TARİHÎ TIP METNİ ÇALIŞMALARINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR ÜZERİNE1

U.Ü. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
Yıl: 20, Sayı: 31, 2016/2
TARİHÎ TIP METNİ ÇALIŞMALARINDA KARŞILAŞILAN
SORUNLAR ÜZERİNE1
Şaban DOĞAN2
ÖZET
Tarihî metin çalışmaları dilin tarihine ışık tutmak, gelişimini takip ve
ilişkiye girdiği dillerle etkileşim düzeyini tespit etmek bakımından önemlidir. 13.
yüzyıldan itibaren metinlerle takip edebildiğimiz Eski Oğuz Türkçesi, Oğuz ağız
özelliklerine dayalı, birçok alanda telif ve tercüme ürün verilen ve kaynaklarda
genellikle 15. yüzyıla kadar devam edip yerini Klasik Osmanlı Türkçesine bıraktığı
ifade edilen dönemdir. Eski Oğuz Türkçesi ürünleri arasında tıp metinleri önemli
yer tutar. Sağlık gibi insanların tamamını ilgilendiren bir alanda fazla eser
verilmesi şaşırtıcı değildir. Bu metinler etrafında gelişen tıp dili Osmanlı tıbbının
yönünü Batıya çevirdiği 18. yüzyıl sonlarına kadar kullanılmıştır. Metinlerin dil
özelliklerini tespit amacıyla dil araştırmacıları, içerdikleri malzeme ve ihtiva
ettikleri yöntemler bakımından tıp ve eczacılık tarihi araştırmacıları bu metinlere
ilgi göstermiştir. Tıp metinleri uzmanlık dili denilen dilin özel bir formunun
ürünleridir. Genel dildeki birçok ifade bu metinlerde farklı anlamlarda
kullanılmaktadır. Eski Oğuz Türkçesi ve Klasik Osmanlı Türkçesiyle yazılan tıp
metinlerinin bir başka özelliği de tıp dilinin, tercüme metinlerden hareketle
şekillenmiş olması sebebiyle metinlerde Grekçe, Latince vb. dillerden alınan birçok
kelimenin bulunmasıdır. Genel dildeki kelimelerin farklı anlamlarda kullanılması;
Arapça ve Farsçadaki alıntıların bu metinlere de yansıması sebebiyle bu metinleri
çalışmak güçtür ve dikkat, titizlik, alan bilgisi gerektirir. Şimdiye kadar yapılan
çalışmaların bir kısmında, yukarıda zikrettiğimiz hususların göz ardı edilmesinden
kaynaklanan önemli sorunlar dikkat çekmektedir. Bu çalışmada tarihî tıp metni
1 Bu makale 15-17 Ekim 2015 tarihleri arasında Çanakkale’de düzenlenen VIII. Dünya Dili
Türkçe Sempozyumunda sunulan aynı başlıklı bildirinin gözden geçirilmiş biçimidir.
2 Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Öğretim Üyesi, E-posta: sdogan@ibu.edu.tr
257

çalışmaları ana hatlarıyla değerlendirilmiş, metin seçiminden okuma ve
anlamlandırma hatalarına kadar birçok konuda çeşitli tespitler yapılarak
çalışmalarda sorunlu olarak değerlendirilen hususlarla ilgili öneriler sıralanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Metin Çalışmaları, Tarihî Tıp Metinleri, Yöntem
Sorunları.
ABSTRACT
On The Problems Seen in the Studies of Historical Medical Texts
Medical texts are important in terms of to enlighten the history of language,
to follow its development and to determine the rate of relationship with the other
languages. Old Oghuz Turkish, which has written texts since 13th century, gave
many original and translation works based on Oghuz dialect and it stated in the
sources that it continued to 15th century and left its place to Ottoman Turkish.
Medical texts have important place in the works of Old Oghuz Turkish. It is not
surprising that there are many works on health, which interests all the people. The
language of medicine which developed in these works continued until 18th century
when Ottoman medicine turned its face to western world. On the one hand some
linguists who make studies to determine the properties of these texts on the other
hand historians of medicine and pharmacy payed attention to these texts in terms of
material they contain and methods. Medical texts are special products of language
called language of specialty. Many expressions in these works generally are used in
a different sense. Another property of medical texts written in Old Oghuz and
Classical Ottoman Turkish is that they contained many Greek, Latin etc. words, as
the language of these texts are formed with translations. These texts are hard to
study as the expressions used in different senses and there are many Arabic and
Persian loan words. Moreover, it requires great care, meticulousness and
knowledge of field. Many important problems are met in studies conducted on these
texts as the above-mentioned issues have been ignored. In the present study, the
studies on historical medical texts are evaluated with the main lines, many
determinations are made such as choosing texts to study or detecting meaning etc.,
and proposals are made for the problematic issues.
Key Words: Text Studies, Historical Medical Texts, Methodological
Problems.
