İran Kaynaklarına Göre Türkistan ve İran Coğrafyasında İran-Turan Sınır Mücadeleleri

AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
1
İran Kaynaklarına Göre Türkistan ve İran Coğrafyasında İran-Turan Sınır
Mücadeleleri

Yrd. Doç. Dr. Yılmaz KARADENİZ∗

Özet
İran’ın Sasani dönemi dinî ve milli kaynaklarında Turan olarak tabir edilen Türk
yurdu ve Turanî olarak isimlendirilen Türk kavmi, Çin’in kuzeyinden Hazar Denizi’ne kadar
olan Türkistan coğrafyasında İran ile hâkimiyet mücadelesine girişmiştir. Ceyhun-Seyhun
sınır hattı üzerinde meydana gelen savaşlarda iki taraf birbirine üstünlük sağlayamamıştır.
Sasani döneminde atlı göçebe tabir edilen Türklerin İran’ın tarım havzalarına kadar indikleri
ve yerleştikleri kaydedilmiştir. İran tarihçileri Hun Türklerinden itibaren başlayan akınların
Kaçar dönemindeki Türkmen akınlarına kadar süregeldiğini kaydetmişlerdir.
İran-Turan mücadelelerinde Türklerin gösterdiği cesaret ve savaş kabiliyeti, Cengiz
Han dönemindeki Moğol savaşçılığıyla karşılaştırılmış ve Turanîlerin Moğol veya İranlı
oldukları iddia edilmiştir. Bu çabaların sebepleri arasında Türklerin devlet teşkilatçılığı ve
disiplinli savaşçılığına sahiplenme duygusu yer almıştır. Yüzyıllar sonra İran’daki Kaçar
Hanedanlığı büyüklerinden bazılarının dahi Moğol savaşçılığı ile övünerek kendi menşelerini
bunlara dayandırmaya çalıştıkları görülmüştür. Türkistan’daki Türk hükümdarlarına izafeten
efsanevi Afrasyab idaresindeki Türk ordularının başarıları bu şekilde sahiplenilmek
istenmiştir. Maveraünnehr bölgesinde, Ceyhun-Seyhun hattı üzerinde yapılan savaşlar, İran
milli kaynaklarına olağanüstü bir şekilde geçmiştir. Şahname’de anlatılan mücadeleler,
Keyhüsrev döneminin sonuna kadar devam etmiştir. Binlerce yıl öncesinde gerçekleşen
mücadelelerde zaman zaman sınır değişiklikleri olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Türkistan, İran, Turan, Türk, Şahname, Seyhun, Ceyhun,
Afrasyab, Rüstem
According to Iranian sources Iran-Turan Border Challenges In Iran and Turkistan
Geography
Abstarct
Iran-Turan Rule Challenges that are described in Iran's national epic, religious books
historical sources have been constituted. important resources for our pre-Islamic history.
Turkish homeland where adopted as Turan and Turkish tribe that has been named Turani. An
introduction to the fight was dominated with Iran in the Turkestan geography where was
located between the north of China andThe Caspian Sea. Two sides against each other could
                                                           
∗ Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi, yilmazkaradeniz44@hotmail.com
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
2
not outflank Occurring wars on the border line Ceyhun-Seyhun. Turks who nomadic
horsemen in Sasanian period were settled until Iran's agricultural basins.
Iranian historians have said that attacks have been started since Turkey began Hun
and have continued during Kaçar Turkmen raids. Turks courage and fighting capability for
Iran-Turan struggle have been compared with Mongol warriors of Cengiz Han period and
Claim that they are Mongols or Persians. The reason of this efforts has caused sense of
ownership Turkish state organization performance and disciplined fighting ability. Some of
the Kaçar of leaders have worked to exult Mongol warriors and try to base Mongol And they
have wanted to ownership Turk troops of victorys that was carried by turk sultans in
Turkestan. Wars has been realized. On Ceyhun-Seyhun line at Maveraünnehr zone. Wars
were recorded. Extraordinary in Iranian national resources. Struggles that described on
Şahname have continued until Keyhüsrev Period. boundary changes have caused because of
the struggle Thousands of years ago.
Key Words: Turkestan, Iran, Turan, Turk, Şahname, Seyhun, Ceyhun, Afrasyab,
Rustem
Giriş
“…Erlerin azgın aslanlar gibi coşmalarını ve orta yerde de Kave’nin bayrağının
yıldızını görünce, Guderz ile Tûs’a şöyle seslendi: İran’dan filler ve davullarla çıkıp gelen
siz! Öç almak için ordunuzla Turan ülkesine gelip, ele geçirmek isteyen de sizsiniz! O halde
ne diye av hayvanları gibi yorgun ve bitkin bir şekilde bu dağa kaçıp sığınıyorsunuz? Bu
yaptığınızdan utanmıyor musunuz? Bu dağda, kayaların üzerinde ne yiyip içiyorsunuz? Nasıl
yatıp kalkıyorsunuz” (Şahname)
Firdevsi’nin Şahname’sinde İran-Turan Savaşları münasebetiyle İranlı komutan
Human’nın ağzından söylenen yukarıdaki sözler, Türk ordularının İran ordusunu Hemaven
Dağı’nda sıkıştırdıkları bir anda İran ordusunun tekrar toparlanması için sarf edilmiştir.
Ceyhun ve Seyhun Nehirlerinin belirlediği sınır hattı boyunca hâkimiyet mücadelesi yapan iki
devlet, birbirilerine üstünlük sağlamaya çalışmıştır. Türklerin ve Aryanilerin teması M. Ö. 2.
bin ortalarından itibaren başlamıştır.
1 İki kavim arasında Sasani Dönemi (224-651)’inde
gittikçe artan savaşlar, Zerdüşt kitaplarına ve milli destanlara konu olmuştur. Zerdüştlüğün
dini kitabı Avesta,2 İranlılık ruhunu yükseltmeye çalışan Şahname,3 İranlı komutanlara
atfedilen Rüstem ve Siyavuş menkıbelerinde İran-Turan savaşlarından bahsedilmiştir. Bu
                                                           
