Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme

Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (The Journal of Social and Cultural Studies)
Cilt/Volume: II, Sayı/Issue: 4, Yıl/Year: 2016, ss. 163-183
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 163
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan
Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib Adlı Eser Üzerine
Bir Değerlendirme
An Assesment on the Work Titled Destûrü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Peresented to Jalayirid Sultan Sheikh Uvays
Abdullah Dodangeh*
Öz
Devlet adamları arasında yazılan mektuplar ve buna dair bilgiler, Tarih ilminin
önemli kaynaklarından sayılır. 761/1360 tarihinde Farsça olarak telif
olunan Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib adlı eser de bu tür kaynaklardandır.
Eser Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî (Şems-i Münşî) tarafından
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys (ö.776/1374-1375) adına kaleme alınmıştır.
Eserde, inşa sanatı ve âdâbına ilişkin, padişah, vezir ve diğer devlet ricali
arasındaki yazışmalarda kullanılması gereken lakaplar, unvanlar ve çeşitli
ifade biçimleri üzerinde durulmuştur. Eserde ferman, tevcih, tezkere, berat,
emir, tebriknâme, ahitnâme, iktâ sistemi ile ilgili sözleşme gibi devletin
teşrifat ve resmî münasebetlerine ilişkin mektup örnekleri yer almaktadır.
Şems-i Münşî’nin divân mektup örneklerinde hassasiyet ile adaletli olmayı
tavsiye etmiş olması, esere siyasetnâme/nasihatnâme niteliğini kazandırmış-
tır. Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib’de geçen bilgilere dayanarak, siyasî ve
kültürel açılardan yöneticiler ve reaya arasındaki ilişki ve münasebetleri de-
ğerlendirmek mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Kitâbet âdâbı, mektup, inşâ, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’lmerâtib,
Siyasetnâme/Nasihatnâme
*
Dr., Tarih Araştırmacısı, (abdollahdodangeh@gmail.com)
Abdullah Dodangeh
164 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
Abstract
The written letters among dignitaries and the related information are considered
as important sources of history. The work Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’lmerâtib
is one of the sources. It has written in Persian by Muhammad b.
Hindûshah Nahchuvânî (Shams-i Munshî) in 761/1360. It was presented to
Jalayirid Sultan Sheikh Uvays (d.776 / 1374-1375). The work focuses on the
art of correspondence, methods and principals, forms of expression in using
nicknames and titles among the correspondence between sultans, viziers,
statesmen and public. It is also contains a variety of sample letters related
to edicts, conferred, patents, certificate, orders, congratulatory and treaty
issues, İqta system and the state ceremonies. Having advised to be justice
with sensitivity in the sample letters of council provided by Shams-i Munshî,
has gained the siyasetnâme/nasihatnâme feature of the work. Based on the
information in Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, it is possible to evaluate the
political and cultural relationship between the rulers and public.
Keywords: Clerical Manners, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, Siyasetnâme/
Nasihatnâme
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 165
Giriş
Kâtibin inşa işlerinde şahısların konumuna göre nasıl hitap etmesi
gerektiğini gösteren Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib1
adlı
eser, Şems-i Münşî lakabı ile bilinen Muhammed b. Hindûşah-ı
Nahcuvânî’ye2
(ö.775/1375’ten önce) ait bir eserdir. Müellif eserini
767/1366 yılında bitirdikten sonra Celâyirî Hânedanı’nin3
(1340-
1431) hükümdarı olan Şeyh Üveys’e4
(ö.776/1374-1375) sunmuştur.
1 Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, tsh,
Mahmûd Tavûsî, Metin Yayınları, Tahran, 1390/2011; Kâtib Çelebi, Keşfü’zZunûn
adlı eserinde Nahcuvânî’nin söz konusu eserini “kâtibin kanun kitabı”
olarak değerlendirerek, Muhammed b. Hindûşâh en-Nahcevânî tarafından
Farsça ve tek cilt halinde telif olunduğunu zikreder. Kâtib Çelebi ayrıca eserin
oluşumunda müellifin, Reşîd el-Vatvat başta olmak üzere diğer âlimlerin
münşeâtından yararlandığını zikreder. Eserin bir mukaddime, iki bölüm ve
bir hâtime bölümlerinden oluştuğundan ve her bölümün de kendi içinde çe-
şitli bâblardan meydana geldiğinden bahseder. Geniş bilgi için bkz. Kâtib Çelebi,
Keşfu’z-zunûn, Türkçe trc, Rüştü Balcı, c. II, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,
2007, s. 625; İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifîn adlı eserinde Muhammed b.
Hindûşah b. Sencer el-Nahcuvânî el-Kâtib’in 760/1358-1359 senesinde hayatta
olduğunu ve Farsça olarak Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib adlı eseri telif ettiğini
zikretmektedir. Geniş bilgi için bkz. Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-
‘ârifîn, c. II, Muarif Basımevi, İstanbul, 1955, s. 161.
2 Müellif, soylu bir aileden geliyor. Babası Hindûşah b. Sencer-i Nahcuvânî,
Şemseddîn Cüveynî, Abaka Han ve İlhanlılar döneminde divan mensuplarından
idi. Hindûşah aynı zamnada kardeşi Seyfeddîn zamanında Ka-
şan eyaletinin yöneticisi olarak görev yapmıştır. Hindûşah ayrıca İbnü’lTiktaka’nın
Münyetü’l-fuzela fî Tevârîhi’l-Hulefâ ve’l-vuzera (el-Fahrî) adlı eserini
Farsçaya tercüme ettiği gibi esere bir çok kaynak eserden ilaveler de yaparak
Tecâribü’s-selef eserini meydana getirmiştir. Hindûşah bu eseri Atabek Nüsretullah
Ahmed Lûr’a armağan etmiştir. Konu ile ilgili, ayrıca Şems-i Münşî
hakkında geniş bilgi için bkz. Abbas İkbal Aştiyânî, Tarih-i Moğol ve Evâyil-ı
Eyyâm-ı Timûrî, Neşr-i Nâmek, Tahran, hş. 1376/1997 s. 526-527. Şems-i Münşî
hakkında ayrıca bkz. Muhammed Taki Bahar (Melikü’ş-şu‘erâ), Sebkşinâsî,
Tarih-i Tetevur-i Nesr-i Farsi, c. III, İntişârât-ı Zavvâr, Tahrah, Hicrî Şemsî (hş),
1381/2002, s. 17; Zebihullah Safa, Tarih-i Edebiyat-ı İran, c. 3/2, İntiaşârât-ı Firdevs,
Tahran, hş. 1388/2009, s. 1300-1303.