Giriş
Eski Oğuz Türkçesi metin çalışmalarına koşut olarak tıp metinleri
üzerine de birçok çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Bu
çalışmaların önemli bir kısmını lisansüstü tezler oluşturmaktadır. Türkiye
üniversitelerinin birçoğunda lisansüstü Türk Dili ve Edebiyatı
programlarının bulunmasının doğal bir sonucu olarak çeşitli alanlarda
258
telif/tercüme edilmiş birçok metnin gün ışığına çıkarılıyor ve işleniyor
olması sevindiricidir. Ne var ki bu çalışmalarda niceliğin nitelikle paralel
gittiğini söylemek mümkün değildir. Alana katkı sağlaması beklenen metin
neşirlerinin son zamanlarda yasak savma kabilinden yapıldığını üzülerek
ifade etmek gerekmektedir. Genel anlayışın bu olduğu ortamda yeterince
titiz çalışmalar beklemek de mümkün görünmemektedir. Gerek bu sebeple
ve gerekse tıp metinlerinin dil özellikleri sebebiyle tıp metni incelemelerinde
önemli problemler ve çözüm bekleyen sorunlar olduğu müşahede edilmiştir.
Bu makalede amaçlanan şimdiye kadar yapılan çalışmalar ışığında bundan
sonraki araştırmalarda yapıl(ma)ması gerekenleri işaret ederek daha nitelikli
çalışmalar yapılmasına katkı sunmaktır. Makale kapsamında şu ana kadar
yapılmış metin çalışmalarının ulaşılabilir olanlarından bir kısmı taranmış,
bunlarda görülen ve sorun olarak değerlendirilen hususlar tasnif edilerek
çözüm önerileri sıralanmıştır. Yapılan çalışmalardan alınan örnekler
makaleye bahse konu çalışmalardaki biçimleriyle alınmış, düzeltmelerle
açıklamalar alınan örneklerde ilgili yerlerde ayraç içerisinde gösterilmiştir.
Çalışmada amaçlanan tıp metinlerine özgü sorunlar üzerinde durmak
olduğundan diğer metin çalışmalarında da görülen genel problemlere temas
edilmemiştir. Tarihî metin çalışmalarında önem arz eden metin seçimi ile
işlenen metinlerin metin ve dizin/sözlük bölümleri ayrı ayrı
değerlendirilmiştir.
1. Metin Seçimi
Tarihî metin çalışmalarında metin seçimi önem arz eder. Metin
seçiminden kasıt hem çalışılacak metnin hem de metnin çalışmaya esas
olacak nüshasının seçimidir. Mevcut çalışmalarda her iki konuyla da ilgili
dikkat çeken noktalar vardır. Eski Oğuz Türkçesi döneminde telif/tercüme
edilmiş birçok tıp metni bulunmaktadır ve bu metinlerin önemli bir kısmı
çalışılmıştır. Ancak bu döneme ait metinlerin tamamının çalışıldığını ifade
etmek mümkün değildir. Metinlere genel yaklaşılması, bu metinlerin
içerikleri bakımından değerlendirilmemesi sebebiyle bazı metin türleri
yeterince çalışılmamıştır. Tıp metinleri içerikleri bakımından koruyucu
hekimlikle ilgili metinler, kehhalnameler (göz hastalıkları metinleri),
bahnameler (cinsel hastalıklarla ilgili metinler), cerrahnameler, eczacılık
metinleri vb. olarak tasnif edildiğinde bazı alanların boş bırakıldığı; bu
konularla ilgili metinlere yeterince ilgi gösterilmediği dikkat çekmektedir.
Tıp metinleri içerikleri bakımından da farklı kelime kadrosuna sahiptir.
Örneğin eczacılık metinleriyle kehhalnameler ya da bahnameler arasında
ihtiva ettikleri kelimeler bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Tıp
metni çalışacak araştırmacıların metin seçiminde bu hususu göz ardı
etmemesi gerekmektedir. 13.-15. yüzyıllar arasında kaleme alınan tıp
metinleri içerisinde bahnamelerin yeterince işlenmediğini, bu alanda
259
boşluklar olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. Bu konuda dikkat çekici bir
nokta da 16. yy. sonrası metinlere yeterince ilgi gösterilmediğidir.
Metin seçimiyle ilgili vurgulanması gereken ikinci önemli nokta da
nüsha tercihidir. Birden çok nüshası bulunan metinlerde çalışanların daha
çok istinsah tarihi eski nüshaları tercih ettiği malumdur. Uzmanlık alanı
metni olmayan eserlerde bu yaklaşım bir noktaya kadar kabul edilebilir
ancak tıp metinlerinde bu tavrın doğru olmadığını düşünüyoruz. Zannımızca
metin çalışmalarında eski tarihli nüshalara yönelme eğilimi geç dönem
istinsahlı eserlerin dillerinin müstensih müdahalesine maruz kalma
endişesidir. Bu metinlerin özel dil ürünü olduğu dikkate alındığında geç
dönem metinlerinin müstensih müdahalesiyle değiştirilmiş olma ihtimalinin
düşüklüğü anlaşılacaktır. Zira bu metinleri istinsah edenlerin müdahale
edebilmeleri ancak ve ancak mahir bir tabip olmalarıyla mümkündür ki
müstensihlerin bu nitelikte olduğuna dair bir bilgiye sahip değiliz.
Müellif/mütercim hattı olmayan bir nüshanın, eldeki en eski tarihli nüshadan
daha eski ve temiz bir başka nüshadan kopya edilmiş olabileceği akıldan
çıkarılmamalı, nüsha tercihinde en eski tarihli nüsha yerine (varsa) harekeli
ve yazısı daha okunaklı nüshalar tercih edilmelidir. Müstensihlerin eserlerin
dil özelliklerine çok fazla müdahale etmediği, tıp metinlerinin de standart
ifadelere çok fazla yer verdiği unutulmamalıdır. Uzmanlık metinleri olmaları
ve birçok yabancı kelime ihtiva etmeleri sebebiyle bu metinler çalışılırken en
az bir destek nüsha kullanılmalıdır.