1 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1995, s. 47 2
Avesta, M. Ö. VI. asırda Zerdüştlüğün kitabı olarak 12.000 sığır derisi üzerine yazılmıştır. Makedonyalı
İskender’in doğu seferi sırasında yakıldığı ve M. S. V. asırda tekrar kaleme alındığı rivayet edilmiştir. Kitabın
birçok yerinde İran-Turan Savaşları’ndan bahsedilmiştir. I. Ardeşir (226-241) döneminde birleştirilmiştir. Bkz.
Abdulhüseyin Zerinkob, Ruzgaran: Tarih-i Iran ez Ağaz ta Sakıt-ı Saltanat-ı Pahlavi, Sukhan, 1999, s. 194-198;
Mikhail Mikhailovich Diakonov, Tarih-i İran- Bastan (terc. Ruhi Erbab), Tehran 1346, s. 64-70; R. N. Frye, The
Heritage of Persia, London 1966, s. 62 3 Şahname, Hekim Ebul Kasım Mansur bin Hasan Firdevsi (öl. 1020) tarafından yazılmıştır. Firdevsi, İran Tarihi
ve hükümdarlarının hayatı konusunda çalışmıştır. Gazneli Sultan Mahmud Dönemi (997-1030)’nin en önemli
şairi olmuştur. Meşhur eseri Şahname’yi yazarken Kur’an, Tevrat ve Avesta’yı incelemiştir. Eserini 981’de
yazmaya başlamış, 1004’te tamamlamıştır. 1005’te Sultan Mahmud’a takdim etmiştir. 1014’te yeni şiirler
eklemiştir. Şahname, kendi ifadesiyle 60.000 beyitten oluşmuştur. Bkz. Firdevsi, Şahname (terc. Necati Lugal),
İstanbul 2009, s. 15-43; Muhammed Debir Siyaki, Zindeganname-i Firdevsi ve Sergûzeşt-i Şahname, Tehran
1370
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
3
kaynaklarda anlatılan ve coğrafi terim olarak geçen Turan, Tüklerin yaşadığı Türkistan, kavim
adı olarak geçen Tur ise Türklerin efsanevi hükümdarı Afrasyab’ın ceddi olduğu araştırmalar
neticesinde ortaya çıkmıştır.4
İran kaynaklarında Turan olarak tabir edilen Türk yurdunun Ceyhun ve Seyhun sınır
olmak üzere Çin’e kadar genişlediği bildirilmiştir. Şahname’de, Seyhun’un kuzeyi ve doğusu
ile Harezm bölgesinde oturanlara Afrasyab kavmi adı verilmiştir.5
Fidevsi’nin Turanlıları
İranlı gösterme temayülü fazla uzun sürmemiş, VI. asırdan sonra yazılan kaynaklarda Turan
kavminin Türk olduğu ortaya konulmuştur.6
Türklerin Sasani döneminde VI. asrın ikinci
yarısında Soğd ve Harezm bölgesine hâkim oldukları kaydedilmiştir.7
Bu kaynaklarda açıkça
sınırları çizilemeyen Türklerin Anayurdu, bugün sarih bir şekilde ortaya konulmuştur.
Anayurdun Balkaş, Aral ve Isık-göl civarında olduğunu söyleyen Osman Turan, destanî Oğuz
Han’a ve Afrasyab’a atfedilen menkıbelerin hep bu bölgede meydana geldiğini söylemiş,
Yenikent’in Oğuz Han, diğer şehirlerin ise Afrasyab tarafından kurulduğunu kaydetmiştir.8
İbrahim Kafesoğlu ise Anayurdu Ural-Altay Dağları arası ve Hazar Denizi’nin kuzeydoğu
bozkırları olarak göstermiştir.9
Bahaeddin Ögel, konuya daha değişik açıdan yaklaşarak
Hunların M. Ö. 130’dan itibaren Moğolistan’daki ağırlık merkezini Orhon ve Ötüken
bölgesine kaydırdıklarını, M. S. 92’den sonra ise Orhon’daki başkenti bırakarak Tanrı
Dağları’nın kuzeyine ve Batı Türkistan’a gittiklerini kaydetmiştir.10 Çin kaynaklarında
Türklerin M. Ö. V-III. yüzyıllar arasında Çin’in kuzey ve kuzeybatısında atlı kavim olarak
yaşadıkları kaydedilmiştir.11
Çalışmamızın amacı Türklerin İslâm öncesi yaşadıkları anayurt ve menşe meselesini
tekrarlamak değildir. Şahname ve Avesta başta olmak üzere İran kaynaklarında sıkça geçen
İran-Turan sınır mücadelesi ve mücadelenin meydana geldiği coğrafi mekânlardan bazılarını
ortaya koymaya çalışmaktır. Sasani döneminde yoğunlaşan hâkimiyet mücadelesinde uzun
süren savaşlar iki kavmi sosyal ve kültürel bir etkileşim içerisine de sürüklemiştir. Yukarıda
adı geçen kaynaklardan istifade edilerek mücadelenin önemli kesitleri verilmeye çalışılmıştır.
Türkistan ve İran Coğrafyasında İran-Turan Hâkimiyet Mücadeleleri
İran’ın Sasani (205-651) dönemindeki dinî kitabı Avesta,12 millî destanı Şahname ve
diğer kaynakların büyük bir kısmı Türklerin İslâm öncesi dönemleriyle ilgili bilgi verirken,
yaşadıkları yerleri Ceyhun (Amuderya) ve Seyhun (Sirderya) arasındaki topraklar olarak
vermektedirler.13 Bazıları ise bugünkü Türkmenistan ve İran’ın kuzeydoğu bölgelerine işaret
etmekte ve iki nehir arasındaki topraklarda Türk ve Moğolların siyasi ve askeri teşkilatlar
                                                           
4
Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul 1999, s. 20 5
Muhammed Hasan Han, Tarih-i Eşkaniyan (tash. Nimetullah Ahmedi), Tehran 1371, s. 817; Alfred von
Goldtschimith, Tarih-i İran ve Memalik-i Hemcivar-ı an ez Zaman-ı İskender ta İnkıraz-ı Eşkaniyan (terc.
Keykavus Cihandari), Tehran 1356 6
Jean-Paul Roux, Orta Asya Tarih ve Uygarlık (çev. Lale Arslan), İstanbul 2001, s. 44 7 İnayetullah Rıza, İran ve Türkan der Ruzigar-ı Sasaniyan, Tehran 1384, s. 58 8
O. Turan, a. g. e, s. 19
9 İ. Kafesoğlu, a. g. e, s. 47 10 Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul 1988, s. 37 11 William Samolin, “Proto Türkler ve Çin,” Türk Kültürü El Kitabı II, İstanbul 1972, s. 23 12 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 64
13 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 71-73
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
4
kurduklarını bildirmektedirler. Batılı şarkiyatçılar ise Horasan’ın kuzeyini Türkistan olarak
verdikten sonra yazılanları tekrarlamaktadırlar.14
İslâm coğrafya kaynaklarında, atlaslarda ve haritalarda Türklerin yaşadıkları yerlerin
adı Turanî (Turan) olarak geçmiştir. Adrianus Relandius’un XVII. asır haritalarında Seyhun
Nehri’nin kuzeydoğusu Türkistan olarak kaydedilmiştir.15 Diğer taraftan bazı coğrafya
kitaplarında Maveraünnehr dışındaki topraklar Türkistan olarak isimlendirilmiştir.16 Said
Endülüsi (öl. h. 462) ise Harezm, Buhara, Semerkant, Fergana ve Çaç topraklarını İran’dan
saymış, burada oturanların Farsça konuştuklarını söylemiştir.17 Çin’in Han Sülalesi
yıllıklarında milattan önce Fergana’dan Parth’a kadar olan bölgede İran dilinin konuşulduğu,
Türklerin daha sonra bu bölgeye geldikleri kaydedilmiştir. Ayrıca Türklerin Maveraünnehr’de
olmadıkları, Moğol, Türk ve İranlı Aryanilerin birlikte yaşadıkları iddia edilmiştir.18 Harezmî,
İranlıların Ceyhun Nehri’ne sahip olduklarını ve Turan toprakları ile sınırdaş olduklarını
söylemiştir.19
Şahname ve Avesta’da İranlıların milli duygularına hitaben Turanîlerin tarım ile
meşgul olmadıkları, toprak imarına girişmedikleri ve göçebe yaşadıkları bildirilmiştir.
İranlıların ise medeniyet kurdukları, ziraat ve imar faaliyetleriyle dünyaya yeni şeyler
kazandırdıkları ve yaratana dua ettikleri belirtilmiştir. Şahname’de İran-Turan savaşları
anlatılırken yerleşik ziraatçılar ile göçebeler arasındaki savaşlardan bahsedilmiştir. Turanîler
talan eden ve mamur yerlere saldıranlar olarak vasıflandırılmıştır. İslâm sonrası dönemde de
Türkmenlerin aynı şekilde davrandıkları, Türklerin kendilerini efsanevi ve kudretli
Afrasyab’a bağladıkları ve İranlıların bunlardan asker olarak istifade ederek istihdam ettikleri
vurgulanmıştır.20 Avesta’da Turanîler hakkında bilgi verilirken, Aryanilerin yani İranlıların
ırk ve kültür olarak Turanîlerle bir bağlantılarının olmadığı kaydedilmiş, Aryanilerden başka
göçebe olmadığı da söylenmiştir. Ancak Sasanilerin son dönemi ve İslâmi dönemde Turanî
ismi göçebelikle eş anlamda kullanılmıştır.
21
X. asır kaynaklarında Feridun’un ırkından gösterilen göçebeler ile Aryanilerin benzer
özellikler taşıdıkları, Turanî olarak bahsedilen kavimlerinin hepsinin Türk oldukları dile
getirilmiştir. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügatü’t-Türk isimli eserinde, Afrasyab’ın Saka
hükümdarı Alp Er Tunga olduğu bildirilmiştir. Ona göre, Afrasyab’ın toprakları Hazar
Denizi’nden Çin’e kadar uzanmıştır.
22 Ancak Mesudi, buna katılmamış ve Afrasyab’ın Türk
                                                           
