ÇİN’E AİT İMGE VE MOTİFLERİN ŞEHNÂME’YE GÖRE TAHLİLİ

ÇİN’E AİT İMGE VE MOTİFLERİN ŞEHNÂME’YE
GÖRE TAHLİLİ
SERPİL KOÇ KONUKSEVER1
ÖZET: Firdevsî’nin kaleme aldığı “Şehnâme” İran’ın zengin ve
köklü millî değerlerinin bir arada toplandığı destansı bir eserdir.
Uzun asırlardan günümüze ulaşan bu eser, hâlâ değerini koruyan
dünyanın seçkin epopeleri arasındadır. İranlıların uzun asırlar
münasebet içerisinde oldukları Türk, Yunan, Arap ve Çin gibi
milletlere ait izleri taşımaktadır. Yazımızda, Şehnâme’de yer
alan Çin’e ait imge ve motiflerin tahliline yönelik kavramlar ele
alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Firdevsî, Şehnâme, Çin, Turan, İran
ANALYSİS IMAGE AND MOTİFS OF CHİNESE
ACCORDİNG TO THE SHAHNAMEH
ABSTARCT: “Shahnameh” written by Firdevsî which is a
epical work that collects of Iran’s rich and rooted national values.
Shahnameh is in the among world’s outstanding epopees which
reaches today from long centuries and stil retains its value. It has
the traces of nations such as Turkish, Greek, Arab and China that
Iranians are in a relationship long centuries. In this article, the
concepts of analysis image and motifs of Chinese which take
place in Shahname will be discussed.
Keywords: Firdevsî, Shahnameh, China, Turan, Iran
GİRİŞ
“Şehnâmeler” yaşadıkları dönemlere göre hükümdarları tanıtmaya
yönelik onlarla ilgili bilgileri kayıt altına alan eserlerdir. Bu tarz eserleri kalem
alan kişiler de “Şehnâmeci” veya “Şehnâmenüvis” olarak adlandırılır2
.
Dünyanın seçkin epopeleri arasında yer alan Firdevsî’nin Şehnâmesi, uzun
asırlardan günümüze ulaşan İran’ın köklü millî kültürünü ve sanat düzeyini
yansıtan bir eserdir. Bu eser, Firdevsî’nin kuşaktan kuşağa, sözlü olarak
iletilen İran’ın millî değerlerini yazılı hale getirmesiyle vücûd bulmuştur.

1Arş Gör., İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı;
serpil.021@hotmail.com
2Bkz. Mithat Sertoğlu, “Şeh-nâmenüvîsler, Vak’anüvîsler ile Diğer Mühim Osmanlı
Müverrihleri ve Eserleri”, Yeni Tarih Dergisi, c.I, 1960, s.754
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
102
İran edebiyatında, Şehnâme gibi hayatiyetini koruyan ve İran milleti
üzerinde yarattığı etkiye sahip çok az eser mevcuttur. Samnâme, Gürşasbnâme,
Ferâmuznâme, Cihangirnâme, Behinennâme, Berzunâme gibi çoğu
eser, Şehnâme’nin etkisinde kaleme alınmıştır. Sistan dolaylarında yaşamış
kahramanların hayatlarını konu edinen bu eserler, önce eski vak’aları ve
kahramanlıkları anlatmaya başlamış daha sonra çağdaş vak’alara da yer
vermişlerdir. Böylelikle edebiyatta “Şehnâmecilik” diye yeni bir edebiyat türü
meydana gelmiştir3
. Firdevsî’nin Fars edebiyatında başlattığı bu yeni gelenek,
daha sonra Selçuklular vasıtasıyla Osmanlı edebiyatında da görülmüştür4
.
Firdevsî’nin uzun yıllar süren bir çalışma sonrasında ortaya koyduğu
manzum eseri Şehnâme, millî birlik ruhunu kuvvetlendirmesi bakımından İran
kültür ve edebiyatında özel bir yer edinmiştir. Bu meşhur eserin yazarı
Firdevsî’nin asıl adının Ebu’l Kasım Mansur, doğum tarihinin (935/1020-26 )
ve doğduğu yerinin Tus şehrine bağlı bir yer olduğuna dair bilgiler kesin
değildir. Kendisinin Dihkan5
ailesine mensup biri olduğu da rivayet
edilmektedir. Şairin hayatıyla ilgili pek çok bilgiye 12.yy. şairi Nizâm-ı
Aruzî’nin Çehâr Makâle’sinde rastlanmaktadır6
.
