AZERBAYCAN SÖZLÜKÇÜLÜĞÜ TARİHİNE BİR BAKIŞ

STAD Sanal Türkoloji Araştırmaları Dergisi Temmuz 2016
AZERBAYCAN SÖZLÜKÇÜLÜĞÜ TARİHİNE BİR BAKIŞ
Möhsün NAĞISOYLU*
Özet
Bu makalede Türk sözlükçülüğü içerisinde önemli bir yer tutan Azerbaycan
sözlükçülüğü ele alınmaktadır. Hiç kuşkusuz Türk sözlükçülüğü denilince akla
önce Kâşgarlı Mahmud ve ünlü sözlüğü Divanu Lugati’t-Türk gelir. Bütün Türk
dünyasının olduğu gibi Azerbaycan sözlükçülüğünün de tarihi Kâşgarlı Mahmud
ve Divanu Lugati’t-Türk ile başlar. Azerbaycan sözlükçülüğünün ilk örneği ise
Katran Tebrizi’nin kaleme aldığı et-Tefasir (Yorumlar) adlı eseridir. Bu makalede
geçmişten günümüze Azerbaycan’da sözlükçülük çalışmaları ayrıntılı bir biçimde
sunulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Sözcükler:
Türk sözlükçülüğü, Azerbaycan sözlükçülüğü, Katran Tebrizi, et-Tefasir
Abstract
Azerbaijan lexicography holds an important place in the Turkic lexicography
which will be discussed in this article. Undoubtedly Turkish lexicography in mind
before mentioned, Mahmud al-Kashgari and famous dictionary Divan al-Lugat atTurk
income. It is the same in Azerbaijan as Turkic world the history of the Turkic
lexicography begins with Mahmud al-Kashgari’s Divan al-Lugat at-Turk.
Azerbaijan lexicography is the first instance where the Katran Tabrizi at-Tafasir
doing the work. In Azerbaijan, from past to present in this article lexicography
studies have attempted to present in a detailed manner.
Key Words:
Turkish lexicography, Azerbaijan lexicography, Katran Tabrizi, at-Tafasir
Giriş
Sözlükler her bir halkın, milletin tarihî geçmişinin, hayat tarzının,
geleneklerinin öğrenilmesinde en büyük ve en değerli kaynaklardan sayılır.
Tarihin tanıkları olan sözlükler tabiidir ki, ilkin olarak her bir dilin tükenmez söz
hazinesidir ve bu bakımdan da, dilcilik ilminde büyük önem taşıyor. Sözlükler
vasıtasıyla biz muayyen bir tarihi devri, zamanı görür, o çağlarda yaşamış halkın
dili ile tanışıklık kazanmak imkanına sahip oluruz.
Halkın tarihinin ve hayatının çeşitli alanları ile sık bir şekilde ilgisi olan
sözlükçülük tarih boyunca gerek Türk dünyasında, gerekse İslam aleminde dilcilik
ilminin önemli alanlarından biri olarak ün kazanmışlardır. Sözlükçülük alanında
* Ord. Prof. Dr., Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Nesimi Dilcilik Enstitüsü Başkanı, dr_mohsun@yahoo.com
6 Azerbaycan Sözlükçülüğü Tarihine Bir Bakış
büyük hizmetler yapmış İslam bilim adamları sırasında Türk kökenli Carullah
Zamahşeri’nin ve İsmayıl Cevheriʼnin Arap dilinin açıklamalı sözlükleri daha
fazla meşhurdur. Bu sırada tabiidir ki, dünyaca ünlü sözlüğün Divan-i luğatitTürkün
müellifi Kâşgarlı Mahmud’un özgül ağırlığı vardır. Asıl konumuz olan
Azerbaycan sözlükçülüğüne gelince belirtmek isterdim ki, dilciliğin başlıca
alanlarından olan sözlükçülüğün Yakın Doğu’nun bu eski diyarında –
Azerbaycan’da kadim tarihi ve zengin gelenekleri vardır. Beri baştan onu da
belirtmek isterim ki, Azerbaycan’ın büyük bir parçası Güney Azerbaycan adlanır
ve halen İran’ın terkibindedir. Kuzey Azerbaycan ise 1991. yılında bağımsızlığını
kazanmış Azerbaycan Cumhuriyeti’dir. Onu da belirtmek gerekiyor ki, klasik
Azerbaycan edebiyatı devrin talebine göre Müslüman Doğusunda en çok yaygın
olan üç dilde: Arapça, Farsça ve Türkçe olduğu gibi Azerbaycan sözlükçülüğü de
adı çekilen her üç dili kapsamış, bu dillerin özelliklerini kendisinde ihtiva etmiştir.
Bu yerde kaydetmek gerekiyor ki, muhteşem İslam kültürü de Arapların, Farsların
ve Türklerin eserleri üzerinde yükselmiştir.
Mevcut kaynaklara esasen Azerbaycan sözlükçülüğünün ilk örneğini
devrinin ünlü şairi, Farsça mükemmel Divan’ı olan Katran Tebrizi’nin (1012-1091)
1046. yılında kaleme aldığı et-Tefasir (Yorumlar) eserini kabul edebiliriz. Fars
dilinin ilk izahlı açıklamalı sözlüğü olan bu kitapta Katran Tebrizi yaklaşık 300
eski ve zor anlaşılan farsça kelimenin anlamını açıklamıştır. Bu eski sözlük farsça
kelimelerin ilk ve son harfine göre düzenlenmiştir. Et-Tefasir Azerbaycan’da
kısmen öğrenilmesine rağmen henüz basılmamıştır ki bunun da nedeni eserin esas
el yazmalarının günümüze kadar ulaşmamasıdır. Buna rağmen sonrakı yüzyıllara
ait birçok Farsça sözlüklerde et-Tefasir’den örnekler yer almıştır.
11. yüzyılda Asadi Tusi de Azerbaycanın Nahçivan bölgesinde Luğatname
(Sözlük) ve ya Sihah al-furs (Farsçanın düzgün sözlüğü) isimli bir sözlük
tertip etmiştir. Katran Tebrizi’nin et-Tefasir’i gibi Fars dilinin izahlı (açıklamalı)
sözlüğü olan bu kitapta 1700 Farsça kelimenin yorumu verilmiştir. Şu kelimeler
sırasında Katran Tebrizi’nin kitabında yorumu verilmiş olan kelimeler de yer
almıştır ki bu faktör müellifin et-Tefasir’den yararlandığını ispatlıyor. Asadi
Tusi’nin sözlüğünün bir eski nüshası günümüze ulaşmış ve Tahran’da
yayınlanmıştır. Gerek Katran Tebrizi’nin gerekse Asadi Tusi’nin sözlüklerinde X.
Yüzyılın sonlarında yaşayan Türk kökenli sözlük bilimi uzmanı ve yazarı İsmayıl
Cevheri’nin Arap dilinin açıklamalı sözlüğü olan as-Sihah al-Arabiyye eserinin
etkisi duyulmaktadır. Bu arada şunu da kaydetmek gerekir ki, Türkolojinin büyük
önderi, bayraktarı Mahmut Kâşgarlı da Katran Tebrizi ve Asadi Tusi’nin çağdaşı
olmuş ve dünyaca ünlü Divani Luğat it-Türk eserini kaleme almıştır. Bu faktör 11.
yüzyılda İslam dünyasının doğusunda sözlükçülüğe büyük önem verildiğini
kanıtlıyor.