14 Hüseyin Şehidi Mazenderani, Merzha-yı İran ve Turan be Beniyad-ı Şahname-i Firdevsi, Tehran 1376, s. 19 15 Atlas-ı Nakşeha-yı Tarihi-i İran, Müessese-i Coğrafyai ve Kartoğrafi-i Suhab, Nakşe-i Şumare: 50, Tehran
1355
16 Şehabeddin Ebu Abdullah Yakut bin Abdullah Hamevi Rumi Bağdadi, Mucemü’l- Buldan V, Beyrut 1979.
Ayrıca bkz Mençehr Setude, Hududu’l-Âlem Minel Maşrik İlel Mağrib, Tehran 1362 17 Kadı Ebul Kasım Said bin Ahmed bin Said Endülüsi, Tabakatü’l- Ümem (terc. Celaleddin Tehrani), Tehran
1310, s. 159
18 Bedrüzzaman Karib, Ferheng-i Soğdi, Tehran 1374, s. mukaddime; H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 20 19 Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed bin Yusuf Harezmî, Mefatihü’l-Ulûm (terc. Hüseyin Hedicum), Tehran
1347, s. 111
20 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 21. Afrasyab, Şahname ve Avesta’da Şem, Tur ve Feridun’un oğlu olarak
geçmektedir. Avesta7da Afrasyab’ın Aghraeratha (Ağrires) ve Kersavazda (Gursiyuz) isimli iki kardeşinden de
bahsedilmiştir. Bkz. Por Davud, Yeştha I (tash. Behram Ferevşi), Tehran 1356, s. 219 21 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 22 22 Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügatü’t-Türk I (çev. Besim Atalay), Ankara 1985, s. 343
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
5
olmadığı yönünde bilgi vermiştir.23 Turanîlerin yaşadıkları coğrafya hakkında verilen bilgiler
net olmamıştır. Zira bu dönemde göçebe olarak yaşayan bazı Turanîlerin meskûn yerlerde
toplandıkları ve tahta kapu ismiyle kanunlar yaptıkları anlatılmıştır. Bir kısmı da Harezm’in
doğusu ve kuzey taraflarından Mazenderan’a gelip yerleşmiştir. Buradan daha batıya gidenler
ise Aryani ve yerli kavimlerin içerisinde erimişlerdir. Göçebe hayatına devam edenler ise
kuraklık gibi tabi afetlerden ve baskılardan dolayı yurtlarını bırakıp başka yerlere göç etmiş,
yeni yurtlarında Çin ve diğer düşmanların tehlikesinden kurtulmuşlardır. Şahname’de,
Turanîlerin bir kısmının İran’a gelerek yerleştikleri ve mahalli hükümetler ile savaştıkları
anlatılmıştır. Keykavus dönemindeki mücadelelerin zorlu geçtiği, bazı bölgelerin Türklerin
hâkimiyetine girdiği ve sınırların değiştiği kaydedilmiştir.24 Keyhüsrev döneminde İran-Turan
sınırlarının tamamıyla birbirinden ayrıldığı ve İranlıların tek parça oldukları söylenmiştir.25
Makedonyalı İskender, Doğu seferi sırasında İran-Turan ilişkileriyle ilgili bir kısım
eserleri yakmış veya beraberinde götürerek tercüme ettirmiştir.26 Ancak İranlılar bu eserleri
Hehamenşi (M. Ö. 550-330) döneminde tekrar yazarak Sasani dönemine kadar ulaşmasını
sağlamışlardır.27 İran-Turan mücadeleleriyle ilgili olarak Hehamenşi döneminden önceki
bilgiler Avesta’da verilmiştir. Yazılan eserlerde İranlıların ders almaları öğütlenmiştir.28
Sasani döneminde Türk, Moğol, Guz ve Tatar akınlarının sona erdiği sırada Hutay-ı Namek
(Hudayname, Hutayname) isimli hikâyelerin yazıldığı, İran tarih ve medeniyetinin işlendiği
kaydedilmiştir.29 Hudaynameler, Sasani ve İslâm döneminde Fars diline çevrilmişlerdir.
                                                           
23 Mesudi, Turanîlerden bahsederken Selçuklu, Karahanlı ve Karahıtayları Turanî yani Türk olarak saydıktan
sonra eserinin bir yerinde; “…Turanîlerden diğer bir kısmı yani Selçuklu Türkmenleri Horasan’a varit oldular”
demiştir. Bkz. Ebul Hasan Ali bin Hüseyin Mesudi, Mürucu’z-Zeheb ve Madenü’l-Cevahir II (terc. Ebul Kasım
Payende), Tehran 1356, s. 221
24 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 23 25 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 24 26 Ebu Said Abdulhah bin Duhak bin Mahmud Gerdizi, Zeynü’l-Ahbar (tash. Abdulhay Habibi), Tehran 1363, s.
58; Muhammed bin Ceriri Taberi, Tarih-i Taberi II (terc. Ebul Kasım Payende), Tehran 1354, s. 493;
Abdurrahman bin Haldun, Mukaddime-i İbn-i Haldun II (terc. Muhammed Pervin Günabadi), Tehran 1352, s.
1002; Muhammed İshak bin Nedim, el-Fihrist-i İbn-i Nedim (terc. M. Rıza Teceddid), Tehran 1343, s. 434.
Makedonyalı İskender, doğu seferine çıktıktan sonra Pers sınırlarına dayanmış ve yapılan savaşta galip gelmiştir.
Bundan sonra Türkistan’a yönelmiş, Ceyhun Nehri civarında Türk ordusuyla karşılaşmış ve yapılan savaşta
güneye çekilmek zorunda kalmıştır. M. Ö. 329’da Hocend ve Semerkant başta olmak üzere Ceyhun’un kuzeyini
fethetmiştir. Kaşgarlı Mahmud, bu sefer hakkında bilgi verirken Zülkarneyn olarak isimlendirdiği İskender’in
Semerkand’ı geçtikten sonra Seyhun kıyısında Türklerle savaştığını kaydetmiştir. Bkz. Kaşgarlı Mahmud, a. g. e
I, s. 393; J. Marguart, Cûstarhayi der Coğrafya-yı Esatiri ve Tarihi-i İran-ı Şark (terc. Davud Münşizade),
Tehran 1368
27 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 149-173
28 Emir Mehdi Bedii, Yunaniyan ve Berberiha I (terc. Ahmed Aram), Tehran 1364, s. 52. Strabon, beş yaşından
yirmi yaşına kadar olan halkın bir araya getirildiği ve özel tutulan öğretmenler tarafından öğütler verildiğini
kaydetmiştir. Bkz. Theodor Noldke, Hamase-i Milli-i İran (terc. Buzurg Alevi), Tehran 1327, s. 2 29 İran tarihinde ilk Şahname, Pehlevice yazılan ve Abdullah bin Mukaffa tarafından Arapça’ya çevrilen eserdir.
İslâm’ın ilk dönemlerinde kaleme alınmış, daha sonra kaybolmuştur. Bununla İran’ın efsanevi kahramanlarının
hayat hikâyeleri gelecek nesillere aktarılmıştır. İran tarihini bu şekilde ilk defa yazıya geçiren Sasani hükümdarı
Anuşirvan (531-579) olmuştur. Son Sasani hükümdarı III. Yezdigerd (632-651) aynı şekilde İran tarihini
yazdırtmıştır. Bkz. Abdulhüseyin Zerinkob, Guzeşteha-yı Edebiyat-ı İran, Tehran 1375, s. 97; Sadık Rızazade
Şefak, Tarih-i Edebiyat-ı İran, Tehran 1352, s. 180
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
6
Firdevsi, bu Hudaynamelerden istifade etmiştir.30 Ancak Firdevsi’nin döneminden 250 yıl
öncesine ait şifahi destan ve haberlerin ne derece sağlıklı oldukları tartışılmıştır.31
Firdevsi, Şahname’nin başından Feridun dönemine kadar olan kısımda İranlıların
kültür ve medeniyetini övücü sözler yazmıştır. Daha sonra Babil halkının Duhak Marduş
(Ejdehak) ile İran coğrafyasına gelişlerini,32 Feridun’un yeryüzünü üç oğlu arasında
paylaştırmasını anlatmıştır. Feridun, ülkeyi İran, Rum, Türkistan ve Çin olmak üzere üçe
ayırmıştır. Rum ve batı bölgesini Selm’e, Türklerle meskûn olan Türkistan ve Çin’i Tur’a,
İran’ı ise İrec’e vermiştir.33 Doğuda Turan-ı Zemin olarak geçen yerlerin Çin’e komşu olduğu
ve bin yıl önce Türklerin burada yaşadıkları belirtilmiştir.34 Firdevsi’nin Rum dediği ülke
Bizans olup İran’ın batısında gösterilmiştir. Çin’e komşu Turan veyahut Türkistan olarak
söylediği topraklarda Türklerin meskûn olduğunu kaydetmiştir. Türk isminin yerine Tur,
Türkler yerine ise Turan tabirlerini kullanmıştır. Bazen bu iki isim birbirinin yerine
kullanılmıştır.35 Rus tarihçi Diakonov, Türk ırkını Sakalardan ibaret sayıp yerleşim yeri
olarak İran’ın doğusunu göstermiştir. Sakaların topraklarını Orta Asya olarak kaydetmiştir.36
İran-Turan mücadelelerinde geçen coğrafi isimlerde zamanla değişiklikler olmuştur.
Bir saldırı veyahut tabii bir afet sonucu harap olmuş bir şehir, tamirinden sonra yeni isimle
anılmış, bazen de bir şehir orayı fethedenlerin ismiyle anılmıştır. Mesela İran’ın Araplar
tarafından fethinden sonra bazı yer isimleri Arapça olarak değiştirilmiştir. Diğer taraftan yeni
isimler içtimaî ve siyasî su-i istifadeye sebep olabilmiştir. Birûni bu hususta; Şehir isimleri
orayı fethedenlerin isimleriyle anılmaya başlamıştır demek suretiyle İran-Turan sınırlarındaki
yer isimlerinin hükümran olanlarla anılmaya başlandığını kaydetmiştir.37 Aynı şekilde Türk
ve Moğolların İran’a gelmelerinden sonra eski İran isimlerinden değişmeler olmuştur.38
İranlı araştırmacılardan bir kısmı Türk isminin Kavad (488-531) ve oğlu I. Hüsrev
Anuşirvan (531-579) döneminden itibaren kullanıldığını rivayet etmişlerdir.39 Sasanilerden
önce Zemin-i Turan olarak bilinen topraklara Türkistan denilmiştir. III. Yezdigert (632-642),
bu bölgenin halkını Turanî olarak bilmiştir. Şahname’de, bununla ilgili olarak verilen bilgide,
III. Yezdigert’in Turanîlere yenildiği söylenmiştir. Türk ve Turanî ile ilgili bilgiler sadece
Farsça kaynaklarda yer almamış, Pehlevice yazılan kaynaklarda da yer almıştır. Ancak Sasani
dönemindeki kaynaklarda zikredilen Türk ve Turan kelimelerinin Pehlevi dilindekilerden
kopya edilip edilmediğini tespit etmek mümkün olmamıştır.40
                                                           