3 J. M. Smith, “Djalâyir, Djalâyirid”, EI, The Cambridge History of Iran, Vol,
II,Cambridge University Press, London, 2000, s. 401-402; Muzaffer Ürekli,
“Celâyirliler”, DİA, Ankara, 1993, s. 264-265.
4 Şeyh Üveys adında telif olunan Tevârîh-i Şeyh Üveys adlı eserde padişah hakkında
bilgi için bkz. Ebî Bekir Kutbî-i Eherî-i Necim, Tevârîh-i Şeyh Üveys, hazırlayan
(haz), İrec Afşar, İntişârât-ı Sutûde, Tebriz, hş. 1389/2010, s. 245-247.
Abdullah Dodangeh
166 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
İlhanlılar Dönemi (1256-1353), Ebû Said Bahadır Han’ın 736/1335
yılında ölmesi ve kendisinden sonra her hangi bir vârisinin de olmaması
sebebiyle son bulmuştur. Devletin parçalanmasını müteakip
özellikle Herat, Fars, Kirman, Yezd, Luristan gibi çeşitli bölgelerde
Moğol hânedanına bağlı ve bağımsız olmak üzere çeşitli
mahallî emîrlikler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla İlhanlı Devleti’nin
hâkim olduğu bölgeler bu yerel hânedanlar tarafından idare altı-
na alınmıştır. Merkezî bir idarenin olmayışı, İran’ın siyasî anlamda
bütünlüğünün bozulmasına yol açmıştır. Bu sebepten dolayı,
İlhanlıların yıkılışından (754/1353)Timur’un İran’ı istila ettiği zaman
dilimine (795/1393) “Fetret Devri” veya “Mülûkü’t-Tavâif”5
5 Mülûkü’t-Tavâif olarak bilinen hanedânlar hakkında geniş bilgi için bkz.
Şirîn Beyânî, Tarih-i Âl-i Celâyir, Çâphâne-yi Dânişgâh-i Tehran, Tahran, hş.
1345/1966. Söz konusu dönemde İran’ın çeşitli bölgelerinde kurulan devletlerin
bilgisi şöyledir: Fars ve Kirman eyaletlerinde Mülûk-i Şebânkâre (1057-
1356)hüküm sürmüştür. Luristan (bugünkü Şiraz ve İsfahan) bölgelerinin
arasındaki bölgesine Atabekân-i Lür-i Büzürg (1156-1424) hâkimiyet kurmuştur.
Luristan (İsfahan ile İran Körfezi) arasındaki bölgelerde Atabekân-i
Lür-i Kûçek (1184-1597) hüküm sürmüştür. Geniş bilgi için bkz. Peter Jacson,
History of Iran, Devrey-i Timuriyân, trc. Yakub Âjend, hş.1387/2008, s. 14. Fetret
devrinde Moğol sülalesine bağlı ve bağımsız olarak teşekkül eden devletler
hakkında geniş bilgi için ayrıca bkz. İkbâl,Tarih-i Moğol, Timûrî, Neşr-i Nâmek,
Tahran, hş. 1376/1997, s. 365-366. Herat, Horasan’ın doğusu, Afganistan, Sistan
ve Kirman bölgelerine Âl-i Kert (1245-1389) hâkim olmuştur. Âl-i İncû
hanedânı da Fars bölgesinde hüküm sürmüştür (1303-1357). Geniş bilgi için
bkz. Hasan Hûbnazar, Tarih-i Şiraz “Ez Âğâz tâ İbtidâ-yi Saltanat-i Kirîm Han-i
Zend”, haz, Cafer Mu’ayyid-i Şirazî, İntişârât-i Suhen, Tahran, hş.1380/2001,
s. 339-600; Ayrıca bkz. Percy Molesworth Sykes, Tarih-i İran, trc. Seyyid Muhammed
Taki Fahr-i Dâî-yi Gilânî, Dünya-yi Kitab, Tahran, hş. 1366/1987, s.
78-179. Yezd ve Kirman bölgelerinde Âl-i Muzaffer Hânedanı hüküm sürmüştür
(1323-1393). Horasan’ın batı bölgelerinde ise Serbedârân Hanedânı
hâkim olmuştur (1337-1386). Geniş bilgi için bkz. Spuler, Bosworth, F. Sümer,
C. Cahen, Minorsky, Torkân der İran, trc. Yakub Ajend, Neşr-i Mevla, Tahran,
hş. 1385/2006, s. 201-203. Ayrıca bkz. Erdoğan Merçil, “Serbedârîler”, DİA, c.
XXXVI, Ankara, 2009, s. 549-550. Arran ve Azerbaycan bölgelerinde Çûpânî
Emîrlerinin Hanedânı hâkim olmuşlardır. İran’ın batısı, Horasan ve Gürgân
bölgeleri de Toga Timur Han’ın (1337-1410) hâkimiyeti altına girmiştir (1337-
1357). Şeyh Üveys’in bağlı olduğu Âl-i Celâyir (İlkâniyân) Hânedan’ı ise,
kurucusu Emîr Hüseyin b. Akbuka b. İlkan Nûyân-i Celâyir’in oğlu Şeyh
Hasan-ı Büzürg olup İran’ın batısı ile kuzey Irak bölgelerine hâkim olmuş-
lardır (1340-1431). Şah Üveys hakkında geniş bilgi için bkz. C. E. Bosworth,
“Uways”, The Cambridge History of Iran, Vol. X, Cambridge University Press,
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 167
adı verilmiştir.
Müellif’in Hayatı ve Eserleri
Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî’nin doğum tarihi kesin
olarak bilinmemekle beraber söz konusu eserini 767/1366-1367
yılında bitirdiğinde 73 yaşında olduğunu zikrettiğine göre takriben
694/1294-1295 senesinde doğmuş olmalıdır. Âlim, bir süre
Sultan Ebû Said Bahadır Han ve veziri Gıyâseddîn Muhammed’in
hizmetinde bulunmuştur. İlerleyen zamanlarda ise Moğol kabilelerine
mensup olan Celâyirli Hânedanı’nın kurucusu Şeyh
Hasan-ı Büzürg’ün (ö.757/1356) eşi Dilşâd Hatun’dan doğan oğlu
Mu‘izzüddîn Üveys (Şeyh Üveys) döneminde yaşadığı bilinmektedir.