Kâşgarlı’nın benzersiz dil yapıtı olan eserinin Türkiye’de yeterince
tanındığını, araştırıldığını göz önünde bulundurarak bu konuda ek bir söz
söylemeyi isabetli bulmuyorum. Sadece bunu kaydetmek isterim ki, Kâşgarlı’nın
şu eseri Azerbaycan’da Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan Türkçesi’ne
çevrilmesine rağmen yayınlanmamış, ve ülkemizde uzun süre içerisinde sözlüğün
Besim Atalay tarafından yapılan Türkçe çevirisinden yararlanılmış ve birçok
çalışmalar gerçekleştirilmiştir. 2006 yılında Kâşgarlı’nın ismi geçen eseri Ramiz
Asker’in çevirisinde Bakü’de dört ciltte yayınlanmıştır.
Klasik Azerbaycan müelliflerinin kaleminden çıkmış sözlüklerden biri de
devrinin ünlü alimlerinden biri gibi tanınan Hübeyş Tiflisi’nin (v.1203) 1153
yılında tamamladığı Kanun al-adab isimli eseridir. Arapça Farsça sözlük olan
Kanun al-adab’da 48 kaynaktan yararlanılmıştır ki onların sırasında Türk kökenli
filozof ve alim Carullah Zemahşerî’nin Arapça yazdığı Mukaddamat al-adab eseri
özel yere sahiptir. Katran Tebrizi’nin sözlüğünden farklı olarak Tiflisi’nin
sözlüğünün çok sayıda el yazmaları mevcuttur. Onlardan en eskisi müellif sağken
hazırlanmış 1153. yıl tarihli nüshadır (Süleymaniye kütüphanesi, Mehmet Hafid
Efendi, no. 434). Tiflisi’nin Kanun al-adab eseri bir kaç nüsha esasında İran’da
yayınlanmıştır. Şunu da kaydetmek gerekiyor ki Tiflisi’nin bu eserini Sadeddin
Möhsün Nağısoylu 7
Mustakim-zade h.1182/m.1769 yılında El-luğat selesat ismiyle Türkçeye
çevirmiştir.
Önceki yüzyıllardan farklı olarak 13. yüzyıldan itibaren Azerbaycan’da
Türkçe kelimeleri de kapsayan sözlüklerin ortaya çıkmasına tanık oluyoruz. İlk
olarak böyle sözlüğü aslen Güney Azerbaycan’ın Hoy şehrinden olan ve ömrünün
çoğunu Kastamonu’da Çobanoğulları beyliği hanesinde geçiren Husameddin
Hasan bin Abdalmumin Hoyi tertib etmiştir. Ünlü Türk bilim adamı Zeki Velidi
Toğan’ın yazdığı gibi Hüsameddin Hoyi Arapça ve Farsça fesih divan dilini ve her
ikisinin edebiyatını mükemmel bilmiş, Selçuklular ve İlhanlılar devrinde
Anadolu’da gelişmiş olan İslam kültürünü Kastamonu’da layıkıyla temsil etmiştir.
Onun Töhfe-yi Hüsam eseri Azerbaycan sözlükçülüğü tarihinde nazımla kaleme
alınmış ilk Farsça Türkçe sözlük olarak kabul edilmektedir. Belirtelim ki Yakın
Doğu’da ilk manzum sözlük Ebu Nasır Ferahi’nin 1220 yılında tamamladığı Nisab
as-sibyan (Çocuklar için esas) isimli kitabıdır. Arapça Farsça bu manzum sözlük
yazıldığı devirden başlayarak Yakın Doğu’da geniş yayılmış ve ona çok sayıda
nazireler yazılmıştır. Hüsameddin Hoyi de çağdaşı Ebu Nasir Ferahi’nin sözlüğüne
nazire olarak Nesib al-fityan (Genclerin kısmeti) isimli Arapça Farsça bir manzum
sözlük kaleme almıştır. Hüsameddin Hoyi’nin Töhfe-yi Hüsam eserine gelince ilk
önce belirtelim ki, müellifin bu eseri yalnızca Azerbaycan’da değil, aynı zamanda
Yakın Doğu’da ilk manzum Farsça-Türkçe sözlüktür. Yirmi kitaptan (babdan)
ibaret olan bu değerli sözlükte her kitaptaki beyitlerin sayısı çeşitlidir: en az 6
beyit, en fazla 32 beyit. Beyitlerin genel sayı 302-ye beraberdir. Sözlük aşağıdaki
beyitlerle başlamıştır:
Xoda Tanrı, tevanger menisi bay
İşe buyrukedici karfermay.
Setare yılduz - o - horşid güneş
Zemin yer, aseman gög, mahdur ay.
Teber balta, kılıc şemşir-o-tir ok
Seper kalkan, kemin busu, keman yay.
Şoş öyken, gorde bögrek, dest eldür
Zeban dil, del gönül, ser baş, ayak pay.
Töhfe-yi Hüsamda sade kelimelerle yanı sıra birkaç birleşik kelime ve
kelime takımlarının kullanılması dikkati çekiyor. Örneğin:
Mardom adem, kızkarındaş haher, atadur peder,
Zenpederdür kayınata, zen maderi bil kayınana
Sığınacak yer adı ca-ye penah
Kaçacak yere ayıt ca-ye qoriz
Yolun azıcısı ger rah gomkonende ise
İşün düzicisi bu dilde karsazdinür.
Açuk yatmışa derler hofte uryan
Uçuk tutmışa derler divfersay
Birinci örnekteki kızkarındaş mürekkep kelimesi çağdaş Türkçüde kızkardeş
şeklinde, kayınata kelimesi kayınpeder ve kayınbaba şeklinde, kayınana ise
kayınvalide şeklinde kullanılmaktadır. Bu kelimelerden kayınata ve kayınana
Azerbaycan Türkçesinde aynıyla kullanıldığı hâlde kızkarındaş Azerbaycan
Türkçesi için arkaik özellik arz eden sözcükler sırasındadır. Sonuncu mısradakı
uçuk tutmuş kelime takımı huşunu itirme, bayılma hasteligi tutmuş insan anlamındadır.
Sözlükte birtakım sade cümlelerin kullanılması da dikkat çekici makamlar
sırasındadır. Örneğin:
Men be to çizi neguyem – ben sana söylemeyem rev ve kare hod, hamuş sovar
işüne epsem de ol. Bereft serd-e zemestan ki getdi kış savuğı Behar amed manisi
geldi yane yaz dinür.
Biya piş ˗ gel ilerü, bebin mera-beni gör,
Behan-o pes benevis – oku dahi yaz dinür.
Be bala rev-yukaru var dimekdir
Aşağı en dimek – yani foru ay
8 Azerbaycan Sözlükçülüğü Tarihine Bir Bakış
Şu örneklerdeki sade cümlelerin açıklanmasına ihtiyaç yoktur desek
yanılmayız.
Sözlükte birkaç deyim de yer almıştır. Örneğin:
Mehelem ze damenet dest – komayam etegün elden
Koy – behel, mehel geriban-e mera – koma yakamı.
