnıñ
EvlÀ görinür dostluàundan cühelÀnıñ
- 173
-
LÀyıú olan insÀna óaõerdir cühelÀdan
DÀreynde hep èÀr gelir öyle belÀdan
CÀhil olanın reési serdÀra sezÀdır
CÀhil eger uàrarsa her idbÀra sezÀdır
5. DER äIFAT-I èADL
Çü Ìzed turÀ ìn-heme kÀm dÀd
ÇirÀ ber neyÀrì ser-encÀm dÀd
Çü èadlest pìrÀye-i Òusrevì
ÇirÀ èadl-rÀ dil nedÀrì úavì
TurÀ memleket pÀyidÀrì koned
Eger maèdelet destyÀrì koned
Çü NÿşìrevÀn èadl kerd iòtiyÀr
Kunÿn nÀm-ı nìkest ez-ÿ yÀdigÀr
CehÀn-rÀ be-in
ṣÀf ÀbÀd dÀr
Dil ehl-i inãÀf-rÀ şÀd dÀr
Zi-teéåìr-i èadlest ÀrÀm-ı mülk
Ki ez-èadl óÀãıl şeved kÀm-ı mülk
CehÀn-rÀ be ez-èadl mièmÀr nìst
Ki bÀlÀ-ter ez-maèdelet kÀr nìst
TurÀ zeyn be-Àòir çi óÀãıl şeved
Ki nÀmet şehenşÀh-ı èadil şeved
Eger òˇÀhì ez-nìk-baòtì nişÀn
Der-i ôulm bendì ber-ehl-i cehÀn
RièÀyet dirìg ez-raèiyyet medÀr
MurÀd-ı dil dÀd òˇÀhÀn ber-Àr
∗∗∗
PRAISE OF JUSTICE
Since God hath granted you all your desires,
Why produce you not the effects of justice?
Since justice is the ornament of the royalty,
Why establish you nott your heart thereby?
Your kingdom will obtain permanency,
If you take justice for your co-adjutor.
Because Nousherwan made choice of justice,
His good name is held in remembrance until now.
Preserve the world in prosperity through justice,
Since no action is more elevated.
What better end you can require for yourself,
Than that you may be styled THE JUST KİNG?
If you seek a monument of your good fortune,
Shut the door of opression on mankind;
With-hold not favour from the peasant;
Gratify the hearts of the suppliants for justice.
- 174
-
∗∗∗
DER äIFAT-I èADL
MÀdÀm virür Óaú saña her dürlü murÀdı
Ya sen neye neşr itmeyesiñ èÀleme dÀdı
Çün èadl oluyor zìnet-i õì-úıymet-i şÀhì
Óıfô itmelisiñ úÀèide-i èadli kemÀhì
İcrÀ-yı èadÀlet saña olmuşsa müyesser
Mülküñ úalır èÀlemde beúÀ üzre ser-À-ser
Çün maèdeleti NÿşìrevÀn eyledi muètÀd
ElÀn büyük òayr ile nÀmı olunur yÀd
DÀéim iderek èÀlemi èadliñ ile maèmÿr
Úıl èadli seven dilleri her vechile mesrÿr
ÁsÀyişi bir mülkün olur èadl ile úÀbil
ÓÀcÀtı olur mülküñ èadÀlet ile óÀãıl
DünyÀya èadÀlet gibi mièmÀr bulunmaz
ZìrÀ ki èadÀletden eyi kÀr bulunmaz
NÀmıñ bu cihÀnda melik-i èÀdil olunca
Artıú ne úalır bu şerefe nÀéil olunca
İster iseñ iórÀz idesiñ ãìt-i saèÀdet
Sedd çekmegi ôulmüñ öñüne itmeli èÀdet
Her yerde reèÀyÀyı úılup maôhar-ı inãÀf
Maôlÿmlarıñ itmeli meséÿlüni isèÀf
6. DER MEÕEMMET-İ ÔULM
ÒarÀbì zi-bì-dÀd bìned cehÀn
Çü bÿstÀn-ı òurrem zi-bÀd-ı òazÀn
Medih ruòãat-ı ôulm der-hìç óÀl
Ki òurşìd-i mülket neyÀbed zevÀl
Kesì k’Àteş-i ôulm zed der-cehÀn
Ber Àverd ez-ehl-i èÀlem fiàÀn
Sitem ber-øaèìfÀn-ı miskìn mekon
Ki ôÀlim be-dÿzaò reved bì-süòan
Sitem keş ger Àhì ber Àred zi-dil
Zened sÿz-ı ÿ şuèle der-Àb u gil
Mekon ber-øaèìfÀn-ı bì-çÀre zÿr
Biyendìş-i Àòir zi-tengì-i gÿr
Mekon merdüm ÀzÀrì ey tund-reéy
Ki nÀgeh resed ber-tu úahr-ı ÒudÀy
∗∗∗
- 175 -
CENSURE OF OPPRESSION
The world suffers destruction from injustice,
As a delightful garden, by the wind of autumn.