Nahcuvânî, şair, musikîşinas ve hattat gibi niteliklere sahip
bir âlimdir. Hânedan’ın en başarılı hükümdarı olan Şeyh Üveys’in
sarayında bulunduğu sırada padişah ve devlet adamları nezdinde
de saygın ve muteber bir şahsiyet olarak bilinir. Şeyh Üveys, İranlı
meşhur şairlerden olan Selmân-ı Sâvecî’nin6
(ö.778/1376) öğrencisi
olduğu gibi, hayatı boyunca şair ve edip gibi çeşitli âlimlerin
meclisinde bulunmuştur. Bu özelliklerinden dolayı ilim erbabını
saygı gösteren bir padişahtır. Anlaşıldığı üzere padişah, Şems-i
Münşî’nin derin ilmi ve güzel hitabetinden çok etkilemiştir7
.
Hindûşah, ayrıca Farsça sözlük mahiyetinde olan Sıhahu’l-Fürs8
2000, s. 957-958. Türkçe literatüründe Celâyirliler olarak bilinen Hanedân,
İran literatüründe İlkânî olarak da bilinmektedir. İlhanlılar ile beraber bölgeye
gelen Celâyir kabilesi içinde siyasî ve askerî sahalarda faaliyet gösteren
İlkan Noyân’ın adına nispeten bu isim verilmiştir. Bu hanedân İlhanlı
Hanedânı’ndan farklıdır. Geniş bilgi için bkz. Beyânî, Tarih-i Âl-i Celâyir,
Çâphâne-yi Dânişgâh-i Tehran, Tahran, hş. 1345/1966, s. 1.
6 Edip, Celâyirli Sultanı Üveys döneminin önde gelen şair ve ediplerinden
olup, 21500 beyitten oluşan külliyata (kaside, gazal, rubâî) sahiptir. Eserini
Celâyirli Hanedânı’nın kurucusu Şeyh Hasan-ı Büzürg, Dilşad Hatun ve
Şeyh Üveys hakkında söylemiştir. Edip hakkında geniş bilgi için bkz. Adnan
Karaismailoğlu, “Selmân-ı Sâvecî”, DİA, XXXVI, Ankara, 2009, s. 446-447.
7 Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib, thk. Tâvûsî, Tercüme ve Neşr-i Âsâr-ı Honerî
(Metin), Tahran, hş. 1390/2011, s.19 (giriş); Müellif ve eserleri hakkında ayrıca
bkz. Rıza Kurtuluş, “Şems-i Münşî”, DİA, XXXVIII, Ankara, 2010, s. 509.
8 Sıhâhu’l-Fürs ve Sıhâhu’l ‘Acemadlı eserlerinin aynı olup olmadığı, ayrıca
Nahcuvânî (Baba) ya da oğlu Nahcuvânî’ye (Şems-i Münşî) ait olup olma-
Abdullah Dodangeh
168 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
adlı eserini 728/1328 yılında bitirdikten sonra Ebû Said Bahadır
Han’ın veziri Hâce Gıyâseddîn Muhammed’e sunmuştur. Ayrıca
Düstûru’l-Kâtib adlı eserinden yapılan ve kitâbet mevzularını içeren
el-İrşâd fî’l-inşâ9 adlı eserin de sahibidir.
Eserin Telif Sebebi
[11a
] sayfasında kaydedildiği üzere, Şems-i Münşî, fihristin bittiği
bölümün ardından eserini kapsamlı olarak bâb, zarb(sınıf), fasıl,
hikâyet, nevi, suret(kısım) gibi bölümlere ayırdığını ifade ettikten
sonra eserin telif sebebini kısaca şöyle açıklamaktadır: “Çeşitli
olarak fasıllar, sınıflar ve bâblara ayrılmış olan kısımlara başlamadan
önce bu mukaddimenin zikri zaruridir: Kitapta birinci sınıf olarak de-
ğerlendirdiğimiz birinci bölüm zarplar kısmından oluşuyor. Bu bölüm,
Lakaplar ve sultanlara, sultanların eşlerine ve çocuklarına sunulan dualardan
ibarettir. İkinci Zarb ise, yirmi fasıldan oluşur: Sultanların lakaplarını
zikrettikten sonra cülusa yönelik hazırlanan tehniyet (tebrik)
ibareleri ve kavramları, nasihat, rica, Hac güzergâhlarının açtırılması,
yük ve eşya gibi mahmullerin sevkiyatı ile ilgili mevzuatı içeren metinler
ile ilgilidir. Ayrıca çeşitli bölümlerden ibaret olan yedi fasıl mevcuttur
ki, bunların her biri birer mektup niteliğinde ele alınmıştır. Her bölüm
de kendi içinde alt başlıklara taksim olunmuştur. Aynı disiplin ikinci
ve üçüncü bölümlerde de tekrarlanmıştır. Ancak sultanlar, vezirler,
emîrler, hatunlar ve evladı, şeyhler(âlimler), kadılar gibi şahıslar arasında
reaya-sultan, kadı-güvenlik polisi(şorte), önde gelenler-naipler ve
dığına dair farklı görüşlerin olduğunu görüyoruz. Sıhâhu’l ‘Acem adlı eser
üzerinde çalışan Gulamhüseyin Bigdelî’ye göre zikrolunankitaplar iki farklı
eser olup baba Nahcuvânî ve oğlu Şems-i Münşî tarafından kaleme alınmıştır.
Sıhâhu’l ‘Acem adlı eser de Hindûşah b. Sencer Sahibi-i Nahcuvânî’ye
aittir. Farsça-Tükçe lügat niteliğinde olan eserde Arapça ve Pehlevice kavramlardan
da istifade edilmiştir. Eser ile ilgili bkz. Hindûşah b. Sencer
Sâhibî-i Nahcuvânî, Sıhâhu’l ‘Acem, tsh. Gulamhüseyin Bigdelî, Merkez-i
Tolîd ve intişârât-ı Mucteme‘-i Danişgâhî, Edebiyat ve Ulûm-i İnsânî, Tahran,
hş. 1361/1982. Ayrıca bkz.Hüseyngulî Sutûdeh, Târih-i Âl-i Muzaffer, c. II,
İntişârât-i Dânişgâh-i Tehran, hş.1389/2010, s. 290.
9 Eserin yazması Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonunda 05371-
008 Numarası ile kayıtlıdır. Katalog bilgisinde eserin künyesi: Müntehabü’lirşâd
fi’l-İnşâ olarak kaydedilmiştir. Eser, Şemşü’l-Münşî, Muhammed b.
Hindûşah-ı Nahcuvânî tarafından 832/1428-1429 yılında telif olunmuştur.