Metin seçimiyle ilgili üzerinde durulması gereken bir husus da
yeterince titiz davranılmaması sebebiyle zaman zaman mükerrer çalışmalara
imza atılmasıdır. Bir metnin birden fazla araştırmacı tarafından çalışılması
yadırganacak bir durum değildir ancak yeni çalışmalarda eskiye atıflar
yapılarak mevcut çalışmanın eski çalışmadan farklarının vurgulanması
beklenir. Bir eser üzerinde birden çok çalışma yapılmışsa beklenti eski
çalışmanın eksiklerinin giderilmesi ya da eserin farklı yönleriyle ele alınmış
olmasıdır. Konuyu birkaç örnekle daha anlaşılır hale getirmek istiyoruz. 15.
yüzyılın önemli hekimlerinden Sabuncuoğlu Şerefeddin’in Türkçenin ilk
deneysel tıp eseri olarak görülen Mücerreb-nâme adlı eseri üzerine ikisi
yüksek lisans olmak üzere bildiğimiz kadarıyla dört farklı çalışma
yapılmıştır (Şenel 1988, Uzel-Süveren 1999, Küçüker 2010, Uysal 2010).
Bir yüksek lisans çalışmasının eksikliklerinin giderilerek kitaplaştırılması ya
da eserin yeniden ve farklı açılardan çalışılması anlaşılabilir bir durumdur.
Ancak bu türden çalışmalarda daha önceki çalışmalara atıf yapılarak eserin
neden yeniden çalışıldığının tatmin edici bir biçimde açıklanması beklenir.
Oysa yukarıda zikr edilen çalışmaların ilki olan Ünal Şenel’in çalışması eseri
kitaplaştıran İlter Uzel ve Kenan Süveren çalışmasında zikr edilmemiştir.
Dolayısıyla da Uzel-Süveren çalışmasını inceleyenler eserin ilk kez
çalışıldığı hissine kapılmaktadır. Uzel-Süveren çalışmasının Ünal Şenel’in
260
çalışmasını tamamlamak, eksiklerini gidermek ya da yanlışlardan arındırmak
iddiasını taşımadığını ifade etmek gerekmektedir. Kaldı ki yaptığımız
karşılaştırmada Uzel-Süveren çalışmasındaki okuma hatalarının Şenel’in
çalışmasından çok daha fazla olduğunu gördük. Eser üzerindeki üçüncü
çalışma Paki Küçüker tarafından yapılmıştır. Küçüker, çalışmasında eserin
Ünal Şenel tarafından da çalışıldığını vurguladıktan sonra, yaptığı
çalışmanın sebebini böylesine önemli bir eserin Uzel-Süveren
çalışmasındaki vahim okuma hatalarının böyle bir çalışmayı zorunlu kılması
olarak gösterir. Eser üzerindeki son çalışma Uysal’a aittir. Uysal’ın
çalışmasında Şenel ve Küçüker’in çalışmaları zikr edilmemiş ancak UzelSüveren
çalışmasına atıf yapılmıştır. Ancak bu çalışmada da Uzel-Süveren
çalışması ortadayken eserin neden yeniden çalışıldığı ve bu çalışmayı farklı
kılan hususların neler olduğu izah edilmemiştir. Aynı yıl çalışılmış olması
münasebetiyle bahse konu çalışmada Küçüker çalışmasının görülememiş,
dolayısıyla da kullanılamamış olması anlaşılabilir bir durumdur ancak bu
çalışma göz ardı edilse bile böyle bir tezde, üzerinde bir kitap bir de yüksek
lisans çalışması yapılan bir eserin neden yeniden çalışıldığının açıklanması
beklenir.
15. yüzyılın önemli hekimlerinden Hacı Paşa tarafından kaleme
alınan Teshil de mükerrer çalışmalara örnektir. Eser 1992 yılında Zikri
Turan (Turan 1992) tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır ve bu bilgi
tıp metinleriyle ilgilenen araştırmacılar tarafından da gayet iyi bilinmektedir.
Hal böyle iken Onur Yıldırım (2010) eseri yüksek lisans tezi olarak yeniden
çalışmıştır. Üzerinde doktora çalışması yapılmış bir eserin, üstelik aynı
alanda, yüksek lisans çalışması olarak seçilmiş olması ancak doktora
tezinden habersiz olunması ile açıklanabilir.
15. yüzyılda İbni Şerif tarafından kaleme alınan Yadigâr-ı İbn-i Şerif
Paki Küçüker (Küçüker 1994) tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır.
Aynı eser 2004 yılında M. Yahya Okutan vd. (2004) tarafından kitap olarak
yayınlanmıştır. Bu çalışmada da Küçüker ve çalışması hakkında bilgi
verilmez. Yukarıda da ifade edildiği üzere bir eserin birden fazla araştırmacı
tarafından çalışılması olağandışı değildir ancak eser üzerinde daha önce
yapılmış çalışmaları göz ardı etmek, onlarla ilgili bilgi vermemek kabul
edilebilir şey değildir. Çalışılmış bir metni yeniden çalışan bir araştırmacının
daha önceki çalışmalar hakkında bilgi aktarmaması emeğe saygısızlık
değilse bilgisizliktir ve her iki durum da bilimsel olarak etik olmasa gerektir.