Suffer not oppression in any case,
That the sun of your empire may not decline.
Whosoever inflames the world with the fire of tyranny,
Draws out lamentations from mankind.
Oppres not the poor and weak,
For the tyrant goes to hell, without a word.
If the oppressed sendeth out from his heart one sigh,
The heat thereof will set in the flames both sea and land.
Oppress not the weak, who are incapable of making resistance;
Think of the end, and of the punishment in the grave.
Excercise not severity and moroseness,
For the vengeance of God will overtake thee unawares.
∗∗∗
DER MEÕEMMET-İ ÔULM
Ôulm ile òarÀb olmadadır işte bu èÀlem
GülzÀrı òazÀn itmede bir bÀd dem-À-dem
Bir ôulme bile virme amÀn göz göre meydÀn
Kim şaèşaèa-i mülküñe hìç gelmeye noúãÀn
Her kim ki ider ôulmile bu èÀlemi sÿzÀn
Hep òalú-ı cihÀn eyler o sÿziş ile efàÀn
Ôulm eyleme èÀcizlere úıyma fuúarÀya
ÔÀlim ãorusuz ùoàrı gider sicn-i cezÀya
Maôlÿm derÿnundan eger eylese bir Àh
DünyÀ ùutuşur işte o Àteş ile nÀgÀh
Evvel düşünüp dehşetini êìú-ı mezÀrıñ
Taøyìúine úalúışma ãaúın merd-i nizÀrıñ
İnsÀnlara ôulm eyleme ey merdüm-i àaddÀr
NÀgÀh seni úahr idecek Óaøret-i ÚahhÀr
7. DER äIFAT-I RÁSTÌ
DilÀ ger konì rÀstì iòtiyÀr
Şeved òalú-ı dünyÀ turÀ dÿst-dÀr
Ne pìçed ser ez-rÀstì hÿşmend
Ki ez-rÀstì nÀm gerded bülend
TurÀ ger buved rÀstì der-nihÀd
HezÀr Àferìn ber-nihÀd-ı tÿ bÀd
Dem ez-rÀstì ger zenì ãubó-vÀr
Zi-tÀrikì-i cehl-gìrì kenÀr
Bih ez-rÀstì der-cehÀn kÀr nìst
Ki der-gülbün-i rÀstì òÀr nìst
- 176 -
Kesì-rÀ ki nÀ-rÀstì kişt-i kÀr
KucÀ rÿz-ı maóşer buved rest-gÀr
NÀ-rÀstì nìst zi-kÀrì beter
K’ez-ÿ nÀm-ı nìgÿ şeved bì-åemer
∗∗∗
PRAISE OF TRUTH
Oh my heart! If you make choice of truth,
Mankind will be your friends.
A wise man sweerveth not from truth,
For thereby a man becometh famous.
If you have truth in your disposition,
May a thousand encomiums attend on such a temper!
If you breathe truth, like the true day-spring,
You will seperate yourself from the darkness of ignorance.
There is nothing in the world preferable to truth,
For, in the rose-bush of veracity, there is no thorn.
He who acteth with falsehood,
How shall he be acquitted in the day of judgment?
Nothing is more detrimental than falsehood,
Since thereby a good name falls into disgrace.