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 169
memurlar-sultanlar gibi çift yönlü mahiyetli olanlara yönelik hazırlanan
tezkireler ve bunların cevapları ile ilgili konuları içeren dördüncü
bölümde ise bu düzenin dışına çıkılmıştır. Bütün bunlardan maksat,
münşî olan kişilere yazışma işlerinde başka herhangi bir kaynağa başvurmaksızın
görevlerini kolaylıkla yapabilmelerini sağlamaktır. Padişahlara
yönelik yapılan münşeatın âdâbından birisi de, münşî olan kişinin yazdı-
ğı mektuplarda(hükümdarlar arasında) kendi şahsi duygu ve arzularına
yer vermemesi gereken husustur. Zira bu iki hükümdarın karşı karşıya
gelme durumları olabilir. Padişahların yan yana (karşı karşıya) gelmesi
de tehlikelerden uzak değildir.”. Müellif sözlerini Kur’an-ı Kerîm’in
şu ayeti ile bitirmiştir: Allah Şöyle buyurur: “Eğer yerde ve gökte
Allah’tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni
bozulurdu10.”.Telif sebebi olarak zikrolunan hususlar, padişah ve
ailesi, devlete mensup yöneticiler, komutanlar, memurlar, önde
gelenler ve çeşitli halk sınıflarına yönelik düzenlenen yazışmalarda
kâtiplerin hangi hususlara dikkat etmeleri gerektiğini gösteren
bir kılavuz kitabının zaruretini ortaya koymaktadır11.
Eserin Telif Tarihi
Şems-i Münşî, eserini 24 Receb761/10 Haziran 1360 tarihinde
Tebriz’de bitirmiştir. Eserin istinsahı ise Pazartesi günü 23
Cemâziyelâhir 798/ 3 Nisan 1396 tarihinde tamamlanmıştır.Mü-
ellif zikrettiği üzere eserini 767/1366 yılında da istinsah etmiştir.
10 Enbiya/22. http://mushaf.diyanet.gov.tr (25.12.2015), müellifin bu ayete
istinaden açıklamaya çalıştığı şudur ki: Örneğin bir padişahın başka bir
hükümdara yönelik yazdırttığı bir mektubu yazan kâtip, kendi duygularını
padişah adına başka bir hükümdara aksettirir ise, bu hükümdarlar muhakkak
bir gün karşı karşıya geleceklerinde işin gerçeği ortaya çıkacaktır. Bu
durum iki hükümdarın birbirine karşı cephe almasına gidecek kadar tehlikelidir.
“iki kılıç bir kılıfa sığmaz” ibaresi de buna istinat edilmiştir. Dolayısıyla
münşî olan kişi benzer neticelere yol açacak davranışlardan sakınmalıdır.
Ayetin manası da buna delalet etmektedir: Zira bir yöneticinin duygularını
aksettiren bir mektubun içeriği sadece onun duygu ve ifadeleri ile donatılmalıdır;
aksi durumda iki kişinin (hükümdar ve kâtip) ifade biçimleri birbirine
karışarak muhatap olan şahıs veya şahıslarda yanlış intiba bırakacaktır.
11 Serversâ Refizâde-Meryem Sâlihîniyâ, “Bâznümâî-yi Münâsebât-i Kudret
der Debîrî bâ tekye ber Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib”, Feslnâme-yi
Tahassüsi-yi Nakd-i Edebî, Meşhed, S. 24, c. VI, hş.1392/2013, s. 37.
Abdullah Dodangeh
170 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
Eserin ilk ve son ibareleri aşağıdaki gibidir:
Yap. [1a
] Baş:
Yap. [234b
] Son:
Eserin Nüsha, Tertip ve Muhtevası
Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib adlı eserin nüshaları arasında en
eskisi Köprülü Kütüphanesi’nde 1241 numara ile kayıtlı bulunan
yazmadır. Eser Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî (Şems-i
Münşî) tarafından Receb 761/10 Haziran 1360 yılında telif olunmuştur.
Biz bu çalışmamızda söz konusu yazmayı esas aldık.Tespit
ettiğimize göre Britanya, Leiden, Mer‘aşî, Paris, Süleymaniye
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 171
gibi kütüphanelerde söz konusu eserin çeşitli nüshaları bulunmaktadır12.
Eser, bir mukaddime, iki bölüm ve bir hâtime kısımlarından olu-
şur. Müellif eserine, Allah’ı hamd ve senâ ile başladıktan sonra
Sultan Üveys’e dualar ve methiyeler sunar. Ardından, eserin Mukaddimesi
ve devamında dört mertebeden oluşan ilk bölüm gel-
12 Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Koleksiyonunda 03762 numarası ile kayıtlı
bulunan yazmanın telif tarihi, 17 Rebiulevvel 801/27 Kasım 1398 olup
bizzat Şems-i Münşî tarafından kaleme alınmıştır. Yazısı ise Farsça ta‘lik’tir.
Müellif, yazmanın sonunda [170b
], 767/1365-1366 yılında Tebriz’de telif etti-
ğini ve 801/1398-1399 senesinde de aynı eseri tashih ettiğini zikretmektedir;
British Library, 3344 numarası ile kayıtlı bulunan nüsha, 816/1413 yılında
Hüseyn b. Muzaffer Fahrulvâ’iz tarafından Hâce Muizeddîn Abdülaziz için
kaleme alımıştır. Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Koleksiyonunda 3869
numarası ile bulunan yazma, 7. Cemâziyelâhir 851/20 Ağustos1447 tarihinde
Şahin [Kâtıp] tarafından Farsça ta‘lik olarak istinsah edilmiştir. Eserin üzerinde
II. Bayezid’in damgası mevcuttur. Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya
Koleksiyonunda 3870 numarası ile bulunan yazma, 20. Muharrem 859/10
Ocak 1455 tarihinde Ali. b. Hamed el-Bedehşânî tarafından istinsah edilmiş-
tir. Farsça ta‘lik yazısı ile telif olunan bu eserin üzerinde de II. Bayezid’in
damgası mevcuttur. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Koleksiyonunda 03763
numarası ile bulunan yazma 18 Muharrem 869/20 Eylül 1464 tarihinde Derviş
Muhammed Yetîmî tarafından Farsça ta‘lik olarak istinsah edilmiştir.
Leiden Kütüphanesinde 574 numara ile kayıtlı olan nüshasının müellifi bilinmemekle
beraber, nesih yazısı ile kaleme alınmıştır. Eserin kitâbet tarihi
de yoktur. Paris Millî Kütüphanesi, 463 numarası ile kayıtlı bulunan nüsha
Farsça ve ta‘lik yazısı ile kaleme alınmıştır. Eserin kitâbet tarihi ve müellifi
meçhuldur. Paris Millî Kütüphanesinde 1378 numarası ile kayıtlı bulunan
yazmanın kâtibi ve kitâbet tarihi bilinmemektedir. Eserin yazısı ise ta‘lik’tir.
