ATTÂR’IN FÜTÜVVETNÂMESİ İSTANBUL’DA MI…?1

ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
Geliş Tarihi: 17.11.2016 Kabul Tarihi: 01.12.2016
173
ATTÂR’IN FÜTÜVVETNÂMESİ İSTANBUL’DA MI…?1
Ömür CEYLAN2
ÖZET
Doğu edebiyatlarının ünlü ve etkili şairlerinden biri olan Feridüddin Attâr, yalnız
ardında bıraktığı değerli eserleri ile değil, kendisine aidiyeti şüpheli çok sayıda eserle de
araştırmacıları hala meşgul etmektedir. Attâr Fütüvvetnâmesi, ona ait olduğu üzerine
hakkında bir asra yakın zamandır tartışmalar yürütülen işte bu eserlerden biridir. Türkiye,
İran ve Romanya’da bulunan nüshaların; Harcirdli Hâtifî ve İzzî-i Mervî gibi şairlerin; Said
Nefîsî, Franz Taeschner ve Abdülbaki Gölpınarlı gibi önemli bilim insanlarının dahil
olduğu, Almanya’dan Pakistan’a uzanan, geniş soluklu bu tartışmalar, henüz kesin bir
sonuca varmış değildir. Bu makalede, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar
Bölümü F1288 numarada kayıtlı olan ve anılan araştırmacılar tarafından
görülmemiş/değerlendirilmemiş bulunan bir nüshadan hareketle tartışmalara yeni bir boyut
kazandırılmaya çalışılmakta ve söz konusu metin, özgün alfabesiyle ilk kez
yayınlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Klâsik Edebiyat, Fütüvvet, Fütüvvetnâme, Attâr, Ahilik, Yazma
Nüsha, Edisyon Kritik.
IS ATTÂR’S FOTOVVATNÂME IN ISTANBUL...?
ABSTRACT
Farīd ud-Dīn Attār, one of the prominent and leading poetsof Eastern literature,
still keeps researchers busy not only withthe valuable works he has left, but also with the
numerousworks doubtfully belonging to him. Fotovvatnāme of Attār isone of these works,
which has provoked deliberations concerning authorship for nearly a century. Spanning
from Germany to Pakistan, these lengthy deliberations have encompassed the copies
existing in Turkey, Iran and Romania, butpoets such as Hātifī of Hargird and İzzī-i Mervī,
and scholarssuch as Said Nefīsī, Franz Taeschner and AbdülbakiGölpınarlı have not yet
come to a definite conclusion. By setting out from a manuscript, which is registered in
IstanbulUniversity Central Library’s Persian Manuscript Collection, Number F 1288 and
which has not been seen or evaluated bythe above mentioned scholars, this article will
bring the deliberations to a new dimension and the text cited will be published for the first
time in its original script.
Key Words: Classical Literature, Fotovva, Fotovvatnâme, Attar, Akhi, Manuscript,
Critical Edition.
İslâm dininin Peygamber zamanından başlayıp artarak süren fetihler aracılığıyla
yayıldığı iklimlerde yerleşmesi ve benimsenmesi, yalnız inanç tarihi araştırmacılarının çalışma
alanlarına dâhil bir zaman dilimine işaret etmez. Yerleşik kültürlerin -çoğu zaman siyasî
projelerle düzenlenen- dönüştürülme ve değiştirilme süreçleri, toplumsal katmanların ve
kurumların buna göre yeniden yapılandırılmaları, birey ve toplumla birlikte değişen sanat
anlayışı ve sanat eserleri, bugün dünya coğrafyasının önemli bir bölümüne ait kültür tarihini
topyekûn ilgilendiren çok dilli, çok yönlü, karmaşık bir sosyopolitik süreç olarak önümüzde
durmaktadır. Söz konusu tarihin büyük ölçüde hala aydınlatılamamış karanlık labirentlerinden
1 Bu makale, daha önce İngilizce olarak yayınlanmıştır: “Is Attâr’s Fotovvatnâme in Istanbul ?”, Bilig,
Winter 2013, Number 64, 71-94. 2 İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Prof. Dr.
o.ceylan@iku.edu.tr
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
174
süzülüp gelen kültür unsurlarından biri de Anadolu’da daha çok Ahilik (Köksal 2005) adıyla
teşkilatlanmış fütüvvet ülküsüdür.
Fütüvvet kavramı, tasavvufa dahil erdemlerden biri olarak anıldığı H. I. asırdan, tam bir
müesseseleşme gösterdiği H. V-VI. asırlara dek, İslâm coğrafyasının büyük bir bölümünde
irfânî, ahlâkî, siyâsî, ictimâî ve iktisâdî hayatın önemli gündem maddelerinden biri olmuştur.
Abbâsî halifelerinin elinde bir siyasî nüfuz aracına dönüşmekle birlikte, fütüvvetin uzun asırlara
yayılan tarihçesi, bugün pek çok bilim dalı için incelenmeye değer bir bilgi alanı hüviyetindedir.
Fakat fütüvvet tarihini bu denli zengin kılan özellikler, bu alanda çalışanlar için aynı zamanda
güçlükler de barındırır. Arap yarımadası, İran, Orta Asya, Ortadoğu, Anadolu, Balkanlar ve
hatta Kuzey Afrika coğrafyalarında siyasî ve kültürel izler bırakmış bulunan fütüvvet, bütün bu
iklimlerdeki yerel detaylardan tarihî-toplumsal dönüşümlere uzanan ve ancak çok dilli
okumalar, çok yönlü karşılaştırmalarla çözümlenebilen karmaşık bir yapı arz etmektedir.
Arapça, Farsça ve Türkçe yazılan özgün kaynakların etüt edilmesinin yanı sıra Arap, Fars ve
Türk dünyası ile birlikte başta Avrupa olmak üzere dünyanın farklı pek çok ülkesinde yürütülen
fütüvvet araştırmalarının hakkıyla takip edilebilmesi, insan ömrünü ve imkânlarını zorlayan
çetin bir süreç anlamını da taşır. Dolayısıyla hemen her araştırma alanında olduğu gibi fütüvvet
araştırmalarında da çeviri ve karşılaştırmaya dayalı çalışmalar büyük önem kazanmaktadır.
Arapça, Farsça ve Türkçe manzum-mensur kaleme alınan ve fütüvvet öğretisinin tarihî
kanunnameleri denebilecek olan Fütüvvetnâmeler, konuyla ilgili araştırmaların başlıca
kaynaklarıdır (Ocak 1996; Öztürk 1997, Torun 1996, 1998; Afshari 2003; Bilgin 1992;
Gölpınarlı 1953-1954; 1956-1957; Arslanoğlu 1997b). Özellikle mensur örneklerde Çâr Pîr‘in
(Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Muhammed) fütüvveti tesisi, Gâdirû Hum hadisesi ile
Hz. Ali‘ye intikali, ahd, biat, kardaşlaşma, helva gönderme ve şed kuşanma gibi fütüvvet
merasimleri ayrıntılı olarak anlatılır. Bunların akabinde sıralanan hatta kimi zaman soru-cevap
yoluyla belletmeye çalışılan ve her birine edep denilen fütüvvet kuralları ise manzum-mensur
bütün fütüvvetnâmelerin ortak muhtevasıdır. Bu edep kaideleriyle âdeta bir fetânın (fütüvvet
mensubunun) karakter portresi çizilir. Buna göre bir fetâ; sıdk, safa, emanet, takva, kerem,
mürüvvet ve hayâ sahibi olmalıdır. Fetâ’nın eli, gönlü, kapısı ve sofrası açık; gözü, dili ve
şalvarı kapalıdır. O sözünü bilip söyler; vefalıdır, cömerttir, güleryüzlü ve tatlı dillidir, dostluğu
da düşmanlığı da Allah içindir, kendisine fenalık edenlere dahi iyilikle davranır, kibir değil
tevazu sahibidir, gıybet etmez, şefkatli ve sabırlıdır, dervişleri ve salihleri hoş tutar, sırları ve
ayıpları örter, öfkesine hâkimdir, başta komşuları olmak üzere herkese iyiliği dokunur, uzleti
sever. Fütüvvetnâmeler, anahatlarıyla çizdiği bu model insanın gündelik hayattaki davranışlarını
da düzenler. Oturup kalkarken dikkat edilecek hususlardan sofra adabına, çarşı-pazar
gezmelerinden hasta ve kabir ziyaretlerine kadar uyulması gereken görgü kurallarını en ince
ayrıntısına kadar anlatır.