∗∗∗
DER äIFAT-I RÁSTÌ
Sen muttaãıf olsañ ãıfat-ı ãıdúıla her bÀr
DünyÀda saña herkes olur yÀr-ı vefÀdÀr
AãóÀb-ı òıred terk idemez ãıdú-ı kelÀmı
İòrÀz ider ol ãıdúıla èulviyyet-i nÀmı
AòlÀúıñ idilmişse eger ãıdúıla tezyìn
EvãÀfıña eùvÀrıña biñler ile taósìn
Sen ãubó gibi ãıdúıla neşr eyler iseñ nÿr
Cehliñ ôulumÀtından olursuñ ebedì dÿr
DünyÀda ãadÀúatden eyi kÀr bulunmaz
Gül-naòl-i dürüstìde hele òÀr bulunmaz
Her kim èadem-i ãıdúı úılar kendine èÀdet
Taòlìã-i girìbÀn idemez rÿz-ı úıyÀmet
Yoúdur èadem-i ãıdúdan eşnaè görinen óÀl
İnsÀnlarıñ eyler o güzel ãìtini iòlÀl
8. DER MEÕEMMET-İ KİÕB
Kesì-rÀ ki girded zebÀn-ı durÿà
ÇerÀà-ı dileş-rÀ nebÀşed furÿà
Durÿà Àdemì-rÀ koned bì-vaúÀr
Durÿà Àdemì-rÀ koned şerm-sÀr
Durÿà ey birÀder megÿ zìnhÀr
Ki kÀõib buved òˇÀr u bì-iètibÀr
- 177
-
Zi-keõõÀb gìred òıredmend èÀr
Ki ÿ-rÀ neyÀred kesì der şümÀr
∗∗∗
CENSURE OF FALSEHOOD
Whosoever exerciseth a lying tongue,
The lamp of his heart shall not have light.
Falsehood dishonoureth a man;
Falsehood maketh a man ashamed.
Oh brother! Never utter a lie,
For a liar is despicable, and without credit.
The wise man shunneth the liar,
Since nobody maketh any account of him.
∗∗∗
DER MEÕEMMET-İ KİÕB
Taórìk-i lisÀn eyler ise kiõbile insÀn
MiãbÀó-ı derÿnı olamaz şaèşaèa-efşÀn
Óayåiyyetini kiõb ider insÀnıñ izÀle
Kiõb olmadadır Àdeme bÀdì-i òacÀle
Hìç söyleme èÀlemde yalan lÀfı efendi
Müstaóúar ider kÀõib olan kendini kendi
KÀõible görüşmekden ider èÀúil olan èÀr
Bir kimse bile itmez onuñ ismini teõkÀr
9. DER FAØÌLET-İ äABR
TurÀ ger ãabÿrì buved dest-yÀr
Be-dest Àverì devlet-i pÀy-dÀr
äabÿrì buved kÀr-ı ãÀóib-dilÀn
äabÿrì buved pìşe-i muúbilÀn
äabÿrì be-her-óÀl evlÀ buved
Ki der-øımn-i Àn çend maènÀ buved
äabÿrì kilid-i der-i arzÿst
GüşÀyende-i kişver-i arzÿst
∗∗∗
PRAISE OF PATIENCE
If you are aided by patience,
You will acquire unperishable riches.
Patience is the duty of the righteous;
The religious turn not their head therefrom.
Patience is excellent in all cases,
For it may be comprehended in various senses.
Patience is the key of the door of desire;
It is the victor in the kingdom of desire.
∗∗∗
DER FAØÌLET-İ äABR
Her işde eger ãabr-ı cemìl eyleseñ ibrÀz
Bì-şübhe idersiñ ebedì devleti iórÀz
äÀbir olur èÀlemde hep aãóÀb-ı óaúìúat
Mesèÿd olan Àdemler ider ãabrıla ülfet
- 178 -
äÀbirlik imiş Àdeme varsa yaúışan óÀl
VÀbeste-i ãabr oldı hele ekåer-i ÀmÀl
äabr oldı óaúìúatde vü denkdir maúãÿd
äÀbirlik ile fetó olunur kişver-i maúãÿd
10. DER äIFAT-I TEVÁØUè
DilÀ ger tevÀøuè konì iòtiyÀr
Şeved òalú-ı dünyÀ turÀ dÿst-dÀr
TevÀøuè ziyÀdet koned cÀh-rÀ
Ki ez-mihr-i pertev buved mÀh-rÀ
TevÀøuè buved óürmet-efzÀ-yı tÿ
Koned der-behişt-i berìn cÀ-yı tÿ
TevÀøuè kilìd-i der-i cennet est
Ser efrÀzì vü cÀh-rÀ zìnet est
TevÀøuè koned hÿşmend-i güzìn
Nihed şÀò-ı pür-mìve ser-ber-zemìn
TevÀøuè zi-gerden firÀzÀn nìkÿst
GedÀ ger tevÀøuè koned òÿy-ı ÿst
∗∗∗
IN PRAISE OF HUMILITY
Oh my hearth! If you make choice of humility,
Mankind will be your friends.