Zikrolunan yazmaların bir kısmı hakkında geniş bilgi için bkz. Muhammed
b. Hindûşah-ı Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, thk. Mahmud
Tâvûsî, Tercüme ve Neşr-i Âsâr-ı Honerî (Metin), Tahran, hş. 1390/2011, s.
Giriş: 14-16. Eserin İran’da bulunan nüshalarının bilgisi şöyledir: Hindûşah-ı
Nahcuvânî (Şems-i Münşî) Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, VIII/XIV asırda
Farsça ta‘lik olarak telif olunmuştur. Eser Kitabhâne-i Medrese-i Âli-yi
Şehid Mutahharî-i Sepehsâlâr Kütüphanesinde 2773 numarası ile kayıtlıdır,
bkz. Kitabhâne-i Medrese-i Âli-i Şehid Mutahharî-i Sepehsâlâri, c. II, Tahran,
s. 20-24; http://www.aghabozorg.ir/showbookdetail.aspx?bookid=116929
(12.11.2015). Hindûşah-ı Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib,
Mer‘aşî-i Necefî, Kütüphanesinde 12820 numarası ile kayıtlıdır. Eser nesih
yazısı ile VIII/XIV asırda (Şems-i Münşî) tarafından kaleme alınmıştır, bkz.
Kitabhâne-i Büzürg-i Mer‘aşî-i Necefî, Kum, s. 548-550. http://www.aghabozorg.
ir/showbookdetail.aspx?bookid=249669 (12.11.2015).
Abdullah Dodangeh
172 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
mektedir. Bu bölümün ardından, iki bâb’dan oluşan ikinci bölüm
gelir. Hâtime bölümü ile de tamamlanır. Eserin esas kısmı ise, Mukaddime
bölümünü takip eden ve iki bölümden ibaret olan kısımdır.
Müellif, eserinde kitâbet sanatı ve âdâbı olarak çeşitli siyasî
ve kültürel boyutlu meseleleri örnekleri ile yüzden fazla bölüme
ayırarak ele almıştır. Özetleyecek olursak, devletin önemli organı
olan divân yazışmalarında kılavuz niteliğinde olan bu eserde mü-
ellif, inşâ sanatının (yazışma sanatı) ilmi, münşîlerin konumu ve
âdâbına ilişkin önemli bilgiler vermiştir. Eserde ayrıca Padişah,
ailesi ve üst düzey görevliler arasındaki yazışmalar, kadılara gönderilen
mektuplar, toprak mülkiyeti, vakıflar,devletin hazinesi ile
ilgili mevzular, sünnet, cülûs, taziye gibi konular mektup örnekleri
ile ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Müellif bu kapsamlı meseleleri
bölüm, mertebe, fasıl, zarb, nevi, suret gibi başlıklar ve alt başlıklarda
ele almıştır. Biz bu ayrıntılara girmeden eserin mahiyetini
açıklamaya çalışacağız.
Nizâmülmülk ve daha sonra Reşîdüddîn Fazlullah ve
Gazân Han’ın yarlıkları ile ilgili ıslahat çalışmaları mevzusu,
Şems-i Münşî’nin eserinde de kendini tekrar göstermektedir.
Nahcuvânî’nin devlet yönetimi, ekonomi ve toplumsal meselelerle
ilgili görüşü, Nizâmülmülk (ö.485/1092), Raşidüddîn Fazlullah
(ö.718/1318), oğlu Gıyâsüddîn (ö.736/1336), Vassâf (ö.730/1329-
1350) ve Hamdullah el-Müstevfî (ö.1340’tan sonra) gibi âlim ve
yöneticilerin görüşü ile örtüşmektedir.
Düstur’da müellif, kapsamlı olarak sosyo-kültürel mevzulardan
bahsederken, devlete ait topraklar, iktâ, siyurğal ve mahallî feodaller
ve göçebe soyluların toprak mülkiyeti, vakıf arazileri, ticaret
ve ticaret güzergâhları, halktan alınan vergiler gibi çeşitli meseleleri
ayrıntıları ile ele almıştır13.
Divân üyesi olan kâtiplerin rehber konumunda olan bu eserde,
toprak mülkiyeti, vergilerin toplanması, tarım ve çiftçilerin durumu
gibi çeşitli meselelere yer verilmiştir. Nahcuvânî, geçmiş
13 Sutûdeh, Târih-i Âl-i Muzaffer, c. I, İntişârât-i Dânişgâh-i Tehran,
hş.1389/2010, s. 44-45.
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 173
devirlere ait devlet adamlarından örnekler sunarak devlet mekanizmasında
yaşanan veya yaşanacak sıkıntıların giderilmesine yö-
nelik çeşitli tavsiyelerde bulunmuş ve yöneticilerin halkın işleri ile
ilgili görevlerinde daima insaflı ve adaletli olmalarının zaruretini
de vurgulamıştır.
Eserin hemen bütün bölümlerinde fark edildiği üzere müellif, ahlaka
dair özel tavsiyelerde bulunmuştur. Kâtib’in fazileti ve şerefine
dikkat çeken müellif, kâtib olan kişinin padişahlara yönelik
yazdığı mektuplarda etik olarak şahsî arzu ve temennilerine yer
vermemesini önermiştir14. Nahcuvânî eserinin nasihat bölümünde
farkı mevzuları içeren on yedi mektup örneğini sunduğu gibi
konulara ilişkin Kur’ân ayetlerinden de örnekler vermiştir. Ayrı-
ca özet olarak Ebu’l-Feth-i Bustî15(ö.400-401/1010-1011), Nizâmî
Arûzî-i Semerkandî16(ö. 552/1157[?]) gibi âlimlerden ve eserlerinden
bahsetmiştir. Bütün bu bilgileri, naklettiği hikâyeleri ile pekiştirmiştir.

Müellif, padişah ve reayanın konumu ile ilgili, halk arasından sıyrılarak
hükümdarlık makamına nail olan şahısların, her anlamda
başkalarından üstün olduklarını ve halkın da yöneticilerin nezdinde
emanet konumunda olduğunu savunur. Padişahın şahsiyet
ve makamından söz ederken, Peygamber efendimizden (s.a.v) şu
hadisi zikreder: “On kişiye liderlik yapacak olan birisinin, kırk kişi kadar
akıllı ve bilgin olması gerekir; kırk kişiye liderlik yapacak olan kimsenin
ise dört yüz kişi kadar bilgi sahibi olması gerekir17.”. Müellif, bu
hadise istinad ederek bir devleti yöneten padişaha öğüt verecek
kişinin, bilgi birikimi açısından padişahtan daha üstün bir seviyede
olması gerektiğini ve nasihatin ancak bu takdirde yerini bu-
14 Nasihat konusu ile ilgili geniş bilgi için eserin yazmasında bkz. ypk
[24a
-25a
]; Ayrıca bkz. Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib, thk. Tâvûsî, Tercüme ve
Neşr-i Âsâr-ı Honerî (Metin), Tahran, hş. 1390/2011, s. 33-34.
