SON OSMANLI MUTASAVVIFLARINDAN AHMED AVNİ KONUK'UN BİR MİSYONERE YAZDIĞI MEKTUPLAR

A K A D E M İA R D E R G İS İ
YIL:2016 - SAYI:1 - s. 241-266
SON OSMANLI MUTASAVVIFLARINDAN AHMED AVNİ
KONUK'UN BİR MİSYONERE YAZDIĞI MEKTUPLAR
Letters to a Missionary Written by One O f The Last Ottoman Sufis Ahmed Avni Konuk
ES MA ÖZTÜRK
Özet
Bu makale ile son dönem Osmanlı mutasavvıflarından Ahmed Avni
Konuk’un aynı dönemde ülkemizde yaşamış John Kingsley Birge adlı misyonere
göndermiş olduğu iki mektubun muhtevası sunulmuştur. Anlaşıldı­
ğı üzere, Ahmed Avni Konuk bu mektupları Mevlânâ ve İbnü’l-Arabî’nin
eserlerini yurt dışında da tanıtmak amacıyla yazmıştır. H er ne kadar bir m utasavvıf
ile bir misyonerin mektuplaşması sıra dışı karşılanabilse de, bu giri­
şim, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Dünyası’na yakınlaşma politikasının
bir uzantısı olarak kabul edilmelidir.
Anahtar Kelimeler: A hm ed A vni Konuk, John Kingsley Birge, Misyonerlik
Letters To A Missionary Written By One O f The Last Ottoman Sufis Ahmed Avni
Konuk
Abstract
In this article, we represent two different letters written by Ahmed Avni
Konuk to John Kingsley Birge who was a missionary lived in Turkey. In
those letters, it can be understood that Ahmed Avni Konuk’s aim was to
introduce the works of Rûmî and İbn al-Arabî to the W estern World. Although
it is not common to see letters written by a sûfi to a missionary, this
attempt could be regarded as a part o f convergence policy o f the Ottoman
Empire to the W estern World.
Keywords: Ahm ed A vni Konuk, John Kingsley Birge, Missionary
Giriş
B
u makale Mesnevî ve Fusûs şârihi Ahmed Avni Konuk (1868—
1938) ’un Nisan 1937 ve Mayıs 1937 tarihlerinde Amerikalı
misyoner John Kingsley Birge (1888-1952)’e yolladığı iki mektupla
ilgilidir. Mektuplar Konya Yazma Eserler Bölge M üdürlüğü’ndeki
Ahmed Avni Konuk Arşivi’nden temin edilmiştir. Mektupların içeri­
ğine geçmeden önce her iki şahıs hakkında bilgi verilecektir. Bu vesileyle
arşiv belgelerine ulaşmamızı temin eden Bölge Müdürlüğü çalı­
şanlarına ve bilhassa Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü Bekir ŞAH
İN Beyefendi’ye teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliriz.
Makalemize konu olan ilk şahıs Ahmed Avni Konuk olup; 1868’de
İstanbul’da doğmuştur. Genç yaşlarından itibaren mûsikî, hukuk, tasavvuf
gibi çeşitli alanlarda kendini geliştirme gayreti içine giren Ahmed
Avni, 28 yaşındayken ilk eseri “Hanende G üfte M ecm uasını bastırmıştır.
Bu eser günümüzde bile, en kapsamlı güfte mecmuası olarak
kabul edilmektedir. Söz konusu çalışmasının yanı sıra tasavvufla
ilgili başta M esnevî ve Fusûsu’l-H ikem olmak üzere pek çok tercüme
ve şerhe sahip olan Konuk, bu birikimini genç yaşta mürşidi Mehmed
Es‘ad Dede’nin dizlerinin dibinde Farsça’yı öğrenerek ve tasavvufun
başlıca eserlerini okumakla elde etmiştir. P T T ’de memuriyetinin devam
ettiği dönemde Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi’nin sohbetlerine
sık sık katılan Konuk, çıkışta sohbetleri kayda geçirmiş olmakla
da, dönemin yetiştirdiği bu şahsiyetin de notunu düşmüştür.
John Kingsley Birge ise “A m erika Yabancı M isyon Temsilcileri
Birlîğ i”(American Board of Commissioners for Foreign Missions)
isimli Protestan Misyoner Ö rgütü bünyesinde ülkemize gelmiş bir
Amerikalıdır.1
1888’de Conneticut-Bristol’da doğan Birge, Yale Koleji’ni (1909)
ve Hartford İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiştir.(1913) Fakültede okuduğu
dönemde Conneticut eyalet kiliseleri arasında yürütülen Evangelist
çalışmalara katılan Birge, mezuniyetinin ardından Kennedy Misyon
1 Cenk Demir, ‘Türkler Arasında Bir Misyoner: John Kingsley Birge (1888-1952)- Hayatı,
Misyonerlik Faaliyetleri ve Eserleri, Prof.Dr. Abdulkadir Yuvalı Armağanı, c. 1 içinde,
Kardeşler Ofset, Kayseri 2015, s. 238.
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 2 4 3
YIL:2016 SAYI:1
2 4 4 ■ e s m a ö z t ü r k
Okulu’nda İslam ve Türk diliyle ilgili master dersleri almıştır.1913’te
birkaç aylığına Türkiye’ye gelmiş ve bu seyahati, misyoner olarak çalışmaya
karar vermesinde etkili olmuştur.2
1914’te İzmir Uluslararası Kolej’de çalışmaya başlayan Birge, aktif
çalışmaları nedeniyle okul yönetiminin beğenisini kazanmıştır. Bu
çalışmalarının arasında hazırlık kısmının eğitim kalitesinin arttırılması3
ve Türk Edebiyat Toplulu ğu’nun kurulmasını sayabiliriz.41915-
1916 ders döneminde aynı kolejin hazırlık bölümünde tarih, coğrafya
ve Türkçe İncil dersleri veren Birge,5 Birinci Dünya Savaşı’n ın başlaması
nedeniyle 1916’da Amerika’ya dönmüştür. 1919’da tekrar İzmir’e
gelen Birge, Uluslar arası Kolej’de çalışmaya devam etmesinin yanı s ı­
ra Yakın Doğu Amerikan Yardım Komitesi’nin faaliyetlerine de katılmıştır.
1922’de İzmir’de çıkan büyük yangın sonrası ailesiyle birlikte önce
Yunanistan’a geçen Birge, 1923’te New York’a dönmüş bir süre sonra
da Bristol’da yaşamaya başlamıştır. 1925’te yüksek lisansını tamamlamış,
1927’de Ruby M. Philips ile evlenmiştir. Aynı yıl İstanbul’a
gelmiş, İsviçre ve Arnavutluk seyahatlerinin ardından 1934’te tekrar
Amerika’ya dönmüştür. Hartford Teoloji Fakültesi’nde doktorasını
bitirmesinin sonrasında İstanbul’a gelen ve 1938’de Yakındoğu
Amerikan Misyonu sekreterliğine getirilen Birge, 1943-44 eğitim-
öğretim döneminde Princeton Universitesi’nde öğretim görevlisi olarak
çalışmıştır. Sonraki yıllarda, içinde W ashington’daki Library of
Congress’in de dâhil olduğu bir takım büyük Amerikan kütüphanelerine
Türkçe el yazması ve matbu kitapların alımında danışmanlık
hizmeti yapmıştır. Yanı sıra Birge, Uluslararası D oğu Araştırmalar
Cemiyeti’nin kurucularındandır. Bu kuruluşun yayımladığı “Oriens”
isimli Hollanda menşeili derginin hakem kurulunda görev almıştır.
2 “Also to Western Turkey”, Missionary Herald, Vol. 110, No: 8, August 1914, s. 330-331.
3 Cenk Demir, Amerikan Board’un İzmir’deki Faaliyetleri ve İzmir Uluslararası Kolej, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kayseri 2014, s. 232.
4 Papers of the American Board of Commissioners for Foreign Missions, Unit 5, Item :
(ABC 16.9.3), Reel 628, No:664; Frank A. Stone, Sömürgeciliğin Hasat Mevsimi: Anadolu’da
Amerikan Misyoner Okulları, Trc. Ayşe Aksu, Dergah Yay., İstanbul, 2011, s. 350. Demir,
“Türkler Arasında Bir Misyoner: John Kingsley Birge...”, s. 240’tan naklen.
5 Papers of the American Board of Commissioners for Foreign Missions, Reel 629, No: 539;
Demir, “Türkler Arasında Bir Misyoner: John Kingsley Birge...”, s. 240’tan naklen.