Humility augmenteth dignity,
Like as the sun illumines the moon.
Humility will be the means of heightening your character;
It will establish your seat in the süblime paradise.
Humility is the key of the gate of paradise;
It is the ornament of eminence and dignity.
The truly wise man practises humility;
The bough full of fruit, placeth its head upon the earth.
Humility is respectable in tjose of high estate,
The beggar who is humble, acts only in his profession.
∗∗∗
DER äIFAT-I TEVÁØUè
Sen muttaãıf olduúca tevÀøuè ile her Àn
èÁlemde saña herkes olur yÀr-i åenÀ-òˇÀn
Tezyìd tevÀøuèdur iden cÀh u celÀli
Nÿrıyla güneş ùoldırıyor cürm-i hilÀli
DünyÀda tevÀøuèdur iden şÀnıñı ièlÀ
UòrÀda ider menziliñi cennet-i aèlÀ
MiftÀóı tevÀøuèdur èÀlì-i cinÀnıñ
PìrÀye-i õì-úıymetidir rütbe vü şÀnıñ
Olmaúda kemÀl ehli tevÀøuè ile her bÀr
- 179
-
Baş egmededir yerlere aàãÀn-ı pür-eåmÀr
Eylerse tevÀøuè küberÀ olmada maúbÿl
Yoúsa èaceze oldı tevÀøuè ile mecbÿl
11. DER MEÕEMMET-İ TEKEBBÜR
Tekebbür mekon zìnhÀr ey piser
Ki rÿzì zi-desteş der-Àyì be-ser
Tekebbür zi-dÀnÀ buved nÀ-pesend
áarìb Àyed ìn-maènÀ ez-hÿşmend
Tekebbür buved èÀdet-i cÀhilÀn
Tekebbür neyÀyed zi-ãÀóib-dilÀn
Kesì-rÀ ki èÀdet tekebbür buved
Sereş pür-àurÿr ez-taãavvur buved
Tekebbür buved mÀye-i müdberì
Tekebbür buved aãl-ı bed-gevherì
∗∗∗
CENSURE OF ARROGANCE
Practise not arrogance, take care, oh my son!
For, one day, by its hand, you may fall down headlong.
Arrogance is disgustful to a wise man;
It is wonderful how a wise man can be guilty of it.
Arrogance is habitual to the ignorant;
Arrogance cometh not from a righteous man.
Whosoever is addicted to arrogance,
Hath his head filled with proud imaginations.
Arrogance is the capital-stock of misfortune:
Arrogance is the root of an evil disposition.
∗∗∗
DER MEÕEMMET-İ TEKEBBÜR
Oàlum ãaúın olma mütekebbirlige düşkün
Muùlaú düşürür menziletiñden seni bir gün
Kibr eyleme lÀyıú degil aãóÀb-ı faøìlet
Kibr eyler ise èÀúil olur mÿcib-i óayret
Çün oldı tekebbür cühelÀ ãınfına èÀdet
İôhÀr-ı tekebbür idemez ehl-i óaúìúat
ÓÀliyle tekebbürden o kim olmaya òÀlì
EvhÀmı tefÀòürle ider beynini mÀlı
BÀdì-i perìşÀnì-i nÀs oldı tekebbür
Bi’l-cümle dünyÀya esÀs oldı tekebbür
12. DER äIFAT-I SEÒÁVET
SeòÀvet koned nìk-baòt iòtiyÀr
Ki merd ez-seòÀvet şeved baòtiyÀr
Be-luùf u seòÀvet cihÀn-gìr bÀş
Der-iúlìm-i luùf u seòÀ mìr bÀş
- 180 -
SeòÀvet buved kÀr-ı ãÀóib-dilÀn
SeòÀvet buved pìşe-i muúbilÀn
Meşev tÀ tevÀn ez-seòÀvet berì
Ki kÿy-ı behì ez-seòÀvet berì
SeòÀvet mis-i èayb-rÀ kìmyÀst
SeòÀvet heme derdhÀ-rÀ devÀst
∗∗∗
IN PRAISE OF LIBERATLITY
The fortunate maketh choice of liberality,
Because a man is rendered happy tehreby.
Be conquerer of the world through kindness and liberality:
Be a prince in the region of favour and bounteousness.