Şehnâme, mesnevi şeklinde yaklaşık altmış bin beyitlik manzum
hikâyelerden oluşan İran’ın milli destanıdır. İnce hayallerle harmanlanmış
gerçek vak’aların kahramanı olan kişiler, dünyanın yaratılmasından Arap
istilasına kadar Pişdâdîler, Keyânîler, Eşkaniler, Sasaniler sülâllerinden gelen
padişahlar olarak dört safhaya ayrılmıştır. Firdevsî, tamamlamak için yaklaşık
otuz beş yıl harcadığı bu eseri, 1010 yılında Horasan Sultan’ı Mahmud’a
sunmuştur7
. Ahmet Ateş’e göre Firdevsi eserini, Sultan Mahmud’a 1021-1022
yılları arasında sunmuştur8
.
Eserin dili, yalındır ve savaş tasvirleri için kullanılan benzetmeler
remizlerle doludur. Altmış bin beyitten oluşan bu manzume, “fa’ûlûn fa’ûlûn

3Bkz. Firdevsi, Şehnâme, c.I, çev. Necati Lugal, önsöz: Kenan Akyüz, Milli Eğitim Yayınları,
İstanbul, 1945-1955, s.XIX
4Bkz. İsmail Çiftçioğlu, “Karamanlı Dönemi Şehnâme Yazarları ve Eserler Üzerine”,
A.K.Ü Sosyal Bilimler Dergisi, c.IV., say. 2, 2002, s.57-66
5Arapça “Dihgân” çiftçi, köy ağası, eşraf anlamlarına geldiği gibi; geçmişteki vakaları bilen ve
anlatan bir nevi vakanüvis, bkz. Firdevsî, Şehnâme, c.I, s.417
6Bkz. Ahmed b. Ömer b. Ali Nizâmî Arûzî Semerkândî, Çehâr Makâle, neş: Muhammed b.
Abdülvahhib Kazvînî, Tahran, 1909, s.47-51
7 Bkz. H. Rıtter, “Firdevsi” mad. İslam Ansiklopedisi, c. XI, s.643-649
8Bkz. Ahmet Ateş, Şâh-nâme’nin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a Yazdığı
Hicviye Meselesi Hakkında‛, Türk Tarih Kurumu-Belleten, XVIII:LXX: 1954, 159-168
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
103
fa’ûlûn fa’ûl vezniyle yazılmıştır. Türk şiirinde kullanılan ilk aruz vezni de
Şeh-nâme vezni olmuştur. Bu açıdan Doğu Türk edebiyatına ait çoğu eserde
Şehnâme vezninin kullanılması, dikkat çekicidir. Örneğin; Yusuf Has
Hacib’in eseri Kutadgu Bilig’de bu vezin kullanılmıştır. Türk edebiyat
tarihçisi Prof. Kenan Akyüz’e göre eseri, büyük bir sanat eseri olmaktan çok,
büyük bir “sabır ve emek” eseri olarak; şairininde büyük bir şair olmaktan çok
büyük bir nâzım olarak kabul etmek gerekmektedir9
. Kahramanlık konulu
mesneviler içersinde Şehnâme, hem İran edebiyatında hem de Türk
edebiyatında özel bir yer edinmiştir10
.
İran’ın tarih öncesi dönemlerinden başlayıp Sasanilerin sonuna kadar
geçen sürede yaşamış padişahları konu edinen Şehnâme, İran tarihinde olduğu
kadar Türklerin İslâmiyet’i kabulünden önceki zamanına kaynaklık etmesi
bakımından Türk tarihi içinde büyük bir değere sahiptir. Sasaniler dönemi
(205-651) İran’ın hem dinî kitabı Avesta hem de mili destanı Şehnâme,
İslâmiyet öncesi Türklerin Seyhun(Siderya) ve Ceyhun(Amuderya) nehirleri
arasında kalan topraklarda yaşadıklarına işaret etmektedir. Sasaniler dönemi
İran kaynaklarına göre; Turan Türk yurdu, Türk milleti de Turanî olarak tabir
edilmektedir. Turanîler Çin’in kuzeyinden başlayıp Hazar Denizi’ne kadar
süren Türkistan bölgesinde, İranlılar ile savaşmışlardır11. Şehnâme’de İranlı-
ların Turanlılar ile savaşları, İran’ın milli ruhunu yücelten bir üslupla
anlatılırken göçebe hayat tarzını benimseyen Turanîler’den mütecaviz bir
millet olarak bahsedilmiştir. Keyhüsrev zamanında İran- Turan Savaşlarında
İran ordusuna komuta eden Rüstem karşısında Türk hakanı Efrasyab aciz
gösterilmiştir.