Topluma topyekûn bir ahlaki devrim vadeden fütüvvet ülküsünün bugün için dahi geniş
ve büyük sayılabilecek bir coğrafyaya dağılmış zengin bir metinler külliyatı bulunmaktadır. Bu
büyük coğrafya içerisinde İran, fütüvvetin tarihî açılımlar kazandığı iklimlerden biri olarak
dikkat çeker. İran’daki fütüvvet araştırmaları da bizdeki mütevazı seyrini kıskandıracak sayıda
ve niteliktedir. İranlı fütüvvet araştırmacılarından Mehran Afshari’nin (h.ş. 1382) 2003 yılında
yayınladığı “Fütüvvetnâmehâ ve Resâ’il-i Hâksâriye (Si Risâle)” adlı eseri, hiç şüphesiz bu
meyanda anılması gereken yeni ve önemli bir çalışmadır (Afshari 2003). 30 adet yazma
fütüvvetnâme ve Hâksâriye risâlesinin karşılaştırmalı biçimde yayımlandığı bu eserde, Sayın
Afshari tarafından kaleme alınmış doyurucu bir inceleme bölümü de yer almaktadır.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
175
Afshari’nin değerli eserinde bir araya getirdiği otuz metin arasından biri, ardında
barındırdığı asırlık tartışmalarla diğerlerinden ayrılır. Fütüvvetnâme-i Seyyid İzzî-i Mervî
başlıklı bu küçük mesnevi, nüshalara göre en az 80, en çok 84 beyitten oluşmuş ve aruzun hezec
bahrinden mefâ’îlün / mefâ’îlün / fe’ûlün kalıbıyla yazılmıştır.
Söz konusu metni ilgi çekici kılansa muhtevası ve üslubundan ziyade eserin kime ait
olduğu ile ilgili süregelen tartışmalardır. Eserin beşinci risâlesi olan İzzî Fütüvvetnâmesi,
Afshari’nin diğer metinlerde de yaptığı gibi metin ve nüshalarına dair bilgiler veren bir dîbâce
ile başlar. Bu dîbâceden öğrendiğimize göre metin, ilk olarak 1339 hş. (M. 1959) yılında Saîd
Nefîsî tarafından yayınlanan Musahhah Attâr Dîvânı içerisinde yer almış ve o tarihten bu yana
da İran’da “Fütüvettnâme-i Attâr” adıyla tanınmıştır.3 Sonraki Attâr naşirlerinden bir kısmı
“Fütüvvetnâme-i Manzûm” başlığıyla metne yer verirken (M. Dervish: 92-95), bazıları ise
neşirleri içine almamıştır (Bedîüzzaman Fürüzanfer 1381). Aslında Prof. Dr. Franz Taeschner’in
1932 yılında yayınladığı makalesiyle (Taeschner 1932) Harcirdli Hâtifî’ye (Huart 1997: 370;
Öztürk 1997: 468)4 isnad ettiği metin hakkında “Fütüvvetnâme-i Attâr yâ Hâtifî” başlıklı bir
makale kaleme alan Pakistanlı bilim adamı Muhammed Riyâz ise bu fütüvetnâmenin dil ve
üslup bakımından ne Nişaburlu Attâr’a (ö. 1229), ne Hâtifî’ye (ö. 1521), ne Attâr-ı Tûnî’ye ne
de diğer Attârlardan birine ait olabileceğini söyler (Riyaz 1348: 86-92). Nefîsî’nin, Attâr’a izafe
ederek yayınladığı metne kaynak vermediğine dikkat çeken Riyaz, Nefîsî neşrinin dibacesinde
işaret edilen İstanbul Hâlet Efendi Kütüphanesi’ndeki bir yazma Attâr Divanı’ndan alınmış
olabileceği tahminini ileri sürer. Riyaz’a göre; birbirinin kullandığı nüshalardan habersiz
bulunan Taeschner ve Nefîsî, yazmaların yönlendirmeleriyle aynı metni Hâtifî’ye ve Attâr’a
isnat ederek yayımlamışlardır. Yaşadığı dönem ve diğer eserlerindeki göndermeler itibariyle
Attâr’ın bir fütüvvetnâme ya da fütüvvet içerikli bir manzume yazması makul görünmekle
birlikte XV. asrın ikinci yarısı ile XVI. asrın başlarında yaşayan ve Şah İsmail adına bir
Şehname kaleme alan Hâtifî’nin bu dönemde takibat altındaki ehl-i fityan ve ayyâran tayifesi
hakkında bir manzume yazması akla yatkın görünmemektedir. Ne var ki manzumede kullanılan
dil ve üslup, Attâr’ın diğer eserleriyle karşılaştırılınca metnin ona izafe edilmesi de bir hayli
güçleşmektedir (Riyaz 1348: 87). Nihayet M. Riyâz 1969 tarihli bu makalesinde, seksen ikişer
beyitlik Nefîsî ve Taeschner neşirlerinin birbirlerinde bulunmayan beyitlerini de ekleyerek
metni 84 beyit halinde karşılaştırmalı olarak tekrar yayınlar (Riyaz 1348: 89-92).
M. Afshari ise bütün bu tartışmalara başka bir boyut kazandırır. Afshari, Tahran
Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 3528 numarada kayıtlı bulunan, 12 Temmuz 1441 istinsah
tarihli bir mecmuaya istinaden fütüvvetnâmenin Seyyid İzzî-i Mervî’ye ait olduğunu
düşünmektedir. Afshari’nin böyle düşünmesine sebep olansa;
I. Diğer nüshalarda,
x¼¶HoΠ¹÷¶ ¸ÄH nI¿ºp ¸§¶
x¼¬ nj ¾£±e · ¼a ¸¶ k¹Q ¸¨ µÀ
“Bu anlattıklarımı sakın unutma; Benim öğüdüm daima kulağında küpe olsun.”
3 Metin, Nefîsî neşrinin 666-669. sayfaları arasındadır. Merhum üstat, adı geçen musahhah Attâr
Divanı’ından 5 sene sonra kaleme aldığı değerli edebiyat tarihinde, Attâr’a ait olduğunu düşündüğü
eserler arasında bu küçük fütüvvetnâmeyi de sayar (Nefîsî 1344: 115). Bununla birlikte ansiklopedilerin
eski-yeni Attâr maddelerinde, ona ait olmayıp adına izafe edilen eserler listesinde dahi fütüvvetnâmeden
bahsedilmez (Ritter 1997: 7-12; Şahinoğlu 1991: 95-98). 4 Her iki maddede de Hâtifî’ye ait bir fütüvvetnâmeden söz edilmez.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
176
şeklinde geçen 80. beytin Tahran Üniversitesi nüshasında,
x¼¶HoΠ¹÷¶ ¸ÄH nI¿ºp ¸§¶
x¼¬ nj ¾£±e Áqø k¹Q ¸¨ µÀ
“Bu anlattıklarımı sakın unutma; İzzî’nin öğüdü daima kulağında küpe
olsun.”
şeklinde bir mahlas beyti olarak kaydedilmiş olması ve;
II. Yine diğer nüshalarda,
º HkM ¹÷¶ ¸ÄH ¾¨ ÂÀH¼i o¬H
º H¼i nIõø ᾶIº R¼TÎ
“Eğer bu manayı/fütüvveti (gerçekten) kavramak istiyorsan Attâr’ın
Fütüvvetnâmesi’ni okumalısın.”
şeklinde bulunan ve gerçekte Said Nefîsî’nin söz konusu manzumeyi Attâr’a ait kabul etmesinin
yegane sebebi olan 82. beytin, Tahran Üniversitesi nüshasında yer almamasıdır.
Mehran Afshari, istinsah tarihlerinden hareketle 14. yüzyılda yaşadığını tahmin ettiği
Seyyid İzzî-i Mervî hakkında onca araştırma yapmasına rağmen herhangi bir bilgiye
rastlamadığını belirtir. Fakat Afshari’nin araştırmaları, onu iki yeni nüshaya ulaştırır (Rum 1,
Rum 2). Romanya Doğubilimleri Akademisi Kütüphanesi’nde bulunan “Fütüvvetnâme-i Şeyh
Attâr” serlevhalı iki nüshadan birisi (Rum 1, M 178, Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi
Mikrofilm No: 6225) tahminen 15. yüzyıl istinsahı, diğeri ise daha erken dönemlere aittir (Rum
2, Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Mikrofilm No: 3761). Afshari, işte bu bilgileri
verdikten sonra saydığı beş nüshayı (S. Nefîsî, M. Riyaz, Üniversite, Rum 1, Rum 2)
karşılaştırarak metni yeniden yayımlar ve nüsha farklarını da aparatlarda gösterir (Afshari,
2003: 36-42).