30 İran’ın milli ve dini rivayetlerini konu alan Hudaynameler kaynağını Avesta’dan almışlardır. Firdevsi,
Şahname’yi yazarken bunlardan istifade etmiştir. Bkz. Firdevsi, Şahname (terc. Necati Lugal), İstanbul 2009, s.
23; Mirza Muhammed Han Kazvini, Mukaddime-i Kadim-i Şahname, Hezare-i Firdevsi, Tehran 1362 31 Hamza bin Hasan İsfahani, Tarih-i Peyamberan (Tarih-i Sinni-i Mülûku’l-Arz ve’l-Enbiya (terc. Cafer Şiar),
Tehran 1367, s. 7; H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 27 32 Firdevsi, Şahname, s. 88 vd. 33 Alp Er Tunga’da geçen efsanevi Türk hükümdarı Afrasyab, Tur’un torunudur. Bkz. Osman Turan, Türk Cihan
Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul 1980, s. 71-72 34 Ebul Kasım Firdevsi, Şahname I (tash. Celal Halki), Tehran 1368, s. 107 35 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 30 36 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 301 vd. ; B. G. Gafurov-E. A. Grantosky-M. S. Ivanev, Istoriia Iranskogo
gosudarstva i kultury, Moskov 1971, s. 144 37 Ebu Reyhan Birûni, Tahkik-i Mallahend I (terc. Menuçehr Saduki Seha), Tehran 1362, s. 246 38 E. R. Birûni, a. g. e, s. 246; H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 39 39 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 346 vd.
40 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 43
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
7
İranlı araştırmacılara göre Seyhun ile Ceyhun arasındaki kuzeydoğu ve Gürgenç
(Harezm) Gölü arasındaki bölgede İran-Turan mücadeleleri olmuştur.41 Daha sonra bölgede
beliren göçebe başka kavimlerin Türk, Gazan, Moğol ve Tatarları yerlerinden attıkları
görülmüştür. Yerlerinden oynatılan Türkler de önlerindeki kavimleri sürükleyince aynı kavim
ile anılmaya başlanmışlardır. Tarihçiler konu ile ilgili eserleri tahlil etmeden istinsah edince
Türk ve Turan hakkında görüşlerde yanılgıya düşüp farklı kavimler olarak vermişlerdir.42 İran
Samanoğulları Devleti’nin Karahanlı ve Gazneliler tarafından ortadan kaldırılmasından sonra
Türk ve Turanîlerin aynı ırktan oldukları kaydedilmeye başlanmıştır. Moğol saldırısından
sonra ise bazı komutanların tarih yazanlara altın vererek kendilerini savaşçı Moğollara
dayandırmaya çalıştıkları görülmüştür.43
İran milli destanlarında Türklerin Moğollar ile karıştırıldıkları da olmuştur. Birbirine
yakın coğrafyada yaşayan iki kavim bazen aynı ırktan sayılmıştır.44 Türk kelimesi ile ilgili
yapılan açıklamalarda, Çin’in kuzeyinde Ashina ismiyle yaklaşık beş yüz kabilenin karışım
halinde yaşadığı söylenmiştir. Bu kabilelerin batı eyaletinin Shan-si bölgesinde oturdukları
bildirilmiş, Hun ismiyle M. Ö. 4. asırda aktif olan kavme katıldıkları ve Hunların Tobalara
yenilmesiyle dağılanların Altayların güneyine kaçıp yerleştikleri bildirilmiştir. Çinlilerin
Ashina hanlarına Çincede (r) harfi olmadığı için Tu-kiu ve Tuku ismini verdikleri, Tuku
kelimesini sağlam ve güçlü manasında kullandıkları belirtilmiştir. Bu ismin bütün Türk
boyları için söylendiği ve Gobi Çölü taraflarına yerleştikleri kaydedilmiştir. Ayrıca batıda
yaşayanların atalarının dişi kurttan türedikleri dile getirilmiş, dağıldıktan sonra yetmiş yedi yıl
sonra M. Ö. 545’te tekrar ortaya çıktıkları söylenmiştir.45 Biruni, yukarıdaki görüşlerden ayrı
olarak Turanî ve Türkleri farklı göstererek Turanîlerin İranlı olduklarını iddia etmiştir.46
                                                           