15 Âlim hakkında geniş bilgi için bkz. Muhammed Ali Müderris, Reyhanetü’lEdeb,
c. I, Kitabfuruşi-yi Hayyam, Tebriz, hş.1374/1995, s. 263.
16 Âlim hakkında geniş bilgi için bkz. Yakup Şafak, “Nizâmi-i Arûzî”, DİA,
XXXIII, Ankara, 2007, s. 182-183.
17 Konu ile ilgili bilgi için bkz. Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib, thk. Tâvûsî, Tercü-
me ve Neşr-i Âsâr-ı Honerî (Metin), Tahran, hş. 1390/2011, s. 85-86.
Abdullah Dodangeh
174 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
lacağını vurgular. Bu hususta yöneticilerin çeşitli meselelerde bilgelere
danışmaları gerektiğini de tavsiye eder. Buna örnek olarak
zeki ve dirayetli olan büyük İskender’in, hocası Aristo’dan nasihat
dinlemeyi alışkanlık haline getirdiğini hatırlatır. Yöneticilerin
bütün işlerinde adalet odaklı hareket etmeleri gerektiğini tavsiye
eder. Bir devletin başarılı ve uzun ömürlü olmasını da padişah,
vezir (ler), yöneticiler, bütün memurlar ve komutanları arasında
sağlam bir dayanışmanın olmasına bağlar. Buna ilişkin Sâsânî
kisrası Erdişîr-i Bâbekân’ın: “Bir memleket ancak layık insanlar ile
var olur; bu toplumun varlığı sağlam bir mal varlığına bağlıdır; mal,
mülk ve mevki edinmek ülkenin imarına bağlıdır; bütün bunlar daancak
sağlam bir adalet ve siyaset sayesinde mümkün olur18.”. Bu açıdan
bakıldığında, Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib nasihatnâme veya
siyasetnâme niteliğinde bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eserde üzerinde durulan mevzuların başında, Sultanların, hatunların
(padişahın eşi) ve evladının lakapları, hükümdarlara sunulan
dualar ve lakapları ve ardından zikrolunması gereken hususlar
gelir. Cülus ile ilgili tebrik mektubu, hac yollarının açtırılması,
kervanların sevkiyatı vs. gibi durumlar hakkında emir veya rica
mahiyetinde yazılması gereken mektuplar ile ilgili çeşitli yöntemler
sunulmuştur. Padişahlar, emîrler, vezirler, hatunlar, hizmetçiler,
devlet erkânı, vilayetlerin yöneticileri, seyitler, şeyhler
vs.gibi kişiler arasında yazılan mektuplar ve cevapları hakkında
da ayrıntılı olarak bilgi sunulmuştur. Yazışmalarda kullanılması
gereken mürekkep, kalem vs. gibi çeşitli edevat hususunda verilen
bilgilerin yanı sıra, kâtiplerin nerede, ne zaman ve hangi
durumlarda kitâbet yapmaları gerektiği konusunda da önemli
bilgiler sunulmuştur.Müellif eserinde meselelerin anlaşılmasını
kolaylaştırmak üzere Kur’an ayetleri, hadis, şiir parçaları ve çeşitli
hikâyelerden istifade etmiştir19.
18 Geniş bilgi için bkz. Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib, thk. Tâvûsî, Tercüme ve
Neşr-i Âsâr-ı Honerî (Metin), Tahran, hş. 1390/2011, s. 90.
19 Hindûşah-ı Nahcuvânî, Düstûrü’l-kâtib’in telifinde Nizâmî-i Arûzî-i
Semerkandî’nin Mecmau’n-nevâdir (Çehâr Makale) adlı eserinden istifade ettiği
anlaşılmaktadır. Nizâmî-i Arûzî de debîrlik makamının önemine dikkat
çekmektedir. Müellif konu ile ilgili olarak on hikâye zikretmektedir. Bir dev-
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 175
Eserin künyesinden de anlaşılacağı üzere, genel itibariyle yazışma
işleri, kâtiplerin esas görevlerindendir. Düstûr’a bu açıdan bakıldığında,
kitâbet konusunda kâtiplerin kullanabilecekleri önemli
bir kılavuz kitabı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir ferman,
tevcih, berat, tezkire, emir, tebriknâme, tâziyenâme, ahitnâme,
sözleşme vs. gibi niteliklerde olan bir mektubun hazırlanmasında,
mektubu gönderen kişinin makamı, muhatabı olan kişi veya
kişilerin makamı, bunların ilişkisinin boyutu, mektubun mahiyeti
ve buna benzer birçok özellik dikkate alınmaktadır. Ayrıca
bir mektubun muhtevasına uygun olarak kâğıt, kalem, mürekkep
gibi edevatın seçilmesine özen gösterilmesi vurgulanmıştır.
Bu aşamadan sonra, düzgün biçimde mektup başlıklarında kullanılan
lakaplar, methiyeler, dualar, Kur’an ayetleri, şiir beyitleri
ve edebî ibareler ve özlü sözlerin mektuplara işlenmesi tavsiye
olunmuştur. Eserde ayrıca sultanlara, yöneticilere ve diğer devlet
memurlarına siyasî anlamda çeşitli bilgiler sunduğu gibi, bu
kişilerin yapmaları veya yapmamaları gereken noktalara da de-
ğinilmiştir. Diğer bir deyişle Şems-i Münşî, padişah, yöneticiler
ve bütün devlet memurlarının görevleri sırasında daima insanî ve
ahlâkî prensipleri esas almaları ve adaletli olmalarının zaruretine
dikkat çekmektedir.
Şems-i Münşî, eserin Hâtime bölümünde, divân işlerinde yazış-
maları yapmakla mükellef veehil olan kişilerin bu eseri kullandıkları
sırada nelere dikkat etmeleri gerektiğini nasihat biçiminde
sunmuştur. Ayrıca, inşâ sanatının ilmi, nitelik ve nicelik açılardankitabın
özelliklerini açıklamıştır.
Eserin Yazma Özellikleri
Çalışmamıza konu olan Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib adlı eser,
letin ve yöneticisinin başarılı olması bağlamında şöyle der: “Debîirlik (kâtiplik,
münşîlik) küçümsenecek bir meslek değildir; şairlik de küçük bir meslek değildir;
nucûm ilmi (astronomi) zaruri bir ilim; tıp ise kaçınılmaz bir sanattır. Dolayısıyla
akıllı olan bir padişah bu dört şahsiyetten gafil olmaması gerekir.”. Geniş bilgi için
bkz. Nizâmî-i Arûzî-i Semerkandî, Çehar Makale, tsh (tashih), Muhammed
Kazvînî, Sedây-i Muasır, Tahran, hş.1388/2009, s. 19-42.