Y IL :2 0 I6 SA YI: 1
Ayrıca Sir James W illiam Redhouse tarafından 18 61’de yayınlanan
İngilizce-Türkçe sözlüğün yeni Türk alfabesine uygun şekilde bası­
m ının yapılmasında yer almıştır. Birge’ün editörlüğünde gerçekleşen
bu çalışma sonucunda sözlüğün İngilizce-Türkçe cildi İstanbul’daki
Amerikan Board Neşriyat’ca basılmıştır. Ne var ki Birge, Türkçe-
İngilizce Sözlüğün basımını görememiştir.6
1945-50 yılları arasında İstanbul’da yaşamış olan J.K. Birge,
Amerika’da geçirdiği bir yıl sonrası 1951’de tekrar ülkemize dönmüş­
tür. 1952’de ise hayata gözlerini kapamıştır. Ölmeden önce çalıştı­
ğı son projesi ise “The Origins and Evolution o f The Turkish Republic”
isimli bir kitaptır. Bu kitabı tamamlayamadan vefat eden Birge, Feriköy
Protestan Mezarlığı’na defnedilmiştir.7
A hm ed Avni K onuk’u n J.K. B ırge’e Yolladığı M ektuplar8
1. M ektup
İstanbul, 8 Nisan 1937
Muhterem Beyefendi,
Bu vesileyle evinizde yapılan en son toplantımız esnasında müzik
âyinine göstermiş olduğunuz büyük ilgiye takdirlerimi sunmak iste­
6 Semâvi Eyice, “Birge, John Kingsley (1882-1952); Bektaşilik Tarihiyle Uğraşan Amerikalı
Türkolog”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay.,
İstanbul 1992, c. 4, s. 189.
7 Eserleri: The Bektashi Order of Dervishes: Bu, Birge’ün 1935 yılında Hartford İlahiyat
Fakültesi’nde yaptığı doktora çalışmasının kitap haline dönüştürülmüş biçimidir.
1937’de Londra Luzac Yayınevi’nce Doğu Dinleri Dizisi’nin 7.cildi olarak Londra ve
Amerika’daki Hartford Seminary Press’te basılmıştır. 1991’de Reha Çamuroğlu tarafından
Türkçe’ye çevrilmiş ve Bektaşilik Tarihi ismiyle yayınlanmıştır. Türkçe Saha Çalışmaları
Rehberi (A Guide To Turkish Area Study): 1949’da Washington’da basılmıştır.
1037-1945 yılları arasında Türkiye ve Türkler hakkında basılmış tüm eserlerin bir kronolojisini
içerir. Birge bu eserle Türkiye’de yaşamın nasıl olduğunu göstermek üzere
bazı ek bilgiler vermiş ve çeşitli alanlarda o dönemde yapılan belirtmiştir. Bu eserin
yazılma amacı hiç Türkçe bilmeyen öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak olduğundan
referansların tamamı Batı Avrupa dilleriyle yazılan kitaplardan oluşmaktadır. Bkz: John
Kingsley Birge, A Guide To Turkish Area Study, Committee On Near Eastern Studies,
American Council of Learned Societies, Washington,1949, s.185-240. Makaleleri:
“Yunus Emre: Türkiye’nin Büyük Halk Ozanı (Yunus Emre: Turkey’s Great Poet of
The People)”, Edit. William G. Shellabear, Edwin E. Calverley, Elbert C. Lane, Ruth
S. Mackensey, The Macdonald Presentation Volume, Princeton University Press, New
Jersey, 1933, s.43-60.“Turkey Between the Two World Wars”, Foreign Policy Reports
XX/1 November 1944, s.194-207. “Turkish Translations of The Koran”, The Muslim
World, Vol. 38, Issue 4, January 1938, s. 394-399.
8 Mektupların orijinalleri için bkz: Ekler, s. 16-23.
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 2 4 5
Y IL :2 0 I6 SA YI:I
2 4 6 ■ ESMA ÖZTÜRK
rim. Tüm dinleyicilerin arzusu doğrultusunda size Türk müziği hakkında
bir özet ve Türkçe güfte tercümeleri ile bazı giriş notları göndermiştik.
Her ne kadar m etnin sade tercümesi oldukça mistik görünse de,
doğru anlayışı temin edebilmek üzere bazı girişsel detayları ekleme
ihtiyacı duydum. Üç rubâi de Celâleddîn Rûmî’nin bir çalışmasından
alınmıştır ki, kendisi Müslüman Mevlevîlik kurum unun mümtaz
lideri ve Profesör Nicholson’un İngiltere’de halen İngilizce tercü­
mesini yapmakta olduğu M esnevi’nin yazarıdır. Hem bu önemli çalışmalar
ve hem de Mevlânâ Celâleddîn’in çağdaşı mümtaz şahsiyet
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî tarafından ortaya çıkarılan öğretileri diğer
tüm önemli fırkalar tarafından eşit olarak öğretilen hakikat üzere temellendirilmiştir.
Her iki şahsiyet de hicrî 5.yy’da yaşamıştır ki, bu tarih mîladî 8.yy’a
denk gelir. Mevlânâ Celaleddîn, Mevlânâ Bahaeddin Veled’in oğludur.
Kendisi ‘Sultânu’l-U lem â’ olarak bilinir. Selçuklu hükümdarlığı
zamanında doğduğu yer olan Afganistan’ın Belh şehrinden Konya’ya
göç etmiştir.
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî Fas kökenlidir ve büyük şeyh Ebû
Medyen’in mürîdidir. Afrika’nın kuzey kısmı boyunca seyahat etmiş,
Mekke ve Musul’dan geçmiş ve Mevlânâ Celâleddîn ile karşılaştığı
Konya’ya gelmiştir. Hakîkatin değişik dallarını ilgilendiren 500’den
fazla eser yazmıştır. Gizlenmiş hiçbir ilâhî sır bırakmamış ancak bunları
sembolik bir dil kullanarak belirli şartlara bağlı olarak vermiştir.
Önemli kitaplarından bir tanesi Fusûsu’l-H ikem olarak adlandırılır ki,
o bu kitabın Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından bizzat kendisine yazdırıldığını
söyler. Kitabın mukaddimesinde İbnü’l-Arabî, burada bulunan
öğretilerin oldukça yoğun olduğunu ifade eder, metni şerh ve
tercüme işini gelecek nesillere havale eder. Bu nedenle bu kitabın pek
çok dilde şerhi ve tercümesi önemli zâtlar tarafından yapılmıştır. Ben
de Fusûsu’l-H ikem ’e bir tercüme ve şerh yazdım. M esnevi’n in altı cildinin
tercüme ve şerhini de bitirmek üzereyim. Hakikatte bu mektup
mesele hakkında detaylı bilgi vermek için oldukça kısadır. Belirtmek
isterim ki, yukarıda bahsedilen özete eklemiş olduğum birkaç küçük
detay m etnin iyi bir şekilde izahı için yetersizdir. Dileğim dinleyiciY
IL:2016 SA YI: 1
lere ne okuduğumuz hakkında özet bir fikir vermesiydi ancak hiçbir
zaman bunun yayınlanacağını düşünmemiştim.
2.sayfa:
İleride neden küçük bir özetin risale formunda verilmesinin zararlı
olacağını açıklamaya çalışacağım. Bahse konu mûsikîde; sevgi, sevgili
ve sevilen temel sorudur. İlahi nûrun kadında erkekten daha fazla
yansıdığının altını çizmek isterim. Bu ifade Hz. Peygamberin öğ­
retilerine dayanır.
‘D ünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, g ü zellik9 ve gö zü m ü n
nûru nam az.’ Hakîkatin bu dalında deneyimsiz olan bir kimse ilk
bakışta Hz. Muhammed ve Mevlânâ gibi onun vârislerinin başka
hiçbir şeye değil ancak kendi şehvetlerine taptıklarını düşünebilir.
F usûsu’l-H ikem ’in Muhammed Fassı’nda, M uhyiddîn İbnü’l-Arabî
Hz. Peygamberin söylenen hadisinde kadından gerçekte neyin anlaşılması
gerektiğini anlatır. Arap dilinde kadın için iki farklı kelime
kullanılır:
1. En-Nîsa-u: Hz. Muhammed’in söylediği şekliyle kadın türünü
ifade etmek üzere kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de en uzun sûrelerden
biri bu anlama tahsis edilmiştir ve ismi Nîsa Sûresidir.
2. M er’e veya İmra’e ki, bu herhangi bir kadın bireyi ifade eder.
Bu terim Kuran’da Tebbet Suresinde olduğu gibi ‘eşe’ tayin edilmiş
bir terimdir.
İlk terim “nesîe” kökünden gelir ve “geç ödeme için mühlet verme”
anlamındadır.10 Araplar bu kelimeyi belirli bir tarihteki ödeme
veya krediyle satışları belirtmek üzere ticari bir terim olarak kullanırlar.