Mükerrer çalışmalar yukarıda sıraladıklarımızla sınırlı olmayıp
böyle bir çalışmanın sınırlarını aşacağı düşüncesiyle örnekler
sınırlandırılmıştır.
261
2. Metin Bölümleri
Tıp metinleri sürekli tekrarlanan kalıp ifadelerle dolu olmaları ve
içerikleri gereği sınırlı kip, zaman, şahıs vb. ek ihtiva etmeleri sebebiyle
şekil bilgisi bakımından orijinallik gösterebilecek nitelikte metinler değildir.
Metinleri özel ve değerli kılan kelime kadrolarıdır. Bu sebeple de tıp
metinleri çalışılırken hareket noktası eserlerin söz varlıkları olmalıdır.
Metinlerin mümkün olduğunca sağlam kurulması, okuma ve anlamlandırma
hatalarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu gerçek ortadayken yapılan
çalışmaların metin bölümlerinde en dikkat çekici husus okuma yanlışlarıdır.
Bu yanlışlar da sebep ve örnekleriyle kendi içerisinde sınıflandırılabilir
ancak böyle bir tutumun çalışmayı gereksiz yere uzatacağı ve çalışmayı
makale sahibine sunulan sayfa sınırını aşıracağı düşüncesiyle konu çok da
ayrıntlı işlenmemiştir.
Tıp metinleri içerikleri gereği sadece dilcilerin değil tıp ve eczacılık
tarihi araştırmacılarının da ilgisini çekmektedir. Bazı tıp metinleri de bahse
konu araştırmacılar tarafından neşredilmiştir. Tıp metinleri içerikleri
itibariyle tıp tarihi ile ilgilenen araştırmacılar tarafından neşredilmesi doğal
hatta sadece onlar tarafından çalışılması gereken metinler olarak görülebilir
ancak derinlemesine değerlendirmeler yapıldığında meselenin bu kadar basit
olmadığının görüleceği inancındayız. İlk bakışta gerek alan ve gerekse tıp
diline hâkimiyet bakımından bu metinleri tıp tarihçilerinin daha kolay
çalışabileceği, metinlerin onlar tarafından daha kolay işlenip anlaşılabileceği
gibi bir algı oluşabilir. Bu düşünce bizi eski yazı okumayı bilen tıp tarihçileri
bu metinleri rahatlıkla çalışır ve anlar düşüncesine götürür. Ancak bu
hususta iki noktanın vurgulanması gerekmektedir. Birincisi Türk tıp dili 19.
yüzyıldan itibaren köklü bir değişim yaşamıştır. Bu yüzyıla kadar İslam
tıbbının etkisi altında olan Anadolu Türk tıbbı artık yönünü Batı’ya çevirmiş
ve dolayısıyla da terim örgüsü yeni baştan şekillenmiştir. İkinci nokta ise
tarihî tıp metinlerindeki hastalık algısı ve sebeplerinin modern tıp ile
ilgisinin kalmamış olmasıdır. Bilindiği üzere tarihî tıp metinlerinde
hastalığın sebebi vücuttaki sıvı dengesinin bozulmasıdır ve hekim tedavi için
bu dengeyi tekrar kurmak adına çaba sarf eder. Hastalığa bakışın tamamen
farklı oluşu ve terim örgüsünün de zamanla değişmiş olması sebebiyle tıp
tarihçilerinin bu metinleri çalışırken daha avantajlı olması gibi bir durumun
söz konusu olamayacağı düşüncesindeyiz. Bu ifadelerden tıp tarihçileri tarihî
tıp metinlerini çalışmamalıdır gibi bir sonuç çıkarılmaması gerektiğini,
sağlam bir altyapıya sahip her araştırmacının bu metinleri çalışabileceğini
ifade etmek isteriz. Tarihî tıp metni çalışan tıp ve eczacılık tarihi
araştırmacılarının çalıştıkları metnin döneminin dil özelliklerine hâkim
olmamaları metindeki okuma yanlışlarına zemin hazırlayan hususlardandır:
262
alasın ceblâhenk bir direm dögesün (dögesin) yuġurasun (yuġurasın) (M.
184)
eftimon kim dögülmüş (dögülmiş) (M. 150)
üç yıldan soŋra kuvvetü (kuvveti) geçer (M. 153)
göŋül dönmegi ve ķusmaġı giderir (giderür) (Y. 270)
biraz alma suyu dögülmüş (dögülmiş) ve sıķılmış ve süzülmüş (süzülmiş)
ola (Y. 275)
Tıp metinleri uzmanlık metinleri olduğundan günlük hayattaki
birçok kelimenin bu metinlerde farklı anlamlarda kullanıldığı bilinmektedir.