Şehnâme’ye göre Feridun yeryüzünü İran, Rum, Türkistan ve Çin
olmak üzere üçe ayırarak üç oğlu arasında paylaştırmıştır. İran’ı İrec’e, Rum’u
Selm’e, Türkistan ve Çin’i Tur’a vermiştir. Efrasyab da Tur soyundan
gelmektedir. Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lûgat-it- Türk adlı eserinde geçen
Efrasyab’ın Alp Er Tonga olduğuna dair rivayetler de vardır12
.

9Bkz. Firdevsi, Şehnâme c.I., s.XIX
10Bkz. Nimet Yıldırım, “Firdevsi ve Şehnâme”, Şehnâme, çev. Necati Lugal, Kabalcı
Yayınevi, İstanbul, 2009, s.15-45
11Bkz. Yılmaz Karadeniz, İran Kaynaklarına Göre Türkistan ve İran Coğrafyasında İranTuran
Sınır Mücadeleleri, http://www.akademikbakis.org/eskisite/26/11.pdf, 10.05.2016
12Saadettin Gömeç, İslâm Öncesi Türk Tarihi Kaynakları Üzerine,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/28/177.pdf, 21.06.2016
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
104
Şehnâme manzum ve mensur olarak Türkçeye tercüme edilmiştir.
Şehnâme Tercümeleri:
1.1510 tarihinde Kansu Gavri adına Tatar Ali tarafından yapılan
manzum Şeh-nâme Tercümesi
2.1514 tarihinde Kansu Gavri adına Şerifî-i Amidî tarafından yapılan
manzum Şeh-nâme Tercümesi
3. 1621 tarihinde II. Osman adına Mehdî tarafında yapılan mensur Şehnâme
tercümesi
4. II. Murad döneminde yapılan mensur Şeh-nâme tercümeleri
5. H.951 yılında çoğaltılmış tarihi yazmalar.
6.Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunan
mensur ve tamamlanmamış 2 adet yazma Şeh-nâme Tercümesi nüshası
7. Necati Lugal tarafından Vuller baskısına göre yapılmış Şeh-nâme
tercümesi13
.
Buraya kadar Firdevsî ve onun meşhur eseri olan Şehnâme, bazı
yönleriyle ele alındı. Umumiyetle, Şehnâme’nin İran üzerindeki güçlü
tesirinden bahsedildi. Şimdi de dünya edebiyatı içerisinde muazzam bir yere
sahip olan bu meşhur eserde geçen Çin’e ait imge ve motifler ele alınacaktır.
Şehnâme’ye Göre Çin’e Ait İmge ve Motifler:
Hakan14
Çin Hakanı: Güç ve iktidarı temsil eden siyasî bir imgedir. Onun otağı15
(Hakan Çadırı), en önemli egemenlik sembolleri arasındadır. Çin Hakanı
yerine, eski Çin hükümdarlarına verilen bir ad olan “Fağfur”16 da
kullanılmaktadır. Bir rivayete göre de “Fağfur” Peygamber Nuh’un torunu
olan Eşkan’ın soyundan gelen bir padişahtır17
.

13Bkz. Firdevsi, a.g.e., c.I., s.XX
14“Hakan” için bkz. Zeki Pekalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I,
2.baskı, M.E.B. yay., İstanbul, 1971, s.704- 705
15 “Otağ” için bkz. A.g.y., a.g.e., c.II, s.741-742
16“Fağfur” için bkz. A.g.y, a.g.e., c.I, s.582
17Bkz. Firdevsi, a.g.e., c.IV, s.418
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
105
Efrâsiyap, Pîran komutasındaki ordusuna destek olmaları için Kâmûs
ve Çin Hakanı’nı Hemâven Dağı’na gönderir. Kendilerine yardım için gelecek
kuvvetlerin haberini alınca hayli sevinen Pîran, İran ordusuyla savaşacak
ordusuna Çin Hakanı’nı şöyle tanıtır:
“Gelen erler, hep, Sipencâp ile Rum sınırları arasındaki ülkelerdendir”
“Bunların başlarında ise şu kahramanlar var: Tacı gök, tahtı yer olan
Çin Hakanı”18
Turan ordusunun komutanı Pîran, taht ve hazine sahibi olan Çin Hakanı
ve Kâmûs’u Efrâsyab ile eşit görmektedir. Onları karşılamaya hazırlanan
Pîran, şöyle söyler:
“Ben kendim gideyim de bir bakayım bunlar kimlerdir? Kaç kişilerdir?