Bu beyitteki etegün elden komak ve yakanı koymanak deyimleri çağdaş
Azerbaycan Türkçesinde eteğini bırakmamak ve yakasından yapışmak (gitmeğe
koymamak, rica etmek) anlamında kullanılmaktadır. Şu deyimler çağdaş Türkçede
de eteklerini bırakmamak ve yakasını bırakmamak varyantlarından kullanılır. Şunu
da belirtmek gerekiyor ki, sözlükte Türkçede kullanılan kelimeler sırasında verilen
sözcüklerin genel sayı 1300 adet civarındadır. Onlar sırasında, tabii ki, Arap ve
Fars kökenli kelimeler de vardır.
Töhf-yi Hüsam sözlüğünde çokanlamlı, zıt anlamlı ve sesteş kelimeler de
temsil olunmuştur. Örneğin Hoyi Türkçedeki ağaç kelimesinin Farsça karşılığını
bir yerde dereht (yerde biten ağaç) gibi, diğer yerde ise çub (yandırmak için kuru
ağaç veya ele alınan ağaç) gibi vermiştir. Müellif zıt anlamlı kelimeleri de aynı
beyitler dahilinde büyük maharetle kullanmıştır. Örneğin:
Dad-o-setad ˗ almak-o-vermekdurur, Eksük-o-artuk biri kem, biri biş. Aşağı
– vo yukaru-vo ard-o-ön Manaları zir-o-zeber, pes-o-piş.
Sesteş kelimelerle gelince Hoyi daha fazla bu kalıptan olan Farsça
kelimelerin çeşitli anlamlarının Türkçe açıklamasını vermeyi tercih etmiştir.
Örneğin, müellif Fars dilindeki jale kelimesinin şebnem anlamı ile yanı sıra aynı
zamanda tulum anlamını taşımasını aşağıdaki beyitte şöyle dikkat çekiyor.
Şebnem bigi jale çe cevab eyle suale
Derler dahi suda binlen tulkuğa jale.
Belli olduğu gibi jale kelimesi çağdaş Türkçede ve Azerbaycan Türkçesinde
de Şebnem ve şeh (yalnız Azerbaycan türkçesinde) kullanılmaktadır. İlginçtir ki,
Fars kökenli jale kelimesinin Töhfe-yi Hüsamʼdaki ikinci manası çağdaş Farsca
açıklamalı sözlüklerin birçoğunda kayda alınmamıştır. Sözlükte Türkçedeki sesteş
kelimeler de kullanılmıştır. Örneğin tolu sıfatı (dolu) ve tolu ismi (yağmur çeşidi,
yüz (beniz) ismi ve yüz sayı, saman ve (buğday, arpa için kullanılan) ve yun çeşidi,
kız (oğlan, kız) ismi ve kız (pahalı) sıfatı ve sayı. Tüm bu söylediklerimiz
Hüsameddin Hoyiʼnin gerek Fars dili gerekse Türk dili alanında uzman bir bilim
adamı olduğunu ispatlıyor.
Hüsameddin adı geçen sözlüğünde birkaç ata sözü de kullanmıştır. Örneğin:
Her ke cuyed yabed isteyen bula göygü (damak) Her ke ba gol setized akibet har
çined Kim gülle irişürse, sonda diken deredi. Şimdi şöyledir. Cuyende yabende
est- Ahtaran tapar.
Sözlükte çağdaş Azerbaycan Türkçesi için arkaik özellik arz eden bir takım
eski Türkçe kelimeler de yer almıştır. Örneğin: ayıtmak/eyitmek (söylemek), alp
(yiğit), ben (hal), ısırmak (dişlemek), kırkıl (sakalı ağarmış erkek), otacı (hekim),
sin (kabir), tamu (cehennem, girov), tutuz (tutuk), uçmak (cennet) vb. Bu mesele
ile ilgili sunu da belirtmek gerekiyor ki, ismi gecen kelimelerin çoku Türkiye
Türkçesinde ve onun lehçelerinde şimdi de kullanılmaktadır. Buna rağmen sözlükte
kullanılan bazı kelimeler ise nadirliği ile seçilir.
Örneğin: Dohterender manide kızdur öğey, Kar-e ma beh şad – işümüz oldı
key.
Beyitdeki sonuncu kelime key onun Farsçasından da anlaşıldığı gibi pek iyi,
çok iyi anlamındadır. Bu kelime eski kaynaklardan Mahmud Kaşğarlı’nın ismi ge-
çen kitabında ve Yükneki’nin Atabatü’l-hakayık eserinde aynı anlamda kullanılmış,
zaman geçtikçe çağdaş Türkçe lehcelerinin çoğunda unutulmuş, edebi dilden
çıkmıştır.
Yukarıdaki örnek aynı zamanda klasik sözlüklerin bir türlü eski kelimelerin
manalarının dakikleştirilmesi meselesinde ne kadar büyük önem taşıdığının açıkça
bir delildir.
Möhsün Nağısoylu 9
Genellikle Hüsameddin Hoyinin Töhfe-yi Hüsam eseri değerli bir eski sözlük
olarak Türkçenin tarihinin araştırılması bakımından büyük önem taşıyan kıymetli
bir kaynaktır. Şunu da belirtmek isterim ki, Hüsameddin Hoyi’nin eseri Azerbaycan’da
son zamanlar Teyyibe Aleskerova ve Cemile Sadıkova tarafından araştı-
rılmıştır. Bu iki hanım araştırıcı, aynı zamanda, 1996.yılda iki el yazma esasında
eserin metnini Arap ve Kiril alfabeleri ile yayınlamışlar.
Düşünürüz ki bu değerli sözlüğün tekrar olarak Azerbaycan’da ve Türkiyede
yayınlanması sözlükçülük tarihimiz bakımından faydalı olurdu.
Örnekten de görüldüğü gibi Hüsameddin Hoyi sade ve akıcı, selis bir şiir
dili ile Farsça kelimelerin Türkçe karşılıklarını vermiş ve soydaşlarına kolay bir
yolla Farsçayı öğretmeyi hedeflemiş ve amacına başarıyla ulaşmıştır. Şu örneğin
sonuncu beytindeki öyken kelimesi Türkiye’de halk dilinde kullanılıyor, edebi
dilde ise onun yerine akciğer deniliyor.
Şunu da kaydedelim ki, diğer eski manzum sözlüklerde olduğu gibi Hüsameddin’in
adı geçen eserinde de alfabe sistemine uyulmamıştır. Sözlükte yer alan
Türkçe kelimelere gelince onların çoğu fiillerden oluşmaktadır. Burada isim, sıfat,
say ve zamirlere ait örnekler de verilmiştir. Sözlükteki Türkçe kelimeler sırasında
insan ve akraba ile ilgili sözcükler, muhtelif eşya adları, flora ve fauna alemine ait
kelimeler daha fazladır.
Hüsameddin Hoyi aynı zamanda Yakın Doğu’da geniş yayılmış münşeat
ilmine ait Farsça ve Arapça iki eser de yazmıştır. Kaynaklarda onun Farsça Divan’ı
olması hakkında bilgi olsa bile bu eseri günümüze kadar ulaşmamıştır. Hoyi’nin
elde olan Farsça şiirleri sadece birkaç kaside ve rubaiden ibarettir.