Afshari’nin ve sayılan araştırmacıların görmediği bir nüsha ise şu an İstanbul Üniversitesi
Kütüphanesi Farsça Yazmalar bölümü F. 1288 numarada kayıtlıdır. Adı geçen nüshadan ilk kez
Abdülbaki Gölpınarlı bahseder (1949-1950: 15-16) ve “İslam ve Türk İllerinde Fütüvvet
Teşkilatı ve Kaynakları” adlı hacimli ve pek değerli makalesinde şu bilgileri verir:
“İstanbul Üniversitesi Farsça yazmaları arasında 1288 numarada kayıtlı bir
fütüvvet-nâme, büyük sûfî şâir Ferid-al-dîn Attâr’a (627 h. 1230) nisbet
edilmektedir. 192 beyitlik bir mesnevî olan ve << mefâîlün mefâîlün
faûlün>> vezniyle yazılmış bulunan bu risâlede fütüvvetin, mürüvvet,
doğruluk, herkesi bir görüp sevmek, nefis tutsaklığından kurtulmak, vefâ,
kötülüğe iyilikle mukabele etmek, cömertlik… gibi yetmiş iki şartı olduğu
bildirilmededir. Bu mesnevîde iki kere Ahı, iki yerde de fütüvvet müridi
manasına terbiyet (terbiye) kelimesi geçmede, iki beyitte Attâr adı anılmada,
sonlarında da bir münasebetle Nizâmî’nin <>ine müracaat
tavsiye edilmededir. Âka-yı Said Nefîsî’nin ve Prof. Ritter’in görmedikleri bu
mesnevî’nin Attâr’a aidiyeti şüphelidir… Hasılı bu mesnevî, fütüvvet
erkânından değil, fütüvvet sıfatlarından ve şartlarından bahsetmektedir.”
Gölpınarlı’nın Attâr’a aidiyetini şüpheyle karşıladığı söz konusu mesnevinin ilk 80 beyti;
S. Nefîsî’nin Attâr’a, F. Taeschner’in Hâtifî’ye ve nihayet M. Afshari’nin son olarak İzzî-i
Mervî’ye isnat ederek yayınladığı mesnevinin ta kendisidir. Nitekim Nefîsî, Gölpnarlı’nın
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
177
kaynak göstererek söz konusu bu nüshayı görmediğini iddia ettiği 1320 hş. (M. 1940) tarihli
Attâr biyografisinden 19, Gölpınarlı’nın makalesindense tam 10 yıl sonra yayınladığı Musahhah
Attâr Divanı’na (1959) bir başka nüshadan yararlanarak söz konusu fütüvvetnâmeyi dahil
etmiştir. Konunun bir başka ilginç yönü de merhum Gölpınarlı’nın aynı makalesinde (1949-
1950: 23), Taeschner tarafından 1932 yılında Hâtifî adına yayınlanmış nüsha hakkında bilgi
vermesidir: “Hatifî’nin de 84 beyitlik bir Fütüvvet-nâme’si vardır ki bu manzum risâle, ancak
XV. yüzyılda, İran’da fütüvvet ehlinin kudretini gösterme bakımından değerlidir. Fütüvvetin
yetmiş iki şartını bildiren, erkândan hiç bahsetmiyen ve Taeschner tarafından 1932’de
Leipzig’de foto-kopi olarak bastırılan bu risâlenin 11 ve 41. beyitlerinde <>, 69.
beytinde <> tâbirleri geçmektedir.” Anlaşılan Taeschner nüshasında Attâr adının
geçtiği beytin bulunmaması Gölpınarlı’yı yanıltmış, İstanbul nüshasının ilk 80 beyti ile
Taeschner neşrinin ayniliği büyük araştırmacının dikkatinden kaçmıştır.5
“Fütüvvetname-i Şeyh Attâr (kuddise sırruhu)” şeklinde sürh bir serlevha ile kesintisiz
ve aralıksız biçimde istif edilmiş 180 beyitten oluşan İstanbul nüshası, Attâr mahlasının geçtiği
bir mahlashane ile tamamlanmakta, ardından yine ara verilmeden Lokman peygamber ile oğlu
arasındaki bir muhavereyi aktaran 10 beyitlik bir mesnevi parçası kaydedilmektedir. Metnin
bütünlüğü göz önüne alındığında bu 10 beyitlik manzum parçanın vezin müşterekliği sonucu
müstensih tarafından sehven fütüvvetnamenin ardına yerleştirildiği akla gelmektedir. Nitekim
Nizâmî’nin Penc Genc’ine atıf yapılan bu 10 beyit ile Attar mahlaslı beyit arasına sonradan bir
başka kalemle çizgi çekildiği ve işaret konulduğu görülmektedir. İstinsah tarihi ve müstensih
kaydı bulunmamakla birlikte edisyon kritikli Afshari neşrine ciddi katkılar sağlayabilecek
nitelikteki bu nüsha, aynı zamanda üç çeyrek asırdır süregelen Attâr Fütüvvetnâmesi
tartışmalarına da hayati açılımlar kazandırabilecek hüviyettedir.
Muhtemelen aynı kalemden çıkma Türkçe derkenar şiirlerden (Kemalpaşazade, Muînî
vb.) hareketle en erken 16. asır başları Anadolu istinsahı olduğunu tahmin ettiğimiz metin; tıpkı
Taeschner, Nefîsî (Halet Efendi), Tahran ve Romanya nüshaları gibi,
nHjo¨ J¼i k¹µ{¼À ÁH ¯H
nHowH p k¹a Áq¶n ¼U IM ´Ä¼«M
k¹¶joi ÂTvÀ » ÁnHj yº Hj ¼a
k¹a ¾T§º R¼TÎ pH p¼¶IÃM
“Ey iyi yaradılışlı, akıllı kimse! Sırlardan birkaçını sana remizlerle
söyleyeyim. Akıllı ve bilgili ol ki fütüvvete dair birkaç nükteyi (önemli
meseleyi) öğrenesin.”
beyitleriyle başlar. Diğer nüshalarla ortaklık gösteren ilk seksen beyitlik bölüm, fütüvvetnâme
geleneğinin Sühreverdî (Risâletü’l-Fütüvve) ile başlayan II. dönemine ait metinlerden biri
5 Gölpınarlı, fütüvvete dair altı yıl aradan sonra yayınladığı bir başka makalesinde de Attâr
Fütüvvetnâmesi meselesine değinir. Molla Hüseyin Vâiz’in Fütüvvetnâme-i Sultânî adlı eseri üzerine
değerlendirmelerde bulunurken müellifin yaptığı iktibaslar arasında Attâr beyitlerinin yer alması
üzerine Gölpınarlı’nın tespiti şöyledir: “Molla Huseyn Vâiz, bu kitaplardan başka, kimin olduğunu
bilmediğimiz <>dan, Fütüvvet hakkında Attâr’ın, <>
vezninde üç beytini alıyor (2b). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde farsça yazmalar arasında 1288
No.da kayıtlı manzum bir Fütüvvet-nâme, Attâr’a atfedilmiştir. Fakat bu üç beyit bu farsça ve manzum
Fütüvvet-nâme’de yok. Esasen Attâr’a atfedilen Fütüvvet-nâme, << mefâîlün mefâîlün feûlün>>
vezninde” (Gölpınarlı 1955-1956: 130).
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
178
olduğunu düşündürmektedir (XIII-XIV. yy). Bu dönem fütüvvetnâmeleri, fütüvvetin müstakil
bir teşkilat ülküsü olarak benimsenerek fütüvvet umdelerinin sayıldığı nizamnâmeler
hüviyetindedir. Fütüvvet terminolojisinin yeni yeni kurulmaya başlanması da bu döneme rastlar.
Âdab ve erkâna dair ayrıntılı bilgilerin verildiği metinlerse daha çok ahi loncalarının tesis
edilmesinden sonra kaleme alınmış III. dönem fütüvetnâmeleridir (Ocak 1996).
Tahran Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki nüshaya dayanarak M. Afshari’nin İzzî-i
Mervî’ye ait kabul ettiği bu 80 beyitlik bölüm, nazım tekniği bakımından, şairinin olgunluk
döneminde kaleme alınmış bir manzume olduğunu ihsas ettirir. Metnin nâzımı, derin ve sanatlı
söyleyişlerin sahibi bir şair olmadığı izlenimi vermektedir. Dili sade ve akıcı, üslubu rahat,
samimi ve gösterişsizdir. Geleneğin tüm ürünlerinde olduğu gibi “pendnâme” karakteri öne
çıkmakla birlikte, şairin muhatabı yalnızca fütüvvet taliplisi (terbiye), ahi adayları değildir.