Komutanları ve pehlivanları kimler?”
Çin Hakanı’na saygılarımı sunup tahtının önünde eğilerek yeri öptükten
sonra, Yüce Kâmûs’u gözden geçireyim ve Şengil ile Tûs’u göreyim”19
.
İran ordusuyla savaşacak Turan ordusunun yanında yer alan Çin
Hakanı, savaş hazırlıklarını gözden geçirmek için Turanlıların ileri gelenlerini
bir araya toplar. Pîran’a savaş öncesi bir günlük dinlenme kararı aldığını
açıklar. Bunun üzerime Pîran, Çin Hakanı’nı şöyle över:
“Çin Hakanı akıllı ve övülmeye lâyık bir padişahtır!
Bütün ordunun padişahı olduğuna göre, orduyu artık istediği gibi idare
edebilir!”20
Bayrağı yüce olan Çin Hakanı’nın tahtı fildişin21den kalkanları;
altından şemsiyesi (çetr22), incilerle işlenmiş erkek tavus kuşunun
kuyruğundandır. İntikam ve kin duygusuyla Tûs, İranlılar ile savaşan Çin
Hakanı’nın sahip olduğu her şeyi ele geçirmek arzusundadır23
.

18Bkz. A.g.y., a.g.e., c.IV, s.41
19Bkz. A.g.y., a.g.e., c.IV, s.43 Ayrıca bkz.(Şengil ile Tûs’u kafamda mukayese edeyim.)
20Bkz. A.g.y., a.g.e., c.IV s.58
21Fildişi işçiliği, Çin gibi büyük medeniyetlerin sanat kolları içerisinde yer almıştır. Bkz. Selçuk
Mülayim, “Sanatta Fildişi” mad. İslâm Ansiklopedisi, c. XIII, T.D.V., İslâm Araştırmaları
Merkezi, İstanbul, 1996, s.74-75
22“Çetr” için bkz. Zeki Pekalın, a.g.e., c.I, s.357-358
23Bkz. Firdevsi, a.g.e., c.IV, s.71
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
106
İranlılarla savaşacak Turan ordusu, savaş hazırlıklarına başlar. Turan
ordusunun Kâmûs, Menşûr, Şengil, gibi ileri gelenleri, savaşla ilgili
düşüncelerini paylaşmak için Çin Hakanı’nın otağına giderler. Bu yönüyle
Çin Hakanı’nın otağı, siyasî gücü temsil etmektedir24
.
Çin Hakanı, savaşa girecek Turan ordusunun askerlerinin Pîran’ın
yokluğunda savaş motivasyonunu kaybetmemeleri için akıllı ve kılıç ehli
kimselere şöyle söyler:
“Dün olduğu gibi bugün de savaşmaktan yana tereddüde düşmeyelim!
Orduya Pîran’ın bulunmadığını ve onsuz savaşacağımızı söylemek
doğru değildir.”25
Savaş için gösterdiği büyük çaba ve özveriye karşılık Turan’ın ileri
gelenleri Çin Hakanı’na minnet duygularını şöyle ifade ederler:
“Bugüne bugün ordu senin buyruğundadır! Çin ve Turan ve ülkeleri
senin hükmündedir
Bak, şu savaş alanına bir kere! Bulutlardan sanki kılıç yağıyor!”26
Çin Hakanı, “Ey şu lacivert renkli gökten yüce olan Hakan!” diye,
Pîran tarafından övülür27
.
Çin Hakanı, yeryüzünün karşısında eğildiği mührün sahibidir28. Farsça
bir kelime olan mühür, eskiden halk, ulema, devletin ileri gelenleri arasında
imza olarak kullanımı yaygın olsa da Şehâme’de Efrâsiyab, Çin Hakanı,
Hüsrev gibi önemli şahsiyetlerin kullandığı bir alettir.