Kur’an’da sûrenin 37.âyetindeki11 “masumiyet (?)”12 ifadesi bu kelimeye
karşılıktır ve harfi harfine şu anlama gelir:
9 Konuk’un ‘güzellik şeklinde İngilizceye tercüme etmiş olduğu kelime, ilgili hadiste ‘gü­
zel koku’ olarak geçmektedir.
10 İsfahâni, “ nesîe” kelimesinin anlamını, “bir şeyi parası sonradan ödenmek üzere satmak”
şeklinde açıklamıştır. Burada kast edilen ise vadeli satıştır. Bkz: Rağ ıb el-İsfahânî,
Müfredât, trc. Abdülbaki Güneş- Mehmet Yolcu, Çıra Yay., 2007, c. 2,s. 693.
11 Kast edilen Tevbe Sûresi 37. âyettir.
12 Burada Konuk’un kullandığı “immunity” kelimesinin sözlük anlamı “etkilenmeme, ayrıcalık,
muafiyet ve masumiyet” anlamlarında olup “erteleme” anlamı bulunamamıştır.
Bkz: Collins Cobuild English Language Dictionary, Edit. John Sinclair ve ark., England
1988, s.725; Redhouse sözlüğ ü, İngilizce-Türkçe, Edit. Robert Avery ve ark., İstanbul
1983, s. 485.
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 2 4 7
YIL:2016 SAYI:1
2 4 8 ■ ESMA ÖZTÜRK
“Gerçekte erteleme inkârda daha da ileri gitmektir.”13 Bu âyetin izahı
ise bu mektupta yer alamayacak kadar uzundur.
Bu detaylara göre Hz. Muhammed’in öğretileri şu açıdan anlaşılmalıdır:
Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi. En-Nisa: Kadın ikinci
olarak yaratılan varlıktır veya yaratılması ertelenmiş ve ilke bağlı varlıktır.
O şu gerçeğe dikkat çeker ki, Havva veya ilk kadın daha sonraki
bir tarihte Hz. Âdem’in vücûdundan doğmuştur. O halde Hz. Muhammed
harfi harfine öğretmiştir ki, kendisine ilk sevdirilen kendisi
veya onun önceki orijininden başkası değildir.
Bundan başka bir soru daha ön plana çıkmaktadır ki, bu da Hz.
Muhammed’in neden ‘Üç şey sevdim.’ yerine ‘Üç şey bana sevdirildi.’
şeklinde edilgen bir cümle kurmuş olmasıdır. Bu mektup bütün bu
derin îzahı somutlaştırmak için oldukça kısadır. Ben sadece Mevlânâ
Celaleddîn Rûmî’nin bu âyette verdiği mânâyı ekleyeceğim.
K adın H ak nûrudur sevgili değil; sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil.n4
Aşkın kendisi sorusuna gelince, ben onu özette yüzeysel olarak
açıkladım. Burada bana Mevlânâ’nın şiirlerinden birinde Farsça değil
de Arapça olarak alınan başka bir âyeti açıklamama izin verin.
‘Benim âşık olduğumu herkes anladı; yalnız kim e âşık olduğumu kim ­
se bilmiyor.’15
İnanıyorum ki bu açıklamalar en cahil sınıfın Hz. Muhammed ve
vârisleri hakkında sadece kendi hayvani duygularına taptıkları dü­
şüncesinden arındırmak için yeterlidir. Onlar bu hayali saçmalıkların
çok ötesindedirler. Ayrıca bu, [yukarıdaki] birkaç beyitin içerdiği
hakîkate ulaşılabileceğini geniş ölçüde gösterecektir. Hal böyle olunca,
halka bu konuyla ilgili özet notları vererek yanlış yola girmiş olu­
13 Âyetin meâli şöyledir: Haram ayları ertelemek, ancak inkârda daha da ileri gitmektir ki
bununla inkâr edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip
böylece Allah’ın haram kıldığını helal kılmak için haram ayı bir yıl helal, bir yıl haram
sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkârcı
toplumu doğru yola iletmez. Halil Altuntaş-Muzaffer Şahin, Kur’an-ı Kerim Meali, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 2009, s. 202-203.
14 Mesnevî, c. 1, s. 2437.
15 Mecâlis-i Seb’a, s. 34.
Y IL:2016 SA YI: 1
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR 2 4 9
ruz ki, eğitimsiz zihinler daha kolay olarak kabul etmeye ve daha entelektüel
bir doktrin olan Panteizme meyleder.
İlk önce kesin olarak söylemeliyim ki bu, bu doktrinden hakîkî
gerçeğe uzanan oldukça büyük bir mesafe ve farklılığın olduğunun
altın ı çizer. Bu hakîkat bize Şeyhü’l-Ekber M uhyiddîn İbnü’lArabî
ve Mevlânâ Celaleddîn Rûm î tarafından öğ retilm iştir ve entellektüel
yolla hakîkati tahkîk etm enin kesin olarak hiçbir yolu
yoktur.
Bu ve benzeri pek çok sebep nedeniyle, maddî olarak bu mektupta
bunu ortaya çıkarmak imkânsızdır. Sizden özeti, âyin esnasında neyin
sorgulandığıyla ilgili dinleyiciye sade bir fikir vermesi için, yalnızca
kısa bir özet olarak bulundurmayı rica etmek zorundayım. Şimdi
eğer bu toplantının bir hatırasına sahip olmak isterseniz, cesaretle
size diğer bir teklif daha sunmalıyım.
Yakla şık 12 yıldır bu alanda çalışan arkadaşlarımdan birisi A.Âdil
ki, kendisi bu mektubu benim için kaleme alan şahıstır, F usûsulH
ikem isimli kitabın mukaddimesini bazı Fransız ve Belçikalılar
için Fransızcaya tercüme etmiştir. Bu çalışma yaklaşık 170 sayfadır
ve Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin ana prensiplerini ve temel öğretilerini
kapsar. Bunun yabancılar ve dahası eğitimsiz zihinlerin çalışması
için oldukça faydalı olacağına inanıyorum. Eğer sizin için yayınlamak
m üm kün olursa ve Kolejin Kütüphanesi’ne bu alanda yeni bir
çalışma eklemek isterseniz, inanıyorum ki arkadaşım bunu hizmetinize
sunmaktan memnun olacaktır. Eğer önerim uygulanabilir gö­
rünüyorsa bu mesele hakkında daha fazla konuşmak ve İstanbul’da
oldukça özel bir toplantıda bir fincan Türk kahvesi içmek beni çok
mutlu edecektir. Eğer sizin için de uygunsa, size uygun olan tarihi
lütfen bana bildiriniz ki, bu şekilde bazı arkadaşlarımla bir toplantı
ayarlayabileyim.
Hemen belirtmeliyim ki, bu konuda maddi bir talebimiz yoktur.
Arkadaşım Âdil bu işleri nezaketle “Şeyhü’l-Ekber’e bir hizmet olsun.”
diye yapmaktadır. Basılı kitabın en fazla 50 kopyasını arkadaş­
ları için isteyebilir ya da örneğin ileriki tercümelerin İngilizce tercü­
melerini kontrol hakkını talep edebilir. Bunun sebebi de gerçek anlamda
hataları önlemektir.
Y IL :2 0 I6 SA YI:I
2 5 0 ■ ESMA ÖZTÜRK
Bu detaylar hakkında uzun zamandan beri vaktinizi aldığım için
özür dilerim.
En içten saygılarımla,
2. M ektup
İkinci Seri No: 9
Mayıs 1937
1.Dede Korkut
2. Osmanlı Kurumlarında Bizans Etkisi
3.Kırk Yıl (Halid Ziya)
4.Ramazan Edebiyatı
5.Kağnı ve Bağrı yanık Ömer
6.Mehmed A kif
7.Türk Sanatı
8.Reşat N uri’nin Anadolu Notları
Günümüz Türk Edebiyatı Hakkında Açıklama Getiren Mektuplar
9.Türk Müziği
Son altı veya yedi yıl içinde, kalıcı değeri olan oldukça önemli yayınlar
arasında İstanbul Müzik Konservatuarı tarafından yayınlanan
Türk Müziği Klasikleri de vardır. Şimdiye kadar, besteci ve yazarların
küçük kısa skeçleriyle birlikte hem söz hem de müziği içeren en
az 10 ciltlik dînî mûsikî, ilahî, âyin ve nefesler yayınlanmıştır. Ayrıca
‘A m elî ve N a za rî Türk M ûsikîsi’ isminde daha büyük hacimli iki
eser vardır.
28 Mart Pazar öğleden sonra Rumeli Hisarı’ndaki evimize davet
edilen bir grup misafirden önce, bu müziğin icrasını gösterebilmek
amacıyla bir grup Türk müzisyeni aşağıdaki programı icra etmiş ve
seslendirmiştir:
I.