Ayrıca bu metinler, Anadolu Türk tıbbının İslam tıbbının devamı niteliğinde
olması münasebetiyle, Arapça ve Farsça ile bu dillere Grekçe, Süryanice vb.
dillerden geçmiş birçok terim ihtiva eder. Bu durum metinler üzerinde
yapılacak çalışmaları zorlaştıran hususlardandır. Gerek tarihî metin
çalışmalarında genellikle anlamın göz ardı edilmesinden gerekse bu
metinlerin yukarıda da sıralanan terim ve anlam özelliklerinden dolayı
çalışmalarda okuma yanlışlarının fazlalığı dikkat çekmektedir. Özellikle
yüksek lisans çalışmalarında bu yanlışların had safhaya çıktığını üzülerek
ifade ediyoruz. Yapılan çalışmalarda araştırmacıların metin bütünlüğünden
uzaklaşarak, metni anlamak için çaba sarf etmek yerine kelimelere
yoğunlaşmasından kaynaklanan okuma yanlışları da azımsanamayacak kadar
fazladır. Bağlamdan kopuk ve kelimeye yoğunlaşılan bu tür yanlışlara da
birkaç örnek vermek istiyoruz:
toķuz aya dek diri olup ķuvvet bulup šoġarsa diri olur eger ol za‘íflıķ
mühlet virmezse raģmde olur (ölür) ya za‘íf šoġar daşrada olur (ölür) (KM.
24)
ŝıfat-ı ma‘cūn kim göbek borusunu (burusunu) (buru: sancı) ve ķuluncı ve
eskimiş istitlāķı giderür (M. 151)
her birinden bir buçuķ dirhem, behmenin (behmeneyn) (behmeneyn: iki
behmen, ak ve kızıl behmenler)… (M. 153)
dalaķ aġrusuna (aġrısına) fā‘ide eyler ve bikrinde (bögrekde) ve ķovuķdan
(ķavuķda) (ķavuķ: Mesane, idrar kesesi.) olan šaşı uvadur ve aġularıŋ
mużaratın (mażarratın) (mażarrat: Zarar.) def’ ider (M. 152)
ana raḥminde olan (…?...) (uşaġa) üç aydan ṣoŋra babası ba (yā) anası ṣaġ
elini anasınuñ ḳarnınuñ ṣaġ ṭarafına ḳoyup (KTL 1. 152b/1-2)
daḫı yāḳūt üç dürlü olur biri ŝarı ve biri keḥl ve biri ķızıl olur bunlaruñ
birisinden ḫātim (ḫātim: Sözlükte yok) (ḫātem: Yüzük.) idüp getürseler
(götürseler) (getürseler: Sözlükte yok) (götürseler: Taşısalar.) ḳalbe feraḥ
virür ki ḳuvvet ve rūḥa ṣafā virüp ve ṭā‘ūndan daḫı emín ola mücerrebdür
(KTL1. 22, 72b/14-17)
fi’l-cümle şunda kim ķuvvet ża’íf ola ġışā nişānıdur hergāh olur kim ölen
kimesnenüŋ nabzı yekí (bigi) (yekí: Dizin/sözlükte yok) (bigi: Gibi) olur
(ZM. 10, 7b/13)
263
ol demürleriŋ birini ol yaruķdan geçüresin şol šaríķıla kim perdeye żarar
olmaya ve ķaldurasın ve altına baķasın çekügi altında ķafādan ķopmış
kemügi varısa çıķarasın özluġıla (uzluġıla) (özluġ: Çalışma sözlüğünde
“benlik, özlük“ olarak anlamlandırılmış) (uzluk: Maharet, ustalık) ve çiftile
ve anuŋ çiftesi südi keser kesmez anuŋ çiftesi şöyle gerekdür kim biraz
yaŝŝı ola kim perdeyi dutmaya (T. 94b/4-9)
İncelenen çalışmalarda araştırmacıların okuyamadıkları,
anlamlandıramadıkları, sözlüklerde bulunamayan kelimeler için farklı
yollara başvurdukları görülmüştür. Metin çalışanların önemli bir kısmı
inceledikleri metinlerdeki her yazımın doğru olduğu ön kabulüyle
çalışmaktadır. Metin çalışırken müellif ya da müstensihlerin de hata yapmış
olabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Destek nüsha ile çalışmak bu
bakımdan önem arz eder. Karşılaşılan ve anlamlandırılamayan kelimeler
diğer nüshalarda da bulunmalı, olası müstensih hataları bu yolla tespit
edilmelidir. Harekesiz metinlerde kelimenin imlası doğru da olsa
araştırmacıların okuma yanlışlarına rastlanmıştır. Bir kısım araştırmacının
anlamını bulamadığı kelimeleri metne alıp sözlüğe dahil etmediği
görülmüştür ki bu tavrın yanlış olduğu düşüncesindeyiz. Kelimeyi metinde
okuyup sözlüğe almamak çalışmanın güvenilirliğini zedeleyecektir.
Kelimeyi okuyup (okuma denemesi yapıp) anlamlandırmadan geçmek ya da
ona bir anlam yakıştırmak tarihin hiçbir döneminde var olmamış gölge
kelimeler türetme sonucunu doğurabilir. Bu konuda da birkaç örnek vermek
istiyoruz:
murd yimişi buçuķ dirhem bir çömlege ķoya ve miķdārınca ŝu ķoya ve
ķaynada kim şarābuñ birazı gide ve ķaynadurken ‘avrat yidi kerre buġuna
dura ve andan andura (endüre) (andura: Sözlükte yok) (endüre: İndirse)
(KTL 2. 53b/5-7)
ammā ŝafrādan yāĥūd ķandan olup mālā (mālā sözlükte yok) ya‘ní sevíler
(sözlükte yok) imdi bu ‘illete daĥı ķífāl šamarından ķan alalar (KTL 2.