Hüsameddin Hoyi’nin esas eseri olan Töhfe-yi Hüsam sözlüğü ortaçağda
geniş yayılarak büyük ün kazanmış ve esere bir kaç sözlük nezire olarak
yazılmıştır. Bu sözlüklerden biri XV. yüzyılda yaşamış Abdullatif Firişteoğlunun
Lüğet-i Firişteoğlu manzum sözlüyüdür. Firişteoğlu aruz vezninin çeşitli ölçülerinde
nazma çektiği 22 kitapta kullandığı Türk sözlerinin ses tekrarına hususi bir
dikkat yetirmiş ve bu alanda başarı kazanmıştır. Bu sözlük Farsça-Türkçedir. Firişteoğlunun
Söbha-yi sibyan (çocukların duası) isimli Arapça-Farsça bir sözlüğü
de vardır. Bu sözlük daha fazla şöhret kazanmış ve dafalarca basılmıştır. Töhfe-yi
Hüsama nazire olarak yazılmış en ünlü sözlük Osmanlı şairi ve alimi İbrahim ibn
Hodaydad Şahidi Mevlevi’nin 1514. yılda yazdığı Töhfe i-Şahidi isimli Türkçe
Farsça manzum sözlüğüdür. Şahidi sözlüğün önsözünde bu kitabın Töhfe-yi
Hüsam’a yazılmış bir nazire olduğunu şöyle dile getiriyor:
Okudum evvela Töhfe Hüsamı
Müetter oldı anınla can meşamı
Huda şad eyleye ruhun Husamın
Vere cennetde elasın makamın
Getürdi nazme bunca dürri-keknun
Selis – o-şuh rengamiz – o – mouzun
Cihanda yakdı bir şemi-i münevver
Ki sönmez haşredek nefin görerler
Dilerdim ki yazam bir hoşca name
Nezire ola ol Töhfe Hüsame.
Hüsameddin Hoyi’ye büyük muhabbet besleyen Şahidi oğluna
Hüsameddin ismini takmıştır. Şahidi’nin oğlu Hüsameddin Şahidizade de Töhfe-yi
Hüsami isimli küçük hacimli Farsça Türkçe bir manzum sözlük yazmıştır. Bu
sözlükte gramer/dilbilgisi kurallarının açıklanmasına daha fazla yer ayrılmıştır.
Yukarıdaki Töhfe-yi Şahidi sözlüğünden verdiğimiz küçük örnekle ilgili
kaydetmek gerekir ki, Şahidi’nin bu mısraları o devrin gerek Osmanlı okuyucusu
gerekse Azerbaycan okuyucusu için aynı ölçüde anlaşılabilir düzeydedir. Nitekim
Yunus Emre’nin, Kadı Burhaneddin’in, İmadeddin Nesimi’nin, Muhammed
Fuzuli’nin ve diğerlerinin dili çağdaş Türkiye ve Azerbaycan okuyucusu ve
araştırıcıları için aynı seviyede doğmadır, sevilendir.
Bu noktaya dikkat çeken ünlü Türk bilim adamı Agah Sırrı Levend
yazıyor: Türkiye Türkçesini, ilk devirlerde kesin olarak ayırmağa gerek yok. Her
10 Azerbaycan Sözlükçülüğü Tarihine Bir Bakış
iki kol arasında bugün görülen ayırımlar, ilk devirlerde pek belirli değildi. Ortak
özelliklerin çoğu zamanla Türkiye Türkçesinde kaybolmuş, buna karşılık Azeri
Türkçesinde daha belirli bir hal almıştır (ASL.1988.TETI, s.93). Levend’in bu
değerlerine ek olarak belirtmek isteriz ki bu iki dil arasında yakınlık ve etkileşim
19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında yeniden hızlı bir şekilde devam
etmiştir. Örneğin o çağın Azerbaycan okuyucu ve aydınları Namık Kemal’in, Rıza
Tevfik’in, Tevfik Fikret’in ve diğerlerinin eserlerini kendi şair ve yazarları sanmış
onları kolayca okuyarak severek etkilendikleri gibi Türkiye aydınları da Azerbaycan’da
yayınlanan Füyuzat ve Molla Nasreddin dergilerini, Azerbaycan şair ve
yazarlarından Ali bey Hüseyinzade’nin, Hüseyin Cavid’in, Muhammed Hadi’nin
ve diğerlerinin eserlerine büyük sevgi beslemişler.
13. asrın sonları ve 14. yüzyılın başlarında yaşamış Hinduşah ibn Sencer
Nahçivani’nin 1280-1300. yıllar arasında kaleme aldığı es-Sihah al Acamiye
(Farsçanın düzgün sözlüğü) isimli eseri klasik Azerbaycan sözlükleri sırasında özel
bir yere sahiptir ve büyük önem taşımaktadır. Düzyazı ile kaleme alınan bu
sözlükte yaklaşık 10.000 Türkçe kelime, deyim ve cümleler yer almıştır.
Hinduşah Nahçivani bu sözlüğünde Fars dilbilgisi tarihinde ilk kez olarak
Farsçanın morfolojik kaidelerini, özellikle de fiil sistemini ilmi bir biçimde açıklamıştır.
Eser üç bölümden oluşmaktadır:
1. Arapça mukaddime;
2. Farsça Türkçe sözlük;
3. Fars dilinin grameri (Arapça)
Hinduşah Nahçivani Farsça kelimeleri adlar ve fiillere ayırarak onların
açıklamalarını vermiştir. Farsça kelimeler sonuncu harfler üzere dizilerek baplara
bölünmüştür. Baplardaki kelimeler de ilk harfler üzere alfabe sırasında fasıllara
ayrılmıştır. Eser, 21 bab ve 393 fasıl üzerinde kurulmuştur. Hinduşah
Nahçivani’nin bu değerli sözlüğü 15.- 16. yüzyıllarda ortaya çıkan çok sayıda
Farsça Türkçe sözlüklerde derin etki bırakmıştır. Örneğin Karahisari Şamil allüğat,
Hatib Rüstem Mevlevi Vesilat al-makasit, Nimatullah ibn Ahmet Rumi
Luğat-i Nimatullah isimli sözlüklerinde Nahçivani’nin adı geçen eserinden
yeterince faydalanmışlar. Hinduşah Nahçivani’nin es-Sihah al-Acamiye sözlüğü
Azerbaycan’da araştırılmış ve üç nüsha esasında metni Bakü’de Arap alfabesinde
yayınlanmıştır. Hinduşah Nahçivani’nin oğlu Muhammed Nahçivani da Sihah alfurs
(Farçanın düzgün sözlüğü) isimli Farsça bir açıklamalı sözlük tertip etmiştir.
Hinduşah Nahçivani’nin Tecarüb as-salaf (Saleflerin tecrübeleri) isimli
tarihi eseri ve birkaç Farsça şiirleri de günümüze kadar ulaşmıştır.