Çin Hakanı, adalet hükmünü yerine getiren adil biridir29
.
Şehnâme’de savaş hayvanı olarak “fil” dikkat çekmektedir. Çin Hakanı’nın
filleri de kendi gibi savaş hırsıyla doludur.30
.

24A.g.y., a.g.e., c.IV, s.106
25A.g.y., a.g.e., c.IV, s.107
26A.g.y., a.g.e., c.IV, s.108
27A.g.y., a.g.e., c.IV, s.118
28A.g.y., a.g.e., c.IV,s.120
29A.g.y., a.g.e., c.IV, s.148
30A.g.y., a.g.e., c.IV, s. 167
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
107
Şehnâme’de “Taç” Çin Hakanı’nın gücünü ve yenilmezliğini
simgelemektedir31. Fil, fildişi, gerdanlık, taht, altın, “Taç” gibi Çin Hakanı’nın
güç sembolleri arasındadır. Bunları kaybetmek onun güç kaybetmesi anlamına
gelmektedir32. Ne var ki Rüstem ile girdiği mücadele sonucunda taçsız, filsiz,
mahfesiz ve tahtsız kalan Çin Hakanı, tutsak olur33. Çin Hakanı tutsak olsa da
öteki mahkûmlardan farklı muamele görür. Öyle ki oturması için ona
mükemmel bir köşk hazırlanır34. Hakanın erkek tavus kuşu kuyruğundan
yapılmış üzeride incilerle süslenmiş şemsiyesi, altın kalkanları, yüce bayrağı,
fildişinden tahtı, filcilerinin de altın gerdanlıkları ve kemerleri ve eşsiz
çıngırak ve zilleri vardır35. Rüstem, Çin Hakanı’nın yeri göğü yaratan Tanrı’yı
anmayan sahip olduğu nimetlere karşılık şükür etmeyen zalim ve haksızlık
yapan biri olduğunu ifade eder36
.
Çin kumaşı: “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş…
Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırmış.
Yaklaşıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili,
insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti,
akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak kumaşına aldanıp
çok Türk milleti, öldün; Türk milleti öleceksin!” şeklinde Köl Tigin yazıtının
güney metninde geçen bu ibare, Çinlilerin Türklere sunduğu ipek kumaşlar ve
sebepleri açısından oldukça dikkat çekicidir37
.
Şehnâme’de “Perniyan” olarak da bilinen ipekten dokunmuş sağlam,
yumuşak, dayanıklı renklere sahip nakışlı Çin kumaşı, kullanım amacına göre
çeşitlilik göstermektedir:
Çin Hakanı, İran Ordusunu görmeye Hemâven Dağı’na geldiğinde,
Turanların ordu komutanı Pîran tarafından bütün ordunun padişahı olarak
övülür ve savaş hazırlıkları başlar. Otaktan davul ve boru sesleri yükselir.
Tahtların üzerlerine zebercetler38 saçılıp altın işlemeli, firuze renkli kumaşlar

31A.g.y., a.g.e., c.IV, s. 180
32A.g.y., a.g.e., c.IV, s. 185
33A.g.y., a.g.e., c.IV, s. 196
34A.g.y., a.g.e., c.IV, s.216
35A.g.y., a.g.e., c.IV, s.71
36 A.g.y., a.g.e., c.IV, s.208
37Osman Fikri Sertkaya, Cengiz Alyılmaz, Fikri Battulga, Tsendiyn; Moğolistan’daki Türk
Anıtları Projesi Albümü, Ankara, 2001, s.16
38 “Zebercet” zümrüt cinsinden, yine onun gibi yeşil renkli bir süs taşıdır. bkz. a.g.y., a.g.e.,
c.II, s.583
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
108
örtülür. Filler, altın çıngıraklarla bezenir. Filciler, altın işlemeli külahlar
giyerler ve boyunlarına gerdanlıklar, kulaklarına küpeler takarlar. Bütün ordu
savaş öncesi, Çin kumaşlarıyla süslenmiştir39
.
Orduda savaşan askerlerin bineklerinin eyerlerine bu kumaş
örtülüdür40
.
Güzel kızlar, bu kumaştan elbiseler giyerek süslenirler41
.
Şehnâme’nin söz sanatlarının çok fazla olmadığı sade bir dili vardır42
.