20b/14-15)
baş muģkem tırāş idüp ve gül yaġın sirke ile çalkayup tā kim muĥat (oĥt)
(muĥat: Sözlükte yok) (oĥt: Vakit, çağ) olduķda başına sürseler nāfi‘dür
(KTL 2. 20b/16-17)
merhem-i mübārek ķarĥaları ve ziyāde ūrı olanları āzmān (az zamān)
(āzmān: Sözlükte yok) içinde bitürür (T. 75a/11-12).
Okunamayan ve anlamlandırılamayan kelimeler için yapılabiliyorsa
okuma denemesi yapmak, çalışmanın metin bölümünde orijinal imlayı
okuma denemesinin yanına yapıştırmak, sözlük kısmında da kelimeyi soru
işaretiyle göstermek doğru olacaktır. Ancak bu yola da karşılaşılan her
zorluk için başvurmamak gerekmektedir. İncelediğimiz çalışmalarda
gördüğümüz bir madde başı kelimeyi de bu duruma örnek olarak vermek
istiyoruz. Bahse konu çalışmanın dizininde tarihî tıp metinlerinin hemen
tamamında görülen beyni “beyin“ kelimesi aşağıdaki gibi verilmiştir:
264
beyn : Beyin.
b.-i 82a/15
beyni : (?) 21b/3
b.-ler 61a/5
3. Dizin-Sözlük Bölümleri
Dizin-Sözlük bölümleri tarihî tıp metni çalışmalarındaki problemli
bölümlerden birisi olarak dikkat çeker. Eserlerin sözlük bölümleri birçok
sorunlu ve sıkıntılı durum ihtiva eder. Bu sorunlardan birisi eserlerde
özellikle Grekçeden geçen kelimelerin çok şekilliliğidir. Müellif /
müstensihlerin aynı kelimeyi birden fazla biçimde yazması sık karşılaşılan
bir durumdur.
Zannımızca çok yazımlı kelimelerde araştırmacı doğru şekle
yönelmeli, metinde aynı kelimenin birden fazla yazımı mevcutsa ve bu
yazımlar imla hatası olarak değerlendirilemeyecek nitelikteyse çalışmanın
dizin/sözlük kısmında sadece asıl şeklin anlamı verilerek diğer şekillerde
anlam verilmeden bu şekle göndermeler yapılmalıdır. Bu tavır kelimenin asıl
biçimi (olması gereken) hakkında fikir verecek ve bu çalışmayı kullananları
doğru yönlendirecektir.
çınṭınā bk. çınṭıyāne.
çınṭıyā bk. çınṭıyāne.
çınṭıyānā bk. çınṭıyāne.
çınṭıyāne Yılan otu (Gentiana lutea) (A. 559).
ḳímūliyā bk. iḳlímiyā (A. 761).
iḳlimiyā bk. iḳlímiyā (A. 713).
iḳlímiyā Bakır, gümüş ve altın gibi madenlerin eritilmesi sırasında
meydana gelen köpük, çökeklere ve posalara verilen ad (A. 713).
Sözlüklerde alıntı kelimelerin hangi dilden alındığı da gösterilir.
Yapılan çalışmaların dizin/sözlük bölümlerinde bu konuyla ilgili de üzerinde
önemle durulması gereken hususlar bulunmaktadır. Yukarıda da ifade
edildiği üzere tıp metinlerinde kökeni sadece Arapça ve Farsça değil Grekçe,
Süryanice, Sanskrit vb. diller olan kelimeler de yer almaktadır. Birçok
çalışmanın dizin/sözlük bölümünde madde başlarından sonra bu dillere
gönderme yapılmaktadır. Sözlükçülük tekniğinde aslolan kelimenin hangi
dile ait olduğunu vurgulamak değil kaynak dili göstermektir. “Kaynak dil,
sözün ait olduğu dili değil, alındığı dili ifade eder (Karaağaç 2013, 533).“ Bu
sebeple madde başlarında alıntılar gösterilirken kelimenin ait olduğu dil
yerine hangi dilden alındığı dikkate alınmalıdır. Tarihî tıp metni
265
çalışmalarının önemli bir kısmında bu hususa riayet edilmediği, kaynak dil
(verici dil) yerine kelimenin ait olduğu dilin gösterildiği görülmektedir:
ısbānāḫ Gr. ıspanak, ıspanakgillerden bir bitki (Mün. 382).
mālíḫūlyā Y. Kara sevda, kuruntu, vesvese, melankoli hastalığı
(GB. 942).
saḳmūniyā Yun. bingöz otu, mahmudiye otu, çit
sarmaşığıgillerden, yaprakları ok ucu biçiminde, çiçekleri soluk sarı renkte,
çok yıllık ve otsu bir bitki (KTL 1. 143).
ķanṭariyūn Yun. Hekimlikte kullanılan sarı çiçekli, acı köklü,
küçük bir bitki (MİB. 325).
mayıs Lat. Mayıs (MT. 241)
afsentín Gr. Pelin otu, yavşan otu, Anadolu’da yirmi kadar
türü bilinen ve veronika olarak da adlandırılan bitki (Artemisia absinthum)
(A. 457).