Doğrudan ahiyi hedef alan ve onun terbiyeleriyle münasebetlerine dair öğütler veren 3 beyit
(beyit no: 40, 49, 65), onun en az zaîm veya kebîr mertebesine ulaşmış bir cüvanmert olduğunu
düşündürmektedir ki bu mertebeler Anadolu geleneğinde ahi, yol ata, nakîb, nakîbü’n-nukebâ,
şeyh vb. makamlara denk gelir.
Mesnevi, -şairinin ifadesiyle- fütüvvetin 72 (Tahran nüshasında 82) şartını ortaya
koymak için nazmedilmiştir. Bir kısmı aynı erdemlere işaret eden bu şartların sayısı
fütüvvetnâmelere göre değişiklik gösterir. Aslında anlatılan erdemlerin muayyen bir sayı ile
belirlenmesi, metnin didaktik gücünü arttırmak için başvurulan bir anlatım metodundan başka
bir değer taşımaz. Önemli olan maddelerin sayısı değil içerikleridir. Bizim görebildiğimiz
Türkçe fütüvvetnâmelerde dikkatimizi çekmeyen; çok “terbiye/yol oğulu”6 sahibi olmaya tamah
etmemek” ve “libâsı herkesle paylaşmamak” gibi birkaç madde dışında fütüvvet ve fütüvvet
ehli için şairin saydığı şartların hemen tamamı Türkçe fütüvvetnâmelerle örtüşür.
Afshari’nin 84 beyit tutarındaki karşılaştırmalı neşrinde 11, 27, 57 ve 80. sıralarda yer
alan dört beyit İstanbul nüshasında bulunmamakta, 50, 54 ve 56. beyitlerin de sıraları
değişmektedir. Metnin hacmi, beyit sıraları ve nüsha farkları bakımından Afshari’nin Rum 1
kısaltmasıyla gösterdiği nüsha ve Nefîsî nüshasının, İstanbul nüshası ile birbirlerinden istinsah
olduğu söylenemese de aynı nüsha şeceresinden geldikleri anlaşılmaktadır. İstanbul nüshası da
Tahran nüshası hariç diğer nüshalar gibi İzzî mahlasını barındırmamakta, Tahran nüshasında
Áqø k¹Q şeklinde geçen sözcükler İstanbul nüshasında · ¼a ¸¶ k¹Q şeklinde yer almaktadır. Diğer
nüshaların son iki beyti İstanbul nüshasının 79 ve 80. beyitlerine tekabül etmektedir. Attâr’ın
Fütüvetnâmesi’ni okumayı tavsiye ederek yol erenleri için dua kılınan bu beyitlerde, klasik
hâtime havası güçlü bir biçimde hissedilmektedir:
º HkM ¹÷¶ ¸ÄH ¾¨ ÂÀH¼i o¬H
º H¼i nIõø ᾶIº R¼TÎ
´²Iø »j nj k{IM ¼U nIÄ Hki
³j ºp ¶ ½n ¸ÄH ·Hjo¶ pH ¼a
6 Fars fütüvvet geleneğinde nakîbe “peder-i Ahdullâh” ve terbiyeye “ferzend” de denir. M. Afşari’nin
terminolojiye ayırdığı inceleme bölümünde bulunmayan bu bilgiyi Abdülbaki Gölpınarlı, Molla
Hüseyin Kâşifî’ye (ö. 1504-1505) ait Farsça Fütüvvetnâme-i Sultânî’yi incelediği makalesinde veriyor
(Gölpınarlı1955-1956: 134).
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
179
“Eğer bu manayı/fütüvveti (gerçekten) kavramak istiyorsan Attâr’ın
Fütüvvetnâmesi’ni okumalısın. Fütüvvet erlerinin izlerini takip ettiğin
sürece Allâh her iki alemde de yardımcın olsun.”
Diğer nüshalarda sona erişilen bu noktadan sonra İstanbul nüshası kesintisiz devam
etmektedir. 81. beyitten itibaren başlayan bölümdeki; ses tekrarları, geleneksel benzetmeler,
klâsik söz sanatları ve yüksek ifade gücü, farklı bir sanatkârla karşı karşıya olduğumuzu keskin
bir şekilde ihtar etmektedir:
nI¹Äj » ÏI¶ » ¦±¶ n»oû¶ ¼z¶
nIÃvM ¼U ·¼a jnHj nIM Iúj ¾¨
“Mal, mülk ve paraya güvenip gururlanma. Zira dünya senin gibi
nicelerini yüklendi/gördü geçirdi.”
100 beyit tutarındaki bu bölüm de ilk seksen beyit gibi fütüvvetin öngördüğü ahlakî
erdemleri anlatmaktadır. Fakat ilk bölümdeki samimi ve yalın söyleyiş, yerini daha canlı, ince,
sanatlı ve yüksek bir ifadeye bırakmış durumdadır. İki bölüm arasındaki ses ve üslup farkının
doruğa çıktığı yerlerden biri olan “susmanın erdemler”ine dair beyitleri örnek olmak üzere
alıntılıyoruz:
S£Äoö oÃQ ·A jHj yMH¼]
S£Ã£e ¹÷¶ nj Sw»q] ½j ¾¨
Â{¼Ãº ¼§Ãº o¨ ¼UIM ´Ä¼«M
Â{¼µi pH » Sv¹Tÿ¬ ´¨ §Ä
pIM ·I¿º Rjnj SvÃ{¼¶IhM
pH»A p k{IM uÿ¤ nj ®L±M ¾¨
Á¼i k¹¨ SºI] ·jp ¸U nj o¬H
Á¼¬ ¸hw ¼U IM ½nl oÀ j¼{
Â{IM x¼] nj §M IU ¾µza ¼a
Â{IM x¼¶Ii nH Ájo¬ IÄnj ¾¨
“O tarîkat pîri “gerçekte hakîkat on kısımdır” cevabını verdi. İyi
dinliyorsan sana söyleyeyim. Birisi az söylemek ve kalanı (dokuzu)
susmaktır. Susarak derdini gizli tut. (Görmüyor musun?) Bülbül sürekli
feryad ettiği için kafestedir. Canın suskun olmaya alışırsa seninle beraber
her parçan/hücren söz söylemeye başlar. (Beyhude yere akan) çeşme gibi
ne zamana kadar konuşacaksın. (Sus!) Susarsan okyanus olursun.”
Metnin son beytinde ise Attâr mahlası geçmektedir. Fakat bu kez, ilk 80/84 beyti içeren
nüshaların 79./83. beytinde geçen ve Attâr Fütüvvetnâmesi okumayı tavsiye eden beyitten çok
farklı olarak, klâsik fahriye edasını da taşıyan tam bir tahallus beytiyle karşılaşılır:
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
180
ºI÷¶ odM nj nIõø ÁH ¼U
ºI«a ¶ nj ¸hw tIµ²IM
“Ey Attâr! Sen manalar denizinde söz elmasıyla inci(ler) damıtıyorsun.”
Sonuç olarak aralıksız istif edilmiş İstanbul nüshasının ilk 80 beyti, farklı zamanlarda
müstakil nüshalar olarak istinsah edilmiş ve bu nüshalar İstanbul nüshasını görmeyen
araştırmacılar tarafından bugüne kadar Hâtifî’ye, Attâr’a ve İzzî-i Mervî’ye izafe edilerek
neşredilmiştir. Muhammet Riyaz gibi, söz konusu metnin Hâtifî’ye ya da Attâr’a ait
olamayacağını düşünen bilim adamları da yok değildir. Diğer nüshaları görememesine karşın
İstanbul nüshasını gören yegâne araştırmacı durumundaki Abdülbaki Gölpınarlı ise anlaşıldığı
kadarıyla metni enine boyuna inceleme fırsatı bulamamış, iki mahlas beyti taşır görünümündeki
mesnevinin Attâr’a aidiyeti konusunda çekimser kalmıştır. Gölpınarlı’nın aksine yalnız İstanbul
nüshasını görmeyen ve diğer nüshalardan hareketle ilk 80 beyti (84 beyit olarak) karşılaştırmalı
olarak yayınlayan M. Afshari ise “Fütüvvetnâme ez-Güftâr-ı Seyyid İzzî-i Mervî” serlevhalı
Tahran nüshasına istinaden mesnevinin İzzî’ye ait olduğunu düşünmektedir.