13. yüzyılın değerli sözlüklerinden biri de Seyyid Ahmet Cemaleddin ibn
Mühenna’nın Hilyet al-insan ve helbet al-lisan (İnsanın süsü ve dilin alanı) adlı
eseridir. Sözlük Arapça yazılmasına rağmen burada esas araştırma konusu eski
Azerbaycan Türkçesi, onun sözlüğü ve gramer özellikleridir. Sözlükte yer almış
Türkçe kelime ve deyimlerin büyük kısmı çağdaş Azerbaycan edebi dilinde ve
onun diyalektlerinde kullanılmaktadır. Daha fazla İbn Muhenna Luğatı ismiyle
tanınan bu kıymetli kitapta devrin Türkçesi ile beraber yazıldığı çağın kültürü, ilmi,
devletçiliği ve insanların günlük yaşam tarzı hakkında da değerli bilgiler yer
almıştır. Sözlük ilk kez 1900. yılda tanınmış Rus Türkoloğu Platon Melioranski
tarafından Arap filolog Türk dili hakkında ismiyle yayına hazırlanmıştır.
Melioranski’nin fikrine göre anonim müellifin kaleminden çıkmış olan bu eser 13.
yüzyılın ortalarında Hülagüler zamanında İran’ın kuzey batı tarafında, yanı Güney
Azerbaycan’ın Urmiye bölgesinde yazılmıştır. Alim bu fikrini onunla
alakalandırmıştır ki, kitap-sözlük üç dili: Türkçeni, Moğolcayı ve Farsçayı ihtiva
ediyor. Zira o zamanlar yerli insanlar ve ordunun muayyen bir kısmı Türkçe,
İlhanlılar Moğolca ve ahalinin büyük bir kısmı da Farsça konuşmuşlar. Sözlüğe
büyük değer veren Melioranski yazıyor: Kitapta seslerin mahreci konusunda
verilen bilgiler bugün Avrupa dilciliğinin laboratuvar pratiğine dayanan teorik
araştırmalar kadar mükemmeldir. Alim şunu da ekliyor ki, genellikle 13.-14.
yüzyılların Doğu ve Türk Dilbilim ilmi 19. Yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan tarihi
mukayeseli dilbilimden hiç de eksik kalmıyor.
Möhsün Nağısoylu 11
İbn Muhenna sözlüğünü 1934 yılında Türkiye’de (İstanbul) yayınlayan
Abdullah Battal da bu kanaattedir ki, kitaptaki kelimelerin esasında eski
Azerbaycan Türkçesi dayanıyor. Üç bölümden ibaret olan sözlükte önce Farsça,
sonra Türkçe ve en sonda Moğolca hakkında değerli bilgiler verilmiştir.
Sözlük üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Arapça-Farsça sözlükten
ibarettir. Sonraki iki bölüm ise Arapça-Farsça sözlük ve Arapça-Moğolca sözlüktür.
Bu bölümlerin de her biri iki yarım bölümden ibarettir. Birinci yarım bö-
lümde adı geçen üç dilin fonetik, morfolojik ve leksikoloji özellikleri açıklanıyor.
İkinci yarım bölümde ise bu dillere ait kelimelerin Arapçaya çevirisi verilmiştir.
İbn Mühenna’nın belirttiği gibi şu kitabı adı geçen dilleri öğrenmek
isteyenlerin arzusu ile kaleme almıştır. Müellif şunu da ekliyor ki, kitabı yazarken
gerek halk konuşma dilinden gerekse çeşitli yazılı kaynaklardan yararlanmıştır.
Sözlükte yer alan Türkçe kelimeler semantik anlamına göre gruplar
şeklinde 24 bölüme ayrılmıştır. Bölümler içinde Bedendeki azalar, Hastalıklar ve
ilaçlar, Yemekler ve içecekler özellikle dikkat çekiyor.
Sözlüğün çeşitli yazma nüshalarında yer alan kelimelerin genel sayı 1700-
1920 civarındadır.
İbn Mühenna’nın bu değerli sözlüğünü 2008 yılında ünlü Azerbaycan
bilim adamı Prof. Dr. Tevfik Hacıyev büyük bir önsözle Bakü’de yayınlamıştır.
Prof. Dr. Tevfik Hacıyev sözlüğün Azerbaycan Türkçesine çevirisinde
P.Melioranski’nin yayına hazırladığı kitapı esas götürmesine rağmen A.Battalın
yayınından da yararlanmıştır. Bu çevirideki Türkçe kelimelerin genel sayı 2839
adettir.
Klasik Azerbaycan sözlüklerinin hepsi için karakteristik olan bir özelliği
kaydetmek gerekiyor. Araştırmalar gösterir ki, onların çoğu sadece sözlük olmayıp,
aynı zamanda Arapçanın, Farsçanın ve özellikle de Türkçenin gramer kurallarını da
ihtiva eder ve onları kolay bir dille açıklar. Şu değerli sözlük örneklerinin daha bir
özelliği onların öğretim vesaiti görevini taşımalarıdır. Nitekim klasik sözlüklerin
birçoğu medrese öğrencileri için hazırlanmıştır. Bu nedenle de klasik Azerbaycan
sözlükleri sade ve anlaşılır bir dille kaleme alınmışlar. Bu özelliklerine göre klasik
Azerbaycan sözlükleri çağdaş sözlüklerden esaslı şekilde farklanıyorlar. Bu
manada onları bir klasik sözlük örneği olmakla yanı sıra aynı zamanda bir gramer
kitabı gibi de değerlendirmek lazım geliyor. Bu konu ile ilgili burada eski tercüme
edebiyatı örnekleri için karakteristik olan bir benzer özelliği belirtmenin yeridir.
Ortaçağ Azerbaycan tercüme edebiyatı örneklerinin bir çoğu bugünkü çeviri
çerçevelerine sığmayan bir anlam taşır. Nitekim klasik devre ait edebi eserlerin
mütercimleri kaynak olarak aldığı eserlere özellikle de Fars dilinde olan manzum
eserlere tam serbest bir biçimde yanaşmışlar. Onlar Farsça metinlerin kimi
parçalarını aktarma yoluyla almış, kimi yerlerini ise olduğu gibi çevirmişler.
Birçok hallerde ise üstatlarının eserlerinde önemli buldukları yerlerine kendi
düşüncelerini, duygularını eklemiş ve bu yolla genellikle tercümenin metnini
genişletirmişlerdir.
Örneğin XV. asır şairi-mütercimi Veli (Elvan) Şirazi Azerbaycan’ın ünlü
filozof alimi ve şairi Mahmud Şebüsterinin (v. 1377 yıl) Farsça yazdığı GülşeniRaz
(Sırlar bahçesi) isimli eserini genişlentirerek tam serbest bir biçimde Türkçeye
çevirmiştir. Aynı yüzyılda Ahmedi Tebrizi ise Fars dilli sufi şairi Feriduddin
Attar’ın (v.1230 yıl) dört eserinden aldığı seçme manzum hikayeleri serbest bir
şekilde Türkçeye çevirmiş ve tercümesine Esrar-name ismini takmıştır. Şunu da
belirtmek gerekiyor ki, Ahmedi’nin 40 hikâyeden ibaret olan Esrar-name’sinde
Attar’ın aynı adlı bu eserinden sadece 3 hikayenin serbest tercümesi yer almıştır.
Bu gelenek Azerbaycan’da XIX. asra dek davam etmiştir. Örneğin XIX asrın ünlü
Azerbaycan alimi, yazarı ve şairi Abbaskulu Bakıhanov İran yazarı Muhammed
Bağır Meclisi’nin Cila al-uyun (Gözlerin parlaklığı) eserinden seçme yerleri
serbest şekilde ana diline çevirerek tercümesine “Riyaz al-kuds” (Mukaddes baş)
ismini takmıştır. Genellikle ortaçağ sözlükleri çağdaş sözlüklerden farklandıkları
gibi klasik tercüme örneklerini de birçok özelliklerine göre çağdaş anlamda çeviri
gibi değerlendirmek mümkün değil.