41 Ceyhun, Farsça kaynaklarda iki manada kullanılmıştır. Birincisinde Amuderya ve eski ismiyle Vehş olarak
geçmiştir. Yunanlılar ise Oksos tabirini kullanmıştır. Sasaniler Vihreved Nehri ismini vermiş, kaynağını ise
Pamir Dağlarında göstermişlerdir. Bkz. İhsan Yarşater, Danişname-i İran ve İslâm I, Tehran 1354, s. 187;
Ceyhun Nehri, Belh, Tirmiz ve Harezm isimleriyle de anılmıştır. Bkz. Ebul Hasan Ali bin Hüseyin Mesudi,
Mürucu’z-Zeheb ve Ma’denü’l-Cevahir II (terc. Ebul Kasım Payende), Tehran 1356, s. 222; Ebul Reyhan Biruni,
Tahdid-i Niyahatü’l-Amakin Tashih-i Mesafatü’l-Mesakin (terc. Ahmed Aram), Tehran 1352, s. 21; Ahmed bin
Davud Dinuri, Ahbarü’t-teval (terc. Sadık Neşat), Tehran 1346, s. 15. Gerdizi, Ravendi, Reşidüddin ve Bekran
Ceyhun’un ikinci manasını verirken, bu büyük nehrin Amuderya olduğunu söylemişlerdir. Bkz. Gerdizi,
Zeynü’l-Ahbar (Tarih-i Gerdizi) (tash. Abdulhay Habibi), Tehran 1363; Muhammed bin Ali bin Süleyman
Ravendi, Rahatü’s-Sudûr ve Ayetü’s-Sürur der Tarih-i Al-i Selçuk (tash. Muhammed İkbal), Tehran 1368, s. 25;
Reşidüddin Fazlullah, Camiü’t-tevarih der Tarih-i Moğol II (tash. Behmen Kerimi), Tehran 1362, s. 686;
Muhammed bin Necib Bekran, Cihanname (tash. Muhammed Emin Riyahi), Tehran 1342, s. 45. Hafız Ebru ise
Ceyhun Nehri için “kalpler çok kanlı ve gözler Ceyhun” tabirini kullanmıştır. Bkz. Hafız Ebru, Zübdetü’tTevarih
II (tash. Kemal Hacı Seyyid Cevadi), Tehran 1372, s. 904 42 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 301. İranlı araştırmacılar Türk ve Tatar ıstılahlarını yeni bir ıstılah olarak
kullanmışlardır. “Turanî-i Cedid” veya “Turanî-i Altayi” olarak adlandırılanlar Şahname ve Avesta’da
zikredilmişlerdir. Bu ıstılahların sonradan eklendikleri görülmektedir. Rusların siyasi hedefler ve sömürgecilik
için kullandıkları “Merkezi Asya” veya “Orta Asya” gibi sonradan yazılmıştır. Bkz. İnayetullah Rıza, İran ve
Türkan der Ruzigâr-ı Sasaniyan, Tehran 1365, s. 58. Ruslar, Orta Asya içerisine Türkmenistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Tacikistan’ı katmış, Kazakistan’ı ayrı tutmuşlardır. Bkz. Nadir Devlet, Doğuştan Günümüze İslâm
Tarihi (Ek), İstanbul 1993, s. 412 43 Hasan Pirniya, İran-ı Bastan III, Tehran 1341, s. 29 vd.; H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 45 44 Müctebi Minevi, Name-i Guşensep, Harezm 1354, s. 205; Por Davud, Yeştha I, Tehran 1347, s. 208 45 Bkz. Por Davud, Bijen ve Menije, Bergüzide-i Şahname-i Firdevsi, Tehran 1370; H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s.
46-47
46 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 49. Bkz. Ebu Reyhan Biruni, Asarü’l-Bakiye Ani’l-Kurunu’l-Haliye (terc. Ekber
Danasereşt), Tehran 1352; Ebu Ali Meskeviye Razi, Tecaribü’l-Ümem I (terc. Ebul Kasım İmami), Tehran 1369
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
8
İran kaynaklarında, Hunlardan büyük bir kısmının Altay Dağlarının güneyine
yerleştikleri, Türk kelimesinin bir kavim adı olarak uzun zaman kullanılmadığı, Türklerin
komşuları olan kavimlerin bu kelimeyi kullandığı kaydedilmiştir. M. Ö. V. asırda Altay
Dağları eteklerinde bulundukları, yüz yıl sonra 564’te Eski Türkler olarak isimlendirildikleri
söylenmiştir. Türklerin daha sonra Altay Dağlarından batıya doğru göç ederek Bulgar ve
Gazan (Kazan) bölgelerine gittikleri belirtilmiştir.47
Türklerin batıya doğru göç etmeleri sırasında gittikleri güzergâhlar ve sürükledikleri
kavimler hakkında Şahname ve Avesta’da bilgiler verilmiştir. Şahname’deki Selm isminin
Avesta’da Sairama olduğu ve bu ismin daha sonra Sarumatların ismi olarak söylendiği
kaydedilmiştir.48 Alanların Harezm’den güney Rusya’ya göç eden Sarumat kavminden
oldukları,
49 Karadeniz’in kuzeyinden İspanya ve Kuzey Afrika’ya kadar gittikleri
söylenmiştir. Alanlar için Gürcü tabirinin kullanıldığını söyleyen Biruni, bunların daha sonra
Mazenderan taraflarına göç ettiklerini iddia etmiştir.50
Şahname’de, İranlı komutan Menuçehr zamanındaki İran-Turan mücadelelerinde
dört kahramandan (Arş’tan) bahsedilmiştir. Birincisi Kubad’ın oğlu Keyarş, ikincisi
Keyhüsrev ile Afrasyab arasındaki savaşta yer alan İranlı kahraman Menuçehr, üçüncüsü
Eşkani hükümdarlarından Erşek, dördüncüsü ise Şivatir (Spak,Sipak) ismiyle kaydedilmiştir.51
Arş, Avesta’da en iyi ok atan olarak tanıtılmıştır. Buradaki Arş Destanı ve kahramanlığı,
Şahname’de Türklere karşı kahramanlaşmış bir komutan olarak anlatılan Rüstem tarafından
öldürülmüştür.52 Arş Destanı’ndaki kahramanlıklar Biruni tarafından farklı anlatılmıştır.53
Biruni, Nilüfer Şenliği ile ilgili Tirgân Bayrımını anlatırken; “On üçüncü gün, o gün ok
günüdür ve bayramdır. Tirgan ismiyle anılır. Bu bayram iki sebepledir. Birincisinde
Afrasyab’ın İran’a galebe etmiş olması ve Menuçehr’i Taberistan’da muhasara etmesi,
Menuçehr’in Afrasyab’dan ok istemesi… Avesta’da Arş’ın diyanet sahibi biri olarak ok ve
yayı Menuçehr’e verdiği, okun ulaşabildiği yerlerin kendi (İran) ülkesi olması” şeklinde
anlatmıştır.54 Firdevsi, bu olayda okun yaydan çıkmasıyla parçalandığını söylemiş, Rüstem’in
henüz bu dönemde kahramanlaşmadığını kaydetmiştir.55
Menuçehr’in ölümünden sonra başa geçen hükümdar Nevzer veya Nerseh (293-302)
döneminde Türklerin İran’a akınları devam etmiştir.56 Şahname’de; “Ovalar yeşilliklerle bir
perniyan kumaşı gibi süslenince Tûran pehlivanları da savaşmaya hazırlandılar. Batı
                                                           
47 Firdevsi, Şahname I (terc. Feth bin Ali Bundari-tash. Abdulvehhab Azam), Tehran 1970, s. 126-127;
İnayetullah Rıza, İran ve Türkan der Ruzigar-ı Sasaniyan, Tehran 1365, s. 35 48 Por Davud, Yeştha II, Tehran 1347, s. 56 49 Herich Samuel Nieberg, Dinha-yı İran-ı Bastan (terc. Seyfeddin Necemabadi), Tehran 1359, s. 253 50 E. R. Biruni, Tahdid-i Nihayatü’l-Amakin Tashih-iMesafatü’l-Mesakin, s. 21 51 Por Davud, a. g. e I, s. 341-359; Ahmed Tafazzoli, Minevi-i Hared, Tehran 1354, s. 129 52 Mihirdad Bahar, Cüstari-i Çend der Ferheng-i İran, Tehran 1373, s. 84 53 Abdulmelik bin Muhammed bin İsmail Salibi Nişaburi, Tarih-i Salibi (terc. Muhammed Fezaili), Tehran 1368,
s. 60
54 E. R. Biruni, Asarü’l-Bakiye, s. 287. Gerdizi, okun düştüğü yeri Fergana ve Toharistan arasındaki yerler olarak
göstermektedir. Bkz. Gerdizi, Zeynü’l-Ahbar (tash. Abdulhay Habibi), Tehran 1363, s. 518. Şahmerdan bin Ebul
Hayr Razi ise okun düştüğü yeri Toharistan olarak bildirmektedir. Bkz. Şahmerdan bin Ebul Hayr Razi,
Ravzatü’l-Münnecimin, Tehran 1368, s. 36. Menuçehr, okun ulaşabildiği yerleri Afrasyab’dan istemiş ve isteği
kabul edilmiştir. Bu olay bayram olarak kutlanmıştır. Bkz. E. R. Biruni, a. g. e, s. 287 55 Cihangir Kuveci Kuyacı, Pejuheşhayi der Şahname, Tehran 1371, s. 155; Mehdi Karib, Bazhani-i Şahname,
Tus 1369, V. Bölüm; Firdevsi, a. g. e, s. 150; Heredot, Heredot Tarihi, s. 18 56 Firdevsi, Şahname, s. 228
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
9
ülkesinin gürzlü erleriyle birleşmek için Türklerden ve Çinlilerden oluşan bir ordu geldi. Bu
ucu bucağı olmayan bir orduydu. Nevzer’in talihi artık gençliğini kaybetmiş, düşmeye yüz
tutmuştu. Ordu Ceyhun’un kıyısına vardığı vakit Feridun’un oğluna haber geldi. Ordu ve
padişah saraydan ayrılarak ovaya çıkıp Dehistan yolunu tuttu” şeklinde anlatılmıştır.57
Şahname’de geçen Dehistan, Harezm’in çöl bölgesinde yer almış, doğudan Merv sınırından
Ceyhun (Amuderya)’a kadar ulaşmıştır. Güneyden Ebyurd (Baverd)’a, kuzeyde Volga’ya ve
batıda ise Mazenderan Denizi’ne kadar olan bölgeler buradan sayılmıştır.58 Bu coğrafi isim,
İran kalıntılarından olan Heşyareşa dönemindeki Taht-ı Cemşid taşının üçüncü bendinde
Deha olarak geçmiştir.59 Pehlevice on yedinci mısrada Dehistan ismiyle kaydedilmiştir.60
Sebeius, burası için Dilhistan tabirini kullanmıştır.61 Biruni, Dehistan’ın daha önce göl
olduğunu ve Gürgan bölgesine ait olduğunu kaydetmiştir.62 Dehistan’ın kuzeyinde ise
Massagetler yaşamışlardır. Massagetler, Harezm bölgesindeki Sakaların (İskitler) bir kolunu
oluşturmuşlardır.63 İskitler Türkistan’daki atlı göçebe Türklerinin batı kolunu temsil
etmişlerdir.64 Batlamyos haritasında Ceyhun’un bu göle döküldüğü ve Gürgan’ın buraya
komşu olduğu kaydedilmiştir. Dehistan’a komşu olan Belh ya da Belhan, Türklerin İran’a
sefer düzenlemeleri sırasında güzergâh olarak kullanılmıştır.65
Nevzer döneminde İran’daki iç karışıklıktan istifade eden ve Avesta’da temiz dinli,
methedilmiş Dahiler (Dehistan halkı) olarak anlatılan Türkler, Harezm çöllerinden Dehistan’a
gelerek İranlıları sıkıştırmışlardır.66 Şahname’de bu savaş anlatılırken; “Davullardan ve
borulardan yükselen acı acı seslerle toprak sanki yerinden oynadı. Bu orduyu gören
Efrasiyâb da ordusuyla gelip saf bağladı. Atların ayaklarıyla çıkan tozdan sanki güneş
görünmüyordu. İki taraf çarpışmaya başlayınca ölülerin yığılmasıyla ova ovalıktan çıkarak
adeta bir dağ haline geldi. Birbirleriyle öylesine boğuştular ki, ırmaklar kan gibi aktı”
denilmektedir.67
Şahname’de, Türklerin Nevzer döneminde İran’a saldırısı, İran ordusunun yenilmesi
ve Türk hükümdarının Nevzer’i öldürmesiyle ilgili olarak; “…Bunun arkasından cellâda
                                                           