“Çin Kumaşı” mecaza dayalı söz sanatlarından teşbih öğesi olarak
müşebbehün/bih yani, benzetilendir. Türk ordusunun komutanı Pîran, İran
ordusunun Hemâven dağına doğru çekildiği haberini, Çin Hakanı’na verir. Bu
haberle İran ordusuna meydan okuyan Çin Hakanı artık savaş için harekete
geçmiştir.
“Kâbîl, Zâbil, Hint ülkelerinin giyimli kuşamlı bütün orduları, bir Çin
kumaşı gibi bütün yeryüzünü kaplasa bile,
Onların içinde benim gibi bir tek pehlivan bulamazsın! Senin İranlılar
dediklerin de kimler oluyormuş?”43
“Kâbil, Zâbil, Hind ülkesinin giyimli kuşamlı bütün orduları” –
müşebbeh (benzeyen), “Çin Kumaşı”- müşebbehün bih’ (benzetilen) dir.
Pîran, Siyâvuş ve Padişahın kızı Firengis’in düğün hazırlıları için
değerli eşyaların bulunduğu hazinenin anahtarını Gülşehr’e verir. Gülşehr de
geline götürmek için hazineden aldığı değerli hediyeleri, süslü kumaşlarla
süslenmiş develere yükler ve yola koyulur. Çin kumaşları da bu değerli
hediyeler arasındadır44
.
Ordunun bayrakları sarı, kırmızı, menekşe renklerinde bu kumaştan
yapılmıştır45
.

39A.g.y., a.g.e., c.IV s.59
40A.gy., a.g.e., c.IV,s.110
41A.g.y., a.g.e., c.IV, s.332
42Bkz. Hasan Gültekin, Firdevsî, Şeh-nâme, Şeh-nâmecilik ve Meşâhîr-i İslâm’da Firdevsî
Maddesi, 2013
43A.g.y., a.g.e., c.IV, s.67
44A.g.y., a.g.e., C.III, s.48-51
45A.g.y., a.g.e., c.IV, s.59
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
109
Mektuplar, bu kumaşın üzerine amberle yazılmaktadır46
.
Türk Hakanı Efrasyab’ın giysisinin yapıldı kumaştır47
.
Gökyüzü menekşe renginde bir perniyan kumaşına benzetilmektedir48
.
Turan ordusunun eğlence yerlerindeki çiçekler perniyan kumaşındaki
renklerle betimlenmektedir49. Mahfelerin üzerini örten kumaştır50
.
Çin Çeliğinden Başlık: Savaş meydanlarında ok, gürz, mızrak gibi
savaş silahlarından korunmak için askerlerin başlarına giydikleri askerî bir
malzemedir. Turan ordusuyla savaşmak için hazırlık yapan İranlıların
pehlivanı Rüstem, savaş silahlarını kuşanır. Ok, gürz, mızrak gibi savaş
silahlarından korunmak için de hem zırh hem de Beler-i beyan51 giyip başına
da Çin çeliğinden yapılmış bir başlık takar52
.
Çin Çeliğinden Gürz: Savaş meydanlarında düşmanın zırhını
parçalamak için yakın çatışmada kullanılan bir silahtır. Turan ordusunun
komutanı Pîran, İran ordusuna karşı Bazur adında bir büyücüye büyü yaptırır.
Büyücüden Hemâven dağının tepesinde mevzilenen İran ordusundaki erlerin
başına kar yağdırmasını ister. Bu büyünün tesirinde kalan İran ordusu, Turan
ordusu karşısında kayıplar vermeye başlar. Rehham, ordusuna büyü
yapıldığını öğrenir ve büyüyü yapan Bazur’un peşine düşer. Onu görünce de
saldırıya geçer. Bazur da Çin Çeliğinden yapılmış bir gürzle Rehham’ın
üstüne yürür. Ancak Rehham, zırhını parçalayıp kendisini yaralamak isteyen
Bazum’un elini, kılıcıyla keser53
Çin Kalkanı: Savaş meydanlarında savaşçıların kendilerini ok, yay,
gürz, kılıç vb. darbelerden korumak için kullandıkları bir savaş aleti olarak
Çin kalkanı, İran- Turan mücadelelerinde kullanılan bir savaş motifidir.