12 Azerbaycan Sözlükçülüğü Tarihine Bir Bakış
Tanınmış Türkiye alimi Nihat Sami Banarlı Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
kitabında tüm Türk dünyasının büyük şairi Fuzuli hakkındaki bilgilerinde ona ait
olduğu bildirilen Farsça Türkçe bir manzum sözlükten de bahsediyor. Müellifin
yazdığına göre, Fuzuli’nin sözlüğü Pakistan`ın Lahur şehrindeki Pencap
Üniversitesi kütüphanesindeki bir el yazma toplusunda yer almıştır. Banarlı diğer
bir Türkiye alimi Fahir İz’e istinaden Fuzuli’nin manzum sözlüğünden aşağıdaki
beyitleri örnek olarak sunmuştur:
Yer zemin, gög asiman, gün aftab-o-ay-mah,
Ruz gündüz, gecə şeb, yıldız sitare, söz soxen
Yeter miresed dan, yoldın ze rah
Gediş rəftən əst o geliş ameden
Yüregim yandı geminden suxt galbem ez gemet
Sormadun halum neporsidi, bedan hal-e mera.
Görüldüğü gibi şu örnekteki ilk beyitler Hüsameddin Hoyi`nin Töhfe-yi
Hüsam sözlüğünde de biraz farklı şekilde yer almıştır. İlgi çeken husus hem de
örnekteki son beytin Fuzuli’nin şu mısraları ile yankılanmasıdır.
Perişan halın oldum, sormadın hal-i perişanım,
Gaminden derde düşdüm, kılmadın tedbir-i dermanım.
Bütün bunlara rağmen adı geçen sözlüğün Fuzuli kaleminden çıkması için
ayrıca bir araştırmaya ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
Yukarıda ismini andığımız Azerbaycan alimi Hübeyş Tiflisi’nin rüya tabiri
kitabı olan Kamil at-tabir eserini 1548 yılında Türkçeye çeviren Hızır Bevazici’nin
Kevamil at-tabir isimli çevirisini de bir anlamda Arapça Türkçe sözlük gibi
değerlendire biliriz. Nitekim Bevazici’nin tercümesinde yaklaşık 1780 Türk
kökenli kelimenin Arapça ve Farsça karşılıkları verilmiştir.
Ortaçağ Azerbaycan sözlüklerinin araştırılmasına esasen şunları
söyleyebiliriz. Onların bir grubu da Farslara ve Araplara Türkçeni öğretmek
amacını taşımışlar. Diğer bir grup sözlüklerin ise esas hedefi Türklere Arapçayı,
özellikle de Farsçayı öğretmek olmuştur. Bu zamanda klasik manzum sözlükler,
yani şiirler kaleme alınmış sözlükler hususiyle geniş yayılmıştır. Şiir kolay bir
şekilde ezberlendiği için birçok müellifler manzum sözlük tertip etmişler. Bu
kabilden olan sözlükler esasen medrese talebeleri ve öğrenciler, özellikle de
çocuklar için göz önünde tutulmuştur.
17. yüzyılda da Azerbaycan dilcileri bir çok sözlükler derlemişlerdir ki,
onların sırasında Muhammed Hüseyn bin Halef Bürhan Tebrizi`nin 1651 yılında
tamamladığı Burhan-e Kate (Tutarlı sübut) isimli sözlüğü hususi mevkiye sahiptir.
Farsça aktarmalı sözlük olan bu değerli kitap iki hususta önceki sözlüklerden
farklanıyor. Birincisi şu sözlük hacmine göre en büyüktür, burada 20.000 civarında
kelime yer almış, onların hangi dile mensupluğu gösterilmiştir. İkincisi sözlükte
alfabenin her bir harfine ayrıca bir bölüm ayrılmıştır ki, onların genel sayı Arap
alfabesindeki harflerin sayı kadardır, yanı yirmi sekizdir. Muhammed Tebrizi
sözlükte 28 bölümden sonra ek bir bölüm yazmış ve burada unuttuğu kelimeleri
açıklamıştır. Burhan-e Kate sözlüğü yazıldığı zamandan başlayarak büyük ün
kazanmış ve sonraki devirlerde ortaya çıkan bu tür sözlükler için başlıca kaynak
rolünü oynamıştır. Çağdaş İran sözlüklerinde de en fazla müracaat edilen kaynak
Muhammed Tebrizi`nin adı geçen kitabıdır. Sözlük Osmanlı Türkiye’sinde de
büyük ilgi ile karşılanmış ve 1797 yılında ünlü mütercim Asim Efendi tarafından
Türkçeye çevrilmiştir. Asim Efendi bu çeviri üzerine altı sene çalışmış ve Türkçe
metine ilaveler de etmiştir. Bu değerli tercüme 1799, 1835 ve 1870 yıllarında
İstanbul’da ve Bulak’ta yayınlanmıştır. Muhammed Tebrizi’nin Burhan-e Kate
kitabı da bir kaç kere yayınlanmıştır, onların sırasında ünlü İran alimi Muhammed
Muin`in hazırladığı beş ciltlik Tahran yayını (1963. yıl) daha büyük önem arz
ediyor. Alim bu yayına kendi ilavelerini de eklemiştir.
Burhan-e Kate sözlüğünde bir çok tarihi şahsiyet ve yer adlarının
açıklamaları da verilmiştir ki, onların sırasında Türk kökenli kelimeler de vardır.
Muhammed Tebrizi genellikle Farsçada kullanılan Türk kökenli kelimeleri ayrıca
olarak kaydetmiştir.
Möhsün Nağısoylu 13
Ünlü Azerbaycan alimi Mirza Kazım Bey’in 1839. ve 1846. yıllarında
Sankt-Petersburgda yayınlanmış olan Türk-Tatar dilinin grameri isimli kitabının
bir bölümü de Rusça Türkçe sözlükten oluşmaktadır. Burada 6764 adet Rusça
kelimenin Türkçeye tercümesi verilmiştir. Mirza Kazım Bey’in bu kitabıyla
Azerbaycan sözlükçülüğünde yeni bir alanın, yani Rusça Türkçe sözlük
oluşturulması geleneğinin temeli koyulmuştur.
18. yüzyılda ayrıca olarak Türkçe kelimeler sözlüğü de tertip olunmuştur.
Muhammed Taği Karakoyunlu’nun 1727. yılında Hindistan’da hazırladığı
Ferheng-i Türki kitabı bu kabilden olan sözlüklerdendir. Azerbaycan Türkçesi,
Osmanlıca, Türkmen, Özbek ve Uygur dillerinde kullanılan kelimeleri kapsayan bu
1183 sayfalık hacimli sözlükte çeşitli, değişik şekillerde olan kelimeler onların kullanıldığı
bedii örneklerle takdim edilmiştir. Sözlükte bu kabilden olan örneklerin
çoğu Alişir Nevayi ve Muhammed Fuzuli eserlerinden alınmıştır. Sözlüğün
Hindistan kütüphanelerinden birinde olan eski bir el yazmasını ünlü Azerbaycan
dilci alimi Prof. Dr. Vagif Aslanov bulmuş, eser 2006. yılında Bakü’de faksimile
baskı şeklinde yayınlamıştır.