Abdullah Dodangeh
176 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
Köprülü Kütüphanesi’nde 124120numara ile kayıtlıdır. Eserin mü-
ellifi Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî (Şems-i Münşî) olup,
eserini 761/1360 yılında tamamlamıştır.
Tespit ettiğimiz üzere, eserin cildi kırmızı mıkleplidir. 234 yapraktan
oluşmaktadır. Sayfaları 25 satırlıktır. Ta‘lik yazısı ile kaleme
alınmıştır. Fihrist bölümü ise yedi yaprağa yayılmıştır. Bir
mukaddime, iki bölüm ve bir hâtime’den oluşan eserin başlıkları
koyu siyah mürekkeple yazılmıştır. Alt başlıklarda ise kırmızı
mürekkep kullanılmıştır. Eserin bazı yerlerinde rutubet ve diğer
afetlerden dolayı mürekkep kayması ve bazı ibarelerin silinmiş
olması söz konusudur. Buna rağmen eser iyi durumda ve okunaklıdır.

Eserin Katalog Bilgisi
Kitabın adı Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib
Müellifi Muhammed b. Hindûşah-ı
Nahcuvânî (Şems-i Münşî)
Telif Tarihi 761/1360
Dili Farsça
Cilt 1
Yazıldığı veya Basıldığı Yer,
Tarih 761/1360
Hattın Nev‘i ve Hattatın Adı Ta‘lik
Ölçüsü 265x185
187x110
Yaprak 234
Sahife 467
Satır 25
Cildin Nev‘i Tam Meşin Şemseli, Mıklepli
Nereden ve ne Suretle Geldiği Köprülü Ahmet Paşa
Tasnif No 891-5
Eski Kayıt No 1241
20 Yeni katalog bilgisine göre eser 1412 numarası ile Süleymaniye Kütüphanesi,
Fazıl Ahmed Paşa Koleksiyonunda yer almaktadır.
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 177
Eserin Zahriye Kaydı
[ a
] Bu eseri Köprülü vezirlerinden Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Ebî
Abdullah’ın kütüphaneye vakfetmiş olduğuna dair bir damga
mevcuttur. Üzerinde: “Hazâ Vakfu’l-Vezir Ebu’l-Abbâs Ahmed b. elVezir
ebî Abdillah Muhammed ma‘ruf-i bî Köprülü [Köprülü olarak
tanınan]21”diye bir yazı var.[4b
-11a
] sayfalarında eserin fihristi yer
almaktadır.
Söz konusu yazma, diğer nüshalarına nazaran en eski ve en iyi
korunmuş olan nüshadır.
Arapça “B” harfi ile sayfalandırılan yaprakta [B2
]. Osmanlı vezirlerinden
olan Dukakinzâde Ahmed Paşa’nın22 (ö.921/1515) temellük
kaydı bulunmaktadır. Aynı sayfada, “men ketebe Abdu’l-fakir
ila’l-meliki’l-kadir...” ibaresinden sonra müellifin künyesi silinmiş-
tir.
Cildin arkasında Peygamber Efendimizden (s.a.v) bir hadis zikredilmiştir.
Ayrıca Arapça olarak iki dörtlük mevcuttur.
Sonuç
Muhammed b. Hindûşah-ı Nahcuvânî şöyle der: “Bu kitap bu işin
ehli olmayan kimselerin elinde olmamalıdır.”.Dolayısıyla eserin devlet
nezdinde özel statüye sahip olan kişiler için kaleme alındığı
sonucuna varmak mümkündür. Adaletli olan Padişah(zıllullah
fi’l-arz), devlet adamları, devletin yasası, güç kaynağı olan din ve
şeriat ve halk arasındaki ilişki ve münasebetlerini güzel bir biçimde
betimlemiştir. Nizâmülmülk’ün(ö.485/1092) Siyasetnâme adlı
eserinde üzerinde durduğu gibi, Nahcuvânî de din ve şeriat vası-
tasıyla hükümdara kutsallık ve meşruluk kazandırmaya çalışmış-
tır. Diğer bir deyişle dinin, yönetimin hizmetinde olduğunu veya
olması gerektiği görüşüne sahiptir.
21 “Bu Köprülü olarak bilinen Vezir Ebu’l-Abbâs Ahmed b. el-Vezir Ebî Abdullah
Muhammed’in vakfıdır”. Burada okunaklı olmamakla beraber “Allah’a sığını-
yorum [?]” diye bir dua metni de mevcuttur.
22 Osmanlı veziri hakkında geniş bilgi için bkz. Abdülkadır Özcan,
“Dukakinzâde Ahmed Paşa”, DİA, IX, Ankara, 1994, s. 550-551.
Abdullah Dodangeh
178 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
Eserde, inşa sanatı ile ilgili kapsamlı olarak verilen bilgi ve örneklerinin
yanı sıra, devletin divân teşekkülü ve divân üyeleri hakkında
da önemli bilgiler mevcuttur. Padişah ve ailesi, vezir(ler),
kâtipler ve diğer devlet ricali ve halk’a hitaben yazılan çeşitli mektuplarda
muhataplarının konumlarına göre kullanılması gereken
lakaplar ve unvanların yanı sıra, hitabet biçimleri gibi önemli hususlar
ele alınmıştır. Devlete ait topraklar, iktâ, siyurğal ve vakıf
arazileri, ticarete ilişkin mevzular ve vergiler gibi çeşitli konular
da ele alınmıştır. Zikrolunan meseleler ile bağlantılı olarak verilen
Kur’an ayetleri ve hadisler, şiir beyitleri, hikâyeler ve özlü sözler,
eseri edebî yönden zenginleştirdiği gibi meselelerin anlaşılması-
na imkân sağlamıştır. Söz konusu metinlerde Moğolca ve Türk-
çe kavramların da yer almış olması, sosyo-kültürel açıdan eserin
önemini arttırmıştır.
Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib’in künyesinden de anlaşıldığı
üzere Nahcuvânî, münşî ve kâtipleri sadece divân yazışmalarını
yürüten bir zümre olarak görmemektedir. Oysa, münşîler, siyasî
ve kültürel anlamda devletin iç ve dış meselelerine vâkıf olduklarını
vurgular. Münşîler padişah ve ailesi, vezir ve diğer devletin
üst düzey şahsiyetler ile muhatap olmaları dolayısıyla siyasî bir
statü kazanmışlardır. Devletin bütün iç ve dış münasebetlerine
ilişkin münşeat (yazışmalar) mecmuaları, devletlerin siyasî, kültürel
ve ekonomik özelliklerini gösteren bir ayna gibidir. Sonuç
itibariyle bu kritik meslek ile uğraşan görevlilere yönelik kaleme
alınan Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib adlı eser, Farsça olarak
VIII/XIV asırda telif olunan önemli kaynak eserlerdendir. Bu eseri
mütalaa ederek Şems-i Münşî’nin yaşadığı dönemde din-devlet
ilişkisi, Şeyh Üveys ile devlet adamları, ulemâ ve halk arasındaki
ilişkiler, Celâyirî Devleti’nin diğer devletler ile olan münasebetleri
gibi çeşitli siyasî ve kültürel alanlarda fikir edinmek mümkündür.
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 179
Kaynakça
BAHAR, Muhammed Taki (Melikü’ş-şuara), Sebkşinâsî, Tarih-i
Tetevur-i Nesr-i Farsi, c. III, İntişârât-ı Zavvâr, Tahrah, h.ş.
1381/2002.
BEYÂNÎ, Şirîn Tarih-i Âl-i Celâyir, Çâphâne-yi Dânişgâh-i Tehran,
Tahran, hş. 1345/1966.
BOSWORTH, C. E. “Uways”, EI, The Cambridge History of Iran,
Vol. X, Cambridge University Press, London, 2000, s. 957-958.
EBÎ BEKİR KUTBÎ-İ EHERÎ-İ NECİM, Tevârîh-i Şeyh Üveys, hazırlayan
(haz), İrec Afşar, İntişârât-ı Sutûde, Tebriz,hş. 1389/2010,
s. 245-247.
Hasan Hûbnazar, Tarih-i Şiraz “Ez Âğâz tâ İbtidâ-yi Saltanat-i Kirîm
Han-ı Zend”, haz, Cafer Mu’ayyid-i Şirazî, İntişârât-i Suhen,
Tahran, hş.1380/2001.
HİNDÛŞAH B. SENCER SÂHİBÎ-İ NAHCUVÂNÎ, Sıhâhu’l ‘Acem,
tsh. Gulamhüseyin Bigdelî, Merkez-i Tolîd ve intişârât-ı
Mucteme‘-i Danişgâhî, Edebiyat ve Ulûm-i İnsânî, Tahran,
hş. 1361/1982.
İKBAL ÂŞTIYÂNÎ Abbas, Tarih-i Moğol ve Evâyil-ı Eyyâm-ı Timûrî,
Neşr-i Nâmek, Tahran, hş. 1376/1997 s. 526-527.
İSMAİL PAŞA, BAĞDADÎ, Hediyyetü’l-‘ârifîn, c. II, Muarif Basımevi,
İstanbul, 1955.
JACSON, Peter History of Iran, Devrey-i Timuriyân, trc. Yakub
Âjend, hş.1387/2008.
KARAISMAILOĞLU, Adnan “Selmân-ı Sâvecî”, DİA, XXXVI, Ankara,
2009, s. 446-447.
KÂTİB ÇELEBİ, Keşfu’z-zunûn, Türkçe trc, Rüştü Balcı, c. II, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2007.
KURTULUŞ, Rıza “Şems-i Münşî”, DİA, XXXVIII, Ankara, 2010,
s. 509.
MERÇİL, Erdoğan “Serbedârîler”, DİA, c. XXXVI, Ankara, 2009,
s. 549-550.
MOLESWORTH, Percy Sykes, Tarih-i İran, trc. Seyyid Muhammed
Taki Fahr-i Dâî-yi Gilânî, Dünya-yi Kitab, Tahran,
hş.1366/1987.
Abdullah Dodangeh
180 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
MUHAMMED B. HİNDÛŞAH NAHCUVÂNÎ, Düstûrü’l-kâtib fî
Ta‘yini’l-merâtib, tsh, Mahmûd Tavûsî, Neşr-i Âsâr-ı Honerî
(Metin) Yayınları, Tahran, 1390/2011.
MÜDERRİS, Muhammed Ali Reyhanetü’l-Edeb, c. I, Kitabfuruşi-yi
Hayyam, Tebriz, hş.1374/1995.
NİZÂMÎ-İ ARÛZÎ-İ SEMERKANDÎ, Çehar Makale, tsh, Muhammed
Kazvînî, Sedây-i Muasır, Tahran, hş.1388/2009.
ÖZCAN, Abdülkadir, “Dukakinzâde Ahmed Paşa”, DİA, IX, Ankara,
1994, s. 550-551.
EFİZÂDE, Serversâ -Meryem Sâlihîniyâ, “Bâznemâi-yi
Münâsibât-i Kudret der Debîrî bâ tekye ber Düstûrü’l-kâtib fî
Ta‘yini’l-merâtib”, Feslnâme-yi Tahasüsi-yi Nakd-I Edebî, Meş-
hed, S. 24, c. VI, hş.1392/2013, s.37.
SAFA, Zebihullah Tarih-i Edebiyat-ı İran, c. 3/2, İntiaşârât-ı
Fşrdevs, Tahran, hş. 1388/2009.
SMITH, J. M. “Djalâyir, Djalâyirid”, EI, The Cambridge History
of Iran, vol, II,Cambridge University Press, London, 1965, s.
401-402.
SPULER- BOSWORTH- F. SÜMER- C. CAHEN- MINORSKY,
Torkân der İran, trc. Yakub Ajend, Neşr-i Mevla, Tahran, hş.
1385/2006.
SUTÛDEH, Hüseyngulî, Târih-i Âl-i Muzaffer, c. II, İntişârât-i
Dânişgâh-i Tehran, hş.1389/2010.
ŞAFAK, Yakup, “Nizâmi-i Arûzî”, DİA, XXXIII, Ankara, 2007,
s.182-183.
ÜREKLİ, Muzaffer, “Celâyirliler”, DİA, Ankara, 1993, s. 264-265.
İnternet Kaynakları
http://mushaf.diyanet.gov.tr/# (25.12.2015).
http://www.aghabozorg.ir/showbookdetail.aspx?bookid=249669
(12.11.2015).
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 181
Ek-1:Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib,ypk [ ]
Abdullah Dodangeh
182 Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)
Ek-2:Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, ypk [1a
]
Celâyirî Hükümdarı Şeyh Üveys’e Sunulan Desturü’l-Kâtib fî Ta’yini’l-Merâtib
Adlı Eser Üzerine Bir Değerlendirme
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD) 183
Ek-3: Düstûrü’l-kâtib fî Ta‘yini’l-merâtib, ypk [234b
]

Konular