Liberality is the office of the righteous;
Liberality is the duty of the elect.
Be no more without liberality, than you can help,
That you may bear away the ball of excellence through munificence.
Liberality is the elixir for (transmuting) the copper of defect;
Liberality is the remedy for all evils.
∗∗∗
DER äIFAT-I SEÒÁVET
Mesèÿd olan Àdemdir iden meyl-i seòÀvet
ZìrÀ ki seòÀvet sebeb-i neyl-i saèÀdet
Úıl ser-be-ser iósÀn ile dünyÀyı musaòòar
Ol mülk-i seòÀvetde şehenşÀh-ı muvaúúar
Her ãÀóib-i vicdÀn oluyor muttaãıf-ı cÿd
Ùabèında seòÀvet olanıñ ùÀlièi mesèÿd
Terk itme ãaúın muútedir olduúca seòÀyı
Cÿduñla úazan mertebe-i èizz ü èalÀyı
İksìr-i seòÀ eyler èuyÿbı müteóavvil
Her èillet içün oldı seòÀ çÀre-i èÀcil
13. DER MEÕEMMET-İ BUÒL
Eger çarò girded be-kÀm-ı baòìl
Ver iúbÀl bÀşed àulÀm-ı baòìl
Ve ger der-kefeş genc-i ÚÀrÿn buved
Ve ger tÀbièaş rubè-ı meskÿn buved
Neyer zed baòìl Ànki nÀmeş berì
Ve ger rÿzgÀreş koned çÀkerì
Mekon iltifÀtì be-mÀl-ı baòìl
Meber nÀm-ı mÀl u menÀl-ı baòìl
Baòìl er buved zÀhid-i baór u ber
Behiştì nebÀşed be-óükm-i òaber
- 181 -
BÀòil er çi bÀşed tevÀnger be-mÀl
BeòˇÀrì çü müflis òored gÿşmÀl
SaòiyyÀn zi-emvÀl ber mì-òorend
BaòìlÀn àam-ı sìm ü zer mì-òorend
∗∗∗
IN CENSURE OF PARSIMONY
Was the sphere to revolve conformably to the desire of the miser;
Was fortune to become his flave;
If in his hands were the treasures of Qaroon,
And the whole inhabited world were subject unto him;
They would not give him such value that you should mention his name;
Neither if fortune entered into his service.
Pay no respect to the riches of the miser;
Speak not of his wealth and possessions.
The miser, altough he be a monk on a sea and on land,
Shall not enjoy paradise; -so saith the tradition.
Notwithstanding the miser be rich in possessions,
Through his meanness, he suffers equal distress with the neddy:
The liberal enjoy the fruit of their riches.
The parsimonious taste only the sorrow of silver and gold.
∗∗∗
DER MEÕEMMET-İ BUÒL
Devr itse muvÀfıú felek ÀmÀl-i baòìle
ÙÀliè daòi òÀdim olaraú óÀl-i baòìle
ÚÀrÿn gibi dehşetli künÿz itse de peydÀ
Başdan başa fermÀnına rÀm olsa da dünyÀ
èÁlemde baòìl ismi degil õikre sezÀvÀr
Olmuşsa da her yerde felek kendisine yÀr
Hìç görme bile mÀl-ı firÀvÀn-ı baòìli
YÀd itme ãaúın åervet ü sÀmÀn-ı baòìli
Yerlerde denizlerde baòìl itse èibÀdet
Cennet yüzi görmez budur ìcÀb-ı rivÀyet
æervetle baòìl olsa bile ãÀóib-i úuvvet
Õillet ile müflis gibi görmekde óaúÀret
ErbÀb-ı seòÀ sürmede åervetle ãafÀyı
Çeksün buòalÀ sìm ü zer uàrunda cefÀyı
14. DER MEDÓ-İ KEREM
DilÀ her ki be-nihÀd òˇÀn-ı kerem
Bi-şod nÀmdÀr-ı cehÀn-ı kerem
Kerem mÀye-i şÀd-mÀnì buved
Kerem óÀãıl-ı zindegÀnì buved
Dil-i èÀlemì ez-kerem tÀze dÀr
CehÀn-rÀ zi-baòşiş pür-ÀvÀze dÀr
- 182 -
Heme vaút şev der-kerem müstaúìm
Ki hest Àferìnende-i cÀn kerìm
∗∗∗
IN PRAISE OF BENEFICENCE
Oh, my heart! Whosoever spreadeth the table of generosity,
Becometh famous in the world of beneficence.