Azerbaycan’da 19. yüzyılda da sözlükçülük alanında bir kaç eser ortaya
çıkmıştır ki, onlardan biri Ağa Mirza Ali Bakui’nin 1848 yılında Güney
Azerbaycan’ın Gazvin şehrinde Nasreddin Şah’ın adına yazdığı Tecrid al-luğat
(Kelimelerin ayrılması) kitabıdır. Üç bölümden ibaret olan bu AzerbaycancaTürkçe-Farsça
manzum sözlükte önce Azerbaycan-Türk dilinin genel gramer
kaideleri konusunda kısa bilgiler verilmiş, sonra ise bu dile mahsusu kelimelerin
anlamları açıklanmıştır: “Kitabın sonunda Azerbaycan Türkçesinde işlenen fiiller
alfabe sistemine uygun olarak ayrıca bir cetvelde yerleştirilmiş ve onların manaları
verilmiştir. Sözlükte verilen kelimeler konular – mevzular üzere takdim edilmiştir.
Burada başlıca konular doğa (tabiat), ünsiyet, insan ve onun gündelik
hayatı ile ilgilidir. Kitaptaki her konu aruzun bir ölçüsünde temsil olunmuştur.
Örneğin aşağıdaki beyitleri recez bahrindedir:
Çok fıskırık – porğelğele
Yer titredi – şad zelzele.
Baş ağrıdı – serkerde derd,
Elli kişi – pencah mert.
Vermiş sıkış – dede feşar,
Yandırmış od – süzende nar.
Sevindiler – qeştend şad.
Eskik – kem-o, artık – ziyad.
Kitabın sonunda müellif şöyle yazar: “Türk danışığı kudretli ve
muhteşemdir. Onda herze kelimeler olmur. Bu dil şücaet ve kahramanlık dilidir.
Türkceni iyi bilmeyen diger halklar da vuruş zamanı bu dilden yararlanırlar. Zira,
bu dil kılınc gibi tasir ediyor. Bunu görenler de var, eşidenler de...”
Ali Bakui’nin bu kitabı Nisab-i Türki-yi Fars ismiyle da tanınır. Kitapta
yukarıda adı geçen Ebu Nesr Ferahi’nin Nisab as-Sibyan eserinin aşikar bir etkisi
vardır. Şunu da belirtmek gerekiyor ki, bu sözlük henüz 19.yüzyılda birkaç defa
basılmıştır. Kitabın har sayfasında atasözü verilmiştir. (Azerbaycan ve Türkçe).
Önceki yüzyıllarda olduğu gibi 19. yüzyılda da Azerbaycan’da manzum
sözlükler yazılmıştır. Bu tür sözlüklerden biri Bakü’deki Elyazmalar Enstitüsü’nde
muhafıza olunuyor. Anonim Arapça Türkçe manzum sözlük olan bu kitap 1570
kelimeni kapsamaktadır ve onlar rübai şeklinde olan örneklerle verilmiştir.
Sözlükte Arapça kelimelerle beraber Farsça sözcükler de yer almıştır.
19. yüzyılın sonlarından itibaren Azerbaycan’da ayrıca olarak Rusça
Türkçe sözlükler de oluşmağa başlar. Bu sırada ünlü aydın, yazar Sultan Mecid
Kanizade’nin ilk kez 1897 yılında Bakü’de yayınlandığı Lüğat-ı Rusi Türki isimli
sözlüğü öncüdür. Sözlükte halk konuşma dilinden alınan bir çok kelimenin de yer
alması dikkat çekici makamlardandır. Kitapta çeşitli ilim alanlarına (astronomi,
botanik, coğrafya, hukuk ve d.) ait terimlerin verilmesi de onun özel hususiyetleri
sırasındadır. S.M.Kanizade bu sözlüğünü sonralar daha da geliştirmiş, 1909. ve
1922. yıllarında Bakü’de yeniden yayınlamıştır.
14 Azerbaycan Sözlükçülüğü Tarihine Bir Bakış
20. yüzyılda Azerbaycan’da sözlükçülük daha geniş şekilde gelişmiştir. Bu
devirde Azerbaycan’da çok sayıda gazete ve dergilerin yayınlanması, Azerbaycan
aydınlarının Rusya ve Avrupa’da eğitim almaları yeni sözlüklerin yazılması için
uygun bir ortam meydana getirmiştir.
Devrin kıymetli sözlüklerinden biri ünlü Azerbaycan bestecisi, İslam
Doğusunda ilk Opera’nın yaratıcısı Üzeyir bey Hacıbeyli’ye mahsustur. Üzeyir bey
1907 yılında 22 yaşındayken Türk-Rusi ve Rusi-Türk isimli sözlüğünü
hazırlamıştır. Bu sözlük hemen yıl Bakü’de yayınlanmıştır. Kitabın naşiri
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucularından biri olan Mehmet Emin Resulzadedir.
O, kitaba yazdığı önsözde “bu sözlüğün gazete ve ceraidle meşğul olanlardan
ötürü pek lüzumlu bir desturülemel olduğunu” hususi olarak vurgulamıştır.
Üzeyir Bey’in şu sözlüğünün özellikleri arasında aşağıdaki hususları kaydetmek
gerekiyor:
1. Kitap terminoloji açıklamalı bir sözlüktür.
2. Kitap matbu organlarda yer alan siyasal, hukuki, iktisadi ve askerî
sözlükleri kapsamıştır.
3. Kitapta Arapça, Farsça kelime ve terimler de geniş bir biçimde temsil
olunmuştur.
Belirtelim ki, bu sözlük 2012 yılında Bakü’de tekrar yayınlanmıştır.
Azerbaycan Sovyetler Birliği yönetiminde olduğu dönemde de
sözlükçülüğe büyük önem verilmiş ve Dilcilik Enstitüsü’nde ayrıca olarak
Sözlükçülük Bölümü faaliyette bulunmuştur. Şu bölümün hazırladığı en büyük
sözlüklerden biri 1940-1946 yıllarında yayınlanmış olan dört ciltlik RusçaAzerbaycanca
Sözlüktür. Miryusuf Mirbabayev, Haydar Hüseynov ve Ali Haydar
Orucov tarafından hazırlanmış olan bu sözlük 1948. yılında Sovyetler Birliği’nin
en büyük ödülünü (Stalin mükafatını) almıştır. Bu ödül Azerbaycan Dilciliği
tarihinde ilk en büyük uğur gibi değerlendirilmektedir. Bu dönemde dört ciltlik
Azerbaycanca -Rusça Sözlük de hazırlanarak neşir olunmuştur.
Azerbaycan Dilciliğinin 20. yüzyılda kazandığı en büyük uğur ise dört ciltlik
Azerbaycan Dilinin İzahlı (Açıklamalı) Sözlüğüdür. Bu sözlüğün birinci ciltini
hazırlayan ünlü Azerbaycan dilcisi Ord. Prof Dr. Ali Haydar Orucov olmuştur. O,
bu cilt üzerinde 14 sene çalışmış ve sözlüğü 1966 yılında tamamlamışdır.