Grekçe MÖ 9. yy ile MS 6. yüzyıl arasında Antik Yunanistan ve
Doğu Akdeniz havzasında kullanılan ölü bir dildir ve bilindiği kadarıyla
Türkçenin bu dil ile doğrudan teması olmamıştır. Dolayısıyla da bu dilden
kelime almış olması mümkün değildir. Tıp metni çalışmalarında Grekçe
olarak verilen yukarıdaki kelimeler Türkçe metinlere Grekçeden değil
Arapça ve Farsçadan geçmiştir. Bu sebeple de dizin/sözlük çalışmalarında
bu kelimelerin Grekçe olarak gösterilmesi doğru değildir. Aynı durum
Türkçeye Arapça ve Farsça kanalıyla Yunanca, Latince ve diğer dillerden
geçmiş kelimeler için de geçerlidir. Metinlerde sadece verici dil (kaynak dil)
değil kelimenin ait olduğu dil de vurgulanmak isteniyorsa gerekli
açıklamalar yapılmak suretiyle bu kelimelerin ait olduğu dil de gösterilebilir.
Tıp metinlerinde müşahade edilen sorunlu durumlardan birisi de bu
metinlere Arapça ve Farsça kanalıyla giren bazı kelimelerdeki u/o sesidir.
Metinlerde kullanılan alfabede /o/ ve /u/ seslerinin ayrı bir harf ya da işaretle
gösterilmemiş olması sebebiyle bazı kelimelerin /o/ ile mi yoksa /u/ ile mi
okunması gerektiği tartışma konusudur. Kimi araştırmacılar bu kelimeleri /u/
kimileri /o/ ile okumaktadır. Tartışmalı kelimelerden bazıları aşağıdadır:
efyūn ~ afyōn
limūn ~ limōn
eftimūn ~ aftimōn
enisūn ~ anísōn
Yukarıdaki kelimeleri ve benzerlerini hem /u/ hem de /o/ lu
okuyanların haklı olduğunu düşündürecek gerekçelerinin olduğunu ifade
etmek isteriz. /u/ ile okuyanlar bu kelimelerin doğrudan Grekçe, Latince ve
Yunancadan gelmediğini, Arapça kanalıyla geldiğini; doğal olarak da
Arapçanın bu sesi tanımaması sebebiyle bahse konu kelimelerin /u/lu
okunması gerektiğini iddia edebilir. Kelimeleri /o/lu okuyanlar ise bu türden
266
kelimelerin sadece Arapça kanalıyla değil Farsça kanalıyla da geldiğini,
Farsçada /o/ sesinin mevcut olduğunu, bu kelimelerin de /o/lu okunması
gerektiğini düşünebilir. Bizce her iki görüşün de haklılık payı vardır. Bu
meselenin çözümü de kolay olmasa gerektir. Zannımızca tıp metinlerine
Arapça ve Farsça kanalıyla gelen bu türden kelimeleri sadece /o/ ya da
sadece /u/ ile okumak çözüm değildir. Sadece /u/ ile okumak metinlerde
kullanılan ve günümüzde de yaşayan bazı kelimeleri tartışmalı hale
getirecektir. Örneğin metinlerde geçen ve /u/ ile okunan eftimun kelimesi
atfimon biçiminde Türkiye Türkçesinde yaşamaktadır. Aynı şekilde kimi
metinlerde /u/lu okunuş tercih edilen limon kelimesi Türkiye Türkçesinde
/o/ludur. Bu kelimeleri /u/lu okumak tarihsel süreçte u>o değişmesinin
gerçekleştiğini iddia etmek anlamına gelecektir ki bu değişimin hangi
fonetik gerekçeyle gerçekleştiğini açıklamak zordur. Bugün ölçünlü dilde
/o/lu biçimleri kullanılan tüm kelimeleri tarihi metinlerde de /o/lu okumak
gerekir düşüncesinin de doğru olmadığı inancındayız. Ölçünlü Türkiye
Türkçesinde /o/lu biçimleri kullanılan bu kelimelerden bir kısmının ağızlarda
/u/lu biçimlerinin de var olması3 bu düşünceyi tartışılır hale getirmektedir.
Bizce bu kelimelerle ilgili olarak yapılması gereken ölçünlü Türkiye
Türkçesinde yaşayan biçimleri de göz ardı etmeden tespit edilebiliyorsa aracı
dili tespit etmek ve Farsça kanalıyla gelenleri /o/lu okumak olmalıdır. Bunu
tespit etmenin çok da kolay olmadığını ifade etmek gerekmektedir. Bir başka
yöntem de transkripsiyonlu metinleri incelemek ve bu kelimelerin
metinlerdeki durumuna bakmak olacaktır. Bu meselenin çalışma sınırlarını
aşması sebebiyle daha fazla ayrıntıya girmek istemiyoruz ancak konuyu
mevcut malzemeler ışığında farklı açılardan değerlendirdiğimiz bir başka
çalışmaya bırakıyoruz.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER
Tarihî tıp metni çalışmalarının nitelik ve nicelik itibariyle beklenen
noktada olmadığı aşikardır. Bu metinlere ilgi duyan araştırmacıların metin
ve nüsha seçiminde daha dikkatli davranması gerekmektedir. Özellikle
katalog taraması yapıldıktan sonra tespit edilen metin hakkında ayrıntılı bir
inceleme yapılmalı, eser ve müellifi/mütercimi ile eserin daha önce çalışılıp
çalışılmadığı ayrıntılı olarak araştırılmalı; araştırma yapılırken aynı eserin
kataloglara farklı adla kaydedilmiş olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
3 Mesela limon kelimesi Diyarbakır ağzında leymun biçiminde dar-yuvarlak ünlülüdür. Bk.
TDK Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü (İnternet Eriş. Tar: 13.10.2015).