Generosity is the capital-stock of delight;
Generosity is the harvest of life.
Invirogate the hearts of men by generosity;
Fill the world with the fame of your beneficence.
All at times be steadfast in active goodness,
Since the creator of the soul is beneficent.
∗∗∗
DER MEDÓ-İ KEREM
èÁlemde o kim basù-ı bisÀù-ı kerem eyler
Şöhret úazanır kendisini muóterem eyler
SermÀye-i şÀdì vü ãafÀ varsa keremdir
ÓaúúÀ ki kerem zübde-i ièmÀr-ı ümemdir
Taùyìb iderek úalb-i enÀmı keremiñle
èÁlemde úazan şöhret-i nÀmı keremiñle
Beõl-i kerem it ãÿret-i cedìde her Àn
AllÀh Kerìm oldıàını eyliyor ièlÀn
15. EMR DER MÜŞÁHEDE-İ ÚAØÁ VÜ ÚADER
Nigeh kon berìn künbed-i zer nigÀr
Ki saúfeş buved bì-sütÿn üstüvÀr
SerÀ perde-i çarò-ı girdende bìn
Der-ÿ şemèhÀ-yı furÿzende bìn
Yekì kÀmrÀn u yekì müstemend
Yekì şÀdmÀn u yekì derd-mend
Yekì tendurust ü yekì nÀ-tevÀn
Yekì sÀl-òurd u yekì nev-cevÀn
Yekì nìk-òulú u yekì tund-òÿy
Yekì burd-bÀr u yekì cenk-cÿy
Yekì der-cehÀn-ı celÀlet emìr
Yekì der-kemend-i óavÀdìå esìr
Ez-ìn pes mekon tekye ber-rÿzgÀr
Ki nÀgeh zi-cÀnet ber Àred demÀr
∗∗∗
REFLECTIONS ON FATE AND DESTINY
Behold this dome, fretted with gold,
Whose roof is strong without pillars!
Behold the pavilion of the revolving sphere’
Behold the bright candles which are placed therein!
One gratified, and another wishing;
One merry, and another sad;
- 183 -
One healthy, and another weak;
One in old age, and another in youth;
One humane, and another morose;
One submissive and another seeking strife;
One a prince in the world of grandeur,
Another imprisoned in the toil of misfortune;
Therefore, place not reliance upon fortune,
For suddenly thy life shall be brought to an end.
∗∗∗
EMR DER MÜŞÁHEDE-İ ÚAØÁ VÜ ÚADER
èİbretle naôar úıl ki şu eyvÀn-ı müõehheb
Saúfıyla direksiz ùurıyor baú nüh mükevkeb
Gerdÿndaki úubbe-i sÿzÀna naôar úıl
ÙÀúında úanÀdìl-i fürÿzÀna naôar úıl
èÁlemde biri muúbil ise dìgeri maórÿm
èÁlemde biri şÀd ise bir dìgeri maàmÿm
èÁlemde biri ãÀóib-i úuvvet biri bì-tÀb
èÁlemde biri pìr ise bir dìgeridir şÀb
èÁlemde biri olsa òalÿú Àòiri bed-òÿ
äuló üzre biri dìgeri şiddetle cedel-cÿ
èÁlemde biri heybet ü óaşmetle óükümrÀn
Bir dìgeri de úayd-ı esÀret ile nÀlÀn
Artıú bunı fehm eyle de bel baàlama dehre
Birdenbire ìãÀl idecek rÿóuñı úabre
Sonuç
Sa’dî’ye ait olan ve “Kerîmâ Kasidesi” olarak da bilinen Pendnâme, şairin akıcı, pürüzsüz ve
etkileyici üslubu ile birleşerek başarılı bir şekilde kaleme alınmıştır. Muhteva açısından -Bostan ve Gülistan
gibi- insanlara ahlâkî öğütler ve tavsiyeler nakleden bir eserdir. Sa’dî’nin diğer eserleri gibi farklı dillere
çevirileri yapılmış, belli dönemlerde meşhur ve yaygın iken sonradan unutulmuştur. Bununla birlikte harf
inkılâbından önce Farsça orijinal metninden seçmeler, İngilizce çevirisi ve Vizeli Rızâ b. Emin’in Osmanlı
Türkçesine manzum tercümesi ile üç farklı dil bir arada basılmıştır. 15 bölümün muhtasar tercümesi olan bu
eserden birkaç yıl sonra, ilk 11 bölümünün sadece Farsça ve Osmanlıca manzum tercümesi ile başka bir
baskısı daha gerçekleşmiştir. Bu eseri tercüme eden kişi, Şemseddin ismiyle kaydedilmişse de Vizeli Rızâ b.