Orucovun iştiraki ve editörlüğü ile hazırlanmış adı geçen sözlüğün 2. 3. ve 4.
ciltleri ise 1980. 1983. ve 1987. yıllarda yayınlanmıştır. Sözlükte kırk beş binden
fazla kelimenin açıklaması verilmiştir. Burada her bir kelimenin ihtiva ettiği anlam
yüküne hususi dikkat edilmiş ve sahip olduğu anlamlar tamamen kapsamıştır. Bu
konu ile ilgili örnek olarak kaydetmek yeterlidir ki, sadece baş sözcüğü sözlükte 10
sayfada yer almıştır. Sözlükteki tüm kelimeler onların kullandıkları bedii örneklerle
gösterilmiştir. Sözlükte İmadeddin Nesimi’den başlayarak 20. yüzyılın şair ve
yazarlarının eserlerinden alınmış örnekler yer almıştır. 21 yıllık yayın ömrü olan
sözlüğün hazırlanması ve yayınlanması Azerbaycan’ın kültürel hayatında büyük bir
olay gibi karşılanmıştır. Bu değerli sözlük Azerbaycan 1991 yılında kendi bağımsızlığını
kazandıktan sonra 2006. yılda Ord. Prof. Dr. Ağamusa Ahundov’un
başkanlığı ile Latin alfabesinde tekrar yayımlanmıştır. Hâlen Azerbaycan Millî
İlimler Akademisinin Dilcilik Enstitüsü’nde sözlüğün daha tekmil şekli üzerinde
çalışmalar yapılmaktadır.
Azerbaycan sözlükçülüğünün önde giden alanlarından biri de çeşitli
Azerbaycan lehçelerinin sözlüğünün tertibidir. İlk kes 1964.yılda yayınlanmış
Azerbaycan dilinin dialektoloji (lehçeler) sözlüyünde edebi dilde kullanılmayan,
sadece lehçelerde işlenen kelimeler yer almıştır. Bu sözlük esasında sonradan iki
ciltlik Azerbaycan dilinin dialektoloji luğatı Türkiye’de yayınlanmıştır. Dilcilik
Enstitüsü aynı zamanda Azebaycan dilinin dialektoloji atlasını da hazırlamış ve
yayınlamıştır. Geçen yıl ayrıca olarak Nahçivan lehcelerinin dialektoloji atlası
nefis şekilde yayınlanmış ve büyük uğur kazanmıştır. Halen Karabağ bölgesinin
lehçelerinin dialektoloji atlasının hazırlanması üzerinde iş sürmektedir.
Azerbaycan`da son yirmi yılda sözlükçülük daha büyük gelişme çağını ya-
şamıştır. Önceki yıllarda özellikle de Sovyetler Birliği döneminde Rus dilinde çok
Möhsün Nağısoylu 15
sayıda sözlükler olduğu için ve Azerbaycan aydınları Rusçanı iyi bildikleri
sebebinden İngilizce Azerbaycanca, Farsça Azerbaycanca ve s. bu gibi sözlüklere
çok büyük ihtiyaç duyulmamıştır. Azerbaycan`ın bağımsızlık döneminde ise bu
alana hususi dikkat verilmiş ve bunun sonucu olarak çok sayıda gerek Doğu
dillerine, gerekse Batı dillerine ait sözlükler ortaya çıkmıştır. Onlardan yalnız bir
kaçının ismini kaydetmeyi uygun görüyoruz: Azerbycanca İngilizce, İngilizce
Azerbaycanca, Azerbaycanca Almanca, Almanca Azerbaycanca, Azerbaycanca
Fransızca, Fransızca Azerbaycanca sözlükler ve d.
Bu dönemde Yakın Doğu dilleri ile ilgili sözlükler sırasında ise aşağıdakiler
dikkat çekicidir: Arapça Azerbaycanca, Farsça Azerbaycanca sözlükler. Bu arada
kaydetmek isterim ki sonuncu sözlüğün, Farsça-Azerbaycanca Sözlüğün esas
tertipçisi ve genel editörü bendenizdir. 640 sayfalık bu sözlük 2007. yılında 25.000
sayda yayınlanmış ve ülke ve yabancı ülke kütüphanelerine dağıtılmıştır. Bizim
başkanlığımız ve iştikakımızla hazırlanmış olan 1400 sayfalık iki ciltlik
Azerbaycanca Farsça Sözlük ise bu yılın sonuna dek yayımlanacaktır.
Birkaç kelimeyle de Azerbaycan Milli İlimler Akademisinin Nesimi Dilcilik
Enstitüsü ve onun Sözlükçülük bölümü hakkında bilgi vermek isterdim. 1932.
yılında Azerbaycan Devlet İlmi Araştırma Enstitüsü gibi kurulmuş ve burada Dil,
Edebiyat ve İnce Sanatlar Enstitüsü faaliyet göstermiştir ki, onun bir bölümü de
Sözlükçülük olmuştur.
1945 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi kurumu oluşturulurken onun
terkibinde olan dört Enstitüden biri de Dilcilik Enstitüsü olmuştur. 1950. yılında
Dilcilik Enstitüsü Edebiyat Enstitüsü ile birleştirilmiş, 19 yıldan sonra ise ayrıca bir
Enstitü olarak faaliyetine devam etmiştir. Kurumun ilk başkanı Miryusuf
Mirbabayev olmuştur. Sonraki yıllarda Enstitüde başkanlık görevini ünlü
Azerbaycan dilci alimleri Memmedağa Şireliyev, Zarifa Budagova, Ağamusa
Ahundov, Fahreddin Veyselli ve Tevfik Hacıyev yapmışlar. Enstitü tarihinde her
zaman Sözlükçülük bölümü önemli yer tutmuş ve halen de tutmaktadır.
Sonuç
Azerbaycan’ın bağımsızlığı döneminde gerek Azerbaycan’ın ulu önderi
Haydar Aliyev, gerekse Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Azerbaycan
dilciliğinin, aynı zamanda sözlükçülüğün gelişmesine büyük önem vermişlerdir.
2012 yılında Nesimi adına Dilcilik Enstitüsünde yapılan araştırmalar için devlet
tarafından büyük maddi destek gösterilmiştir. 2013 yılında ise Azerbaycan dilinin
ve dilcilik ilminin küreselleşme döneminde geliştirilmesi amacıyla Devlet
Programı kabul edilmiştir. Bu Programda ülkemizde sözlükçülüğün gelişmesi ile
ilgili de ayrıca maddeler yer almıştır. Yakın gelecekte Dilcilik Enstitüsünde
görülecek esaslı işler arasında Azerbaycan dilinin tarihî ve etimoloji sözlüklerinin
hazırlanmasını kaydedebiliriz.
Sözlüklerin arkasında halkın hayatı, geçmişi ve bugünü durmaktadır. Zira,
sözlüklerde yer alan kelimeler genellikle halkın hayatı ile ilgili anlayışları ve
insanları ihata eden âlemdeki varlıkların adlarını ifade ediyor. Buna göre de
sözlüklere tarih boyu büyük ihtiyaç duyulmuştur ve hâlen de duyulmaktadır.
Bizlerin, özellikle de gençlerin borcu ve görevi halkın mirası olan sözlüklere
gereğince sahip çıkmak, dilin muhafızlığını yapmak ve gözbebeği gibi korumaktır.

Konular