1.Ney ile ‘Segâh’ makamından ‘Taksim’
2. ‘Segâh’ makamından ‘Peşrev’
3. ‘Segâh’ makamındaki ‘âyin’den ‘Birinci Kısım’
II.
1.Ud ile ‘Bûselik Aşîran’ makamından ‘Taksim’
Y IL:2016 SA YI: 1
2. ‘Bûselik Aşîran makamından ‘Peşrev’
3. ‘Bûselik Aşîran’ makamındaki âyinden ‘Birinci Kısım’
III.
1. ‘Bûselik Aşîran’ âyininden ‘Terennüm’
2. ‘Bûselik Aşîran’ ayininden ‘Üçüncü Kısım’
3. ‘Tâhir Bûselik’ makamından ‘Peşrev’
Ahmed Avni Bey, Postahane eski Hukuk Müşaviri, bu programın
açıklamasında içtenlikle aşağıdaki tercümeyi yazmıştır:
Şark mûsikisinde kullanılan perdeler öyle bir şart dâhilinde dizilir
ve terkip edilir ki, neticede kulakların birbirinden tefrik edebilece­
ği birer ‘küll’ hâsıl olur. Bunlara ‘m akam’ derler. Gözler yeşil, kırm ı­
zı ve sair renkleri ve ağızlar meyvelerin muhtelif çeşnilerini nasıl birbirinden
tefrik ederse, kulaklar dahi bu makam renklerini ve çeşnilerini
öylece birbirinden ayırır. Binaenaleyh bestekârlar her makamdan
muhtelif ahenk ve usullerde eserler yaparlar. Bu makamlara vakıf
olanlar herhangi bir makamdan bir eser teganni olunsa, kulakları
renginden ve çeşnisinden derhal makamı tayin ederler. Mesela rengi
yeşil olan bir kumaşın uzunluğu, kısalığı ve türlü şekilleri onun
rengine mani değildir. Bunun gibi ‘Hicaz’ ismindeki makam ile ‘Saba’
ismindeki makamın renkleri ve çeşnileri başkadır. Ve her iki makamdan
türlü türlü ahenk ve usullerde eserler yapılabiliyor. Bu sebeple
âsâr-ı mûsîkiyemiz fasıl fasıl ayrılmıştır.
Hanendeler sazlar ile beraber herhangi bir fasıldan bestelenmiş
eserleri tegannî edecekleri vakit, önce sazlardan birisi rengine ve çeş­
nisine ait nağmeler yapar ki, buna ‘taksim’ derler. Bu taksim bittikten
sonra sazların hepsi müştereken o makamın çeşnisini ve rengini temsil
eden ve ahenge ve usule tabi olan bir eser terennüme başlarlar ki,
buna da “peşrev” derler.
Segâh Makamı da çeşni ve renk itibariyle diğer makamlara benzemeyen
bir şahsiyet sahibidir. “M esnevî” sahibi Mevlânâ Celâleddîn
Rûmî’nin aşağıda yazılı olan bir rubaisi bu segâh makamı ile bestelenmiş
olan âyinin ilk parçasıdır. Bunun bestekârı Mevlânâ’nın muhiplerinden
ve şark mûsikîsinin en büyük ustalarından Itrî Mustafa
Dede Efendi’dir. Mevlânâ Hak aşığı olan yüksek rûhunun cismindeki
tesiri yüzünden dönmeyi bir usûl ve âyin ittihaz etmiş olduğundan,
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 251
YIL:2016 SAYI:1
2 5 2 ■ e s m a ö z t ü r k
Mevlânâ’nın mesleğine tebean, bu icra esnasında neyler ile terennüm
ve tegannî olunmak üzere yapılmış olan eserlere ‘âyin’ derler.
Bu rubainin mânâsını izah için Mevlânâ’nın bütün muhakkikler
ile müttehid olan Hâlık hakkındaki fikrini muhtasaran izah etmek
icap eder:
Hâlık, feza-yı bî-nihâyeyi kaplamış ve hadd-i zâtında ve her türlü
kayıtlardan mutlak bulunmuş olan bir Zât-ı latîfedir. Vücûd ve varlık,
asla zâtından ayrılmayan bir sıfatıdır. Beşer indinde iyi ve kö­
tü addolunan her şey O ’nun varlığından peyda olmuştur. Ve Hâlık,
kendi vücûdu ve varlığı ile bütün eşyayı kaplamıştır. O ’nun indinde
iyi ve kötü müsavidir. Men ettiği şeyler beşere nazaran kötüdür.
Ve emrettiği şeyler beşere nazaran iyidir. Bu zât-ı latîf, mutlak olan
Zâtiyeti cihetinden bir takım mertebelerde zuhûrundan müstağ­
nidir. Fakat kendisinde mündemiç ve mahfî olan bir takım sıfatlar,
kendilerini göstermek için zuhûr etmek istediklerinden, bu sıfatları
ızhar etmek için bir takım mertebelere tenezzül etmekten müstağ­
ni değildir.
Misal: Ressamlık sıfatını hâiz olan bir insan resim levhası yapsa da
yapmasa da zâtiyeti cihetinden insandır. Fakat ondaki o sıfat, zuhûr
etmek istediği için, bu sıfatı ızhar etmek onun iktizâ-yı zâtisi olur.
Yoksa insanın bir insan olmak için böyle resim levhası yapmasına
zâtiyeti cihetinden ihtiyacı yoktur. Ve o, bu levhayı yapmaktan müstağnidir.
Fakat sıfatı cihetinden bu resim levhasını halk ve icat etmekten
müstağni değildir.
...............Zât-ı mutlak’ın vücûd ve varlık sıfatı sabit olunca bunun
lazım-ı gayri müfârıkı olan Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Kudret,
Kelam gibi bir takım sıfatların dahi o zât-ı mutlaka izafesi lazım gelir.
İsimlerin menşei sıfatlardır. Mesela kendisinde ressamlık sıfatı haiz
olmayan bir kimseye ressam ismi verilemez. Halıkıyyet dahi bu
zât-ı mutlakın sıfatlarından birisidir. Ve bu sıfattan ‘Halık’ ismi doğ­
muştur.
Mahlûkat bizim âlemimizden ve bizim âlemimizdeki mahlûkattan
ibaret değildir. Feza-yı bî-nihâye, son derece latîf olan Zât-ı mutlakanın
aynıdır. Bu derece latîf olan o namütenâhi varlığın mahiyetini
ve künhünü akıl ve idrak ile anlamak m üm kün değildir. AnY
IL:2016 SA YI: 1
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 2 5 3
cak o Zât-ı latîfin varlığını kendisinde gizli olan sıfatlarını ve sı­
fatlarından doğan isimlerini izhar etmek için, bu kesif sıfatlar libasına
büründüğü vakit anlamak m üm kün olur. Binaenaleyh sıfatlarını
ve isimlerini izhar için feza-yı bî-nihâyede, bazı kendi varlığı
içinde yine kendi varlığından sayısız ecram-ı kesîfiyeyi halk eder.
M ahlûkâtın içinde sûreti ve mânâsı, ilim ve idrâki en yüksek olan
insan, diğer mahlûkatın hepsinden efdaldir. Ve insan kendi nefsinde
H âlık’ın bütün sıfatlarını ve isimlerini cem edip, izhar etmek istidadını
hâizdir.
Hâlıkın bir sıfatı da ‘Cemaldir. Ve bundan ‘Cemil’ ismi doğmuş­
tur. Binaenaleyh bu kesîf sûretlerde zahir olan güzelliklerin her birisi
O ’nun cemal-i mutlâkının bir pertevi ve cüz’üdür.
Bunun gibi Hâlık’ın sıfatlarından birisi de ‘Hub’dur ve ‘Muhabbet’tir.
Bu sıfattan dahi ‘M uhîb’ ismi doğmuştur. Binaenaleyh bu kesîf suretlerde
zahir olan muhabbet sıfatı dahi O ’nun muhabbet-i mutlakasının
bir pertevi ve cüz’üdür.
Bilcümle mahlûkatın efdali olan insanın rûhu ve manası itibariyle
insanlığı ve cismi ve sûreti itibariyle de hayvanlığı vardır. Eğer
insanlık tarafını ihmal edip hayvanlığı tarafına meyl ederse, bütün
mahlûkattan aşağı olur. Fakat cismaniyyetinin icabı olan hayvanlı­
ğa bir hat çekip insanlığa meyl ederse, insan-ı kâmil olup, her bir
mahlûktan efdal olur. Ve o vakit Hâlık’ın bütün sıfatlarının âsarı kendisinden
zahir olmak istidadında bulunur. Ve ondaki cemal, ‘Cemâl-i
Mutlak’ ve muhabbet dahi ‘Muhabbet-i Mutlak’ olur. Binaenaleyh
sûret-i âleminde her nereye baksa ale’l-ıtlak H âlık’ın cemâlini görür.