57 Firdevsi, Şahname, s. 232-233 58 Ebul Feda, Takvimü’l-Buldan (terc. Abdulmuhammed Ayeti), Tehran 1349, s. 633; Hududu’l-Âlem Mine’lMaşrik
ile’l-Mağrib (tash. Menuçehr Setude), Tehran 1365, s. 55; Gerdizi, Zeynü’l-Ahbar, s. 584 59 M. M. Diakonov, a. g. e, s. 106-111
60 Camasep, Metinha-yı Pehlevi I-II (Mukaddime-i Behram Gor Anksariya), Bombay 1897, s. 20; Sadık Hidayet,
Neveşteha-yı Perakende, Tehran 1344, s. 419 61 J. Marguart, a. g. e, s. 148
62 E. R. Biruni, El-Kanun-u Mesudi II, Haydarabad 1955, s. 570; Ebulhak İbrahim Estahri, Mesalik ve Memalik
(terc. İrec Afşar), Tehran 1347, s. 177 63 H. Pirniya, İran-ı Bastan I, s. 277. Batı Sibirya bölgesinde yaşadıkları bilinen Sakalar (İskitler), Asur
kaynaklarında “Ashkuzal,” İran kaynaklarında “Saka,” Grek kaynaklarında ise “İskit” olarak geçmektedir. Bkz.
Rene Grosset, Bozkır İmparatorluğu, İstanbul 1980, s. 24 vd. Seyhun deltasındaki Tegiskan ve Uygarak
kazılarında Saka mezarları çıkmıştır. Aynı mezarlar Tanrı Dağları ve Pamir’de de bulunmuştur. Bkz. A.
Belenitsky, Central Asia (İng. terc. J. Hogarth), Genevo 1968, s. 15. Zeki Velidi Togan’a göre Massagetler de
Türk olup Kuman, Peçenek ve Oğuzların atalarıdır. Bunların içerisinde Alanlar da vardır. Bkz. Zeki Velidi
Togan, Bugünkü Türk İli Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 2; M. M. Diakonov, a. g. e, s. 72 64 Taner Tarhan, Eskiçağ’da Kimmerler Problemi, İstanbul 1972, s. 7 65 V. V. Bartold, Abyari-i der Türkistan (terc. Kerim Kişaverz), Tehran 1350, s. 114; J. Marguart, İranşehr (terc.
Meryem Mir Ahmedi), Tehran 1373, s. 117; E. R. Biruni, Tahdid-i Niyahatü’l-AmakinTashih-i Mesafatü’lMesakin,
s. 21 66 Por Davud, Yeşha II, s. 57, 109; Por Davud, Yesna I, Tehran 1340, s. 59 67 Firdevsi, Şahname, s. 236-237
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
10
seslenip: Onu buraya getir de ben ona nasıl savaşılırmış göstereyim! Emrini verdi. Padişah
Nevzer’e artık günlerinin sona erdiği haberi erişti. Bir alay er bağıra çağıra padişahın
yanına gittiler ve onu kollarından sımsıkı bağlayıp taş gibi sürüye sürüye bir timsahı andıran
Efrasyab’ın önüne getirdiler...” kaydı geçmiştir.68 Şahname’de bu savaş anlatılırken,
Türklerin Haver-i Zemin’e geldikleri anlatılmıştır. Haver, kelime olarak güneşin doğduğu yön
anlamında kullanılmıştır. Fahreddin Gürgani, burasının Horasan tarafları olduğunu
söylemiştir.69 Şahname’deki; “Ben ne İran’ı ne Haver’i ve ne de Çin’ istiyorum” beytinde
Haver doğu, Çin ise batı anlamında kullanılmıştır.70
Nevzer’in ölümünden sonra saltanatı beş yıl sürecek olan Zev Tahmasp İran tahtına
oturmuştur.71 Bu sırada Türkistan ve İran’da büyük bir kuraklık ve arkasından meydana gelen
kıtlık baş göstermiştir. Şahname’de, Türk-İran Savaşlarının sürdüğü bu dönemdeki kuraklık
ve kıtlık ile ilgili bilgiler verilmiştir. “Bu sırada yeryüzünde bir kıtlık baş gösterdi; toprağın
ve otların dudağı kurudu. Gökten bir damla yağmur bile düşmüyor, herkes ekmeği ağırlığınca
altına ağlıyordu. Böyle bir ortamda iki ordu tam beş ay karşı karşıya bekledi. Her gün
aralarında pek çok çetin savaş oluyordu. Bu günler kahramanların ve ünlü pehlivanların
güçlerini gösterip sınayacakları günlerdi. Sonunda kıtlık o kerteye geldi ki, her iki taraf da ne
yapacağını şaşırdı. Ordular perişan bir haldeydi. Erlerin arasında: “Gökyüzünün bereketini
kesmesi hep bizim kötülüğümüzdendir!” şeklinde dedikodular başlayıp her iki ordunun
erlerinden de şikâyet sesleri yükselince, Efrasyab’dan bir elçi gelip Zev’in huzuruna çıktı ve:
“Bizim şu iğreti dünyadan nasibimiz, dertten ve zahmetten başka bir şey olmayacak mı? Gel
şu yeryüzünü aramızda paylaşıp barışalım ve birbirimizi kutlayalım” dedi.” 72
Türkistan ve İran’da meydana gelen kuraklık yedi yıl sürmüştür. Bunun beş yılı Zev
Tahmasp dönemine denk gelmiştir. Muhtemelen Türkistan’dan batıya ve güneye yapılan Türk
göçleri bu tarihlerde olmuştur. Keykavus döneminde göçlerin sayısı artmıştır. Yaklaşık 4500
yıl önce meydana gelen göçler, 4000 yılında uç noktaya ulaşmıştır.73 Kuraklık süresince İranTuran
Sınır Savaşları durmuştur.74 İranlı komutan Rüstem’in yedi taburla geldiği Serahs
yakınlarındaki “Revedad” bölgesindeki “Hergah” olarak tabir edilen yerde otağını toplayıp
ayrıldığı kaydedilmiştir.75
                                                           