46Ag.y., a.g.e., c.IV, s.210
47A.g.y., a.g.e., c.IV,s .237
48A.g.y., a.g.e., c.IV, s.254
49A.g.y., a.g.e., c.IV, s.320
50A.g.y., a.g.e., s.IV, s.338
51 “Beler-i Beyan” Daha çok Hindistan’da yırtıcı ve kaplana benzeyen böbür diye bilinen
hayvanın derisinden yapılan bir tür zırhtır. Rivayete göre, bu deriden yapılan zırhı giyen kişiye
ok, kılıç, mızrak gibi savaş silahları işlemez. Zırh aynı zaman da onu giyeni, ateşte yanmaktan
ve suda boğulmaktan da korur. Bkz. “Böbür” A.g.y., A.g.e.,c.II, s.578
52A.g.y., a.g.e., c.IV, s.109
53A.g.y., a.g.e., c.III, s.559
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
110
İranlılarla savaşmak için Hemâven dağına giden Turan ordusu, bir gece
İran ordusunun baskınıyla karşı karşıya kalır. Bu baskında Turan kanadı, ağır
kayıplar verir. Humân, İran ordusu karşısında güç duruma düşen ordusuna
şöyle seslenir:
“Hadi, kılıçlarınızı ve gürzlerinizi elinize alıp, Çin kalkanlarını
yüzünüze tutun!
Ay dağın üzerinden doğmadan düşmanların yolunu kesin!”54
Efrâsiyab, Pûlânvend’e İranlıların pehlivanı Rüstem’in yaptıklarını
anlatan bir mektup gönderir. Mektubu alan Pûlândvend, hemen Efrâsiyab’a
yardım etmek için yola koyulur. Efrâsiyab, Rüstem karşısında çaresizliğini
şöyle ifade eder:
“Başıma gelen bütün bu işler, hep, sırtına pars derisinden gömlek giyen
o adamın yüzündendir!
Ne yapayım? Benim silâhlarım o canavara, onun tulgasına ve onun Çin
kalkanına tesir edemiyor?”55
Çin Puthânesi: İran soyundan Giv’in oğlu Bijen, savaşmak için gelir,
ancak Efrasiyâb’ın kızı Münije’yi görünce bundan vazgeçer. Savaşmak için
geldiği bu yeri artık Bijen, güzellerle süslenmiş bir Çin puthânesi gibi
süslenmiş olarak görür. Mecaza dayalı söz sanatlarından teşbîh öğesi olarak
Çin puthânesi, müşebbehün bih, yani kendisine benzetilendir56
.
Kâvus, Mâzenderan’ın cennetle eş değer güzellikte bir şehir olduğunu
öğrenir ve oraya gitmek için hazırlanır. Şehnâme’ye göre Mâzenderan şöyle
tasvir edilmektedir:
“Bütün şehir, sanki baştanbaşa bir puthane gibi imiş, Çin kumaşları ve
güllerle süslü”57
Tıraz: “Taraz” olarak da telaffuz edilmektedir. Türkisten ve Çin
sınırında güzelleriyle tanınmış bir şehir olarak bilinmektedir. Miskin iyisinin
de bu şehirden çıktığı rivayet edilmektedir. Lûgat olatak “Tıraz” aynı zaman

54 A.g.y., a.g.e., c.IV, s.17
55 A.g.y., a.g.e., c.IV, s.253
56A.g.y., a.g.e., c.IV, s.328
57A.g.y., a.g.e., c.IV, s.95
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
111
da değerli kumaşları dokuyan tezgâhlar, şeker ve şeker kamışı yapılan yerler
içinde kullanılmaktadır58
.
Çin Pergeli: Geometrik şekillerin çiziminde kullanılan pergel,
Şehnâme’de “Çin Pergeli” olarak geçmektedir. Furud’un görmeye giden
Behram, onun Kubat soyundan ve Siyâvuş’un tohumundan olduğunu
Furud’un pazısındaki benden anlar ve şöyle söyler:
“Bu ben o kadar güzeldi ki hiçbir ressam, Çin pergeliyle bile, o
güzellikte bir resim çizemezdi!”59
Hümâ60: Söylentiye göre, Çin adalarında bulunan ve kemikle beslenen
bir kuştur ki, halk arasında “Devlet Kuşu” diye de anılmaktadır. Gölgesi kimin
başına vurursa padişah olur veya mevkii yükselirmiş.61
Şehnâme’de Hümâ,
kartal gibi olağanüstü bir gücü temsil eder62
.
Nimrûz: Kuzey İran’daki Sistan’ın diğer adı. Bir söylentiye göre,
Süleyman Peygamber bu ülkeye vardığı zaman, her tarafı su ile dolu görmüş.