Biz de İstanbul nüshasının araştırmacılarca başka başka şairlere mal edilerek
yayımlanan ilk 80 beyitlik bölümü ile 81. beyitten itibaren tamamen ayrı bir üslupla kaleme
alınmış 100 beyitlik ikinci kısmının, farklı şairlere ait farklı eserler olduğunu düşünüyoruz.
Nitekim Attâr’ın Fütüvvetnâmesi’ni okumayı tavsiye ederek son bulan ve farklı nüshalarla beyit
sayısı 84’e ulaşan ilk mesnevi, muhtemel bir Attâr Fütüvvetnâmesi’ne daha geç zamanlarda
yazılmış takriz yollu basit bir nazire görünümündedir. Tarayabildiğimiz Attâr eserlerinde
rastlanmayan 100 beyitlik ikinci mesnevinin ise dili ve üslubundan hareketle Attâr’a aidiyetine
karar verebilecek olanlar ancak Attâr uzmanı araştırmacılardır. Biz onlara yardımcı olmak
amacıyla metni bütün haliyle ve özgün alfabesiyle makalemizin ekinde yayınlamakla
yetiniyoruz. Meselenin kesin olarak çözüme kavuşturulması ise ulaşılacak yeni ve muteber
nüshaların varlığına bağlıdır.
KAYNAKLAR
Afshari, Mehran (2003), Fotovvatnâmehâ va Rasâ’el-e Khâksâriyeh (30 Treatises),
Introduction, Compilation & Explanation by Mehran Afshari, Institute for Humanities
and Cultural Studies, Tehrân.
Arslanoğlu, İbrahim (1997), Yazarı Belli Olmayan Bir Fütüvvetnâme, Kültür Bakanlığı Yayını,
Ankara.
Bedîüzzaman Fürüzanfer (1381 hş.), Divan-ı Attâr-ı Nişâbûrî, Müesseset-i İntişârât-ı Negâh,
Çâp-ı Çehârüm, Tehran.
Bilgin, Orhan (1992), Şeyh Eşref bin Ahmed Fütüvvetnâme, İstanbul.
Fütüvvetnâme ez-Güftâr-ı Seyyid İzzî-i Mervî, Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 3528.
Fütüvvetnâme-i Şeyh Attâr, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Farsça Yazmalar Bölümü, F
1288.
Fütüvvetnâme-i Şeyh Attâr,Romanya Şarkiyat Akademisi Kütüphanesi M 178, Tahran
Üniversitesi Kütüphanesi Mikrofilm No: 6225.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1949-1950), “İslam ve Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilatı ve Kaynakları”,
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 11, S. 1-4, İstanbul.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
181
Gölpınarlı, Abdülbaki (1953-1954), “Burgazi ve Fütüvvetnâmesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası, C. XV, S. 1-4, İstanbul.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1955-1956), “Fütüvvet-Nâme-i Sultânî ve Fütüvvet Hakkında Bâzı
Notlar”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 17, S. 1-4, İstanbul.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1956-1957), “Şeyh Seyyid Gaybî Oğlu Seyyid Hüseynin
Fütüvvetnâmesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XVII, S. 1-4,
İstanbul.
Huart, Cl. (1997), “Hâtifî” mad., İA, C. 5/1, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, Eskişehir.
Köksal, Haz. M. Fatih (2005), I. Ahi Evran-ı Velî ve Ahilik Araştırmaları Sempozyumu
(Bildiriler I-II), G.Ü. Ahilik Kültürünü Araştırma Merkezi Yayını, Kırşehir.
M. Dervish, Divan-ı Attâr, Tehran.
Nefîsî, Said (1339 hş.), Dîvân-ı Attâr-ı Musahhah, Tehran.
Nefîsî, Said (1344 hş.), Târîh-i Nazm u Nesr der-İran ve der-Zebân-ı Fârisî, Kitabfürûş-ı
Füruği, Cild-i Evvel, Tehran.
Ocak, Ahmet Yaşar (1996), “Fütüvvetnâme” mad., DİA, C. 13, İstanbul.
Öztürk, Mürsel (1997), “Hâtifî” mad., DİA, C.16, İstanbul.
Ritter, Helmuth (1997), “Attâr” mad., İA, C. 2, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, Eskişehir.
Riyaz Han, Muhammed (1348 hş.), “Fütüvettnâme-i Attâr Yâ Hâtifî?”, Mecelle-i Maârif-i
İslâmi, Şomare-i 8, Ferverdîn, Tehran.
Şahinoğlu, M. Nazif (1991), “Attâr Ferîdüddin” mad., DİA, C.4, İstanbul.
Taeschner, Franz (1932), “Das Futuwwatnâme Des Persischen Dichters Hâtifi”, Festschrift
Georg Jacob, Leipzig.
Torun, Ali (1996), “Muhtevaları ve Kaynakları İtibariyle Fütüvvetnâmeler”, I. Uluslararası
Ahilik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara.
Torun, Ali (1998), Türk Edebiyatında Türkçe Fütüvvetnâmeler, Kültür Bakanlığı Yayını,