Emin’in tercümesinin aynıdır. Eserin birkaç yıl arayla iki kez baskısının yapılması, Sa’di’nin Pendnâmesi’nin
o dönemdeki önemine ve yaygınlığına işaret etmektedir. Bu makale ile Sa’dî’nin Türk edebiyatına etkisine
ve günümüzde pek bilinmeyen manzum nasihatname türündeki eserine tekrar dikkatleri çekmek, alanın
uzmanlarının beğenisine arz etmek amaçlanmıştır. Sade ve güzel söyleyişi, Farsça okuma alıştırması yapmak
isteyenler için de ilgi çekicidir.
KAYNAKÇA
AKYÜZ, Yahya (1969). “Sa’dî’nin Eğitimsel Görüşleri”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, S. 1, c. 2, s. 73-82.
BAŞGİL, Ali Fuat (2004). Gençlerle Başbaşa, İstanbul: Yağmur Yay., 50. Baskı.
BUHÂRÎ, Muhammed b. İsmail (1992). Câmi’u’s-Sahîh, İstanbul: Çağrı Yayınları, II. Baskı.
CEYHAN, Âdem (2007). “Eğitim Bakımından Gülistan”, Turkish Studies, Türkoloji Araştırmaları, Tunca Kortantamer Özel Sayısı II, S.
2/4, s. 228-247.
ÇAĞRICI, Mustafa (2006). “Nasihat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, c. XXXII, s. 408-409.
ÇELEBİOĞLU, Amil (1990). “Akşemseddin-zâde Hamdullah Çelebi ve Pend-nâme’si”, Akşemseddin Sempozyumu Bildirileri, s. 172-203.
ÇINAR, Bekir (2014). “Mantıkî’nin Nasihatnâmesi”, Türklük Bilimi Araştırmaları, Journal of Turkology Researce, S. 35, s. 85-98.
ÇITAKOĞLU, Çiğdem (2010). “İslam Öncesi Fars Edebiyatında Çocuk Edebiyatının İzleri”, İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Mecmuası, S.
16, s. 17-42.
ÇİÇEKLER, Mustafa (2008). “Sa’dî-i Şîrâzî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, c. XXXV, s. 405-
407.
- 184 -
Diyarbekirli Ahmed Mürşidî (2012). Pendnâme, Haz. M. Sait Mermutlu, İstanbul: Büyüyenay Yay.
EKİNCİ, Ramazan (2012). “16. Asırda Yazılmış Mensur Bir Nasihat-nâme: Abdülkerim bin Mehmed’in Nesâyihü’l-Ebrâr’ı”, Turkish
Studies, c. VII, S. 2, s. 423-441.
EMRE (2015). Terceme-i Pendnâme-i Attâr, Pendnâme Metin-Sadeleştirme-Tıpkıbasım, Haz. M. Sait Mermutlu, İstanbul: Büyüyenay Yay.
HALEBÎ, Ali Asgar (1379). Tesîr-i Kur’ân ve Hadîs der-Edebiyât-ı Fârisî, Tahran: İntişârât-ı Esâtîr.
HEYET (1927). Şeyh Sa’dî, Büyük Adamlar Serisi, İstanbul: Sebat Matbaası, II. Baskı.
KAPLAN, Mahmut (1992). “Divan Edebiyatında Manzum Nasihatnâme Yazan Şairler ve Eserleri I”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, FenEdebiyat
Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. III, S. 3, s. 23-68.
KAPLAN, Mahmut (2012). “Diyarbakırlı Emîrî ve Nasihat-nâmesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. V, S. 22, s. 72-84,
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt5/cilt5sayi22_pdf/1_dil_edebiyat/kaplan_mahmut.pdf, (Erişim Tarihi, 10.03.2015)
KARAKARTAL, Oğuz; Fedai, Harid; Aktaş, Abdullah (2012). “Türk mad. (Kültür ve Medeniyet/Kıbrıs’ta Edebiyat)”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. XLI, s. 522-525.
KAYA, İbrahim (2010). “Kemal Paşazade’nin Pendname’si”, Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. VII, S. 2, s.