Ve çirkin bir şey görmez.
Fakat Hâlık’ın sıfat-ı cemâli insanda kâmil ve hususiyle kadınlarda
ekmel bir sûrette zahir olduğundan, kâmil insanların kadınlardaki
cemâle meyil ve muhabbetleri ziyade olur. Nasıl ki bütün mukaddes
kitaplarda Âdem’in Havva’ya meyli gösterilmektedir.
Bu bahisler Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin ve Mevlânâ Celaleddîn
Rûmî’nin M esnevî’sinden çıkarılan hülasadır. Tafsilatı çok uzundur.
Beyitlerin mânâsı anlaşılmak için bu ihtisar faide eder zannediyorum.
Mevlânâ Celaleddîn Rûmî bir kâmil insan olduğundan diyor ki:
YIL:2016 SA Yİıl
2 5 4 ■ e s m a ö z t ü r k
(Aşağıdaki programda I.1’dır ve İstanbul Konservatuarı Neşriyatı,
Mevlevi Âyinleri II ss.331-343’dan bulunabilir.)
Ey âşıki rûyi tu hezerân âşık
Rû kerde besû-yi tu hezerân âşık
Tenha ne menem âşıki rûyi tu ki hest
Der her seri mûyi tu hezerân âşık16
Açıklayıcı Çeviri:
“Ey sıfatlar ve isimler sahibi olan Hâlıkım; senin Zât’ının cemâlinin
âşıkı binlerce aşktır. Binlerce âşık senin tarafına yüz çevirmiştir. Senin
Zât’ının cemâlinin âşıkı yalnız ben değilim. Senin baş saçının
her bir teli mesabesinde olan her bir sıfatında binlerce âşık vardır.”
Çünkü âlemin sûretlerinden bir şeye meyli ve aşkı olmayan,
efrâd-ı beşerden hiçbir ferd yoktur. Kimi güzel yapılan resim levhasını,
kimi çiçeklerin envâından bir nev’ini, kimi ıtriyatın envâından
birini, kimi bir kadını, kimi parayı, kimi denizi, kimi seyahati ve ila
âhir sever. Ve hepsi de hakikatte Hâlıkı sevmiş olur ki, bu hakîkatten
gafildirler. Çok kimseler fânî olan o eşyanın kendisini sevdiklerini
zannederler.
Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî’de Hâlık’ın muhabbet-i mutlakı galip
olduğundan, o aşka bir şahsiyet verip bu ikinci rubaisinde şöyle diyor:
( Bu dört dize programdaki II.3’ü oluşturur.)
Men âşıki aşk ve o şûdde âşıki men
Ten âşıki can âmed ve can âşıki ten
Geh men ârem du dest der gerdeni o
Geh o eşedem çu dilrubayani gerden
Açıklayıcı Çeviri:
“Ben aşk denilen mananın âşıkıyım. Ve aşk manası da bana âşıktır.
Benim aşk ile hâlim cismin rûha ve rûhun dahi cisme âşık olmasına
benzer. Bazen ben iki elim ile o aşkın boynuna sarılırım. Bazen dahi
o aşk beni gönül kapan güzeller gibi kendi boynuna çeker.”
Bu ikinci parça dahi ‘Bûselik Aşîran’ makamından bu yazıları yazan
Ahmed Avni tarafından (tarih yazılmamış) tarihinde bestelenmiştir.
16 Şiirde geçen kelimeler: Rû-yüz; Bû-Koku; Mû-Saç Teli; Hezerân-Binlerce.
Y IL:2016 SA YI: 1
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR ■ 2 5 5
Bu parçanın tegannisinden evvel mecliste ney çalan Hacı Emin
Bey tarafından bestelenmiş olan Bûselik Aşîran makamındaki peşrev
çalınmış, udu çalan dahi mûsikî üstadlarından Hüseyin Fahri Bey’dir
ki, mûsikiyi meşhur üstatlardan Zekâi Dede’den Ahmed Avni Bey ile
beraber tahsil etmiştir.
Üçüncü parça dahi Mevlânâ Celaleddîn-i Rûm î’nin rubailerinden
birisi olup, yine de ‘Bûselik Aşîran’ makamındaki âyinin son
yörük parçalarından birisidir. Fakat ‘Irak’ makamından bestelenmiştir.
Ve bu rubainin tegannisinden evvel ney ve ud ile çalınan
makam dahi Irak makamındadır. Mevlânâ bunda dahi aşka bir şahsiyet
verip der ki:
Her ruz benev berayed in dilberi aşk
Der gerdeni ma der ufkend defter-i aşk
İn har ezan nihadi hak ber der aşk
Ta dur şeved her ki nedared seri aşk
Açıklayıcı Çeviri:
“Bu gönül kapıcı olan aşk güzeli, her gün yeni bir tarzda zâhir
olur. Benim ve bana tabi olanların boyunlarım ıza aşk kitabı asılmıştır.
A şk sâikasıyla bizim teganniye ve semaya meylimiz vardır
ki, bunu ahkâm-ı diniyemizin inceliklerine vâkıf olmayan ehl-i
zâhir inkâr ederler. O nların bu inkârı, aşk kapısında bir dikendir.
Binaenaleyh, bizim aşkıyla yanıp tutuştuğ umuz Hâlık aşk kapısı­
na bu inkâr dikenini ‘A şka m eyli olmayanlar bizden u za k olsun.’ diye
koydu.”
J.K.Birge, Central P.O. Box 142, İstanbul, Türkiye.
Sonuç
Bu çalışma ile şimdiye kadar hiç yayınlanmamış iki mektubunu
incelediğimiz mutasavvıf Ahmed Avni Konuk, neredeyse öm rünün
tamamını çoğu tasavvuf alanında olmak üzere pek çok eser üretm eye
adamıştır. Ancak diğer mutasavvıflardan farklı olarak bu çalış­
malarını ülkemiz dışında da yayınlatmaya gayret göstermiştir. Bu
gayreti de oldukça dikkat çekicidir. M ektupların muhtevasından da
anlaşıldığı gibi, bu doğrultuda John Kingsley Birge ile de bağlanYIL:2016
SAYI:1
2 5 6 ■ ESMA ÖZTÜRK
tı kurmuştur. Birge’ün Amerikan kütüphanelerine Türkçe el yazması
ve matbu kitapların alımında danışmanlık hizmeti yapmış olması,
Uluslararası D oğu Araştırmalar Cemiyeti’nin kurucularından
ve bu kuruluşun yayımladığı “O riens” dergisinin hakem kurulunda
görev alıyor olması, günümüzde bile halen başvurulan Redhouse
Sözlüğü’nün basımında yer alması gibi sebepler nedeniyle Konuk’un
Birge ile görüşmek istediğini düşünmekteyiz. Zira bu kuruluşlarda
sözü geçen biriyle tanışıp dostluk kurmak ve sonrasında da kendisine
yaptığı çalışmaları göstererek basımına yardımcı olmasını sağlamak
Konuk’un yurt dışına açılabilmesini kolaylaştıracaktır. Ancak
Konuk’un başka bir engeli daha vardır. Kendisi Fransızca, Farsça
ve Arapça bilmektedir. Oysaki Birge bir Amerikalıdır ve kendisiyle
anlaşabilmek için İngilizce’ye hakim olması gerekmektedir. Konuk
bu engeli ise arkadaşı A.Adil D oğru ile aşar ve ona iki mektup
yazdırır. Mektupta da belirtildiği üzere D oğru, daha önce F usûsu’lH
ikem ’in mukaddimesini bazı Fransız ve Belçikalılar için Fransızcaya
tercüme etmiştir. Arkadaşının bu işleri yapmasının nedenini
“Şeyhü’l-Ekber’e yapılan bir hizm et” olarak açıklayan Konuk, Adil
D oğru adına Birge’den kitap basımı sonrasında en fazla 50 kopyası­
nı arkadaşlarına dağıtmak üzere istemekte ve sonraki dönemde kitabın
İngilizce tercümelerini kontrol hakkının Adil D oğru’ya verilmesini
talep etmektedir. Bunun sebebi de yine kendi ifadesiyle belirtmek
gerekirse “gerçek anlamda hataları önlemektir.” Buradaki
amacı da, İbnü’l-Arabî’nin eserlerinin yurt dışında doğru tanınm asına
vesile olmasıdır.
Gerçi bu mektuplar ve yazışmaların bir misyoner ile yapılmış olması,
tasavvuf ehli bir kişi için sıra dışı olay olarak değerlendirilebilir.