Ankara.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
182
{½ow tk¤} nIõø gÃ{ ᾶI¹U¼TÎ
1 nHjo¨ J¼i k¹µ{¼À ÁH ¯H
nHowH p k¹a Áq¶n ¼U IM ´Ä¼«M
k¹¶joi ÂTvÀ » ÁnHj yº Hj ¼a
k¹a á¾T§º R¼TÎ pH p¼¶IÃM
Rk¹Àj ½n ·Hjo¶ ½Hn nj IU ¾¨
Rk¹¿º ow oM Án»ow ½°¨
pIM ¸¨ x¼¬ ·kù{ ÂÀH¼i o¨H
pHn ³od¶ I¶ IM xIM ºI¶p
5 ³k£¶ ·HoÃQ k¹Tÿ¬ ¸Ã¹a
³j ·I¿] nj Ákºjp Ájo¶ pH ¾¨
R¼TÎ óo{ k{ »j » jITÿÀ ¾¨
R»o¶ k{IM I¿öo{ ·Hp §Ä
pHn á¾±µ] ¦Ä ¦Ä ¼U IM ´Ä¼«M
pIM j¼{ [ÁpHn] ¸ÄkM Sµza IU ¾¨
·jo¨ ¾zÃQ Hn ÂTwHn ¸ÃTvhº
·jo¨ ¾zÄkº H ÁkM pH ·I§Ãº ¼a
Sw»j ¸T{Hj ÁnIÄ ¾M Hn u¨ ¾µÀ
Sw¼Q o¨j » qû¶ 夀 ·A ¸Tÿ§º
10 ·j¼M jHpA kM uÿº k¹M p
¸¶Hj ´za kÄIM ¥IQ ¾zõÀ
Svú Iλ Hn R¼TÎ ®ÀH o¨»
Svú IÄn » Á»n q] ¾M xnI¨ ¾µÀ
¸U nj SvÄjo¶ ·H¼] Hn¼¨ Âv¨
¸µ{j » Sw»j njy²j kÄIzhLM
SºA kÄIM ¶ ÂTwH¼i u¨o¿M
SºIÄp j¼Lº j¼hM ÂÀH¼i o¨H
jo¨ kM ¼U IM ¼¨ Âv¨ IM kM ¸§¶
joµº H¼] ÂTvÀ o¨H ¸¨ §ú ¼U
15 kº¼ÃQ kÄoLM ¼U o¿¶ q¨ Âv¨
k¹M »H o¿¶ nj Ïj » ·I] ÁjoµM
p¼¶Iö ¸Tÿ¬ ÁkM nj HoºIMp
p»n 夀 ´woU Án¼i ºIµÃzQ
n»p ¶jo¶ jnAoM ¾«ºA HoU
n¼¶ pH oTµ¨ Hn ¸Tzļi ¹ÃM ¾¨
n»AoM HoºHjHo¶Iº jHo¶
o§Äj yļi jHo¶ ÂMIÄ IU ¾¨
nI¨ ¸ÄH jo¨ ´ÀH¼i ¾¨ q¨oÀ ¼«¶
nHjo§M ¸¨ ¶ kÀj STwj o¨H
20 Svú IÃe nkºH ´za ¾M Hn ¼¨ Âv¨
Svú H»n Hn »H ·I¿] nj R¼TÎ
nHpA Ïj IM ·¼a ¼{ nHj R¼TÎ
nIM Âv¨ Hn yºI¿] nj k{ILº
k¹§º ¹ÃM ¸Tzļi ½n ¸Änj
k¹§º ¹çv¶ » ¨Ii qM
SvÄnIMjoM [n]jHoM ÁH R¼TÎ
SvÄnHp ªºIM ½qÃTw » ¶o¨ ¾º
Sw»j ÁH S¶Iº kÄAoM IU ·Iº ½kM
Sw¼§Ãº ³Iº pH ·I¿] nj oT{¼i ¾a
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
183
25 u¨ ¾µÀ IM ¸¨ 夀 Ïj »
·IMp
uQ pH [xIM] Â{IM yÃQ q¨ ·I¹a
kÄIzº Hn ·kÄj ¾¨ ÁqÃa ¸§¶
kÄIzº Hn ·kù{ ÂG¼¬ o¨»
³jI¶j jp ÂÄIwnIQ ¢Äoö
³IºHow Hn ¢wIÎ Svú ¼§Ãº ¾¨
·ITwj [»] oÄ»qU u¨ _ÃÀ IM ¸§¶
·ITwjoÄp nI¨ SvÀ S±Ãe ¾¨
³jo¶ ¸Ã¨ pH nHj ¥IQ Sº»nj
³jo¶ ¸ÃÄA kzº ÁnHj ¸Ã¨ ¾¨
30 _ÃÀ ÂQ nI¿ºp »oM RkºÀH¼i
¼a
_ÃÀ ¼§¶ k{IM ·Iº ´Ãº o¨ Ro¨
½Hn ¸ÄnkºH ºI¶pIM o¨ ·IM
½I¨A SºI] R¼TÎ pH k{ILº
Sw¼ÃQ nHj ²Ii oL¨ pH ùI¶j
SwjoM nmø Áoè ¾¨ ºIõÃ{ ¾º
¢Ä°i IM ÍòH¼U ¸¨ ÍòH¼U
¢Ä¯ Svú Hn Hki q] oL§U
·Iºo¶ Hnj¼i ¨ ½qÃa ¾M oL§U
·I] yÀI¨ Sµv] ẻqÎH ¾¨
35 Á¼¨ ¶ ½pIU » þÃõ² » ³oº
¸hw
Á¼¨ ¶ ½pHkºH » ke pH ·»oM ¾º
pIM Âv¨ oÀ IM S²j pHn ¼§¶
pHn ³od¶ ÂMIú ´²Iø nj ¾¨
k{ILº ½n R¼TÎ nj Hn kve
k{ILº ¾¨A ¢e ½Hn pH j¼ve
kºpoÿM k{IM ͵ö ·¼a Hn ÂiH
kº¼ÃQ [» ]o¿¶ Á» pH nI¿ºp oLM
nA ÂG IM Hoº A Ájp ÂTÿ¬ o¨H
nI¨ ow nj ow j»n ¶ j¼i o¨H
40 R¼TÎ ½Hn »o¶ q¬oÀ j¼hM
R»o¶ k{IM I¨ ¸TÎn j¼hM
n»oQ uÿº jo¶ ¾¨ y¨ SòIÄn
oTµ¨ nIÃvM oi » »I¨ pH j¼M
¹ÃLº Án¼i IU ½kºH¼iIº »o¶
¹ÃLº Án¼i o«] q] ÂTÎn ¼a
o«¹¶ Sw»j nkºH R¼¿{ ´z`M
njHoM ÁH Ájo¨³I¨ ¸µ{j p
kÄIº SwHn R¼TÎ ·I¹ÃM [¨ p
kÄIzº Hn R¼TΠ¹ÃM [¨ ¾¨
45 ³I¬ ¦Ä nI¿ºp ¾¹¶ j¼i ³I§M
³I¨j¼i jo¶ q¨oÀ Svú ¸µÄH ¾¨
¸Ã§v¶ ·HoÃQ IM ¼U ¸¨ HnHk¶
¸ÃÄA kM ·IºH¼] oM IzhLM
¾ºI¶p ®ÀH IM ¼U ¸¨ R»o¶
¾º Hj»I] kºIµM S¶Iº IU ¾¨
Hn ÂiH SvÀ o¨ SÃMoU ·HnHqÀ
Hn Âhw q] ·IzÄp Sw»j jnHkº
¸µ{j » Sw»j IM ovQ ÁH ý¯ ·q¶
·p pH oTµ¨ Âί jo¶ k{IM ¾¨
50 ·jHj ¢±i jHj SvÃa R¼TÎ
·jITvÄH ÁoëTwj ÁIPM
k{IM n»oû¶ j¼hM ¼¨ u¨ ·A oÀ
k{IM n»j R»o¶ pH ¦¹woÎ ¾M
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
184
ÁI] ¾µÀ nkºH nHj x¼¬ Hn JjH
ÁIMId¶ q¨oÀ JjH ÂM IM ¸§¶
·kÄoM ½n ¸ÄH ·H¼U ¶ S¶khM
·j¼Mn Âļ¬ ·H¼U ·I¨¼a ¸ÄkM
¹ÃLº Án¼i IU xIM Rq÷M
¹ÃLº ÁnIÃüH Ájo¨ ÁnIÄ ¼a
55 pIM ·¼i J°Ãw Rnj pH kÄA

pHn á½joQ oÄqM yºI{¼PM
Âļ§º IM q] Âv¨ ³Iº oL¶
Âļ] ³Iº R¼TÎ nkºH o¨H
Hn ¸Tzļi ¸§ÿö nj ·IÃ~÷M
Hn ¸U » ·I] Á°M oiA ¼¶
Hn Hki ¸§zM j¼i uÿº ÁH¼À
Hn H¼À S]Ie j¼i yÃM pH ½k¶
Hn ·H¼] » oÃQ ¸¨ KÃUoU ·I¹a
Hn ·A » ¸ÄH kTÿú oM S±e ¾¨
60 kÄA oT¿M ºI¿º nj SdÃ~º
kÄIz¬ Ïj pH k¹M » ·I] pH ½o¬
Hn Hqw Iº oÀ ½k¶ j¼i tIL²
Hn Ho]I¶ ¸ÄH ¼¹{ ·I] x¼«M
k¹M ¶ Á»n ·Hp SÃMoU ·Iö
kºpoÎ ¼`µÀ RnI¹¨ nj k{IM ¾¨
SøI¹¤ ÁnHj o¨H Á¼] R¼TÎ
SøIñM »pH kºoM ´²Iø ¾µÀ
Ájo¬ nHj ¸Äj IU x¼¨ SøIö ¾M
Ájo¶ ›¯ kLÄqº Hn ¸Äj ÂM ¾¨
65 HoºHj»I] ÁHki ¸¨ yTwoQ
Hn ·I] » Hn ¸U ¸¨ o¶H ÍÃõ¶
·p ÂTvú ¢Äoö nkº H ³k¤
¸Î ¸Ä pH kÄA µº oM ÂTvÀ ¾¨
Án¼LÅ ¸¨ kÄA SzÃQ ÂThw ¼a
Án»j oLÅ pH j¼i ¼U S²Ie ·A nj
·HjqÄ o§{ ¸¨ µÀ nj Sµ÷¹M
·I¶nj SwoLÅ kwn nj S¹d¶ ¼a
¼{ ·IMp ¸ÄoÃ{ kwn nj ·Iµ¿¶ ¼a
¼{ ·Iµ¿¶ yÃQ ýIõ²H k‚M