68 Firdevsi, Şahname, s. 249 69 Fahreddin Gürgani, Veys ve Ramin (tash. Müctebi Minevi), Tehran 1338, s. 171 70 Hüseyin Şehidi, Çhar Su ve Negreşi-i Kütah ber Tarih ve Coğrafya-yı Tarihi, Tehran 1365, s. I-IV 71 Firdevsi, Şahname, s. 255 72 Firdevsi, Şahname, s. 255-256 73 Muhammed Taki Siyahpuş, Piramun-u Ab ve Hava-yı Bastani-i Fulat-ı İran, Tehran 1352, s. 3 74 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 64 75 Firdevsi, Şahname I (terc. Ebul Feth bin Ali Bundari-tash. Abdulvehhab Azam), Tehran 1970, s. 92. Hergâh,
iki manada kullanılmıştır. Birincisinde büyük çadır ve otağ, Beyhaki’ye dayanan bazı araştırmacılar ise tahtadan
yapılmış otağ manasında kullanmışlardır. İkincisinde ise coğrafi mekân manasında kullanılmıştır. Bkz. Hasan
Anuri, Istılahat-ı Divani Devre-i Gaznevi ve Selçuki, Tehran 1355, s. 35. Türk tarihinde Ordukent (Orducend)
olarak bilinen yerin İranlılarca Hergâh olarak söylendiği de iddia edilmiştir. Bkz. Ebu Dulef, Sefername-i Ebu
Dulef der İran (tash. W. Minorsky-terc. Ebulfazl Tabatabayi), Tehran 1354, s. 23. Türk göçlerinin bir kısmı
Ordukent’e olmuştur. Bkz. Muhammed Hüseyin Papoli Yazdi, Ferheng-i Abadiha ve Mekanha-yıMezhebi-i
Kişver, Tehran 1367, s. 428. Bazı araştırmacılar Çin ile Hindistan arasındaki bölgeyi Hergâh olarak bildirmekte,
hicri 2. asrın başlarından itibaren Altaylı Türklerin eline geçen Kaşgar ve Hoten şehirlerinde Türklerin yaşadığını
söylemektedirler. Bu bölgenin daha önce İranlıların elinde olduğunu Pazırık’ta çıkan kalıntılara dayanarak iddia
etmektedirler. Bkz. Rene Grosset-Abdulhüseyin Mikede, İmparatori-i Sahranurdan, Tehran 1365, s. 16; Abbas
İkbal Aştiyani, Tarih-i Moğol, Tehran 1356, s. 5
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
11
Kubad döneminde (483-531) meydana gelen savaşlarda, Rüstem komutasındaki İran
orduları Türkleri yenilgiye uğratmıştır.76 Bu dönemde Türk tarafından barışı havi mektupların
İran’a gönderildiği Şahname’de kaydedilmiştir.77 Türk tarafından İran’a gönderilen mektuptu;
“Biz de Ceyhun’u geçmek size saldırmak şöyle dursun, rüyamızda bile orayı görmeyeceğimize
söz veririz. Belki bu sayede her iki ülke de gönderdiğimiz bu haberle alınacak karardan
memnun kalır!” Padişah bu mektubu bitirip mühürledikten sonra İran’a gönderdi. Bir tac, bir
altın taht, mücevherler, altın kemerli ve köleler, altın eyerli Arap atları ve gümüş kınlı Hind
kılıçları gibi değerli armağanları da bu mektupla birlikte yolladı” denilmiştir.78
Keykavus döneminde İran’ın içerisine düşmüş olduğu karışıklıktan istifade eden
Türkler İran’a saldırıp Huzistan’a kadar olan toprakları ele geçirmişlerdir. Keykavus’un
Yemen taraflarında esir düşmesinden sonra Tus, Nişabur ve Serahs İran’dan alınmıştır.79 Bu
dönemde yazılan Siyavuş Destanı’nda İran tarafından Rüstem ve Siyavuş’un Türklere karşı
savaştıkları ve başarılı oldukları anlatılmıştır. İki komutanın Herat, Talikan ve Merv’e kadar
geldikler, Belh yakınlarında zafer kazandıktan sonra Ceyhun’u geçtikleri ve Türkler
tarafından barış istendiği kaydedilmiştir.80 Daha sonra karşılıklı yapılan yazışmalarda iki taraf
anlaşma imzalamıştır.81
Keyhüsrev, tahta oturduktan sonra savaşçılarını etrafında toplayıp Türklere karşı
sefere çıkmıştır.82 Şahname’de ordunun “Cerm” civarında toplandıktan sonra sefere çıktığı
kaydedilmiştir.83 Ancak bir süre sonra İran’ın karışıklık içerisine düştüğü, bundan istifade
eden Türklerin İran’a saldırıp ziraata elverişli topraklara yerleştikleri söylenmiştir. Bu
dönemde “Ahura Mazda” ya bundan daha kötü bir yerin olup olmadığı sorulmuş, verilen
cevapta çocuk ve kadınların ağlaştığı, susuz kaldıkları ve yollara düştükleri cevap olarak
söylenmiştir.84
Keyhüsrev döneminde Türklerin İran’a saldırıları yıkıcı olmuştur. Saldırıları
önlemek için İranlı komutan Tus, Türklere karşı savaşa gönderilmiştir.85 Şahname’de, İranlı
komutan ve askerlerin; “İranlı atlılar yerlere serildi. Ovalar ve dereler kar ve kan ile doldu.
Ölülerden savaşacak yer kalmadı. Kardan ve yerlere serilen ölülerden savaş alanı daraldı.
Bu sırada İranlı savaşçılar ve komutanlar başlarını göklere kaldırıp Tanrı’ya: Ey insanların
akıllarından, bilgilerinden ve düşüncelerinden üstün olan Tanrı! Sen ne yerdesin, ne üstünde,
ne de altında! Biz, senin suçlarla dolu olan şu kulların, olanca aczimizle senden adalet
istiyoruz” dedikleri kaydedilmiştir.86
                                                           
76 Muhammed bin Rıza bin Muhammed Alevi Tusi, Mu’cem-i Şahname (tash. Hiseyin Hedivcem), Tehran 1353,
s. 198
77 Firdevsi, Şahname, s. 269-278 78 Firdevsi, Şahname, s. 275 79 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 82. Ayrıca bkz. Feridun Cüneydi, Pay-ı Tahtha-yı Şahname der Devre-i
Keyaniyan ve Pişdadiyan (tash. Muhammed Yusuf Keyani), bica ve bita 80 Por Davud, Yeştha II, s. 108 81 H. Ş. Mazenderani, a. g. m, s. 90 82 M. Rıza Hüsrevi, Kelat-ı Nadiri, Tehran 1367, s. 90 83 Firdevsi, Şahname, s. 577 vd. 84 Vendidad (terc. Muhammed Ali Hasani Dai), Bab-ı Sevvom, Bend 11, Tehran 1327, s. 24 85 Firdevsi, Şahname, s. 592 86 Firdevsi, Şahname, s. 659. Türkler arasında Çinlilerden büyücülüğü öğrenen birinin olduğu ve sihir ile
askerlerin bulunduğu yere kar ve fırtınaya sebep olduğu kaydedilmiştir. Bkz. Firdevsi, Şahname, s. 659
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
12
Keyhüsrev dönemindeki İran-Turan Savaşlarında ön saflarda yer alan diğer İranlı
komutan Rüstem’dir. Şahname’de, bir savaş öncesinde Türk hakanın Rüstem ile karşılaşmak
istemediği abartılı bir şekilde anlatılmıştır. “Efrasyab’a Rüstem’in hızla gelmekte ve
kendisiyle savaşmak niyetinde olduğunu haber verdiler. Bunu duyan Efrasyab çok üzüldü,
sırtındaki o perniyan kumaşından elbise diken diken oldu. Kendi kendine: Şu Rüstem’le şimdi
kim savaşacak? Benim erlerim var, ama onlara kim komuta edecek?...” demiştir. Türk
akınlarının talan şeklinde devam ederek Kaçar dönemine kadar geldiği Giger tarafından iddia
edilmiştir.87
Kaynaklar
• ABDURRAHMAN BİN HALDUN (1352), Mukaddime-i İbni Haldun II (terc. Muhammed
Pervin Günabadi), Tehran
• ANURİ, Hasan (1355), Istılahat-ı Divani Devre-i Gaznevi ve Selçuki, Tehran
• Atlas-ı Nakşeha-yı Tarihi-i İran (1355), Müessese-i Coğrafyai ve Kartoğrafi-i Suhab,
Nakşe-i Şumare: 50, Tehran
• BAĞDADİ, Şehabeddin Ebu Abdullah Yakut bin Abdullah Hamevi Rumi (1979),
Mucemü’l- Buldan V, Beyrut
• BAHAR, Mihirdad (1373), Cüstari-i Çend der Ferheng-i İran, Tehran
• BARTOLD, V. V. (1350), Abyari der Türkistan (terc. Kerim Kişaverz), Tehran
• BEDİ, Emir Mehdi (1364), Yunaniyan ve Berberiha I (terc. Ahmed Aram), Tehran
• BEKRAN, Muhammed bin Necib (1342), Cihanname (tash. Muhammed Emin Riyahi),
Tehran
• BELENİTSKY, A. (1968), Central Asia (İng. terc. J. Hogarth), Genevo
• BİRUNİ, Ebu Reyhan (1352), Asarü’l-Bakiye Ani’l-Kurunu’l-Haliye (terc. Ekber
Danasereşt), Tehran
• BİRUNİ, Ebu Reyhan (1955), El-Kanun-u Mesudi II, Haydarabad
• BİRÛNİ, Ebu Reyhan (1362), Tahkik-i Mallahend I (terc. Menuçehr Sadıki Seha), Tehran
• BİRUNİ, Ebul Reyhan (1352), Tahdid-i Niyahatü’l-Amakin Tashih-i Mesafatü’l-Mesakin
(terc. Ahmed Aram), Tehran
• CAMASEP (1897), Metinha-yı Pehlevi I-II (Mukaddime-i Behram Gor Anksariya),
Bombay
• CÜNEYDİ, Feridun, Pay-ı Tahtha-yı Şahname der Devre-i Keyaniyan ve Pişdadiyan (tash.
Muhammed Yusuf Keyani), bica ve bita
                                                           