Bunun üzerine, maiyetindekilere emir vermiş, onlarda su altındaki bütün
yerleri toprakla doldurmuşlar. Bu iş sabahtan öğleye kadar sürdüğü için o
ülkeye “yarım gün” anlamına gelen “Nimruz” adı verilmiştir. Başka bir
rivayete göre, Çin Hakanı ordusuyla bu ülkede yarım gün mola verdiği veya
bu ülkenin büyüklüğü dünyanın yarısı kadar tuttuğu için bu ülkeye bu ad
verilmiştir. Nimruz, aynı zamanda İran musikinde bir makam adıdır63
.
SONUÇ
İranlıların İslâmiyet’i kabul etmelerinden yaklaşık bin yıl öncesi bir
tarihi gözler önüne seren Şehnâme, İran’ın kültürel ve siyasî tarihini etkileyen
manzum bir eserdir. Firdevsî’nin kaleme aldığı bu eser, İran edebiyatı ve tarihi
için bir başyapıt niteliğindedir. Ayrıca bu eserde birçok millete ait izlere
rastlamakta mümkündür. Bu yönüyle, “Çin’e Ait İmge ve Motiflerin
Şehnâme’ye Göre Tahlili” başlığı altında bir inceleme çalışması yapmaya
çalıştık.

58A.g.y., a.g.e.,c.I, s.426 – c.IV, s.234
59A.g.y., a.g.e.,c.III, s.401
60Bkz. Cemal Kurnaz, “Hümâ” mad. İslâm Ansiklopedisi, c. XVIII, T.D.V., İslâm
Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 1996, s.478
61A.g.y., a.g.e., c.I, s.419-177
62A.g.y., a.g.e.,c.III, s.423
63A.g.y., a.g.e., c.I, s.423
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
112
KAYNAKÇA
Ahmed b. Ömer b. Ali Nizâmî Arûzî Semerkândî, Çehâr Makâle, neş: Muhammed
b. Abdülvahhib Kazvînî, Tahran, 1909
Ahmet Ateş, Şâh-nâme’nin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a
Yazdığı Hicviye Meselesi
Hakkında, Türk Tarih Kurumu-Belleten, XVIII:LXX: 1954
Cemal Kurnaz, “Hümâ” Mad. İslâm Ansiklopedisi, Cilt XVIII, T.D.V., İslâm
Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 1996
Firdevsi, Şehnâme, (Çev. Necati Lugal), Cilt I-II-III-IV, Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları, İstanbul, 1945-1955
Hasan Gültekin, Firdevsî, Şeh-nâme, Şeh-nâmecilik ve Meşâhîr-i İslâm’da
Firdevsî Maddesi, 2013
H. Rıtter, “Firdevsi” Mad. İslâm Ansiklopedisi, Cilt XI, Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları, İstanbul, 1993
İsmail Çiftçioğlu, “Karamanlı Dönemi Şehnâme Yazarları ve Eserler Üzerine”,
Cilt IV, Sayı 2, A.K.Ü Sosyal Bilimler Dergisi, 2003
Mithat Sertoğlu, “Şeh-nâmenüvîsler, Vak’anüvîsler ile Diğer Mühim Osmanlı
Müverrihleri ve Eserleri”, Cilt I, Yeni Tarih Dergisi, 1960
Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi Albümü, Haz.,Osman Fikri Sertkaya,
Cengiz Alyılmaz, Tsendiyn Batullga, Ankara, 2001
Nimet Yıldırım, “Firdevsi ve Şehnâme”, Şehnâme, Çev. Necati Lugal, Kabalcı
Yayınevi, İstanbul, 2009
Saadettin Gömeç, İslâm Öncesi Türk Tarihi Kaynakları Üzerine,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/28/177.pdf 21.06.2016
Selçuk Mülayim, “Sanatta Fildişi” Mad., İslâm Ansiklopedisi, Cilt XIII, T.D.V.,
İslâm Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 1996
Yılmaz Karadeniz, İran Kaynaklarına Göre Türkistan ve İran Coğrafyasında
İran- Turan Sınır Mücadeleleri, http://www.akademikbakis.org/eskisite/26/11.pdf,
10.05.2016
Zeki Pekalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt I- II, 2.baskı,
M.E.B. yay., İstanbul, 1971

Konular