70 yÃQ pH » nHjoM ·Iö pH þ±§U
yÃM » ´¨ pH ÁnHj ¾`ºA n»IÃM
nA SwkM I¿²j ³o¨ » ·IveIM
nI¨ ·I¿] nj k{ILº oT¿M ¸Äq¨
nIÃzÀ jo¶ kÀH¼i ¼U pH ýI~ºH ¼a
nIPvM ¥¯Ia j¼i ½Hn ·Hjo¶ ¼a
Âļ¨ ¾a kļ¨á¾ºHo§{ o¨j
ÂÄ»n » ´Ã±vU S¹Tz¨ kÄILM
͵] nj Sv÷µ{ ·¼a nHj R¼TÎ
͵{ ·¼a ͵] ·Iö jp¼w ·A pH
75 ½HoµÀ oLÅ kÄIM ¢zø IM HoU
½I¨A ÏH¼eH ¸ÄH pH Ájo¬ IU ¾¨
k¹ÃLM ¹÷¶ ¸ÄpHÁ»n Sµza ¼a
k¹Ãzº ·I] nj S¹¶ ÁI¿¹hw
x¼¶HoΠ¹÷¶ ¸ÄpH nI¿ºp ¸§¶
x¼¬ nj ¾£±i · ¼a ¸¶ k¹Q ¸¨ µÀ
¾M HoU ÁnA ÁIM ¹÷¶ ¸ÄH o¨
¾M HoU ÁnIPvM » ¸ÄH óozM
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
185
º HkM ¹÷¶ ¸ÄH ¾¨ ÂÀH¼i o¨H
º H¼i nIõø ᾶIº R¼TÎ
80 ´²Iø »j nj k{IM ¼U nIÄ Hki
³j ºp ¶ ½n ¸ÄH ¼U ·Hjo¶ ¼a
1 nI¹Äj » ÏI¶ » ¦±¶ n»oû¶ ¼z¶
nIÃvM ¼U ·¼a jnHj nIM Iúj ¾¨
n¼ºoQ ·I] pH SwoQ ·Hp Hn Hki
n»j ͵ö p» jnHj ¡I£dTwH ¾¨
nHj ¶ jIÄ HnHki ÁnI¨ o¿M
nHm«¶ jIÄ pH ÂļU IU HnHke
½H¼i »pH ÂÀH¼i jk¶ o¨ ÁnI§M
½I¨nj _ÃÀ ÂÄIú oT¿M ¸Äq¨
5 Sw»j ÁH Áj¼¹{¼i ¸Tzļi pH
o¨H
Sw»H Áj¼¹zi ¸ÄH ¾¨ ·Hj ¶ ¸Ã£Ä
n»j SÃ~÷¶ p» ¸¨ Á¼i SøIõM
n»j SÃ~÷¶IM ÂTøIö kÀkº ¾¨
´zi nj j»p ¼U ¼z¶ Ák¹U uM p
´za nj qú Hn u¨ _ÃÀ ÁnIº ¾¨
p¼woQ ¾¹Ãw j¼i ¾¹Ã¨ pH ¸§¶
p»n » K{ ºI¶ ¸Ti¼w nj j¼i ¾¨
oÃ] ¸Tzļi oM ¸§¶ Hn Â~Äoe
oÃw ¸U nj jo¬ ¼U ¥IQ ·I] ¾¨
10 ÂÀHn _ÃÀ pH ¼«¶ s¨ »
ù»nj
ÂÀI¹¨ q¬oÀ oTM ¸Äp k{ILº
jjo¬ oÃi RjI¿º oM o¨ kve
jjo¬ oÃw ºI¬kºp pH S²j
³I¨Iº jo¨ ÂÀH¼hM Hn ÁnI¨ ¼a
³IºHow jnHj ·Iw ¾a oM IU ¸ÃM ¾M
¶Ho¨ Hn ¢µeH ¼U q¬oÀ ¸§¶
¶Ii p kTÎH ô±ü nj ¢µeH ¾¨
pHn ·I£µeH yÃQ ¾M q¬oÀ ¸§¶
pIM ·I£µeH JH¼] q¬oÀ ½k¶
15 JITz¶ _ÃÀ » xIM ª¹À » ª¹vM
JIµÃw k¹ºI¶ »k¶ nkºH oÃvM
Ájo¬ ¾Thw o¨ joi nIÃ÷µM
Ájo¬ ¾ThQ ²Ii ³Ii ´Ãw ¼a
ÂÄA R¼¿{ nkºH ¾¨ ÁnIÄ o¿M
ÂÄHk] j¼i pH ÂÀj ÂTvM ¼i ¼a
¼U ¸hw nj½j ´¨ yļi ·IMp
¼U ¸¨ k¹M Âw nj yºHkºj Âwp
Á¼¬ ¸hw ¾«ºH» ¸¨ ¾zÄkºH Shw ¼U
Á¼i ¸§M ¸Tÿ¬ » ·kÃwoM ÂvM
20 Âļ¬ ¾¨ ºHk¹a Á¼¬ x¼i ¸hw
Âļ§º oÀ ®ÅH SvÃļ¬ x¼i ¾¨
pHn ·p yÃQ ¾º¼¨ _ÃÀ pH ¼«¶
pIMow ¾±µ] kļ«M RpHn ·p ¾¨
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
186
½kºp nHj Ïj Hn kºpoÎ ¸ÄkM
½k¹¨ ª¹w oM j¼M Âz£º ·A ¾¨
nHj ¾«º kM ¸Äo¤ pH Hn ovQ
nI§¿¹¬ jjo¬ ¸Äo¤ pH ³jo¶ ¾¨
Hn ¸¿¨ ·HoÃPM nHj ¶Ho¨
Hn ¸hw ¸ÄH ºHkM ÁoÃQ nj ¾¨
25 Á¼¬ ¼§º Âļ¬ n» Á¼¬ ´¨ ¸hw
Á¼¬ »oÎ ·A ·I¹a kM » ¦Ãº ¾º
oì jIÄ ·I¬nqM ÁI¿¹hw
oì ¶ jI{nH kÅ ¾T§º ¦Ä oÀ p
ºn Swj oM o¹À nj ¼¨ Âv¨
¹w ¾º Hn »H ÁH ¾T§º ¦Ä qM
nIL§Ä SÎIÄ Rqø ¼U q¨ Hn Âv¨
nIM o¨j xnH¼i ¸§¶ ºHjI¹M
yÄk¹ÃM kļ¬ ÁH ¾T§º ¼¨ Âv¨
yÃQ ¸ÄpH ´Twkù{ Hn ¸Ã¨ ¼«¶
30 ³Hn j¼i ¦Äjqº Hn Á¼¬kM ¸§¶
³IºHow nkºH HoU k¹Ä¼¬ kM ¾¨
nI¨ » ow ·IÄIºHkM q] RjIL¶
… … … … … … …
¸¨ ·¼a ¾¨ kļ¬ kM nI¨ ¼¨ Âv¨
¸¨ ·»oM j¼i yÃQ p xnIM ½k¶
ÁI] j¼i ¦Äjqº ½k¶ Hn ¸Ãa ¸hw
ÁHn k~M kºHjo«M Hn Rp»n ¾¨
RkÄkMIº ·I¨ ·Iv¨ KÃø ¼«¶
RkÄoÎA yº¼a ¾¨ kºHj ¢e ¾¨
35 Hnoʺ ·Hjo¬ ·I¹a u¨oÀ Á¼w
HnoTM oÀ Á» pH ¹ÃM oT¿M ¾¨
kM ¼«¶ Hn u¨ oL¶ kM ·Iµ¬
jn ¸§¶ u¨ ÏH¼w ¸¨ µñe
xIM ·IMo¿¶ u¨ ¾µÀ oM SLüoM
xIM ·I¿] kÃ{n¼i ¼a Hn u¨ ¾µÀ
jIMA ¾L÷¨ jjo¬ ¾¨ ÂÀH¼i o¨H
jIMA ¸¨ yļi pH ²j ®ÀH Ïj
nHk¿«º ³od¶ Iº Á»n pH oʺ
nIÄ kÅ oÄp nj oʺ ¦Ä pH ¼z¶
40 ³I¹{j ½j¼¿ÃM ½k¶ » KÃø ¸§¶
³IºHow ºI¶ »oÎ Rove nj ¾¨
Áp»oÎ oM Â÷µ{ ¼U o¨ S¹ÃõM
Áp»oÎ oM Â÷µ{ ¼a S¹Ãö ·HpH
ºI«Ä Hn Roµø jIMoM ½k¶
ºI¬kºp nk¤ SiI¹zº u¨ ¾¨
nHj ¾«º Hn ·ITwjoÄp gwIPM
nHj ¾«º ·I£±i ¾µÀ Rk¹Ä¼¬ ¾¨
ÁnH¼hM Hn u¨ ¸hw nj ¸§ÿö
ÁnI¨jITwH nj xIM ¸§ÎH j¼i
45 nH»Hqw Iº Hn u¨ ½j¼¿ÃM ¼§¶
nHpIö u¨ » [ºo¶ j¼i ½po¿M
pIM £µeH kÄA ¼U yÃQ o¨H
pIüA ¢µeH yÃQ ¾M ¸¨ oL§U
·HjqÄ jo¶ kÄA ¼U yÃQ o¨H
·Hjo¬ ¥Ii Hnj¼i xIM ¸U»oÎ
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
187
Ájo¨ nIÃvM Â{jo¬ [¾a]o¨H
Ájo¨ nH¼i ÁqÄqø uM ¾ao¨H
pIM ÂÀj ow Hn u¨ nIÃvM o¨H
pIM ¿º ow ·H»HoÎ ow jnj p
50 ºH¼U IU Jo£U ¸¨ ·HoÃQ
¾M
ºH¼] pH ½I¬A k¹ºIzÄH ¾¨
Áo¿M ÏI¶ pH ·Iwn ·IzÄ»nkM
ÁoÀp ÏI¶ jjo«º S²I¶ IU ¾¨
S¶khM kÄA RoM o¨o«ºH¼U
S¶oe ´Ãw ÁHoM Hn »H nHk¶
¾Tvi yÄ»nj ¼U yÃQ kÄA n»
¾Tv§{ Ïj jjo«º IU ywoPM
ÂMA ¢e jnHj ¼U IM ¼§ºA oÀ
ÂMIM _ÃÀ nj ¸§¶ y{¼¶HoÎ
55 º»qÎ Án¼¶ oM Kø pH Á¼¶
º¼Mp n¼¶ ·¼a ¼U Rnk¤ nj ¾¨
SvÄIM S±£ø o¨H xIM ¸ÃM¼§º
SvÄHki Âļ] ¶ KÃø ÂM o¨ ¾¨
ÂwIPw Iº ÁnI¨ _ÃÀ nj ¸§¶
ÂwI¹{ ¢e o¨ Iòn ½jnj Iòn
ºI¿¬Iº k{IM SÃñL¤ o¨H
ºI¶p o«¹M » »n ·ITwn¼«M
xIM ¸Ã¬ ½»kºH ·H¼UIº » mh¶?