87 Bkz. Wilhelm Giger, Temeddün-i İraniyan-ı Haveri, Bombay 1921, s. 107
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
13
• DEVLET, Nadir (1993), Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi (Ek), İstanbul
• DİAKONOV, Mikhail Mikhailovich (1346), Tarih-i İran- Bastan (terc. Ruhi Erbab),
Tehran
• DİNURİ, Ahmed bin Davud (1346), Ahbarü’t-teval (terc. Sadık Neşat), Tehran
• EBU DULEF (1354), Sefername-i Ebu Dulef der İran (tash. W. Minorsky-terc. Ebulfazl
Tabatabai), Tehran
• EBUL FEDA (1349), Takvimü’l-Buldan (terc. Abdulmuhammed Ayeti), Tehran
• ENDÜLÜSİ, Kadı Ebul Kasım Said bin Ahmed bin Said (1310), Tabakatü’l- Ümem (terc.
Celaleddin Tehrani), Tehran
• ESTAHRİ, Ebulhak İbrahim (1347), Mesalik ve Memalik (terc. İrec Afşar), Tehran
• FAZLULLAH, Reşidüddin (1362), Camiü’t-tevarih der Tarih-i Moğol II (tash. Behmen
Kerimi), Tehran
• FİRDEVSİ, Ebul Kasım (1368), Şahname I (tash. Celal Halki), Tehran
• FİRDEVSİ, Ebul Kasım (2009), Şahname (terc. Necati Lugal), İstanbul
• FİRDEVSİ, Ebul Kasım (1970), Şahname I (terc. Ebul Feth bin Ali Bundari-tash.
Abdulvehhab Azam), Tehran
• FRYE, R. N. (1966), The Heritage of Persia, London
• GERDİZİ, Ebu Said Abdulhay bin Duhak bin Mahmud (1363), Zeynü’l-Ahbar (tash.
Abdulhay Habibi), Tehran
• GİGER, Wilhelm (1921), Temeddün-i İraniyan-ı Haveri, Bombay
• GOLDTSCHİMİD, Alfred Von (1356), Tarih-i İran ve Memalik-i Hemcivar-ı An ez
Zaman-ı İskender ta İnkıraz-ı Eşkaniyan (terc. Keykavus Cihandari), Tehran
• GROSSET, Rene - MİKEDE, Abdulhüseyin (1365), İmparatori-i Sahranurdan, Tehran
• GROSSET, Rene (1980), Bozkır İmparatorluğu, İstanbul
• GÜRGANİ, Fahreddin (1338), Veys ve Ramin (tash. Müctebi Minevi), Tehran
• HAFIZ EBRU (1372), Zübdetü’t-Tevarih II (tash. Kemal Hacı Seyyid Cevadi), Tehran
• HAREZMÎ, Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed bin Yusuf (1347), Mefatihü’l-Ulûm
(terc. Hüseyin Hedicum), Tehran
• HİDAYET, Sadık (1344), Neveşteha-yı Perakende, Tehran
• SETUDE, Menuçehr (1365), Hududu’l-Alem Mine’l-Maşrik İle’l-Mağrib, Tehran
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
14
• HÜSREVİ, Muhammed Rıza (1367), Kelat-ı Nadiri, Tehran
• İSFAHANİ, Hamza bin Hasan (1367), Tarih-i Peyamberan (Tarih-i Sinni-i Mülûku’l-arz
ve’l-Enbiya (terc. Cafer Şiar), Tehran
• KAFESOĞLU, İbrahim (1995), Türk Milli Kültürü, İstanbul
• KARİB, Bedrüzzaman (1374), Ferheng-i Soğdi, Tehran
• KARİB, Mehdi (1369), Bazhani-i Şahname, Tus
• KAŞGARLI MAHMUD (1985), Divan-ı Lügatü’t-Türk I (çev. Besim Atalay), Ankara
• KAZVİNİ, Mirza Muhammed Han (1362), Mukaddime-i Kadim-i Şahname, Hezare-i
Firdevsi, Tehran
• KUYACI, Cihangir (1371), Pejuheşhayi der Şahname, Tehran
• MARGUART, J. (1373), İranşehr (terc. Meryem Mir Ahmedi), Tehran
• MAZENDERANİ, Hüseyin Şehidi (1376), Merzha-yı İran ve Turan be Beniyad-ı
Şahname-i Firdevsi, Tehran
• MESUDİ, Ebul Hasan Ali bin Hüseyin (1356), Mürucu’z-zeheb ve Ma’denü’l-Cevahir II
(terc. Ebul Kasım Payende), Tehran
• MİNEVİ, Müctebi (1354), Name-i Guşensep, Harezm
• MUHAMMED HASAN HAN (1371), Tarih-i Eşkaniyan (tash. Nimetullah Ahmedi),
Tehran
• MUHAMMED İSHAK BİN NEDİM (1343), el-Fihrist-i İbn-i Nedim (terc. M. Rıza
Teceddid), Tehran
• NİEBERG, Herich Samuel (1359), Dinha-yı İran-ı Bastan (terc. Seyfeddin Necemabadi),
Tehran
• NİŞABURİ, Abdulmelik bin Muhammed bin İsmail Salibi (1368), Tarih-i Salibi (terc.
Muhammed Fezaili), Tehran
• NOLDKE, Theodor (1327), Hamase-i Milli-i İran (terc. Buzurg Alevi), Tehran
• ÖGEL, Bahaeddin (1988), Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul
• PİRNİYA, Hasan (1341), İran-ı Bastan III, Tehran
• POR DAVUD (1370), Bijen ve Menije, Bergüzide-i Şahname-i Firdevsi, Tehran
• POR DAVUD (1340), Yesna I, Tehran
• POR DAVUD (1347), Yeştha I, Tehran
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ
Sayı: 26 Eylül – Ekim 2011
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
http://www.akademikbakis.org
15
• RAVENDİ, Muhammed bin Ali bin Süleyman (1368), Rahatü’s-Sudûr ve Ayetü’s-Sürur
der Tarih-i Al-i Selçuk (tash. Muhammed İkbal), Tehran
• RAZİ, Ebu Ali Meskeviye (1369), Tecaribü’l-ümem I (terc. Ebul Kasım İmami), Tehran
• RAZİ, Hayr (1368), Ravzatü’l-Münnecimin, Tehran
• RIZA, İnayetullah (1384), İran ve Türkan der Ruzigar-ı Sasaniyan, Tehran
• ROUX, Jean-Paul (2001), Orta Asya Tarih ve Uygarlık (çev. Lale Arslan), İstanbul
• SAMOLİN, William (1972), “Proto Türkler ve Çin,” Türk Kültürü El Kitabı II, İstanbul
• SETUDE, Mençehr (1362), Hududu’l-Alem Minel Maşrik İlel Mağrib, Tehran
• SİYAHPUŞ, Muhammed Taki (1352), Piramun-u Ab ve Hava-yı Bastani-i Fulat-ı İran,
Tehran
• SİYAKİ, Muhammed Debir (1370), Zindeganname-i Firdevsi ve Serguzeşt-i Şahname,
Tehran
• ŞEFAK, Sadık Rızazade (1352), Tarih-i Edebiyat-ı İran, Tehran
• ŞEHİDİ, Hüseyin (1365), Çhar Su ve Negreşi-i Kütah ber Tarih ve Coğrafya-yı Tarihi,
Tehran
• TABERİ, Muhammed bin Ceriri (1354), Tarih-i Taberi II (terc. Ebul Kasım Payende),
Tehran
• TAFAZZOLİ, Ahmed (1354), Minevi-i Hared, Tehran
• TARHAN, Taner (1972), Eskiçağ’da Kimmerler Problemi, İstanbul
• TOGAN, Zeki Velidi (1981), Bugünkü Türk İli Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul
• TURAN, Osman (1999), Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul
• TUSİ, Muhammed bin Rıza bin Muhammed Alevi (1353), Mu’cem-i Şahname (tash.
Hiseyin Hedivcem), Tehran
• Vendidad (1327) (terc. Muhammed Ali Hasani Dai), Bab-ı sevvom, Bend 11, Tehran
• YARŞATER, İhsan (1354), Danişname-i İran ve İslâm I, Tehran
• YAZDİ, Muhammed Hüseyin Papoli (1367), Ferheng-i Abadiha ve Mekanha-yı Mezhebi-i
Kişver, Tehran
• ZERİNKOB, Abdulhüseyin (1375), Guzeşteha-yı Edebiyat-ı İran, Tehran

Konular