Ancak bu girişim, Osmanlı son dönemindeki Batı’ya açılma
gayretinin bir uzantısı da olabilir. Bu açıdan bakıldığında, bir Türk
mutasavvıfının bir misyoner ile mektuplaşması, sadece Batı’dan alıntı
yapmak değil, D oğu ve İslam kültürünün güzelliklerini Batı’ya
aktarma gayreti olarak düşünülebileceği ve takdir edilebileceği kanaatini
taşımaktayız.
Y IL:2016 SA YI: 1
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE YAZDIĞI M EKTUPLAR 2 5 7
Ekler:
Ek 1:Ahmed Avni Konuk’un J.K. Birge’e 8 Nisan 1937 Tarihinde
Yazdığı Mektubun İngilizce Orijinali17
1 st nbul * p r ll ath İ 9 7 ؛
V«ry D«or S ir,
1 b•g to •zp •٠٠ h trtb r our fo o lin g • o f appr«olatlon
fo r th • profound in te r e s t shown to the musloul ceremony during (Mir
1 ■t o • • t Inc İd your reaid«noe. İn »o o o rd an٠٢ with th • d o a lr • of
,th • w hol• *udlenoe •٠ h*ıvw sen t to you in abridgement about th•
Turkish mus lo , and th • tr ns l a t loo In Turkish of th • ohant with ٠٠٠٠
••»lntroduotory not
٠ th • pin In tr n sl'itlo n of th • t«ztwould ■٠٠٠ rath or
▼ ■y th lo a l, 1 h ٠ ٠٠٠٠٠ ry to add Judged n ٠٠٠٠ •11to ••o u r • true und• rat nding. ıh • th ro• " four lined" p o o trl• •
> İn ıo ra lû n a r• e x t r o t e from١ work o f D j«l loddln oumi, th•
٠٠٠t und th • -uthor •minant 1• dor o f tho n o a l v m : • v le v l *٠ nevi•®•
a c tu a lly under tr -n a la tio n to E nglish by Prof٠٠oar ،■،loholaon in
^England. Th• toaohlng o f th os• Important work• a• w a ll ٠٠ o f
٠ who th o •• glwon by ،h • •m inent ■ rater vouhlddln lb n l ،%rabl ■٠٠٠
contemporary with uevlana u jo la le d d in , 1• b• sed upon the genuin
truth taught •q u a lly by a ll th e other Important 1• dara o f • • o ta.
noth o f the above n mad liv e d In th • sth oentury o f
M eglre, th- t 1• • bout the 6th o f the C hristian d t e . ،،•vlana D jela-
، loddln ٠ ■•th • •on o f Mariana /• le d baheeddln, known t th t t l
٠٠ S u lt،n -u l-0l«ma ) th • sovereign o f th e le r n e d men. n• •migra- )
tad fra■ h i• b ir th town ٠ beikh"in «fg• n is te n , to Konya, under
th • reign o f aelJuk dyn -aty.
vouhlddln lb n l ،*rabl o rig in t • a fro■ M<*roeoo and ٠١٠
٠ d la o lp l• o f th e great chelkh nbou : edyen. h• tr • v e ile d a l l long
،■ thttA/ofcther■ p r t o f f r lo a , p soed fro■ ،moo •nd١٠ soul nd o •٠٠
to ،.any •h e r • he ■ •t w ith ،،•v l ٠٠٠ Dl^l lod d ln.
H• ha• w ritten by hlm oolr mar• th-n 500 work• a l l
oonoernlng th • d iffé r a n t branch•• o f ganuln tru th , flm l o f t no
٠ folded d ir in • aeorot, but gav• th•■ aooordlng to olrouaotanoea,
in ٠٠ ,sym bolical language •/٧٠o f hlrf important book• I s the on
a.mod " Fuaaoua-ul-nlk•■ " whloh h • a*ya to h 've been d ictated to
him, a p r ltu a lly by th • Prophet ohammed h ia a « lf. 11• d eol r e s In
I t • lntrd duotian th at the te .o h in g eontalnod th orein la vary ooodon
sod, and th at h• abandons to th e fu ture gen eration • the ch rge
o f e x p la in in g and tr anal■ tin g I t s te x t«•
For th ia re non ••v o r ' 1 •x p l n a tio n s ,،nd tr n a l" tio n a
Into d iffe r e n t 1 nguugea o f th ia book h v • been given by laport^nt
1• dora nd ■ a ste r s. 1 hav• Iso w ritten in th • ■od«m rurklah
٠ ؛ 1tr n a lu tlo n nd •x p l'n a tio n of th • Euasoua-ul-Hikem. ،o tu a lly ٠
fin is h in g the tr• n alu tlon and explanation o f th • ueaanevi In ٠ ton• •
In •ooth th ia la t t e r ia too short to g lv • fu rther det ­
٠ •11 1 wish to p oin t out th at th • vory fe® det i l • In t h is n t t e r
I h -v • added to th e a Id abridgement 1 • n b aolu U ly Inadéquat•
fo r th • good • x p l nation of th • t« z t• • •y In ten tion ٠ ٠ t e giv•
a summary idea to the udlenoe •bout what ٠٠ r«ad, but 1 n e w
,thought th t 1 ، would bo pu b lish ed
17 Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü, Ahmed Avni Konuk Arşivi, 49.klasör.
YIL:2016 SAYI:1
258 ■ ESMA OZTURK
ل ، hiU■ ٦٢ ٠٠ ،» tx p l'ln ٠ ؛ why ا > لال ه *ه ٢٠٨٢١
،٠ *put th ٠١١ ، ٠٢١٠؛١٠٠٠ ، ١٠٠٠ ،، ٠ ٢٠٠ ٠٢ ٦ ء'ملطءما.،
١٠ ١٠ ٠ ?١٠١ ٩٠٠٠١١٠ ، ء ، ١١٠ ،٠٠١ ٠١١٠٠١ ٠٢ ١٥٢٠,١٠٢٠٢
٠٠ ■ ٠ ؛ م.هلفم ١٠٠٠٧٢ .? ١٢١٢٢٠ ؟ *ها ١١١٠٠ لمهلآل،خ ١١٠٠ ل ٠٠١٠٢٠؛، دم
هااال،ههمم ٠١٢٠ ءم ?،< ٠٨٠٠ ١٠ ه « لمه » ء،ءءو ٢١٢١٠, ■ سم ١٢٢ ه ة ، ٥٠٢٠ سم
! مال<ه ٠٠ « م»سمممأ امه?مءم ٠٢
؛ ٢٢٠ ٢٠١١٢* ٠٢١٠ *٠١١٢٢ ، س<من• ٠٨٢ ، ٠٠ ؟ ؟٠٢١٠٠٠٢٠ ٠٥ ،٠٠ ،■.,
*٠٠٠* ا ! ٠١~ ١٠٠٠٠١٢أت. ,) ٠ .uty ٠١٢٠ مء?.سل .،مماا ٠٢ ٠٠٢•?•»
١٢١ا(سبم, ( ٠٠٢٠١١٥٠ (.y*r؛؛p ٠
م?مهم ٠٠١٢٥١٠٠٠ ١٠ ، ه،م ؛ ١٢٠٢١٠١١ ٠٢ ١٢٠١١١؟ ٠٠١٠ ١١٢١٠؛١؛ ٠
ء؟،ءهم ٠٠٢٠ ٠٠١٠٣ : ,٠٠ !••, م؛.»«هبم م،ه ٠٠٠ ،م ”مهم'ا آم>اأ ،هول . ٢١٢٠٠
ممءهأإ>،.ا ۶١٠٢ ؟>؛؛ ا،ل ٠١٠٠ .ءهبا،،مه ٠٠ ١٠٠٨٢٢٠٠ ? ٠٠٠٠٧٠١ ١٠١٠١ ?م»ا
ب>ا ؟؟ ١١١٠، ١١١٥ »? ا،مءا لش،ل مل ، هلمم،ا , هم،الاأ ل، ا-ءالمنمآلأإه، f Q
٠٠٠٠٠ هم،هم su it .٠ ١٧١٠ ٢٠١٢٠٠ ?٠ ١١٢٠ «١٠ " ٩٠٠٢١ ، ■٠ ؟ ١٢٠« ٠١٠ *١٠٢٢
0 ءهله ٥٢ .٠٠١ هءء(?ما .، ١٠ ١٢١٠١٠ •1-nguag ا*م ٠١٢٢٠٢٠٥٠ » ٠٢٠ »٠٢٠
. س » ٠٢ ١٠ .١٠ ؟ .ل)م مأمءم،..ه ٠٠ همماا
٠؟ ٠٠ »٠٠٢٢٠١ ؛؛ ٠١٢؟ ٠٢ ؟ , م » ه?مءا■ ه ?، ، ٠٠١٠ ٠٠ ( □ نهءملر(-هأ I .)