xIM ¸ÃzºI¿¹U » »n nj ¹§M
60 ÂÄHk] ÂMIÄ °M q¨ ÂÀH¼i ¼a
ÂÄIÀn ½j ·Hkºp p HoºHoÃwH
œ¤¼U ¸¨ SwIÃw nj ºI¶p
œwDU k{IM yÃQ nj ºHj ¾¨
nIÃvM ¼U ·I£±i IM Sÿ¨ pH _ÃP¶
nI¨ ÂvM ·jo¨ Âz¨ow j¼Lº ¾¨
yļi oM Ho¨j¼¨ fITv¨ ¸§¶
yļi oÀ¼¬ Â{IM ½jo¨ ®¬ nj ¾¨
j¼M Âhw ¼¨ u¨ oÀ ¾¨ ¸¨ R»Ihw
j¼M Âip»j k¹Ä¼¬ [¾¨] j¼Lº H»n
65 kw¼LM ·I] IU ¸¨ k¹woi S²j
kw¼Pº ·I¨ ¹¬ SvÄk¹woi ¾¨
¨IPM ÁnIÃvM _ÃÀ pH ¼«¶
¨Ii » JA ÂTz¶ ¾¨ Hnj¼i ·HkM
yÄo²j ½j¼¿ÃM ¾zÄkºH p ¸§¶
yÃM jkø pH ÁnHj ¾zÄkºH j¼i ¾¨
pIM ¶ ¾¨ ÂÄI¿µü p Rove n¼h¶
pIM ¸M » gÃM Hn ¸hw ¸ÄH j¼Lº ¾¨
¾Tÿ§{ » ·Hk¹i xIM ÂvÃø ¼a
¾TÎo¬ nj »n xoU k{IM oi ¾¨
70 ºH¼UIº S{qM » ÂM¼hM
ºH¼U IU u¨ oM nHo¤H ½k¶
pHn ½joQ nj ÁH ¾º ½jo¶ o¨H
pIM ¼«¶ Âļ§Ã¹M q] ½j ovM
Sÿ¬ ¼§º ·¼a kļ¬ SwHn o¨ ¸hw
Sÿ¬ »H ¾¨ o§¹¶ ·A oÄmPM »pH
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
188
yÄkºH kM ¼U IM j¼{ µ~i o¨H
yļi pH ¸¨ xk¹M ·IMp Âļ§Ãº ¾M
nH¼i Hn yļi ´~i nI¿ºp ¸ÃL¶
nIº ¾±÷{ jp¼vM Hn Áo¿{ ¾¨
75 ¸¨ IÀn Âļ§Ãº ¢±i o¿M
p
¸¨ Hki o¿M pH |Ii §ú ¼U
ºH¼U o¨ ¸Tÿ¨ ¾a oÀ ¥oTM
ºHjnI¨ o¨ ·HpH yÄk¹¶ o¨j
pIwIº » ½I«ÃM n¼h¶ ·»qÎH ³I÷ö
pIM HoU ¦zÃM jn¼i ·»qÎH ·A ¾¨
RjI÷M k{ ÂÀH¼i JH¼inj K{ ¼a
RjI¿{ ϼ¤ Ïj ¡kÅ pH ¼«M
nHjoM JH¼i pH ow cLÅ S¤¼M
nIÃvM Hn ¾Tÿi ·H ¾¨ ?
80 RpHoÎ kÄA pIµº ³I«¹À ¼a
RpIµº ®öIM I¿zÄkºH p ¸§¶
Sw¼ÃQ yÄkºH SL¤Iø nI¨ p
Swn k{ yÄkºH SL¤Iø ¼¨ oÀ ¾¨
xIM j¼i RI¤»H oòIe ¾zõÀ
xIM j¼i RHl n¼ñe nj Rq÷M
S÷Äo{ pH nHj ¶ ¥IQ Hoº»oM
S÷ÃLö ÂM kñQ pH qÃÀoPM
¾ºI¶p pH nA SwkM ÂT¤» ·I¹a
¾ºI¶p pH Ájo¬ Á»n k¹Ä¼¬ ¾¨
85 ÂÀI{jIQ o¨ » ÁnHjnp o¨H
ÂÄIú oM IM »H ¾¨ ÁnI¨ ¸§¶
·Hjo¬ j¼w ºIÄp ÁnHj o¨H
·Hjo¬ j¼¹zi j¼i ´~i Âÿõ±M
x¼¶Ii Ìqº nj j¼{ ·¼a SºIÄp
x¼¶HoÎ ¸¨ Hn I¿zÄkºH ¾µÀ
nHj ¶ köH » SøIw ·A toT¶
nHj ¶ yÃQ nj HoÎ Hn ÂüHoa
ºI¶jI{ nj kÀj ·I] ¼¨ oÀ ¾¨
ºHj»I] kMIÄ ¾¨ Rm² ÂvM
90 nH¼i Ho¶ k¹Q ±¤Iø nH nHk¶
nHj ¶ jIÄ » k¹MnI¨ ¦ÄI§Ä
SwnI¨ nHowH ½n nj o¨HoU
SwnI¬jIÄ ¸Äp ¾M ¾¨ Hn u¨ ·HkM
¸Ãz¹M x¼¶Ii » ¾±µ] ¸ÄH ·HkM
¸Ãz¹M yļi pH y¨ ³I¨ pH ·IMp
nIÃzÀ jo¶ ÁH oM ¾M yÃQ k{ ¸Ã`M ?
nHjoLi ¸¨ S£Ã£e pH HnI¶ ¾¨
S£Äoö oÃQ ·A jHj yMH¼]
S£Ã£e ¹÷¶ nj Sw»q] ½j ¾¨
95 Â{¼Ãº ¼§Ãº o¨ ¼UIM ´Ä¼«M
Â{¼µi pH » Sv¹Tÿ¬ ´¨ §Ä
pIM ·I¿º [Hn] Rjnj SvÃ{¼¶IhM ?
pH»A p k{IM uÿ¤ nj ®L±M ¾¨
Á¼i k¹¨ SºI] ·jp ¸U nj o¨H
Á¼¬ ¸hw ¼U IM á½nl oÀ j¼{
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
189
Â{IM x¼] nj §M IU ¾µza ¼a
Â{IM x¼¶Ii nH Ájo¬ IÄnj ¾¨
SÎIÄ ½n ¾¨ oÀ oÀ¼¨ ÁIÄnj ¸Änj
S{Hj ¾«º ³j kÄIM yÃÅH¼ûM
100 ºI÷¶ odM nj nIõø ÁH ¼U
ºI«a ¶ nj ¸hw tIµ²IM
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
190
Ek 1: İÜ Kütüphanesi, Farsça Yazmalar 1288, 1b.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
191
Ek 2: İÜ Kütüphanesi, Farsça Yazmalar 1288, 2b.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
192
Ek 3: Romanya Doğubilimleri Akademisi M178, 1a.
ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016
193
Ek 4: Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 3528, 1b.

Konular