65-79.
KEMİKLİ, Bilal (2011). “İlim Şehri Elmalı”, Elmalı: İlim ve İrfan Şehri, Antalya: Kutlu Avcı Ofset, s. 15-20.
KEMİKLİ, Bilal (2015). Oğul, Sen Sen Ol…, İstanbul: Hayykitap.
Mehmed Murad Nakşibendî (2012). Pendnâme-i Attâr Şerhi, Kitâb-ı Mâ-Hazar Şerh-i Alâ Pend-i Attâr, Haz. Muhammet Altaytaş, Emir
Hüseyin Yiğit, İstanbul: Büyüyenay Yay.
Muhammed İn’âmu’llah Sâhib (trs.), Gevher-i Bî-Bahâ Urdu Şerh-i Kerîmâ, Karaçi: Kadîmî Kütübhâne.
MÜSLİM, Ebü'l-Hüseyin el-Kuşeyri en-Nisaburi (1992). Câmi’us-Sahih, İstanbul: Çağrı Yayınları, II. Baskı.
NESAÎ, Ahmed b. Şuayb (1992). Sünen, İstanbul: Çağrı Yayınları, II. Baskı.
ONUŞ, Emin (2015). “Kıbrıs’ta Bir Jöntürk: Ahmed Tevfik Efendi ve Şiirlerinde II. Meşrutiyet”, Turkish Studies, Volume, 10/8, Ankara, s.
1723-1742.
PALA, İskender (2006) “Nasihatnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, c. XXXII, s. 409-
410.
Sa’dî (1328). Pendnâme-i Şeyh Sadi, İlm-i Ahlâkdan Hulâsa, Çev. Şemseddin, İstanbul: Hacı Hüseyin Efendi Matbaası.
Sa’dî (1377). Külliyât-ı Sa’dî, Haz. Muhammed Ali Furûğî, Tahran: İntişârât-ı Bihzad.
Sa’dî (1385). Külliyât-ı Sa’dî, Haz. Muhammed Ali Furûğî, Tahran: İntişârât-ı Hemes.
Sa’dî (1858). Gulistan ou Le Parteree des Roses, Çev. CH. Defrémery, Paris: Librairie de Firmin Didot Fréres.
Sa’dî (1891). Külliyât-ı Sa’dî, y.y.: Matbaa-i Nâsırî.
Sa’dî (1907). Pendnâme-i Şeyh Sadi, İlm-i Ahlâkdan Hulâsa, Çev. Vizeli Emin b. Rızâ, Lefkoşa: Foni dis Kibru.
Sa’dî (1940). Külliyât-ı Sa’dî, Trc. Ebu’l-Kâsım Hâlet, Tahran: Müessese-i Matbuat-ı İlmî.
Sa’dî (trs.). Gülistân, Trc. Mevlânâ Kâdı Seccâd Hüseyin, Lahor: Mektebetü Rahmâniye.
Shaik Sady of Sheeraz (1865). The Gulistan or Rose Garden, Trc. Francis Gladwin, Boston: Tıcknor and Fields,
ŞEYH SA’Dİ-İ ŞÎRÂZÎ (1980). Bostan Gülistan, Trc. Kilisli Rifat Bilge, İstanbul: Meral Yayınevi, XII. Baskı.
ŞİRAZLI ŞEYH SADÎ (2011). Gülistan Tercümesi: Gülsuyu, Haz. Mustafa Çiçekler, Azmi Bilgin, çev. Niğdeli Hakkı Eroğlu, İstanbul:
Kurtuba Kitap.
TEFEZZÜLİ, Ahmed (1374). Tarih-i edebiyat-ı İran Piş ez İslam, Tahran: İntişarat-ı Sühan.
TİRMİZÎ, Ebu İsa Muhammed (1937). el-Câmi’u’s-Sahîh, Sünen-i Tirmizî, Kahire: el-Mektebetü’l-İslâmiyye.
WOLLASTON, Arthur N. C.I.E. (1906). Sa’dî’s Scroll of Wisdom, New York: E. P. Dutton and Co.
YILDIRIM, Nimet (2005). “Fars Öğüt Edebiyatı”, Nüsha, Yıl: 5, S. XVI, s. 51-72.
YILDIZ, Alim (2002). “İbrahim Gülşenî’nin Pendnâme’si”, Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XVI, s. 57-95.

Konular