٧٠٠ ٠٢ اا،م ؛؛،«*١٨٢ ٠١٢٢٠ ٠٢ »٠١٢ ، ٠٢٠ »١ مممءهأم>مممل
إاهسالء-همممبم ا ٠٢١ « ٠ ١٠ ٠٠٠ ههل ، ء؟لءالوله * لل؛م ٠٠
٠٠٠٠ .أ ؟' ٠٢ r*p«0؛B إههبل»لإلهل .هم ٠٨٠٠ همل،م امم»؛ل ٠٢ م'ء،،ا ,؛، (
هي،م t .r a ١٠ ه(مم ١٠ .٠٠١ ، ٠٢٠ ٠٠ ه»ه■ ٢٢١١١ .٠١٢ « ١٢٠ .٠٠ ، ٠ ، ١٢٠
١ .ه.ظما-سهآ(
١١٢٠ ٢١٢٠٠ «٠٠ «.٠٠٢١ ء »هم •٢٠٠ ،،*؟ ( '.*٠١ ؟٠٠٠١٠ ؟٠ ٠٠
lay ٠٥ امءمء؛ممء هء?م ٠٠٠ ،، ١٠ . ٠٢٠ ٠ ٠ ٠٠٠٠٠٢٠١٠١ ٠٠٣ ٠٠ ٠٠٠١٢
ح ؟ مءسقأ.ءةء
سم o o th * th i؛؛**M أإ »،،« اسهمه ١٠ ٠٠١١٢ ه إلءءء >٠٢ ؛ ممليه؛ءاا.
»٢ ٩٢١٠٠ ءق?هملمسدتل٠٢ هل؛نآ * ٠٢ «١٠ صءا ج١٠'١ ٢٠٢ .٠١٢١ ,١٠٠١٠٢
.، ٠٠ “ ١٢٠١٠٠٠* ه ٠٢ ءهلهم«م , •>،، ٠٠٠١١٠ ، م*.هم ١٠ ءئ،ءههم
تس ؛»ث،ةث ثثآمم ؛ ائءأم ^ مة؛،، جأءثتمنمسةمهمة £ ئةتأتةثأءة ت ”
٠ ، مم.س مهممممة*س أإأ؛هأجتإإثآإتجم اأ ف •
هةأةصك' مح:أءءةمحةةلآإة
ت؛؛ممأ ٠٠ ٠٠٢٢١١١٥٠١ ا ،٠١ ١ ٠٠ ألبا؛الههجئ» ١٥٢٠٠١٠١٤
١٠٠٠ •٠٢ ١٠ ٠٠ *،، ٢٠ «مم»ه «ه،ا y ،« u اءهم ا?.سم
Y !L :2 0 !6 SA Y!: ا
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE Y A Z D IK M EKTUP؛-AR ■ 2 5 9
•مل » •٠٠٠٠ that
د د,
■-?؛جئ* ةئ؟ ةة؟!ةكقصأء
٠ y مء 3مه٧١٠ truthملسم«ه مل ؛١١١٠٠ »^٠١٠ ▼« ٠٠٠*
3uoh being ٧١٠ ٠٠٠٠ ؟٠ مه ou Id go ٠ ٠ ٣ ٢ ؛ ه لء*ءهل ٠٠ •٠١١ اء،ملالا
سجثأممتسمة^اذثمحآ مممممش ؛تي"مممءء
ممح.قءةوف
■ ق . ج#.إ
؛؛٠٠ If you İlke ٠٠ ،» ٠٠ ء aourenlr of ا،مل ءمل؛ممه ل 1له İH، » »'
oar y ءمله0ملمم
٠٠٠٠ ••of ■y friend
genüge٠٠٠٠٠٠• مه
سملءس 1 ٠٠ س«دمyour in٠٠ ٢٠٠ "م؟ م،ا ٠؟ مء«لء ٠٠ sxouae
مء.ممل ٠٠ ر •،ام”م م»ململه ٠٠ ■ مللء،"ه مممه 1 ه1
ry«• ءسسام ٨٠٠ ■١ ٠ ١ ٠ ،٢ ٠ ٠ ٠
of
Y IL :2 0 I6 S A Y I:]
2 6 0 ■ ESMA ÖZTÜRK
Ek 2:Ahmed Avni Konuk’un J.K. Birge’e 9 Mayıs 1937 Tarihinde
Yazdığı Mektubun İngilizce Orijinali
3 eries No .Second و
* Dede Korkut 1 إ• ٠٠١٢
م»<سلسم،م0س I :
ب .Ramazan Literatüre
aghnl and Baghriyanik Omer؛؛ ؛•
٠٠ Mehaed Akif
: ٠ Turk 3 anati, Turkish Art
٠٠ Reahat Nuri'a Anadolu Notlari
Letters Giving
COMVENTS
Current Turkish Literature
Turkish Music
، ٠ ٠ ٠ ؛
3 egah" makamindan " » Ney lie " 1 • 1
3 egah" makamindan "Peshrev » " 2 .
ءء 3 egah" makamındaki "ayin" den "Birinci Kişim ".
٥ ٠ ثم ءء." Puselik Asheyran" makamindan "Taksim" ؛?؟
? ٠ Puselik Asheyran" makamindan "Poshrev." 3» Puaelik Asheyran" makaminda،£İ "ayin"den "Birinci Kişim."
1» "Pueellk Asheyran" ayininden "Terennüm".i l i •
؛ ٠ رءتهءإال؟." .Asheyran" ayininden "üçüncü Kişim
ءد." Tahir Puselik" makamindan "Pea^rev
ء ؟أء nation of this program Ahmed Avni Bey, former،*؟!؟
؟ ء ؟ ٨ r . ٠٢ ءج ^ اوه Office, has kindly written out the
statement, a translation or whic^ follows:
Tto® notes *hich are used In Oriental mu9lc are so
he.y؟٢٢٠٠١٠٠٠ to tal effects which can be distinguished
٢٠٠٥٠١ ®٠٨ ther by؟u* اإ،م ears. These kinds ٠٢ arrangements are
^makams". Just as the eyes distinguish green ،٢٠٢ and yellow
colors, and Just as the mouth distinguished various tastes from
one another the ears also distinguish colors and tastes of the
Hence ه؟مومءههء) produce works in different tunes (ahenkler ٠ ٠
and time arrangements (usullar) from every makam. For those ٠^١
(:L:2016 S A Y؛Y ١
AHMED AVNi KONUK'UN BiR M iSYO NERE YAZDIGI M EKTUPLAR ■ 261
وا piece
color end
In color
٠٢٠ acquainted
ifferent from each
oraposed in different ه؛اه from both makams pie
,tunea and time arrangements
ء "لإم !ؤإت;إإجأة/ ؤ؛إأ؛إ£؛إةث |إؤلححا
ثشءثث? ه؟ء nt3 playa in accordance with the color and taste؟i^strura
؟.؛. ؛ _?٠^٢ -name of this part Is called Taksim. (Lit. dl
٠٢ ، Paft played ٠ Indicate the makam). After this makam
ws؟ ؛ :°أه a l l th is،؛ c e r ta in ) tune and tim e arrangem ent. They
tn e Peahrav ( l i t . th a t which goes مكه0ةما p re lu d e.) ,
1• The 3،»gah makam p o sse sse s a c h a r a c te r which does n o t
?٠٠٥ other makams in taste and color ؛. Rth5 ٨ Rubai which ف1أل
؛؛؛ آأ؟7لة w and which was written by Mevlana Jelaieddin Rural.؟bel
r؟:؛°a ٠٢ bt 3T) 'Ayin which* he Mesnevi', Is the first part هثظ>
؛.؟؟؟ o a ..tune with the segah «aka^. The. ddmposer of this-؛et؟
a follower of Mevlana" and one of the؛. tune is Itrl Mustafa Ddde
masters of Oriental music. Because Mevlana who was a ؛^reates
/لة_ ؟1.؟ ا Reality^ (Hak Ashlgl), took turning or whirling
ي؟ثل. ؟ممب؟«مط؛.؟محء.ؤس ٢٠٢ hla ritual ٠٨ acc©un£ of Its lofty
7r, effect on the body, they give the name Ayln to pleoes؛3.
: . د prepared to be sung and played with the ney (hollow ؟ar،
٠؛؟٢٤ Instrument) during the performing of this ceremony (ayln)
in accordance with the practice (mesl^k) of Mevlana.