267

Metin tespit edildikten sonra ulaşılabilen tüm nüshalar
karşılaştırılmalı, istinsah tarihine bakılmaksızın en okunaklı olanı (varsa
harekeli nüsha) tercih edilmeli, en az bir destek nüshası kullanılmalıdır.
Metinlerdeki okuma yanlışlarını en aza indirmenin yolu metni
anlamaya çalışmaktır. Kelimeden ziyade cümleye yoğunlaşmak ve metinde
ne anlatılmak istendiğini anlamak önemlidir. Bunun için de eski tıp
anlayışına vakıf olmak gerekmektedir. Dolayısıyla da bu metinleri çalışacak
araştırmacıların önce tıp yazmalarındaki egemen anlayışı bilmesi
gerekmektedir.
Okuma yanlışlarını en aza indirebilmek adına tarihsel tıp
sözlüklerinden yararlanılmalı, sözlüklerde ve diğer çalışmalarda tespit
edilemeyen kelimelerde (yapılmışsa) sadece okuma denemesi yapıldığı
çalışmalarda vurgulanmalıdır.
Dizin/sözlük bölümleri oluşturulurken yukarıda sıralanan hususlara
dikkat edilmeli, sözlükçülük tekniğine aykırı uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Eser Kısaltmaları
A. Terceme-i Akrabâdîn (Doğan 2009)
GB. Gâyetü’l-Beyân fî Tedbîri Bedeni’l-İnsân (Elbir 2000)
KM. Kitâbü’l-Mühimmât (Özçelik 2001)
KTL 1. Kitâb-ı Tıbb-ı Latîf (Bekmez 2009)
KTL 2. Kitâb-ı Tıbb-ı Latîf (Cavlazoğlu 2009)
M. Mücerreb-nâme (Uzel-Süveren 1999)
MİB. Mu’âlecât-ı İbn-i Baytar Tercümesi (Şarkışla 2013)
Mün. Müntahab-ı fi’t-Tıbb (Güven 2005)
T. E’t-Teshil fi’t-Tıbb (Yıldırım 2010)
Y. Yâdigâr (Okutan vd. 2003)
ZM. Zâhire-i Murâdiyye (Demir 2002)
Kaynaklar
Bekmez Hasan (2009), Kitâb-ı Tıbb-ı Latîf (72b-151b), İnceleme-MetinSözlük,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Cavlazoğlu Ahu (2009), Kitâb-ı Tıbb-ı Latîf (1a-72a), İnceleme-MetinSözlük,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya.
268
Demir Hüseyin (2002), Zâhire-i Murâdiyye - Mü’min bin Mukbil Sinobî,
İnceleme-Metin (1-80. Varaklar Arası)-Dizin, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Doğan Şaban (2009), Terceme-i Akrabâdîn – Sabuncuoğlu Şerefeddin
(Giriş-İnceleme-Metin-Dizinler), Sakarya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya.
Elbir Zekiye Gül (2000), Gâyetü’l-Beyân fî Tedbîri Bedeni’l-İnsân (Giriş-
İnceleme-Metin-Dizin), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Elazığ.
Güven Meriç (2005), Abdülvehhâb bin Yûsuf’un Müntahab-ı fi’t-Tıbb’ı
(Dil İncelemesi-Metin-Dizin), Pamukkale Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Denizli.
Karaağaç Günay (2013), Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara.
Küçüker Paki (2010), Mücerreb-nâme Şerefeddin Sabuncuoğlu, Kültür
Ajans Yayınları, Ankara.
Okutan M. Yahya, Doğan Koçer, Mecit Yıldız (2003), Tabîb İbn-i Şerîf
Yâdigâr, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği Yayınları, İstanbul.
Özçelik Sadettin (2001), Kitâbü’l-Mühimmât, Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı Yayınları, Ankara.
Şarkışla, (2013), Mu’âlecât-ı İbn-i Baytar’ın XVII. Yüzyıl Tercümesi
(İnceleme-Metin-Dizin “1b/49a”), Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas.
Şenel Ünal (1988), Amasyalı Hekim Sabuncuoğlu’nun Eseri
Mücerrebnâme (İnceleme-Metin-Transkripsiyon-İndeks), Ege
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, İzmir.
Turan Zikri (1992), Hacı Paşa (Celâleddin Hızır) Teshîl (Dil ÖzellikleriMetin-Söz
Dizini), İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Basılmamış Doktora Tezi, Malatya.
Uysal Feriştah Funda (2010), “Mücerrebnâme” Edisyon Kritik
İncelemesi ve Dizini, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla.
Uzel İlter, Kenan Süveren (1999), Şerefeddin Sabuncuoğlu Mücerrebnâme
(İlk Türkçe Deneysel Tıp Eseri - 1468), Atatürk Kültür
Merkezi Yayınları, Ankara.
Yıldırım Onur (2010), E’t-Teshil fi’t-Tıbb (Kitâb-ı Teshîli’l-Mevlâna
Şemseddin) İnceleme-Metin-Dizin, Cumhuriyet Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas.
269

Konular