In order to explain the meaning of this Rubai it Is ne-
®®aaary to give a brief explanation concerning the Idea that all
٠٢٠ lnvestlgatora of Reality (muhak£lk),and who are
؟ أآبة ثلم؛؛ United?أإ؛لم Ood (rauttahid) hold regarding the Creator
.٠ Malik) who embraces limitless space and) ؟The Creato
wbo ih Hla essence (Haddl Zatlnda) is free from every kind of
restriction Is an All Craclous Essence (Zatl latif). Existence
(vujud) and being (varllk) constitute a quality which can never
؟ئ جهاهء؟ءمو from his essence (zat). Everything which can be considered
good or bad among men Is produced from his essential
ةما6أ Creator by Rls existence and being embraces ؟t). Th)؟ R
(kaplamlshtlr) all things, with Him good and evil are equal. The
things which he forbids are evil in the sight of men. And the
t^inga which He ponmands are good in the sight of me^. He who is
s Absolute All Craclous Being (Zatl latl? Mutlak) from the؛th
ew of his essential being (zatiyet) has^؛ point of ٨٠ need of
appearing In different degrees (mertebe) of being. But because a
number of qualities or attributes (sifat) which are contalne.d and
-concealed in Him have the de8lre to appear In order to show them
elves, these are not free from the necessity of condescending؛
hese qualities In various degrees؛ to ®how ?٥ being.
An example - A man ا*مآاpossesses the quality of being a
painter Is still ه. man whother he ever makes a painting or not
،٥١٠ because that quality in him seeks expression, the هق0ءئم or
Y !L :2 0 ]6 S A Y !;]
262 ■ ESMA OZTURK
- 3 -
■■■■
ء
ana names ٠٢ ,th e C r e a t e
ةه ؛مأةمئة،؛ آ . ثأ؛ثمع ةةت '؟ لةاللإل؛ أةمبجمب-؛؛؟ «■،"
؟ v e ry؟ ههلءاءا"ء th e ؛؟ الهءظ^وءلw hich a p p e a r In th e se s u b s t a n t i a l
3°™1 ءا a ;■ayهاء ءعأ،؟ل هل.) o f A b so lu te B eauty (C em all M u tla k
ء؟ةمحءمحهج ؛ مت'ا؛ااا 13م3به ٠ ra y ء"ه a r t i c l e o f H is A b so iu te Love. Mon who? "ءءءهءمح
هء"؛ *th e m ost e x c e lle n t c f a l l c r e a te d th in g s . And th ^n th e r e-
33y أمهأل ؛. ط a t t r i b u t e s o f th e C re a to r cen a p p e a r in him ، And .؟
t . p e e h ty w hich Is In HI« becomes B eauty A b so lu te , and Love
a le o beoo«ee Love A b s o lu te.
T h e re fo re w h e re v e r one ض،هء In th e w o rld of a p p e a ra n c e s
؟1“3؛ ء he ه؟مء « everyw here th e B eauty o f ١٠ C r ^ t o r
،،؛ l he s e e s n o th in g u g ly . And s in c e؛an ٠ B u a lity o f B eauiy In
؛:L:2 0 ]6 S A Y؛Y ا
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE Y A Z D IK M EKTUPLAR ■ 2 6 3
٢ -4 -
ءأقءم
- قا 1ئق |: مم|§ئهفنئ
yه؛?ال،ل آالء ،tu h a ta ra n a ş lk
الج kardo b e su y l tu he ء ara n وهlk
Tanhs ne menen ااوال،ا ru y l tu k l he:;t
h ö r h e r s e r l muyl tu h sz a ra n aylk
•I n te r p r e t iv e T r a n s la tio n
٠ -hou C re a to r who a r t th e p o s s e s s o r o f th e a t t r l؛ ءءءبأء he lo v e r o f th e beau ty of th y ^ssenoe؛؟, names
a re thousands o f lo v e rs . Thoasands of lo v e rs have
؛؛.؟؟؟£ ؛ ،l r؟hءه tow ard Thee. 1 am n o t آ؟،ةل only
lo v e r ؟٠ .th e B eauty o f thy e sse n o e ااا،ءء are
ءمت,ءل "٠٢ every one o f thy
س1ء،ا o f ،؛f ig u r a t iv e ly a re eaoh lik e a h a ام،ء". h ead
تة؛؛تثق؛ ائةأ ؛ثث؛ تئأمحثثأاقأقو ؛أأ؛ ق؟ء؛؟ أأ1
? م ؟“ث ؛» م ،، ١٠ ءمل مء°ة؛ t r a n s i t o r y,
ت؛؛ة ة؛
n ،،evlana y .la le d d ، n th e A bsolute Love؟ „ Because ٠٢ th e
c r e a t o r مسء؛ه N o to r io u s he p e r s o n if ie s l o v e and ،n a second
٢٧٠٠١ ؛s re a k s th n s
The fo llo w in g) ٠ ،< lin e s o o n a tltu ta I I . 3, In ءا. program ر
Men 85İkl aşk ve ٠ şuddeوع İki٠١٠٨
Ten aşiki can arced ve ran aşlkl ten
Q®h men arem du dest der gerdeni n
^٥٠ ٠ eşedem ÇU dllrubayani gerden
I n te r p r e t iv e T r a n s la tio n:
"I am a lo v e r o f t h a t w hich is meant by th e word
} love ع3رس ٠ And Heول a lo v e r of rce w ith in the
of th e same word aehk. My c o n d itio n w ith ؟e a n in؟
p e c t to love is fo r th e s p i r t th a t is in the؟e؛
ههإ?م and th e c o n d itio n o f t^ e s p i r i t is as the
ال » ٠٢٠ In lo v e w ith th e body. (T his second lin e
•ا
ا: اآ;م>ئ 6 ا 0 2: ااآ
2 6 4 ■ ESMA ÖZTÜRK
,m w m m m . ,
İİIIS İİS S I
l® |® |؛|p
I n te r p r e tiv e T ra n s la tio n ;
mmf a r froE وال".
لء pirge, لمء؛اامء• ٢ •٠ ء *°١٠٤» Istanbul, Turkey.
ااآ :2 0 ا ؛:6 S A Y ا
AHMED AVNİ KONUK'UN BİR M İSYO NERE Y A Z D G M EKTUPLAR ■
K aynakça
1.Kitaplar
ALTUNTAŞ, Halil - Şahin, Muzaffer, Kur’an-ı Kerim Meali, Diyanet
işleri Başkanlığı Yay., Ankara, 2009.
BIRGE, ل(صإد Kingsley, A Guide To Turkish Area Study, Committee
O n Near Eastern Studies, American Council of Learned Societies,
Washington, 3949.
DEM İR, Cenk, ‘Türkler Arasında Bir Misyoner: John Kingsley Birge
(3888-3952)- Hayatı, Misyonerlik Faaliyetleri ve Eserleri, Prof.
Dr. Abdulkadir Yuvalı Armağanı Cilt 3 içinde, Kardeşler Ofset,
Kayseri, 2035.
______ Am erikan Board’un İzm ir’deki Faaliyetleri ve İzm ir Uluslararası
Kolej, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, Kayseri, 2034.
STO N E, Frank A., Sömürgeciliğin Hasat M evsimi: Anadolu’da A m e ­
rikan M isyoner Okulları, Çev. Ayşe Aksu, Dergah Yay., İstanbul,
2033.
2.Arşiv Belgeleri
Papers of the American Board of Commissioners for Foreign Missions,
Unit 5, Item : (ABC 36.9.3), Reel 628,629 No:539, 664.
3.M akaleler
BIRGE, John Kingsley, “Yunus Emre: Türkiye’nin Büyük Halk Ozanı
(Yunus Emre: Turkey’s Great Poet of The People)”, Ed. William
G. Shellabear, Edwin E. Calverley, Elbert C. Lane, Ruth S. Mackensey,
The Macdonald Presentation Volume, Princeton University
Press, New Jersey, 3933, ss.43-60.
______ “Turkey Between the Two World Wars”, Foreign Policy R e ­
ports XX/3 November 3944, ss.394-207.
______ “Turkish Translations of The Koran”, The M uslim World, Vol.
38, Issue 4, January 3938,ss.394-399.
4.Sözlükler
RAĞIB EL-ISFA H Â N Î, Müfredat, Terc: Abdülbaki Güneş- Mehmet
Yolcu, Çıra Yay., 2007.
Y A :2 0 !6 S A Y U
2 6 6 ■ ESMA ÖZTÜRK
Collins Cobuild English Language Dictionary, Edit. John Sinclair ve
ark., England, 1988.
Redhouse sözlüğü, İngilizce-Türkçe, Edit. Robert Avery ve ark., İstanbul,
1983.
5.Süreli Yayınlar
“Also to Western Turkey”, M issionary Herald, Vol. 110, No:8, August
1914.
6. Ansiklopedi Maddeleri
EYİCE, Semâvi, “Birge, John Kingsley (1882-1952); Bektaşilik Tarihiyle
Uğraşan Amerikalı Türkolog”, Türkiye D iyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1992.
Y IL:2016 SA YI: 1

Konular